Asur Dönemi Ve Kassitler | Define işaretleri ve anlamları
  • Hoş Geldin Ya Şehr-î Ramazan

BABACONDA

DiScOvErY
Kullanıcı
Katılım
25 Nisan 2016
Mesajlar
986
Beğeni
2,692
Puanları
93
Yaş
51
Konum
iDA
Bu bölümde önce MÖ. II. Binyılın başlarından Eski Babil, İsin-Larsa, Mari bölgesel krallıklarıyla aynı dönemlerde Dicle ve Zap Irmaklarının kesişme noktasında ortaya çıkmış Eski Asur Dönemi ele alınacaktır. Daha sonra ise , Güney Mezopotamya’da bir dizi siyasi değişikliğe neden olan ve II. Binyılın ortalarında Babil Bölgesi’ni ele geçiren Kassit’ler son olarak yine Kuzey Mezopotamya’da önemli bir sürecin başlangıcı olan, Orta Asur Dönemi incelenecektir.

8.4-Eski Asur Dönemi
Asur kelimesi hem kentin hem de baş tanrının adıdır. Bu çeşitli karışıklıklara neden olmaktadır. Kent adının tanrı adından önce karşılaşılır olması bilim adamlarının önce yer adının ortaya çıktığı ardından tanrı adının buradan türediği fikri üzerinde birleşmelerine neden olmuştur.

Daha sonraki dönemlerde Asur ülkesinin adı da bu kenten türemiştir. Ancak Eski Asur döneminde Asur ülkesi olarak tanımlanılan bölge Asur kentidir.

Asur’un çekirdeğini oluşturan Asur kenti Musul’un güneyinde ve Dicle’nin batı kıyısında uzanır. Doğu ve kuzeyinde yer alan akarsular ve yağışlar sayesinde sulamadan bağımsız olarak tarım gelişmiştir. Ayrıca yine Asur doğudan batıya giden önemli kervan yollarının da üzerinde yer alıyordu. Bu önemli kente dair çok az kalıntı araştırılmıştır. Kente İştar tapınağı çevresindeki yerleşmeden elde edilen bulgular, ardışık kral listesi oluşturulmasına olanak vermektedir.

Asur’un sosyo-ekonomik yapısı daha çok Kayseri yakınlarında bulunan bir ticaret kolonisinden ele geçirilen metinlerden anlaşılmaktadır. Resmi törenlerde okunan bu fermana göre;

“(Tanrı) Asur kral(dır). Erişum vekil(dir. Asur bükülmeyen bataklık sazları, basılmayan topraklar, aşılmayan su yolları (gibidir).

Basamaklı Kapı’da çok konuşan (yani yalan söyleyen) kimsenin ağzını ve gerisini yıkıntılar canavarı kapacak; başını çömlek gibi parçalayacak; o da kırık bir saz gibi yere düşecek, ağzından sular akacaktır. Basamaklı Kapı’da yalan söyleyenin evi yerle bir olur. Yalancı tanıklı etmek için yola çıkan kimse hakkında [Basamaklı Kapı’daki hukuki davalara bakan] [Yedi] Yargıçlar tarafından [aleyhte] hüküm verilsin; [Asur], Adad ve Bel [tanrım onun dölünü yok etsin]; ona […] bir yer vermesin .

Bana itaat eden [kimse…] Basamaklı Kapı’ya [gitiğinde] saray naibi [ona yardımcı olsun]; tanıkları ve davacıları [saraya] [göndersin]; yargıçlar [kürsüye otursun] ve [As]ur[da] doğru karar verilsin.” (Kuhrt 2007: 109-110).

Asur Kral Listeleri 5 bölümden oluşan şematik bir listedir. Bu kral listelerinden, 2000 yıllarında bağımsızlıklarını kazandıkları ve yerli krallar tarafından yönetildikleri, 1900’lerde ticaret ağı geliştirdikleri ve 19. yy.’ın sonlarında Amurru kralı I. Şamşi-Adad’ın Asur’u fethetiği anlaşılmaktadır.

Asur, Güney Mezopotamyalı tüccarların kalay satın almak ve bakır satmak için tercih etikleri bir yer olduktan sonra önemini iyice artırmıştır. Üç kervan yolunun kesiştği bir noktada yer alan Asur’un bu ticari öneminin farkında olan krallar, altın, gümüş, bakır, kalay gibi ticari malları vergiden muaf tutarak bu ticaretin artmasına katkı sağlamışlardır. Ayrıca Anadolu’da kurulmuş olan ticaret kolonileri de Asur pazarının genişlemesine olanak sağlıyordu.


Bu yüksek karlılık durumu, çevredeki kral ve yöneticilerin de dikkatini çekiyordu. Batı komşusu Şamşi-Adad, Asur’u kendisine hedef olarak seçmişti.

Amorit kökenli olan Şamşi-Adad’ın babası Mari’nin güneyindeki bir Amorit Krallığı olan Terka’nın kralıydı. Mari kralıyla aralarındaki sürtüşme, kral ve ailesinin Kar Dunias’a (Babil) sürgüne gönderilmesiyle son bulmuştur. Şamşi-Adad’ın da Naramsin zamanında kar Dunias’a gitiği bilinmektedir ve burada oluşturduğu paralı askerlerden bir orduyla Ekallate’yi ele geçirmiştir.


1814 yılında da Asur’u alarak krallığını ilan etmiştir. Şamsi Adad döneminin tarihlendirilmesinde çeşitli görüşler olmasına karşın kabul gören tarih, MÖ. 1814-1782 yıllarıdır.


Babil kültürünün etkisiyle Sümer panteonunda “ülkelerinin tanrılarını koruyan tanrılar” olarak tanım-
lanan Anu ve Enki’yi tanrı kabul etmiştir. Akkadlılar gibi adına zafer stelleri diktirmesi ve Akkad krallarının
kullandığı “tüm dünyanın kralı” unvanını kullanması, onun önceki yaşamında aldığı kültürün izleridir.


Şamşi-Adad zamanında Kar Dunias (Babil) ve Şubat (Enlil) olmak üzere iki başkent vardır. Oğullarından İşme-Dagan’ı Ekallate’ye, Yasmah-Adad’ı da Mari’ye kendisine bağlı krallar olarak göndermiştir. Ancak Yasmah-Adad başarılı olamamış ve babasının ölümünün ardından Mari’yi, Mari Kralının öldürülen kralının oğlu Zimrilim’e bırakarak geri çekilmiştir.


En Geniş sınırlarına geç 19.- erken 18. yy.’da ulaşan Asur, kuzeyde Toros ve Anti Toros Dağları’ndan güneyde Babil düzlüklerine, doğuda Zağros Dağları’nın batı eteklerinden batıda Orta Fırat ve Belik Suyuna, kadar yayılan topraklara hükmetmiştir.


8.5-Kassitler ve Babil
MÖ. 1600’lü yıllarda Eski Hitit Krallığı’nın güney seferleri çerçevesinde önce Yamhad Krallığı’nı ortadan kaldıran I. Murşili Babil’e kadar ilerlemiş ve kenti yağmalamıştır. Bu aşamadan sonra büyük bir karmaşa içine giren bölgede Kassitler yeni bir siyasi güç olarak ortaya çıkmışlardır. Aslında Kassitler’in daha 18. yüzyılın ortalarından beri Babil Bölgesi’nde özellikle kırsal bölgelerde ve büyük kentlerin çevresinde, tarımsal faaliyetlerde bulunarak varlıklarını devam eden bir topluluk olduğu düşünülür. Zamanla kentlere içinde de önemli bir güç olarak varlıklarını koruyan Kassitler’in, zayıflayan Babil’de yeni bir siyasi güç olarak ortaya çıktıkları düşünülür. Aslında bu türden değişimler, gerek Eski Babil öncesinde gerekse sonraki dönemlerde de Mezopotamya’nın siyasi panoramasında izlenebilir.


Kassitler’in kökeni konusu hala karanlıkta kalmakla birlikte, anayurtlarının Zağros Dağları olduğuna dair genel bir inanış hakimdir.


Babil Kral listelerinde Kassitler’in hanedanlık süresi “576 yıl 9 ay” olarak belirtilmiştir. Buna karşın egemenliklerinin yaklaşık 400 yıl sürdüğü (1530-1155) kabul edilir. Mezopotamya için oldukça uzun süren bu tarihsel sürece dair kanıtlar ne yazık ki oldukça azdır. Bunda 14. yüzyıldan itibaren Kassit krallarının yıllara ad verme uygulamasını terk etmesi ve kralların aynı isimleri kullanması büyük bir faktördür. Bu durumda özellikle tarihlenmiş belgelerdeki kral isimlerinden kimin kastedildiği kestirilememektedir. Kassit tarihine ilişkin tarihlenmiş belgeler ise daha çok 14. ve 13. yüzyılda II. Kurigalzu ile IV. Kaştiliaş arasındaki dönemi kapsar. Söz konusu belgeler Nippur ve Ur kentlerinde bulunmuşlardır.

Dönemin Kassit toplumunun yapısını yansıtması açısından ilginçtir.
.... Babil yerlisi genç bir kız. İli-Şamaş’ın oğlu, tüccar Raba-şa-Ninimma ikinci oğlu Ninimma-zera-şubşi’ye gelin (eş) olsun diye onu babasından, Hurad-Humatir kasabasındaki bir Kasit olan Kiautu’nun oğlu Kidin-Şumaliya’dan ve Sin-epi-
ranni’nin kızı Agargarutu’dan satın aldı. Satın alma fiyatı olarak Raba-şa-Ninimma 2 ince muhtillu urbayı, 2 şekel altını Kidin-Şumaliya ile karısı Agargarutu’ya verdi; Raba-şa-Ninimma satın alma fiyatının geri kalanı için Kidin-Şumaliya ile karısı Agargarutu’ya yiyecek verecek... (Kuhrt 2009:440).


Kassitler ile ilişkilendirilen diğer bir belge türü “kudurru” dur. Söz konusu terim sınır anlamını taşır.
Dikdörtgen veya üst kısmı yuvarlatılmış biçimde olan bu taşların üzerinde sınır anlaşmazlıklarını gidermek
maksadıyla durumu açıklayan çivi yazılı bir metin yer alır. Kuduru’ların hak sahiplerinin arazilerine dikildiği
ve böylelikle arazilerinin sınarlarını ve muafiyetini kanıtladıkları düşünülmektedir. Buna karşın in-situ tek
örneğin bir tapınakta bulunması ve toprağa dikilecek bölümünün bile yazıtlı olması, bunların yine toprak
sahibi kişinin haklarını ve sahipliğini göstermek adına tapınaklara bırakıldığını da düşündürmektedir.


Kassit krallarının kullandıkları ünvanlar da ülkenin siyasi yapıları hakkında bilgi verir. Yöneticiler kendilerini “Babil Kralı veya sadece “Kral” olarak tanımlamışlardır. Bu durumda daha önceleri kent devletleri şeklindeki bir örgütlenmeden çok, tek bir yönetim altında birleştiklerinin kanıtı olarak gösterilir.


Dönemin tarihsel olayları için önemli bir kaynak olan Amarna Mektupları’nda Kassitler’e ilişkin kimi
verilere ulaşmak mümkündür. III. Amenofis ve IV. Amenofis (Akhenaton) saltanat yıllarına (genel olarak
1364-1336) yıllarına denk gelen dönemde Mısır ile Kassit’ler arasında elçilerin gidip geldiğini öğreniyoruz.
Aslında Kassitler ile Mısır arasındaki ilişkiler III. Tutmosis Dönemi’ne kadar iner (1490-1436). Mısırlılar bu
dönemde aslında Doğu Akdeniz Dünyası ile daha yakın bir ilişki kurarlar. Mitanni topraklarına kadar ilerle-
yen Mısırlıların buraya bir anıt diktirdikleri böylelikle bölgede denetim kurma noktasında önemli isteklerinin
bulunduğu anlaşılmaktadır.


M.Ö. 15. yüzyıldan itibaren Kassitler’in Güney Mezopotamya’da hata kimi veriler çerçevesinde körfez bölgesindeki bugün Bahreyn olarak tanımlanan adaya kadar mutlak bir egemenlik sürdüğü anlaşılmaktadır. Söz konusu bölgelerdeki mevcut kentler genişlemiş ve yenileri eklenmiştir.


Kassitli kimliği ile tanınan Dur-Kurigalzu bunlardan biridir. Bugün Bağdat yakınlarındaki bu yerleşmenin I. Kurigalzu tarafından kurulduğu kabul edilir. Bugün bile ayakta kalmış ziggurat aslında Kassitler’in de Mezopotamya’nın mimari geleneklerini devam etirdiklerini gösterir. Ziggurat yanında saray kompleksi kalıntıları da saptanmıştır.


Mezopotamya ile Mısır arasındaki kız alıp verme ilişkisini Kassitlerde de izlemek mümkündür. Örneğin I. Kurigalzu Dönemi’nde Babil kralının kızı III. Amenofis’e eş olarak verilmiştir. Bu ilişki doğal olarak her iki devlet arasındaki diplomatik ilişkileri de geliştirmiş olmalıdır.


Kassitler’in yine 15. yüzyıldan itibaren bölgenin ticari sistemleri, ticaret yolları üzerinde oldukça etkin
bir denetimleri olduğu anlaşılmaktadır. Daha doğudan gelen değerli taşlar örneğin lapis-lazuli ve maden ya-
nında örneğin “güzel atlar”da bulunmaktaydı. Dönemin yazışmaları arasında Kassitler’in Mısır’a atla birlikte,

savaş arabası bile yolladıkları anlaşılmaktadır. Bu örnekler söz konusu dönemde belki de en etkili savaş silahı olan “savaş arabaları”nın Mısır topraklarına kadar hediye olarak yollandığını gösterir.


Yine söz konusu dönemde krallar arasında oldukça ciddiye alınan bir hediye alışverişinin yaşandığı
anlaşılmaktadır. Söz konusu ilişkilerde etkin rol oynayan elçilerin de özel kişilerden seçildiği anlaşılmakta-
dır. Elçiye gösterilen saygı krala gösterilen saygının ve önemin bir göstergesi olmuştur. Elçiler sadece her iki
krallık arasında ulak işlevini görmüyor, birbirilerine gönderdikleri hediyelerin de güvenli bir şekilde naklini
sağlıyorlardır. Aynı zamanda her iki ülke arasında kimi ticari ilişkileri de sağlıyorlardır. Yine özellikle Mısır
ile Kassitler arasında yapılmış olan ve daha çok Kassitler’in kız vermesine dayandığı anlaşılan evliliklerde,
Mısır’a yollanan gelinin akıbetinin de yakından izlendiği Amarna Mektupları’nın içeriğinden anlaşılmakta-
dır. Amarna Mektupları söz konusu dönemdeki politik hata kralar arasındaki özel ilişkileri tüm çıplaklığı ile
anlatması bakımından çok zengin bir kaynaktır. Önemli günlere davet, bazen davet edilmeyen kralın sitemi,
iyi niyet dilekleri bazen alınganlıkları ve bütün bunları ifade etmekte kullanılan diplomatik dili bu mektup-
laşmalardan öğrenebilmekteyiz.


Kassit kralı Burnaburiaş’ın IV. Amenofis’e yazmış olduğu mektuplardan biri hediye alışverişinin öneminin kavranması açısından önemlidir.


Ama biraderim bana göndereceği altın işleme işini başkasına vermemeli; biraderim o işi bizzat denetlemeli, mühürlemeli, ve bana öyle göndermeli. Biraderim belli ki biraderimin gönderdiği altın (yükünü) denetlememiş. Biraderim onu mühürlesin ve göndersin diye başkasına bırakmış. Bana getirilen 40 mina altını fırına koyduğumda, (10) (bile) gelmediğine ant içerim (Kuhrt 2009).


Yakındoğu’nun büyük bölümü için Son Tunç Çağı’nda yazışma dili Akkadca olmuştur. Bir nevi diplomasi dili olan Akkadca, Kassitler tarafından da kullanılmıştır. Eski metinlerin önemli bir bölümü kopyalanmış ve arşivlenmiştir. Kassitler’de yazıcılığın oldukça prestijli bir meslek olduğu ve belli aileler tarafından yürütüldüğü anlaşılmaktadır.


Bugün Babiller’in köken, gelişim ve nasıl ortadan kalktıklarına dair birçok bilinmeze karşın özellikle Amarna Mektupları sayesinde söz konusu dönemde Mezopotamya’da oldukça zengin bir toplumsal ve ticari hayatın olduğunu anlamaktayız. Yine söz konusu mektuplar özellikle Güney Mezopotamya’da ticareti de kontrol altında tutabilen tek egemen güç olduklarını göstermektedir.


9-ORTA ASUR DÖNEMİ
Eski Asur Dönemi’nin daha çok efsanelere dayanan karanlık tarihsel sürecine karşın Orta Asur Dö-
nemi’ne dair daha çok şey bilmekteyiz. Son yıllarda bölgede gerçekleştirilen birçok kazı MÖ. 14. yüzyılda
Asur-Ubalit ile yeniden tarih sahnesine çıkan Asurlara ilişkin daha çok bilgi edinebilmemizi sağlamaktadır.



Bilindiği üzere 15. yüzyılda Hitit, Mısır devletleri yanında Mitannilerde bölgede etkin bir siyasi rol üstlenmeye başlamışlardır. Daha çok Mitanni yayılım alanının Asur bölgesi ile ilişkili olduğu bu dönemde bazen Asur Kentleri’nin Mitanni egemenliğine girdiğini bilmekteyiz.


Asurlara ilişkin bilgilerimiz yine Eski Asur Dönemi’nde uygulanmaya başlamış olan ve kimi aksaklıklar
karşın krallığın yıkılışına devam etirilmiş Kral Listeleri, kronolojik açıdan oldukça önemli bir kaynaktır. Yine
Asurlar’ın yılları tanımlamada kullandıkları limmu adları/listeleri ile özellikle başlangıçta yine Amarna Mek-
tupları daha sonra gerek çağdaş gerekse sonraki dönemlerde yazılmış yakın komşu yazıtları önemli bilgiler
sağlarlar. Buna Asurlar’ın kendileri tarafından oluşturulmuş daha geç tarihli arşivler de eklendiğinde, yazılı
belgeler çerçevesinde oldukça zengin yazınsal bulgudan hareketle Asur tarihinin yazılması mümkün olmuş-
tur.


Aslında Asur’un bölgede yeniden güçlenme süreci, I. Şuppiluliuma’nin bölgede egemenliğini oldukça güçlendirmiş olan Mitanni Devleti’ne karşı saldırıları ve sonuçta Mitanni’nin güç kaybedip yıkılmaya başladığı süreç ile paralel bir seyir izler.


Hitit Kralı I. Şuppiluliuma’nın bölgeye yapmış olduğu askeri seferler Mitanni Krallığı’nın yok oluş sü-
recini başlatmıştır. Krallığın doğusuna hakim olduğu düşünülen II. Artatama ise zamanla etkisini yitirerek
Asur’un boyunduruğuna girmiştir. Tuşrata’nın başka bir oğlu Şativaza ise Hitit kralı I. Şuppiluliuma’ya sı-
ğınmıştır. Burada yıkılış sürecine dair ilginç olay ise I. Şuppiluliuma’nın kızını Şativaza ile evlendirerek onu,
Karkamış’a bağlı olmak kaydıyla Mitanni topraklarından geriye kalan batı kısmına yönetici olarak ataması-
dır.


Böylelikle 14. yüzyıldan itibaren Asur-ubalit yönetiminde giderek güçlenen bir Asur Devleti karşımıza

çıkmaktadır ki bu dönem Orta Asur Dönemi olarak tanımlanır.


Asur-ubalit ile birlikte aslında daha sonra sıklıkla kullanılacak kurallar veya alışkanlıklar dizisi de başlamıştır. Örneğin kralların kendilerini tanrının vekili olarak tanıtması yine “evrenin kralı” ifadesi ve bunun yapı yazıtlarından mektuplaşmalara kadar her alanda kullanılması.
Aslında Asurlar’ın yeniden kullanmaya başladıkları bu dil eski Sami’li akrabalarınınkinden farklı değil-
dir.

Asur-ubalit ile birlikte Asur’un artan etkisine dair Amarna Mektupları yine önemli bilgiler sunarlar
bize.

Mısır kralına söyleyin: Asur kralı Asur-ubalit böyle diyor. Her şeyin iyi olsun, evin, ülken, savaş arabaların ve askerlerin. Seni ve ülkeni ziyaret etsin diye sana bir ulak yolluyorum. Şimdiye dek seleflerim yazmadılar; ama bugün ben yazıyorum. Sana selamlama armağanı olarak güzel bir savaş arabası, 2 at ve hakiki lacivertaşından bir hurma taşı (boncuk) gönderiyorum. Ziyaret için gelen ulağı fazla tutma. Ziyaretini yerine getirsin ve bana geri dönsün. Senin ve ülkenin nasıl olduğunu görsün, sonra buraya geri gelsin (Kuhrt 2007: 460).


Bundan sonraki mektup ise artık Asur’un değişen yazgısının bir göstergesidir.
Hanigalbat (Mitanni) kralı, Mısır’daki babana yazdığında, baban ona 20 talent altın gönderdi. Artık Hanigalbat Kralı ile
dengim, ama sen bana yalnızca ... altın gönderdin, bu da ulaklarımın gidiş geliş yolculuğuna yetmez (Kuhrt 2007:461)


Karşımızda artık kendine daha çok güvenen ve Mısır kralına hesap soran bir Asurlu yönetici vardır artık. Asur-ubalit döneminin önemli gelişmelerinden biri de güneydeki komşusu Kassitleri kendi kontrolü altına alması ve II. Kurigalzu’yu tahta geçirmesidir.


I. Adad-nirari (1295-1264) bölgede Asur egemenliğini daha da güçlendirir. Aslında bu dönemde gerek Mısır gerekse Hitit kimi sorunlar yaşamaktadırlar. Asur coğrafyası bu nedenle özellikle söz konusu büyük devletlerin doğrudan müdahalesine uzak kalmaya başlamıştır. Böylelikle daha rahat bir hareket alanı yakalayan Asurlar giderek daha da güçlü bir siyasi yapı, egemenlik alanı sağlamışlardır.


Ancak bu noktada Hitit Kralı Muvatali’nin I. Adad-nirari’nin kardeşlik vurgusu yaparak kendisine yolladığı mektuba verdiği cevap, Hititler’in bölgedeki etkisini veya Hitit Kralları’nın hala öz güvenlerini koruduklarını gösterir.


Kardeşliğe ve Amanos dağlarını ziyaretine gelince, sana neden kardeşlik hakkında yazayım? Sen ve ben aynı ana ya da babadan mı doğduk acaba?(Kuhrt 2007:464).


I. Şalmanesser Dönemi’nde Asur’un büyümesi devam eder. Mitanni yayılım alanı, Kuzey Suriye ve Gü-
neydoğu Anadolu artık Asur’un sık sık seferler düzenlediği, yayılmacı bir politika izlediği alanlar olmuştur.
Ancak her yıl tekrarlanan seferler bölgede denetimin tam olarak sağlanamadığını göstermektedir. Yine I. Sal-

manasser’in daha kuzeye Van Havzası’na kadar çıktığı ve Urartu’nun erken tarihiyle ilişkilendirilen Uruadri-Nairi topluluklarıyla da savaştığını, kentlerini yakıp yıktığını ve ele geçirildiğini kendi yazıtları sayesinde öğrenmekteyiz.


I.Tukulti-Ninurta (1233-1197) Dönemi’nde Asur’un özellikle kuzey ülkelerine karşı daha yayılmacı bir
politika izlediği görülür. Artık Asur seferleri bundan sonra gelenek olacak şekliyle daha çok birer ganimet
seferine dönüşür. Özellikle Kuzey Suriye, Güneydoğu Anadolu’daki önemli ticaret yolları artık Asur deneti-
mine girer. Asur’un askeri sefer politikası irdelendiğinde, toprak genişletmeye dönük bir anlayıştan çok ticari
kazanç sağlamaya yönelik olduğu görülür. Fethedilen topraklara tekrar tekrar düzenlenen seferler aslında
vergi yükümlülüklerini yerine getirmeyen beyliklere veya bölgenin tarımsal potansiyeli ve hammadde re-
zervlerine yönelik olmuştur. Söz konusu bu sefer politikası Yeni Asur Dönemi ile birlikte daha çok benimse-
nir.


I. Tukilti-Ninurta’nın bir diğer başarısı ise Kassit egemenliğindeki Babil’e karşı kazandığı kesin zaferdir. Babil kralı zincire vurularak başkent Asur’a getirilmiştir. Asur’un Babil egemenliği yaklaşık 30 yıl sürmüş daha sonra ortaya çıkacak Elamlılar bölgede yeni siyasi güç dengelerinin oluşmasına neden olacaktı.


I. Tukilti-Ninurta’nın diğer bir yeniliği ise kendi adını taşıyan (Kar-Tukilti-Ninurta= Tukilti-Ninurta Limanı) yeni bir başkenti, eski Asur kentinin karşısına, Dicle kıyısına kurmasıdır.


Ülkenin başkentinin değiştirilmesi daha sonraları birkaç kez daha gerçekleştirilen bir icraatır. Asur tarihinde önemli askeri ve sosyal başarılara imza atmış, özellikle Yeni Asur Dönemi kralları, iktidara geldiklerinde ve yeterince güçlendiklerinde yeni başkentler inşa etmişlerdir.


I. Tukilti-Ninurta’nın büyük başarılara imza atan iktidar döneminden sonra faaliyetlerini çok açık bir şekilde izleyemediğimiz krallar Asur tahtına geçerler. Bu süreçte krallığın birçok alanda kan kaybetiği ve çekirdek ülkesine çekildiği varsayılır.


I. Tiglat-pileser (1114-1076) Dönemi’nde Asur yine siyasi anlamda güçlü bir konuma yerleştiği anlaşılır. Ancak onun döneminde etkisi giderek artan Aramiler bu ilerlemeye kimi zamanlar ciddi engel olarak ortaya çıkmışlardır.


I.Tiglat-pileser’in faaliyetleri göz önüne alındığında oldukça yenilikçi politikalara imza atığı görülür. Devletin sosyal yapısı, askeri teşkilatı başta olmak üzere bürokrasinin ve hata kralların eylem biçimi ve hareket alanlarına dair birçok kuralın veya daha sonra oluşacak geleneğin uygulayıcısıdır.


Kralliyet yazıtlarına getirilen yeni üslup Asur’un yıkılışına kadar varlığını korur. Yapı kitabeleri, savaşların belli bir kronolojiye sokulması, anlatılması onun döneminde olmuştur. Yine kralın ünvanları, kullanılış sırası ve metinlerde standart olarak ele alınması onun döneminde uygulamaya sokulmuştur.


Örneğin Asur Kralları dindar kimselerdir, tanrılar adına hareket ederler, halkı gözetir ve krallığa baş-

kaldıranları da kesinlikle cezalandırırlar. Askeri seferlerde daima başarılıdırlar ve oldukça zengin ganimetlerle başkente dönerler. Seferler birer kampanya halinde düzenlenir ve belli bir süreçte gerçekleşir. Kronolojik süreç ve güzergah verilir. Bir nevi giriş gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşan bu metinlerde oldukça standart belki de ezberci bir üslup izlenir.


I. Tiglat-pileser zamanında hem Asur hem de Babil için önemli bir tehlike olarak ortaya çıkan Arami topluluklarının Kuzey Mezopotamya’ya gelişi merkezi krallıklar için önemli bir sorun olmaya devam eder. Hata ardılı Asur-bel-kala belki bu nedenden Babil ile iyi ilişkiler kurar. Babil Kralı’nın kızıyla olasılıkla diplomatik bir evlilik yapar.


Ancak giderek kalabalıklaşan topluluklar halinde Kuzey Suriye ve Güneydoğu coğrafyasına yerleşme-
ye başlayan Aramiler giderek siyasi anlamda da önemli bir rakip olmaya başlarlar. Bu durum Asur’un etki
alanının oldukça kısıtlar. Olasılıkla bu süreçte özellikle Asur-nasir-pal (1049-1031) döneminde krallık büyük
bir toprak kaybına uğradı ve Dicle ile Zap suyunun kesişme noktasındaki kendi çekirdek ülkesine çekildi.
Bu dönemden sonra yazılı belgelerde önemli ölçüde susar ve Asur için yaklaşık yüz yıl sürecek bir belirsizlik
dönemi başlar.


SONUÇ
MÖ. II. Binyılın başlarından itibaren Kuzey Mezopotamya’da ve Güney Mezopotamya’da bir dizi siyasi değişiklik izlenir. Kuzeyde Asur bölgesinde yerel krallar hüküm sürmektedir. Güneyde ise özellikle II. Binyılın başlarında İran’lı toplulukların Babil’i işgal süreci başlar.

Kassit’ler yaklaşık 150 yıl boyunca Babil tahtını dolayısıyla Güney Mezopotamya’da yönetimdedirler.

KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ


1-Eski Asur Dönemi’nin bilinen ilk kurucu kralı kimdir?


a) I. Şamşi-Adad
b) I. Sargon
c) Naramsin
d) Şulgi
e) I. Salmaneser


2- Babil’i işgal eden Kassitler’in ana yurdu olarak daha çok hangi bölge önerilir?


a) Kuzey Suriye
b) Zağros Bölgesi
c) Güney Arap Çölü Bölgesi
d) Levant
e) Mısır




Cevaplar:
1- a 2-b
 

Atakan Çelik

Kullanıcı
Katılım
2 Nisan 2021
Mesajlar
1
Beğeni
2
Puanları
3
Merhaba, ödevim ile ilgili kassitlerin babil kültürüne etkisi hakkında arastırma yapmam gerekiyor fakat hiçbir yerde bilgi bulunmuyor. Sadece babillerin kassitlere etkisi bulunuyor ama tam tersi olması gerekli. Bu konuda yardımcı olabilir misiniz
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Merhaba, ödevim ile ilgili kassitlerin babil kültürüne etkisi hakkında arastırma yapmam gerekiyor fakat hiçbir yerde bilgi bulunmuyor. Sadece babillerin kassitlere etkisi bulunuyor ama tam tersi olması gerekli. Bu konuda yardımcı olabilir misiniz
@bornovalı ustamızı etiketliyorum
Umarım bilgisi vardır
Başarılar dilerim çalışmanızda
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Bir de
Güzel sanatlar okuyan bildiğin var ise
Yanılmıyorsam
1. ya da 2. sınıf da var diye biliyorum

Sümeroloji okumuşlarda bilir
 

Turko

Kullanıcı
Yasaklı
Katılım
18 Şubat 2021
Mesajlar
184
Beğeni
785
Puanları
93
Merhaba, ödevim ile ilgili kassitlerin babil kültürüne etkisi hakkında arastırma yapmam gerekiyor fakat hiçbir yerde bilgi bulunmuyor. Sadece babillerin kassitlere etkisi bulunuyor ama tam tersi olması gerekli. Bu konuda yardımcı olabilir misiniz
Guti isminde araştırmanı yap. Kassit isminde kaynak bulamazsın. Sümer tarihçesi kassitleri kabul etmez ve kesinlikle bilgi bulamazsın. Enteresan şekilde Kassit hükmünü 3 satır yazı ile özet geçip kapatırlar. Ayrıca yazılan tarih birbiri ile çelişen tarihlerdir. O bölge birileri tarafından sürekli sansürleniyor. Babil tarihçesi 1000 yıl öncesinden Sümer tarihini kaynak alarak gelir. En son Akad tarihi ile son bulur. Çok sıkıntılı ödev denk gelmiş bol şans. Kürt ve Türk tarihini özellikle sansürleyip anlatıyorlar. Kürt ler ve Türk lere mevcut kaynakların tamamında barbar ve göçebe denilir aksine yerleşik ve modern mimarisi vardır. Özellikle bu iki halkın İslamiyeti kabul etmesinden dolayı ve karanlık tarih dedikleri m.ö 3-4 bin yılları öncesinde diğer milletlerin en az 30-40 tanrısı varken tek tanrı yada gök tanrı inancı bu iki ırkta var oluşlarından bu yana vardı. Özellikle ziggurat Kürt tarihini yani guti-quti-qurdi ni anlatır , beyaz piramitler ise Türk tarihine ışık tutar. Kafanı bulandırmak istemem ama malasef yazılı olan tarih doğru olan tarih değil.
 

bornovalı

USTA
Super Moderatör
Katılım
20 Ekim 2014
Mesajlar
396
Beğeni
1,575
Puanları
93
@bornovalı ustamızı etiketliyorum
Umarım bilgisi vardır
Başarılar dilerim çalışmanızda
S.A.
Merhaba Atakan çelik kardeşim.
Aramıza hoş geldiniz. Üyeliğiniz sadece bu konu ile sınırlı kalmaz, daim olur İnşallah.
Öncelikle belirteyim ki benim sorduğunuz konuda uzmanlığım yoktur. Ancak siz “ödevim ile ilgili” dediğinize göre belli ki ilim talebesisiniz. Bizler ise; branşlarımız farklı da olsa sizlere ilim öğreten kişileriz. Ancak ben artık ilim değil, bilim dalında öğrenci yetiştirmeye çalışıyorum.
Hocanızın verdiği ödevi değerlendirir isek;
Hocanız size hem ilim öğretiyor, “hem de araştırma yapmanızı dolayısıyla da bilim dünyasına hazırlıyor” şeklinde değerlendirilebilir.
Araştıracaksınız ama nasıl bir araştırma? Asıl önemli olan budur.
Eğer lisans öğrencisi iseniz; yapacağınız araştırma literatür taraması olmalıdır. Konu üzerinde gerek Türkiye de gerekse yurt dışı yapılmış çalışmaları önce bulmak daha sonra ise bunların içerisinden ilgili bölümleri alıp değerlendirmelisiniz.
Öğrenmeniz gereken en önemli husus ise; kaynağı belli olmayan bilgilerin bizler için önem arz etmediğidir. Mesela; buradan edindiğiniz bilgi %100 doğru olsa bile akademik olarak kabul görmez ancak rivayet babında değerlendirilir.
Eğer yüksek veya doktora öğrencisi iseniz; inşallah öyle değilsinizdir. Çünkü size ilimi yeterince öğretemediğimiz gibi bilimsel çalışma yapmaya haiz birisi değilsiniz. Acı ama gerçek. Eğer benim talebem olsaydınız ve araştırmanızı bu şekilde yaptığınızı öğrenseydim, ilişiğinizi hemen keserdim. Gerekçem ise; biz ilimin genişlemesini istiyoruz, siz ise bize rivayet ile geliyorsunuz.

Umarım beni anlamışsınızdır. Amacım sizi üzmek veya ezmek değildir. İlim talebesi veya bilim talebesi de olsanız, bu şekilde bir araştırma yapmanız hiç hoş değil. Hocalarınız her daim sizinledir. Sizleri yetiştirmek için çaba sarf etmektedir. Danışman hocanıza gidin. Nasıl bir araştırma yapmanız gerektiğini size gösterecektir. Ödevinizi hazırlar iken size yol gösterecektir. Ben yine de size bir link vereyim. Ödevinize yardımcı olur inşallah.


Ankara, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Sumeroloji Bölümü
Tezi veren : Ord. Prof. Dr. Benno Landsberger.
Dr. KEMAL BALKAN
Sumeroloji Asistanı.

Sağlıcakla kalın
ALLAH a emanet olun
 

El-Ensari

Kullanıcı
Katılım
27 Mart 2021
Mesajlar
828
Beğeni
2,311
Puanları
93
S.A.
Merhaba Atakan çelik kardeşim.
Aramıza hoş geldiniz. Üyeliğiniz sadece bu konu ile sınırlı kalmaz, daim olur İnşallah.
Öncelikle belirteyim ki benim sorduğunuz konuda uzmanlığım yoktur. Ancak siz “ödevim ile ilgili” dediğinize göre belli ki ilim talebesisiniz. Bizler ise; branşlarımız farklı da olsa sizlere ilim öğreten kişileriz. Ancak ben artık ilim değil, bilim dalında öğrenci yetiştirmeye çalışıyorum.
Hocanızın verdiği ödevi değerlendirir isek;
Hocanız size hem ilim öğretiyor, “hem de araştırma yapmanızı dolayısıyla da bilim dünyasına hazırlıyor” şeklinde değerlendirilebilir.
Araştıracaksınız ama nasıl bir araştırma? Asıl önemli olan budur.
Eğer lisans öğrencisi iseniz; yapacağınız araştırma literatür taraması olmalıdır. Konu üzerinde gerek Türkiye de gerekse yurt dışı yapılmış çalışmaları önce bulmak daha sonra ise bunların içerisinden ilgili bölümleri alıp değerlendirmelisiniz.
Öğrenmeniz gereken en önemli husus ise; kaynağı belli olmayan bilgilerin bizler için önem arz etmediğidir. Mesela; buradan edindiğiniz bilgi %100 doğru olsa bile akademik olarak kabul görmez ancak rivayet babında değerlendirilir.
Eğer yüksek veya doktora öğrencisi iseniz; inşallah öyle değilsinizdir. Çünkü size ilimi yeterince öğretemediğimiz gibi bilimsel çalışma yapmaya haiz birisi değilsiniz. Acı ama gerçek. Eğer benim talebem olsaydınız ve araştırmanızı bu şekilde yaptığınızı öğrenseydim, ilişiğinizi hemen keserdim. Gerekçem ise; biz ilimin genişlemesini istiyoruz, siz ise bize rivayet ile geliyorsunuz.

Umarım beni anlamışsınızdır. Amacım sizi üzmek veya ezmek değildir. İlim talebesi veya bilim talebesi de olsanız, bu şekilde bir araştırma yapmanız hiç hoş değil. Hocalarınız her daim sizinledir. Sizleri yetiştirmek için çaba sarf etmektedir. Danışman hocanıza gidin. Nasıl bir araştırma yapmanız gerektiğini size gösterecektir. Ödevinizi hazırlar iken size yol gösterecektir. Ben yine de size bir link vereyim. Ödevinize yardımcı olur inşallah.


Ankara, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Sumeroloji Bölümü
Tezi veren : Ord. Prof. Dr. Benno Landsberger.
Dr. KEMAL BALKAN
Sumeroloji Asistanı.

Sağlıcakla kalın
ALLAH a emanet olun
Maşaallah Değerli Ustam, Çok güzel bir yaklaşım, Tebrik eder ve Teşekkür ediyorum.
 
Üst