Hamuş Olmak | Define işaretleri ve anlamları

Hamuş Olmak

Kafkaslı

Vip Üye
Katılım
3 Nisan 2013
Mesajlar
1,095
Beğeni
3,583
Puanları
113
Usulca sokulur derviş, gülün dibine… Susmak güzeldir.

Uzanır yalnız elleri pınara… Susmak güzeldir.

Dokunur bakışları ezelî bakışlarına… Susmak güzeldir.

Kirpiklerinde süzülür gün ışığı rengârenk… Susmak güzeldir.

Gözyaşı yükselir, pırıl pırıl aydınlanır gözleri acının… Susmak güzeldir.

Öfkeyle kıvrılan dudaklarına bir bûse kondurur rüzgâr… Susmak güzeldir.

Kervânlar, arabalar, trenler, uçaklar, bir şeyler alır götürür sevgiliyi; elleri asil, başı dimdik, ama yürek alev alev, bir kibrit çöpü gibi kıvrılır… Susmak güzeldir.

Îsâ -aleyhisselâm- Allâh’ın “kelimesi” idi. Doğduğunda Meryem vâlidemize de üç gün “susmak orucu” emredilmişti. Ağır ithamlara karşı kundaktaki bebeği işaret ediyordu. Anne susuyordu, İsâ’sı konuşuyordu. Susmak güzeldir…

Peygamber Efendimiz -Sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile Hazret-i Ebûbekir -Radıyallâhu anh- birlikte iken bir adamın hakâretlerine mâruz kalırlar. Peygamber Efendimiz susar. Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh- bir susar, iki susar, üçüncüde dayanamaz cevap verir adama.. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yüzü değişmiş bir hâlde oradan uzaklaşır. Sıddîk-ı Ekber koşar peşinden, bin telaş!

“-Biz susarken bir melek o adama aynen cevap veriyordu. Ama sen konuşunca melek sustu.” Susmak güzeldir…

“Kur’ân okunurken susun ki merhamet olunasınız! ..” buyuruyor Cenâb-ı Hak. Kelime “ensitû”; susmanın en uysal, en kaliteli hâli… Susmakla merhamet arasındaki en güzel köprü Kur’ân sesi. Susmak güzeldir.

Su gibi dingin ve usulca… Su gibi lâtif ve azîz… Susmak güzeldir.

Sessizce gelip oturur derviş, eşiğe. Yüzü tâzîmle yönelir göğe… Sükût kıvrım kıvrım yükselir dergâh-ı hâcâta…

Sevda söze dökülünce perişan…
Muhabbet arz olununca yalın…
Aşk ilan edilince arsız…
Susmak güzel…

Yunus Emre başı eşikte… Üveys, Karen’de bir vahada… Hz. Ebûbekir bi’sette, Miraç dönüşünde… Hz. Îsâ, son akşam yemeğinde… Hz. Zekeriyyâ, ağacın içinde… Hz. Ömer b. Hattab diriliş seferinde… Leyla çadırda… Hz. Âişe bekleyişte…

Ve bütün “susmak güzellikleri”, şükür size..

Susmak, suskun olmak yani hamuş olmak güzeldir… Aşk ile Hamuşan..
 

Kafkaslı

Vip Üye
Katılım
3 Nisan 2013
Mesajlar
1,095
Beğeni
3,583
Puanları
113
mum dili yüzünden yanar...


Başının yücelere ermesini diliyorsan dağ gibi elini eteğini çekmelisin.

Ey bilgili kişi az konuş dilini çek yarın dilsizler için sorgu sual yoktur gerçeği bilenler ve onun inci gibi değerli olduğunu anlayanlar ağızlarını ancak inci saçmak için açarlar.

Çok konuşan az dinler öğüt ancak sessizliğin değerini bilenleri etkiler.

Soluk soluğa durmadan konuşacak olursan başkaları sözlerinin değerini bilmez .

Ölçülmemiş olan bir kumaş nasıl biçilemezse ölçülüp tartılmayan bir sözde söylenmez.

Doğru ve yanlışı düşünerek konuşanlar hazır cevapcılardan daha iyidir söz insanın kişiliğinde bir olgunluk ölçüsüdür


Sözle kendini küçültme az konuşan utanılacak durumlara düşmez


Bir arpa kadar misk bir yığın çamurdan değerlidir


Çok konuşandan sakın bilginler gibi bir konuş pir konuş


Yüz ok attın tümü boşa gitti akıllıysan bir at tuttur


İnsan işitildiğinde kendisin utandıracak bir sözü neden söyler


Kimsenin aleyhindede konuşma belki duvarın ardında bir kulak veren vardır

Gönül sırları saklayan bir kaledir dikkatli ol kalenin kapısı açık kalmasın

Mum dili yüzünden yanar arif bunu bilir bu yüzden ağzı kapalıdır
 

Kafkaslı

Vip Üye
Katılım
3 Nisan 2013
Mesajlar
1,095
Beğeni
3,583
Puanları
113
Caminin minberinden cemaate vaaz veren bir hocanın şu sözlerini sık sık naklederek, şu ilginç hadiseyi anlatırdı: İnsanları cehennem ateşiyle korkutup, bağırarak cemaatin kalplerine korku veren bir vaiz, "bilginizi nasıl kullandınız? paranızı hayır için harcadınız mı? Allah'a olan ibadetinizi yerine getirdiniz mi, oruç tuttunuz mu? diye, öldükten sonra Allah size birçok sual soracak ve eğer bu sorulara cevap veremezseniz çok işkenceler göreceksiniz". Vaizin konuşmasını dinleyen bir derviş ona şu cevabı verdi "Hoca, Hoca Allah şu sizin söylediğiniz bir yığın soruyu insana sormaz". O sadece bir soru sorar bu da; "Ben seninleydim, peki sen kiminleydin



Vakit keskin kılıç gibidir, ömrü kesiyor; O seni kesmeden evvel sen onu kes!..
...

Kalbî zikre devam et!..

Dilin kapılarını kapat!.. Kalbin zikirle konuşsun, dilin hikmetle sussun..

Huzur buluncaya kadar öyle ol, üstün zekâ sükut etmektedir.

Az ye, az konuş, az uyu..

Ameli bırakmak ne kötü bir hal..

“İleride amel edeceğim” demek ondan daha beter bir haldir.”



İbn-u Atâullah İskenderî’den naklen Ebu Muhammed Eş-Şa’ranî:

“Tüm insanlar dört kelime ile aldanmıştır:

“EĞER” Birisi, eğer zengin olsaydım ibadet ederdim, der, Diğeri, eğer fakir olsaydım ibadet ederdim, der, Öbürü, eğer genç olsaydım ibadet ederdim, der, Başkası, eğer ihtiyar olsam ibadet edeceğim, der. İşte dilin bir fenalığı budur.

“NEDEN” İlim oku! Neden okuyayım? Sus! Neden susayım? Konuş! Neden konuşayım? Nedenle beden tembel olur, nedeni bırak!

“NASIL” İbadet et! Nasıl edeceğim? Çalış! Nasıl çalışacağım?.

“KEŞKE” Keşke ben zengin olsaydım, hacca giderdim.. Keşke ölseydim, suç işlemeseydim.. Bunlar hep dil illetidir.. İstikamet yolundan insanı çeviren sebeplerdir. Bunların tedavisi iki edebledir:



1. Ahireti dünyadan daha fazla tercih etmekle, tembellik zincirlerini koparmak ve kalbî zikretmek,

2. İşi zamanında yapmak, ertelememektir..
 
Üst Alt