Unutulan Meslekler: Faytoncu | Define işaretleri ve anlamları

Unutulan Meslekler: Faytoncu

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,877
Beğeni
22,538
Puanları
113
Konum
Erzincan




Cumhuriyetin ilk yıllarında, fayton ve at arabası vazgeçilmez ulaşım araçlarımızdı. Yollarda, salına salına dolaşırlardı. Atların nallarının ritmik sesleri parke taşlı yollarda yankılanırdı.

Günümüzde ise, neredeyse hiç kalmadılar; bir elin parmakları kadar azaldılar. Bursa'da yalnız Botanik Park'ta ve Mudanya iskelesi civarında 10 kadar fayton var. İstanbul'da ise ağırlıklı olarak Büyükada'da bulunuyorlar.

Yeni fayton ve at arabası üreten, eskileri onaran usta kalıp kalmadığını merak ediyoruz. Araştırmalarımız bizi Mustafa ustanın dükkanına yönlendiriyor.


Mustafa Bedik 50 yaşında. 1963 doğumlu. Faytonculuk ve at arabacılığı, dedesinin ve babasının mesleği. Amcası da at arabası ve fayton boyası üzerine ustalaşmış.


Mustafa usta 11 yaşından beri bu işi yapıyor. Babası 80 yaşında vefat etmiş. Selanik göçmeniymiş. Balkan harbinde Türkiye'ye gelmişler.



Mustafa usta bir yandan mengeneye sıkıştırdığı «başlık» üzerinde çalışıyor; bir yandan da bize anlatıyor: "Eskiden müşteriler vardı. Şimdi, piyasada bu işler bitti. Bursa'da sıfırdan fayton yapan iki kişi vardı. Şimdi ben tek kaldım. Diğer usta, traktör römorkuna döndü; pulluk işine döndü. Ben de talep üzerine çalışıyorum".



Mustafa usta, başlık çakma işini bitirdikten sonra «ıçkı»sını eline alıyor; mengeneye sıkıştırdığı ağacı yontmaya, şekillendirmeye başlıyor. Içkı, rende, keser, ıskarpile, törpü, sistre sıklıkla kullandığı aletlerden.



"Bizde ağaç ve demir işleri bir arada yapılır" diyor. Sıcak demiri şekillendirmek için kullandığı ocağını yeni onarmış. Henüz ocağın önündeki kalıpları açmamış. Sıcak demirleri tutacağı kıskaçlar, ocağın önünde kullanılacakları günü sabırla bekliyorlar.



Ocağın hemen önünde «örs» var. Örs, bir ağaç kütüğün üzerine yerleştirilerek çalışma seviyesine yükseltilmiş. Kütüğün üzerinde ise, dövme işinde kullanılacak çeşitli boyda keski ve çiviler var. "Eskiden kara kaynak yapılırdı" diye anlatıyor "İki demir ısıtılarak üst üste yerleştirilir; araya toz konur, sonra çekiçlenirdi. Çok sağlam bir kaynak elde edilirdi. Şimdilerde bu kaynak yöntemini bilen çok az kişi kaldı".



Tezgahta Bursa «Esebey» arabalarının kenarlarının şekillendirme kalıplarını görüyoruz. Bu kalıpların nasıl kullanıldığını soruyoruz.



Mustafa usta, yaparak anlatıyor; bir araba kenarı alıyor; kalıpları belli bir düzende yerleştiriyor.



Bir faytonun dört tekerleğinin «başlık»larını daha önceden hazılamış.



Vakti zamanında amcasının boyamış olduğu tekerlek göbeklerini, dükkanın bir köşesinde anı olarak saklıyor.



Dükkanda, çok eski yapımlar olduğu her hallerinden belli olan parçalar var. Her birinin görevi ayrı.



«Kantarma» beygir ağzına, çeneye geçer. Azgın atlar için.



Mustafa ustanın dükkanı adeta bir canlı müze gibi. Bir fayton basamağını eline alıp bize gösteriyor. El yapımı. Arkasındaki tarih 1810 yılını işaret ediyor. Tarih, çok paslı olduğu için, görüntülemekte zorlanıyoruz.



«Yapıştırma», tekerleklerde kullanılan en eski tekniklerden biri. Ağaç tekerlek bir kalıba (tekerleğe demir çember geçirilirken kullanılan tezgaha) oturtuluyor; tahta tekerleğin etrafına geçirilecek demir çember ısıtılarak genleştiriliyor; demir soğudukça çember tahta tekerlek ile bütünleşiyor.



«Lobut», tekerleğe takılan, tek parça bir ağaç. Çemberin altındaki gövde. Tekerleğe oturtulduktan sonra, fazla kısmı kesiliyor.



Tahta tekerlek gövdesinin çevresine demir çember takıldıktan sonra, istenirse, lastik şerit de geçirilebiliyor. Böylece tekerleğin daha sessiz çalışması sağlanıyor.

"Bursa'da, tek atlı faytonların bitmiş dingil arası - iki tekerleğin arası - 1 metredir. Arabanın kasa uzunluğu 2,10 ila 2,20 metredir. Çift atlı faytonlarda, alt takım dingil arası 145 cm'e kadar bağlanır. At arabalarında, arka tekerlekler 7 cm yüksektir. Bu, akıntıyı verir. Arabanın ağırlığı ölçmek için özel bir yöntem kullanılır. Şeytan kantarı ile çekildiğinde, ibre 4 kiloyu gösterdiğinde, arabanın yürümesi lazım. Yoksa, araba ağır sayılır".



Çok eski faytonlarda yolu aydınlatmak için «kandil» bulunurmuş. Tavana asılı 2 kandilin kaç yıllık olduklarını tahmin etmeye çalışıyoruz. O zamanın yollarını, onların gözlerinden görmek isterdik.



İlerleyen zamanlarda, kandiller, daha şık birer görünüm almış; kristal kesme camlar eklenmiş. Camlara "kesme" süsler yapılmış.



Dedesi Nuri beyin çalışırken çekilmiş bir fotoğrafını özenle koruyor. Babası İbrahim ustanın da fotoğrafı, çerçevenin alt köşesine iliştirilmiş.



Bize babasının dükkanının fotoğrafını gösteriyor. Fotoğraftaki isimleri rahmetle anıyor: "Babik (babasının lakabı, bonkör anlamına geliyormuş), Harbi Kenan, Karakaş İsmail, Camgöz Nizamettin, Çetek Hasan, Pu.. Palaz, Or.... Şaban, Uzun Osman, Palabıyık Mahmut, Kör Raşit....". Babası İbrahim usta, "Bursa At Arabacıları Derneği"nin kurucusu ve ilk başkanıymış.



Mustafa usta, gururla bize yaptığı arabaların fotoğraflarını gösteriyor. "Bursa Tofaş müzesindeki arabaları da ben yaptım" diyor ve devam ediyor: "İstanbul'daki, 2012 At ve Binicilik Fuarı'na katıldım. Açılış gününde çekilmiş fotoğraflarım var. Bursa "Rahvan Atları Yarışları"nda, arap atlarında dört dalda, birinciliğim var".



Mustafa ustaya bugüne kadar kaç tane fayton ve at arabası yaptığını soruyoruz. Bize belgeleriyle anlatıyor. Yaptığı her arabanın fotoğrafını çekmiş. Onları bir sehpanın üzerinde sergiliyor. Biz de fotoğraflıyoruz. "Fayton, bu arabaların genel adı. Fanyo (sepet fayton) adalarda kullanılır. Fayton, körüklü bir arabadır".

Bilgi vermeye devam ediyor: "Ön takımın ağacı dört parçadır: kundak, çark takozları, bağcık, deve boyun yastığı. Arka takım ağacı ise sadece üç parçadan oluşur: çatallar ve deve boyun yastığı".



Oldukça tarihi bir Nacar marka saat, bize yukarıdan bakıyor. "Kurmalı saat. Kaç yıllık olduğunu bilmiyorum. Size öyküsünü anlatayım. Ben, 11-12 yaşlarında olmalıyım. Saati kurmak istedim. Fazla kurmuşum. Zembereği kırıldı. Babam çok kızdı. O günü hiç unutmuyorum. O günden beri, bu saat çalışmıyor. Bana o günleri anımsatıyor".



Bir rafın üzerinde duran tahta kutuyu merak ediyoruz. Ne olduğunu soruyoruz. "Kutu mu? Ben dükkana geldiğimden beri orada duruyor. Ne olduğunu hiç bilmiyorum". Dış görünüşüne bakarak, çok eski bir fotoğraf makinası olabileceğini düşünüyoruz.



Yukarıda sözünü etmiştik; Mustafa ustanın dükkanı canlı bir müze gibi. Bize sandığında sakladığı belgeleri gösteriyor. "Fayton sürücü ehliyeti" 1959 yılından. Defterin diğer sayfalarında, "10 lira para cezası" kesildiğini ve ehliyete işlendiğini görüyoruz.



"Fayton ruhsatı" 1970 yılından.



Faytonun "Fenni muyanesi" 20.5.1971 tarihinde yapılmış. 6 ay süre ile geçerli. 20.11.1971'de sona eriyor.



"Ruam", hayvanın sağlık muayenesi karnesi.



"Yağız kısrak, 10 yaşında, 140 cm boyunda"



"Motorsuz taşıt ruhsatı". İskenderun'dan verilmiş. Ruhsatın üzeri imza dolu: Zabıta Müdürü, Trafik Şube Müdürü, Veteriner Müdürü, Belediye Başkanı ....


Mustafa ustanın anlatma coşkusu, bizim de dinleme isteğimiz hiç bitmiyor. Laf lafı açıyor, saatler akıp, gidiyor. Ayrılık zamanı geliyor. Bugün Mustafa usta ile tanıştığımız için çok mutluyuz.

Bizleri kabul ettiği, zamanını ayırdığı, mesleğinin inceliklerini bizimle paylaştığı için çok teşekkür ediyoruz. Daha uzun yıllar, sağlıklı ve huzurlu yaşamasını diliyoruz.
 

ikizceli

çalışmalarınızı yasal yapınız.
Kullanıcı
Katılım
11 Eylül 2013
Mesajlar
7,166
Beğeni
25,705
Puanları
113
Yaş
68
Konum
ORDU- SAMSUN-ANKARA
muhterem hocam ilginç bir konu paylaşmışsınız.
emeğinize ve gönlünüze sağlık. konunu kahramanı mustafa ustaya da sıhhat dolu bir hayat dilerim.
samsun da son dönemlerin efsane başkanı da deniz kenarında güzel bir çalışma ile gezi yolu yaptı, buraya sanırım on iki tane olmalı fayton da koyarak bu özlemi halka yaşatıyor.


 

exper_dolunay

Kullanıcı
Katılım
16 Ekim 2015
Mesajlar
167
Beğeni
224
Puanları
43
Çok değerli LACİVERT24 ustam eline emeğine sağlık çok güzel konular paylaşıyorsun ve zevkle takip ediyorum,Hayatımda bir kez faytona binme şanşım oldu samsuna seminere gitmiştim orda sahilde faytoncular var çok zevkli dıgı dıgı dıgı çok hoşuma gitmişti.Paylaşım için teşekkürler ustam.
 

cassabalee

Kullanıcı
Katılım
31 Mart 2013
Mesajlar
686
Beğeni
881
Puanları
93
Konum
Türkiye
ah ahhhhh ne kadar güzeldi O günler ahhhh taksi,yok pisiklet yok,motorlu pisiklet yok,sokaklarda lamba yok,o yok bu yok.bir fayton vardı (ağla) yolda faytonlar,iki tekerlekli at arabası,ve birde eşşeğin çektiği develer vardı.gece binildiği zamanda aydınlık olsun diye faytonon sağına ve soluna cam içinde ateş yanardı.
Elinize sağlık çok güzel konu paylaşmışsın
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,877
Beğeni
22,538
Puanları
113
Konum
Erzincan
muhterem hocam ilginç bir konu paylaşmışsınız.
emeğinize ve gönlünüze sağlık. konunu kahramanı mustafa ustaya da sıhhat dolu bir hayat dilerim.
samsun da son dönemlerin efsane başkanı da deniz kenarında güzel bir çalışma ile gezi yolu yaptı, buraya sanırım on iki tane olmalı fayton da koyarak bu özlemi halka yaşatıyor.



Kıymetli hocam samsundaki faytonları izleyenlerdenim nedense binme isteği uyandımadı bende belkide çocukluk dönemlerimizde zevkine vardığımızdandır köylere dahi faytonlarla giderdik ben tabiiki hemen faytoncunun yanında yerimi alırdım güzel günlerdi.. mevlam cümlemize çok daha keyifli güzel günler geçirebilmeyi nasip eylesin duasıyla...
 
Üst Alt