Cevap: balballar
konuyu açan arkadaşımız konunun ismini balballar olarak düzeltirse sevinirim
saygı ile sevgi ile
Balbal, (
: балбал,
) Eski Türklerde kişinin anılması için
veya bazı
etrafına dikilen mezar taşına verilen isimdir.
Türklerinde,
geçerliliğini yaygın olarak koruduğu dönemde, ölen savaşçıların
denilen mezarlarının etrafına dikilmiş, savaşçının öldürdüğü düşmanları ve bu kişilerin öbür dünyada onun hizmetçileri olacağına inanılacağını
, genellikle bir taş parçasının üzerine yontulmuş, bir elinde
, figürlerinden oluşan
verilen ad. Bu taşların sayısının fazlalığı ölen kişinin sağ iken; gücünün, cesaretinin, kahramanlığının da simgesidir.
öncesi dönemde yaygın olan balballar, İslam dininin kabulünden sonra yerini mezar taşlarına bırakmıştır.
'da Şatı ve
köylerinin arasındaki bir alanda bulunan taş balballar Kara-Batkak müzesinde sergilenmektedir. Ayrıca
şehrinin 10 kilometre güneyinde,
'ne yakın alandaki Burana Açıkhava Müzesinde ve
kıyısındaki
ve
'da, göçebe Türklerin pek çok taş savaşçıları (
balbalları) bulunur. Balbalların 6. yüzyılda dikildiği tahmin edilir.
içindeki ve tüm
'daki bu mezar işaretleri, göçebe Türk boyları tarafından dikilmiş,
'daki balbalların hemen hepsi
dağılıdır.
Taş Ata
Taş Ata (veya
Taş Baba) – Eski Türk kabîlelerinde mezar taşı anlamına gelir. Orta Asya'nın göçebeleri (köçerileri) yerleşik düzenli halklardan çok farklı bir dünya görüşüne sahiptirler. Onlar ölülerini yerleşme yerlerinin dışındaki sıkışık mezarlıklara gömme anlayışını kabul etmezler. Ölenin atı, silahları, günlük hayatta kullandığı kimi eşyaları da mezara koyarlardı, soylular için en yaygın mezar türü kurganlardır. Bu tür mezarlarda, genellikle gömüldüğü odasının üzerine taş ve topraktan bir yığma tepe yükseltilirdi. Bunun üzerinde de ölen kişiyi temsil eden, kabaca insan biçimli heykeller dikilirdi. Bu heykellere daha çok Taş Ata denilmektedir. Kimi mezarlar taş levhalardan yapılmıştır ve oda biçimlidir. Bunlara çok sayıda ceset gömülüdür. Taştan bir duvarla çevrelenmiş bu mezarların önüne de yine çok sayıda "taş baba" dikilmiştir. Ölen kişilere ait bir çeşit resimli mezar taşıdır bunlar.
Orta Asya'da özellikle Altay ve Tuva’da İ.Ö. üçüncü binyılın sonları ile ikinci binyılın ilk yarısından beri yapılan bu taştan heykel biçimli mezar taşı (taş baba) kavramı, Göktürk döneminin balballarından farklıdır. Bu insan heykelleri, 2.5 metreden 30 santimetreye değişen boylardadır. Çoğu bıyıklıdır.
bir balbal mezarlığı her dinin her inanışın bir mezarlık anlayışı vardır bir mezar olan yerde başka bir mezar veya mezarların olabilmesi ihtimali çok fazladır.
Hakasya'da ayakta kalan Türk mezar taşlarından biri. Taşın yüzeyinde zamanla oluşan aşınmaya rağmen güneş çizimleri görülebiliyor. Mezarların tepe kısmının üçgen ya da düz olması, farklı dönemlere işaret ediyor. Tepesi düz olan mezar taşlarında resim ve yazı yok ama üçgenleşmeye başlayanlarda önce resim, sonra yazı belirginleşiyor.
Gorno-Altay, Kalbaktaş kaya resmi alanındaki bu muhteşem panoda, 'mavi gök ile yağız yer' arasındaki hayat imge ve metaforlarla özetleniyor.
Hayvan Donuna Bürünmek
Orta Asya'daki kaya resmi alanlarında ortak tema hayvanlardır. Geyik, at ve dağkeçisi sıklıkla öne çıkar. Bu resimler bir yandan bu hayvanların Orta Asya insanının hayatındaki önemine işaret eder, bir yandan da Şaman inanışına özgü bir ruh halini yansıtır. Şamanlıkta insanlar hayvan kılığına bürünür, 'kara boğa postu'na, 'kuş donu'na girer, 'geyik boynuzları' takar. Özellikle Sibirya Şamanları, geyik boynuzlu bir başlık kullanırlardı. Gorno-Altay, Yalbaktaş'taki bu geyik çizimi de 'don değiştirme'nin, bir hayvan kimliğine bürünme inanışının bir tezahürü olarak değerlendiriliyor.
Tuva, Aktoprak bölgesindeki Yazılıkaya köyünde bulunan kare biçimli mezardaki balballar, mezarın önemli bir kadına ait olduğu izlenimini veriyor.
On İki Şaman
Kalbaktaş alanındaki en çarpıcı resimlerin bulunduğu kısım, bir sunak alanı. Burada 12 şaman resmi var. İlk bakışta anlaşılmıyor ama şaman tören kıyafeti içinde ve ellerini gökyüzüne açarak dua ediyor.
Altay, Calamantaş'taki bu resimde parlayan güneşin altında (belki de Gök Tengri'nin korumasında) ellerinde oklarıyla avcılar görülüyor. Belki de savaşçılar. Ya sürek avındalar ya da düşman peşinde. Üstteki güneş figürü, eski Türklerin Gök Tanrı inancına bağlanabileceği gibi, tüm göçebe kavimlerde yaygın güneş kültüyle de ilişkilendirilebilir. Sonuçta güneş, göksel olanın, en büyük güç kaynağının ortak ifadesi.
Hakasya'daki Sülyek kaya resmi alanında taşa kazınmış bu yazı 'mengü kaya' olarak okunuyor. Göktürk alfabesiyle yazılan 'mengü kaya', Türkçe bir söz ve 'bengü taş', 'kutsal taş', 'sonsuz taş' gibi anlamları ifade ediyor. Ne de olsa taşlar, bozkır kavimlerinin belleği işlevini görüyor.
Katun Nehri kıyısındaki Kalbaktaş'ta geniş bir alana yayılan kaya resimlerinde, en eski dönemlerden yakın zamanlara uzanan çizimler birbirini izliyor. Resimlerde insanın karşı cinsle, kendisiyle ve evrenle ilişkisi betimleniyor. Gerek insanların, gerekse hayvanların gergin bedenleri güç ve dinamizme, bereket ve üretkenliğe işaret ediyor.
Hakasya'daki bu mezarda, birçok taş tek bir insan için dikilmiş. Taşların sayısı, ölen kişinin hayattayken neler yaptığını anlatıyor aslında. Eğer gerçekten iz bırakacak bir hayat yaşamışsa taşların sayısı fazla oluyor, sıradan yaşayan insanlar için zaten 'anıtmezar' yapılmıyor. Anıtmezarlar, boy beylerine, büyük savaşçılara ait. Altay, Hakasya, Tuva özerk cumhuriyetlerinde bu şekilde sayısız mezar var.
Altay, Onguday'daki Möndür Soka köyü müzesinin girişindeki 'ongun ağacı'nın yüzeyinde damgalar var. Alfabeye kaynaklık eden damgalar daha sonra bir 'mühür' gibi kullanılmışlardı. Buradaki koçbaşı damgası, bir boy ya da aile simgesi veya zenginlik işareti olabilir.
Hayat ağacı figürü, binyıllardır insanların ruh dünyasını süslüyor. Orta Asya kaya resimlerinde 'hayat ağacı', geyiğin boynuzlarından kopar ve bağımsız hale gelir. Kalbaktaş'taki bu resimde hayat ağacı henüz geyiğin boynuzları arasındadır.
Katun Nehri kıyısındaki Yalbaktaş'ta çok büyük boyutlu çizilmiş figürlerin yanında iyice küçülmüş çizimler de var. Kaya resmi alanlarını inanç, ibadet ve zihinsel arayışların başladığı alanlar olarak tanımlamak yanlış olmaz
Taş Baba
Tuva, Aktoprak-Yazılıkaya köyünde, kaya resmi alanını tam karşıdan gören mezarlık alanındaki 'balbal' ya da 'taş baba' bugün adak adanan, dua edilen bir ziyaretgâhın odak noktası. Anadolu'dan Moğalistan'a uzanan coğrafyada, eski Türk toplulukları tarafından kült merkezlerinin çevresine ve kurganların üzerine balballar ya da taş babalar dikilirdi. Balballar, ölen kişinin hayattayken öldürdüğü düşmanlarını simgelerdi. Balballara göre, çok daha özenli ve gerçekçi bir biçimde işlenen taş babaların ise ölen kişiye ait olduğu kabul ediliyor.
Altay Özerk Cumhuriyeti Koşağaç bölgesindeki Karaçakı kaya resmi alanında yetmiş adet Türk mezarı var. Buradaki mezarlıklarda bir kazı çalışması yapılmamış. Ölüm ve sonsuzluk kültünü temsil eden dağkeçisi bu alandaki kayalarda da karşımıza çıkıyor.
Ok atan adam ya da avcı, bütün kaya resmi alanlarının ortak figürlerinden biri. Daha sonraki dönemlerde ok-yay damgasına kaynaklık eden bu figür, alfabenin hemen öncesindeki dönemin eseri olarak değerlendiriliyor.
Yazılı Kaya
Altay, Koşağaç bölgesinde üç ayrı kaya resmi alanı var. Bu alanlar dağlarla çevrili bir vadinin derinliklerinde saklı. Altaylıların dilinde bölgenin adı Biçiktikaya. Türkiye Türkçesindeki karşılığı ise 'Yazılıkaya'. Buradaki kaya resimleri, büyük zarar görmüş; kayalar bulundukları yerden kopmuş ve etrafa dağılmış.
Abakan Müzesi, Türk tarihi açısından bir hazine. En eski belgelerin sergilendiği müzedeki 'güneş adam' muhteşem bir tablo. Güneş kafalı insan motiflerine Moğlistan'dan Anadolu'ya kadar her yerde rastlanıyor. Özellikle de Kırgızistan'daki Saymalıtaş'ta. Kozmik âlemin sırlarına yolculuk eden, değişim geçiren ve 'ışık adam'lara dönüşen şamanları simgelediği gibi, göksel olana atfedilen kutsallığı da anlatıyor