domuz işareti ile ilgili çözümler | Define işaretleri ve anlamları

domuz işareti ile ilgili çözümler

BoZKurT

"R@m@z@n"
Forum Düzeni
Katılım
22 Mart 2012
Mesajlar
9,640
Beğeni
17,470
Puanları
113
Konum
İstanbul


Definecilikte en çok önem verilen işaretlerden biri domuz ve yavrularıdır. Ayrıca dinsel tema olarakta kullanılmıştır. Domuz doğurganlığı ile bilinmektedir. Bereketi de simgeler. Beyaz domuzun gümüşü simgelediği söylenegelen rivayetlerdendir.​




1-
Domuzun yavrular resmedilmişse ve yavrular ana domuzun etrafında dağınık olarak duruyor iseler büyük domuzun baktığı yönde 30 adım sayılmalıdır. Define genellikle mirastır. Ya aile reisinin yada bir yöneticinin altınlarıdır.​



2-
Domuz önde yavrular peş peşe sıralı ise tümünün baktığı yöne doğru araştırma yoğunlaşmalı.​


3-
Yavrulardan bir tanesi diğerlerinden farklı olarak arkaya bakıyorsa gömü sürünün gittiği istikametin tersi istikametinde her yavru için bir veya on adım mesafede olup, genelde kayanın altına denk düşmektedir. Mesela dört yavru varsa gömü ya dört adım ileride yada kırk adım ileride olup, derin mesafededir. Bazen bu figür geriye doğru 30 metre mesafede kayanın altında şeklinde de ifade edilir.​


4-
Roma iktidarı döneminde ölümsüzlük ile bütünleştirilmiş olup, kanatlı olarak görülebilmektedir.​


5-
Domuz gömüsü zor ve derindedir. Bir bakıma tavuk ve civcivler konusu ile benzerlik gösterir.​


6-
Baktığı yön çok önemlidir. İkinci bir işaret aranır. Yavrusu veya ona ait bir uvzu aranır. İşaret küçük olup gözden kaçabilir. 1 metre altına bakılmalıdır. Buradan çok ciddi bir hazine çıkar. Altınparalar çok değerli olup onların da üzerinde domuz resmi vardır.​
 

TILSIMX1

Kullanıcı
Katılım
1 Kasım 2012
Mesajlar
168
Beğeni
26
Puanları
28
Konum
ORDU
Cevap: domuz işareti ile ilgili çözümler

domuzun gozlerı önemli tepe noktada ıse yuksek kayalıklarda burda guvercın geyik ikı dere gur akan dere ustunde ana kayalık kaya mezarları burda hac bulunur zaten dıkkat çeker.kuru dere uzerinde selale olmalı .burda mezarlar vardır.
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,956
Puanları
426
Konum
Malatya
Cevap: domuz işareti ile ilgili çözümler

Ustalarım
Harikasınız
Çok teşekkürler:rolleyes:

Misafirlerimizi bu
Güzel paylaşımların
Fotoğraflarını
Görmeleri için
Üye olmaya davet ediyorum
 

cantar

Kullanıcı
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
Cevap: domuz işareti ile ilgili çözümler








 

beytanya

Kullanıcı
Katılım
22 Temmuz 2012
Mesajlar
833
Beğeni
45
Puanları
18
Konum
Ağrı
Cevap: domuz işareti ile ilgili çözümler

Misafirlerimizi bu
Güzel paylaşımların
Fotoğraflarını
Görmeleri için
Üye olmaya davet ediyorum
Ellerinize sağlık ustalarım, harika paylaşımlarda bulunuyorsunuz, çok çok teşekkürler:rolleyes:
 

BatıBeyi

Yasaklı
Yasaklı
Katılım
21 Eylül 2011
Mesajlar
1
Beğeni
35
Puanları
0
Konum
bitmek üzereyim
Cevap: domuz işareti ile ilgili çözümler

birde şunuda belirteyim her bir domuz bir mezar demektir baktığı yonde çimenlialanlarda yığmalar olur kolaygelsin
 

star21

Kullanıcı
Katılım
11 Ağustos 2012
Mesajlar
2,733
Beğeni
430
Puanları
83
Cevap: domuz işareti ile ilgili çözümler

varolun dostlarım ömrünüze bereket..emeginize ve yüreğinize sağlık
 

naftabar

Kullanıcı
Katılım
22 Temmuz 2012
Mesajlar
817
Beğeni
43
Puanları
28
Konum
Ağrı
Cevap: domuz işareti ile ilgili çözümler

çok güzel paylaşım:rolleyes:
 

cantar

Kullanıcı
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
Cevap: domuz işareti ile ilgili çözümler

yaban domuzu şiddetli mücadele anlamında ve ölüm mücadele savaş sembolleridir.
Domuz güç zırh ve savaşçı diğer bir sembol anlamı onur ve cömertlik sembolüdür.
Yunan mitolojisinde, domuzların özellikle iyi bilinmektedir.
Erymanthian Boar onun oniki Labours olarak Herakles tarafından avlanmış edildi ve Calydonian domuzu Argonauts ve avcı Atalanta de dahil olmak üzere diğer mitolojik kahraman onlarca ile Calydonian Hunt huzursuz oldu. Ares, savaş Yunan tanrısı, bir yaban domuzu içine kendini dönüştürmek için yeteneği vardı, ve hatta çok çekici büyüyen ve eşi çalmalarını genç adam önlemek için bu formu ölüm oğlu gored. [Kaynak belirtilmeli]
Kelt mitolojisinde domuzu Galya tanrıça Arduinna için kutsaldı, [38] [39] ve Celtic ve İrlanda mitolojisindeki birçok hikayeleri domuzu avı özellikleri. Böyle bir hikaye Fionn mac Cumhaill ("Finn McCool") yaptığı bir yaban domuzu tarafından ölüm-gored onun rakibi Diarmuid Ua Duibhne sokulmuş nasıl olduğunu.
Galya belirlenen Asterix çizgi roman serisi olarak, yaban domuzu büyük iştah o tek bir oturuşta birkaç kavrulmuş domuzu yemek anlamına gelir Obelix favori yiyecek vardır.
İskandinav tanrılarının Freyr ve Freyja hem domuzu vardı. Freyr adlı domuzu Sindri kardeşi Brokkr ve Loki arasında bir bahis nedeniyle cüce Sindri tarafından imal edilmiştir Gullinbursti ("Altın Mane") seçildi. Gullinbursti yelesinde kıllar onun sahibi için yolu aydınlatmak için karanlıkta parlıyordu. Ona kedi-çizilmiş arabasını kullanırken değilken Freya domuzu Hildesvini (Battle Domuz) indi. Şiir Hyndluljóğ göre, Freyja bir domuzu onu çevirerek onun himayesindeki Ottar arasında kimliğini gizledi. İskandinav mitolojisinde, domuzu genellikle doğurganlık ile ilişkili bulunmuştur. [Kaynak belirtilmeli]
Sasani İmparatorluğu döneminde Pers (İran), domuzu sert ve cesur yaratıklar olarak saygı ve sıfat "Boraz (Goraz)" (anlam domuzu) bazen onun yiğitlik ve cesaretini göstermek için bir kişinin adı eklendi. Mısır ve Levant fetheden ünlü Sasani spahbod, Shahrbaraz, onun adı Shahr (şehir) + Baraz (/ cesur gibi domuzu) anlamı "Şehir Boar" türetilmiştir vardı. [Kaynak belirtilmeli]
Hindu mitolojisinde, Lord Vişnu üçüncü avatar Varaha, bir domuzu vardı.
Çince burç olarak domuzu (bazen de domuz olarak tercüme), ya Buda ya Yeşim İmparator içeren kendi yaratılışı hakkında efsaneler dayalı Zodyak'ın oniki hayvanlardan biri, vardır. [Kaynak belirtilmeli]
Legio ben Italica, Legio X Fretensis ve Legio XX Valeria Victrix: En az üç Roma Lejyonları onların amblem olarak bir domuzu vardı bilinmektedir. X Fretensis merkezi Kudüs'ün yıkılması ve MS 70 yılında Yahudi Tapınağı ile sonuçlanan, Birinci Yahudi-Roma Savaşı dahil oldu. Buna ek olarak, yüzyıllar boyunca Roma işgali altındaki Yahudiye konuşlu ve Yahudilere karşı baskının birçok başka kanunlarda yer aldı. Bir teoriye göre, aşırı yıkım ve zulüm ile özdeşleşmiş hale geldi bu Legion domuzu amblemi, kin kısmen domuz için köklü geleneksel Yahudi isteksizlik oluşturmaktadır. (; Yine de, gerçek Yahudi kültürü domuzlarda açıkça diğer kirli hayvanların yönelik değil, bir tür özel, son derece duygusal nefret için saydı İncil eti yasaktır diğer birçok kirli hayvanlar ile karşılaştırıldığında domuz dışarı tek değil) . [40]
Bir domuzu Milan, İtalya şehrinin uzun zamandır sembolüdür. Milano şehir surlarının ilk yetiştirme bir agaç altında Andrea Alciato en Emblemata (1584),, bir domuzu kazı kaldırdı görülmektedir. Milan temeli sırasıyla onların amblem olarak bir koç ve bir domuzu olan, iki Kelt halkları, Bituriges ve Aedui alacaklandırılır; [41] Bu nedenle "şehrin sembolü burada bir yün yatak domuzu, çift formu bir hayvan olduğunu Keskin ile şık yün ile orada, kıllar. "[42] Alciato en aziz kredi ve onun hesabı için Ambrose öğrendi. [43]
Ortaçağ avcılık yaban domuzu, geyik gibidir, bir 'venery hayvanı', ocağın en prestijli biçimiydi. Normalde harbored olmak tarafından avlanmış ya da bulunmuş bir 'dimer' tarafından, ya Hounds paketi onun sıcak kokusu üzerinde sürdürmeye serbest bırakıldı önce dedektif, bir tasma üzerinde ele alınmıştır. Şiir Sir Gawain ve Yeşil Şövalye [44] bir domuz avı domuz o avlanan paketi hounds veya Raches, nasıl tehlikeli olabilir resmettiği, tarif edilmektedir. [45]
Altın Efsane yeniden üretilir Nevers, bir hikaye, bir gece Charlemagne onun hakkında bir av sırasında bir yaban domuzu tarafından öldürülen, ama imparator kaydetmek için söz vermişti bir çocuğun görünümü tarafından kaydedilen hayal belirtmektedir eğer o onun çıplaklığıyla karşılamak için giysi verecekti. Nevers Piskoposu Çocuk Aziz Cyricus olduğu anlamına bu rüyanın yorumlanması ve o Cathédrale Saint-Cyr-et-Sainte-Julitte de Nevers Çatı onarımı imparator istediğini - Charlemagne usulüne uygun yaptım.
Antik Ovası İskoç Klan Swinton onların cesareti için adı Swinton edinilen ve Yaban Domuzu kendi alanı takas etmiş olduğu söyleniyor. Bu efsaneye silah ve klan kret ima baş ceket gibi Onbirinci yüzyılda kendilerine verildi Berwick ilçesinde Swinewood köyün adıdır.
Richard III (r. 1483-1485) kendi kişisel hanedan cihazı ve sembolü olarak beyaz domuzu kullanılır. Aynı zamanda onun kısa ömürlü oğlu Edward geçildi.
Folklor, Dean, İngiltere, Ormanı'nda 19. yüzyılın başlarında köylülerin terörize Dekanı Canavar olarak bilinen dev domuzu, söyler.
 

cantar

Kullanıcı
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
Cevap: domuz işareti ile ilgili çözümler


[FONT=&amp]Dinler tarihinde animizm ve totemizm birbirlerinden ayrılmayan ve birbirlerinin içinden
[FONT=&amp]dogmus ve gelismis düsünce ürünleridir . İnsan, totem olarak kabul ettigi varlıgın içinde[/FONT]
[/FONT]
[FONT=&amp]zamanla, kutsal bir ruhun (anima) yasadıgına inanmıstır. Hayvan tapımı da bu totem anlayısından

[FONT=&amp]köken alan oldukça eski bir inanıstır. Birçok toplum hayvanları kutsal ya da bazı yörelerde ise[/FONT]

[FONT=&amp]dogrudan tanrı olarak kabul etmis ve özellikle Eski Mısır bu konuda çok zengin bir kaynak[/FONT]

[FONT=&amp]olusturmustur .[/FONT]

[FONT=&amp]İlk insanlar, yasadıkları çevredeki hayvanların gücünden ve onların yırtıcılıklarından[/FONT]

[FONT=&amp]baslangıçta ürkmüsler, bu ürküntü bir süre sonra hayranlıga dönüsmüs ve sonuçta hayvanlara tapınma[/FONT]

[FONT=&amp]seklini almıstır. Bu dönem, insanoglu'nun hayvanın üstünlügünü kesin olarak kabul ettigi bir dönemdir[/FONT]

[FONT=&amp]ve "zoomorfik dönem" (hayvan biçimli tanrılar dönemi) olarak adlandırılır.[/FONT]

[FONT=&amp]Bir hayvanın tanrı olarak algılanabilmesi, hayvanın gücü ve hayvanın sevimliligi seklinde iki[/FONT]

[FONT=&amp]temel ilkeye dayanır. Nitekim bu dönemde sadece güçlü ve yırtıcı hayvanlar degil, geyik gibi sevimli[/FONT]

[FONT=&amp]hayvanlar da tanrılıga yükseltilmislerdir. Ancak bunlar her zaman azınlıktadır .[/FONT]

[FONT=&amp]Bunu izleyen süreçte, gelisen ve büyüyen uygarlık ile toplumsal yasamdaki insan lehine olan[/FONT]

[FONT=&amp]farklılasmalar, zoomorf tanrı inancını geriletmis ve sonuçta yarı hayvan-yarı insan yeni tanrılar[/FONT]

[FONT=&amp]türemistir. Bu tanrılar, hayvanın gücü ve çevikligiyle insanın zeka ve ihtirasının birlestigi "sfenks"[/FONT]

[FONT=&amp]özellikte varlıklardır.[/FONT]

[FONT=&amp]Bu evreden sonra ise tanrı tümüyle insan biçiminde düsünülür. Gerek gördükleri zaman bu[/FONT]

[FONT=&amp]tanrılar, hayvan biçimine dönüserek o hayvanın fiziksel yapısının geregi olan güç ve çevikligi kendi[/FONT]

[FONT=&amp]arzuları dogrultusunda kullanırlar. Ancak, ne olursa olsun artık bu evrede tanrı bir insandır ya da insan[/FONT]

[FONT=&amp]biçimlidir (antromorfik dönem) ve hayvanlara hükmeder .[/FONT]

[FONT=&amp]Hintlilerin kutsal kitaplarından Upanisadlar'da bir öykü vardır :[/FONT]

[FONT=&amp]"Ulu Tanrı açlık ve susuzluk verdi. O zaman tanrılar ona "bize yasayabilecegimiz ve[/FONT]

[FONT=&amp]beslenebilecegimiz bir yer ver " dediler. Tanrı bir boga yarattı. "Yeterli degil" dediler. Bir at yarattı.[/FONT]

[FONT=&amp]"Yeterli degil" dediler. Sonunda bir insan yarattı. "Simdi iyi yaptın" dediler. Tanrılar tatmin[/FONT]

[FONT=&amp]olduklarından dolayı, insan bütün diger yaratıkların efendisi olarak kabul edildi. Ulu Tanrı, diger[/FONT]

[FONT=&amp]tanrılara "Yerlerinizi alın" dedi..."[/FONT]

[FONT=&amp]Burada da anlatıldıgı gibi, korku ve hayranlık dönemlerini geride bırakan insanoglu, zekası ve[/FONT]

[FONT=&amp]zekasının ürünü olan uygarlıgı aracılıgıyla hayvanlara hükmetmeye baslamıs ve baslangıçta tanrı[/FONT]

[FONT=&amp]olarak kabul ettigi hayvanın tanrısı artık kendisi olmustur.[/FONT]

[/FONT]
[FONT=&amp]Mitoloji; insanlık tarihinde uzun bir dönem tanrı olarak kabul edilmis hayvanların motifleri
[FONT=&amp]yönünden son derece zengin bir kaynaktır. Bu mitolojik öykülerde sıklıkla biçim degistirme, yani[/FONT]

[FONT=&amp]hayvan-insan ve insan-hayvan geçisleri ya da degisimleri vardır. Sonuçta her kültürün mitolojisinde,[/FONT]

[FONT=&amp]hayvanların degisik biçimlerde ve oranlarda da olsa mutlaka yer aldıgı görülür .[/FONT]

[FONT=&amp]Bu çalısmada, polyteist (çok tanrıcı) dinlerin mitolojilerinde önemli yer tutan memeli hayvan[/FONT]

[FONT=&amp]motifleri incelenerek, insan-hayvan iliskilerinin kökenleri ve gelisimleri ortaya konulmaya çalısılmıs[/FONT]

[FONT=&amp]ve tarihin en eski, karanlık devirlerinden baslayarak tek tanrıcı dinler asamasına degin, mitolojik[/FONT]

[FONT=&amp]boyutta insan-hayvan iliskileri degerlendirilmis ve günümüze ulasabilen olası etkileri yorumlanmıstır.[/FONT]
[/FONT]


yaban domuzu şiddetli mücadele anlamında ve ölüm mücadele savaş sembolleridir.
Domuz güç zırh ve savaşçı diğer bir sembol anlamı onur ve cömertlik sembolüdür.
mitolojide, domuz...


Art6.GIF


Mitolojiler için domuz zengin bir motiftir. Özellikle Yunan mitolojisinde domuzla ilgili çeşitli inanışlar ve söylenceler vardır. Kral Teuthras, Bakırçay civarındaki topraklarda avlanırken karşısına ansızın bir yaban domuzu çıkar ve hayvan kendisini öldürmemesi için insan sesi çıkararak Kral'a yalvarmaya başlar. Ancak yine de Teuthras onu vurur. Vurulan domuz ölmeden önce Artemis tapınağına sığınır. Yunan mitolojisinde doğa, tamamıyla Artemis'in etkisindedir ve tanrıça Artemis,hayvanların yaşamını denetler, yabanıl olanları evcilleştirir. Homeros ondan; "Yabanıl Hayvanların Tanrıçası" diye söz eder. Artemis ayrıca, türlerin yok olmasını da önlemektedir. Kutsal domuzu öldürmesinden dolayı Kral Teuthras cüzzam hastalığı ve çılgınlık nöbetleriyle cezalandırılır ancak iyileşir (9).

Peleponnesos'taki Erymanthos Dağları’nda barınan ve çevresine korkunç zararlar veren bir domuzu yakalamak üzere Herakles yola çıkar. Kral’a domuzu canlı olarak getirmesi gereken Herakles, karlarla kaplı bir arazide bitkin düşen domuzu kıstırır ve yakalar. Kral Eurysteus, domuzu karşısında görünce, korkudan büyük bir tahıl kabının içine saklanır. Bu gülünç sahne, vazo ressamları ve heykel tıraşlarca çok sevilir ve yüzyıllar boyunca işlenir (14).

Ayrıca, Tanrı Apollon, oğlunun öcünü almak için kendisini yaban domuzu haline getirir. Efes şehrinin kurulacağı yeri bir yaban domuzunun gösterdiğine inanılır (9,22,23,33,38). Kalydon kralı Oineus, bir hasat şükranı bayramında tanrıça Artemis’e kurban vermeyi unutunca, Artemis krala ceza olarak dev bir domuz gönderir. Kalydon domuzu adı verilen bu hayvanı çok sayıda kahraman yere serinceye kadar, domuz dört bir yandaki tarlaları tahrip eder (14).

Yaban domuzlarının çok olduğu Erymanthos dağlarında tanrıça Artemis de avlanmayı çok sever. Çok güzel bir tanrı olan Adonis'in Afrodit'e beslediği aşkı çekemeyen tanrıça Artemis, Adonis'in üstüne bir yaban domuzu saldırtır ve kasığından yaralanan Adonis, yarasından kanlar akarken ölür (9,21,22). Bu olayın söylencesi Sümerlerden Hititlere değin uzanmış ve bütün Anadolu'ya yayılmıştır. Bir tanrıyı öldüren domuz, zamanla tüm yöre halklarının da nefret ve ilencine uğrayacaktır (12).
Herkül'ün 12 görevinden 4'üncüsü olan Erymanthian Yaban Domuzu'nun yakalanması görevi, Herkül'ün bir önceki görevi ile benzer bir şekilde hedef olan hayvanın canlı olarak yakalanmasını sağlamaktı.
Erymanthian Dağında ve civar köylerdeki insanlar arasında dehşet saçan ve birçok köy ile tarlaya zarar veren Yaban Domuzu, Herkül'ün en büyük düşmanı olan Hera'nın hizmetinde bir canavardı. Herkül'ün yapması gereken 12 ödevin birçoğunda olduğu gibi bu görevinde de asıl amacı, dünya üzerinde Hera'ya hizmet ederek, onun hakimiyetini burada güçlü kılan faktörleri (yaratıkları) yakalamak veya öldürmek böylece babası Zeus'un hakimiyetini güçlendirmekti.
Erymanthian Dağı yolu üzerinde eski dostu centaur Pholus'u ile mağarasında ziyaret eden Herkül, çiğ yenen et yemeği esnasında, Pholus'u Tanrı Dionysius'un ona armağan ettiği özel şarabı açması için ikna eder. Şarabın sulandırılarak içilmesi gerektiğini bilmeyen Pholus, şarabı açarak Herkül'e ikram eder fakat, şarabın keskin kokusu, civardaki tüm centaurları mağara etrafına toplar ve ünlü Chiron'un da dahil olduğu tüm centaurlar bu yemeğe katılırlar .
Sulandırılmadan içilen şarap ile sarhoş olup, kontrolden çıkan centaurlar kavga etmeye başladıklarında, Herkül kendini ve dostu Pholus'u korumak için Hidra kanı içeren zehirli oklarını kullanmak zorunda kalır. Birçok centaur bu oklar sonucunda ölürken, ölümsüz olan Chiron, zehrin verdiği dayanılmaz acı sonucu, ölümsüzlüğünden vazgeçip, Tartaros'ta (cehennem)'de o an için işkence görmekte olan Prometheus ile yer değişmeye razı olur.
Bu esnada, dışarıda ölmekte olan centaurların yanına çıkan Pholus bu kadar etkili bir savunma sağlayan Herkül'ün oklarından birini incelerken, elinden oku düşürür ve ayağına saplanan ok ile oracıkta aniden ölür. Bu olayın ardından Herkül, Chiron'un ona verdiği tavsiye ile Yaban Domuzunu, kış ortasında karın kalın bir tabaka oluşturduğu alana sürekleyerek yakalayıp, Eurystheus'e götürür. Yaban Domuzunu gördüğü zaman, korkup kaçan Eurystheus, domuzu kafes içine kapattırır.


adonis_domuz.JPG






Domuzla ilgili söylenceler Roma'da da vardır. Romalılara göre yaban domuzu saldırgan oluşu nedeniyle kötü bir yaratıktır. Adonis'i, bir yaban domuzunun öldürdüğü söylentisinden yola çıkılırsa, Eski Yunan'dan Roma'ya geçen bu inancın Anadolu kökenli olabileceği bildirilmektedir (12).
Meleagros: Aitolia'nın Kalydon bölgesinin kralı Oineus ile Althaia'nın oğludur. Hasat bayramında bütün tanrılara kurban kestiği halde Artemis'i unutur. Kendine karşı saygısızlık olarak gören tanrıça Kalydon bölgesine korkunç bir domuz gönderir. Bu domuz tüm ekinleri mahvedince kıtlık başlar. Meleagros bu domuzu avlamaya kalkışır ancak çok zorlu bir canavar olduğu için yardımına çokça yiğit gelir. Komşuları Kuretler de gelir ve domuz öldürülür. Ancak kini geçmeyen Artemis bu defa Kuretler Aitolialar arasında av paylaşımıyla ilgili kavga çıkartır. Bir efsaneye göre Meleagros bu sırada dayılarını öldürdüğü için annesi onu lanetler ve Meleagros çekip gider. Bunu fırsat bilen Kuretler şehri yakıp yıkarlar. Herkes Meleagros'a ülkesine geri dönmesini söyler ve Melegros öfkesinden vazgeçip ülkesine gelir ve Kuretleri kovar. Bir başka anlatıma göre ise Meleagros domuzun postunu domuz avına katılan kız kahraman Atalante'ye vermek ister. Ancak bir kadının kendilerinden üstün tutulmasına avcılar karşı çıkar. Bu kargaşada Meleagros dayılarını öldürür. Bunun üzerine annesi Meleagros'un yaşamıyla ilgili olan odunu ateşe verip oğlunu öldürür.
Eski Mısır mitolojisinde domuza yer verilmez. Domuz, Mısır'da temiz olmayan bir hayvan olarak kabul edilir. Bir domuzun yanından geçerken biri ona sürtünürse, temizlenmek için üstündekilerle beraber kendisini Nil nehrine atmalıdır. Domuz çobanları hiçbir tapınağa sokulmazlar. Hiç kimse bunlardan kız alıp vermez. Yalnızca kendi aralarında evlenebilirler. Mısırlılar, yalnızca yılda iki kez tanrılara domuz kurban ederler ve sadece bu günlerde domuz eti yerler. Bunun dışında kalan diğer dönemlerde kesinlikle domuz eti yemezler (23).

Hint mitolojisinde tanrı Visnu, "Yaban Domuzu Visnu" (Varaha) olarak cisimlenir. Visnu bir kez de, dünyayı içine düştüğü sulardan kurtarmak için yaban domuzu kılığında yeryüzüne gelmiştir.

Ayrıca Veda'lardaki fırtına tanrısı Ruda'nın, göklerin domuzu olduğu düşünülür. Eski Çin'de ise domuzlar, ormanların zenginliğini sembolize eder (22, 39).

Hawaii Adası yerlileri, Keoro-Eva adını verdikleri bir tanrıya, domuz kurban ederler.

Anadolu'da da tanrıça Kybele'ye doğurgan oluşları nedeniyle dişi domuzlar kurban edilir (8,22).

Bu olayda kurbanın bütünü tanrıya adanır ve kurban edilen domuz yakılır. Tanrıya ait olan bu kurbandan yemek yasaklanmış olup, yendiğinde günahı çok büyüktür. Belki bu yaklaşım, bir noktada domuz eti yenmesiyle ilgili yasağı açıklayıcı olabilir (8).

Antik Anadolu toplumlarının çoğunun inançlarında dişi domuz, insanların ve ekinlerin doğurganlıklarını ve üretkenliklerini simgeler. Erkek domuz ise, bazen erkek tanrıların sembolü olarak belirir. Hititlerde, domuza mitolojik bir anlam yüklenmemiş ve domuza nazaran sığır, at, koyun gibi hayvanlara daha çok önem verilmiştir (11). Ancak Sümer’lerde, domuz çok yaygın olarak bakılmış, beslenmiş ve etleri tüketilmiştir (30).

Kelt'lerde, yaban domuzu bir tanrıdır ve ancak kahramanlar tarafından yenilen bir kutlama yiyeceğidir. İskit'lerde ise her hayvan, insan bile kurban edilebilir ancak domuz asla kurban edilemez
(11, 39).

Eski Türklerin "tonguz" adını verdikleri domuz, kötülenen ve yerilen bir hayvan değildir. Tam tersine önem verilen bir hayvandır. Hatta domuz, 12 Hayvanlı Türk Takvimi'nde 12. yılı simgelemektedir (10,41).

(Fenike) Fenike erkeklik tanrısı... Sumer, Hitit, Fenike ve Babil kaynaklarından antikçağ Hellenlerine dek uzanan tipik bir Anadolu söylencesidir. Kybele-Attis söylencesinin bir başka anlatımını veren Adonis söylencesi bir toprak-bereket öyküsüdür. Birçok şiir ve masal yazarlarının özene bezene işledikleri bu öykülerin çeşitli anlatımları vardır. Kadınların beğendiği, tanrıçaların onun sevgisiyle birbirlerine düştükleri güzel erkek tipini tanımladığı gibi kutsal bir yaban domuzu biçiminde de betimlenmiştir. S. Reinach, Orpheus adlı yapıtında bir kadınlar uruğunun ona taptığını ve Adonis olarak bir yaban domuzu beslediklerini anlatır. Kadınlar uruğu her yıl kurban şöleninde bu yaban domuzu Adonis'i kesip yerler, sonra yeni bir yaban domuzu beslemeye başlarlarmış. Babil kaynakları canlılığın erkek ilkesi olarak Adonis'i ve dişi ilkesi olarak Astarte (İştar, Aştart) göstermektedir.
adonisin_dogumu_monsieu.JPG

Hellaslı (b. Yunanistan) ozan Panyasis'in (M. Ö. V. yy.) anlatımına göre, Adonis, Suriye kralı Theios'un kızı Myrrha (kimi kaynaklara göre, Kıbrıs kralı Kinyras'la kızı Smyrna) ile sevişmelerinden doğmuş. Tanrıça Aphrodite'nin ilencine uğrayan bu kız babasına tutulmuş, onunla sevişmek istemiş. Dadısının kurduğu bir düzenle babasının yatağına girmiş ve on iki gece onunla sevişmiş, son gece de gebe kalmış. O gece babası, yanında yatan kadının kızı olduğunu anlayınca çok kızmış ve kılıcıyla üstüne yürüyüp onu öldürmek istemiş. Ama tanrılar Myrrha'ya acımışlar ve onu babasının elinden kurtarmak için mersin ağacına çevirmişler. On ay sonra ağacın kabuğu çatlamış, gövdesinden dünya güzeli bir bebek çıkmış. Çocuğun güzelliğine vurulan Aphrodite onu büyütsün diye yeraltı tanrıçası Persephone'ye vermiş. Ama Persephone de çocuğa tutulmuş, onu Aphrodite'ye geri vermeye yanaşmamış. Tanrıçalar arasında kopan kavgaya yargıçlık eden Zeus, Adonis'in yılın dört ayını Persephone'nin, dört ayını da Aphrodite'nin yanında geçireceğine, geri kalan zamanda da istediği yerde yaşayabileceğine karar vermiş. Adonis, Aphrodite'nin yanında kalmayı seçince, tanrıçanın güzel delikanlıya olan aşkını kıskanan tanrılar (Ares ya da Artemis) Adonis'in üstüne bir yaban domuzu salmışlar. Kasığından yaralanan Adonis kanaya kanaya can vermiş. Adonis'ten akan kanlarla sulanan toprakta manisalaleleri denilen bahar çiçekleri bitmiş. Sevgilisinin yardımına koşan Aphrodite'in ayağına diken batmış, sıyrığından akan bir damla kan tanrıçanın çiçeği olan beyaz gülü kırmızıya boyamış. Adonis ölünce tanrıça Aphrodite (Fenike kaynaklarına göre İştar) onu kurtarmak için ölüm ülkesine inmiş. Ölüm ülkesi tanrıçası Persephone de Adonis'e âşık olunca, her iki tanrıçayı da kırmak istemeyen Zeus, Adonis'in bir yıl yeraltında, bir yıl yeryüzünde kalmasını buyurmuş.

Kışın yeraltında saklanan, baharla birlik yeryüzüne dönen ve aşk cümbüşü içinde fışkırıp gelişen bitkisel varlığı
adonis_domuz.JPG
simgeleyen Adonis'e Suriye'de özellikle kadınlar tapınırlar; yılda bir bahar bayramı yaparlar, saksılara, sepetlere tohum dikerler, onları sıcak sularla sularlar; böylelikle hızla büyüyen bu bitkiler, kısa zamanda solup, ölürler. “Adonis Bahçeleri” denilen bu çiçeklerin karşısında kadınlar yas tutar ve "O ton Adonin!" (Vah Adonis!) çığlıklarıyla dövünürlermiş.

Adonis söylencesi Sumer ve Hitit kaynaklarından gelmedir. Adonis Sami dilinde "efendi" anlamına gelen Tammuz (Türkçe Temmuz) adının Hellenceleştirilmiş karşılığıdır. Tammuz-Adonis söylencesiyle Hitit bereket tanrısı Telepinu söylencesi arasında ilişki ve benzerlik göze çarpmaktadır. Adonis öyküsü değişik bir biçimde Phrygia (Frigya) kralı Attis için de anlatılmıştır.


Bir başka kaynaktaki öykünmede, bütün bitkilerin anası olan Aphrodite'in, Adonis adında bir oğlu olduğuna inanan eski Hellen (Yunan) inancına göre, güzellik tanrıçasının bu güzel oğlu, bizi çabucak terk eden çiçekli ve erinçli ilkbaharın bir simgesi olarak gösterilmektedir. Adonis, saklandığı ağacın kabuklarını yararak çıktığında, güzel günler geri gelmekte, çiçekler açmakta, ilkbahar gülmektedir. Adonis, yavaş yavaş değil, çabucak büyüyerek, yaşamı, güllerin, nazlı çiçeklerin yaşamı gibi birkaç gün içinde akıp gitmekteymiş. Çünkü Adonis, açılıp güldüğü, gençliğinin en güzel ve parlak çağına ulaştığı gün ölmekteymiş. Bu zaman da, yaz mevsiminin sonuna rastlamaktadır. Bu dönem,
güneşin kavurucu sıcağından yanan bitkiler, başlarını eğmekte ve can vermektedirler.
venus_adonis_rubens.JPG


Böyle bir mevsimde o, bir yaban domuzunu kovalıyormuş. Bu yabanıl hayvan, bir aralık geri döner, kendisini izleyen güzelliği eşsiz bu delikanlıya sivri, keskin dişleriyle vurur ve onu yaralar. Onun acı bağırtıları üzerine, oğluna yardım için evinden ayağına sandallarını giymeyi unutarak koşan Aphrodite, dalgınlıkla bir gül fidanına basar, gülün dikenleri ayağına batar ve kan akar. O zamana dek apak güller açan gül fidanları o günden sonra artık kırmızı renklere bürünür. Kumral saçlı güzel tanrıça, Adonis'in yanına geldiğinde onu ölmüş bulur. Adonis'e, anası Aphrodite tarafından dökülen gözyaşlarından “anemon”, ''manisalaleleri'' çıkar.


Adonis'in parlak gençliği ve zamansız ölümü nedeniyle törenler yapılır. Bu törenlerde, belirli günde, onun acıklı ölümünü anmak için kadınlar acı acı bağırarak, hıçkıra hıçkıra ağlarlarmış. Kızıllara boyanmış bir yatağa, can vermek üzere olan ve Adonis'e çok benzeyen bir delikanlı yatırırlarmış. Yatağın üzerinde uçuşarak, gölge saran Eoslar, gözyaşı dökerlermiş. Meyveler, meşaleler, güzel kokular saçan vazolar ve özellikle içinde çok kısa ömürlü olan, gün doğarken açılıp, gün batarken solan çiçekler bulunan gümüş sepetler koyarlarmış. Böylece gözyaşı döktükleri güzel Adonis'in ömrünün çiçek ömrü gibi çok kısa olduğu anımsatılırmış. Ertesi gün Eos, kınalı parmaklarıyla göğün kapısını açtığı zaman saçları perişan, feryatlar koparan kadınlar, bu güzel bedeni alırlar, büyük bir kalabalık ve görkemle, dalgalara bırakırlar, o
adonisin_olumu_waterloo.JPG
dalgalar arasında kaybolduğunda şen şarkılara başlarlarmış. Çünkü Adonis, gelecek mevsimin yağmurları ile sararan doğayı güzelleştirecek, sonbaharı getirecektir.

Bir başka söylenceye ya da öykünmeye göre; Yunan Mitolojisi'nde Smyrna'nın oğlu olarak bilinen Adonis, güzel ve ideal olanı, yeniden doğumu ve baharı getiren tanrı olarak betimlenmiştir. Anadolu Mitolojisi'nde de, yine aynı özelliklerle Hızır peygamber olarak anılır.


Smyrna (Kıbrıs Prensesi), tanrıça Hera tarafından cezalandırılır ve İzmir'in Halkapınar ilçesinde, bir ağaca çevrilir. Ama Smyrna ağaca çevrildiğinde Adonis'e gebeymiş. Dokuz ay sonra ağacın gövdesini kırarak doğmuş. Doğumu ile hem baharı getirmiş, hem de tanrılar arasında kusursuzluğu, güzelliği, ideal olanı örneklemiştir. Ünlü manisalalesinin (anemon) rengini, Adonis'in kanından aldığı bu öykünmede de vardır.
manisa_lalesi.JPG


Yine bir söylenceye göre Kral Kinyras'ın, Myrrha adında, güzelliği dillere destan bir kızı vardır. Babası bir gün saraydaki dost toplantısı sırasında kızının, güzellik tanrıçası Aphrodite'ten daha güzel olduğu sözünü ağzından kaçırıverir. Saray çevresinin söylediğine göre, bu sözü duyan tanrıça Aphrodite; öcünü almak üzere Kral Kinyras'a ve hiçbir şeyden habersiz Myrrha'ya aşk kıvılcımları gönderir. Bunun üzerine Kral Kinyras; kızının dadısını armağanlarla kandırarak, birçok kez (söylenceye göre on üç kez), geceleri kızının yatağına girer. Ancak sonunda kızının kendinden gebe kaldığının ayırtına varan kral; utancından ve korkusundan ormana saklanan gebe kızı Myrrha'yı öldürmek için, onu her yerde aramaya ve aratmaya başlar. Myrrha kurtulmak için tanrılara yalvarır. Durumuna acıyan Zeus, Myrrha'yı bir mersin ağacına dönüştürür. Bir süre sonra da, mersin ağacına dönüşmüş Myrrha'nın kabuğundan bir çocuk dünyaya gelir. Tanrıça Aphrodite, Adonis adını verdiği bu güzel bebeğin bakımını üstlenir, sonuna dek ona sahip çıkar.


İlk
kez Adonis'in mezarının bulunduğu Suriye'nin Biblos yöresinde yayılmaya başlayan Adonis'e tapınma; kısa sürede bütün Anadolu'da, İtalya'da ve Atina'da yaygınlaşmıştır. Kıbrıs'ta yabandomuzları, Adonis onuruna kurban edilirmiş. Nisan ayında Atina'da onun adına daha değişik törenler düzenlenirmiş. Adonis inancına tapınma törenleri; bazı bölgelerde mevsimlerin özelliklerine göre simgesel olarak kutlanmaktadır. Örneğin kış mevsimi sonunda yapılan törenler; yeraltında Tanrıça Persephone'nin yanında kalan Adonis'in hemen yeryüzüne dönmesi dileğine uygun olarak düzenlenmektedir. Çünkü bu kış mevsimi sonunda Adonis dünyamıza dönüp Aphrodite'le buluştuğunda, toprak ve su uyanıp insanlığın sevgiye, barışa ve üretime susadığı umut ayları başlamaktadır.
Adonis Bahçeleri Çabuk yetiştirilip çabuk soldurulan bitkiler... Eski Suriye’de Adonis yaşamın kısalığını simgeler. Sumerlerin yeraltı tanrısı Ab-zu’nun döngüsüne benzeyen bir serüven ile Adonis, ilkbaharda filizlenip yaz sıcağında ölen ve kışın yeraltında saklanan yeni bir ilkbaharda doğayı yeniden canlandıran bir yaşam döngüsüdür. Suriyeli kadınlar her yıl yaptıkları Adonis bahar bayramında sepet ve saksılara bitkiler dikip tohumları sıcak suyla sularlar. Sıcak suyla sulanan bitki çabuk gelişir ve çabuk solar. Bu, bir eytişimsel bağımlılıktır; çabuk olgunlaşan çabuk ölür. Suriyeli kadınlar, yaşamın kısalığını simgeleyen “Adonis Bahçeleri”ne yas tutarlar ve ağlaşırlar. Doğada her şey doğmakta, yaşamakta ve ölmektedir. Bu serüven gelişimseldir ve eytişimsel bir orantı içindedir. “Adonis Bahçeleri” inancı, bu doğasal serüvenin bitkilerle koşutlu kılınan insan yaşamına uygulanmasıdır.
Bkz.
Adonis, Ab-zu.
Adonia Adonis’in ölümünü anma yortusu... Eski Mısır ve Suriye’de özellikle tutulan bir yas yortusudur. Hellenler ve daha sonra da Romalılar Adonis’i anmak için törenler yapmışlar.
attis_kybele_gml.JPG

Anadolu Kültür Mozaiğinde Adonis Ana tanrıça ve mevsimsel döngüyle ilgili, yaratılışın eril yanını betimleyerek her bir dönem sonunda ölüp yeniden dirilen tanrı inancı Anadolu'da da etkin biçimde varolmuştur. Yaratılış, yaşam-ölüm döngüsü ile mevsimsel ve göksel değişimler arasındaki bağlantı oldukça önemlidir. Tanrıça, evrenin yaratıcısı ve doğurma gücüne sahip yaşam veren imge olarak kutsaldır ve ancak ilkbaharla birlikte canlanan doğanın simgeciliğiyle açıklanabilecek biçimde Tanrı'yla birleşmesi ve verimlilik sürecini başlatması gerekmektedir. Eril yan hem sevgili/koca hem de oğul içeriği taşımaktadır (kaynaklarda “son-lover” diye geçer). Coğrafi bölgelerdeki mevsimsel farklılıklar kaymalara yol açsa da, genel olarak dönenceler ve gün-tün eşitlikleri de göz önünde bulundurulduğunda, ilkbaharın gelişiyle başlayan doğadaki canlanış tanrının genç kral olarak yeryüzüne çıkışı anlamını taşımaktadır. Daha önceki dönemlerde bitki ruhunun kendiyle özdeşleştiğinden eril tanrının yeryüzüne çıkışı simgeselliğinin altında, bitkilerin büyümesi ve toprağın yenilenmesi anlamı çıkarılmalıdır. Yaza doğru ilerledikçe genç kral (Farklı kültürlerde boynuzlu tanrı, boğa, geyik kral olarak betimlenir.) tanrıçayla eşit bir konuma yükselerek onunla simgesel anlamda evlenmektedir (Antikçağ toplumları, üreme organları ve etkinliğine oldukça önem vermiştir.). Bu birleşme, doğurma ve yaşamın sürekliliğini sağlayan kutsal bir etkinliktir ve büyük olasılıkla temsili bir birleşme töreniyle kişileştirilmektedir. Daha sonraları "hieros gamos" (kutsal evlilik) adını alan bu törenler önceleri seçilmiş bir rahibe ve yaz bitiminde kurban edilecek, topluluktan bir erkek tarafından gerçekleştiriliyorken, daha sonraları rahip-kral ve tapınaktaki kutsal rahibe (Fahişelik diye geçse de,
attis_gml.JPG
anaerkil kültürde cinsel eyleme verilen kutsallık açısından bu tanım doğru bir saptayıcı değildir.) günümüz düşüncesiyle değil de, içinde bulundukları zaman açısından değerlendirildiğinde, kutsal bir tören olarak cinsel eylemde bulunan tarafların, hem inançları gereği tanrıçayı onurlandırdıkları, hem de verimlilikle ilgili içsel deneyimi birebir yaşadıkları varsayılmalıdır. İlk örnek (arketip) anlamının daha derin olduğu da unutulmamalıdır. Kutsal fahişenin ilk örneği, aslen erkeğin, evlenmemiş kız ve eş-ana (ana tanrıçanın üçlekliği: kız, kadın, ana.) görüntüsü arasındaki çarpıtılmış yansımasından etkilenmiştir ve korkutucu olarak görülür. Oysa ilk örneksel (arketipal) olarak kendi cinselliğinin gücünü bağımsız olarak ele almıştır, ana veya kutsallığın dayandırıldığı soylu kız oğlan kız değil, canlılığı ve yaşamsallığı simgeleyen etkin bir rolü vardır: Meryem ve Maria Magdalena'da olduğu gibi. Birinde doğurganlıktan yoksun bırakılmış bulutların üzerindeki ulaşılamaz “kız oğlan kız”, diğerinde yaşam erkesinin ve canlılığının simgesi, çekici ve baştan çıkarıcı imge arasında gerçeklemeyi sürdürür. Bazı yerlerde kurban ve etkin eylem bütünüyle kaybolarak, yerine simgesel bitki demetlerinden oluşan betiler kullanılır olmuştur. Büyük
adonisin_olumu_sustris.JPG
olasılıkla bu, temsili büyünün de ilk örneklerindendir. Kutsal evlilik törenlerine değgin, doğumu ve yaşamı tekrar doğaya getiren kutsal yaşamın eril yönü, sonbaharda kendini yeniden yaşam vermek üzere kurban etmek ve yeraltına çekilmek zorundadır. Söylencesel söylemde geçen ölüm ve yeraltına iniş sahneleri simgecilik bakımından oldukça zengindir, birçok kültürde bu betiye rastlanır; (İsis-Osiris, Kybele-Attis, Aphrodite-Adonis gibi) yeraltına çekilen ve ölen tanrı, kimi anlatımda tanrıçanın onu, yeraltından kurtarışıyla yeniden dirilir veya tanrıçanın rahminden tekrar doğar. Böylelikle yaratıcı sıfat ve kalıcı ölümsüz öğe olarak ana tanrıça kalıbının (ölürken tanrı ardıl ve ölüp-dirilen/yeniden doğan), hem oğlu hem de sevgilisidir. Bununla ilgili Kybele/Attis ya da Aphrodite/Adonis kültü örnekleri verilebilir.

Bu eşlemelerden Adonis kimliğini ayrıca ele almak gerekirse; Adonis'in verimlilik kuttörenleri ve bitki tanrısı/ruhu olarak ana tanrıça geleneğinin her yıl ölüp dirilen “son-lover” karakteriyle kişileştirilen eril yanı hep gözetilmiştir. “Son-lover” oldukça ilginç bir kavramdır, ilk olarak Anadolu'da Kuwawa/Atta, sonrasında da Kybele/Attis, Sumer'de İanna/Dumuzi, İştar/Tammuz olarak sıralaması sürdürülebilir, İanna ve Nanna sıfatlarının Marianna olarak Meryem/İsa ile ilişkilendirilmesi de gene “son-lover” bağlamında değerlendirirsek ilginç sonuçlar ortaya çıkabilir (Mısır'da benzer İsis/Osiris ilişkisi).




Erymanthian+Domuzu.jpg

ianna.JPG
J. Frazer Adonis/Adon bağlantısını kurar ve Suriye kökenli Sami halklarının tanrısıydı der. Mersin ağacından doğması ve yaban domuzu tarafından öldürülmesi belirtkelerine ilginç açıklamalar getirir. Yaban domuzu ana tanrıçanın yüzlerinden biri (Anadolu/Anadolu Demeter ve Kybele'sinden Celtic Cerridwen'e kadar) ve kutsal hayvanıdır ancak ekinlere saldırır ve gerçekte zarar vericidir, belki bu özelliğinden ötürü kurban edilmektedir ve kurban edilmesi daha gerideki zarar verici anlamın yitirilip belki de daha sonradan yalnızca kutsallaştırılmasına neden olmuştur (Bir başka kaynakta, doğurganlığın kutsallığından söz edilirken, yaban domuzu, bıldırcın gibi bir batında çok doğuran hayvanların, bu nedenle kutsallaştıkları düşüncesi aktarılmaktadır. Ana tanrıça yontularında, cinsel organ üçgen biçimiyle belirginleştirilerek gösterilmekte, bu biçimi “delta”, yani bereketle
adonis_vernalis.JPG
özdeşleştirilmektedir.). Günümüzde Sami kökenli halklarda ve Yahudilikte domuz eti yemek halen büyük bir yasak ve günahtır (Yalnızca kadınların katılabildiği Demeter'in Thesmophoria törenlerinde de eti yenmez mağara veya açık alanlara bırakılır; gerçekte ölmediğinin ve yeniden yaşama döneceğinin simgesi olarak.). Benzer şekilde de Attis kimi anlatımda yaban domuzu tarafından, kimilerindeyse kendini hadım ederek öldürür (Geç dönemin Dionysos'uyla ve kendilerini hadım ederek Kybele’nin rahibi olma düzeyine kavuşulması bağlantısı vardır.). Çam ağacına dönüşür. 22 Mart’ta şenliği vardır (Çam ağacının sürekli yeşil kalışı,-mayıs direkleri veya Noel ağacı olarak kullanımında çapraz bağlantı olabilir.). Mısır'da da benzer anlatım Osiris'e verilen kurbanlarda karşımıza çıkar.
 
Üst Alt