Yunan Papazi Gregoius'un Rus Çarına Yazıdığı Mektup... | Define işaretleri ve anlamları

Yunan Papazi Gregoius'un Rus Çarına Yazıdığı Mektup...

wolf_52

Kullanıcı
Katılım
19 Ocak 2015
Mesajlar
3,812
Beğeni
9,771
Puanları
113
Yaş
52
1820-1821 yılları arasında; Mora yarımadasında, rumlar tarafından büyük bir isyan çıkarılır ve binlerce Türk öldürülür. İsyan bastırılır. Dönemin Padişahı 2.Mahmut; bu ayaklanmada parmağı olanların tesbiti için, Sadrazam Benderli Ali Paşa’yı görevlendirir. Yapılan tahkikatta, Fener Rum Patriğinin, isyanla yakın ilişkisi olduğu ortaya çıkar.



Derhal baskın düzenlenen Patrik 5.Gregorius’un evinde; isyanla ilgili belgeler ve Osmanlının amansız düşmanı olan Rus Çarı Alexandra’ya yazılmış çeşitli istihbarat mektupları ele geçirilir. Fener Rum Patrikhanesini, ihanet yuvasına çeviren bu patrik yargılanır ve halkı isyana teşvik etmek ve Osmanlı Devletine ihanet etmekten suçlu bulunur ve idama mahkum edilir. İnfaz; Patrikhanenin kapısı önünde, 21 Nisan 1821 günü gerçekleştirilir.



Bunun üzerine, Patrikhane yönetimi: aynı yerde, bir Türk büyüğü asılana kadar, bu kapının kapalı tutulmasına karar verir. Kapının ismi, o günden sonra: “kin kapısı” olarak anılır. Patrikhanenin bu kararından haberdar olan Türk yetkililer ise; buna misilleme olarak, Patrikhanenin bulunduğu sokağın adını:” Sadrazam Ali Paşa” koyarlar.



Günümüzde, bu kapı hala kapalı. Girişler; bu kapının solundaki küçük kapıdan yapılıyor. Din kapısı olması gereken bu kapı, kin kapısı haline getirilmiş. Elbette; Patrikhane, bu söylenenleri asla kabul etmiyor. Ama; kapıyı açmaya da yanaşmıyorlar. Buna ise; geçerli ve makul bir sebep göstermiyorlar. Yanlızca; Patrik Gregoryus, burada idam edildi ve gömüldü, insanların onun mezarı üzerinden geçilmesini istemiyoruz gibi, saçma sapan bir mazeret sunuyorlar. Halbuki; hiçbir Osmanlı kaynağında; Patrik’in burada gömüldüğü olduğu hakkında bilgi ve belge yok. Hatta; Osmanlı döneminde, asılarak öldürülenlerin, nereye gömüldükleri hakkında, bilgi ve belge tutulmadığı belli ve genel bir uygulama. Neyse, omuzla hafifçe yüklenildiğinde açılacak gibi duran bu kapı, ne hikmetse açılamıyor. İstanbul bir Yunan şehri olsa, bir gece de kapıyı açarlar. Ama; İstanbul’un bir Yunan şehri olabilmesi için, uzunca bir uykuya dalıp rüyalar alemine veya gökyüzüne kafalarını çevirip hayaller alemine uzanmalılar.



Evet, bu arada; Patrik Gregorius’un Rus Çarı Alekxandr’a yazdığı meşhur bir mektup var. Bu mektup; bizi yani Türk’leri çok iyi tanımlayan veya tanımladığını düşündüğüm bir mektup olması açısından, çok önemli. Bu mektubu; tüm insanlarımızın bilmesi, özellikle okul çağındaki gençlerimizin bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü; bu mektup, biz Türkler’in karekteristik özelliklerini, başarı ve başarısızlıklarının neye bağlı olduğunu ve olabileceğini çok iyi tahlil etmiş. Neyse, mektubu, yazım şeklini basit ve anlaşılır kelimeler düzeyine indirerek okuyalım:



Türkler’i maddeten ezmek ve yıkmak; mümkün değildir. Çünkü: Türkler; çok sabırlı ve dayanıklı insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve izzet-i nefis (onur) sahibidirler. Bu özellikleri ; dinlerine bağlılıklarından, kadere rıza göstermelerinden, geleneklerinin kuvvetinden, padişahlarına, kumandanlarına, büyüklerine itaat duygularından gelir.



Türkler: zekidirler. Kendilerini; doğru yola sevk edecek liderleri olduğunda da daha da çalışkandırlar. Gayet; kanaatkardırlar. Onların bütün meziyetleri: hatta kahramanlık ve bağlılık duyguları; geleneklerine olan bağlılıklarından ve ahlaklarının kuvvetinden gelir.



Türkler’i yıkmak için: önce bağlılık duygularını kırmak ve manevi bağlarını parçalamak gerekir. Bunun da, en kısa yolu: milli ve manevi değerlerine uymayan, yabancı fikir ve davranışlara, onları alıştırmaktır.



Türkler; dış yardım kabul etmezler. Haysiyet duyguları, buna engeldir. Eğer; geçici bir süre görünürde kuvvet ve kudretleri varsa da; Türk’ler mutlaka dış yardıma alıştırılmalıdırlar.



Maneviyatları sarsıldığı gün; Türkler’i kendilerinden şeklen çok kuvvetli, kalabalık ve güçlü kuvvetler önünde zafere götüren; asıl kudretleri sarsılacak ve o zaman Türkler’i yıkmak, mümkün olabilecektir.



Bu nedenle; Osmanlı Devletini yıkmak için, yanlızca savaş meydanlarındaki zaferler yeterli değildir. Ve hatta; yanlızca bu yolda yürümek, Türkler’in gerçekleri anlamalarına neden olabilir.



Yapılacak iş; Türkler’e bir şey hissettirmeden, bünyelerindeki tahribatı tamamlamaktır.



Bu mektupla ilgili; birçok yorum yapılabilir. Eminin ki, zaten siz de mektubu okuduktan sonra, kendi başınıza mutlaka çeşitli yorumlar üretmişsinizdir. Bu nedenle; ben mektupta ki; Türkler’in yıkılması için gereken başlıca unsurun, borçlandırılma ” konusu olduğunu söylüyor ve geçiyorum. İlginç bir mektup, bir yandan üstün vasıflarımızın yazılı olduğunu okuduğumda, gurur duyuyorum, ama diğer yandan da, yıkılmamız için yazılı olan gerekenler bölümü; acaba, tarih içinde sürdürülen çabaların bir ürünü mü bu borçlarımız diye düşünüyorum? Ya Osmanlılar, bu borçları hep kalkınmak için almışlardı demi, yıkılışımız için değil ki?



Rahmetli, ulu önder, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk; büyük adammış, sanki biliyormuş Patriğin bu mektubunu da; Osmanlının tüm borçlarını, yeni kurulmuş ve savaştan çıkmış, genç Cumhuriyet’in hemen ilk yıllarında ödeyip kapatmış. Biliyorsunuz demi, Atatürk, Osmanlının tüm borçlarını ödeyip kapattırmış. Yinede, “borç yiğidin kamçısı”; nerden çıkmış bu saçma atasözü bilinmez, belki de ata sözü değil, yaban sözü yani bizi yıkmak için uğraşan dış güçlerin yarattığı bir söz mü? Ya buna inananlara ne demeli???
 

osi

Kullanıcı
Katılım
17 Mayıs 2013
Mesajlar
646
Beğeni
1,538
Puanları
93
Konum
ankara
Ustam elıne yuregıne. Sağlık. Çok onemlı bır konu açmıssın. Bu yazılanlar bugün. Bıle oluyor. Oyuzden. Yazılanları dıkkatle okumak lazım paylaşım için sağol emeğe saygı
 

İRON

Kullanıcı
Katılım
23 Kasım 2012
Mesajlar
1,749
Beğeni
1,986
Puanları
113
Konum
5minare.kentli.10üç
eline sağlık be mubarek.hakkatende çok önemli vede gurur verici bir mektup olmuş.
bi konuda başarıya uğradıklarını sayabilirz.lakin daha çok kat etmeleri gereken bir yol daha var.
ve buda onların asla ulaşamayacakları bir yoldur.en azından ben öle düşünüyorum.
imanımız zayıflamadıkça sünneten ayrılmadıkça.kuran-ı kerimi terk etmedikçe onlar asla emmelerine ulaşamayacaklar.
rabbim bu ummetin en kısa zamanda uyanmasını nasip eylesin..
yanlız hiç bir insan ulu değildir.ulan bir tektir.
sakın yazımı yanlış anlamayın ataturkle alakası yok.,
sadece ulu kelimesi ulu yüce rabbimize aittir.
selametle kalınız..
 

SEVALİ

Kullanıcı
Katılım
14 Kasım 2012
Mesajlar
1,451
Beğeni
2,680
Puanları
113
Mükemmel bir konu.
Teşekkür ederim.
 

wolf_52

Kullanıcı
Katılım
19 Ocak 2015
Mesajlar
3,812
Beğeni
9,771
Puanları
113
Yaş
52
TÜRK milleti olarak bugün bir hristiyan papazın vasiyetini yerine getiriyoruz, sevinilecek bir durum söz konusu değil, aklı selim olan bir insan içinde bulunduğumuz durumun ne kadar vahim olduğunu rahatlıkla anlayabilir.

Günümüzde herşeyin para, ekonomi ve maddiyat olması sebebiyle TÜRK milleti olarak yapmamamız gereken şeyleri yapıyoruz, aslında bu bir zorunluluk değil, sadece kolay yoldan nasıl bu engelleri aşabiliriz düşüncesidir. Bu engelleri kolay yoldan aştığımızda ise göremiyoruzki önümüzdeki engeller daha da büyük ve çetin olacak.

Yazılması gereken çok şey var (şahsi düşüncelerim) ama konuyu hemen bağlamak istiyorum, avrupa birliğinin kapılarını zorladığımız bu günlerde aslında açılması gereken başka bir kapı daha var.
Peki bu kapı neden kapandı???
Bu kapıyı kimler kapattı???
Nereye ulaşmak istiyorlar???
İşte şimdi bunlara değinmek istiyorum...

Fener Patriği Gregorius'un Vasiyeti:
1821 yılı Nisan ayında Padişah II.Mahmut tarafından, Yunan azınlığı ayaklandırmaya yönelik yazdığı mektup ele geçirildiği için, 'üzerindeki dini elbiseleriyle', Fener Patrikhanesi önünde astırılan, Fener Patriği Gregorius, Rus Çari Alexander'e göndermiş olduğu ve 'Gregorius Vasiyeti' olarak bilinen mektubunda ne diyor?
"Türkler'i maddeten ezmek ve yıkmak imkansızdır. Çünkü Türkler, Müslüman oldukları için çok sabırlı ve mukavemetlidirler.
Bu hasletleri dinlerine bağlılıklarından, kadere rıza göstermelerinden, devlet büyüklerine itaat duygusundan gelmektedir. Türkler'de evvela itaat duygusunu kırmak, manevi bağlarını parçalamak, dini duygularını zayıflatmak icabeder. Bunun da en kısa yolu, milli geleneklerine ve manevıyatlarına uymayan yabancı fikirlere ve hareketlere onları alıştırmaktır. Yapılacak şey, Türklere birşey HİSSETTİRMEDEN bünyelerindeki tahribatı tamamlamaktır."

Bizi neredeyse bizden daha iyi tanıyan bir papaz, Türkleri maddeten yıkmak imkansızdır diyor, lafa gelince mangalda kül bırakmayn bizler şu anda bu ve bunun gibi kişilerin oyunlarına kapılıyoruz. Şahsi fikrimi belirtmek istiyorumki Gregorius'un gözü arkada kalmamıştır. İstediklerinin bir kısmını başarmış.

Avrupalı olmayı, dünyanın en iyi eğlence merkezlerini ülkemizde barındırarak ünümüze ün katmayı, yurtdışında Türkiye denilince dansözlerimizle anılmayı sanırım bizler istiyoruz.

Bu kapının adı, Gregorius'un Patrikane kapısının önünde asıldığı o kapının ismi KİN KAPISIDIR. Peki ne zaman açılacak biliyormusunuz??? Bizlerden birinin, bir devlet büyüğümüzün o kapı önünde aslıdığı zaman gene o kapı açılacak.

Değerli arkadaşlar, dinimiz öyle yüce bir din. Kitabımız okadar yüce bir kitapken bizler kıymet bilemiyoruz, bu insanların amaçları belli, çevremizde bir bakalım, sizce ABD başkanının 11 EYLÜL saldırılarından sonra HAÇLI seferleri başlamıştır sözü bir tesadüfmüdür, Afganistana saldırımlası bir tesadüfmüdür, Irak'ın işgal edilmeside bir tesadüfmüdür?? Zamanında OSMANLI egemenliğinde yaşayan bu milletlerin işgali, ele geçirilmesi, ABD başkanının haçlı seferlerinin başladığını söylemesi tesadüfmüdür. Sonumuzu görmek okadar zormu???

Dirayetli olalım arkadaşlar, Dinimize değerlerimize sahip çıkalım, Elhamdülillâh MÜSLÜMANIZ diyorsak eğer, MÜSLÜMAN gibi yaşayalım ve ölelim.
 

FENERLi

Vip Üye
Katılım
9 Aralık 2012
Mesajlar
1,729
Beğeni
2,014
Puanları
113
Konum
istanbul
Eline sağlık güzel paylaşım,
Günümüzde herşeyin para, ekonomi ve maddiyat olması sebebiyle TÜRK milleti olarak yapmamamız gereken şeyleri yapıyoruz, aslında bu bir zorunluluk değil, sadece kolay yoldan nasıl bu engelleri aşabiliriz düşüncesidir. Bu engelleri kolay yoldan aştığımızda ise göremiyoruzki önümüzdeki engeller daha da büyük ve çetin olacak.
 
Üst Alt