Mağfiret
Magfiret, günahların sevaba çevrilmesi demektir ve dünya hayatında kişi mürşidine tabi oluken gerçekleşir.
Allah, Zümer 53 ve Ankebut 23 de kişi ne kadar günahkar olursa olsun, Allah'ın rahmetinden ümit kesmemesi gerektiğini , böyle yapanların Allah'a ulaşmayı dileyenler olduğunu açıklıyor. Allah'a ulaşmayı dilemeyenler ise, Allah'ın rahmetinden ümit kesmiş oluyorlar ve onların günahları sevaba çevrilmiyor ve onları elim bir azap bekliyor.
Enfal 29 ile birlikte Rum 31 e bakıldığında, Rabbimiz Allah'a ulaşmayı dileyenlerin takva sahibi olduklarını ve onlara hakkı batıldan ayırdetmeleri için furkan verildiğini ,onların günahlarının örtüldüğünü ve daha sonra da günahların sevaba çevrildiğini ifade buyuruyor.
Günahkar kullar, nasıl sahabe Peygamber Efendimizin önünde tövbe etmişlerse, onlarda niyetleri Allah'a ulaşmak olmak kaydıyle, Allah'ın ezelde onlar için tayin ettiği mürşidlerinin önünde tövbe etmek durumundadırlar,Sonra mürşidleride tövbe edenler için tövbe edecek, böylece kişinin örtülen günahları sevaba çevrilecektir yani mağfiret gerçekleşecektir.
Furkan 70-71 de mürşidin önünde tövbe edenlerin günahlarının sevaba çevrildiği ifade buyrulmaktadır.Bu işlem takdir edileceği üzere dünya hayatındayken gerçekleşir. O kişilerin tövbeleri kabul edilmiş olur ve böylece mağfirete kavuşurlar.
39/ZUMER-53: Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâh(rahmetillâhi), innallâhe yagfiruz zunûbe cemîâ(cemîan), innehu huvel gafûrur rahîm(rahîmu).
De ki: "Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki Allah, günahların hepsini mağfiret eder (sevaba çevirir). O, muhakkak ki O; Gafûr'dur (mağfiret eden), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderen)."
29/ANKEBÛT-23: Vellezîne keferû bi âyâtillâhi ve likâihî ulâike yeisû min rahmetî ve ulâike lehum azâbun elîm(elîmun).
Allah'ın âyetlerini ve O'na (Allah'a) mülâki olmayı (ruhlarını hayatta iken Allah'a ulaştırmayı) inkâr edenler; işte onlar, rahmetimden ümidi kestiler. Ve işte onlar ki; onlar için elîm azap vardır.
8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ey âmenû olanlar! Allah'a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.
4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi), ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfere lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).
Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah'ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah'tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah'ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl'ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.
25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir).
25/FURKÂN-71: Ve men tâbe ve amile sâlihan fe innehu yetûbu ilallâhi metâbâ(metâben).
Ve kim (mürşidi önünde) tövbe eder ve salih amel (nefs tezkiyesi) işlerse, o taktirde muhakkak ki o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah'a ulaşır (hayattayken ruhu Allah'a ulaşır).
Sonuç olarak, mağfirete kavuşanlar cennette olacaklar ve ebedi orada kalacaklardır. Mağfirete kavuşamayanları ise elim bir azap beklemektedir.
Magfiret, günahların sevaba çevrilmesi demektir ve dünya hayatında kişi mürşidine tabi oluken gerçekleşir.
Allah, Zümer 53 ve Ankebut 23 de kişi ne kadar günahkar olursa olsun, Allah'ın rahmetinden ümit kesmemesi gerektiğini , böyle yapanların Allah'a ulaşmayı dileyenler olduğunu açıklıyor. Allah'a ulaşmayı dilemeyenler ise, Allah'ın rahmetinden ümit kesmiş oluyorlar ve onların günahları sevaba çevrilmiyor ve onları elim bir azap bekliyor.
Enfal 29 ile birlikte Rum 31 e bakıldığında, Rabbimiz Allah'a ulaşmayı dileyenlerin takva sahibi olduklarını ve onlara hakkı batıldan ayırdetmeleri için furkan verildiğini ,onların günahlarının örtüldüğünü ve daha sonra da günahların sevaba çevrildiğini ifade buyuruyor.
Günahkar kullar, nasıl sahabe Peygamber Efendimizin önünde tövbe etmişlerse, onlarda niyetleri Allah'a ulaşmak olmak kaydıyle, Allah'ın ezelde onlar için tayin ettiği mürşidlerinin önünde tövbe etmek durumundadırlar,Sonra mürşidleride tövbe edenler için tövbe edecek, böylece kişinin örtülen günahları sevaba çevrilecektir yani mağfiret gerçekleşecektir.
Furkan 70-71 de mürşidin önünde tövbe edenlerin günahlarının sevaba çevrildiği ifade buyrulmaktadır.Bu işlem takdir edileceği üzere dünya hayatındayken gerçekleşir. O kişilerin tövbeleri kabul edilmiş olur ve böylece mağfirete kavuşurlar.
39/ZUMER-53: Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâh(rahmetillâhi), innallâhe yagfiruz zunûbe cemîâ(cemîan), innehu huvel gafûrur rahîm(rahîmu).
De ki: "Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki Allah, günahların hepsini mağfiret eder (sevaba çevirir). O, muhakkak ki O; Gafûr'dur (mağfiret eden), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderen)."
29/ANKEBÛT-23: Vellezîne keferû bi âyâtillâhi ve likâihî ulâike yeisû min rahmetî ve ulâike lehum azâbun elîm(elîmun).
Allah'ın âyetlerini ve O'na (Allah'a) mülâki olmayı (ruhlarını hayatta iken Allah'a ulaştırmayı) inkâr edenler; işte onlar, rahmetimden ümidi kestiler. Ve işte onlar ki; onlar için elîm azap vardır.
8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ey âmenû olanlar! Allah'a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.
4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi), ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfere lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).
Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah'ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah'tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah'ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl'ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.
25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir).
25/FURKÂN-71: Ve men tâbe ve amile sâlihan fe innehu yetûbu ilallâhi metâbâ(metâben).
Ve kim (mürşidi önünde) tövbe eder ve salih amel (nefs tezkiyesi) işlerse, o taktirde muhakkak ki o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah'a ulaşır (hayattayken ruhu Allah'a ulaşır).
Sonuç olarak, mağfirete kavuşanlar cennette olacaklar ve ebedi orada kalacaklardır. Mağfirete kavuşamayanları ise elim bir azap beklemektedir.