" Kıssadan Hisse." | Sayfa 2 | Define işaretleri ve anlamları
  • Hoş Geldin Ya Şehr-î Ramazan

" Kıssadan Hisse."

MAVRAN

Super Moderatör
Katılım
31 Aralık 2014
Mesajlar
3,108
Beğeni
8,683
Puanları
113
Yaş
56
Konum
Trabzon_Kocaeli
38 kişinin içinden kala kala iki kişi kaldık.
Sene yanılmıyorsam 1992 olmali Karadeniz Teknik Üniversitesinde bulunan hopa yüksek okul bünyesine mobilya bölümü mezunu teknisyen kategorisinde eleman alınacakdı.
Uzun yıllar arkadaşlık yaptığım bir arkadaş beni aradı ve buraya eleman alacaklar gel müracaat edelim dedi ve gidip müracaat ettik.
İşin aksisi bir kişi alacaklar.
Sınavı kazananların listesi asıldı 38 kişi kazanmış.
Mülakata girene sonuç hemen söyleniyordu. Arkadaşım son sırada ben onun önündeyim.
Sırayla giriyor çıkıyor arkadaşlar giren sevinçli çıkan üzgün. Sira bize yaklaştı önümde olan girince ben bilerek lavaboya gittim.
Ben olmayınca arkadaşımı aldılar.
Çıkınca yüzü gülüyordu ancak içeride olanlar benimle de konuşmak istiyor ve sonucu ona öyle söyleyeceklerini dediler.
Ve arkadaş bana içeri girmem için işaret etti ancak ben kapıda bekleyen görevliye içeri girmeyeceğim dedim ve oradan ayrıldım.
Arkadaşım peşimden geldi girmem için ısrar etti ancak geri dönmedim.
Arkadaşım işe başladı.
Bana neden girmedin diye soranlar oldu bilmiyorum ancak o işi o bulmuştu ve bir kişi alınacak olmasına rağmen beni çağırması büyük erdemliktir. Bence o işi o hak etmişti bende öyle yaptım ve onun işe girmesini sağladım.
Aradan geçen yıllara rağmen arkadaşlığımız güçlendi ve büyüdü.
Yaptığım o olaydan kısa süre sonra bende Kocaeli de çok güzel bir iş buldum ve iyi kazandım.
Tanıyanlar heb sorar senin dorbilin nereden di de bu işe böyle girdin diye. Bende ALLAHTAN dedim.
İnancım o ki ben yaptığıma karşılık RABBİM de bana o işi sundu.
Yaptığımdan hiç bir zaman pişman olmadım. İyiki öyle yapmışım.
Gençler tavsiyem sizde öyle yapın hem bir ömür huzurlu oluyor hemde sonunda mutlu yaşıyorsunuz.
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,758
Beğeni
22,052
Puanları
113
Konum
Erzincan
Salihlerden bir mübarek zât varmış.
Bir Cuma günü,
Evde un kalmayınca merkebine yüklemiş buğdayı,
Değirmene doğru koyulmuş yola...
Değirmene vardığında, çuvalı indirirken merkep kaçıyor.
Merkebi aramaya çıksa, Cuma namazı kaçacak.
Kendi kendine;
“Sen nereye gidersen git, ben Rabbimin emrinden çıkmam,
Doğru Cuma namazına gidiyorum..” diyor...
Vakit giriyor ve huşû içinde ibadetini yapıyor...
Cumadan sonra bakıyor, merkep hâlâ yok...
Tarlaya gitse merkep lazımdır. Un için zaten yine merkep lazım.
“Ben şimdilik eve gidip biraz dinleneyim, sonra çaresine bakarız” diye düşünüyor...
Eve yaklaşınca, ahırdan merkep sesi geliyor.
“Hanım, bu merkebin burada işi ne?” diyor. O da,
“Efendi, bugün ödüm patladı, az kalsın ölüyordum” diyor:
“Bir aslan merkebi önüne katmış, bir o tarafa, bir bu tarafa, derken ahıra kadar getirdi. Ben de korkudan odanın bir köşesine saklandım. Pencereden baktım, aslan geldiği gibi gitti.”
Adam;
“Hanım, bu bizim merkep değil mi?” diye soruyor. Hanım da,
“Evet bizim merkep” diye cevap veriyor.
Adam şaşırıp kalıyor... Hanımı bu arada,
“Bey, senin karnın açtır. Taze un geldi, ekmek yaptım” deyince adam hayretle,
“Hanım, un nereden geldi?” diyor.
“Sorma bey! Komşumuz değirmene gitmiş, kendi unu yerine bizim unu getirmiş, yanlışlığı anlayınca da unu bize bıraktı. Yani unumuz geldi...
Sana bir haberim daha var bey! Bizim komşu bahçesini sulamış ancak kanalı açık unutmuş, bizim bahçe de sulanmış!”
Mübarek zat, hanımından bunları duyunca ellerini açmış ve şöyle dua etmiş:
“Allah’ım!
Ben senin bir emrini yerine getirdim, sen benim üç ihtiyacımı gördün.
Sana ne kadar şükretsem azdır Ya Rabbi...

Mânâya bakmayı bilmemişse Göz ;
Güzel de bir , çirkin de bir . . .
Vermeye kudretsiz kalmışsa El ;
Zengin de bir , fakir de bir . . .
Ezandan huzursuz olmuşsa Kulak ;
Duyan da bir , sağır da bir . . .
Âllah Aşkını tatmamışsa Gönül ;
Sevgi de bir , nefret de bir . . .
Kul'luğun önüne geçmişse Kibir ;
Şeytan da biir , Melek de bir . . .
Ve ;
Gaflet uykusuna dalmışsa Ruh . . . !
Yaşam da bir , ölüm de bir ! . . .
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,758
Beğeni
22,052
Puanları
113
Konum
Erzincan
İsa aleyhisselam bir ağacın altında ibadet eden birini gördü. Dikkatlice baktığında adamın ayakları felçli olduğunu anladı. İki gözü de görmüyordu. Vücudunda ise baras hastalığı olduğu anlaşılıyordu. Ama adam bütün bunlara rağmen, mutluluktan uçacakmış gibi dua ediyordu:
– “Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikram eden Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun!..”
İsa aleyhisselam kötürüm adama yaklaştı:
- Ayağın yürümüyor, gözün görmüyor. Bedenin de sıhhatli görünmüyor? Peki hangi nimettir, nice zenginlere verilmediği halde sana verilen?
Kapalı gözleriyle sesin geldiği yana yönelen kötürüm adam dedi ki:
- Allahü teâlâ bana öyle bir kalp vermiş ki, o kalple O’nu tanıyorum. Öyle de bir dil vermiş ki, o dille de O’na şükrediyorum. Halbuki, dünyanın serveti elinde olan nice zenginler var ki, kalbinde O’nu tanıma sevinci, dilinde de O’na şükretme mutluluğu yoktur. Ama Rabbim bana bu sevgiyi ihsan eylemiş.
İsa aleyhisselam;
– “Ver şu elini öyle ise!” diyerek elinden tutar, gözlerinden öper. Peygamberin dudaklarının değdiği gözler anında açılır. Karşısındakinin İsa aleyhisselam olduğunu görünce heyecanlanan adam:
- Sen şu ölüleri dirilten, hastalara şifalar bahşeden mucizelerin sahibi Peygambersin, der. Sonra da ayakları üzerine kalkabildiğini anlayınca söylediği ilk sözü şu olur:
- Yâ Nebiyyallah! Sendeki bu mucizeler de O’ndan değil mi? Öyle ise izin ver de geç kalmayayım, O’na şükredeyim, diyerek hemen yere iner, başını secdeye koyar ve der ki:
– “Rabbim! Seni tanıyan bir kalple, şükreden bir dil nimetinin şükrünü yapmaktan acizken, şimdi gören bir çift gözle, yürüyen iki de ayak lütfettin. Artık bilemiyorum nasıl şükretmem gerekiyor bu eşsiz nimetler karşısında?”
Adam bunları söyledikten kısa bir zaman sonra ruhunu teslim eder.
Hadiseye şahit olanlar İsa aleyhisselama derler ki:
- Yâ Nebiyallah! Onu secdeye indiren nimetlere biz tâ baştan beri sahibiz. Ama hiçbirimiz onun duyduğu gibi bir mutluluk duymadık.
İsa aleyhisselam da onlara şöyle buyurur:
- Öyle ise, tefekkür edin, siz de düşünün! Düşünen, sahip olduğu nimetin farkına varır. Düşünmeyen ise kendisini mahrumiyette sanır!
*İnsanoğlu nimet içerisinde iken nimetin kıymetini idrak edemez. Balık suda iken suyun kıymetini bilmediği gibi. Ne zaman ki su’dan bir mahrumiyet olur işte o zaman çırpınmaya başlar ama iş işten geçmiştir...Artık yolun sonu görülmüştür.*
Ya Rab! Zatının, sıfâtının, esmâının, efâlinin hudutsuzluğunca verdiğin nimetlere şükürler Olsun .
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,758
Beğeni
22,052
Puanları
113
Konum
Erzincan
FAKİR BAYKURT'UN UNUTAMADIĞI
ANA NASİHATİ

Kahveden gelen güzel kokulara dayanamayan Fakir Baykurt annesine “Çay isterim, ille de çay!” diye tutturur. Annesi evladının bu isteğini geri çeviremez.
Oğlunun elinden tutup kahvehanenin yolunu tutar... Kahveci Topal Hüseyin’i yanına çağırıp “Bir bardak çay getir benim oğlana” der.
Çay geldikten sonra o anki heyecan ile çayın nasıl içileceğini bilemeyen Fakir Baykurt sıcak çaydan büyük bir yudum aldıktan sonra ağzı yanınca bardağı birden yere fırlatır.
Çay bardağı toprağa düştüğü için kırılmasa da Fakir Baykurt annesinin ona kızacağını düşünür. Fakat öyle olmaz. Annesi Topal Hüseyin’i çağırıp bir çay daha getirmesini ister.
Baykurt. ikinci çayı bu kez üfleyerek içer. Yıllarca annesine o gün niye kendisine kızmadığını sorsa da annesi bu soruyu hep cevapsız bırakır…
Fakir Baykurt’un annesi bu sorunun cevabını yıllar sonra oğlunun öğretmenlik yaptığı köy okulunda verir. Annesi Elif Baykurt’un dersine girdiği o günü ise şu sözlerle anlatır Fakir Baykurt:
Sınıfta estim, gürledim!. Ders bitince dışarıda anneme sordum: Anacığım beğendin mi öğretmenliğimi?”
Annem ise “Eh, işte fena değil” der. “Müfettişler geliyor; iyi veriyor, pekiyi veriyor. Sen de fena değil diyorsun, nasıl olur böyle?” diye sorar.
Fakir Baykurt’un annesi ise herkese ders olması gereken şu sözleri söyler: “Yıllarca sordun, durdun. Şimdi söylüyorum, aç kulağını dinle!
Ben sana çay döktüğün gün kızsaydım, içindeki aslan küserdi.
Dövseydim, o aslan ölürdü! Böyle öğretmen falan olamazdın.
İşte, sen de benim yaptığımı yap, sakin ol.
Dayak atıp bu çocukların içlerindeki aslanı sakın öldürme..

Adı FAKİR ama ANA dan zengin...!
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
FAKİR BAYKURT'UN UNUTAMADIĞI
ANA NASİHATİ

Kahveden gelen güzel kokulara dayanamayan Fakir Baykurt annesine “Çay isterim, ille de çay!” diye tutturur. Annesi evladının bu isteğini geri çeviremez.
Oğlunun elinden tutup kahvehanenin yolunu tutar... Kahveci Topal Hüseyin’i yanına çağırıp “Bir bardak çay getir benim oğlana” der.
Çay geldikten sonra o anki heyecan ile çayın nasıl içileceğini bilemeyen Fakir Baykurt sıcak çaydan büyük bir yudum aldıktan sonra ağzı yanınca bardağı birden yere fırlatır.
Çay bardağı toprağa düştüğü için kırılmasa da Fakir Baykurt annesinin ona kızacağını düşünür. Fakat öyle olmaz. Annesi Topal Hüseyin’i çağırıp bir çay daha getirmesini ister.
Baykurt. ikinci çayı bu kez üfleyerek içer. Yıllarca annesine o gün niye kendisine kızmadığını sorsa da annesi bu soruyu hep cevapsız bırakır…
Fakir Baykurt’un annesi bu sorunun cevabını yıllar sonra oğlunun öğretmenlik yaptığı köy okulunda verir. Annesi Elif Baykurt’un dersine girdiği o günü ise şu sözlerle anlatır Fakir Baykurt:
Sınıfta estim, gürledim!. Ders bitince dışarıda anneme sordum: Anacığım beğendin mi öğretmenliğimi?”
Annem ise “Eh, işte fena değil” der. “Müfettişler geliyor; iyi veriyor, pekiyi veriyor. Sen de fena değil diyorsun, nasıl olur böyle?” diye sorar.
Fakir Baykurt’un annesi ise herkese ders olması gereken şu sözleri söyler: “Yıllarca sordun, durdun. Şimdi söylüyorum, aç kulağını dinle!
Ben sana çay döktüğün gün kızsaydım, içindeki aslan küserdi.
Dövseydim, o aslan ölürdü! Böyle öğretmen falan olamazdın.
İşte, sen de benim yaptığımı yap, sakin ol.
Dayak atıp bu çocukların içlerindeki aslanı sakın öldürme..

Adı FAKİR ama ANA dan zengin...!
Bizde abiden zenginiz
Çok şükür

Canım abim
Rabbim ailen ile birlikte nice sağlıklı mutlu
Ömürler versin sana
Seni başımızdan eksik etmesin
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,758
Beğeni
22,052
Puanları
113
Konum
Erzincan
Bizde abiden zenginiz
Çok şükür

Canım abim
Rabbim ailen ile birlikte nice sağlıklı mutlu
Ömürler versin sana
Seni başımızdan eksik etmesin
Allah cc. Razı olsun dostum...
Mevlam sizler gibi güzel dostlarımızada sağlıklı huzurlu uzun ömürler ihsan eylesin inşallah...
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,758
Beğeni
22,052
Puanları
113
Konum
Erzincan
YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR ...!!!

Musa EROĞLU'nun "Yolun sonu görünüyor " türküsünü dinliyordum.Bu türkünün sözleri öyle anlı şanlı şairlere ait değil.Ordu'nun Fatsa İlçesi'nden Dursun Ali AKINET adlı bir şoföre ait. Bu şoför aynı zamanda "Halil İbrahim" adlı türkünün de söz yazarı.
Dursun Ali'nin 85 yaşındaki annesi hastalanır bir gün. Alır annesini Ankara'daki Hacettepe Hastanesi'ne götürür. Hastaneye yatırılır annesi.Tahliller istenir. Bir süre sonra Dursun Ali tahlil sonuçlarını almak için odadan çıkacakken annesi seslenir:
"Nereye Dursun Ali?
"Tahlil sonuçlarını almaya gidiyorum der Dursun Ali. Annesi oğlunu yanına çağırır, elini tutar ve der ki:
"Gerek yok oğlum, yolun sonu görünüyor. "Dursun Ali çok kötü olur. Olur mu anneciğim?Çok iyisin maşaALLAH der ve odadan çıkar. Sonuçları alır ve odaya döner. Ne yazık ki annesi son nefesini vermiştir.
Dursun Ali annesinin cenazesini alır ve koyulur yola. Fatsa yolunda, cenaze arabasında bu sözleri yazar:
Bana ne yazdan, bahardan
Bana ne borandan, kardan
Aşağıdan, yukarıdan
Yolun sonu görünüyor.
Işte herşey kocaman bir HİÇ...
Ne yaparsak yapalım, hepimiz için yolun sonu görünüyor.
Birgün hepimiz:
Geçtim dünya üzerinden
Ömür, bir nefes derinden
Bak feleğin çemberinden
Yolun sonu görünüyor.
DİYECEĞİZ...
Gencim, güzelim, makam sahibiyim, zenginim.... demeye fırsat kalmadan :
Azrail'in gelir kendi
Ne ağa der ne efendi
Sayılı günler tükendi
Yolun sonu görünüyor.
GÖRECEĞİZ...
Dünyadaki herşey bize ölümü hatırlatırken biz dünyaya kazık çakmaya çalışıyoruz ya şunu hiç aklımıza getirmiyoruz:
Bu dünyanın direği yok
Merhameti, yüreği yok
Kılavuzun gereği yok
Yolun sonu görünüyor.
ALLAHIM AHİRİMİZİ VE AKİBETİMİZİ HAYIR EYLE
EVET
BİLİYORUZ
YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR ...!!!
 
Üst