2. Dünya Savaşı'nda İngiltere Başbakanı Churchill, Türkiye'nin Almanya'ya karşı savaşa girmesi için elinden geleni yaptı. Hatta Türkiye'ye gelip İsmet Paşa'yla Adana'da görüştü. Ancak ne yaptıysa ikna edemedi.
Gerisin geriye döndü. Çok sinirliydi. Türkiye'nin savaşa girmesi bütün dengeleri değiştirecekti. Ama Churchill bu. Pes etmeyi kendine yediremiyordu. Geri adım atmayı da düşünmüyordu. Sonuçta KURT bir politikacıydı.
İngiltere güçlü ama zaten Almanya ile savaş halindeydi. Bir başka savaşı göze alamadığından Türkiye'yi tatlı bir tehditle yola getirmeyi denedi.
Günlerce "Ne yapsam İsmet Paşa dediğime gelir" diye düşündü. Bir sabah sigarasını tüttürürken "Tamam" diyerek masasına döndü. Yüksek sesle yaverine seslendi. "Derhal bir çuval buğday getirip odamın kapısının önüne koy" emrini verdi. Ne yapacağını şaşıran yaver, buğdayı getirtti!
Ne olacağını çok merak ediyordu. Beklemeye koyuldu. Odasından çıkan İngiliz Başbakan elinde tuttuğu zarfı çuvalın içine bıraktı. Elleriyle ağzını bağladı. Yaverine "Bu çuvalı bizzat sen al, İsmet Paşa'ya götür. Mektuba cevap almadan da dönme" dedi...
Askeri uçak bir çuval buğday ve mektupla havalandı. Birkaç saat sonra Ankara'da görülmemiş bir olay yaşanıyordu. İngiliz yaver bir çuval buğdayla İsmet Paşa'nın huzuruna çıkıyordu. İsmet Paşa da ne geldiğini merak etmiyor değildi.
Misafirini kabul eden Paşa önüne getirilen çuvalı açtı. Üzerinde bir mektup olduğunu görünce şaşırdı.
Mektupta, "Biz İngilizler, bu çuvaldaki buğdaylar kadar kalabalığız. Almanya'yla ilişkilerinizi derhal kesin. Yoksa sonuçlara katlanmak zorunda kalırsınız" yazıyordu!
Diplomasi kurallarının dışına çıkıldığını fark eden PAŞA sinirlendiğini belli etmiyordu. Ama gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Yaveri yan taraftaki geniş bekleme salonuna alan Paşa, yardımcısına "Derhal bana bir tavuk bulup gelin" emri verdi.
Paşa tavuğu beklerken cevaben yazdığı mektubu zarfa koydu. Dakikalar sonra Ankara'daki "tavuk trafiği" sona ermiş, beklenen misafir gelmişti!
Gülümseyen Paşa elindeki zarfı önündeki çuvala bıraktıktan sonra tavuğu da koyup çuvalı çok sıkı olmayan bir şekilde bağladı! Yaveri çağırtıp "Cevabım içinde. Alın bunu Churchill'e götürün" dedi...
Yaver "gıdak, gıdak" sesleri arasında Londra'nın yolunu tuttu. Buğday diplomasisi sürüyordu.
Uçak iniş yaptıktan sonra da "gıdak gıdak" sesleri kesilmiyordu! Yaver hemen Churchill'in yanına gitti. Sürüklediği çuvalı Başbakan'ın önüne bırakıp çekildi. Keyiflenen Churchill çuvalı çözdü. İçeride bir mektup, kocaman bir tavuk ve birkaç avuç buğday vardı. Etrafına bakıp mektubu açtı, okudu: Bir tavukla bile baş edemeyen İngilizler'den neden korkalım!
Gerisin geriye döndü. Çok sinirliydi. Türkiye'nin savaşa girmesi bütün dengeleri değiştirecekti. Ama Churchill bu. Pes etmeyi kendine yediremiyordu. Geri adım atmayı da düşünmüyordu. Sonuçta KURT bir politikacıydı.
İngiltere güçlü ama zaten Almanya ile savaş halindeydi. Bir başka savaşı göze alamadığından Türkiye'yi tatlı bir tehditle yola getirmeyi denedi.
Günlerce "Ne yapsam İsmet Paşa dediğime gelir" diye düşündü. Bir sabah sigarasını tüttürürken "Tamam" diyerek masasına döndü. Yüksek sesle yaverine seslendi. "Derhal bir çuval buğday getirip odamın kapısının önüne koy" emrini verdi. Ne yapacağını şaşıran yaver, buğdayı getirtti!
Ne olacağını çok merak ediyordu. Beklemeye koyuldu. Odasından çıkan İngiliz Başbakan elinde tuttuğu zarfı çuvalın içine bıraktı. Elleriyle ağzını bağladı. Yaverine "Bu çuvalı bizzat sen al, İsmet Paşa'ya götür. Mektuba cevap almadan da dönme" dedi...
Askeri uçak bir çuval buğday ve mektupla havalandı. Birkaç saat sonra Ankara'da görülmemiş bir olay yaşanıyordu. İngiliz yaver bir çuval buğdayla İsmet Paşa'nın huzuruna çıkıyordu. İsmet Paşa da ne geldiğini merak etmiyor değildi.
Misafirini kabul eden Paşa önüne getirilen çuvalı açtı. Üzerinde bir mektup olduğunu görünce şaşırdı.
Mektupta, "Biz İngilizler, bu çuvaldaki buğdaylar kadar kalabalığız. Almanya'yla ilişkilerinizi derhal kesin. Yoksa sonuçlara katlanmak zorunda kalırsınız" yazıyordu!
Diplomasi kurallarının dışına çıkıldığını fark eden PAŞA sinirlendiğini belli etmiyordu. Ama gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Yaveri yan taraftaki geniş bekleme salonuna alan Paşa, yardımcısına "Derhal bana bir tavuk bulup gelin" emri verdi.
Paşa tavuğu beklerken cevaben yazdığı mektubu zarfa koydu. Dakikalar sonra Ankara'daki "tavuk trafiği" sona ermiş, beklenen misafir gelmişti!
Gülümseyen Paşa elindeki zarfı önündeki çuvala bıraktıktan sonra tavuğu da koyup çuvalı çok sıkı olmayan bir şekilde bağladı! Yaveri çağırtıp "Cevabım içinde. Alın bunu Churchill'e götürün" dedi...
Yaver "gıdak, gıdak" sesleri arasında Londra'nın yolunu tuttu. Buğday diplomasisi sürüyordu.
Uçak iniş yaptıktan sonra da "gıdak gıdak" sesleri kesilmiyordu! Yaver hemen Churchill'in yanına gitti. Sürüklediği çuvalı Başbakan'ın önüne bırakıp çekildi. Keyiflenen Churchill çuvalı çözdü. İçeride bir mektup, kocaman bir tavuk ve birkaç avuç buğday vardı. Etrafına bakıp mektubu açtı, okudu: Bir tavukla bile baş edemeyen İngilizler'den neden korkalım!