Hadis-i Şerif Düşmanlığı | Define işaretleri ve anlamları
  • Hoş Geldin Ya Şehr-î Ramazan

Hadis-i Şerif Düşmanlığı

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,758
Beğeni
22,052
Puanları
113
Konum
Erzincan
Hadis-i Şerif Düşmanlığı

Bizim halkımız Kur’an-ı Kerimi pek bilmez. Bu elbette büyük bir eksikliktir fakat yine de dinimizi Peygamber Efendimizin hayatı ile öğrendiğimiz için halkın inancı sağlamdır.

Batılılar yüzyıllar boyunca İslam ülkelerine hoca kılığında misyonerler göndermiş ve bu kişiler İslamı içerden yıkmaya çalışmışlar, din konusunda insanların zihnine şüphe tohumları ekmeye uğraşmışlardır.

Bunun içinde en çok kullandıkları metot Kur’an-ı Kerim ile Peygamber efendimizin sözleri birbiri ile çelişiyormuş gibi bir fitne yayıp Kur’an-ı ve Allah’ın Resulünü birbirinden ayırmaya çalışmak olmuştur. Zira Müslümanları birlik halinde tutan şey sünneti seniyye çizgisidir.

Ortadoğu’daki İslam ülkelerinin çoğunluğu hadis-i şerifleri göz ardı eden ve sadece Kur’an-ı Kerimden kafalarına göre hüküm çıkaran ülkelerdir ve kendi aralarında ortak bir dilleri ve birbirlerine bağlılıkları yoktur.

Peygamberden uzaklaşan ülkeler, Allah’tan uzaklaşıp Batı ülkelerine yakınlaşmışlardır. Üzerlerinde oynanan oyunlar pek çoğunda etkili olmuştur. Türkiye’nin üzerinde oynanan bu kadar oyunlara rağmen bu güne kadar sağlam durması ise hadisi şeriflere değer verilmesi ve İslamın sünnet-i seniyye çizgisinde yaşanması sayesindedir.

Din fitnecileri son dönemlerde yine hadis-i şerif düşmanlığı ile atağa geçtiler. “Kur’an Müslümanlığı” “Vahiy bize yeter” gibi Peygamberi devre dışı bırakan sloganlarla halkı zehirlemeye çalışıyorlar. Peygamber Efendimiz ve hadisi- şerifler hakkında zihinlere şüphe tohumları ekiyorlar.

Halkın anlamakta zorlanacağı hadisleri kötü niyetleri ile yorumlayıp bütün hadisler hakkında şüphe uyandırmaya çalışıyorlar.

Bu hoca kılıklı hadis düşmanlarına karşı uyanık olmak lazım. O kişilere “hoca” değil, “hoca kılıklı” demek lazım. Zira “hoca” sıfatı kıymetlidir, değerlidir.

Bunların uyguladıkları metotların farkında olmalıyız.

Bunların bir kısmı açıkça Peygamber Efendimize saygısızlık eden, hadis-i şerifleri hiç kabul etmeyen, Peygamber Efendimize “Muhammed” diye hitap eden hürmetsiz, saygısız, terbiyesiz kişiler. Allah’ın ve meleklerin salavat ettiği Peygambere onlar sadece ismi ile hitap ediyorlar.

Bunların sapkın oldukları belli olduğu için onların peşine ancak dini iyi bilmeyenler düşüyor. Bu hoca kılıklılar beş vakit namazı üçe indirdiler, kadınlara adetli, abdestsiz, başörtüsüz, istediğin şekilde namaz kılabilirsiniz gibi fetvalar verdiler.

İkinci grup hoca kılıklılar ise daha tehlikeli olanlar. Bu sinsi hoca kılıklılar sanki Peygamber Efendimizi seviyorlarmış gibi davranıyorlar, bazı hadis-i şerifleri kabul ediyorlarmış gibi duruyorlar, hatta işlerine gelirse kendi fikirlerini desteklemek için hadis-i şeriflerden örnekler gösteriyorlar fakat buldukları her fırsatta hadis-i şeriflerle ilgili zihinlere güvenilmez olduğu ile ilgili fitne tohumları ekiyorlar.

Hadislerin bir kısmına polemik türü rivayetler diyerek rivayetle ilgili şüphelere sebep oluyorlar, bir kısmına Peygamberin kızgınlık anında söylediği sözler gibi uydurma sebeplerle peygamberin sıradan bir insandan farklı olmadığını ve sözlerinin önemsiz hatta insanları yanıltıcı olduğunu zihinlere aşılıyorlar.

Benim gözümde hadis-i şerifleri reddenler ile Fetö ve grubu arasında bir fark yoktur. Birinin tankla tüfekle yapmaya çalıştığını diğeri şüphe tohumları ekerek yapıyor. Biri devlete sızıyor diğeri zihinlere. Devlete sızanlar bir şekilde temizlenir de zihinlere sızanları temizlemek zordur.

Âyetlerden kafalarına göre hüküm çıkararak kendiler dışındakileri, büyük İslam alimlerini bile şirk ehli ilan ettiler. Onlara göre sünneti seniyyeye göre yaşayan müslümanlar; sahabenin, evliyanın kabrini ziyaret edenler, ölmüş sevdiğine Yasin okuyan halk da şirk ehli. Onlara göre Yunus Emre, Hz.Mevlana gibi tasavvuf büyüklerinin hepsi şirk ehli bir tek kendiler Allah yolunda.

Hadis düşmanlarına göre Kur’an-ı Kerimi okuyan herkes başka bir kaynağa ihtiyaç duymadan her âyeti anlayabilir ve hüküm çıkarabilir. Tabii ki herkesin anlayacağı çok açık âyetler var fakat müteşabih âyetler var ayrıca her âyeti yeterli ilmi olmayan herkes anlayamaz anlamak için gayret göstermesi, en azından iniş sebeplerini okuması, Peygamber efendimizin hayatındaki yansımalarını bilmesi lazım.

Peygambersiz Kur’an yeter demek “Doktor olmak için tıp fakültesine gitmeye hocalardan ders olmaya gerek yok, al bir tıp kitabı oku doktor olursun” demekten daha farklı bir şey değil. Biri bunu dese adama deli derler fakat birileri çıkıp peygambere ihtiyaç yok, Kur’an-ı oku, anladığın doğrudur diyorlar da onlara inananlar çıkabiliyor.

Kur’an-ı Kerîme, Allah Resulü’nun sözleri ve yaşantısı ile baktığımızda ancak doğru anlayabiliriz. Allah Resulü Kur’an-ı Kerimin indirildiği 23 yıl boyunca âyetler indikçe onları tefsir etmiş, açıklamıştır. En doğru anlamlar Allah Resulü”nün açıklamalarıdır.

Allah Rasulü”nün günlük hayatı da herhangi biri gibi değildi. Davranışları, sözleri hep bir hikmete binaendi. Allah’u Tealâ “Sana kitabı ve hikmeti verdik” buyuruyor. O hikmetten faydalanmak için sünnet-i seniyeye uygun davranmaya elimizden geldiği kadar dikkat etmemiz gerekiyor.

“Andolsun ki Allah’n rızasını ve âhiret gününün saadetini umanlar ve Allah’ı çokça ananlar için Allah’ın Resûlü’nde, sizin için, pek güzel bir örnek vardır.” (Ahzap suresi 21. âyet-i kerîme)

Kur’an-ı Kerimde “Allah’a ve Rasulüne itaat edin” diye başlayan pek çok âyet var. “Ben Peygambere karşı değilim sadece hadislerin güvenilir olduğuna inanmıyorum” diyen ya cahildir, hadis ilmini hiç okumamıştır ya da haindir, güvenilir olduğunu bildiği halde şüpheli olduğunu iddia eder.

Hadisler güvenilmez ise o zaman yukarıdaki Peygamberi örnek alın âyetinin hükmü kalkmış mı oluyor. Haşa Allah’u Tealâ hadislerin bozulacağını bilememiş mi de bizden Peygamberi örnek almamızı mı istiyor. Rabbimiz bizden Peygamberimizi örnek almamızı istiyorsa bu hadis-i şeriflere güvenebileceğimizin de delilidir zaten.

“O gün o (her inkârcı) zalim, ellerini ısırıp: “Keşke ben, peygamberle beraber kurtuluş yolunu tutsaydım.” diyecek.” (Furkan suresi 27. âyet-i kerîme)

Eğer Kur’an-ı Kerimden kendi kafamıza göre anlam çıkarırsak insan sayısı kadar farklı hükümler çıkabilir ve anne-evlat başka dinden gibi olurlar. Fetöcular da IŞİD de Kur’an-ı Kerimden kafalarına göre anlam çıkarıyorlar. Aynı dinden insanlar birbirine düşman oluyorlar.

Hadisleri reddettiğinde siyer ilmini de reddetmiş olursun, zira peygamberin sözlerinin yalan yanlış aktarıldığına inanıyorsan hayatı ile ilgili bilgilere de güvenemezsin. Bu durumda hakkında hiçbir şey bilmediğin bir Peygamber kalır ortada. Onunla olan bağların da kesilir.

Hadisleri reddettiğinde fıkıh ilmini de reddetmiş olursun. Zira fıkıh bilgisinin kaynağı Peygamber Efendimizdir. Mesela Kur’an-ı Kerim de namaz emri vardı fakat nasıl kılınacağı tarif edilmez, biz detayları Peygamber Efendimizin hayatında buluruz. Hadisi şeriflere güvenemeyeceksek namazı da kafamıza göre mi kılacağız.

Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de neden defalarca “Allah’a ve Resulüne itaat edin” diye emrediyor. Sadece Allah’a itaat edin demiyor? Resule niye özellikle dikkat çekiyor? Resul dinin hayata geçmiş halini gösterir bize.

Hadisleri reddettiğinde din adına elinde okuyacak bir kitabın olur; fakat yaşayacak bir dinin olmaz.

Sema Maraşlı
 

MAVRAN

Super Moderatör
Katılım
31 Aralık 2014
Mesajlar
3,108
Beğeni
8,683
Puanları
113
Yaş
56
Konum
Trabzon_Kocaeli
Kendi kendime verdiğim sözü Efendimiz s.a.v. olunca hiç hatırlamaz direk dalarım Ona da onun yoluna da bin Abdülaziz feda olsun.
Son yerden yazayım. Biz o okuduğumuz kitabı da anlamıyoruz okuyoruz işte Rabbim kabul etsin. Anlamadığın bir kitabı nasıl hayatına uygulayacak ve yaşayacaksın.
Son zamanlarda malesef ülkemizde yeni bir akım gelişmeye başladı bu akım malesef en çok gençleri elimizden alıyor, sessiz sedasız canlarımız elimizden kayıp gidiyor biz farkında olmadan.
İslamiyeti tam anlamıyla yaşantımıza uygulayamadığımız için, aile yapısının yavaş yavaş deforme olmaya başlaması bizim çocuklarımızı tam olarak takip edemeyip ve çocuklarımızın da bizimle olan kuşak farkından dolayı kurulmayan bağlandılar onları başkalarının kazanmasına fırsat veriyor.
Ne yapabiliriz.
En azından çocuklarımıza hoş görü ile yaklaşıp, zor da olsa onları dinleyelim. Haftada bir en azından bir kahvaltıda birlikte olup onlara konuşma fırsatı verelim. Onların fikirlerini alalım.
Bildiğimiz konuları bir de onlara tanışalım çocuklarımızın fikirleri konusunda bilgi sahibi olalım.
Ben gençlerden çocuklarımızdan olaya yaklaştım, eğer bozulan toplum yapımızı yeniden toparlamak istiyor isek önce gençlerimizi kurtarmalıyız.
Son olarak çocukları her zaman kolumuzun altında saklayın onlara önem verdiğinizi ve onları sevdiğinizi anlamalarını sağlayın. Toplumda karşılaşacağı olumsuz her olayı öncelikle siz ailesine anlatmasını sağlayın, bu güveni ona mutlaka verelim.
Malesef son zamanlarda çok üzücü ve tatsız olayla duyuyoruz bu NEIZIM Ne bileyim ne belaysa bundan dolayı.
DİN BİRTANE herkese göre ayrı din olamaz herkes O BİR OLAN DİNE İNANMALI ve ONUN ETRAFINDA TOPLANMALI ve REHBERİMİZ Hz MUHAMMET S.A.V EFENDİMİZİN SÜNNETİNE SAMİMİYETLE SARILMALI.
KURTULUŞ GERÇEK OLAN İSLAM'A ve PEYGAMBERE UYANLARIN OLACAKTIR
 
Üst