SAHİ! ÇUBUKÇULAR GERÇEKTEN MEDYUM OLABİLİRLER Mİ? | Define işaretleri ve anlamları

SAHİ! ÇUBUKÇULAR GERÇEKTEN MEDYUM OLABİLİRLER Mİ?

bornovalı

USTA
Super Moderatör
Katılım
20 Ekim 2014
Mesajlar
409
Beğeni
1,660
Puanları
93
SAHİ! ÇUBUKÇULAR GERÇEKTEN MEDYUM
OLABİLİRLER Mİ?



RASTGELE – BİLİNÇLİ ve FİZİK ÖTESİ ALEMDEN YARDIM ALARAK ARAMA-BULMA
ÇALIŞMALARI HAKKINDA BİR SÖYLEŞİ


Bir arkadaş grubu ile otururken, birisi gelip diyor ki;
  • Müsait isen bir şey sormak istiyorum abi.
  • Buyur koçum. Tabi ki sorabilirsin.
  • Bizim hanım geçenlerde evin içinde alyansını kaybetmiş. Bütün evi alt üst ettik, bulamadık. Biliyorsun ki böyle şeyler kadınlar için çok önemli. O kadar aramamıza rağmen bulamayınca bizim ki hacıya-hocaya bile gitmiş. Sonuç hüsran. Yenisini alayım diyorum. İstemiyor, illa ki o olacakmış. Çok üzülüyor. Evde huzurumuz kalmadı. Bize yardım eder misin?
  • İyi de koçum nasıl bir yardım istiyorsun?
  • Abi duydum ki sen, çubuk mu nedir bir şeyler kullanıp, yeraltındaki akan suyu buluyormuşsun. Hatta bir şeylerin altına gizledikleri şeyleri de hem bulup hem de ne olduğunu söylüyormuşsun. Hani diyorum bizim eve de gelsen, çubuk mudur nedir onları kullanarak bir baksan. Aslında ben böyle şeylere pek inanmam da ama ne yapayım, son çare sana geldim.
Vay bee. Ben neymişim de haberim yokmuş!!!! (son çare sana geldim.)
Koltuklarım kabardı. Ayaklarım yere değmiyor. Açılın. Açılın. Alameti farikalı geliyor.(bakınız 1)
Toplum içinde havamız o biçim. Var olan ünümüze ün kattık da acaba gerçekten bunları hak ediyor muyuz?

Yazımıza başlamadan önce kendimizi tanıtalım bakalım;
Bizler kısaca; elimizdeki çubuklar ile arazi de gezinirken, elimizdeki çubuğun hareketine bakarak buradan su geçiyor diyorsak ve bunu ispat edebiliyorsak veya toprağın çok az altına gizlenmiş üç farklı madeni mesela; altın, gümüş, demir gibi madenleri üstüne geldiğimizde doğru tahmin edebiliyor isek çubukcuyuz demektir.

Ne tür çubuk kullandığımız (mesela bakır, demir, pirinç gibi) veya ne tür bir uygulama yaptığımızı (çıplak elle veya elimize bir maden almak gibi) dikkate almadan rastgele gezinirken veya tam üstüne geldiğimizde tahmin edip, ispat edebiliyor isek çubukcuyuz demektir.

Dar bir kalıp da ancak bu kadar anlatılabilir. Rastgele ve tesadüfen. Bunların dışında “şu çubuk, bu yöntem” ikincil derecede önem taşır. Rastgele ve tesadüfen. Bunu aklınızın bir köşesinde tutun.

Asıl konumuz olan, acaba bizler medyum muyuz? Bu soruya cevap vermeden önce bu tür uygulamaların günümüz de ilmi veya bilimsel bir yönü var mı? Bir bakalım: (Bu konuları önceki yazılarımda sıkça işlediğim için ve okuyucuyu sıkmamak babında kısaca değinmek yeterli olur)

Her ilimin kendine has kuralları vardır. Bu kuralların dışında kalan bir şeyi kabul etmez.
İlmin ışığında yapılan bilimsel çalışmalar, yetkin kurullarca incelenir ve kabul görürse ilimi değer kazanır ve ilim genişler. (misal; dünyanın kendi etrafında dönmesi ilim, ne kadar hızla döndüğü üzerine yapılan çalışmalar bilimsel, kabul görmesi ilmin genişlemesidir)

Peki. Bizim bu meziyetimizin ilmi bir yönü var mı? Yok. Neden mi? Çünkü kuralları yok.

Peki. Bilimsel bir yönü var mı? Yok. Neden mi? Çünkü ilmin ışığında olması lazım.

Ama ortada bir gerçeklik var değil mi? Rastgele ve tesadüfen de olsa buluyoruz ve doğruluğunu ispat edebiliyoruz.

Bu gerçeklikten yola çıkarak bilimsel kabul görmesini sağlayabilir miyiz?;

Bilimsel kabul; Durugörü ve benzeri durumlar para normal bir gücün sonucu olarak ortaya çıkmazlar ve sözde bilim ürünü olarak değerlendirilen parapsikoloji içerisinde değerlendirilirler.(alıntıdır)

Sözde bilim ve onu kabul etmeyen ilim adamlarının bakış açısı;

Sözde bilim
; bilimin gerektirdiği standartları taşımadığı ve bilimsel araştırmalarla desteklenmediği hâlde bilim kılıfı altında bize sunulan bilgi ve pratiklerdir.

Sözde bilim; toplumda bilime duyulan saygı ve güvenin kimi kişi ve gruplarca, çoğunlukla maddi çıkar sağlamak amacıyla, kötüye kullanılmasıdır.(kaynak 1)

Mesafeli duran ilim adamlarınca sözde bilim;

Bilimsel görünmekle birlikte, bilimin gerektirdiği standartları taşımayan bilgi, metodoloji, inanç ve pratikler bütününe verilen addır.(kaynak 1

Bilim ve Sözde-Bilim Ayrımı İçin Bir Ölçek Uyarlama Çalışması” yapan ilim adamlarınca;

Bilgi çağını yaşadığımız günümüzde, bilimin artan önemiyle birlikte bilimsellik iddiası taşıyan pek çok bilgi ile karşılaşmaktayız. Bu bilgileri, bilimsel bilgilerden ayırt edebilmenin yolu ise bilimin ne olduğunu bilmek ile mümkün olacaktır. Bilimsel gibi görünen fakat bilime ait süreçleri, yöntemleri tam olarak karşılamayan sözde-bilim hayatımızın her alanında karşımıza çıkmakta ve bizleri yanıltabilmektedir. Bilim ve sözde-bilimi ayırt edebilmek ve karşılaşılan iddiaları değerlendirebilmek için bilimsel yönteme ait bilgi düzeyinin ve sözde-bilimsel inanışların tespit edilmesi önem arz etmektedir. Bu amaçla Oothoudt (2008) tarafından geliştirilen bilim, sözde-bilim ayrımı ölçeğinin Türkçe’ye uyarlaması yapılmıştır. …. …..

Sözde bilimsel bilgiler, yanlışlanamadığı veya doğrulanamadığı için değil, bir problem çözme girişimi oluşturmadığı için bilimsel olarak kabul edilmemelidir.(kaynak 2)

Bu meziyetimiz modern ilim adamlarınca “sözde bilim” olarak kabul görmektedir. Sözde bilim ise “parapsikoloji” içerisinde değerlendirilmektedir.

Parapsikoloji Nedir?
İnsanın sıra dışı yeteneklerini ve ruhsal açıdan özelliklerini araştıran alana parapsikoloji denmektedir. Yani diğer bir deyişle görme, duyma, tatma ve dokunma gibi duyguların dışında doğaüstü olayları inceleyen alandır.(alıntıdır)

Parapsikolojiyi bir bilim olarak kabul eden ve bunun üzerinde akademik çalışma yapanların görüşüne göre;

Bir Bilim Olarak Parapsikoloji Nedir?

Günümüzde parapsikoloji bilimselliği konusunda birçok tartışma yapılmasına rağmen, parapsikolojik olayların gerçekliği konusunda son 30 yılda bilimin yöntemi ile elde edilen birçok deneysel veri vardır. Ancak bilimsel verilere karşın parapsikolojik olayların anlaşılması ve yorumlanması ülkemizde (ve dünyada) maalesef medyadan veya popüler kitaplardan elde edilen haberlerle yapılmakta, bu konuda yetkinliği olan, olayları anlama ve değerlendirme yetisinde sahip kişiler ne akademik/üniversite ortamlarında ne de özel eğitim kurumlarında yetiştirilmemektedir. Bu amaçla ülkemizde konuyu akademik anlamda ele alan resmi bir kurumun ortaya çıkması dikkat çekici olacaktır ve ülkemizde eğitim alanında önemli bir açığı kapatacaktır. ….. ……

Bilgi ve Ondan Kaynaklanan İnanç Nedir?
Bir şeylere inanırken neden yanılırız ve bilgi kaynaklarımızın ne olduğu ele alınacaktır. Bilgi nedir, kaç çeşit bilgi kaynağı vardır, yanlış kabuller neden ortaya çıkar, gündelik bilincimizin özelliği, İnançlarımız hangi yönlerimizle baskı altına alınır, eksik bilgi ile yanlış inanç örnekleri nelerdir, hataya bağışık inanç ve haklılandırılmış inanç nedir, hangi inançlardan şüphe etmeliyiz. …. (kaynak 3)

Konu hakkında akademik çalışma yapanlar, konuyu aynı bizim gibi bir bütün olarak ele almışlar. Ancak bu bütünü öğrenmek istiyorsanız “kurslarımıza yazılmanız gerektiğini” dile getirmişlerdir. Bu duruma yorum yapamayacağım. Karar okuyucunun olsun.(Bilgi ve inanç’ın farklı bir versiyonunu bir önceki yazımızda işlemiştik.)

Konuya mümkün olduğu kadar tarafsız gözle bakmaya çalıştık. Gördük ki modern ilim bizleri kabullenmiyor. (Haklılık payları da yok değil hani) Gerçekten bizler fizikötesi bir yetiye mi sahibiz? Gerçekten bizler medyum muyuz?

Medyumluk ne demektir?
bir de onu irdeleyelim;
Medyumluğun birçok tarifi bulunmaktadır. Bunların içerisinden bizi ilgilendiren tanımlara bakarsak;

Medyum; İlk olarak medyumlar gizli ilimler ile uğraşan (Havas İlmi, Ledun İlmi) Yıldızname, Astronomi konusunda uzman. Bioenerjinin her detayını bilen ve bunu kullanarak tedavi uygulaya bilen vefk ve büyü sanatından anlayan, ruhani yönü kuvvetli kalp gözü açık kimselere verilen genel isimdir.(alıntıdır)

Medyumluk; doğuştan gelen bir yetenektir. Medyumların doğuştan gelen duru görü yetenekleri vardır. Bunlara halk arasında ele alınmış ya da gözünde perde olmayan insanlarda denir.(alıntıdır)

Bizi ilgilendiren kısım yani duru görü ise;
Durugörü; beş duyunun dışında eşyaları ve fikirleri canlı ve cansız nesneleri algılama ve görmedir. Esas itibariyle duyularla ilgisi olmayan ruhsal bir yetenektir. Medyumluk türleri içerisinde en çok tezahür edenlerden biridir.(alıntıdır)

Durugörü; bilimsel olarak kanıtlanmış duyumlar yoluyla edinilmesi imkânsız olduğu düşünülen bilgileri edinme yeteneğidir ve bu nedenle duyular dışı algı veya "altıncı his" olarak sınıflandırılır.(alıntıdır)

Bu tanımlar bize uyuyor değil mi? Sanki bizleri anlatıyor. Dersek yanılmış olabilir miyiz acaba? Bir bakalım öyle mi?;

Yukarıda aklınızın bir köşesinde bulunsun demiştik. Rastgele ve tesadüfen.

Elimize bir çubuk aldık rastgele geziyoruz. Gezinirken; illa ki suyu bulacağım gibi belli bir şeye odaklanmadan dolaşıyoruz. Tesadüfen bir yere denk geldik ve elimizdeki çubuklar istem dışı hareket etti. Tecrübemize istinaden bunun su olduğunu anladık. Veya belli bir alan içerisinde gizlenmiş cisimleri tesadüfen bulduk ve elimizdeki çubukların aldığı şekli tecrübelerimizle yorumladık. Yorumlarımız doğru çıktı.

Bu durum bizi medyum yapar mı?

Yukarıdaki tanımlara bakarsak evet. Medyum demeyelim de Altıncı Hissi kuvvetli insan olduğumuzu gösterir.


Bu meziyetimizin bizi diğer insanlardan farklı kıldığı kesindir. Her yazımızda şunu vurgularız; “Bu meziyet kişiye has bir özelliktir.” Demem o ki; herkes bu meziyeti sergileyemez. Hatta bir yazımız; “ALLAH’ın dilediği insana lütfettiği bir meziyet Arama-Bulma” diye başlar. Oradan daha ayrıntılı öğrenebilirsiniz.

Demek ki neymiş; isminin önünde Dr. Yazan, saçını kadınlar gibi tepesinde topuz yapan, top sakallı kişinin;
-Bu meziyet herkes de vardır. Siz benim seminerlerime katılın. Ben size bu işi öğretirim. Diyenlerin sözüne kanmayacaksın.(seminere katılım için aylar öncesinden randevu alacaksın sonra yüklü miktarda sipalileri bayılacaksın ki katılabilesin)

Yazımızı dikkatle takip edenlerin aklına gelen ilk soruya da cevap arayalım.;
-Tamam. Altıncı hissi kuvvetli insanlar bu meziyeti sergiliyorlar da çubuk bu işin neresinde?

Güzel bir soru. Yukarıdaki açıklamaların hiç birinde çubuk geçmiyor. Sadece insan faktörü ön planda. Bunun iki açıklaması olabilir;
  • Bu meziyeti sergilemek için illaki çubuk olması gerekmiyor.
  • Bu meziyet kişiye has bir özellik olduğu için, kişi kendi fıtratına en uygun olanı kullanıyor.
Her insan özeldir. Dolayısıyla her insanın fıtratı da ayrı ayrıdır.

Misal; 1.ci kişi, bakır çubuk kullanarak suyu 100 metreden hissediyor. Pirinç çubuk kullanarak 200 metreden algılıyor. Zirkonyum kaplı çubuk kullanarak suyu 500 metreden hissedebiliyor. Dut ağacından yapılmış çatal kullandığında normal tepki alırken, delice zeytin çatalını kullandığında aşırı bir tepti alıyor.

2.ci kişi ise; zirkonyum kaplı çubukla suyu 100 metreden, bakır çubuk ile 200 metreden, pirinç çubukla 500 metreden hissedebiliyor. Delice zeytin kullandığında normal, dut çatalı kullandığında aşırı bir tepki alıyor.(Bu örneklemeler afaki olup, metrajlar uydurmadır)

Örneklerden de anlaşılacağı üzere eğer kişide böyle bir özellik var ise kullandığı cismin birinci derece önemi yoktur. Kişi deneme yanılma yöntemi ile kendisine en uygun olanı bulmalıdır. (Önceki yazılarımı okursanız daha geniş bilgi sahibi olabilirsiniz)

Aklımıza şöyle bir soru da gelebilir; hiçbir şey kullanmadan da bazı şeyleri hissedebilir miyiz?

Bu konuda yeterince bilgim yok. Ancak 30 yıl kadar önce Azerbaycan asıllı, her ikisi de tıp doktoru olan karı-kocanın Türkiye ye gelerek Ankara da bir hastane de görev yaptıklarını, sadece ellerini hastanın üzerinde gezdirerek hastalıkları daha doğrusu hasarlı bölgeyi tespit ettiklerini duymuştum. Hatta kadının kocasından daha iyi olduğu söyleniyordu.

Burada bizi ilgilendiren durum; rastgele veya tesadüfen mi? Yoksa başka bir şeylerin de olaya dâhil olup olmadığıdır.

Bu başka şeyler neler olabilir acaba?
  • Zihnini veya düşüncelerini konu üzerine yoğunlaştırıyor,
  • Varlığını bildiğimiz ancak modern ilmin gereği ispat edemediğimiz varlıklardan yardım alıyorlar.
Rastgele ve tesadüfün dışında olaya bir de BİLİNÇ dâhil oldu.

Zihnimizi veya düşüncelerimizi her hangi bir konu üzerine yoğunlaştırmak, bu olayı bilinci bir şekilden yaptığımızı gösterir. Misal; arazi de gezinirken illaki suyu bulacağım veya siyah araba nerede? Diye veyahut başka bir şeye düşüncelerimizi yoğunlaştırıyoruz. Başarı şansımız ne kadardır? diye sorulursa; tahmin yürütmek gerçekten çok zor. Çünkü yapılan çalışmalar göstermiştir ki beyin, yanılmaya ve insanı yanıltmaya müsaittir. Daha fazla açıklama uzmanlık gerektirir. İsteyenler uzmanlarından daha ayrıntılı öğrenebilirler ama biz kısaca değinelim;

Bilinç nedir; Birinci görüşe göre, bilinçli zihin, fiziksel olmayan bir varlıktır ve ancak içsel ve dışsal temsiller vasıtasıyla öznel olarak anlaşılabilmektedir. İkinci görüşe göre ise bilinç, sinir hücrelerinin hareketi sonucunda oluşan nesnel bir beyin aktivitesidir. (kaynak 4)

Tarihsel olarak bilinç; genelde ruh ile özdeşleştirilerek beyinden ayrı bir varlık olarak değerlendirilir. Günümüzdeki bilim insanları ise spiritüel açıklamaları kabul etmeyerek bilinci beynin bir parçası olarak görüyor. Ancak birbirinden bağımsız ve ayrı bilgilerin nasıl bir araya gelerek bilinci oluşturduğuna açıklama getirilemiyor. Prof. McFadden ise bilinci, beyindeki bilgilerin açığa çıkardığı enerjiye bağlıyor. (kaynak 5)

Buraya kadar olan kısmı bir özetleyelim;

Dikkat ettiyseniz bu meziyetimizin ne olduğunu, nasıl uygulandığını hep akli ilim çerçevesinde açıklamaya çalıştık. İlim adamlarının bakış açılarını yansıttık. Ancak “Varlığını bildiğimiz, ancak modern ilmin gereği ispat edemediğimiz varlıklardan yardım alıyorlar.” Konusu ise nakli ilimleri de kapsamaktadır. Hatta hatta onların konusudur. Diyebiliriz. Konuyu yine dilimiz döndüğünce açıklamaya çalışalım.;

Nakli ilimin %90 nı dini bilgilerdir. Onlarında kendine has kuralları vardır. Onun dışındakileri kabul etmez. Tıpkı akli ilimler gibi. Devam edelim.;

Yapılan çalışmalar göstermiştir ki; akli ilimlerin hemen hemen hepsi, gözümüzle görmediğimiz, elimiz ile tutamadığımız bilinçli varlıkların olduğunu kabul ederler ve bunların insanoğlu ile bir şekilde irtibat kurduklarına inanırlar. Ancak her insan ile değil, belirli kişilerle irtibat kurduklarına ve irtibat kurdukları insana da bazı bilgileri aktardıklarına inanırlar. Bu bilgileri; kayıp bir nesnenin yerini söylemek, sır diye saklanan bir şeyi ifşa etmek, kendisi orada olmadığı halde bazı olayları haber vermek gibi sıralayabiliriz.

Nasıl irtibat kuruyorlar derseniz; bilmiyorum. Ancak irtibat kurduğunu iddia edenler; “kulağına fısıldandığını, kalbine ilham geldiğini, o yöne yönlendirildiği gibi birçok şey söylüyorlar.

Konuyu fazla zorlamadan bizi ilgilendiren kısma geçelim.;

Bir kişi eline çubukları aldı ve “su hangi yönde, saklı maden hangi yönde veya siyah araba hangi yönde” diye veya buna benzer sorular sordu. Çubuklar bir yöne döndü ve o yöne gidildiğinde farzı misal siyah arabayı buldu.

Bu olay bizim rastgele-tesadüfen diye anlattığımıza hiç benzemiyor değil mi? Burada bilinçli bir şekilde soru soruyor. Acaba kime??

Çubuklara desem, çubukların bizleri anlayacağını hiç zannetmiyorum. Haaa. Bizi anladığını ve cevap verdiğini iddia edeler de var tabi ki. Bu iddialar çubuklara veya başka bir nesneye bilinç atfetmek olur ki, bu durum ne akli ilimde ne nakli ilimde kabul görür. Yorum yapmaya değmez. Ancak bilinç ile “bazı özel taşların fiziki ve kimyasal yapılarının, şifasal etkileri üzerine araştırma” başka şeydir. Birbirine karıştırmayalım. (diyelim ki gereksiz bir tartışma açmayalım)

Peki kime soruyor? Aklımıza ilk gelen şey “Varlığını bildiğimiz ancak modern ilmin gereği ispat edemediğimiz varlıklardan yardım alıyorlar.” Olması normaldir. Ne demiştik; bu insanlar özel insanlar. Fizik ötesi alemden yardım istiyorlar. Bunları biz söylemiyoruz. Akli ve nakli ilimlerle uğraşanlar söylüyor. Ancak; söylediklerinin 10/9, çok daha iyimser bir gözle 10/7si yanlış çıkıyor.

Bu konuda yaşadığım bir tecrübeyi anlatmakta fayda var.;
Çubuklara komut vermeyi de içeren bir yazımdan etkilenen 25-30 yaşlarında genç bir kardeşimiz hemen bir çubuk satın alarak çubuklara komut vermeye başlamış ve her ne hikmetse çubuklar söz dinlemiş. Bana özelden yazıp teşekkür etti. Çünkü ben ona bir özel yetenek kazandırmışım.(peh.peh) Çevresinde bayağı popüler biri olmuş. Uzun, uzun yazmış. Biliyorsunuz ki insanın yazdığı yazı, kim olduğunu öyle veya böyle, bir şekilde ele verir. Bizler de bu işlerle uğraşmadan önce nakli ilimleri öğrenmesi gerektiğini dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık. Hemen hemen her hafta, neyi nasıl bulduğunu ballandıra ballandıra yazıyordu. Sonraları yazması 2-3 haftayı buldu. Sonrası ise yazmaz oldu. Uzun bir zaman sonra tekrar yazdı. Ama bu sefer işler tersine dönmüş. Önceleri söylediğinin 10/9 doğru çıkarken sonraları 10/9 yanlış çıkmaya başlamış. Nedenini sordu. Bizlerde yeterli ilme sahip olmadığını, bir şeylerin elinde oyuncak olduğu söyledik ve yetkin kişilerden yardım alması gerektiğini söyledik. O öyle olmadığını iddia ettiği gibi çok ağır ithamlarda da bulundu. Öyle bir hale gelmiş ki, işi bırakmış, evi terk etmiş, mağarada falan yaşamaya başlamış. En son, bir şekilde düzelmiş. Son yazdığında çok, çok özür diledi. Falan, filan.

Acı ama gerçek. Bu tür şeylerin başımıza gelmemesi için nelere dikkat edilmesi konusunun, yetkin kişilerden öğrenilmesi ve yardım alınması gerektiğini söylememize gerek yok herhalde.

Gelelim bizden yardım isteyene. Onu unutmadık.

Bizler sadece altıncı hissi kuvvetli insanız. Dolayısıyla kaybolan alyansı rastgele arayacağız. Şöyle bir düşünür isek; bir evde yüzlerce maden, mineral vardır. Çubukların bunlara tepki vereceği de ayandır. Çubuklar bir o yana bir bu yana dönecektir. Kaybolan alyansı bulma ihtimalimiz en iyi tahminle % 1 dir.

Birisi şöyle diyebilir;
Ben çubuklara sorarım. Onlar bana yerini gösterir.

Bizde deriz ki;
  • Biz sadece altıncı hissi kuvvetli insanız. Bizde öyle bir yetenek yok. Buyurun.
  • Farzı misal o kişi buldu. Bunu iki şekilde yorumlarız:
  • Eğer o kişi Müslüman ise; feraset sahibi,
  • Değil ise; istidraç’tır.
Sitemiz her kesime açık olduğu için ve farklı, farklı şeylere inananlar veya hiçbir şeye inanmayanlar da olabilir. Bu durumu göz önüne alarak ve gereksiz tartışmalara yol açmamak için burada tadında bırakmayı uygun gördük.

Ancak; bu meziyete sahip kişiler arama-bulma çalışmalarını nasıl yapıyorlar? Rastgele mi? Bilinçli mi? Yoksa bilerek veya bilmeden fizik ötesi alemden yardım mı alıyorlar? Sorusunun cevabını en iyi kendileri bilirler.

Şimdi gelelim bu konuyu neden işlediğimize;
Kayıp bir eşyayı veya yeri bilinmeyen bir kişiyi çubuklar vasıtası ile bulabilir miyiz? diye bir ustamız soru sormuştu. Konu güncelliğini korusa da kayıp kişi bulunmuştur. Kısa yazıp geçiştirmemek ve rastgele arama yapan çubukçu ile diğer türlü çubuk kullananlar arasındaki farkı akli ve nakli ilimler üzerinden kısa da olsa kaleme aldık. İnşallah meramımızı anlatabilmişizdir.



BORNOVALI

Not; sitemiz her kesime açık olduğu için mümkün olduğunca sade bir dil kullanılmış olup, hiçbir şahsa ve zümreye itham edilmemiştir.


Bakınız 1; Alâmet-i fârika" ticaret ve hukuk dili dışında gündelik hayatta da mecazî anlamı ile kullanılabilmektedir. Örneğin bir kişinin kendisi ile özdeşleşmiş bir özelliği, eşyası, kıyafeti veya davranış biçimi; onun "Alâmet-i Fârika"sı olarak nitelendirebilmektedir. (alıntıdır)

KAYNAKLAR
1. SÖZDEBİLİM. PSEUDOSCIENCE vs SCIENCE. Doç. Dr. Cevdet COŞKUN Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü ERZURUM

2. Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 2013, Cilt 3, Sayı 2, 31-43 3.

3.

4.

5.
 

Necat.

Emektar
Forum Düzeni
Admin
Katılım
26 Mart 2018
Mesajlar
3,533
Beğeni
11,301
Puanları
113
Yaş
61
Konum
Ankara
Bu tip adını koyamadığımız yetenek-sezgi-meziyet hayatımızda gereğinden fazla yer kaplarsa zarar görme ihtimali vardır. Yetenek düzgün kullanıldığında işe yarar, düzgün kullanamadığımız her normalin dışındaki farklılığımız bize zarar verir. Çubuk işini hayatınızın orta noktası yapmayın. Amatör bir çalışma olarak istediğiniz kadar test edin, inceleyin ama hayattaki diğer önceliklerinizin önüne geçmesin.

Bornaovalı ustamız her zamanki titizliğiyle yazısını yazmış. Ellerine , kalemine sağlık :)
 

bornovalı

USTA
Super Moderatör
Katılım
20 Ekim 2014
Mesajlar
409
Beğeni
1,660
Puanları
93
Eline emeğine sağlık ustam Rabbim razı olsun sanki bu yazında beni ve yaşadıklarımı birebir anlatır gibi oldun...😔
Selamun Aleyküm
ALLAH (c.c) da sizden de razı olsun hocam.
Her yazımda dikkat ettiğim şeylerden birisi de kimseyi üzmemek, kırmamak. Hayat hiç de o kadar uzun değil. Kalp kırmak, kabeyi yıkmak dan daha veballidir. Ancak gerçekleri de birisinin dile getirmesi lazım. Birilerin de bunlardan ders alsın ki aynı sıkıntıları yaşamasın.
Hakkınızı helal ediniz hocam. Benden yana tüm üyelerimizin (varsa eğer) hakkı da helal olsun.

Sağlıcakla kalın
ALLAH a emanet olun.
 

bornovalı

USTA
Super Moderatör
Katılım
20 Ekim 2014
Mesajlar
409
Beğeni
1,660
Puanları
93
Bu tip adını koyamadığımız yetenek-sezgi-meziyet hayatımızda gereğinden fazla yer kaplarsa zarar görme ihtimali vardır. Yetenek düzgün kullanıldığında işe yarar, düzgün kullanamadığımız her normalin dışındaki farklılığımız bize zarar verir. Çubuk işini hayatınızın orta noktası yapmayın. Amatör bir çalışma olarak istediğiniz kadar test edin, inceleyin ama hayattaki diğer önceliklerinizin önüne geçmesin.

Bornaovalı ustamız her zamanki titizliğiyle yazısını yazmış. Ellerine , kalemine sağlık :)
Selamun Aleyküm
Merhaba necat kardeşim.
Bizim uzun uzun yazdıklarımızı siz iki-üç satırla toparlamış sınız. ALLAH razı olsun kardeşim.
Ne kadar doğru bir söz. "Çubuk işini hayatınızın orta noktası yapmayın."
"Amatör bir çalışma olarak istediğiniz kadar test edin, inceleyin ama hayattaki diğer önceliklerinizin önüne geçmesin."
Bizler bilim ile uğraştığımız için her türlü bilgiye ulaşmak çok kolay. Ancak bu bilgileri ifade etmek çok zor. Çünkü muhataplarımızın kapasitelerini bilmiyoruz. Her kesime de hitap edebilmesi için azami dikkat ediyoruz.
Kimseyi de kırmamaya özen gösteriyoruz. Saf ve temiz kardeşlerimizin amiyane tabirle sömürülmesine de gönlümüz razı olmuyor. İnşallah birilerine faydamız oluyordur.
Ankara ya geldiğimde uğrar bir çayınızı içerim demiştim ama 3-4 kez gelmeme rağmen bir türlü boş vakit bulup uğrayamadım. Hakkınızı helal edin.

Sağlıcakla kalın
ALLAH a emanet olun.
 

Necat.

Emektar
Forum Düzeni
Admin
Katılım
26 Mart 2018
Mesajlar
3,533
Beğeni
11,301
Puanları
113
Yaş
61
Konum
Ankara
Selamun Aleyküm
Merhaba necat kardeşim.
Bizim uzun uzun yazdıklarımızı siz iki-üç satırla toparlamış sınız. ALLAH razı olsun kardeşim.
Ne kadar doğru bir söz. "Çubuk işini hayatınızın orta noktası yapmayın."
"Amatör bir çalışma olarak istediğiniz kadar test edin, inceleyin ama hayattaki diğer önceliklerinizin önüne geçmesin."
Bizler bilim ile uğraştığımız için her türlü bilgiye ulaşmak çok kolay. Ancak bu bilgileri ifade etmek çok zor. Çünkü muhataplarımızın kapasitelerini bilmiyoruz. Her kesime de hitap edebilmesi için azami dikkat ediyoruz.
Kimseyi de kırmamaya özen gösteriyoruz. Saf ve temiz kardeşlerimizin amiyane tabirle sömürülmesine de gönlümüz razı olmuyor. İnşallah birilerine faydamız oluyordur.
Ankara ya geldiğimde uğrar bir çayınızı içerim demiştim ama 3-4 kez gelmeme rağmen bir türlü boş vakit bulup uğrayamadım. Hakkınızı helal edin.

Sağlıcakla kalın
ALLAH a emanet olun.
Çay için demek ki doğru zaman gelmemiş :) Teklifimiz bâkidir :)
Yazılarınızdan konuyla ilgilenenler muhakkak kendisine fayda sağlayacak bir şeyler buluyordur. Çubuk konusunun bilimsel yanını işleyen kaynakta en azından bizim bildiğimiz yok. Ben kişisel olarak yazılarınızı çok beğenerek ve inceleyerek okuyorum. Bir çok insana da faydası olduğuna eminim.
Bu kadar üstüne basılmasına rağmen halen parayla çubuk alıyorlar bir kısmı cehalet bir kısmı köşeyi dönme konusunda mucize beklentisi içinde. Bu hiç bitmeyecek sanıyorum, kimi içine civa koydum diyecek satacak, kimi iyon çarpıştırıp satacak, kimi de okuyup satacak. deniz yıldızı hikayesi gibi ne kurtarsak iyidir diye sizlerde yazmaktan vazgeçmeyeceksiniz. İnşallah bu umut tüccarları zaman içinde yok olur diyelim.
Selametle kalınız
 
Üst Alt