Nereden Bu Ahenk | Define işaretleri ve anlamları

Nereden Bu Ahenk

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,877
Beğeni
22,538
Puanları
113
Konum
Erzincan
Nereden Bu Ahenk
/
Canlılar âlemine ibret gözüyle baktığımız zaman; her şeyin bir ölçüye, bir mizana uygun olarak yaratıldığını görürüz. Hiçbir yaratığın mânâsız, gayesiz yaratıldığına rastlanılmaz. Baştan başa bütün varlıklar arasında belirli bir denge göze çarpar. Adetâ hepsi, biz insanlara, kendilerini böyle hârika bir şekilde yaratan Yüce Yaratıcıyı tanıttırabilmek için gayret gösteriyor ve bu hususda birbirleriyle yarışıyor gibidirler.

Bu yazımızda sizleri dünya turuna çıkaracak, "Borneo" adasındaki hârikulade hâdiseleri temâşa ettirip, canlılar âlemindeki biyolojik dengeyi ve bu dengenin nasıl işlediğini, sonra insanların, var olan bu dengeyi nasıl bozduklarını, dolayısıyla da meydana gelen zararları göstereceğiz.

İnsanların arzu ve emelleri sınırsızdır. Eğer nefis, belirli sınırlar içerisinde dizginlenmezse bu emel ve arzular artar gider. İhtiyaçlar sınırsız, onu tatmin edecek olan vasıtalar İse sınırlıdır. İşte insanoğlunun bu sınırsız hırs ve arzuları bir kere de, (1880) yılında fildişinde yoğunlaşmış, sırf o sene Afrika’da; dünya pazarlarının fildişi ihtiyacını karşılayabilmek için (70 bin) adet fil katledilmiştir. Fransız gümrüğünün (1953) yılı kayıtlarında, 750 bin vahşi hayvan postunun, Güney Afrika’dan ithal edildiği belirtilir. Bundan elli yıl sonra doğacak olan Afrikalı çocuklar fili, kitaplarındaki resimlerde ve belki de sadece bazı hayvanat bahçelerinde tanıma fırsatı bulabileceklerdir. Kuzey Amerika’da da durum bundan pek farklı değildir. Kıtanın keşfinden geçen yüzyılın sonlarına kadar 70 milyon Bizon'un öldürüldüğünü araştırmacılar kaydederler.

"Borneo" adası Hint Okyanusu üzerinde bulunur. Burada yaşayan insanlar bir çeşit virüsün sebep olduğu "Tropikal" hastalığa yakalanırlar. Araştırma neticesinde bu hastalığı sivrisineklerin yaydığı ortaya çıkınca (DDT) ile mücadeleye kalkışıldı Fakat (DDT) ile sivri sineğin haricinde binlerce böcek de öldü. Ölü böcekleri "Gecko" adı verilen ve bölgede yaygın bir vaziyette bulunan kertenkeleler de yiyince vücutlarında zehir birikimi olmaya başladı. Bu sefer de zehirlenmiş kertenkeleleri yeme sırası kedilerdeydi. Kertenkeleden zehirlenerek ölen kediler de ortadan kalkınca, eskiden sayıları az olan farelerde büyük artış görülmeye başladı. Kedilerin yokluğundan sayıları epeyce artan, fareler, köylere, şehirlere, mahsullere yayılarak büyük zararlar yaptılar. Bu sefer farelerle mücadele için yeniden kedi yetiştirilmesine geçildi. Şimdi, sivrisineklerle yapılan yanlış mücadele metoduyla bozulmuş olan biyolojik dengenin düzeltilmesine çalışılıyor. Fakat milyonlarca zarara katlanıldıktan sonra.. "Öyleyse sivrisineklerle nasıl baş edeceğiz?" gibi bir soru akla geliyor. İlim adamları bu soruya, Kırlangıç ve Sağanlar üzerinde yaptıkları araştırmalarla çözüm getirmeye çalışıyorlar.

Sağanlar (Apus türleri), uçmada ve avlanmada mütehassıs ve üstün kabiliyeti olan kuşlardır. Bunlar havada, saatte (60 - 80 Km) hız yapar; günde ortalama (1000 Km) mesafe katederler. Ağırlığı 100 gr olmasına rağmen günde (25 - 30 gr) böcekle beslenirler. Bunu yirmidört saatte (4000) sivrisinek ve (1000) sinek olarak ifade etmek de mümkündür. 120 kuştan meydana gelen bir sürü, 180 günlük bir periyot içerisinde kendileri ve (1800) adet yavrularını besleyebilmek için, en az (7600 kg ) böcek tüketip beslenmektedirler. Bu kadar sinek ve sivrisinekle mücadele için ne kadar liralık kimyevî ilaç kullanılacağını düşünelim. Üstelik bozulacak olan biyolojik dengenin meydana getireceği zarar da küçümsenemeyecek kadardır. Kırlangıç ile Sağanlar bu işi bize bedava, hiçbir ücret talep etmeden yapmakta, hem de bu arada kendi rızıklarını temin etmektedirler. Oysa, yanlış ve bilgisiz şekilde ilaç kullanımı, bitkiler ve hayvanlar arasındaki dengeyi bozmuş, faydalı canlıların neslinin tükenmesine, bunun yerine zararlıların bağışıklık kazanarak çoğalmasına sebep olmuştur.

Polonya'da ise balıkçılar, daha değişik bir hadise ile karşılaşırlar. Memelilerin Mustalidae (gelincikgiller) familyasına dahil nazik bir hayvan olan Su samuru ile, balıkları yediği gerekçesiyle, mücadele ederek bunun neslini tüketirler. Sonra durum hiç de umdukları gibi çıkmaz. Onlar balıkların gitgide çoğalacağını umarken, balık nesli her geçen gün azalır. Çünkü su samurları balıkların sağlam olanlarını değil; hastalık ve haşere sebebiyle zayıflamış ve üzerinde parazit ile hastalık mikrobu taşıyan balıkları yemekteydiler. Su samurları öldürülünce, hastalıklı ve parazitli balık mevcudu ve hastalığın yayılma nisbeti de arttı. Neticede balıkçıların beklediğinin aksi zuhur etti.

Başka bir tesbit ise, Akdeniz bölgesinde yapıldı. Burada, ağaç bitleri (Aphidina) karıncalar ve arıların ormandaki ortak yaşayışı gözlenecektir. Akdeniz bölgesine seyahata çıkanlar, belki de anlatacağımız biyolojik dengeyi görmüşlerdir. Bilhassa Muğla - Fethiye sahilleri ile, Antalya ilinin "Kaş" ilçesi iç kısımlarında, adı geçen durum daha bâriz gözükür. O mıntıkada yine Akdeniz şeridini takip eder. İtalya ve Yunanistan'ın sahil kesimlerinde de, her zaman için raslamak mümkündür. Bu yerlerde belirli bir şerit halinde ve hayvanlarla bitkilerin birlik içinde yaşamasına uygun hayat şartlarını gösteren sahalarda, çam ağaçlarında bir çeşit yaprak biti yaşar. Türkiyemiz sahillerinde bu ağaç bitleri (Cinaropsis picea) mahalli tabirle "Basra Haşeresi" her sene Ağustos - Kasım ayları arasında faaliyete geçerler. Çam ağacı gövdelerinin (özsuyunu) emerek hayatlarını devam ettirirler. Bu ağaç bitlerinin dışkıları ile "Formica rufa" grubu karıncalar, aç kaldıkları zaman beslenirler. Hem karıncalar ağaç bitlerini düşmanlarına karşı da korurlar. Zaten bu cins ağaç bitlerinin bitkilere, çam ağaçlarına zararları dokunmaz. Bunlar, zararsız türdendirler. Ağaç bitleri çam gövdelerinden bol miktarda özsu emerler; vücutlarında işe yaramayan kısmı da dışkı olarak dışarı atılır. Bu dışkı karıncalar tarafından çok sevilir. Ayrıca bu dışkı o kadar çoktur ki, karıncalardan artanı da arılara yeter. Bal arıları ağaç bitlerinin bu dışkılarını alıp kursaklarında kimyevî muameleye tâbi tuttuktan sonra, bal olarak kovan peteklerine kusarlar. Bu cins bal yurdumuzda umumiyetle çam balı, basra balı diye adlandırılır. Üretimi bol ve masrafı az olduğundan hem gelir kaynağı ve hem de iyi bir gıdadır. İşte ormanda ağaç bitleri, karınca ve arı üçlüsünün biyolojik dengesi..! Ağaç bitinin midesini tanzim eden Zat, zehirli bir böceğin eliyle bize en nefis bir bal yedirmektedir.

Raffaell Congede adındaki ilim adamının sığırcıklar hakkındaki son sözü şöyledir: "Sığırcıklar tabiatın hayatî bir intizam ve âhenk içinde seyretmesini sağlayan, temel biyolojik dengenin korunmasında rol oynayan, kıymetli yaratıklardır." Raffaell Congede; Sturnus vulgaris türü sığırcıklar üzerinde yaptığı araştırmalarda, sığırcıkların en fazla sevdiği yiyeceğin zeytin olduğunu tesbit etti. Zeytin kurak Akdeniz bölgesinin iyi bir mahsulüdür. Sofralık kullanıldığı gibi yağıda çok makbuldür. Fakat zeytinlere "Dacus Olea" denilen zeytin sineği haşeresi musallat olur. Yakın bir tarihte zeytin sineği haşeresi, İtalya'da büyük zarara yol açmıştı. Zeytin sineği ile bugün kimyevî ilaçlar kullanılarak mücadele yapılır. Bilhassa organik fosforlu ilaçlar kullanımı yaygındır. Fakat sığırcıkların mücadele şekli ise daha başkadır. Sığırcıklar günde ortalama 7 adet zeytin tanesi yerler. Yedikleri zeytinlerin hepsi de zeytin sineği haşeresi bulunan zeytinlerden olduğu tesbit edilmiştir. Sığırcıkların, yemiş olduğu bu zeytinlerin, çekirdeklerini sindirmeleri mümkün olmadığından, dışkıları ile dışarı atarlar. Dışarı atılan çekirdekler gübre ile beraber atıldığından susuz toprakta dahi çimlenme gücü yüksektir. Böylece sığırcıklar hem haşereli zeytinleri yemek suretiyle mücadele etmede, hem de çekirdeğin çimlenmesinde büyük rol oynarlar. Bunun için Raffaell Congede, sığırcıklar için yukarıdaki sözleri söylemekten kendisini alamamıştır.

Demek; kâinattaki her şeyde bir intizam, bir denge var. Yaratılan her canlının belirli bir yaratılış gayesi ile belirli bir vazifesi var. Keşke bunu bilip de, eşyaya yanlıs mudahelede bulunmasaydık?
 
Üst Alt