Anne Baba Rızası
Allah Tealânın kuluna ilk ikramı ve Rahman sıfatının ilk tecelligâhıdır anne baba. Güçsüz ve aciz olan bebek hayata gözlerini açtığında bu sıfatın tecellisiyle, yani anne babayla kuşatılır ve koruma altına alınır. Bu koruma hayatın büyük bir bölümünde de devam eder. Bu, kulun ilk şükredeceği nimetlerdendir ve bu nimete şükür ancak anne babanın rızasında kendini gösterir.
Allah Tealâ imandan sonra anne babaya iyilik yapmayı emreder: Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara öf bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. (İsra, 23)
Efendimiz s.a.v. de: Allahın rızası anne babanın rızasında, Allahın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. buyurmak suretiyle bu ilahi emri hatırlatır. Amr b. As r.a.ın anlattığına göre, bir adam Peygamberimiz s.a.v.e gelerek cihada gitmek için izin istedi. Peygamberimiz de ona, Annen baban sağ mı? diye sordu. Adam Evet deyince Rasulullah s.a.v.: Önce onların rızasını al. buyurarak anne baba rızasının önemine dikkat çekti. (Buharî, Edeb, 9)
Peygamber duası gibi
İstisnasız her mümin, Allah Tealânın rızasını kazanmayı, Onun ebedi alemde sunacağı nimetlere nail olmayı ister. Bu sonuca ulaşmada en önemli etken anne babanın dua ve rızasıdır. Anne babaya hizmette bulunmak, Hak Tealâ katında çok kıymetli ve faziletli bir ameldir. Bu fırsatın kıymetini bilmeyen kimseler büyük hüsran içindedirler.
Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuşlardır:
Kabul olunacağından şüphe bulunmayan üç dua vardır: Babanın çocuğuna duası, misafirin duası, mazlumun duası. (Tirmizî)
Babanın oğluna duası, peygamberin ümmetine duası gibidir. (Süyûtî)
Hızır Aleyhisselamın talebesi
Alim ve evliyanın büyüklerinden, altı büyük hadis kitabından birinin müellifi Muhammed Tirmizîk.s. ilim öğrenme arzusu ile yandığı gençlik günlerinde iki arkadaşıyla aniaşıp başka yerlere gitmek, oralarda ilim hayatına devam istedi. Bu karar ve anlaşmayı annesine açıkladı. Annesi buna çok üzülerek:
-Yavrucuğum! Ben zayıf, kimsesiz ve hastayım. Benim hizmetlerimi sen yapıyorsun. Beni yalnız, çaresiz kime bırakıyorsun, dedi.
Bu sözler genç Muhammedin içine dert oldu, arkadaşlarıyla yaptığı anlaşmayı bozup seferden vazgeçti. İki arkadaşı ise ilim yolculuğuna çıktılar. Buna ziyadesiyle üzülen Muhammed Tirmizî ne annesinden ayrılabildi ne de gönlünden ilim aşkını silip atabildi. Bazen yalnız kaldığı zamanlarda ağlardı.
Yine bir gün mezarlıkta oturmuş ağlıyor ve Ben burada cahil ve ilimden mahrum kaldım, arkadaşlarım alim gelecekler diye düşünüyordu. Bu sırada aniden, nuranîyüzlü, tatlı sözlü bir ihtiyar çıkageldi ve;
- Oğlum niye ağlıyorsun, diye sordu. O da başından geçenleri anlattı.
Bunun üzerine o zat:
- O iki arkadaşını kısa zamanda geçmen için her gün sana ders vermemi ister misin, diye sordu. O da;
- Evet isterim, dedi.
Bunun üzerine bu nur yüzlü ihtiyar üç yıl boyunca her gün ders verdi. Muhammed Tirmizî üçüncü yılın sonunda bu mübarek zatın Hızır Aleyhisselam olduğunu anladı. Şöyle demiştir:
- Bu büyük nimet bana annemin rızası ve duası bereketiyle ihsan olundu.
Allah Tealânın kuluna ilk ikramı ve Rahman sıfatının ilk tecelligâhıdır anne baba. Güçsüz ve aciz olan bebek hayata gözlerini açtığında bu sıfatın tecellisiyle, yani anne babayla kuşatılır ve koruma altına alınır. Bu koruma hayatın büyük bir bölümünde de devam eder. Bu, kulun ilk şükredeceği nimetlerdendir ve bu nimete şükür ancak anne babanın rızasında kendini gösterir.
Allah Tealâ imandan sonra anne babaya iyilik yapmayı emreder: Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara öf bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. (İsra, 23)
Efendimiz s.a.v. de: Allahın rızası anne babanın rızasında, Allahın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. buyurmak suretiyle bu ilahi emri hatırlatır. Amr b. As r.a.ın anlattığına göre, bir adam Peygamberimiz s.a.v.e gelerek cihada gitmek için izin istedi. Peygamberimiz de ona, Annen baban sağ mı? diye sordu. Adam Evet deyince Rasulullah s.a.v.: Önce onların rızasını al. buyurarak anne baba rızasının önemine dikkat çekti. (Buharî, Edeb, 9)
Peygamber duası gibi
İstisnasız her mümin, Allah Tealânın rızasını kazanmayı, Onun ebedi alemde sunacağı nimetlere nail olmayı ister. Bu sonuca ulaşmada en önemli etken anne babanın dua ve rızasıdır. Anne babaya hizmette bulunmak, Hak Tealâ katında çok kıymetli ve faziletli bir ameldir. Bu fırsatın kıymetini bilmeyen kimseler büyük hüsran içindedirler.
Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuşlardır:
Kabul olunacağından şüphe bulunmayan üç dua vardır: Babanın çocuğuna duası, misafirin duası, mazlumun duası. (Tirmizî)
Babanın oğluna duası, peygamberin ümmetine duası gibidir. (Süyûtî)
Hızır Aleyhisselamın talebesi
Alim ve evliyanın büyüklerinden, altı büyük hadis kitabından birinin müellifi Muhammed Tirmizîk.s. ilim öğrenme arzusu ile yandığı gençlik günlerinde iki arkadaşıyla aniaşıp başka yerlere gitmek, oralarda ilim hayatına devam istedi. Bu karar ve anlaşmayı annesine açıkladı. Annesi buna çok üzülerek:
-Yavrucuğum! Ben zayıf, kimsesiz ve hastayım. Benim hizmetlerimi sen yapıyorsun. Beni yalnız, çaresiz kime bırakıyorsun, dedi.
Bu sözler genç Muhammedin içine dert oldu, arkadaşlarıyla yaptığı anlaşmayı bozup seferden vazgeçti. İki arkadaşı ise ilim yolculuğuna çıktılar. Buna ziyadesiyle üzülen Muhammed Tirmizî ne annesinden ayrılabildi ne de gönlünden ilim aşkını silip atabildi. Bazen yalnız kaldığı zamanlarda ağlardı.
Yine bir gün mezarlıkta oturmuş ağlıyor ve Ben burada cahil ve ilimden mahrum kaldım, arkadaşlarım alim gelecekler diye düşünüyordu. Bu sırada aniden, nuranîyüzlü, tatlı sözlü bir ihtiyar çıkageldi ve;
- Oğlum niye ağlıyorsun, diye sordu. O da başından geçenleri anlattı.
Bunun üzerine o zat:
- O iki arkadaşını kısa zamanda geçmen için her gün sana ders vermemi ister misin, diye sordu. O da;
- Evet isterim, dedi.
Bunun üzerine bu nur yüzlü ihtiyar üç yıl boyunca her gün ders verdi. Muhammed Tirmizî üçüncü yılın sonunda bu mübarek zatın Hızır Aleyhisselam olduğunu anladı. Şöyle demiştir:
- Bu büyük nimet bana annemin rızası ve duası bereketiyle ihsan olundu.