İLMİN SUSKUN KALDIĞI, AKLIMIZIN YETMEDİĞİ DURUMLAR | Define işaretleri ve anlamları

İLMİN SUSKUN KALDIĞI, AKLIMIZIN YETMEDİĞİ DURUMLAR

bornovalı

USTA
Super Moderatör
Katılım
20 Ekim 2014
Mesajlar
409
Beğeni
1,662
Puanları
93
İLMİN SUSKUN KALDIĞI, AKLIMIZIN YETMEDİĞİ
DURUMLAR

Bir grup insan; Aklın önderliğinde, İlmin ışığında İnsanoğlunun üstesinden gelemeyeceği şey yoktur. Derler.
Diğer bir grup ise; İlmin ışığında, Aklın feraseti ile İnsanoğlunun üstesinden gelemeyeceği şey yoktur. Derler.

Bir grup; önce akıl sonra ilim der.
Diğeri ise; önce ilim sonra akıl der.

Her iki grubun da argümanları çok sağlamdır. Hatta doğrudur. Bu öyle bir doğruluk ki; “En doğrusu benim doğrum” dalaşı hiç bitmez. Böyle bir dalaşın dışında kalanlar ise; “Bana doğru lazım değil. Bana gerçekler lazım” derler.

Bunların dışında kalan başka bir grup ise; Aklın yetmediği, İlmin suskun kaldığı durumda ne olacak? Derler.

Konumumuzun daha iyi anlaşılabilmesi için bir, iki örnek verelim;
Akıl veya ilim; maddenin en küçük parçasını parçalayarak içinden çıkan enerjiyi atom santrallerinde elektrik enerjisi haline dönüştürmüştür. Bir grup insan bunu insanlığın hizmetine sunmuş, diğer bir grup insanda bu enerjiyi atom bombasına dönüştürerek insanlığın felaketi olmuştur.
Sizleri bilmem ama ben şahsen; 2+2=4 ederi öğrendim diye fizik veya matematik dehası olmadığımdan yani yeterli ilmim olmadığı için doğru veya yanlış diyemem.

O zaman gerçek mi? Diye bakarım. Evet gerçek. Çünkü dünyanın dört bir yanında faaliyet de olan atom(nükleer) santralleri var. Hatta ülkemizde bile kuruluyor. Ben yetişmedim ama atom bombasının yaptığı yıkımı görsel-yazılı basında okudum, izledim. Yani gerçek.

Derseniz ki aklın yatıyor mu? Hayır? Nasıl oluyor da elimin tutmadığı, gözümün görmediği bir şeyden bu kadar güç çıkıyor?
Birileri şöyle diyebilir; gerçekler ortada iken insanın (amiyane tabir ile) kakavan olması lazım inanmaması için.

Kakavan konumuna düşmemek için inandım derim. Ama neye inandım? Elimin tuttuğu, gözümün gördüğüne inandım. Siz bana “o gücün oraya nasıl sığdığını, kimin sığdırdığını” ispat et. Diyebilir miyim? Diyebilirim herhalde.

Asıl konumuz olan diğer örneğe geçelim;
Çok, çok az kişinin bildiği, pek azımızın haberdar olduğu, büyük bir çoğunluğun ise bihaber olduğu (halk dili ile) “çubuk ve çubukçular” konusunu yukarıda ki bilgiler ışığında irdeleyelim.;
Öncelikle çubuk ve çubukçular kavramını çok sade bir dil ile ifade edelim. Bazı insanlar ellerine aldığı “ağaç veya başka bir maddeden yapılmış (Y) veya (L) şeklinde cisimlerin hareketlerine bakarak, gizlenmiş olan veya yeraltında şu kadar derinde su, ya da …… bir maden var diyerek tahmin de bulunması” olarak açıklayabiliriz.

Böyle bir eylemin doğruluk payı nedir? Diye sorarsak;
Yukarıdaki açıklamaları baz alırsak, doğruluk payı yoktur. Çünkü bunu açıklayabileceğimiz hiçbir ilmi veriye sahip değiliz. Ancak tali derecede bilgilere sahibiz ki, bu da bizi eksiden (-) ancak sıfıra (O) kadar getirebiliyor. Misal;

Yanlış: Bu meziyeti sadece (O RH) kan grubu olan insanlar gösterebiliyor. (-)
Doğrusu: Bu meziyete sahip kişilerin kan grupları birbirinden farklıdır. (O)
Yanlış: En iyisi dut ağacıdır veya en iyisi bakır çubuktur. (-)
Doğrusu: “bu meziyet kişiye has” bir özellik olduğu için, kişi deneme-yanılma metottu ile kendisine en uygun çubuğu bulmalıdır. (O)

Bu ve bunun gibi örnekleri sıralayabiliriz. Ancak bunlar elimizdeki çubukların nasıl ve niçin hareket ettiğini açıklamaz. Sadece bol bol sıfır biriktirebiliriz. Sıfır aslında çok önemli bir rakam olmasına rağmen önünde diğer rakamlar olmadığı müddetçe bir önem arz etmez. (000.000.000=Hiç - 10=çok önemli bir değerdir.) Bizler asli önem arz eden; Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir? Sorusuna cevap veremediğimiz için doğruluğunu savunamıyoruz maalesef.

Olaya bir de gerçek mi? Yönü ile bakalım.;
Evet gerçek. Kişi, burada su var veya demir var diyorsa ve söylediğini ispat ediyor ise gerçektir.
Diyelim ki yüz kişiden doksan dokuzu tahmininde yanıldı. Su var dedi, çamur çıktı. Gümüş var dedi, demir çıktı. Bu durum; meziyeti görmezden gelmek için öne sürülemez. Kişi elindeki çubukların hareketini tecrübesizliğinden ötürü yanlış yorumladığına dalalet eder. Elindeki çubuklar istem dışı hareket etmiş ancak yorumlarında hata etmiştir.
Gerçek olduğunu savunmak açısından bir kişi yeterlidir. Elindeki çubuklar istem dışı hareket etmiş, su var dediği yerden su çıkmış, demir var dediği yerde de demir bulunmuş.

Peki. Bu durum aklımıza yatıyor mu?
Aklımızın yatması lazım.
Çünkü elimiz ile tuttuğumuza, gözümüz ile gördüğümüze ancak gerçekliği ispatlanamamış şeylere inanıyor isek, İlmi dayanaktan yoksun bu duruma yani gerçeğe inanmamız lazım.

Daha düzgün bir ifade ile; Elimizle tuttuğumuz, gözümüzle gördüğümüz şeylere inandığımız gibi, Gözümüz ile görmediğimiz, elimiz ile tutmadığımız şeylere de inanmamız gerekir.

Bu inanma veya inanç meselesi insanlık var olduğundan beri tartışılmaktadır. İlmi veya gerçeği inkâr, günümüze kadar gelmiş ve hala da sürmektedir. Bu gruptaki insanlara bir şeyler anlatmak veya ikna etmek beyhudedir.

İnandım diyen diğer insanların da, birbirlerinden çok farklı şeylere inandıkları görülmektedir. Şöyle ki;
Gerçeği kabul etmesine rağmen, bir türlü iç dünyasını ikna edememiş illa ki gözle görünen, elle tutulan bir şeye dayandırmak istemiştir. Mesela;
Kendi elleri ile yaptığı bir heykele ”…..” adını vererek insanüstü olayları ona dayandırmıştır. Zamanla bu kadar insanüstü olayların tek bir tanrı tarafından olamayacağı kanısı ile diğer tanrıları icat etmişlerdir. Günümüzde de değişen bir şey yoktur. ….. gitmiş yerine ……, ………. gelmiştir. Yine günümüzde ilim deprem olayını en ince noktasına kadar açıklar iken, 1,5-2 milyar insan, dünyanın bir öküzün boynuzları arasında olduğunu ve öküzün başını oynattığı zaman deprem olduğuna inanmaktadır. Bu öyle bir inanıştır ki, yolun ortasına yatıp trafiği tıkayan bir öküze kalkması için herhangi bir hareket yapamazsın. Hele hele bir sopa ile vurmaya kalktın mı, - sen bizim tanrımıza nasıl vurursun derler de, canına kast edebilirler.

İnsanoğlu eğer bir şeye inanıyorsa bu onun en büyük dayanağıdır. Amma velakin en büyük zaafı da o dur. Eğer yeterli ilmi yok ise her daim kandırılmaya müsaittir. Yine bir örnekle açıklayalım;
Çubuk kullanmakta mahir birisine denk geldik. Ustamız eline aldığı süslü püslü çubukla; şurada şu var. Burada bu var dedi ve söylediklerinin hepsi gerçek çıktı. İnanırız değil mi? Bu işin sırrını öğrenmeye çalıştığımız da ustamız;
  • Aslında bu meziyet herkes de vardır. Ama kullandığın çubuklar önemlidir. Mesela benim kullandığım çubuklar çok çok özel bir madenden yapılmıştır. Diğer çubuklar bir işe yaramaz.
  • Kullandığın çubuklar hangi madenden yapılmıştır veya nereden temin edebilirim?
  • Hangi maden olduğunu söyleyemem. Ancak istersen benim elimde fazladan 2-3 çubuk var satabilirim.
  • Fiyatı nedir?
  • Güzel hatırına on bin TL.
  • Çok para da iş görür inşallah.
  • İş görür mü ne demek abi cim. Kendi gözlerinle gördün! Daha ne istiyorsun?
Bu konuma (kandırılma) düşmememiz için konu hakkında yeteri kadar ilim öğrenmeliyiz. Dikkat edin! Doğru demedim. Yeteri kadar ilim dedim. Bilmiyor isen araştıracaksın. Öğreneceksin. Bilgi sahibi olacaksın.

İlim demek; Bilgi demektir.

İki türlü İlim vardır.
Akli ilim – Nakli ilim.


Eğer kendimizi sadece akli ilimlerle donatırsak, yukarıda örneğini verdiğimiz çubukçu gibi insanları yanıltan, dolandıran, sadece kendi menfaatini düşünen kişiye dönüşebiliriz mazaallah.

Biri hariç diğer nakli ilimler; iyiliği, güzelliği, hakkı, hukuku gözetmeyi söyler. Bu tür davranışların bu dünyada karşılığı olmasa bile öbür dünyada bir karşılığı olduğunu bize bildirir. Ancak, birinin önemsiz gördüğünü öbürü göklere çıkartabilir. Birinin inandığına öbürü gülüp geçebilir. (deprem ve öküz misali) Velhasıl şöyle diyebilir miyiz?

İlimin üstünde= akıl
Akılın üstünde ise= inanma, inanç veya iman gelir.


Bunu bir tık yukarı taşıyalım;
İlimin üstünde= Akıl
Akılın üstünde= İnanma, inanç veya iman
İnanma, inanç veya imanın üstünde= Doğru inanç veya iman gelir.

Diyebilir miyiz? Evet dersek, bunu bir tık daha yukarı taşımak gerekir.

Doğru inanç veya imanın üstünde ise= X gelir.

Toparlayalım;
Hangi konu olursa olsun, fikir beyan etmeden önce yeteri kadar bilgi sahibi olmalıyız. Yoksa “ilim öğrenmeden, fikir sahibi olmuş” lar dan oluruz. İlim öğrenmek yani bilmediğimizi öğrenmek bizi küçük düşürmez. Aksine canımızı, malımızı, imanımızı korumuş oluruz.

"Beşikten mezara kadar ilmi talep edin" emrine uyalım.

Sakın ha sakın ilim her şeyden önde gelir düşüncesine de kapılmayalım.

Bu konuda büyüklerimizin söylemiş olduğu sözler ile kelamımızı tamamlayalım;
“Gezdim Halep ile Şam' ı, eyledim ilmi talep,. Meğer ilim gerideymiş, illâ edep, illâ edep.”

“Bir insanda olmayınca hayâ ile edep. Neylesin ona medrese ile mektep. Okusa da, alim de olsa; yine merkep, yine merkep...!”



BORNOVALI

Önemli Not:
Bu yazı; akli ilimlerde yetkin olan bir üstadımızın (ilmi açıdan) “elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir? ve dikkat edilmesi gerekenler” sorusuna cevaben kaleme alınmış olup, her kesimden insanların anlayabilmesi için oldukça sade bir dil kullanılmıştır. Hiç bir zümre veya inanca ön yargıyla değil, gerçeklerden yola çıkılarak örnekleme yapılmıştır.
 

Necat.

Emektar
Forum Düzeni
Admin
Katılım
26 Mart 2018
Mesajlar
3,562
Beğeni
11,396
Puanları
113
Yaş
61
Konum
Ankara
Bu yazı üstüne epey bir süre kimse çubuğu hangi malzemeden yapayım diye sormaz kanımca :) Konu bu kadar detaylı ve bu kadar güzel anlatılabilirdi. Ellerine sağlık Üstadım. Bu arada yazmanızdan sağlığınızın da epeyce düzeldiği düşündüm. Rabbim sıhhatli bir ömür nasip etsin size.
 

Kader25

Bildiğim kadar. Herşeyi bilmek imkansız.
Admin
Katılım
13 Nisan 2016
Mesajlar
4,316
Beğeni
15,397
Puanları
113
Yaş
54
Konum
Dünya küçük bir köy
Bu yazı üstüne epey bir süre kimse çubuğu hangi malzemeden yapayım diye sormaz kanımca :) Konu bu kadar detaylı ve bu kadar güzel anlatılabilirdi. Ellerine sağlık Üstadım. Bu arada yazmanızdan sağlığınızın da epeyce düzeldiği düşündüm. Rabbim sıhhatli bir ömür nasip etsin size.
Sormaz olurlar mı abi, sorarlar sorarlar :cool:

5-6 yıl beraber olduğumuz Hacı Abim, 6 bin lira emekli maaşı aldığı dönemde 3 bin lira verip hünerli çubuklar alıyor.
Bani tanıdığı için aylarca bana da söylemiyor. 5-10 yerde tespit yapıyor. 3-5 inde işlem yapılıyor, sonuç hüsran olunca;
nasıl kandırdıysa beni de kandırdı diye meseleyi bana aktardı. Hemen ilişiğini kestim. O günden beri yanımda değil.
Ben ona çubuk tutmasını bile öğretmekte başarılı olamamıştım. Adamda kabiliyet yoktu. Rulmanlı olunca, yürürken
çubuk kafayı sağa sola salladıkça kendince "olur demiş" herhalde.

Kandıran şarlatanlar tamamen suçlu da,
parayla çubuk alanlarda masum sayılmaz abi.
Kendince haklı sebepler bulmak çok kolaydır.

Elinize emeğinize sağlık @bornovalı üstadım.
 
Üst Alt