Atatürk, sık sık memleketi dolaşan bir liderdi. Çiftçi, işçi, sanatkar ve esnaf ile konuşur; memleketin derdini arar bulur, meclise getirir, milletvekillerinden, bakanlardan hesap sorardı.
İşte böyle yurt gezilerinden birinde İç Anadolu Bölgesinde tarlasında çift süren bir köylü ile karşılaşır. Çiftçi boyunduruğun bir tarafında, öküzü diğer tarafında olmak üzere çift sürmektedir.
- Kolay gele, bereketli ola ağa.
- Allah razı olsun bey
- Hayrola ağa, öküzün teki ne oldu?
- Devlete borcumuz vardı bey, icra kapımızı çalınca çaresiz kaldık, koca öküzü satıp borcumuzu ödedik.
- Sağlık olsun ağa, diyerek konuşmasını kısa kesmiştir.
Çiftçinin adı Halil Ağa idi. Atatürk ün yanındakiler, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Salih Bozok, Kılıç Ali, Hüsrev Gerede, Emir Subayı Resuhi Bey, daha birkaç yakını vardı. Yürüyorlardı. Atatürk düşünceli idi. Salih Bozok u yanına çağırdı. Salih, yarın sabah git, Halil Ağayı bul, bana getir. Benim kim olduğumu sorarsa, bizim bey seni bir kahve içmeye çağırıyor de.
Ertesi gün Salih Bozok, Halil Ağa yı bulmuş Atatürk ün yanına getirmiştir. Atatürk ayağa kalkarak; Buyur Halil Ağa deyip bir sandalye göstermiştir. Zamanın başbakanı İsmet İnönü de salonda bulunuyordu ve olanlardan habersizdi. Atatürk Halil Ağa ya dönerek:
- Halil Ağa, anlat şu vergi işini bir daha demişti.
Halil Ağa, vergi borcunu, icrayı, satılan öküzünü tekrar anlatır.
Atatürk kaşlarını çatarak, İsmet Paşa ve Şükrü Kaya ya dönerek;
-Arkadaşlar, biz İstiklal Savaşı nı Halil Ağa nın öküzünü icra yoluyla satalım diye yapmadık. Bu memlekette adaleti, vatandaşı böyle mi koruyacağız, gerekirse vergi borcu ertelenebilir. Köylünün çift sürdüğü öküzü elinden alınmaz.
Halil Ağa:
-Sen Atatürk Paşamsın galiba, beni bağışla, kusur ettim, diye yalvaracak oldu.
-Sana güle güle Halil Ağa, sen bizim gözümüzü açtın, diye Halil Ağa yı ayakta uğurlamıştı.
Atatürk Türk Köylüsünün borcu konusunda çok titiz davranmıştır...
İşte böyle yurt gezilerinden birinde İç Anadolu Bölgesinde tarlasında çift süren bir köylü ile karşılaşır. Çiftçi boyunduruğun bir tarafında, öküzü diğer tarafında olmak üzere çift sürmektedir.
- Kolay gele, bereketli ola ağa.
- Allah razı olsun bey
- Hayrola ağa, öküzün teki ne oldu?
- Devlete borcumuz vardı bey, icra kapımızı çalınca çaresiz kaldık, koca öküzü satıp borcumuzu ödedik.
- Sağlık olsun ağa, diyerek konuşmasını kısa kesmiştir.
Çiftçinin adı Halil Ağa idi. Atatürk ün yanındakiler, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Salih Bozok, Kılıç Ali, Hüsrev Gerede, Emir Subayı Resuhi Bey, daha birkaç yakını vardı. Yürüyorlardı. Atatürk düşünceli idi. Salih Bozok u yanına çağırdı. Salih, yarın sabah git, Halil Ağayı bul, bana getir. Benim kim olduğumu sorarsa, bizim bey seni bir kahve içmeye çağırıyor de.
Ertesi gün Salih Bozok, Halil Ağa yı bulmuş Atatürk ün yanına getirmiştir. Atatürk ayağa kalkarak; Buyur Halil Ağa deyip bir sandalye göstermiştir. Zamanın başbakanı İsmet İnönü de salonda bulunuyordu ve olanlardan habersizdi. Atatürk Halil Ağa ya dönerek:
- Halil Ağa, anlat şu vergi işini bir daha demişti.
Halil Ağa, vergi borcunu, icrayı, satılan öküzünü tekrar anlatır.
Atatürk kaşlarını çatarak, İsmet Paşa ve Şükrü Kaya ya dönerek;
-Arkadaşlar, biz İstiklal Savaşı nı Halil Ağa nın öküzünü icra yoluyla satalım diye yapmadık. Bu memlekette adaleti, vatandaşı böyle mi koruyacağız, gerekirse vergi borcu ertelenebilir. Köylünün çift sürdüğü öküzü elinden alınmaz.
Halil Ağa:
-Sen Atatürk Paşamsın galiba, beni bağışla, kusur ettim, diye yalvaracak oldu.
-Sana güle güle Halil Ağa, sen bizim gözümüzü açtın, diye Halil Ağa yı ayakta uğurlamıştı.
Atatürk Türk Köylüsünün borcu konusunda çok titiz davranmıştır...