Cevap: hayat yalan ölüm gerçek
Kıymetli kardeşim geçmiş olsun diyelim... hani bazen deriz ya feleğin sillesini yedik, her fani insan gibi bizlerde zaman zaman feleğin sillesini yeriz. Mevlam hakkınızda hayırlara vesile kılsın inşAllah, bizler çok elim bir durumla karşılaştığımızda, çoğunlukla bunun belki bizim için çok hayırlı kazanımların elde edilmesine vesile, veya kendimize gelmemiz için bir uyarı niteliğini taşıyabileceğini, mevlanın bizleri her hal ve şartta imtihan ettiğini gözardı ederiz.. sizin başınıza gelen bu sıkıntılı durum her ne ise, mevlam metanetinizi arttırsın, başınızdaki bela veya musibeti affu def eylesin...
Aynı ortamda bulunan iki ayrı kişiyi, örneğin iki kapı komşusunu düşünelim. Her ikisinin başına da aynı kötü olay gelmiş olsun. Her ikisinin de evine hırsız girmiş ve evindeki değerli eşyaları çalmış olsun. Ev sahiplerinden biri Allah'a imanlı bir kişi, diğeri ise dünya hırslarına kapılmış ve ahireti unutmuş bir insan olsun
İman etmeyen kişi hayatı boyunca çalışmış ve kazandığı parayla kendisine birtakım değerli eşyalar satın almıştır. Eşyalarına herşeyden çok değer verir; çünkü bütün hayatını, şevkini ve beklentilerini bunlar üzerine kurmuştur. Şimdi ise bir anda bunların tümünü yitirmiştir.
Hayatının boşa geçtiğini, emeklerinin yok olduğunu düşünür. Sürekli karamsar ve şikayetçi bir ruh haline bürünür, herkese dert yanar. Hatta kimisi günlerce ağlar, hasta olur. Bazıları da sürekli asabi hareketler sergiler, etrafındakilere kırıcı davranır. Kimi zaman da aniden içine kapanır, çaresizliğine ve üzüntüsüne etrafındakileri de ortak etmeye çalışır. Yitirdiği birkaç eşya yüzünden -kendi deyimiyle-"bütün hayatı altüst olmuştur".
Diğer dairedeki iman eden kişi ise bütün bu saydıklarımızın hiçbirini yaşamaz. Yan evden gelen bağırtı ve ağlama seslerinin aksine inanan kişinin evinde son derece sakin, huzurlu bir hava hakimdir. En ufak bir üzüntüye ve karamsarlığa kapılmaz; her zamanki tevekküllü, dengeli ve neşeli yapısını korumaya devam eder.
Çünkü malı kendisine verenin Allah olduğunu bildiği gibi, alanın da Allah olduğunu biliyordur. Olayda mutlaka kendisi için bir hayır olduğunu düşünerek huzurlu olur. Dünyevi hırslara kapılarak asla gelecek kaygısına düşmez. Allah'ın kendisine daha güzelini, daha hayırlısını hem dünyada hem de ahirette vermesini umar.
Bu ve buna benzer olaylar bir Müslümanı asla ümitsizliğe kaptırmaz. Aksine, iman edenlerin bu gibi olaylarda Allah'a karşı teslimiyetleri daha da artar, her durumda Allah'a şükretmenin huzur ve mutluluğunu yaşarlar. Allah'ın kendilerini denediğinin bilinciyle Allah'tan daha hayırlısını umarlar.
İman eden bir kimse, herşeyini dahi yitirmiş olsa, yine de en ufak bir ümitsizliğe kapılmadan, sabırla, şevkle herşeye en baştan başlayabilir. Sahip olduğu bu şevk, imanından, Allah'a karşı duyduğu sevgi ve güvenden, Kuran ahlakını benimsemiş olmasından ve dünya hayatının geçiciliğini kesin olarak kavramış olmasından kaynaklanır. Gelecekten yana hep ümitvar olan tavrı, olayların hep güzel yönlerini gören tutumu hayatı boyunca karşılaştığı bütün olaylarda kendini gösterir.
İman edenler ne kadar büyük zorluklarla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar çok güzel bir olgunluk, itidal, metanet ve dirayet sergilerler. Vakar, asalet ve saygınlıklarından hiçbir şekilde taviz vermezler. İnkarcılarda görülen tavır ve ahlak bozukluklarından hiçbirini göstermez, bu ahlaklarıyla da tüm insanlar için çok güzel bir örnek oluştururlar.