10.03.2014 - 02:30 | Son Güncelleme: 09.03.2014-22:22 Milliyet.com.tr » Gündem » Haber
Türkler iz bırakmadan ülkelerine geri döndü
Osmanlının çöküş yıllarında savaşlardan ve sefaletten kaçan 450 bin kişi Amerikaya göç etti. Rumlar ve Ermeniler burada yeni bir hayat kurdu. Türklerin ise neredeyse tamamı geri döndü. Son yıllarda yapılan akademik çalışmalar Türklerin kısa Amerika macerasına ışık tutuyor
0
Türkler iz bırakmadan ülkelerine geri döndü
Pınar Ersoy - 'YENİ DÜNYA'YI KEŞFEDEN TÜRKLER
BAŞLARKEN...
Amerikayı göçmenler kurdu. İngilizler, Hollandalılar, Almanlarla başlayan hikâyenin en tanınan aktörleri İtalyanlar, İrlandalılar, Yahudiler oldu. Osmanlıdan gelen Ermeniler ve Rumlar bu öyküde kendince bir iz bıraktı. Türkler ise aynı umutlarla Yeni Dünyaya geldikleri halde uzun süre kendilerini ön plana çıkaramadı. Oysa Türklerin Amerika macerası geçen yüzyılda başlamıştı.
- Akademisyenlerin birinci dalga dediği Osmanlıdan gelen ilk göçmenler para kazandıktan sonra Hıristiyan bir ülkede gömülmemek için Türkiyeye geri döndü.
- 1960lı yıllarda gelen ikinci dalga mühendisler, doktorlar, askerlerden oluşuyordu. Modern ve eğitimliydiler. Çoğu Amerikalılarla evlenerek burada yeni bir hayat kurdu. Ancak hızla asimile oldukları için hiçbir zaman güçlü bir topluluk haline gelemediler.
- Avrupaya göç etmenin iyice zorlaştığı 1980li yıllarda özellikle Karadeniz ve İç Anadoludan gelen yaklaşık 200 bin kişi ise hemşehrilik bağlarıyla birbirine kenetlendi ve ilk kez ciddi bir Amerikalı-Türk topluluğu kurdu.
ABDde bugün 500 bine yakın Türk kökenli vatandaşın yaşadığı düşünülüyor. Yazı dizimizde bugünden itibaren üç gün boyunca onların maceralarını, hayallerini, yaşadıkları zorlukları anlatacağız. Elbette onlara dair yazılacak çok şey var. Türk kadınlarının göçü, 90lı yıllarda gelen eğitimli kesimin entegrasyonu, her yıl özellikle doğu yakasına akın eden öğrencilerin faaliyetleri, farklı cemaatlerin ülkedeki artan etkinliği, Amerikalı-Türklerin siyasetle imtihanı ayrı birer dizi konusu olabilir. Ancak konuyu sınırlamak zorunda olduğumuz için biz akademisyenlerin tanımladığı üç dalga göçmen topluluğunu ve özelliklerini mercek altına almakla yetineceğiz.
Kaynak: Osmanlıdan Amerikaya göçü anlatan akademik çalışmaları bir bölümü Profesör Kemal Karpat editörlüğünde Turkish Migration to the United States kitabında toplandı. Yazı dizimizdeki tarihi bilgilerin büyük bölümü bu kitaptaki araştırmalardan derlenmiştir.
Osmanlı İmparatorluğundan Amerikaya ilk gidenler Rumlar ve Ermenilerdi... Özellikle 1909da gayrimüslimler için askerliğin mecburi hale gelmesinden sonra birçok genç yurtdışına kaçmak için fırsat aramaya başlamıştı. 1910 yılında İstanbulda yapılan bir araştırma askerlik çağındaki Hıristiyanların üçte birinin Amerikaya gittiğini göstermişti.
Osmanlıdan Amerikaya ilk yola çıkanlar Rumlardı... Araştırmacı ve tarihçi Rıfat Balinin çalışmalarına göre 1821-45 yılları arasında Osmanlının Avrupadaki topraklarından 156 bin, Anadoludan ise 205 bin Rum Amerikaya göç etmişti. Neden Geldim İstanbula isimli şarkının orijinali olan Neden Geldim Amerikaya 1920li yıllarda Ahilleas Pulos isimli bir Rum tarafından New Yorktaki bir Osmanlı kahvehanesinde kaydedilmişti.
Misyonerler önayak oldu
Amerikaya giden ikinci grup Ermenilerdi. 1890lı yıllardan itibaren hız kazanan göçlere Amerikalı misyonerler ön ayak oldu. Harput bölgesinde (bugünkü Elazığ, Malatya ve Diyarbakır) faaliyet gösteren misyonerlerin yardımlarıyla 1834-1914 arasında Anadoludan 65 bin 950 Ermeni göç etti. Sadece Bingölün Kiğı bölgesinden 2 bin kişi New York, Illinois, Michigan eyaletlerine yerleşti.
Yahudi turşucular
Sefarad Yahudileri ise özellikle İstanbulun Yahudi mahallesi Hasköyün 1908 yangınında kül olması ve Balkan Savaşlarından sonra göç etmeye başladı. 1890-1907 yılları arasında Osmanlıdan Amerikaya 2 bin 738 Yahudi göç etmişti. 1924 yılına gelindiğinde ise bu rakam 30 bine çıkmıştı. Rıfat Balinin öyküsünü aktardığı Hasköylü Nesime göre o günlerde New York sokaklarında İstanbul tipi turşu satan Osmanlı Yahudilerine sık sık rastlanırdı.
Komşularını takip ettiler
Aynı dönemde Anadoluda kuraklık ve çekirge baskınları, Balkanlar ve Kırımdan göç edenlerin istila ettiği kıyı kentlerinde işsizlik yaşamı gittikçe zorlaştırıyordu. Anadoludaki Türkler, Ermeni ve Rum komşularının başarı hikayelerinden etkileniyordu. Amerikaya gittiklerinde çoğu zaman bu komşularının yanına yerleşiyorlardı.
40 bin Türk gitti
Osmanlıdan Amerikaya gelen Türklerin tam sayısını tahmin etmek güç. Zira birçok Türk, Amerikaya girişte kabul işlemlerini kolaylaştırmak ya da izlerini kaybettirmek için Hıristiyan isimleriyle kayıt yaptırıyordu. ABDnin 1903 yılından itibaren göçmenlerin milletini de kaydetmeye başlamasıyla istatistikler daha net hale geldi. Bunlara göre 1904 yılından itibaren ABDye 22-40 bin arasında Türk göç etti.
Önce asker kaçakları
Araştırmacılara göre ABDye ilk giden Türkler kanun kaçakları ve asker kaçaklarıydı. Dil bilmedikleri için genellikle daha düşük maaşlarla, daha kötü işlerde çalışıyorlardı. Doğu yakasındaki Salem, Boston, Peabody, Lynn gibi kentlerdeki deri fabrikalarında çalışanların çoğu Türktü. 1889 yılında ülkeye giriş yapanlar arasında mimar, çilingir, aşçı, doktor, ressam, hizmetçi, bilim insanı gibi farklı meslekler göze çarpıyordu.
Yüzde 86sı geri döndü
Washingtondaki Osmanlı büyükelçiliğinin 1889da hazırladığı istatistiklere göre Osmanlıdan gelenlerin yüzde 83ü erkekti. Türkler arasında bu oran yüzde 93e kadar çıkıyordu. Hıristiyan bir ülkede ölmek istemiyorlardı. 1930lu yıllarda neredeyse hepsi geri döndü. Bir araştırmaya göre Türkler yüzde 86 ile bu dönemde Amerikaya gelen göçmenler arasında geri dönüş oranı en yüksek olan gruptu.
Böylece binlerce Türk, Amerikada cami kurmadan, siyasete ya da lobi faaliyetlerine karışmadan, kısaca hiçbir iz bırakmadan ülkelerine geri döndü. Kalanlar ise tamamen asimile oldu. Bedriler Petro, Yakuplar John ya da James, Mustafalar ise Matthew oldu. Amerikada gerçek bir Türk toplumundan bahsetmek için ise 100 yıl sonrasını beklemek gerekecekti.
Göç eden ünlü isimler:
* Moris Şinasi (1855-1928)
Manisada fakir bir Yahudi ailenin oğlu olarak doğdu. ABDde sigara sektöründe milyoner olduktan sonra Manisaya bir çocuk hastanesi yaptırdı.
* Elia Kazan (1909-2003)
Rum bir ailenin oğlu olarak doğdu. Ailesiyle 4 yaşında geldiği Amerikanın gelmiş geçmiş en ünlü yönetmenlerinden biri olarak tarihe geçti.
* William Saroyan (1908-1981)
Ermeni bir ailenin oğluydu. Anne babası 1905 yılında Bitlisten New Yorka göç etti.
Pulitzer ödüllü romancı 1908 yılında burada dünyaya geldi.
450 bin kişi geldi
Prof. Nedim İpek ve Prof. Tuncer Çağlayann araştırmalarına göre 1870 yılından önce ABDde 301 Osmanlı vardı. Ermeni isyanlarından sonra 1891 ve 1892de bu sayı 43 bin 497e çıktı. 1908 yılına gelindiğinde ABDde 150 bin Osmanlı tebası yaşıyordu. Osmanlıdan ABDye göçün tamamının 178 bin ila 415 bin arasında olduğu hesaplanıyor. Bunların yüzde 27sinin Rum, yüzde 18inin Ermeni, yüzde 6sının Yahudi, yüzde 12sinin Sırp, Arnavut veya Bulgar, yüzde 5inin Türk, yüzde 2sının Suriyeli ve yüzde 6sının diğer olduğu tahmin ediliyor.
I. Dünya Savaşında Amerika için savaştı
Osmanlıdan gelen Türklerden burada kalan bildiğimiz çok az isim var. Elazığdan 1910 yılında sadece 15 yaşındayken Peabodyye gelen Yakup Ahmed bunların en iyi tanınanı. Amerikalı bir kadınla evlenen, Amerikan vatandaşı olduktan sonra ismini George olarak değiştiren Yakup Ahmed, Birinci Dünya Savaşında Amerika için savaşan birkaç Türkten biriydi. Peabodyde biraz para kazandıktan sonra şehrin tarihi komşusu Saleme taşınmıştı. Öldüğünde 22 evi vardı. Ailesine göre Türkiyeye dönmeyi düşünüp düşünmediği sorulduğunda Bu ülkeye aç geldim. Bu ülke bana iyi davrandı. Benim ülkem burası derdi.
Yakup Ahmedin büyük oğlu Frank Ahmed, Amerikadaki Türk topluluğu arasında iyi tanınan bir isimdi. 1971de Ankarada ABD Büyükelçiliğinde çalışırken Elazığa giderek akrabalarını bulmuş, hayatı boyunca Türk kökenlerini araştırmış, Türk-Amerikan ilişkileri için çaba göstermişti. Frank Ahmedin 2011 yılında hayatını kaybetmesinin ardından Yakup Ahmedin çocuklarından geriye yalnızca küçük oğlu George Ahmed kaldı. George Ahmed (86) Salemde çocuklarıyla birlikte Ahmed Insurance isimli bir sigorta şirketi yönetiyor.
Peabodydeki Cedar Grove Mezarlığında Osmanlıca yazılı mezar taşları hemen dikkat çekiyor. Burada 200 Türk yatıyor. Ancak çoğunun mezar taşı bile yok.
Yakup (George) Ahmedin mezar taşında hem haç hem ay yıldız var.
Türklerden geriye yalnızca Osmanlıca mezar taşları kaldı
Amerikaya ilk gelen Türklerin en yoğun yaşadığı kentlerden biri Peabody idi. Bugün onlardan geriye yalnızca Osmanlıca yazılmış birkaç mezar taşı kaldı. Hikâyelerini İpek Üniversitesi öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. Işıl Acehan ile konuştuk
ABDnin doğu yakasında, Boston kentine yarım saat mesafede küçük bir şehir Peabody. Bir zamanlar dünyanın en büyük deri üreticisi olan bu kentin bugünkü hali en nazik ifadeyle gösterişsiz olarak tarif edilebilir. Boş fabrikalar, metruk binalar, yol kenarlarında birikmiş kar ve çamur arasında şehrin belki de en güzel köşesi Cedar Grove Mezarlığı... Dar yolları, düzenli adalarıyla, ağaçlarla çevrelenmiş bu arazi baştan aşağı huzur dolu.
Şubat ortasında burayı ziyaret etmemizin nedeni mezarlığın arka bölümündeki esrarengiz mezar taşları. Etraftaki irili ufaklı haçların arasındaki taşlarının üzerindeki karı temizlediğinizde karşınıza Osmanlıca yazılar çıkıyor. Mezarlık kayıtlarına göre Mustafa kalp krizinden, bir başkası 70li yaşlarda tüberkülozdan hayatını kaybetmiş. Geçen yüzyılın başında zengin olma hayalleriyle Peabodyye gelmiş 200 Türk ve Kürt burada uyuyor.
Peabody ve çevresindeki kentler 1900lü yılların başında Osmanlı İmparatorluğunun minik bir kopyasını andırıyordu. Şehrin merkezindeki Walnut Sokağında, Rumlar ve Türkler yurt benzeri evlerde topluca kalıyordu. Yerel gazetelere göre o dönemde nüfusu 15 bin civarı olan kentte ki Türklerin sayısı en az 1600dü. Bunların 101i aynı evi paylaşıyordu.
O günlerde Osmanlı Sokağı olarak bilinen bu sokak Rum ve Türk kahvehaneleriyle donanmıştı. Peabodyye göç eden Osmanlılar üzerinde en kapsamlı araştırmaları yapan tarihçi Işıl Acehana göre burada sohbetler, yemekler ve hatta kavgalar bile tanıdıktı. Türkler bu sokağın dışına fazla çıkmıyor, yerel halk da iri, bıyıklı adamların yaşadığı bu sokağa çocukların girmesini yasaklıyordu.
Columbia Üniversitesinde öğrenci olduğu yıllarda (1911-13) Peabodyyi ziyaret eden gazeteci Ahmet Emin Yalman, dönem dönem gazetelere düşen kavgalara rağmen Osmanlıların genel olarak birbiriyle iyi geçindiğini yazmıştı. Kahvehanelerde İstanbuldan gelen gazeteler topluca okunuyor, Ermeniler ve Rumlar gerektiğinde Türkler için çeviri yapıyor, hatta onlara İngilizce öğretiyordu.
Dünyanın en büyük deri üreticisi olan Peabodyde 1860 ve 1880li yıllarda yaşanan büyük grevlerin ardından vasıfsız işler tamamen göçmenlere kalmıştı. Yalman 1913te şehre geldiğinde genç bir Rumun, Türklere işçi hakları ile ilgili nutuk attığına şahit olmuştu. Şehre ilk geldiklerine grev kırıcı olarak nam salan Türkler, 1918 yılında artık kendileri de greve gidiyordu.
Türklerin çoğu hayallerine kavuşmuştu. İyi para kazanıyorlardı. Hatta Kurtuluş Savaşına yardım bile ediyorlardı. Dr. Mehmet Fuad, 1923 yılında Peabody ve diğer kentlerden yetimler için 100 bin dolar (bugünkü değeri 1.5 milyon dolar) bağış toplamıştı. O gün bağış yapanların büyük bölümü ise Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından memleketlerine döndü.
Bugün sanayi mahallesini andıran Osmanlı Sokağında yüz yıl öncesini hatırlatan tek iz 1914 yılında kurulduğunu gururla ilan eden bir Yunan restoranı. Şehirde kalan Rumların görkemli kiliseleri var, Ermeniler belediye başkanları çıkarmış. Türklerden ise geriye yalnızca Cedar Grove Mezarlığındaki sahipsiz mezar taşları kalmış.
Türkler iz bırakmadan ülkelerine geri döndü
Osmanlının çöküş yıllarında savaşlardan ve sefaletten kaçan 450 bin kişi Amerikaya göç etti. Rumlar ve Ermeniler burada yeni bir hayat kurdu. Türklerin ise neredeyse tamamı geri döndü. Son yıllarda yapılan akademik çalışmalar Türklerin kısa Amerika macerasına ışık tutuyor
0
Türkler iz bırakmadan ülkelerine geri döndü
Pınar Ersoy - 'YENİ DÜNYA'YI KEŞFEDEN TÜRKLER
BAŞLARKEN...
Amerikayı göçmenler kurdu. İngilizler, Hollandalılar, Almanlarla başlayan hikâyenin en tanınan aktörleri İtalyanlar, İrlandalılar, Yahudiler oldu. Osmanlıdan gelen Ermeniler ve Rumlar bu öyküde kendince bir iz bıraktı. Türkler ise aynı umutlarla Yeni Dünyaya geldikleri halde uzun süre kendilerini ön plana çıkaramadı. Oysa Türklerin Amerika macerası geçen yüzyılda başlamıştı.
- Akademisyenlerin birinci dalga dediği Osmanlıdan gelen ilk göçmenler para kazandıktan sonra Hıristiyan bir ülkede gömülmemek için Türkiyeye geri döndü.
- 1960lı yıllarda gelen ikinci dalga mühendisler, doktorlar, askerlerden oluşuyordu. Modern ve eğitimliydiler. Çoğu Amerikalılarla evlenerek burada yeni bir hayat kurdu. Ancak hızla asimile oldukları için hiçbir zaman güçlü bir topluluk haline gelemediler.
- Avrupaya göç etmenin iyice zorlaştığı 1980li yıllarda özellikle Karadeniz ve İç Anadoludan gelen yaklaşık 200 bin kişi ise hemşehrilik bağlarıyla birbirine kenetlendi ve ilk kez ciddi bir Amerikalı-Türk topluluğu kurdu.
ABDde bugün 500 bine yakın Türk kökenli vatandaşın yaşadığı düşünülüyor. Yazı dizimizde bugünden itibaren üç gün boyunca onların maceralarını, hayallerini, yaşadıkları zorlukları anlatacağız. Elbette onlara dair yazılacak çok şey var. Türk kadınlarının göçü, 90lı yıllarda gelen eğitimli kesimin entegrasyonu, her yıl özellikle doğu yakasına akın eden öğrencilerin faaliyetleri, farklı cemaatlerin ülkedeki artan etkinliği, Amerikalı-Türklerin siyasetle imtihanı ayrı birer dizi konusu olabilir. Ancak konuyu sınırlamak zorunda olduğumuz için biz akademisyenlerin tanımladığı üç dalga göçmen topluluğunu ve özelliklerini mercek altına almakla yetineceğiz.
Kaynak: Osmanlıdan Amerikaya göçü anlatan akademik çalışmaları bir bölümü Profesör Kemal Karpat editörlüğünde Turkish Migration to the United States kitabında toplandı. Yazı dizimizdeki tarihi bilgilerin büyük bölümü bu kitaptaki araştırmalardan derlenmiştir.
Osmanlı İmparatorluğundan Amerikaya ilk gidenler Rumlar ve Ermenilerdi... Özellikle 1909da gayrimüslimler için askerliğin mecburi hale gelmesinden sonra birçok genç yurtdışına kaçmak için fırsat aramaya başlamıştı. 1910 yılında İstanbulda yapılan bir araştırma askerlik çağındaki Hıristiyanların üçte birinin Amerikaya gittiğini göstermişti.
Osmanlıdan Amerikaya ilk yola çıkanlar Rumlardı... Araştırmacı ve tarihçi Rıfat Balinin çalışmalarına göre 1821-45 yılları arasında Osmanlının Avrupadaki topraklarından 156 bin, Anadoludan ise 205 bin Rum Amerikaya göç etmişti. Neden Geldim İstanbula isimli şarkının orijinali olan Neden Geldim Amerikaya 1920li yıllarda Ahilleas Pulos isimli bir Rum tarafından New Yorktaki bir Osmanlı kahvehanesinde kaydedilmişti.
Misyonerler önayak oldu
Amerikaya giden ikinci grup Ermenilerdi. 1890lı yıllardan itibaren hız kazanan göçlere Amerikalı misyonerler ön ayak oldu. Harput bölgesinde (bugünkü Elazığ, Malatya ve Diyarbakır) faaliyet gösteren misyonerlerin yardımlarıyla 1834-1914 arasında Anadoludan 65 bin 950 Ermeni göç etti. Sadece Bingölün Kiğı bölgesinden 2 bin kişi New York, Illinois, Michigan eyaletlerine yerleşti.
Yahudi turşucular
Sefarad Yahudileri ise özellikle İstanbulun Yahudi mahallesi Hasköyün 1908 yangınında kül olması ve Balkan Savaşlarından sonra göç etmeye başladı. 1890-1907 yılları arasında Osmanlıdan Amerikaya 2 bin 738 Yahudi göç etmişti. 1924 yılına gelindiğinde ise bu rakam 30 bine çıkmıştı. Rıfat Balinin öyküsünü aktardığı Hasköylü Nesime göre o günlerde New York sokaklarında İstanbul tipi turşu satan Osmanlı Yahudilerine sık sık rastlanırdı.
Komşularını takip ettiler
Aynı dönemde Anadoluda kuraklık ve çekirge baskınları, Balkanlar ve Kırımdan göç edenlerin istila ettiği kıyı kentlerinde işsizlik yaşamı gittikçe zorlaştırıyordu. Anadoludaki Türkler, Ermeni ve Rum komşularının başarı hikayelerinden etkileniyordu. Amerikaya gittiklerinde çoğu zaman bu komşularının yanına yerleşiyorlardı.
40 bin Türk gitti
Osmanlıdan Amerikaya gelen Türklerin tam sayısını tahmin etmek güç. Zira birçok Türk, Amerikaya girişte kabul işlemlerini kolaylaştırmak ya da izlerini kaybettirmek için Hıristiyan isimleriyle kayıt yaptırıyordu. ABDnin 1903 yılından itibaren göçmenlerin milletini de kaydetmeye başlamasıyla istatistikler daha net hale geldi. Bunlara göre 1904 yılından itibaren ABDye 22-40 bin arasında Türk göç etti.
Önce asker kaçakları
Araştırmacılara göre ABDye ilk giden Türkler kanun kaçakları ve asker kaçaklarıydı. Dil bilmedikleri için genellikle daha düşük maaşlarla, daha kötü işlerde çalışıyorlardı. Doğu yakasındaki Salem, Boston, Peabody, Lynn gibi kentlerdeki deri fabrikalarında çalışanların çoğu Türktü. 1889 yılında ülkeye giriş yapanlar arasında mimar, çilingir, aşçı, doktor, ressam, hizmetçi, bilim insanı gibi farklı meslekler göze çarpıyordu.
Yüzde 86sı geri döndü
Washingtondaki Osmanlı büyükelçiliğinin 1889da hazırladığı istatistiklere göre Osmanlıdan gelenlerin yüzde 83ü erkekti. Türkler arasında bu oran yüzde 93e kadar çıkıyordu. Hıristiyan bir ülkede ölmek istemiyorlardı. 1930lu yıllarda neredeyse hepsi geri döndü. Bir araştırmaya göre Türkler yüzde 86 ile bu dönemde Amerikaya gelen göçmenler arasında geri dönüş oranı en yüksek olan gruptu.
Böylece binlerce Türk, Amerikada cami kurmadan, siyasete ya da lobi faaliyetlerine karışmadan, kısaca hiçbir iz bırakmadan ülkelerine geri döndü. Kalanlar ise tamamen asimile oldu. Bedriler Petro, Yakuplar John ya da James, Mustafalar ise Matthew oldu. Amerikada gerçek bir Türk toplumundan bahsetmek için ise 100 yıl sonrasını beklemek gerekecekti.
Göç eden ünlü isimler:
* Moris Şinasi (1855-1928)
Manisada fakir bir Yahudi ailenin oğlu olarak doğdu. ABDde sigara sektöründe milyoner olduktan sonra Manisaya bir çocuk hastanesi yaptırdı.
* Elia Kazan (1909-2003)
Rum bir ailenin oğlu olarak doğdu. Ailesiyle 4 yaşında geldiği Amerikanın gelmiş geçmiş en ünlü yönetmenlerinden biri olarak tarihe geçti.
* William Saroyan (1908-1981)
Ermeni bir ailenin oğluydu. Anne babası 1905 yılında Bitlisten New Yorka göç etti.
Pulitzer ödüllü romancı 1908 yılında burada dünyaya geldi.
450 bin kişi geldi
Prof. Nedim İpek ve Prof. Tuncer Çağlayann araştırmalarına göre 1870 yılından önce ABDde 301 Osmanlı vardı. Ermeni isyanlarından sonra 1891 ve 1892de bu sayı 43 bin 497e çıktı. 1908 yılına gelindiğinde ABDde 150 bin Osmanlı tebası yaşıyordu. Osmanlıdan ABDye göçün tamamının 178 bin ila 415 bin arasında olduğu hesaplanıyor. Bunların yüzde 27sinin Rum, yüzde 18inin Ermeni, yüzde 6sının Yahudi, yüzde 12sinin Sırp, Arnavut veya Bulgar, yüzde 5inin Türk, yüzde 2sının Suriyeli ve yüzde 6sının diğer olduğu tahmin ediliyor.
I. Dünya Savaşında Amerika için savaştı
Osmanlıdan gelen Türklerden burada kalan bildiğimiz çok az isim var. Elazığdan 1910 yılında sadece 15 yaşındayken Peabodyye gelen Yakup Ahmed bunların en iyi tanınanı. Amerikalı bir kadınla evlenen, Amerikan vatandaşı olduktan sonra ismini George olarak değiştiren Yakup Ahmed, Birinci Dünya Savaşında Amerika için savaşan birkaç Türkten biriydi. Peabodyde biraz para kazandıktan sonra şehrin tarihi komşusu Saleme taşınmıştı. Öldüğünde 22 evi vardı. Ailesine göre Türkiyeye dönmeyi düşünüp düşünmediği sorulduğunda Bu ülkeye aç geldim. Bu ülke bana iyi davrandı. Benim ülkem burası derdi.
Yakup Ahmedin büyük oğlu Frank Ahmed, Amerikadaki Türk topluluğu arasında iyi tanınan bir isimdi. 1971de Ankarada ABD Büyükelçiliğinde çalışırken Elazığa giderek akrabalarını bulmuş, hayatı boyunca Türk kökenlerini araştırmış, Türk-Amerikan ilişkileri için çaba göstermişti. Frank Ahmedin 2011 yılında hayatını kaybetmesinin ardından Yakup Ahmedin çocuklarından geriye yalnızca küçük oğlu George Ahmed kaldı. George Ahmed (86) Salemde çocuklarıyla birlikte Ahmed Insurance isimli bir sigorta şirketi yönetiyor.
Peabodydeki Cedar Grove Mezarlığında Osmanlıca yazılı mezar taşları hemen dikkat çekiyor. Burada 200 Türk yatıyor. Ancak çoğunun mezar taşı bile yok.
Yakup (George) Ahmedin mezar taşında hem haç hem ay yıldız var.
Türklerden geriye yalnızca Osmanlıca mezar taşları kaldı
Amerikaya ilk gelen Türklerin en yoğun yaşadığı kentlerden biri Peabody idi. Bugün onlardan geriye yalnızca Osmanlıca yazılmış birkaç mezar taşı kaldı. Hikâyelerini İpek Üniversitesi öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. Işıl Acehan ile konuştuk
ABDnin doğu yakasında, Boston kentine yarım saat mesafede küçük bir şehir Peabody. Bir zamanlar dünyanın en büyük deri üreticisi olan bu kentin bugünkü hali en nazik ifadeyle gösterişsiz olarak tarif edilebilir. Boş fabrikalar, metruk binalar, yol kenarlarında birikmiş kar ve çamur arasında şehrin belki de en güzel köşesi Cedar Grove Mezarlığı... Dar yolları, düzenli adalarıyla, ağaçlarla çevrelenmiş bu arazi baştan aşağı huzur dolu.
Şubat ortasında burayı ziyaret etmemizin nedeni mezarlığın arka bölümündeki esrarengiz mezar taşları. Etraftaki irili ufaklı haçların arasındaki taşlarının üzerindeki karı temizlediğinizde karşınıza Osmanlıca yazılar çıkıyor. Mezarlık kayıtlarına göre Mustafa kalp krizinden, bir başkası 70li yaşlarda tüberkülozdan hayatını kaybetmiş. Geçen yüzyılın başında zengin olma hayalleriyle Peabodyye gelmiş 200 Türk ve Kürt burada uyuyor.
Peabody ve çevresindeki kentler 1900lü yılların başında Osmanlı İmparatorluğunun minik bir kopyasını andırıyordu. Şehrin merkezindeki Walnut Sokağında, Rumlar ve Türkler yurt benzeri evlerde topluca kalıyordu. Yerel gazetelere göre o dönemde nüfusu 15 bin civarı olan kentte ki Türklerin sayısı en az 1600dü. Bunların 101i aynı evi paylaşıyordu.
O günlerde Osmanlı Sokağı olarak bilinen bu sokak Rum ve Türk kahvehaneleriyle donanmıştı. Peabodyye göç eden Osmanlılar üzerinde en kapsamlı araştırmaları yapan tarihçi Işıl Acehana göre burada sohbetler, yemekler ve hatta kavgalar bile tanıdıktı. Türkler bu sokağın dışına fazla çıkmıyor, yerel halk da iri, bıyıklı adamların yaşadığı bu sokağa çocukların girmesini yasaklıyordu.
Columbia Üniversitesinde öğrenci olduğu yıllarda (1911-13) Peabodyyi ziyaret eden gazeteci Ahmet Emin Yalman, dönem dönem gazetelere düşen kavgalara rağmen Osmanlıların genel olarak birbiriyle iyi geçindiğini yazmıştı. Kahvehanelerde İstanbuldan gelen gazeteler topluca okunuyor, Ermeniler ve Rumlar gerektiğinde Türkler için çeviri yapıyor, hatta onlara İngilizce öğretiyordu.
Dünyanın en büyük deri üreticisi olan Peabodyde 1860 ve 1880li yıllarda yaşanan büyük grevlerin ardından vasıfsız işler tamamen göçmenlere kalmıştı. Yalman 1913te şehre geldiğinde genç bir Rumun, Türklere işçi hakları ile ilgili nutuk attığına şahit olmuştu. Şehre ilk geldiklerine grev kırıcı olarak nam salan Türkler, 1918 yılında artık kendileri de greve gidiyordu.
Türklerin çoğu hayallerine kavuşmuştu. İyi para kazanıyorlardı. Hatta Kurtuluş Savaşına yardım bile ediyorlardı. Dr. Mehmet Fuad, 1923 yılında Peabody ve diğer kentlerden yetimler için 100 bin dolar (bugünkü değeri 1.5 milyon dolar) bağış toplamıştı. O gün bağış yapanların büyük bölümü ise Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından memleketlerine döndü.
Bugün sanayi mahallesini andıran Osmanlı Sokağında yüz yıl öncesini hatırlatan tek iz 1914 yılında kurulduğunu gururla ilan eden bir Yunan restoranı. Şehirde kalan Rumların görkemli kiliseleri var, Ermeniler belediye başkanları çıkarmış. Türklerden ise geriye yalnızca Cedar Grove Mezarlığındaki sahipsiz mezar taşları kalmış.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.