- Katılım
- 3 Nisan 2013
- Mesajlar
- 1,112
- Beğeni
- 3,624
- Puanları
- 113
Ehl-i sünnet âliminin sözü dinde senet olduğu için, genelde hadis-i şeriflere kaynak vermezler. İcazetli âlim demek, kendisi kaynak, delil olan âlim demektir. Kitaplarına bir tek uydurma hadis yazmazlar. Keşifle söylenmiş hiçbir hadis yoktur. (Evliya hadisleri keşifle söyler) demek iftiradır. Kaynak verilmemesi, keşifle söylendiğini göstermez. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis var diyenin ya aklı veya dini bozuktur. O büyük zatların kitaplarında şu sebeplerden dolayı uydurma hadis olmaz:
1- Uydurma bir hadisi kitabına almak, ihmal, gaflet, cehalet, dalalet veya ihanetten ileri geldiğine göre, hangi İslam âlimi, ihmalkâr, gâfil, cahil, sapık ve hain olabilir? Biz dini bunlardan öğrendik. Bu âlimleri böyle suçlamak, hangi Müslümana yakışır?
2- Ehl-i sünnet âlimlerinin böyle kötü vasıfları olsa, Allahü teâlâ onları över mi? (Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) der mi? (Verdiğimiz örnekleri ancak âlimler anlar) ve (Allah’tan ancak âlimler korkar)buyurur mu? Allah’tan korkan insan nasıl kitabına uydurma hadis alır?
3- Resulullah efendimiz, (Ehl-i sünnet âlimleri benim vârislerimdir)ve (Ümmetimin âlimleri, benî İsrail peygamberleri gibidir) der mi hiç? Böyle övülen âlimler kitaplarına nasıl uydurma hadis alabilir? Zerre kadar aklı ve ilmi olan, bu iftirayı nasıl yapabilir?
4- Resulullah efendimizin, (Hadis uyduran, Cehennemdeki yerine hazırlansın) hadis-i şerifini kitaplarına alan âlimler, uydurma hadis naklederek, hiç mi Cehennemden korkmuyorlar ve bu cinayeti nasıl işleyebiliyorlar? Böyle bir iftira nasıl yapılabiliyor?
5- Ehl-i sünnet âlimlerinin hepsi icazetlidir. İcazetli bir âlimin kitabında, uydurma hadis var denirse, icazeti veren âlime suizan olur. Bu âlimler, uydurma hadisle sahih hadisi bilmeyecek kadar cahil değillerdi. Kısacası Ehl-i sünnet âlimlerine (Uydurma hadis yazıyor) diyenlerin kendilerinin uydurma olduğu anlaşılır.
Hadis düşmanlarıSual: Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis var diyenler kimlerdir?
CEVAPUydurma bir söze hadis demek, ne kadar yanlış ve tehlikeliyse, hadis kitaplarındaki veya İslam âlimlerinin kitaplarındaki hadisleri inkâr etmek de, o kadar yanlış ve tehlikelidir. Hadislere uydurma diyenler şunlardır:
1- Hadisleri kaynak kabul etmeyen ve İslamiyet’i içeriden yıkmaya çalışan, yalnız Kur’an diyen zındıklar, hadislere uydurma derler.
2- Ecdadı kötüleyenler, “Atalarının izinden gidenler” diye Müslümanları kötüleyen ve eski âlimleri bilgisizlikle suçlayanmezhepsizler, İslâm âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis olduğunu söylerler.
3- Usûl-i hadis ilminde müctehid olan bir âlim, bir hadisin sahih olması için lüzum gördüğü şartları taşımayan bir hadis için, mevdu yani (Benim ictihadıma göre hadis değildir) diyebilir. Seyyid Abdülhakim Arvâsî hazretleri buyuruyor ki: (Usûl-i hadis ilminde müctehid olan bir âlim, bir hadisin mevdu olduğunu ispat edince, bu ilmin bütün âlimlerinin de, mevdu demesi gerekmez, çünkü mevdu diyen müctehid, bir hadisin sahih olması için lüzum gördüğü şartları taşımayan bir hadis için, “Benim mezhebimin usulünün kaidelerine göre mevdudur” der. Yoksa “Resulullah'ın sözü değildir” demek istemez. Yani, “Hadis denilen bu sözün hadis olması, bence anlaşılmadı” demektir. Bu âlime göre, hadis olmaması, hakikatte hadis olmadığını göstermez. Hadis usulü ilminin başka bir müctehidi de, hadisin doğru olması için aradığı şartları bu sözde bulunca, “Hadistir, mevdu değildir” diyebilir. Dört mezhep arasında ayrılık bulunması, sözlerinin yanlış olacağını göstermediği gibi, hadisler için de, böyledir. Böyle şeyler, ictihad işi olduğundan, bir müctehidin mevdu demesiyle, gerçekte mevdu olması gerekmez.)
İctihad ictihadla nakzedilemediği gibi, hadis de başka hadisle nakzedilemez. Bir müctehid, (İmam-ı a’zamın ictihadı yanlıştır, zayıftır) gibi bir şey söylemez. Söylese de, Hanefi mezhebindekiler için geçerli olmaz. Hadisler için de, durum aynıdır. Mesela Nesaî, Taberanî’deki bir hadise uydurma diyemediği gibi, Taberanî de, Nesaî’deki bir hadise mevdu demez. Dese de, sadece ona göre mevdu olur.
1- Uydurma bir hadisi kitabına almak, ihmal, gaflet, cehalet, dalalet veya ihanetten ileri geldiğine göre, hangi İslam âlimi, ihmalkâr, gâfil, cahil, sapık ve hain olabilir? Biz dini bunlardan öğrendik. Bu âlimleri böyle suçlamak, hangi Müslümana yakışır?
2- Ehl-i sünnet âlimlerinin böyle kötü vasıfları olsa, Allahü teâlâ onları över mi? (Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) der mi? (Verdiğimiz örnekleri ancak âlimler anlar) ve (Allah’tan ancak âlimler korkar)buyurur mu? Allah’tan korkan insan nasıl kitabına uydurma hadis alır?
3- Resulullah efendimiz, (Ehl-i sünnet âlimleri benim vârislerimdir)ve (Ümmetimin âlimleri, benî İsrail peygamberleri gibidir) der mi hiç? Böyle övülen âlimler kitaplarına nasıl uydurma hadis alabilir? Zerre kadar aklı ve ilmi olan, bu iftirayı nasıl yapabilir?
4- Resulullah efendimizin, (Hadis uyduran, Cehennemdeki yerine hazırlansın) hadis-i şerifini kitaplarına alan âlimler, uydurma hadis naklederek, hiç mi Cehennemden korkmuyorlar ve bu cinayeti nasıl işleyebiliyorlar? Böyle bir iftira nasıl yapılabiliyor?
5- Ehl-i sünnet âlimlerinin hepsi icazetlidir. İcazetli bir âlimin kitabında, uydurma hadis var denirse, icazeti veren âlime suizan olur. Bu âlimler, uydurma hadisle sahih hadisi bilmeyecek kadar cahil değillerdi. Kısacası Ehl-i sünnet âlimlerine (Uydurma hadis yazıyor) diyenlerin kendilerinin uydurma olduğu anlaşılır.
Hadis düşmanlarıSual: Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis var diyenler kimlerdir?
CEVAPUydurma bir söze hadis demek, ne kadar yanlış ve tehlikeliyse, hadis kitaplarındaki veya İslam âlimlerinin kitaplarındaki hadisleri inkâr etmek de, o kadar yanlış ve tehlikelidir. Hadislere uydurma diyenler şunlardır:
1- Hadisleri kaynak kabul etmeyen ve İslamiyet’i içeriden yıkmaya çalışan, yalnız Kur’an diyen zındıklar, hadislere uydurma derler.
2- Ecdadı kötüleyenler, “Atalarının izinden gidenler” diye Müslümanları kötüleyen ve eski âlimleri bilgisizlikle suçlayanmezhepsizler, İslâm âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis olduğunu söylerler.
3- Usûl-i hadis ilminde müctehid olan bir âlim, bir hadisin sahih olması için lüzum gördüğü şartları taşımayan bir hadis için, mevdu yani (Benim ictihadıma göre hadis değildir) diyebilir. Seyyid Abdülhakim Arvâsî hazretleri buyuruyor ki: (Usûl-i hadis ilminde müctehid olan bir âlim, bir hadisin mevdu olduğunu ispat edince, bu ilmin bütün âlimlerinin de, mevdu demesi gerekmez, çünkü mevdu diyen müctehid, bir hadisin sahih olması için lüzum gördüğü şartları taşımayan bir hadis için, “Benim mezhebimin usulünün kaidelerine göre mevdudur” der. Yoksa “Resulullah'ın sözü değildir” demek istemez. Yani, “Hadis denilen bu sözün hadis olması, bence anlaşılmadı” demektir. Bu âlime göre, hadis olmaması, hakikatte hadis olmadığını göstermez. Hadis usulü ilminin başka bir müctehidi de, hadisin doğru olması için aradığı şartları bu sözde bulunca, “Hadistir, mevdu değildir” diyebilir. Dört mezhep arasında ayrılık bulunması, sözlerinin yanlış olacağını göstermediği gibi, hadisler için de, böyledir. Böyle şeyler, ictihad işi olduğundan, bir müctehidin mevdu demesiyle, gerçekte mevdu olması gerekmez.)
İctihad ictihadla nakzedilemediği gibi, hadis de başka hadisle nakzedilemez. Bir müctehid, (İmam-ı a’zamın ictihadı yanlıştır, zayıftır) gibi bir şey söylemez. Söylese de, Hanefi mezhebindekiler için geçerli olmaz. Hadisler için de, durum aynıdır. Mesela Nesaî, Taberanî’deki bir hadise uydurma diyemediği gibi, Taberanî de, Nesaî’deki bir hadise mevdu demez. Dese de, sadece ona göre mevdu olur.