Mesnevide geçen hikayeler. | Define işaretleri ve anlamları

Mesnevide geçen hikayeler.

its78

Vip Üye
Katılım
30 Ağustos 2014
Mesajlar
605
Beğeni
1,971
Puanları
93
Konum
KOCAELİ
Papağanın Hikâyesi

Bir tacirin bir papağanı vardı. Kafeslere mahkum edilmiş güzel bir kuştu. Bir
gün tüccar Hindistan'a gitmek için yol hazırlığına başladı. Kölelerinin,
cariyelerinin her birine ayrı ayrı:
"Sana Hindistan'dan ne getireyim ne istersin?" diye sordu.
Her biri ayrı bir şey istedi. Tüccar papağanına da sordu: "Ey güzel kuşum sana
ne getireyim Sen Hindistan'dan ne istersin?" dedi. Papağan:
"Oradaki papağanları görünce hâlimi anlat ve de ki falan papağan benim
mahpusumdur, ben onu kafeste besliyorum. Size selam söyledi. Ben gurbet ellerde
kafeslerde sizin hasretinizle can vereyim, siz serbestçe ağaçlıklarda kayalıklarda dolaşın bu reva mıdır. Hiç değilse bir seher vakti ben garibi de
hatırlayın ki bende birazcık mutlu olayım, dedi." de. Başka da bir şey istemem."
dedi.
Tüccar kervanını düzdü yola koyuldu. Günler geceler boyu yol gitti nihayet
Hindistan'a vardı. Giderken birkaç papağan gördü kayalıklara konmuş,
bekliyorlardı, atını durdurup seslendi:
"Ben falan memlekette filan kişiyim ticaret yapmak için buralara geldim. Benim
bir papağanım var size selâm söyledi ve böyle böyle dememi istedi." dedi.
Tüccar sözlerini bitirir bitirmez o papağanlardan birisi titredi, nefesi kesildi
düşüp öldü.
Tüccar bu haberi verdiğinden dolayı bin pişman oldu.
"Ne yaptım, bu zavallı kuşun ölümüne sebep oldum. Galiba bu benim kuşumun bir
yakını, candan seveni olsa gerek." diye düşündü.
Aradan bir hayli zaman geçti tüccar alışverişini bitirip memleketine döndü.
Herkesin istediğini bir bir verdi.
Kuş kafesinde bu olanları seyrediyordu. Sonunda dayanamayıp tüccara sordu:
"Benim istediğim nerede. Hemcinslerimi, papağan zürbelerini gördün mü, ne
söyledin ne gördünse bana anlat beni de mutlu et." dedi.
Tüccar:
"Sevgili kuşum kusura bakma fakat söylemesem daha iyi olacak sanıyorum, çünkü
hâlâ o saçma sapan haberi götürerek yaptığım akılsızlığa ve cahilliğe
yanmaktayım, onun için anlatmasam daha iyi." dedi.
Papağan ısrar etti; bunun üzerine tüccar istemeye istemeye olanları anlattı:
"Tarif ettiğin yere varıp dostların olan papağanları görünce senin
söylediklerini ve selâmını söyledim içlerinden biri buna dayanamadı üzüldü
titredi ve hareketsiz kaldı, öldü patladı dayanamadı öldü gitti." dedi. Bunu
görünce çok pişman oldum fakat nafile bir kere söylemiş bulundum." dedi.
Tüccarın sözlerini duyan papağan kafesin içinde titredi hareketsiz kaldı ve
biraz sonra düşüp öldü.
Tüccar bunu görünce aklı başından gitti ağlayıp sızlamaya başladı, külahını yere
vurdu.
"Ey güzel sesli kuşum sana ne oldu neden bu hâle geldin, ben ne yaptım başıma ne
işler açtım." diye dövündü. Ağladı ağıtlar söyledi. Sonunda ölü papağanı
kafesten çıkarıp pencerenin kenarına getirdi, getirir getirmez papağan hemen
canlanıp uçtu bir ağacın en yüksek dalına kondu.
Tüccar buna şaşıp kaldı.
"Ey güzel kuş bu ne iştir bu ne haldir, bana anlat, bu hileyi nasıl öğrendin de
beni kandırdın." dedi.
Papağan konduğu yerden seslendi:
"Sevgili efendim o Hindistan'da gördüğün papağan benim selâmımı alınca düşüp
ölmüş gibi yaparak bana bu haberi gönderdi. "Eğer kurtulmak istiyorsan öl!"
dedi. Ben de gördüğün gibi onun dediğini yaparak hapisten kurtuldum. Kısaca
öldüm kurtuldum kafeslerde tutulmaktan." dedi.
dertsin.
 

gıral

Vip Üye
Katılım
3 Şubat 2014
Mesajlar
2,637
Beğeni
4,516
Puanları
113
Güzel paylaşım olmuş usta
Bazen ölü taklidi yapmakmı gerek dertlerden kurtulmak için? Çok düşündürücü
 

its78

Vip Üye
Katılım
30 Ağustos 2014
Mesajlar
605
Beğeni
1,971
Puanları
93
Konum
KOCAELİ
Aslan Payı
Bir gün bir aslan, bir kurt ve bir tilki birlikte avlanmak üzere sözleşerek
dağlarda dolaşmaya başladılar. Birbirlerine yardım edecek böylece bol bol av
hayvanı yakalayacaklardı.
Gerçi bu iş aslanın ağırına gidiyor, onlarla avlanmaktan utanıyordu lâkin
sabrediyordu.
Üçü birden dolaşarak uzun süre avlandılar, derken bir yaban öküzü, bir dağ
keçisi bir de semiz tavşan avladılar. Dolaşarak bir su başına geldiler, uzun
süre dolaşmış yorulmuşlardı. Oturdular. Aslan:
"Ey kurt bu avladığımız hayvanları adaletli bir şekilde paylaştır, adaleti
yeniden ihya et." dedi.
Kurt kalktı kendinden son derece emin adımlarla yürüdü: Yaban öküzünü aldı
aslanın önüne bıraktı:
"Efendimiz, dedi. Siz bizim efendimizsiniz ayrıca yaban öküzü de büyük ve iri
siz de; onun için yaban öküzü sizin hakkınız.
Keçi orta boyda ve orta irilikte onun için o da bana düşer onu da ben alıyorum.
En küçüğümüz tilki olduğuna göre tavşan da onun hakkıdır." dedi.
Bu paylaştırma karşısında aslan kızarak kükredi.
"Ey kurt ben iyice anlamadım bir daha söyle bakayım, ne dedin? Ey kendini bilmez
eşek yaklaş bakalım." dedi. ve bir pençe vurarak kurdu parçaladı. Tilkiye döndü.
"Ey tilki bu avları sen adaletli bir şekilde paylaştır." dedi.
Tilki önce aslanın önünde secde etti; sonra:
"Bu semiz öküz siz efendimizin kuşluk yemeği bunu kuşluk vakti yersiniz.
Keçi, siz büyük kralımızın öğle yemeği için güzel bir yahni olur, onu da öğle
vakti yersiniz.
Tavşana gelince; o da size akşam yemeği olur onu akşam afiyetle yersiniz." dedi.
Aslan sevinerek haykırdı:
"Ey tilki çok adil davrandın çok güzel bir şekilde pay etme işini hallettin.
Söyle bakalım böylesine güzel payetmeyi kimden öğrendin?" dedi.
Tilki fark ettirmeden her ihtimale karşı birkaç adım uzaklaştı sonra kurnaz
kurnaz gülerek cevap verdi.
"Kurdun başına gelenlerden." dedi.
 
Üst