cin

BoZKurT

"R@m@z@n"
Forum Düzeni
Katılım
22 Mart 2012
Mesajlar
9,504
Beğeni
16,966
Puanları
113
Konum
İstanbul
Cincilerin, uzaylıların, ruh çağıranların (ruhçuların), büyücülerin, falcıların, sahte mehdilerin

, sözde şeyhlerin moda olduğu günümüzde, yanıltılan ve aldatılan masum kardeşlerimizi bilgilendirmek amacıyla bu broşürü hazırlamayı görev bildik. Faydalı olabilirsek ne mutlu bize
Olayın gerçeğini fark ettirebilmek için öncelikle CİN konusunu açıklamamız gerekmektedir.
CİN adı geçtiği zaman, genelde hepimizin içine düştüğü büyük bir yanılgı vardır!.. Hemen aklımıza, kısa boylu, ayakları ters, kulakları uzunca, gözbebekleri dikine, seri hareket edebilen, her kılıkta görünebilen varlıklar gelir Ya da beyninde belirli bozuklukları olan kişilerin görmüş olduğu halüsinasyonlar.
Bu konuda yapılan en büyük yanlış, önyargılı yaklaşımla, CİN kelimesi duyulduğunda ya hemen inkâr edilmesi, ya da gerçekle ilgisi olmayan yorumlar yapılmasıdır!.. Oysa dün bilimsel değil diye inkâr edilen birçok şeyin, ilim ve tekniğin ilerlemesiyle bugün bilimsel bir gerçek haline geldiğini hatırdan çıkarmamak gerekir.
Peki işin hakikati nedir?..
Evrende var olan tüm varlıklar-canlılar kuantsal kökenli olup; bir kısmı da mikrodalga yapılı türe dönüşmüştür!.. Ve dahi bunların bir kısmı geçici bir süre için moleküler boyutta, yani madde alemi denen boyutumuzda yaşamaktadırlar
Çağdaş verilerle değerlendirebildiğimiz bu katmanlar ve boyutlar İSLÂMIN Kutsal Kitabı Kurânda mûcize olarak 1400 küsur sene öncesinde şöyle açıklanmıştır:
Kuantsal kökenli bilinçli varlıklar Nurani olanlar MELEKLER!.
Mikrodalga kökenli bilinçli varlıklar Ateş yapılar CİNLER!.
Moleküler kökenli bilinçli varlıklar Biyolojik bedenliler İNSANLAR!.

Bunların her biri yaşadıkları boyutun kapsamı ve gücü itibariyle diğerini istediği gibi yönlendirebilecek güce sahiptir.
Şöyle ki Kuantsal köken melekler, hem cinler ve hem de insanlar üzerinde etkileme mekanizmasına sahipken; cinler, insanları bir dereceye kadar yönlendirmede yeteneklidirler.
Konumuz dışında kalan melekler bahsini bir yana bırakırsak
CİNLER, Kurân anlatımıyla MARIC ve SEMUM ATEŞTEN, Yani biyolojik bedene tesir edip, radyasyon zehirlenmesi meydana getiren mikrodalga bedene sahiptirler
Bizim âhiret âlemi dediğimiz, ruhlar âlemi denilen, berzah âlemi denilen âlemler hep aynı mikrodalga boyut olup; insan ruhları dahi gerçekte mikrodalga bedenlerdir.
İnsan beyni mikrovolt cinsinden elektrik ihtiva eder; ve tüm beden aldığı gıdalardan oluşan biyoelektrik enerjiyle çalışarak beynin biyoelektrik ihtiyacını karşılar. Beyin de bu biyoelektrik enerjiyi değerlendirerek fonksiyonlarını yerine getirir; bu arada da geçmişte ruh adı verilmiş olan mikrodalga bedenini üreterek tüm verilerini mikrodalga beyne yükler!..
İnsan beyni, her an, gerek beş duyu yoluyla ve gerekse de başka dalga boylarından ve uzaydan gelen sayısız dalgaları değerlendirme yoluyla yaşamını sürdürür; ve bu arada da hem dışa mikrodalga bilinç dalgaları yayar, hem de mikrodalga bedenine yani ruhuna yükler!.
İnsan bilincinde ya da bedeninde etkili olan tüm tesirler üçe ayrılır:
1. MELEK kökenli astrolojik etkiler
2. CİN kökenli mikrodalga impalslar
3. İNSAN beyinlerinin yaydığı yaygın veya yönlendirilmiş dalgalar
Bunlardan birincisi gene konumuz dışında olduğu için onu bir yana bırakıp, 2. ve 3. tür dalgaların etkileri üzerinde duralım
İnsanlar yeryüzünde boy göstermeden önce, dünyanın oluşum evresinden başlayan bir biçimde dünyada mikrodalga bedenli cinler yaşamaktaydı ki, dünya ısısı ve ateşi onlar için bir şey ifade etmemekteydi.
Daha sonra İnsan yeryüzünde varolcunca, bilinçli bir varlık olan insanın evrensel bazı gerçekleri fark etmesini hazmedemediler. Bu olayda önderleri Azazil isimli CİN idi!.. Azazil isimli CİN ve ona uyan tüm cin nesilleri tafsilatı AKIL ve İMAN isimli kitapta anlatılan bir olaydan sonra ŞEYTAN diye anıldılar ve insanlara düşman oldular!..
İşte bu şeytan diye bilinen tüm cinler, nesiller boyudur, insanlara birşeyler kazandırma bahanesiyle, onlara çeşitli yanlış fikirler ilka ederek saptırırlar!.. Akıl hastası haline getirirler!..
EY CİN TOPLULUĞU İNSANLARIN EKSERİYETİNİ HÜKMÜNÜZ ALTINA ALDINIZ.� (6-128)
Âyeti bu gerçeği vurgular Cinlerle bilerek ilişkide olanların ölüm ötesi yaşamdaki halleri ise şu âyette açıklanmaktadır:
İNSANLARDAN ONLARI DOST EDİNENLER DE: -RABBİMİZ BİZ BİRBİRİMİZDEN FAYDALANDIK VE BİZİM İÇİN TAKDİR EDİLEN VAKTE ULAŞTIK� DERLER� ALLÂH: YERİNİZ ATEŞTİR!.. ALLÂH�IN DİLEDİKLERİ DIŞINDAKİLER EBEDİ ORADA KALICIDIRLAR� (6/128)
CİNLERİN temel amacı insanları Kur�ân öğretisinden saptırmak, böylece imandan etmektir!..
CİNLER, ilişkide oldukları her insanı; ve onlar aracılığıyla tüm uyanları ele geçirip, İSLÂM inanç sisteminden uzaklaştırmaya çalışırlar
İnsanları genelde küçük yaşlarda kandırıp ele geçiren CİNLER, ya İSLÂMI kullanarak bu işi gerçekleştirirler; ya İslâm dışı yolları empoze ederek!..
Kişiyi ele geçirmeleri genelde şu iki yoldan biriyledir: Eline kalem almış kişiye kendi iradesi dışında yazı yazdırarak� Veya geçmişte yaşamış din büyüklerinin kisvesine bürünmek suretiyle rüya veya yakaza halinde görünerek!..
Önce bu kişiye büyük âlim veya veli olacağı bildirilir; sonra da artık o kişinin saflık derecesine göre zamanın kutbu, gavsı, en büyüğü, insanlığın kurtarıcısı, hatta MEHDİ veya RESÛL olduğu yutturulur!..
Bu arada çevresine toplananların da rüyalarına girilmek ya da geçmiş veya geleceklerine ait bir şeyler bildirilerek topluluklar oluşturulmaya çalışılır Böylece, CİNLERİN kulu olmuş ve o kişi, artık kendini devrin en büyüğü, insanlığın kurtarıcısı, MEHDİ sanmaktadır!.. Bugün Türkiyede sayısız insan, bilgisizlik yüzünden, kendini MEHDİ ya da GAVS sanan, oysa CİNLERİN elinde oyuncak olmuş kişilerin, peşinde koşmaktadır
Bu CİNLERDEN bazıları da kendini mevlânânın ruhu diye tanıtarak insanları etki altına almaktadırlar!.. Onlara kitaplar yazdırmaktadırlar
MEDYUM, aracı demektir; bilgisizlik yüzünden, ruhlarla görüştüğünü sanan kişilere denir!.. CİNCİ ayrıdır, medyum ayrıdır!..
Bu durum dünyanın her yanında da böyledir!.. Bugün kendini Mesih ya da resul veya mehdi gören sayısız insan farkında olmadan insanları cinlere kul-köle hale getirmişlerdir. Batı dünyasında bizim CİN dediğimiz varlıklar şeytan veya ruh ya da hayalet diye bilinirler!..
Bugün Türkiyede başta İstanbul ve Ankara olmak üzere neredeyse hemen her şehir veya kasabada kendini MEHDİ veya gavs ya da kurtarıcı olarak sanan pekçok aldanmış insan mevcuttur!.. Ve düşünün ki sadece Türkiye�dekiler bu kadar çoktur!.. Buna bir de diğer ülkelerdekini ekleyin!..
Bunun dışında bir de İslâm Dışı yollarla insanları kendilerine tabi hale getiren CİN toplulukları vardır� Bunlar da kendilerinin UZAYLI olduklarını iddia ederek insanları kandırmaktadırlar!..
UZAYLILAR diye kendilerini kandıran CİNLERE tabi olanlar da, İSLÂM dininin hükmünün bittiğine; Hazreti MUHAMMEDİN CİN OLDUĞUNA; ALLÂH IN BEDENLENMİŞ olarak bir gezegende yaşamakta olduğuna inanmaktadırlar!..
CİNLER, günümüzde yoğun bir şekilde İSLÂM DIŞI BİR İNANIŞ OLAN REENKARNASYON, YANİ YENİDEN BİR BEDENE BÜRÜNEREK DÜNYAYA GERİ GELME fikrini aşılamaya çalışmaktadırlar
Oysa Kurânda Müminin sûresi 99-100. Âyetleri bu olayda kesinlikle reddetmektedir:
Nihayet onların her birine ölüm geldiğinde:
Rabbim beni (dünyaya) geri gönder!.. Ta ki boşa geçirdiğim yaşamımı orada bıraktıklarımla, yararlı fiillerle değerlendireyim der ASLA!.. BU DİYENİN GEÇERSİZ GÖRÜŞÜDÜR!.. ONLARIN ARDINDA BA�S GÜNÜNE (mahşere) KADAR SÜRECEK KABİR ÂLEMİ VARDIR!.. SUR�a üflendiğinde aralarında ne soysopluk vardır, ne de bir soranlar!..�
Hangi yoldan olursa olsun cinlerle ilişkisi olanların çoğunda görülen ortak özellik tebliğlerin veya âyetlerin (!!!) mutlaka elle yazılarak çoğaltılmasıdır!.. Ki bu yazım, yazanın beyninde o cinin frekansına uygun bir açılım oluşturmaktadır.
Cinlerin insan beynini mikrodalga impalslar yollayarak etkileme yolları dışında, bir nesneyi hareket ettirme veya yakma gibi özellikleri de vardır.
Türkiyede ve DÜNYADA bu konuda TEK KAYNAK olarak ilk baskısı 1972de yapılıp halen 10. Baskısı yayınlanmış olan RUH İNSAN CİN isimli kitapta çok detaylı bir şekilde açıklanan konunun, bu broşür boyutunda elbette daha fazla açıklanması mümkün değildir Onun için bazı satır başları ile uyarılarımıza devam edelim:
CİNLERLE ne tür ilişkide olunursa olunsun, insanlar sonunda kesinlikle bundan büyük zarar görürler!.. Çünkü öğrettikleri arasında mutlaka Hz. MUHAMMED kökenli İSLÂM öğretisine ters düşen saptırıcı bilgiler yerleşmiştir!..
CİNLERLE ilişkide olanlarda mantıksal bütünlük yoktur!.. Yaptıkları konuşmalarda, başta söylediklerine sonra ters düşerler!.. Çelişkili konuşurlar!.. Genelde çok asabidirler!.. İtiraz gördüklerinde şiddetle parlarlar!.. Yalanları çoktur!.. Kendilerini daima büyük görüp, olabildiğince güçlü göstermeye çalışırlar!..
BÜYÜ konusuna gelince
BÜYÜ, genelde cinler aracılığıyla yapılmaktadır
Çok özel olarak, güçlü beyinlerin direkt yönlendirilmiş dalgalarıyla da gerçekleştirilebilmektedir!..
BÜYÜ, kişinin bilinci ve iradesi dışında, herhangi bir konuda, istemediği işi yapmaya elinde olmayarak zorlanmasıdır!.. Ve İSLÂM DİNİ mensuplarına kesinlikle BÜYÜ YAPMAK HARAMDIR!..
Eğer yukarıdaki anlamı iyi anladıysak; görürüz ki, karı-koca veya başkaları arasında sevgi oluşturmak için yapılan tüm çalışmalar veya muska yapmalar dahi BÜYÜ�DÜR; değil ki ara açmak için yapılanlar!..
İSLÂMDA DUÂ SERBESTTİR; BÜYÜ HARAMDIR!..
DUÂ kişinin talebidir; BÜYÜ muhataba isteği ve iradesi dışı istemediğini yaptırmaktır!..
CİNCİLERİN, cinlerden haber alma dışındaki tüm faaliyetleri BÜYÜ yapmadır!.. Yaptıkları, İSLÂM anlayışına göre HARAMDIR!.. BÜYÜ yapan da yaptıran da altında asla kalkamayacağı bir vebalin altına girmektedir; cinler o işi onlara hoş gösterse de!..
CİNCİLER, BÜYÜ yaparken ya da BÜYÜnün tesirini oluşturacak MUSKAYI YAZARKEN çeşitli duâlar okurlar ve böylece bazı cinleri o konuda görev yapmaya davet ederler!.. Ki bu başkasının iradesini zorlamadır; HARAMDIR!..
CİNLERDEN ve BÜYÜ�DEN KORUNMA yollarına gelince
Bizim tespitlerimize göre Kurânda iki tür, korunma sağlayan âyetler vardır Birincisi pasif korunma âyetleridir ki bunlar Ayetelkürsi, kuleuzüler ve Hasbiyallahu venimel vekil ve hüve rabbularşıl azim duasıdır Bunların 41 veya 100er defa okunmasıyla kişinin çevresinde cinlerden ve kem nazarlardan (negatif beyin dalgalarından) gelecek olan etkilere karşı bir koruyucu kalkan oluşur
Ancak bir de CİNLERE karşı aktif savunma sağlayan duâ da vardır ki o da şudur:
KORUNMA DUÂSI:
RABBİ İNNİ MESSENİYEŞŞEYTANU BİNUSBİN VE AZAB; RABBİ EUZU BİKE MİN HEMEZATİŞŞEYATİYNİ VE EUZU BİKE RABBİ EN YAHDURUN. VE HİFZAN MİN KÜLLİ ŞEYTANİN MARİD. (Sad: 41 / Müminuna: 97-98 Saffat: 7)
Bu duâ kişinin beyninde cinleri son derece sıkan ve hatta yakan dalgalar yayınlanmasına vesile olur Böylece de o kişiye musallat olan CİNLER o kişiden uzaklaşmak zorunda kalırlar
İçlerinde sebepsiz sıkıntı duyanlar; BÜYÜ yapıldığından şüphelenenler, cinni yoldan başkalarının kendisini etkilediğini düşünenler bu duâya olayın şiddetine göre sabahları ve geceleri 41 ile 150şer defa arasında bir sayıyla okumaya devam ederlerse büyük fayda görürler Çünkü bilebildiğimiz kadarıyla CİNLERE KARŞI TEK SİLAH bu duânın yaymış olduğu beyin dalgalarıdır.
Şayet CİNLİ olduğundan şüphelendiğiniz bir kişi yanında veya birkaç arkadaşınızla bu duâyı içinizden bir süre okursanız, sonuçlarını görürsünüz
Bu konuda sıkıntıda olan kişinin yanında birkaç kişi toplanıp da her biri 300 er defa bu duâyı okursa ve arka arkaya üç gün devam edilirse büyük fayda elde edilir Ayrıca bu dua etme sırasında ortada bulunacak bir suyun beyin dalgalarından içilmesi de yararlı olur.
 

KOMAGENE

Vip Üye
Katılım
23 Ağustos 2012
Mesajlar
1,303
Beğeni
2,614
Puanları
113
Konum
ADIYAMAN
Cevap: cin

ALLAH C.C h.z MUHAMMED s.a.v ümmetini onların aracılığıyla define bulmayı yada bulmaya çalışmayı nasıp etmesin zira hem çoğunlukla sonuç vermeyecektir hemde çok büyük günahlara vesile olacaktır
 

TRUVA

Admin
Katılım
22 Haziran 2012
Mesajlar
4,061
Beğeni
8,154
Puanları
113
Cevap: cin

Herşeyi nasip eden Allahtır.Allah nasip etmezse hiç bir zaman olmaz.Ama şuda bir gerçektir ki Aradığımız şeyin üç harfliler tarafından sahiplenmesidir.Sahiplenmiş olan malların allahın izniyle alınmaması mümkün değildir.Alınamayacak sarıkız yoktur.Yeterki ilmini bilin.
 

beytanya

Kullanıcı
Katılım
22 Temmuz 2012
Mesajlar
833
Beğeni
45
Puanları
18
Konum
Ağrı
Cevap: cin

Çok güzel paylaşım olmuş ustam elinize sağlık, teşekkürler.
 

star21

Kullanıcı
Katılım
11 Ağustos 2012
Mesajlar
2,733
Beğeni
430
Puanları
83
Cevap: cin

emeğine sağlık..ama bir eksiği olmuş oda mümin cinler..onlardan da bahsetseydin..çünkü cinler bile ikiye ayrılıyor..senin bahsettiğin kafir cinler..
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Cevap: cin

agam genel olarak
Cin, şeytan, büyü,
Tılsım ve sihir konularına
Girmek pek
Hoşuma gitmez
Arkadaşlarımıza
Bu konulardan
Uzak durmalarını
Defaatle tembihlerim
İslam'i ilmini
Artırmamış kişiler
İçin zararlı konulardır
Tabii bu benim
Kanaatimdir
Bizler gibi
Elhemdülillah
Müslüman olan
Cin kardeşlerimiz
Hakkında bir konu
Okumuştum
Onu sizlerle
Paylaşmak isterim

- Aramızda iyiler de var, bu düzeye erişememiş olanlar da var; farklı yollara ayrıldık.
- Yeryüzünde Allah ile baş edemeyeceğimizi ve O'ndan kaçıp kurtulamayacağımızı kesinlikle anladık.
- Biz doğru yola ileten Kur'ân'ı işitir-işitmez ona inandık. Kim Rabbine inanırsa ne haksızlığa uğramaktan ve ne zora koşulmaktan korkar.
- Aramızda Müslümanlar olduğu gibi gerçeğe sırt çevirenler de var. Müslüman olanlar, doğruyu arayıp bulanlardır.
- Gerçeğe sırt çevirenler ise cehennem odunlarıdırlar.
Cinlerin aralarında iyilerin de, kötülerin de, Müslümanların da gerçeğe sırt çevirenlerin de bulunduğu yolundaki bu açıklamaları bu yaratıkların da, tıpkı insanlar gibi, ikiz karakterli olduklarım, hem iyiliğe hem de kötülüğe yatkın olduklarını ortaya koyar. Yalnız o soydan gelen şeytan ve adamları hariç. Onlar kendilerini sırf kötülüğe adamışlardır-. Bu açıklama bu yaratıklara ilişkin yaygın kanaatleri düzeltebilecek son derece önemli bir açıklamadır. Çünkü bazı araştırmacılara ve bilim adamlarına varıncaya kadar çoğumuz şu inancı taşıyor: Cinler kötülüğün simgesidirler, yapısal özellikleri itibarı ile kendilerini sırf kötülüğe adamışlardır, iki yönlü yaratılışta olan tek canlı insandır. Bu yanılgı, yukarda değindiğimiz gibi, varlıklar alemine ilişkin Kur'an-dışı önyargılarımızdan kaynaklanıyor. Şimdi bu asılsız yanılgımızı Kur'an kaynaklı bilgiler ışığında gözden geçirip düzeltmemiz gerekir.
Sözkonusu cin heyeti şöyle diyor:
"Aramızda iyiler de var, bu düzene erişmemiş olanlar da var."
Bu sözler aracılığı ile durumlarını ana çizgileri ile açıklıyorlar. Sonra sözlerini şöyle bağlıyorlar:
"Farklı yollara ayrıldık."
Yani farklı yollara koyularak birbirine ayrı düşen, çelişik gruplara bölündük. Arkasından iman ettikten sonra Allah hakkındaki inançlarını açıklıyorlar:
"Yeryüzünde Allah ile başedemiyeceğimizi ve O'ndan kaçıp kurtulamayacağımızı kesinlikle anladık."
Bu yaratıklar yüce Allah'ın yeryüzüne egemen olan gücünü; O'nun egemenlik alanından kaçmaya, O'nun elinden kurtulmaya, O'nun gücünden yaka sıyırmaya güçlerinin yetmeyeceğini biliyorlar. Onlar yeryüzünde yüce Allah ile başedemeyecekleri gibi yeryüzünde kaçmakla da O'nunla başa çıkamazlar. Bu sözler kulun Rabbi karşısındaki zayıflığını, yaratığın yaratıcısı karşısındaki güçsüzlüğünü, yüce Allah'ın ezici ve üstün otoritesine ilişkin bilinci dile getirmektedir.
Birtakım insanların kendilerine sığındıkları, ihtiyaçlarını karşılamak için yardımlarına başvurdukları, hatta kimi müşriklerin Allah'ın akrabaları saydıkları cinler bunlardır. İşte bu cinler yüce Allah'ın sınırsız gücü karşısındaki güçsüzlüklerini, yüce Allah'ın üstünlüğü karşısındaki zavallılıklarını, yüce Allah'ın karşı konulmaz iradesi önündeki ezikliklerini kendi dilleri ile itiraf ediyorlar. Böylece sadece kendi soydaşlarının değil, müşriklerin yanılgılarını da düzeltiyorlar, evrene ve evrendeki tüm varlıklara egemen olan tek gücün Allah'ın gücü olduğunu vurguluyorlar.
Arkasından hidayete erdiren Kur'an'ı dinledikleri andaki tepkilerini anlatıyorlar. Bu durumu daha önce açıklamışlardı. Fakat burada söz sırası gelmişken, iman sınavı karşısında gruplara ve farklı kesimlere ayrıldıklarını belirtmişlerken bu tepkilerini tekrar gündeme getirmeyi uygun görüyorlar. Okuyoruz:
"Biz doğru yola ileten Kur'an'ı işitir-işitmez ona inandık."
Hidayete yönelik çağrıyı işiten herkesin böyle davranması gerekir. Cinler burada "hidayeti işitir-işitmez" derken Kur'an'ı kastediyorlar. Çünkü dinledikleri oydu. Görülüyor ki, Kur'an'a "hidayet" adını takıyorlar. Gerçekten Kur'an hem özü bakımından hem de sonuçları açısından "hidayet"tir.
Sonra Rablerine bağladıkları güveni dile getiriyorlar. Bu sözler mü'min bir kulun Rabbine yönelik güvenini sembolize eder. Okuyoruz:
"Kim Rabbine inanırsa ne haksızlığa uğramaktan ve ne zora koşulmaktan korkar."
Bu sözler yüce Allah'ın adaletine ve üstün gücüne beslenen güvenin ifadesidir; gerçek imanın özünden kaynaklanan huzurun kanıtıdır. Yüce Allah adildir, mü'mini hak kaybına uğratmaz, onu gücünü aşan baskılar altında ezmez. O güçlüdür, mümin kulunun hak kaybına uğramasına meydan vermez, gücünün üstünde emek harcamasına ve sıkıntıya katlanmasına göz yummaz. Yüce Allah'ın koruması ve gözetimi altında olan mü'minin hakkına kim el koyabilir ya da onu zora koşarak baskı altına alabilir? Kimi zaman mü'min dünyada bazı mahrumiyetlere uğratılabilir. Fakat bu onun hak kaybına uğradığı anlamına gelmez. Çünkü uğradığı mahrumiyetler ileride karşılanacak ve hakkının yokolmasına engel olunacaktır. Yine mü'min kimi zaman yeryüzünün kaba güçleri tarafından eziyetlere uğratılabilir. Fakat bu eziyetler de onun baskıların kucağına atıldığı anlamını taşımaz. Çünkü bu durumlarda yüce Allah onun imdadına yetişecek kendisine acılara katlanma gücü bağışlar; böylece mü'min bu eziyetlerden kârlı çıkar, onlar aracılığı ile derecesini yükseltir. Rabbi ile arasındaki sıkı ilişki çektiği sıkıntıları gözönünde hafifletir, bunları dünya ve ahirete yönelik mutluluğunun sermayesi haline getirir.
Buna göre hak kaybına uğrama ve katlanamayacağı zorluklar altında kalmatehlikesi karşısında psikolojik bir güven altındadır. Ayette belirtildiği gibi "Ne haksızlığa uğramaktan ne de zora koşulmaktan korkar." Bugüven kıvançlı günleri boyunca gönlünde huzur ve rahatlık duygusu doğurur. Bunun sonucu olarak endişe ve tedirginlik içinde yaşamaz. Sıkıntılı günlerle karşılaşınca da feryadı basmaz, umutsuzluğa kapılmaz, ferahlık kanallarını yüzüne kapatmaz. Tersine yüzyüze geldiği sıkıntıyı Rabbinin bir sınavı sayarak sabreder ve sonunda sevap kazanır. Yüce Allah'ın sıkıntısını gidereceğini umar, yine sevap kazanır. Her iki durumda da haksızlığa uğrama ve zora koşulma korkusuna kapılmaz. Haksızlıklar ve baskılara boyun eğmez.
Mü'min cinler bu aydınlık gerçeği en güzel anlatıyorlar!
Sonra bu cinler hidayete ve sapıklığa ve bunun yanısıra hidayete ve sapıklığa biçilecek karşılıklara ilişkin düşüncelerini anlatıyorlar. Okuyoruz:
Aramızda Müslümanlar olduğu gibi gerçeğe sırt çevirenler de var. Müslüman olanlar, doğruyu arayıp bulanlardır. Gerçeğe sırt çevirenler ise cehennem odunlarıdırlar."
Ayetin orjinalinde geçen "kasıtun" sözcüğü "zalimler", "adalete ve iyiliğe sırt çevirenler" anlamına gelir. Görüldüğü gibi mümin cinler bunları Müslümanların karşı kutbunda yer alan grup olarak tanımlıyorlar. Bu tanımlama, derin anlamlı, ince bir ima taşır. Demek oluyor ki, mü'min adil, yapıcı ve iyilik yanlısıdır, karşı kutbunda ise zalimler ve bozguncular yer alır. Ayetin ikinci cümlesi üzerinde biraz duralım:
"Müslüman olanlar, doğruyu arayıp bulanlardır."
Bu cümledeki "aramak" sözcüğü bize şunları düşündürür: islama kavuşmak demek doğruyu titiz bir biçimde araştırmak ve bulmak demektir. Bu da doğruya sırt çevirmenin ve sapıtmanın karşıtıdır. Müslüman olmak doğruyu araştırmak, onu iyice tanıdıktan sonra bilerek, isteyerek seçmek demektir. Yoksa körükörüne bir fikre saplanmak ya da anlamadan bir akıntıya kapılmak demek değildir. Bucümle "o adamlar islamı bilerek seçince fiilen doğruyu bulmuşlardır" demektir. Burada ince ve esprili bir anlam saklıdır. ikinci ayeti okuyoruz:
"Gerçeğe sırt çevirenler ise cehennem odunlarıdırlar."
Yani böyleleri hakkında son söz söylenmiş, bu söze göre onların cehenneme odun olacakları karara bağlanmıştır. Odun nasıl ateşin alevlerini arttırırsa onlar da cehennemin alevlerini öyle besleyecek, öyle gürleştireceklerdir.
Bu ayet, cinlerin cehennem azabına çarptırılabileceklerini kanıtlıyor. Bundan onların cennetle ödüllendirilebilecekleri de anlaşılır. Kur'an böyle söylüyor. Bizim düşüncelerimizin kaynağı, tek dayanağı Kur'an'dır. O halde bundan sonra hiç kimse cinlerin nitelikleri ya da cennete ve cehenneme girip giremeyecekleri hakkında Kur'an-dışı düşüncelerden kaynaklanan başka bir görüş ileri süremez. Artık yüce Allah ne diyorsa, tartışmasız doğru o kabul edilecektir.
Mümin cinlerin kendi soydaşları hakkında doğru olan bu açıklamaları insanlar hakkında da geçerli ve doğrudur. Çünkü bu sözleri onlara vahiy kaynağı, peygamberlerinin dilinden söylemiştir.
Surenin şimdiye kadar okuduğumuz ayetlerinde cinlerin sözleri kendi ağızlarından aktarılıyordu. Şimdi ise bu anlatım yöntemi bırakılarak cinlerin Allah'ın doğru yolu izleyenlere yönelik tutumunu anlatan sözleri özetleniyor, bu sözlerin kendileri değil de içerikleri aktarılıyor.
 
Son düzenleme:

star21

Kullanıcı
Katılım
11 Ağustos 2012
Mesajlar
2,733
Beğeni
430
Puanları
83
Cevap: cin

emeğine sağlık dostum şimdi eksiği tamamlandı :) eyvallah
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Cevap: cin

Ben sizlere
Teşekkür ederim
Değerli
Ustalarım:rolleyes:
 
Üst