Bekimiş Dede Ve Bekimiş Taşlari ; | Define işaretleri ve anlamları

Bekimiş Dede Ve Bekimiş Taşlari ;

SEVALİ

Kullanıcı
Katılım
14 Kasım 2012
Mesajlar
1,451
Beğeni
2,680
Puanları
113
zile2613.jpg


BEKİMİŞ DEDEVEBEKİMİŞ TAŞLARI


zile2614.jpg


Araştırma : M. Ufuk MİSTEPE(Araştırmacı - Orman Endüstri Yüksek Mühendisi)

Hidayet/Selver AÇİŞ'lerin Bahçe Sınırında Betonarme Duvar
Altında Taş Duvar İçerisine Gömülü Toprak Altındaki Bekimiş Taşı.
bekimis.JPG


BEKİMİŞ DEDEVE BEKİMİŞ TAŞLARI

Zile Tarihi ile ilgili vesikalara ulaştıkça daha ince detayların çözülmesi de bu bilgiler ışığında anlam kazanmakta ve muammalar çözülmektedir. Prof. Dr. Münir ATALAR, 13 - 17 Ekim 1986'da Samsun'da yapılan "Tarih Boyunca Karadeniz" Kongresi'nde sunmuş olduğu "Zile'nin Tarihçesi" adlı bildirisinde şunları söylemiştir.

matalar3.jpg

Prof. Dr. Münir ATALAR

«Eski devirde Zile, Anaitis ilâhesine mensub addolunarak, bunun ibadetine mahsus büyük bir mabedi vardı. Kasım ayının ilk haftasında mabede ziyaretler yapılırdı Tapınağın papazı sonbahar mevsiminde büyük bir dinî törenle taç giyiyordu. Bu törenlere büyük bir kalabalık katılıyor ve dolaysıyla parlak bir ticarî hayat yaşanıyordu. İşte bu ziyaretler ve toplantılar neticesinde, halkın da deri (deir) diye isimlendirdiği tarihî Zile Panayırı oluşmuştur. Toplantılar, mabedin civarında yapılırdı. Bu devreye ve mabede ait en önemli kalıntı, Bekimiş Taşı'dır. Anaitis Mezhebi, Hıristiyanlığın çıkışına kadar devam etmiş, Hıristiyan Mezhebi'nin tesiri ile ortadan kalkmıştır.»

Zile Tarihi'ni Osmanlıca bir eserden günümüz Türkçe'sine tercüme ederek Çağıltı Dergisi'nde tefrika halinde yayımlayanZile Müftüsü Arif KILIÇ Beyefendi'nin yazdıklarında ise konuya açıklık getiren şu ifadeler yer almaktadır.

Zile Müftüsü Arif KILIÇ ve Çağıltı Dergisi / Cilt : 1, Sayı : 1, Nisan 1961, 125 Krş
zile1924.jpg
zile1811.jpg

Foto Yıldız Kemalettin Aydın Arşivi - Gönderen : Bekir ALTINDAL ve Nurhan Buhan GİRGEÇ

«Zile tarihinin birinci devresine ait kalıntıların en mühimlerinden birisi de BEKİMİŞ TAŞI'dır. Eski ihtiyar bilginlerimiz, bu taşın Nuh Tufanı'ndan evvel mevcut olduğu ve bunu kiliselerde bulunan, mai mukaddes - Kutsal Su Taşıolduğunu söylerler idi. Kiliseler ve kiliselerde kutsal suyun kullanılması Hıristiyanlığın zuhurundan sonra başladığına göre bu taş Afrodit Enaitis Mezhebi'nin bakiyyesinden olduğu kuvvetle tahmin ediliyor. Çünkü bu taş çok iptidaî bir şekilde yapılmış, kaba saba bir şeydir. Hıristiyanlığın zuhurundan sonraki estetik zarafet yoktur. Bu taşa kadınlarımız tarafından kutsiyet izafe edilir. Bir şeyden korkan kadın, korkudan mütevellit bir hastalığa yakalanmamak için bir kap ile su götürür, Bekimiş Taşı'nın içine kor ve içer. Kadınlarımızın yürek kalkması tâbir edilen korku hastalığına karşı öteden beri tedavi şekli budur.

Fresque-Isis Lilith-Notes de la rubrique -Eros et Anaitis


anaitis6.jpg

Le contenu de cette rubrique peut choquer certaines personnes.
Il est reserve a un public averti.

Bu taşa izafe edilen kutsallık binlerce sene evveline aittir. Bu taşın Enaitis Mezhebi'ni ilgilendiren ve kadın tenasül uzvunu temsil eden bir şey olması lâzımdır. Enaitis Mezhebi'ne göre kadın fercine kudsiyet izafe edilidir ki bu taştaki kutsallık o devirlerin kalıntılarından olması kuvvetle muhtemeldir. Esası fuhşa dayanan Enaitis Mezhebi, Hıristiyanlığın Anadolu'yayayılmasına kadar devam etmiştir. Tapınak ve kilise mânasına gelen Deyrkelimesi zamanla tahrife uğrayarak deri şeklini almış ve halâ bu tapınağın mevcut olduğu tahmin edilen yere DERi YERİ denilmiştir. Her sene Kasım ayında yapılan ve kasabamızda DERİ denilen panayır, Strabon'un yazdığına göre o mevsimde yapılan bu mezhep mensuplarının umumî âyin toplantısının bir istihalesidir.»

«Bir zamanlar kasabamız, ENAlTlS MEZHEBİ diye garip ve esası fuhşa dayanan bir mezhebin merkezi olmuş; insanın tenasül uzvuna tapan bu mezhep salikleri çoğalmıştır. Senenin Kasım ayının ilk gününden başlayarak bir ay müddetle her taraftan kasabanın mâbedini ziyarete gelirlerdi. Bu ziyaretler kasabamızda ticarî inkişafa sebep olmuş ve seneler, hattâ asırlarca ZİLE PANAYIRI şeklinde devam etmiştir.

Toplantılar, adı geçen mâbedin civarında yapıldığı için kilise manasına gelen DEYR kelimesi zamanla DERİ şekline çevrilmiştir. Hâlâ o mevkie Deri Yeri denilmektedir. O civarda bulunan bazı taşlar bu mabet hakkında az da olsa bilgi vermektedir. Bütün Zileliler'in bildiği Bekimiş Taşı adı geçen mâbet kalıntılarındandır.»

Firikler'in de nüfus ve kültür sahalarının Turhal ve Zile taraflarına dayanmış olduğu buralarda bulunan Firik Seramikleri'nden anlaşılmaktadır. Bu devreye ait kasabamızda birçok lâtin kitabeleri, sütun başlıkları, koç heykeli, Bekimiş Taşı ve daha bazı kalıntılar vardır. Bilhassa Koçaş Köyü'nden getirilen ve şimdi Tokat Müzesi'nde bulunaıı KOÇ TAŞ ileBekimiş Taşı, üzerlerinde ehemmiyetle durulmağa değer vesikalardandır.

Araştırmacı - Yazar M. Emin ULU ise yayımlamış olduğu "Alperenler Cenneti Tokat" adlı eserinin 238. sayfasında konu ile ilgili görüşlerini aşağıdaki biçimde dile getirmiştir.

alperen.jpg


BEKİMİŞ DEDE

Zile Devlet Hastanesi'nin bahçesinde bulunan Muharrem Dede Türbesi'nin karşısında bulunmaktadır. Mezarı olmayıp, bir buçuk metre yüksekliğinde sütun bir taşı vardır. Baş taşı, havuz şeklindeki bir çukurun içine dikili olup; ekseriye korku belâsına müptelâ olanlar tarafından ziyaret edilmektedir. Eskiden havuz şeklindeki mekânın kenarında, bir kurnavarmış. Korku hastalığına yakalanan kişiler, evlerinden su getirerek kurnanın içine kor, bir müddet beklettikten sonra götürüp üç gün içerlermiş. Bu şekilde korkuları geçermiş.

Muharrem Dede Türbesi Sol Cihetinde Bulunan Sütun Biçimindeki Bekimiş Taşı.
zile2612.jpg

Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 14.05.2007 15:30 Zile

Bu Ulu zat, yüreği pekiştirdiği, korkuları giderdiği için "Bekimiş Dede" ismiyle anılmıştır. Bekimiş Dede'nin sütun şeklindeki taşı, etrafı kazınarak sonradan ortaya çıkarılmıştır. Halk bu taşa "Dilek Taşı" adını vermiştir. Ziyarete gelenler, önce dilek diler; sonra bu taşı kucaklarmış. Eğer taş kucaklandığında eller, birbirine kavuşursa, dilek yerine gelir; kavuşmazsa dileğin olmayacağına dair bir inanış yaygındır.

Diğer bir Zileli Araştırmacı Bekir ALTINDAL, "Altmışlı Yıllarda Zile" adlı makalesinde «Hastanenin ilerisinde olan Bekimiş Evliya'ya yürümeyen çocuklar götürülür.» ifadesini kullanmıştır.

Efendim, bu araştırmaya nerelerden geldik? Kısaca onun da hikâyesini anlatayım. Zile ÖZHABER Gazetesi'nde yayımlanmak üzere "Anaitis Mezhebi ve Tapınak Devleti Zela" adlı makalemi Ünyeliler Grubu'na mesaj olarak göndermiştim. Bu mesajımı okuyan Zileli Araştırmacı - Şâir Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI Beyefendi bana 03 Mayıs 2007 tarihinde aşağıdaki mesajı gönderdi :

«Ufuk Bey, Zile ile ilgili çalışmalarınız için sizi tebrik ederim. Bu son yazınızı hazırlarken BEKİMİŞ Taşı'na rastladınız mı? Bu taşın Altınevler'de bir duvarda kullanıldığı üzerine bir duyum almıştım. Ne derece doğru bilemiyorum. Bu konuya İlhan TRAK da eğilmişti. Birkaç yıl öncesine kadar İlhan TRAK Turhal Belediyesi'nde idi. Şimdi nerede bilmiyorum. Ona ulaşabilirseniz Bekimiş Taşı'nın akıbeti hakkında bilgi alabilirsiniz. İkincisi üzerinde çok güzel bir yazı ile;

BEN GARİP BAŞIM GARİP
ZİLE'DE EŞİM GARİP
ÖLSEM MEZARA GİRSEM
MEZARDA TAŞIM GARİP yazan Zileli Talibî'nin mezar taşı duruyor mu? Taş eskiden Muallim Dede'nin yatırının yakınında idi. Şimdi nerede? Araştırırsanız sevinirim. Selâm, sevgi ve saygılarımla. Mehmet YARDIMCI - İZMİR»

Zileli Talibî'nin mezar taşını ne yazık ki Devlet Hastanesi bahçesinde bulamadım. Hastane personeli Oğuzhan KUL Kardeşim'e bu taşın akıbeti hakkında ilgililere danışarak, bana bilgi aktarmasını istirham ediverdim.

12 Mayıs 2007 Cumartesi günü Zile'ye gittim ve Bekimiş Taşı'nı arama serüvenim böylece başlamış oldu. Gitmeden önce eşim F. Saliha MİSTEPE( AKYUNAK)'a durum hakkında bilgi verdiğimde bana şunları aktarıverdi Ankara'da :

Araştırma Öncesi Alacahöyük'te Mola Verdik - Eşim F. Saliha MİSTEPE (AKYUNAK)
zile2615.jpg

Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 12.05.2007 16:03 Alacahöyük

«Annem, ben küçükken Altınevler'deki bahçemize giren bayanları dışarı çıkararak "Taştan ne medet umarsınız!?" sözleriyle rahatsızlığını dile getirirdi.. ama ben kadınları da o taşı da görmedim. Annemin bu tarz konuşmalarına şahit oldum sadece! Konuşma özürlü çocukları konuşsun diye o taşın oyuğundan çocuklara su içirirlermiş. O eve temelden girmemiştik. İnşaatı devam ederken girdik ve evin duvarları da yapılmıştı biz 1966'da eve taşındığımızda.»

Bahçelievler Mahallesi Artova Caddesi Altınevler Sitesi 6/A numaralı evde 1969/70 yıllarında ben de ikamet etmiştim eşimin kiracısı olarak.. onlar üst katta otururdu.. ama ben de böylesi bir taşın mevcudiyetini hatırlamıyorum. O ev yıllar sonra Şemsettin AVCI'ya satılmıştı ve ilk araştırmamızı oradan başlatacaktık tabii olarak.

İlk iş olarak Bekimiş kelimesinin etimolojisini araştırdım. Arapça bir kelimeden gelmekte olduğunu öğrendim. Adnan ÖTÜKEN Kütüphanesi'nde bulduğum Ferit DEVELLİOĞLU'nun Osmanlıca - Türkçe Ansiklopedik Lûgat'ının 81 ve 198. sayfalarında şu Arapça Sıfatlar yer almaktaydı :

Bekîm :Dilsiz [adam]

Ebkem :Söz söylemeye muktedir olmayan (hayvan gibi dilsiz, ağızsız) [adam, nesne]

Yukarıdaki sözlük açıklamaları merhume Türkân AKYUNAK (ODABAŞOĞLU)'nun ifadelerini teyit ediyordu. Söz söylemeye muktedir olmayan ya da dilsiz addedilen çocuklar Bekimiş Taşı'na getirilerek, inançları gereği dillerinin çözüleceği ya da açılacağı kanaatiyle taşın oyuğuna döktükleri sudan içmekteydiler.

13 Mayıs 2007 günü Kardelen Sitesi'nde oturan Muallâ ve İnci ALPAYDIN'lara gittik ailecek. 1934 doğumlu Muallâ Hanım kültürlü bir bayandı ve bizi güleryüzle karşıladı. Bize Bekimiş Taşı'nın Hidayet / Selver AÇİŞ ailesinin bahçesinde bulunduğunu söyledi.

Selver AÇİŞ ve F. Saliha MİSTEPE

Bekimiş Taşı'nın Olduğu Bahçe ve Duvarı
zile2616.jpg

Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 13.05.2007 14:19

Göğsü ağrıyan, kalbi sıkışanların o taşın çukurluğunu önce suyla yıkayıp doldurduktan sonra ağrıyan yerlerine sürdüklerini anlattı. Evleri o eve eskiden komşuymuş ve temeli kazıldığında kist toprak çıktığını ve çok sert bir zemin olduğunu ifade ederek, toprak altından iki kat mezar çıktığını anlatıverdi. Kazma kürekle baş edemeyince iş makinası getirtmek zorunda olduklarını da ekleyiverdi. 1960'lı yıllarda Bahçelievler Mahallesi Muhtarı'nın Nedime ALPAYDIN isimli bir bayan olduğunu da söylemeyi ihmal etmedi.

Öğleye doğru eşimin satılan 6 numaralı evlerine geldik ve Şemsettin Bey ve annesi Adile Hanım bizi güleryüzle karşılayarak akşama Keşgek Sofrası'na davet etti. Davete icabet edip, evin bahçe duvarlarını alıcı gözle gözlemledim. Bekimiş Taşı'na benzer bir taş yoktu ve fotoğrafladım duvarları.

Âşıkoğlu Necati AKYUNAK'ın Şemsettin AVCI'ya Sattığı Altınevler'deki Evin Arka Bahçe Duvarları
Sol Cenahdaki Duvar Rahmetli Mustafa KÖKNEL'lerle Sınır, Sağ Cenahtaki ise ÖZEN'lerle Sınır Olan Duvardır.
zile2617.jpg
zile2618.jpg

Fotoğraflar : M. Ufuk MİSTEPE - 14.05.2007 15:54

Artova Caddesi'nden daha aşağılara, Araştırmacı - Müzisyen Bekir AKSOY Ağabey'lerin evlerinin arka cephesine yaklaştık. Ankara'dan hareket etmeden önce annesi Hikmet Hanım da Hidayet AÇİŞ'lerin bahçesini referans vermişlerdi bize.

Kayınbiraderim Lütfü Nejat AKYUNAK, ben ve eşim.. Marangoz Yunus'un evinin önüne geldik ve onu da yanımıza alıp bize önerilen bahçe sınır duvarına tırmandık hep beraber. Görünürde Bekimiş Taşı'na benzer bir taş yoktu duvarlarda.. daha doğrusu taş duvarlar görünmüyordu. Önümüzde betonarme bir perde duvarı duruyordu. Birbirimize bakıyorduk şaşkın bir ifade ile.. ortalıkta kimsecikler de yoktu!

Marangoz Yunus ve F. Saliha MİSTEPE (AKYUNAK) Bekimiş Taşı'nın Yerini Gözlemlerken
Hidayet/Selver AÇİŞ Ailesi'nin Bahçe Sınırında Taş Duvar Üzerine İlâve Ettirdikleri Betonarme Duvar
zile2619.jpg
zile2620.jpg

Fotoğraflar : M. Ufuk MİSTEPE - 13.05.2007 Zile Bahçelievler Mah. Altınevler Sitesi

Betonarme duvardan bahçeye atlayarak ev sahiplerini bulmaya çalıştık ve Selver AÇİŞ Hanımefendi'yi bulduk evinde. Duvarın yanına kadar geldi ve selâmlaştıktan sonra "Bir Koca Taştan Ne Medet Umuyorsunuz Ya?" diye sitem ediverdi gülerek.

Selver Hanım'a taştan bir medet ummak amacıyla gelmediğimizi.. amacımızın Zile Tarihi'nin bilinen en eski taşı olması nedeniyle Bekimiş Taşı'nın tarihî bir önemi olduğunu vurgulamaya çalıştık. Ve ardından bahçesinde olduğu söylenilen taşın akıbeti hakkında bize bilgi aktarmasını istirham ettik.

Selver Hanım bize bu taşın bir zamanlar bahçesi içerisinde olduğunu ve insanların şifa bulmak amacıyla taşı ziyârete geldiklerini anlattı. Şifa bulayım derken bahçeye de hayli zarar verdiklerini ifade ederek, bir taştan medet uman bu insanların bahçeden ayağını kesmek için taşın yerinden kaldırılarak beton duvarın altında yer alan taş duvar içerisinde duvar taşı olarak kullandırıldığını söyledi.

Kısaca; tarihine sahip çıkılmayan bir toplulukta, bu değer arz eden tarihî taşın alınıp bir MÜZE'de teşhir edilmesi ya da korunması gerekirken toprağın altına gömülmesini affedilmez bir sorumluluk örneği olarak telâkki ediyorum.

Yunus Bey ve Selver Hanım, taşın tahminen 50 x 60 x 150 cm ebadında olduğunu ve 1944 yılından beri burada bulunduğunu ifade ettiler. Taşın kaldırılmasında güçlük çekildiğinden, kırılmasının bile gündeme geldiğini anlatan Yunus Bey, en sonunda taş duvar yanına traktörle çekilmek zorunda kalınıldığını sözlerine ekledi.

Selver Hanım'ın anlattıklarına göre taşın içerisinde bir oyuk varmış ve insanlar önce bu oyuğu suyla yıkayarak, içerisine temiz su döküp şifa bulmak isteyenlerin içmesini sağlıyorlarmış. Başı ağrıyan suyu başına, sırtı ağrıyan sırtına sürüyor, karnı ağrıyan da içiyormuş.

Selver Hanım'a taşın şimdi nerede olduğunu sorduk.. cevaben betonarme duvarın 1 metre altındaki taş duvarda monte edili vaziyette bulunduğunu söyledi ve biz de tam o noktayı fotoğrafla görüntüledik.

Selver Hanım'ın Önündeki Betonarme Duvarın
1 m Altındaki Taş Duvarda Gömülü Halde Bulunan Bekimiş Taşı
Taş Duvara Monte Edili Olarak Sahip Çıkılacağı Günü Beklemektedir.
zile2621.jpg

Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 13.05.2007 14:25 Zile Altınevler Sitesi

Bekimiş Taşı'nın yerini tespit etmekle araştırma serüveni burada bitmiyordu tabi. Asıl serüven yeni başlıyordu. Çünkü Bekimiş Taşı adıyla bilinen taşın biri de Muharrem Dede Türbesi yanındaki sütuna da ad olarak konulmuştu ve taşlar ikileşmişti. Ve daha da ilginci araştırmamızı derinleştirdikçe 4 (dört) tane farklı Bekimiş Taşı ile karşı karşıya kalıverdik!

15 Mayıs günü Zile Postası Gazetesi Sahibi ve Gazeteci Hüseyin HOŞCAN Bey'in yazıhanesine gittim. Ondan 42 yıllık gazete ve fotoğraf arşivini taramak için izin istemeye gitmiştim. Kendisi mütevazi kişiliğini sergileyerek tüm dokümantasyonunun tarafımdan incelenmesine memnuniyetle cevaz ve muvafakat verdi. Elindeki gazete arşivi her yıl için bir cildi ihtiva eder biçimde bir arada toplanmıştı. Bir de Millî Kütüphane'de bulunabileceğini söyledi. Ben de her ihtimale karşı kaybolup, yok olmaması için Zile Kütüphanesi'nin de bu arşivden bir takım kopya almasına izin verip veremeyeceklerini sorduğumda memnuniyetle "Olur!" cevabını aldım. Kütüphane ilgililerinin bu konuda gereken gayreti göstereceklerine dair kuşkum yok!

Zile Postası Gazetesi Sahibi Gazeteci Hüseyin HOŞCAN
zile2622.jpg

Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE - 15.05.2007 12:43 Zile

Sayın Hoşcan'ın yazıhanesinde Sayın Niyazi HAZNEDAROĞLU, Sayın Muzaffer ÖĞER ve Sayın Ahmet TEKE de bulunuyordu. Zile'nin yakın tarihini yaşamış olan bu değerli insanlara Bekimiş Taşı ile ilgili bildiklerini anlatmalarını istirham ettim. Ve hepsi de bu taşla ilgili gözlemlerini bana anlatıverdiler.

Anlatılanlardan çıkardığım sonuç.. iki farklı Bekimiş Taşı'nın daha mevcut olduğu yönündeydi! Sayın Hoşcan, 1950 - 1960'lı yıllar arasında (tahminen 1946 yıllarında olduğunu Sayın Haznedaroğlu, 1942 olduğunu Sayın ÖĞER teyit etmiştir.) Muharrem Dede Türbesi'nin Hüseyin Gazi İlkokulu cihetinde, Altınevler'in başlangıcında 80 x 20 x 100 cm ebadında Bekimiş Taşı bulunduğunu ve yanında kurna biçiminde ve kadının fercine benzeyen bir oyuk biçiminde 25 cm çapında ve 40 cm yüksekliğinde ikinci bir taşın bulunduğunu söyledi. İnsanlar bu oyuk taşa su doldurup ağrıyan yerleri için şifa ararlarmış.

Diğer büyük ebattaki Bekimiş Taşı'nın kirli mor renkte olduğunu ve Devlet Hastanesi bahçesindeki havuzun yerinde bulunduğunu Ömer ALTUNSOY bana daha sonra anlatıverdi ve taşın insan sırtı sürülen yüzeyinde verev çizgiler olduğunu ifade etti. Araştırmacı - Şâir Ahmet DİVRİKLİOĞLU da yukarıda anlatılanların doğruluğunu teyit ederek çizgilerin yatay olduğunu hatırladığını sözlerine ekleyiverdi. Ayrıca taşların yanında Meşe Çalısı olduğunu ve insanların da çaput bez bağladıklarını aktardı.

Çeltek Baba'nın Şifalı Suyu Başında Ömer ALTUNSOY
zile1237.jpg

Kaynak : Alperenler Cenneti Tokat - M. Emin ULU

Sayın Teke'nin anlattığına göre Müftü Arif KILIÇ bu taşa GÖKTAŞI dermiş.. kendi ağzından duyduğunu söyledi bana. Sayın Hoşcan'ın ifadesine göre insanlar sağlığa kavuşmak için ağızlarına demir parçası alıp Bekimiş Taşı'na sırtını sürterek şu sözleri söylerlermiş vaktiyle :

BELİM TAŞDİŞİM DEMİR

Sayın Ahmet DİVRİKLİOĞLU'nun ifadesine göre bu sözler "SIRTIM DEMİR - BELİM TAŞ" şeklinde imiş.

Ahmet DİVRİKLİOĞLU, M. Ufuk MİSTEPE ve Bekir AKSOY
zile2623.jpg

M. Ufuk MİSTEPE Fotoğraf Arşivi - 07.02.2007 11:16 TMO / Ankara

Ve bu anlatımlar Bekimiş Taşı adedini dörde çıkarıyordu. Birincisi Muharrem Dede Türbesi yanındaki sütun taş, ikincisi Hidayet AÇİŞ'in bahçe duvarına gömülü Bekimiş Taşı, üçüncüsü ve dördüncüsü Devlet Hastanesi bahçesinde şimdiki havuzun olduğu yerde olduğu ya da Altınevler Sitesi başlangıcında olduğu ileri sürülen biri sırt sürülen diğeri kurna biçimindeki içinden su içilen Bekimiş Taşı! Bu son iki taş da ne yazık ki yerinde yok ve akıbeti meçhûl!

Bu konuda Ankara'ya döndüğümde Araştırmacı - Müzisyen Bekir AKSOY Ağabey'e de danıştım. Malûm, evleri Bekimiş Taşı'na yakındı ve annesi Hikmet Hanım da hayattaydı. Konuyu daha önce ona aktarmıştım. Bildiklerini bana aktardı ve taşın yeri ve konumu hakkında bir de kroki çiziverdi bana. Sayın Bekir AKSOY'un anlattıkları şöyle :

«1958 yıllarında, henüz Altınevler Semti'ndeki mezarlık kaldırılmadan önce Aile Mezarlığı'mıza giderken sol tarafta Bekimiş Taşı ve Sırtım Taşı'nın bulunduğu bir yere uğrardık.

Yeri ise, şimdiki Altınevler Semti Güçlü Sokak'taki 11 ve 13 numaralı (Hidayet AÇİŞ ve Hüsnü BOZ isimli öğretmenlerin oturduğu) evlerin bulunduğu arsaya düşerdi. Giderken solda bulunurdu. Yaklaşık 1,5 m yüksekliğinde Sırtım Taşı vardı. İnsanlar, ona sırtlarını sürerek sırt ağrılarının geçeceğine inanırlardı.

Hemen arkasında, 3 m geride Bekimiş Taşı bulunurdu. Bu taş yaklaşık 1 m3 hacminde, küp biçiminde bir taş olup, yere sabitti. Ortasında yaklaşık 25 cm çapında ve 30 cm derinliğinde yuvarlak bir oyuk vardı. Yine etrafında, yerde, zemin malzemesi olarak konulmuş başka blok taşlar da vardı.

Sırtım Taşı'nın yanından toprak zeminden iki basamak ile blok taşlı zemine çıkılırdı. Bir zamanlar dik duran Bekimiş Taşı buraya yatırılmış vaziyetteydi ben gördüğümde ve delik yerde hemzemin pozisyondaydı.»

Bu açıklama ile birlikte Bekimiş Taşları'nın sayısını 3'e düşürdük. Çünkü bir tanesinin adının Sırtım Taşı olduğu ve konumuz dışında bulunduğu anlaşılmış oldu. Bekir Bey'in çizdiği krokiyi aşağıda veriyorum.

zile2624.jpg

Bekimiş ve Sırtım Taşı Yerleşim Krokisi - Çizim : Bekir AKSOY

Böylece bir takım soruları arkada bırakarak araştırmamıza geçici bir son verdik. Bekir AKSOY Ağabey Sayın İlhan TRAK ile görüşüp, onun da makale hakkındaki görüşlerini alıp bana aktaracak inşaallah!

Bu araştırmada soru işaretleri zihinleri hayli meşgul edecek gibi görünüyor!

  • Sırtım Taş ve kurna biçimindeki Bekimiş Taşı şu anda nerede bulunmaktadır?
  • Bekimiş Dede kimdir? Hangi devirde yaşamıştır?
  • Bekimiş Taşı'nın Uşak'ın Ulubeyli İlçesi Bekmiş (Bekimiş) Köyü'ndeki Maça Oğulları sülâlesinin büyüğü Bektaş (Bekimiş) Kavak (Coşkun) ile bağlantısı var mıdır?
  • Üç adet Bekimiş taştan hangisi Tapınak Devleti zamanına aittir; yani hangisi Anaitis Mezhebi'nden günümüze uzanan taştır?
  • Bekimiş Dede ile Anaitis İlâhesi arasında bir bağlantı var mıdır?
  • Anaitis Mezhebi inancının günümüzdeki Zile ve Amasya yöresinde yaşayan az sayıdaki uzantıları ile Bekimiş Dede arasında bir bağlantı bulunmakta mıdır?
Okuyucularımın konu hakkındaki aktaracağı bilgiler çerçevesinde makalenin yeni bir boyut kazanması olasıdır. Tarihin gizli kalmış derinliklerinin aydınlık ufuklarında buluşmak ümit ve temennisiyle esen kalınız...

Not : Bir araştırmacı dostum, kurna biçimindeki Bekimiş Taş'ın tanıdığı bir Zileli'nin evinde saklanmakta olduğunu 07.09.2007 tarihinde bana söyledi. Zile'de müze olmadığından bu taşın da bir gün meçhul ellere gideceğinden kuşkum
yok!
 
Üst Alt