Ahit Sandığı | Define işaretleri ve anlamları

Ahit Sandığı

Meltun

Kullanıcı
Katılım
2 Kasım 2014
Mesajlar
339
Beğeni
1,032
Puanları
93
Yaş
76
Konum
Tekirdağ/Çorlu
Hz. Musa’nın Ahit sandığı Antakya’da mı?
Ahir Zamanda gelecek ve yeryüzünde adalet ve barış sağlayacak olan Hz. Mehdi’nin çıkışının en önemli alametlerinden biri “Ahit Sandığının bulunması”dır. Sandık, gerek kutsal metinlere gerekse tarihi kayıtlara göre ülkemizin Antakya ilindedir.


Kuran’da Bahsedilen Ahit Sandığı

Kuran’ı Kerim’de Talut kıssasında Ahit Sandığı’ndan bahsedilir. Peygamberimiz’in hadislerinde de Ahir Zamanda gelecek olan Mehdi’nin Ahit Sandığı’nı bulacağı haber verilmiştir. Bu noktada Ahit Sandığı’nın halen bulunamamış olması önem kazanmaktadır. Bilindiği üzere Mehdi’nin çıkışı ile ilgili bildirilen birçok Ahir Zaman hadisi gerçekleşmiş ancak onun zamanında bulunacağı bildirilen Ahit Sandığı henüz bulunamamıştır. Muhtemelen sandık da, ortaya çıkan diğer Ahir Zaman hadisleri gibi kısa bir zaman içinde ortaya çıkarılacaktır.

Talut kıssasında Ahit Sandığı’nın adının geçtiği ayet şöyledir:

”Peygamberleri, onlara dedi: "O’nun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un (sandığın) gelmesidir. Onda Rabbiniz'den 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden artakalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır." (Bakara Suresi, 248)

Ayette geçen “tabut” sözcüğü, sandık anlamına gelmektedir. Bu sandık, Talut'un hükümdarlığının alameti içerisinde kutsal emanetlerin bulunduğu Ahit Sandığı’dır. Bahsi geçen Ahit Sandığı yani Tabut'un içinde, üstünde ittifak edilen bir rivayete göre, Hz. Musa'nin asası ile Tevrat levhaları ve Hz.Harun'un asası ile sarığı gibi kutsal emanetler bulunmaktadır.
Ayete göre Ahit Sandığı Talut’un hükümdarlığının simgesi olduğu gibi, rivayetlere göre Mehdi’nin de yeryüzünde kuracağı hükümdarlığın simgesi olacaktır.

Yine aynı şekilde Ahd-i Atik Sandukasının saklanma ihtimali olan diğer mağara üzerine yapılmış olan St. Simon kilisesinden bir görünüş



Peygamberimizin Hadislerinde “Ahit Sandığı ve Yeri”
Ahir Zaman; kıyamete yakın bir vakitte Kuran ahlakının tüm dünyada insanlar arasında yaygın olarak yaşanacağı bir dönemdir. Geçmiş dönemlerde yaşanan ahlaksızlıklar, baskılar, zulümler, adaletsizlikler ve dejenerasyon bu kutlu dönemde ortadan kalkacak, her türlü sıkıntının yerini bereket, bolluk, zenginlik, güzellik, barış ve huzur alacaktır. Teknolojide çok büyük gelişmeler yaşanacak ve bunlar tüm insanların hayrı ve rahatlığı için kullanılacaktır. Sandık da Allah’ın izniyle Hz Mehdi’nin gelişinin nişanesi olarak, tüm insanlık için güzel günlerin müjdecisi olacaktır.

Ahit Sandığı, Kuran’da belirtildiği gibi, Allah’ın “inananlar için bir delili” (Bakara Suresi, 248) olmasından dolayı, uzun yıllardan beri inananlar tarafından aranmaktadır. Bu araştırmalar sonucunda hala bulunamamış olması, Ahir Zamanın birçok alametinin gerçekleştiği günümüzde bulunacak olmasının bir işareti olabilir. (En doğrusunu Yüce Allah bilir.)

Sandık, Mehdi tarafından Ahir Zaman’da bulunup, -Talut’un hükümranlığının belgesi gibi- hükümranlığının bir sembolü olacaktır. Sandığın yeri hakkında farklı rivayetler olmakla birlikte, biraz önce de belirttiğimiz gibi, bunlar içinde en çok itibar edileni, sandığın Antakya’da olduğudur.

Bu konudaki hadisler şöyledir
“Ona Mehdi denilmesinin nedeni, gizli olan bir şeyin yolunu göstermesidir. Antakya denilen bir yerden Tabut’u (kutsal emanetler sandığını) ortaya çıkaracaktır.” (Suyuti, el- Havi li’l Feteva, II. 82)

“O, kimsenin bilmediği bir duruma kılavuzlandığı için kendisine “Mehdi” denilmiştir. O, tabut-u Sekine’yi Antakya mağarasından çıkarır.” (Naim bin Hammad, Kitab-ül Fiten)

“Mehdi, Rumlarla savaşmak için bir ordu gönderir. Onun fıkıh bilgisi on aliminkine bedeldir. O, Tabut-u Sekineyi de Antakya mağarasından çıkarır.” (Naim bin Hammad, Kitab-ül Fiten)

Hz. Mehdi, Tabutu Sekine’yi Antakya mağarasından çıkaracaktır. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 54)

Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde, Ahit Sandığı’nın yeriyle ilgili olarak Antakya’ya dikkat çekmesi son derece anlamlıdır. Bu ilimizde birçok doğal mağara vardır ve buralar sandığın uzun yıllar saklı kalması için çok elverişli yerlerdir. Bu mağaralar arasında “Yedi Uyurlar” mağarası olarak bilinen ve Ashab-ı Kehf’in yaşadığı düşünülen mağara da mevcuttur.

Ahit Sandığı’nın bugüne kadar bu bölgede bulunamamış olması, bölgenin coğrafi özelliklerinin zorluğundan ve teknik imkansızlıklardan kaynaklanmış olabilir. Ancak yüzyıllardır bulunamayan sandığın, son birkaç on yıl içinde gelişen teknolojik imkânlar çerçevesinde bulunması mümkündür. Dahası sandığın zamanımızda bulunacak olmasını tahakkuk eden diğer Ahir Zaman alametleri de desteklemektedir.

Ayrıca böyle tarihi bir hazinenin, içinde bulunduğumuz zamanda, üstelik de Türkiye’de bulunması oldukça anlamlıdır. Manevi değeri yüksek olan bu sandığın bulunması için yapılan araştırmalar bir an önce hızlandırılmalı, bölgenin her köşesi ivedilikle gözden geçirilmelidir. Bu kutsal emanetlerin bulunmasının sembolik anlamı, Mehdi’nin işareti olduğundan sandığın bulunması, halkımızın şevk ve heyecanını artıracaktır.

Diğer yandan sandığın ortaya çıkartılacağı bölgenin Türkiye sınırları içerisinde olması Hz. Mehdi’nin ortaya çıkacağı ülkeye de işaret ediyor olabilir ki hadise bu yönüyle de farklı bir anlam kazanmaktadır. (En doğrusunu Allah bilir)

Hz. Süleyman Mabedini M.S 70 Yılında yıkan ve kutsal emanetleri de beraberinde Roma’ya götüren General Titus adına anılan mağara

Hz. Süleyman Mabedini M.S 70 Yılında yıkan ve kutsal emanetleri de beraberinde Roma’ya götüren General Titus adına anılan mağara


Tarihi Belgelerde Ahit Sandığı
Tarihi kaynaklara göre; Ahit Sandığı, Hz. Harun döneminin ardından Hz. Davud döneminde şehrin Birleşik Yahudi Krallığı’nın başkenti ilan edilmesiyle Kudüs’e taşındı. Hz. Süleyman tarafından yaptırılan mabede konulan sandık, MÖ. 587 yılına kadar Beytülmakdis’te kaldı. Aynı yıl içinde Babil İmparatoru Buhtunnesar -Babil’in Asma Bahçeleri’ni yaptıran kral- Kudüs’ü işgal etti ve o tarihten sonra sandık kayboldu. Yaklaşık 500 yıl ortadan kaybolan sandığın, tahrip edilemediği ve onu koruyan Levililer tarafından mabedin altında hazırlanmış gizli bir bölmede saklandığı inancı yayıldı. M.S. 70 yılında ise Roma valisi Titus’un Beytülmakdis’i yıktırdıktan sonra bu yeraltı odasına da ulaştığı ve mabedin kutsal eşyalarıyla birlikte sandığı Roma’ya götürdüğü varsayılmaktadır.

Ahit Sandığı, M.Ö. 587 yılından bu yana bulunamamıştır. Bununla beraber, Yahudiler sandığın ancak Mesih’in gelişinden sonra ortaya çıkacağına inandıklarından sandığı yüzyıllardır aramaktadırlar. Hıristiyanlar da sandığı Hz. İsa’nın yeryüzüne kıyametten önce tekrar gelişinin alametlerinden olarak gördüklerinden aramaktadırlar.

Tarihte kaydedilmiş ilk “sandık kazıları” 10. yüzyılda Haçlılar döneminde Tapınak Şövalyeleri tarafından yapılmıştır. Bu tarihten günümüze yapılan araştırmalarda sandığın izine rastlanmamış ancak bu konu son dönemlerde birçok araştırmacının ilgi odağı haline gelmiştir.

Şu anda Ahit Sandığı’nın yeri konusunda farklı görüşler olmakla beraber temel görüş, sandığın M.Ö. 587 yılından itibaren Kudüs’te saklandığı ve Romalı veya başka kavimler tarafından tahrip edilmesin diye muhafaza edilmek üzere daha kuzeye, yani Şam yakınlarındaki Taberiye’ye veya Antakya’ya götürüldüğüdür. (En doğrusunu Yüce Rabbimiz bilir.)

Tarihi Kayıtlar Antakya’ya Dikkat Çekiyor
Ancak Sandığın yeri konusunda özellikle üzerinde durulan şehir Antakya’dır. Romalıların baskılarından kaçan Yahudi mezhebine ait Esseniler topluluğunun bir kısmı Ürdün yakınlarında ve Lut Gölü kıyısında Kumran’a sığındılar, bir kısmı da Antakya civarına yerleşti. İşte yaygın olan görüşe göre, Antakya ve çevresine yerleşen Esseniler, yanlarında Ahit Sandığı’nı da getirmişlerdi. Yüzyıllardır birçok yağma ve baskınlardan korudukları sandık için güvenilir bir yer aramışlar ve Antakya’yı bölgesel konumu ve coğrafi yapısından dolayı sandığın korunması için uygun bir yer olarak görmüşlerdi.

Esseniler birçok yönleriyle diğer topluluklardan ayrılıyorlardı. Kumran tarafına yerleşenler, kendilerini Tevrat’ın çoğaltılmasına ve korunmasına adamışlardı. Antakya’ya yerleşenler ise bütün hayatlarını Sandığın korunması ve muhafazasına adamışlardı. Öyle ki bu uğurda canlarını feda edecek derecedeydiler. Kendilerini toplumdan tamamen tecrit etmişler ve kimse ile görüşmüyorlardı. Kendilerine ait çiftlikleri, yiyeceklerini yetiştirdikleri toprakları vardı. Sandığın korunması ise en önemli görevleriydi. Belki de onların bu titizlikleri sayesinde sandık çok emin bir yerde ve bozulmaya uğramamış bir durumda bulunmaktadır.

Alıntı: İlmi Mercek Dergisi (Temmuz)
 

tuşba

Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2015
Mesajlar
117
Beğeni
278
Puanları
63
Yaş
61
Konum
VAN
çok derin bilgiler verdin ustam bu yazıyı zevkle okudum teşekkür ederim. bu tarz konular insanın bu konulara olan merakını ve şevkini artırıyor... tarihin akışına ivme kazandırmak çok anlamlı. dogru yoldayız galiba tekrar teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum....
 

Warning

Kullanıcı
Katılım
17 Eylül 2014
Mesajlar
1,552
Beğeni
5,246
Puanları
113
Yaş
40
Konum
istanbul
Eline yüreğine sağlık ustam Allah cc Razı olsun değerli bilgi için teşekkür ederim
 
Üst