Kim Bu Insanlar? (çubukların Dili Ve Birbirlerine Üstünlüğü) | Define işaretleri ve anlamları

Kim Bu Insanlar? (çubukların Dili Ve Birbirlerine Üstünlüğü)

bornovalı

USTA
Super Moderatör
Katılım
20 Ekim 2014
Mesajlar
396
Beğeni
1,576
Puanları
93
ALLAH’ ın dilediği insana lütuf ettiği bir meziyet, “arama-bulma”
(5)
Çubukların dili ve birbirlerine üstünlüğü


İlk yazdığım makalemde ve diğer yazılarımda, “çeşitli cisimler kullanarak su-maden-mineral ve boşluk arama-bulma” meziyetinin varlığı, bu meziyete sahip kişilerin kimler olduğu, hangi cisimleri nasıl kullandıkları ve pratikteki uygulamaları hakkında edindiğim ve edinilmiş tecrübeleri aktarmaya çalıştım. Her yazımda da “elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir? Sorusuna cevap aradım.
Bu yazımda ise, “çatal ve (L) tipi çubukların tutuş şekli, dili ve birbirlerine üstünlüğü var mıdır?” sorusuna yanıt bulmak ve bizatihi uyguladığım farklı bir yöntemi dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
Akla gelebilecek ilk olumsuzluğu eleyerek başlayalım.” Neden sendeki tepki de, bir başkasının değil?” hemen cevaplayalım. “ Bu meziyet kişiye has bir özelliktir” şöyle bir örnek verelim; Elimde metal çubuklar var. Suyu bulduğunda; Bendeki tepkisi içeriye doğru kapanırlar. Ama bir başkasında çubuklar dışarı doğru açılır. Boşluk veya yeraltındaki farklı bir katmana denk geldiğimde; çubuklar dışarı doğru açılır. Aynı kişi de ise içeri doğru kapanır. Diğer yazılarımda bunları sıkça işlediğim için üzerinde durmuyorum.
Öncelikle, bildiğiz ama birçoğumuzun önemsemediği bir şey var. Çubukların tutuş şekli ve yerden yüksekliği. Kimisi omuz hizasında, kimisi göğüs hizasında, kimisi de belinin hizasında, kimisi ise, iki elini birbirine değdirerek arama yapar.



Not: resimler alıntı ve görsel amaçlıdır.

Alışık olduğumuzun dışındaki yükseklik ve tutuş şeklini; genelde bu işte usta olduğunu söyleyenler uyguluyorlar. Uygulama alanları ise; İstenmeyen minerali elemekte, bazı madenlerin tespitinde, yön bulmada ve bunun gibi birkaç şeyde uyguluyorlarmış. Tutuş şeklinin bendeki yansımasına az sonra değineceğim de; Çok sık kullandığım sözü yine kullanayım. “ Bu meziyet kişiye has bir özelliktir” Bu uygulamaların hiçbirisini göz ardı etmeden, bizatihi uygulayarak kendinize en uygun tutuş şeklini ve yüksekliğini belirleyin. Tecrübe kolay kazanılmıyor. Bol bol pratiğe devam.
Alışık olmadığımız diğer bir uygulama ise; iki elini birbirine değdirerek de arama-bulma çalışması yapanlar da vardır. Sakın ha sakın bunlar bu işi bilmiyorlar demeyin. Gayet de iyi sonuçlar alıyorlar. Bu uygulama ile bazılarınca bize empoze edilmeye çalışılan “sağ el pozitif - sol el negatif” öğretisine ters düşmektedir. (+ -) birbirine temas ettiğinde “kısa devre” olması lazım derler enerji ilmiyle uğraşanlar. Doğrudur.Ama biz ne diyoruz?; “hiçbir söylemi göz ardı etmeyin.” Hadi gelin bir inceleyelim.
Madem kısa devre oluyor. Bunun Çubuklardaki yansıması nasıl? Bu yansıma bize ne kazandırır?
Ben bu kısa devre olayını pratikte uyguluyorum.
Türkçesi; Aramaya bel hizasında, iki elim birbirinden 40-50 cm. uzaklıkta normal bir tutuş ile başlıyorum. Daha sonra her hangi bir çekim aldığımda, konumumu bozmadan iki elimi birbirine değdiriyorum.

Aşağıdaki görseller daha iyi ifade etmeme yardımcı olur inşallah.

Elimde sadece pirinç çubuk varken;
örneğin, bakıra böyle bir tepki böyle verir iken;

İki elimi birbirine değdirdiğimde ise; böyle bir tepki vermektedirler.


Eğer elimde pirinç çubuk ve bir parça alüminyum var (sağ elimde)iken;
Bakır’a böyle bir tepki verirken,


İki elimi birbirine değdirdiğimde ise; böyle bir tepki vermektedirler.

Not. Resimler alıntı ve görsel amaçlıdır.
Normal bir arama-bulma çalışması yaparken, ellerim genelde bel hizasında ve birbirlerinden 40-50 cm uzaklıktadır. Herhangi bir çekim veya tepki aldığımda önceki tecrübelerime dayanarak, onun ne olabileceği hakkında yorum yaparım. Daha sonra ise; bulunduğum konumu hiç bozmadan iki elimin parmakları birbirine değecek şekilde yapıştırırım ve nasıl bir şekil aldığını gözlemler, ne olabileceği hakkında yorum yaparım.
Şekiller ile ifade etmeye çalışayım;







(Bu kadar örnek yeterlidir herhalde.)
Önemli Not : “Bu tepki veya çekimler; yerüstündeki veya yerin az altındaki maden veya minerale aldığım tepkilerdir.”

Böyle bir uygulama bize ne kazandırır? Ne kaybettirir? Kararı size bırakıyorum. Eğer benim yaptığım gibi bu tür bir uygulama yapanlar var ise;(şimdiye kadar rastlamadım) edindiği tecrübelere göre “getirisi-götürüsü” nelerdir? Paylaşılırsa memnun oluruz.
Dikkat ettiği iseniz; elimde herhangi bir maden olmadansadece “ALTIN”a, her çubuk aynı tepkiyi vermiştir. (bakır-pirinç-demir vb. çubuklar.)Bunun nedeni ne olabilir? Altının yapısal özelliğinden mi kaynaklanıyor acaba? Yorumsuz.
Elime herhangi bir maden aldığım da ise “ALTIN” a; Bakır çubuğun tepkisi farklı, pirinç çubuğun tepkisi veya diğer çubukların tepkisi farklı oluyor. Sebebi ne olabilir acaba? Yorumsuz.
Hafiften bir toparlayıp devam edelim. Eğer böyle bir meziyetiniz var ise, elinize hangi çubuğu alırsanız alın, çekim veya tepki alırsınız. Sadece tepkinin şekli farklı olur.
Efendim. “Falanca çubuk taaa 500 metreden falancayı çekiyor. Bu çubuğun üstüne çubuk tanımam” Veya; “falanca çubuk normalde 30-40 metreden çekerken, bir şey ilave ettim. Taaa 500 metreden çekiyor.” Diyenler de vardır. Ben böyle bir çalışma yapmadığım için “Doğrudur, yanlıştır” diye bir görüş beyan edemem. Bu farklı bir tartışma konusudur. Konumuz sadece ana başlıkları içerdiği için gereksiz tartışma açmayalım. Ama yukarıda değindiğimiz konular hakkında her türlü “ilimsel” izaha açığım. Aydınlatacaklara da şimdiden şükranlarımı sunarım.
“Ortak bir geliştirebilir miyiz?” “Ortak paydalarımız nelerdir?” En önemlisi de “Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir?” sorularına cevap bulmak için yaptığım çalışmalarımda; Şarlatan dan …… Dolandırıcısına varana kadar çok çeşitli insanlarla karşılaştım, izledim, görüştüm. Bunların içerisinde en acınacak olanları ise; bu meziyete sahip olup ve gerçekten de hakkını veren, amma velakin; kendini diğer insanlardan çok çok üstün görüp, özel güçlerle donatıldığını “zan” eden, ve buna gerçekten inananlardır. Bu insanlar laf anlamıyorlar, nasihati asla duymak istemiyorlar. Biraz üstlerine gittin mi, en büyük düşmanı sensin. Konuyu dağıtmamak için bu kadar yeterli. Anlayan anladı ne demek istediğimi. ALLAH (C.C) yardımcıları olsun.
Bu meziyete sahip ama nasıl kullanacağını hiç bilmeyenler veya çok az bilen arkadaşlar, yukarıda şekillerle anlatmaya çalıştığım konulara çok dikkat etmelidirler. Evet, çubuk bir tepki verir ama bu tepkinin neye dalalet ettiğini bol bol pratik yaparak bulacaklardır. Her daim dediğimi tekrarlayalımBu meziyet kişiye has bir özelliktirbu özelliğini kendin bulacaksın. Nasıl mı? Hadi biraz pratik yapalım;
Önce sağ eline (L) şeklin de bakır bir çubuk al. Omuz hizasında tut. Demir’e nasıl bir tepki verdiğine bak.
Sonra göğüs hizasında tut. Demir’e nasıl bir tepki verdiğine bak.
Daha sonra bel hizasında tut. Demir’e nasıl bir tepki verdiğine bak.
Tepki veya çekim alamadın mı?
O zaman sol eline çubuğu al ve yukardaki işlemleri yap.
Tepki veya çekim alamadın mı?
O zaman her iki eline bakır çubuk al ve yukarıdaki işlemleri bir daha yap.
Tepki veya çekim alamadın mı?
Bir de iki elini birbirine değdirerek yukarıdaki işlemleri bir daha yap.
Tepki veya çekim alamadın mı? Olabilir. Belki meziyetinin özelliğinden dolayı Demir’e tepki veya çekim almayabilirsin. O zaman Bakıra - altına veya gümüşe ve vb. ne, çekim veya tepki alabilecek misin, onları dene. Olmadı mı?
O zaman sağ eline aradığın madeni al. Yukarıda anlatılanları en baştan bir daha dene. Olmadı mı?
O zaman sol eline aradığın madeni al ve yukarıdaki işlemleri en baştan dene. Olmadı mı?
O zaman her iki eline bakır çubuk al ve sağ eline aradığın madeni al. Yukarıdaki işlemleri yap. Olmadı mı?
O zaman aradığın madeni sol eline al ve yukarıdaki işlemleri yap. Olmadı mı?
Bakır kullanarak bu işlemlerin hiç birinden çekim veya tepki alamıyorsan, pirinç çubukları dene. Olmadı mı? Gümüş çubukları dene. Olmadı mı? Basit bir tel ile dene. Bildiğin bütün madenlerden yapılmış olanları dene. Dene dene dene. Olmadı mı?
O zaman teknolojiden yardım al. Uzmanlığım değil ama bildiğimizi söyleyelim. Al küçük bir 12 V. luk akü. Sağ ele (+) sol ele (-) gelecek şekilde birer kablo ile çubuklara bağla. Önce çıplak el ile yukardaki yöntemleri en baştan bir daha dene. Olmadı mı?
O zaman sağ ele aradığın madeni al. Olmadı mı?
O zaman sol eline aradığın madeni al. Yine mi olmadı?
O zaman sağ ele (-) sol ele (+) gelecek şekilde yukarıda yazılanları en baştan dene.(bu konu da yayınlanmış birçok yerli ve yabancı yazılı ve görseller var. Onları inceleyebilirsiniz.) Tariflerimin dışında ulaşabildiklerin varsa onları da dene. Hiçbir söylemi göz artı etme. Ön yargılı davranma.
Yalnız; şuna bir açıklık getireyim de, mebal üstümden kalksın. Sana birileri derse ki eğer; ki bu kişileri de basitçe 2 ayıralım.
Sıradan birisi: “bu işler öyle olamaz. Çubuklara hüküm edeceksin. Onları sen yönlendireceksin”.
İlim sahibi olduğunu iddia eden kişi ; Holografik evren teorisine göre “Her şey enerjiden oluşmuştur. En yüksek enerjide düşünce enerjisidir. ……….”
Bu söylemleri uygulamadan önce bazı “ilmi, dini ve bilimsel felsefeler” hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmalısın. Konu hakkında ki görüşümü ise ; “ALLAH’ ın dilediği insana lütuf ettiği bir meziyet, “arama-bulma” adlı makalemde kaleme aldım. Okumanızı tavsiye ederim. Yeteri kadar bilgi sahibi olduktan sonra ister uygula, istersen uygulama. (Ben uyardım. Görevimi yaptım. İnşallah mebal de üstümden kalkar.)
Ne varsa denedim olmadı”. Diyorsan yapacak bir şey yok kardeşim. Ama “bu çubuklar elimde oynuyor” diyorsan; o zaman çubukların dilini çözmeye başla. Hangi çubukla; yerüstündeki cisim veya madene nasıl bir tepki veya çekim aldığını (çubuklar içerimi kapanıyor, dışarımı açılıyor? Çarpı mı yapıyor? Birisi sabit diğeri sola veya sağa mı dönüyor vb.) raptu zapt altına al. Yani önce kağıda sonra aklına kazı.
“yaaa kardeş. Amma meraklımış sın insanları yokuşa sürmeye. Altın için şu çubuğu, gümüş için şu çubuğu, su için şu çubuğu kullan. Desen. Ne olacak” diye düşünenler olabilir. Hoş görürüz. Kızmayız. Aksine gururumuz okşanır, Diyeceğim ama fakirin gururu olmaz. Hele ilim fakiri, fakirlerin en fakiridir. Keşke o kadar kolay olsa. Olsa da söylesek. Teknolojinin her imkanı kullanıldığı, “ar-ge” için onca para ve emek harcandığı halde müspet ilmin çözemediğini, benden beklemeyin. Konu hakkında ulaşabildiğim her kaynağı; “bu çok saçma, bu doğru” demeden en ufak ayrıntısına kadar inceledim. Herkes, kendine en uygun olanı bulmuş ve onu övmekte. Bu da hiç bilmeyenler ile az bilenlerin kafasını karıştırmakta. Yine bir tekrar yapalım. “ bu meziyet kişiye has bir özelliktir” ve “hiçbir söylemi göz ardı etmeyin” kendinize en uygun olanı bulmaya çalışın. Sözlerimin daha iyi anlaşılabilmesi için kendimden örnek vereyim.
Sağ el pozitif (+) sol el negatif (-) deniyor. Enerji ilmi ile uğraşanlar da diyor ki; (+) (-) birbirine değince kısa devre yapar. Peki kabulümdür. Öyleyse; “bu çubuklara da yansır mı?” Dedim. Uyguladım. Yansıyormuş. Nasıl diye sorma. Yazıyı baştan bir daha oku.
Amma velakin; bu yansıma neden kaynaklanıyor? Benim biyoenerjimden mi? Yoksa maddenin yaydığı ışınım dan mı? Yoksa her ikisinin birbirini tamamlaması mı? Neden ????????
Konu yine dönüp dolaşıp “ Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir?” sorusuna. Hayr olsun bakalım.
Sıkılmadınız ise devam edelim.
Nasıl bir uygulama yaptığını anlattın da, bunlara etki eden faktörler var mı? Mesela: “iklim ve hava şartları” nın çubuklara yansıması var mıdır? Derseniz; Bende ki etkisi çok büyük. Soğuk havalar da üşüyorum. Sıcak havalar da bunalıyorum. Yağışlı havalar da çamur deryasına dönüyorum. Başlıyorum söylenmeye; “ Ne işin var senin bu havalar da, git evine, uzat ayaklarını, bak keyfine” bu da çubuklara mı yansıyor veya ben mi yanlış yorumluyorum, bilemiyorum.
Ama Sen ; “ Ben soğuk havalarda sırtıma battaniye alırım”, sıcak havalarda,” ohhh kemiklerim ısındı” yağmurlu havalarda, “en sevdiğim şey yağmurda gezinmektir” dersen; o zaman iklim ve hava şartlarının seni ve elindeki çubukları etkiler mi? Bilmem. Bildiğim bir şey var ise; insanoğlu alıştığının dışındaki şartlardan az veya çok etkilenir. Bu meziyetimiz biyoenerjimizden kaynaklanıyorsa; bunun da elimizdeki çubuklara da yansıması lazım. Eğer maddenin yaydığı ışınımdan (Radyo dalgaları) ise; kötü hava koşullarından da etkilemesi lazım. Mı??? Eğer her ikisinin ortaklığı ile bu meziyet oluşuyor ise; İster gez. İstersen evinde otur veya uygun ortamı bekle. Karar sizin. Bunların hepsi benim cevap aradığım sorular ile örtüşüyor. “ Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir? Bakalım hangi babayiğit elini taşın altına koyacak ve bize müspet ilmin ışında öncülük yapacak.?
Eksik kalmaması açısından şuna da değinelim; “ Günün hangi periyodunda arama yapmalıyız?” Eskiden olsa şöyle derdim ; “eşref saatin hangisi ise o zaman arama yap” Ama biraz araştırınca, bu konuda farklı görüşler olduğunu gözlemledim. Bazı ustalar yeraltındaki madenden yayılan enerjinin, sabah saatlerinde dik olarak yeryüzüne çıktığını, sonraları ise yön değiştirdiğini söylerler. Çekim aldığınız noktayı teyit etmek için hem sabah, hem akşamüstü bakılması gerektiğini söylerler. Bazı ustalarda istenmeyen minerali eleyebilmek için; sadece gece veya sadece gündüz aranması gerektiğini söylerler. Bu söylemler edinilmiş tecrübelerdir. Sakın göz ardı etmeyin. Birisinin meziyetinin özelliğinden dolayı gece çok daha iyi çekim alabilir. Diğeri ise gündüz. Uygulayın. Ben uyguladım. Sonuç ; Genelde yerüstü veya yerin az altındaki maden ve mineral üzerinde çalışma yaptığımdan, derinde olanlar için bir şey söyleyemem. Ancak, bu görüşleri sadece sabah veya akşamüstü değil günün her saatinde denedim. Yerin üstü veya az altında olanlarda çekim hep aynı nokta. Eğer elimizdeki çubukları harekete geçiren şey maden ve mineralden yayılan enerji ise; yeraltındaki maden veya mineraller için, bu görüşler ne derece doğrudur, bilemem.
Bir de şu konuya değinip lafımızı tamamlayalım. “Eski gömü ile yeni Gömü, Çubuklara Nasıl Yansır?” Ben çalışmalarımı yerin üstünde veya çok az derinde olanlar üzerinde yaptığım için “eski gömü veya yeni gömü” gibi tartışmalara girmek istemiyorum. Çok farklı görüşler olduğu için bu tür konuların ayrı bir başlık halinde incelenmesinden yanayım. Sadece şunu söyleyebilirim. Mineralin dışında ki; Demir-bakır vb. gibi madenlerde yer üstünde aldığım çekim şekli ile belli bir derinlikteki aldığım çekim şekli ben de değişmiyor. Sizde değişir mi? Bilmem. Sıkıntı şura da; kimileri belli bir derinliği geçtikten sonra bu çekimi alamazsın diyor. Kimileri olduğundan daha çokmuş hissi verir diyor. Kimileri tam nokta atışı yapamazsın diyor. Kimileri ………. .
Çatal çubukların dili hakkında ise; “Kim bu insanlar?(su bulucular)” başlıklı yazımda kaleme aldığım için okuyucumuzu sıkmamak babında değinmeyeceğim.
Yayınlamış olduğum yazılarımı takip edenler cevap aradığım soruyu artık ezberlediler. “ Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir? Önceliğimin akademik çalışmalar olduğunu belirtmiştim. Günümüz ilmi bu meziyetimiz karşısında acizdir. Çok az da olsa kimi ilim adamları bu acizliği kabul ederler. Büyük bir çoğunluğu ise; bizleri “kahin ve kehanet” ile itham etseler de öyle olmadığımızı söyleyebilirim. (istisnalar hariç) Ön yargılı olup, bu tür söylemlerde bulunan ilim adamlarının acizliklerini yüzlerine vurup, hadlerini bilmelerini sağlamaya çalışırım. Bilim adamlarına ise saygım sonsuzdur.
Konunun içeriğinden uzaklaşıyoruz ama şu kavramlara da bir açıklık getirip lafımızı nokta yalım.
İlim : Kainatta olup biten olayları tasvir ve izah yoluyla ifade edilmesidir. İlmin sınırları bellidir. Kendine göre kanunları vardır. Kanunlarına uygun olmayan her hangi bir şeyi, aksi ispat edilene kadar kabul etmez.
Bilim : Gerçeklerden yola çıkılarak yapılan deney, araştırma ve gözlemlerdir. Bu tür çalışmalara da Bilimsel Çalışma denir. (Bu kadar yeterli uzatmayalım ki Birileri hoplamasın)
Şimdiye kadar yayınlamış olduğum tüm yazılar, bu meziyetimiz hakkında hiçbir bilgisi olmayanlar ile çok az bilenlere hitap etmektedir. Sıkılmadığınızı umarım. Konuları bütünleyerek, süsleyip püsleyerek, farklı bir üslup ile ve farklı amaçlarla da dile getirebilirdim. Ancak; Felsefem bellidir. “ Halka hizmet, Hak’ ka hizmet dir” Bir kişi bile “ ALLAH (c.c) RAZI OLSUN” dese, benim için yeterlidir.
Dip Not: yayınlamış olduğum yazılarımı, farklı sitelerde veya farklı platformlarda; kaynak göstermek şartı ile alıntı yapabilirsiniz. (Kaynak; www.definemekani.com)

ÖNEMLİ NOT : Bu yazının “ilimsel” bir içeriği yoktur. Tamamen kendi tecrübelerim, derlemelerim ve gözlemlerimi içerir. Hiçbir kişi, kurum ve kuruluşa da ithamda bulunulmamıştır.

BORNOVALI
 

ikizceli

çalışmalarınızı yasal yapınız.
Vip Üye
Katılım
11 Eylül 2013
Mesajlar
7,166
Beğeni
25,688
Puanları
113
Yaş
67
Konum
ORDU- SAMSUN-ANKARA
bornavalı ustam,
çubuk kullanma merakında ama yeterli tecrübeye haiz olmayanlar için,
çubukların tepkilerinin cinsinden tutuş şekline göre değişken olduğunu,
her adayın kendi çalışmaları neticesinde ,
bunların kendilerine göre belirlenmesinin gerektiğini,
kendi tecrübeleriniz altında paylaşmışsınız.
anlatımlarınıza katıldığımı,her arkadaşımızın bu konudan kendine pay çıkarmasını ve
istifade etmesini belirtmek isterim.
tutuş mesafesi ve tutuş yüksekliğindeki tepkilerin değiştiğini ,
sizler gibi azimle pratik yapan tecrübeli kişiler zaten bilir.
mesela bende ,baş üstüne alırsam tepkiyi keser. bel hizasında değiştiği gibi,zemine 30 cm gibi olursa yine tepkiyi keser.en doğru tepkiyi göğüs ve yakın hizalardan alırım.
elleri birleştirerek doğru tepki alınamadığı gibi ,çok yakın tuttuğumda 10 cm altında ,helede 5 cm gibi olursa doğru tepki oluşmaz. 40 cm üzerinde hele 50 cm aralıkta yine tepki alamam.
bir iki örnekle ,
anlatmaya çalıştığınız değerli bilgilerin teyidi ve üyelerimizin,çubuklarda bilinmeyenlerin bilinenlerden çok daha fazla olduğu gerçeğini bilmeleri ve herkesin bu ayrıntılara dikkat ederek kendilerine en uygun olan doğru tepkileri belirlemesi gereğine işaret etmeye çalıştım.
emeğinize sağlık hocam. ALLAH a emanet olunuz.
 

Abdullah313

Kullanıcı
Katılım
18 Mart 2016
Mesajlar
533
Beğeni
1,329
Puanları
93
Yaş
54
Benim şahsi kanaatim şudur ; çubukları üstte veya altta tutma durumunda, eller birbirine bitişik veya uzak durumunda ve göğüse yakın ve uzak durumlarında çubuk ayrı bir dille bağlantı kurduğu durumun anlatımını yapıyor, her bir tutuş değişikliğinde lisanını değiltirerek aynı manayı ifade ediyor. Dolayısı ile kişi bir ve ya en fazla 2 tutuş diline yoğunlaşırsa o dili anadili gibi yapar zamanla. "Bir yerde olan heryerdedir, heryerde olan hiçbiryerdedir" demiş atalarımız. Yani güğümünü şadırvandaki tek çeşmeden dolduranın kazandığı, her çeşmeden almaya kalkanın gecikmesi gibi, bir tutuş ile giden ama az ama çok zamanla yol katecektir. Saygılar, sevgiler tüm çubukçu kardeşlerime.
 

ikizceli

çalışmalarınızı yasal yapınız.
Vip Üye
Katılım
11 Eylül 2013
Mesajlar
7,166
Beğeni
25,688
Puanları
113
Yaş
67
Konum
ORDU- SAMSUN-ANKARA

  1. bornovalı
    S.A.
    Merhaba lacivert24 ustam
    ALLAH (C.C) sizlerden de razı olsun. Sizleri ve bizleri, hem bu dünya hem de ahiret için çalışanlardan eylesin. (amin)
    Araştırmacı kimliğimizin dışında, uygulayıcı kimliğimize de devreye sokarak metrelerce kuyu kazmamızın nedenlerini yukarıda anlattım. Edindiğim tecrübelerin bir kısmını da paylaştım. Paylaşamadığım kısımları da; günümüz ilminin onaylayabileceği (taka tuka edemiyecekleri) şekil’e kavuşturduğum an paylaşmayı düşünüyorum.
    Siz de arama-bulma konusunda fark bir ekolün temsilcisisiniz. Bu ekolünüzü ben sizin “firasetiniz” olarak adlandırdığımı dile getirmiştim. Fazlaca dallanıp, budaklandırmadan; manyetizma ve hipnotizma üzerinde bir çalışmanız oldu mu? Neyi kast ettiğimi biliyorsunuz. Benim için evet veya hayır yeterlidir. Cevabınız evet ise ve gerek duyulursa farklı bir başlık altında tecrübelerinizi duymaktan büyük bir onur duyarım. Malum piyasa da bir sürü hacı, hoca, bacı ana ve ilmi sıfatlarını bu tür şarlatanlıklar için kullananlar var iken bizde ekmeklerine yağ sürmeyelim. Gerçekleri sizlerin ağzından dinleyelim.
    Sağlıcakla kalın
    ALLAH a emanet olun.

    bornovalı,


  2. bornovalı
    S.A.
    Merhaba abdullah313 ustam.
    Katkınızdan dolayı ben teşekkür ederim. Çok basit cümleler kurarak pek çok soru sorulmuş gibi gözükebilir. Ancak Bu basit cümlelerin taşıdığı yük çok fazladır. Yeterli ilmi bilgi ve tecrübeyi harmanlamış kişilerden gerekçeleri ile birlikte cevaplar beklemek hepimizin hakkı diye düşünüyorum. İnşallah insaflı birisi çıkar da bu eksiği tamamlar.
    Kirli beyaz kile, çeşitli çubuklar kullanarak “boşluk algısı” çekim aldığınızı söylüyorsunuz. Doğrudur. Hem yaptığım çalışmalarda değerlendirmek hem de diğer okuyucularımızın daha iyi anlayabilmesi için; meziyetinizin özelliklerini yazar mısınız? Mesela çıplak elle mi yoksa aradığınız bir şeyi elinize alarak mı arama yapıyorsunuz? Gerçek boşluk ile boşluk algısını nasıl ayırt ediyorsunuz? Çekim aldığınız bir madenin ne olduğunu nasıl anlıyorsunuz? Çekim aldığınız madene farklı çubuklarla farklı tepkiler mi alıyorsunuz yoksa tepkiler aynı mı? Çok fazla vaktinizi almamak adına kısa bir şekilde cevaplarsanız memnun olurum.
    Sağlıcakla kalın
    ALLAH a emanet olun.

    bornovalı,

  3. Abdullah313
    Ustam benim tüm çubuklarda tepkilerim aynı oluyor. Boşluk sınırında içe kapanırken, boşluğa girince açılıyorlar. Dolguda çubuklar en az 3 kez sallanıyor ve açılıyor. Çubukları çıplak elle tutuyorum ve genelde arazide test imkanım olmadığı için (160-180 km gidiş-geliş gerektiriyor) genelde sağlıklı olmayan bina içinde denemelerim oluyor. Bu sebeple hiç kendimden emin olamıyorum. Gerçek boşlukla, boşluk algısı arasındaki farkı maalesef ayırt edemiyorum. Bunun kesin bir yöntemi var mıdır?

    Mobil cihazdan gönderildi...http://www.definemekani.com/forum/konular/kim-bu-insanlar-boşluk-bulucular.19504/reply?quote=166238


  4. BoZKu®T"R@m@z@n"YöneticiForum Düzeni

    selamunaleykum,

    ben konunun çok dışında bir konuyu dile getirmek istiyorum.

    bornovalı ustama nezaket ve çabasından dolayı teşekkür etmek abdullah313 ustama katılımı ve istişaresi için yine teşekkür etmek, diğer yetkili ustalarada teşvik ve tecrübe paylaşımları için ayrıca teşekkür etmek isterim. mütavazi ve saygı çerçevesinde müthiş bir ahenk yakalanmış forumda. eksik olmayın.
    işiniz gücünüz rast gitsin.
    kolay gelsın.


  5. bornovalı
    S.A.
    Merhaba ikizceli ustam
    İçten, samimi ve nazik davetiniz için çok ama çok teşekkür ederim. “Gönül sohbet ister, kahve bahane” derler yaa, bende sizlerle sevgi, saygı ve samimiyet duyguları ile tanışmayı çok arzu ederim. Ancak işlerimin yoğunluğu nazik davetinize icabı geciktirecek gibi gözükmekte. L L L
    Konu hakkındaki, siz ve diğer değerli ustalarımızın yazılarını büyük bir keyifle takip ettiğimi ve edinilmiş tecrübeleri değerlendirdiğimin bilinmesini isterim.
    “kısaca ,bırakalım sebep sonuç ilişkilerini,bazı tavsiyelerde bulunduğumuz arkadaşlarımız,
    belki zaman darlığından,belki uygun ortam bulamadıklarından, belki yeterli tepki alamadıklarındanbir çoğunun henüz istediğimiz düzeyde tepki dahi alamadıklarını üzülerek görüyoruz.
    bu durum daha ileriye gitmemizi de maalesef engelliyor.”
    Sözlerinize katılmamak elde değil.
    ”””” belki de aceleci davranıp yarım yamalak bilgiler ışığında, bir an önce sonuca gitmek düşüncesi””” bazı şeylerin önemini gözden mi kaçırmamıza sebep oluyor acaba? Diye kendi kendime sormadan edemiyorum.
    Bir yönetici ve konuya müdahil olmuş birisi olarak ve Abdullah313 kardeşimin de rızası doğrultusunda, son yazılanları (sizin ve Abdullah313) “Çubukların dili ve birbirlerine üstünlüğü” konu başlıklı yazıma kopyalayabilirseniz çok ama çok memnun olurum. Yeni başlayanlar ile acemi olan arkadaşlarımızın nelere dikkat etmesi gerektiği hakkında sizler ve bizler ekollerimizin inceliklerini ayrı ayrı paylaşırsak, bazı yanlış anlamalarında önüne geçebileceğimiz kanaatindeyim. Sevgi, saygı ve hürmetlerimle.
    Sağlıcakla kalın
    ALLAH a emanet olun.


  6. metin77V.i.p ÜyeÖzel Üyemiz

    Her turlu takdire layik ustalarimizin yazilarini zevkke ve defalarca okudum. Allah (cc) sizleri basimizdan eksik etmesin diyor ellerinizden opuyorum.
    @bornovali ustam yazilarini buyuk bir zevkle okuyorum. Adimin hatrinizda kalmasi beni fazlasiyla onure ettigini belirtmeknisterim. Cubuklarin bosluga neden ve nasil tepki verdigi konusunda daha onceki arastirmalarim sonucunda kendimce bir kaniya vardim ve elestiriye acik fikrimi burada beyan eymek istiyorum.

    Miknatisi 2 parcaya boldugunuzde ortaya birbirini iten iki farkli kutup meydana gelmekte. Bundan varsayimla yercekimi kuvvetinden de yola cikarak anakarayi buyuk bir miknatis olarak dusunelim. 70 cm den derin anakarayi kazdigimizda miknatistan yani anakaradan bir parca koparmis oluyoruz. Dolayisiyla burada bir iten akim meydana geliyor. Ve bu akim da bir girdap yada vorteks olusturuyor ve sonucunda da bosluga gelene dek bir cekim mevcutken bosluk sinirinda yukariya dogru akan akim, cubuklarin her ikisini birden disa yada ice dogru ittigini dusunuyorum.

    Metaller icinse bir cekim kuvvetinin mevcut oldugu kanisindayim. Cunku metalin uzerine geldigimizde her iki cubugada ayni tepkiyi vermiyor. Altin madeninde sol dik ve sag cubugun sola yatmasi gibi. Tum bu varsayimlardan boslugun cubuklari ittigini, metallerinde cubuklari cektigini dusunuyorum.

    @Bornovali ustam sizin ve basta @ikizceli ve @aliömer ustalarim olmak uzere diger cok degerli ustalariminda fikirleri, yukarida bahsettigim varsayima aciklik getirecegini umuyorum. Saygilarimi sunup ellerinizden opuyorum.



    LG-D855 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi



  7. Abdullah313üyeKullanıcı

    Üyeler için en faydalı neyse yazıların orada durması daha uygun olacaktır elbette, daha güzel olur.

    Mobil cihazdan gönderildi...
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

bornovalı

USTA
Super Moderatör
Katılım
20 Ekim 2014
Mesajlar
396
Beğeni
1,576
Puanları
93
S.A.
Herkese merhaba
Boşluk konusundaki bazı yazıların buraya taşınmasını istememdeki sebeplerin başında ikizceli ustamızın yaptığı tespit; “kısaca ,bırakalım sebep sonuç ilişkilerini,bazı tavsiyelerde bulunduğumuz arkadaşlarımız, belki zaman darlığından,belki uygun ortam bulamadıklarından, belki yeterli tepki alamadıklarındanbir çoğunun henüz istediğimiz düzeyde tepki dahi alamadıklarını üzülerek görüyoruzbu durum daha ileriye gitmemizi de maalesef engelliyor.” ve aliömer kardeşimizin bitirici cümleleridir. “Bütün bu sorulara cevap veren çubukların tepkileridir. Tepkileri doğru yakalayan aradaki ince hattı fark eden sorularına cevap bulmuştur” “ …..çubuklar kişiye göre tepki verir yada çubuğun özelliğine göre tepki verir.”

Konuyu en baştan çok ama çok basit bir şekilde ele alalım.
Acaba “elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir”? Bu soruyu çok sık sorarım ve cevap ararım.
Cevapları basitce 3 başlık altında toplasak mı? Ne dersiniz?
1. Varlığı bilinen ancak, günümüz ilminin somut olarak ispatlayamadığı varlıklar vasıtası ile,
2. Beynimizin veya başkalarının yönlendirmesi ile,
3. Her şeyi birbirine tutturduğu gibi, uzaklaştıran, kısacası her şeye hakim olan gücün; dilediği insanlara lütuf ettiği bir meziyet vasıtası ile.
Birinci şıkkı hemen geçiyorum. Bunu makalemde de işlemiştim. Daha geniş bilgi almak isteyenler kader25 rumuzlu tasavvuf ehli üyemizin değerli yorumlarını da okuyabilirler.
Gelelim ikinci şıkka; acaba beynimiz mi yönlendiriyor bu çubukları? Beynimizin böyle bir gücü var mı? Eğer Var ise bunu nasıl aşarız?
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, beyin kapasitemizin çok çok cüzi bir kısmını kullanabiliyormuşuz. Ancak sadece beyin gücünü kullanarak, hiçbir şekilde teması olmamasına rağmen, cisimleri yerinden oynatabilen, yer çekimine karşı koyanların mevcudiyetlerini de dikkate almalıyız.
Bu mevcudiyetler karşısında; elimizdeki çubukları beyniniz yönlendiriyor diyenler haklı olabilirler mi acaba? Evet. Haklı olabilirler dersek eğer, bunu nasıl aşmalıyız? Veya gerçekten bizim böyle bir meziyetimiz var mı? Diye kendimizi test etmek istersek nasıl bir yol izlemeliyiz?
40 sene önce bende bu işlere merak saldığım zaman, bunun sıkıntısını çok çektim. Geliyor bir ihtiyar elinde bir ağaç parçası veya bir çift çubuk, “ bura da su var veya burada bir maden var diyor veya elindeki çubukların hareketlerine bakarak; su burada değil şu tarafta gibi şeyler söyleyip gidiyor. Bizde de bir merak. Nasıl buluyorsun? Bize de anlat, göster. Gel bakalım delikanlı. Al şu ağaç parçasını şöyle tut, böyle tut şuralarda bir gezin bak bakalım ağaç parçası elinde hareket ediyor mu? 2-3 tur derken bir baktım bir şey ağaç parçasını yere doğru çekiyor. Hey amca! Bulunduğum yerde ağaç aşağıya doğru eğiliyor. Bırak onu şu, demir telleri şöyle tut, böyle tut şu taraflarda bir gezin bakalım. 3-4 tur sonra bir yerde elimdeki çubuklar içeri doğru hareket etti. İhtiyar gel bak hele, bu çubuklar hareket ediyor. Geldi sağ olsun. İleri git. Sağa git, sola git, geri gel. Aynı nokta da çubuklar hareket ediyor.
Çekti beni karşısına; beni iyi dinle evlat dedi. Ağaç parçasının eğildi yerde ve bu demir tellerin hareket ettiği yerin altından su geçiyor. ALLAH (c.c) sana da böyle bir meziyet vermiş, bunu iyi değerlendir. Su çok büyük bir nimettir. İhtiyacı olanlara ALLAH rızası için yerini göster dedi ve gitti. Bir daha da görmedim. Serde de gençlik var, tecrübesizlik var, hiçbir şey sormadık. Hangi ağacı kullanacağım, çubukların boyu nedir? Nerelerde arama yapacağım?
İhtiyar dedi ya; sende bir meziyet var. Biz de bir öz güven sorma gitsin. Başladık su bulacağız diye dağ bayır dolaşmaya. Uzunca bir süre avare avare gezindik. Baktık olmuyor, bildiğim kuyulardan yola çıkarak geliş-gidiş yönlerini takip ettim. Ağacın hareketlerini ve demir tellerin hareketlerini iyice bir gözlemledim. Daha sonraları ise; ihtiyarın hareketlerini göz önüne getirip “ su ne taraf ta” ve “suyu bulacağım” diye yoğunlaşarak arama yapmaya başladım. Bir taraftan da ilim tahsil ediyoruz. Ancak ilmimiz arttıkça, olaylara bakış açımız değişmeye başladı. Başladık sorgulamaya! Başka başka ağaçlar olmaz mı? Demir yerine başka metal kullansak... En önemlisi ise; okuduğum bir makale bakış açımı tamamen değiştirdi. Ben hep su bulacağım diye yoğunlaşıyordum. Acaba beni beynim mi veya başka şeyler mi yönlendiriyor? Ağaç parçasının ve demir tellerin hareketlerini su diye mi algılatılıyor? İhtiyar su ve madeni ayırt edebilirken ben niye sadece suyu algılıyorum. (İhtiyar çubukların hareketine göre su şu tarafta derken ben de niye olmuyor) Gezdiğim yerlerde hiç mi maden yoktu?

Demek ki “yönlendirme altındayım” düşüncesi ağırlık kazanmaya başladı. Peki bunu nasıl aşacağız? Bu konu da yayınlanmış yazılardan yola çıkarak, birkaç değişik yöntem uyguladım. En son ise; ağaç parçası veya çubuklar elimde iken, onlar yokmuş gibi davrandım. İlk başlarda çok zor oldu ama şu an onun semeresini görüyorum. Yayınladığım yazıların içerisinde “rast gele” arama-bulma çalışmasının gerekçesi budur. “Yönlendirmeden beri olmak.”
Şimdi yukarıdaki yazılanlar ışığında; bizim gerçekten böyle bir meziyetimiz var mı? Yoksa Elimizdeki çubuklar yönlendirme ile mi hareket ediyor?
Şimdi bazıları bıyık altından gülüyordur. “Ya hu biz bunları aşalı çok oldu.” Birileri de der ki, Acaba gerçekten öyle mi? Yayınladığım yazıların içeriği (% 90) bu işe yeni başlayanlar ile acemilere yöneliktir. Edinilmiş tecrübeleri bire bir veya tam tersini uygulayarak kendilerini tanımalarını, ufuklarını genişletmek çabasıdır.
Uç bir örnek vererek özetleyelim; "al bir tane zartaryus çubuğu bak hemen cicik bulacak. Yada ….. baba’nın okunmuş üflenmiş, tütsülenmiş çubuğu şıp diye bulur demek" “ yönlendirme” olmuyor mu?
Eğer ALLAH (c.c) nasip ederse bir sonraki yazımda yeni başlayanlar ile acemilere; bu meziyete sahip kişilerin arama-bulma konusunda bir birlerine zıt 2 farklı uygulamasını ve çubukların dilini çözerken yapılabilecek tercüme hataları ile kişilerin yönlendirmesini nasıl aşacağız? sorularını tecrübelerimizin ışığında irdelemek istiyorum.
Sağlıcakla kalın
ALLAH a emanet olun.
 

bornovalı

USTA
Super Moderatör
Katılım
20 Ekim 2014
Mesajlar
396
Beğeni
1,576
Puanları
93
S.A.
Herkese merhaba
Acaba gerçekten böyle bir meziyetimiz var mı? Yoksa elimizdeki çubuklar yönlendirme ile mi hareket ediyor? Sorularına kendimizce bir cevap bulabildik mi? “ Niye bu kadar üstünde duruyorsun kardeşim. "Biz öyle kimsenin etkisi altında kalmayız. Aklı başında insanlarız……” diyenlerimiz de vardır elbet. Tanıdığım her insanın aklı başındadır. Ama bazılarının başları nerede bir türlü göremiyorum. Kiraya mı verdiler? Kuma mı gömdüler? Nerede acaba?
İyi bir eğitim almış, kendi işinde veya bir kamu kuruluşunda mevki sahibi, zeki mi zeki, birbirinden şık beyefendiler ile hanım efendiler, günler öncesinden paralarını yatırıp bir seminere katılıyorlar. Saçını kadınlar gibi tepesinde topuz yapmış top sakallı birisi; kısa bir özgeçmiş konuşmasından sonra ne kadar hayır sever olduğunu, dünyanın en ücra köşelerinde yaptığı çalışmaları en mütevazi kimliğinle anlattıktan sonra, sahip olduğu bu yeteneğin aslında herkes de var olabileceğini bunu da ortaya çıkartmak için, elinize aldığınız nesneye nasıl sorular sorulması gerektiğini ve elindeki nesnenin hareketlerine bakarak cevapların ne kadar kolay olduğu gibi şeyleri anlatır. Katılımcılar ayakta alkışlar, teşekkürlerini sunmak için birbirleri ile yarışırlar. Sonraları ise, bu katılımcılar bulundukları her ortamda bu kişiyi ballandıra ballandıra anlatırlar. Ondan öğrendiklerini de bizlere öğretmeye çalışırlar.
Öğretmeye çalıştıklarından bir kaçı der ki; bu kişinin gittiği yol ……… dır. Benim inancıma, hayat görüşüme, yaşantıma ters tir. Bu uygulamanın 1 getirisi var ise götürüsü çok nettir. İnsanı helake sürükler. Dediği an vay haline. …… …… ……..
“Adam bizim ufkumuzu açıyor. Seni kimse zorlamıyor. İster uygularsın istersen uygulamazsın. Sen ne hakla onu eleştirirsin? Der avaneleri.
Biz de deriz ki; Kimliğini belli etsin. Kime ve neye hizmet ettiğini, konuşmalarının başında veya sonun da söylesin ki, keskin zekâsının aklını örttüğü insanlara açıklama yapmak zorunda kalmayalım.
Ben de sizler gibi bu meziyete sahibim. Bu meziyetimizi sergilemek zorunda kaldığımızda, biz de eleştiriliyoruz veya övülüyoruz. Tepkimiz pek değişmiyor. Sadece gülümsüyoruz. Ancak akıllı insanların, Bu işlerin; SOSYOLOJİK, PSİKOLOJİK, İLİMSEL, DİNSEL vb Karşılığı nedir? Sorularına aşağıdaki kısa ve net cevapları veriyoruz.
SOSYOLOJİK : Var olan gerçek,
PİSİKOLOJİK : Yönlendirme,
İLİMSEL : Maddenin yaydığı enerji veya ışınımın elimizdeki çubuklara etkisi
DİNSEL : ALLAH ‘ın (c.c) Dilediği İnsana Lütuf Ettiği bir Meziyet.
Yayınladığım yazıların içeriği bu dört kavramın harmanlanması ile oluşturulmuştur. Sadece ana başlıklara değinildiğinden, yeni başlayanlar ile acemiler için, vakanın psikolojik yönü yeterince işlenmemiştir.
Şimdi gelelim asli konumumuza. Acaba gerçekten böyle bir meziyetimiz var mı? Diye yazımıza giriş yapmıştık. Yukarıdaki bilgilerin ışığında bir kanıya sahip olabildik mi? Bazıları için, “ ne kadar abes bir soru” bazıları içinse; “kafamızı karıştırdın. Bildiklerimizden kuşku duymaya başladım” diyeniniz var ise, (-) den (0) noktasına geldik demektir.
Bu noktadan başlayalım.
Günümüz müspet ilmi bu gerçeği, elindeki verilerin yetersizliğinden dolayı görmemezlikten gelmekte, hatta yok böyle bir şey bile demektedir. Günümüz müspet ilmi bu gerçeği sahiplenmeyince, kahinler, şarlatanlar, din istismarcıları kısaca her kesim kendi çıkar ve düşüncelerine göre sahiplenmiştir. Peki bunların etkilerinden kurtulmak için ne yapmalıyız? Diye sorulacak olursa;
Şöyle yapsak nasıl olur acaba? Kendimizi iyi hissettiğimiz bir gün, ayağımıza rahat edeceğimiz bir ayakkabı, üstümüze uygun rahat bir elbise giyip, yanımıza su ve aşımızı alarak, daha önceden bilmediğimiz mera, dağ veya ovaya gidelim. Önceden tedarik ettiğimiz (L) şeklindeki çeşitli madenlerden yapılmış (demir,bakır,pirinç) bir çift çubuğu ister göğüs hizasında ister bel hizasında birbirine çok yakın olmamak ve çok fazla sıkmamak koşulu ile tutup, rastgele 5 - 10 km. yürüyelim. Arazinin her tarafını gezelim. Yorulduğumuz zamanlarda dinlenelim. Tehlike arz eden ve bizi huzursuz edebilecek yerlerden uzak duralım. En önemlisi ise; elimizdeki çubuklarla değil, güncel olaylarla zihnimizi meşgul edelim.
Bu gezinti sırasında elimizdeki çubuklar hiç hareket etti mi? “ o kadar gezindim tık bile yok” diyor isen;
Başladığın yere dön. Hala kendini dinç ve rahat his ediyor isen; eline (çubuklara temas edecek şekilde) demir, bakır veya cam parçası al ve gezindiğin yerleri aynı duygu ve düşünceler içerisinde bir daha dolaş.
Elindeki çubuklar hiç hareket etti mi? “ tık yok” diyorsan, bugünlük bırak ve başka bir zamanda başka bir yerde aynı koşullarda bir daha gezin. Yine mi tık yok. Bana göre %50 kayıptasın demektir. Kalan %50 şansımı da kullanmak istiyorum dersen, o zaman ilk yazımı bir daha oku ve orada tavsiye edilenleri uygula. Bizim alışkın olmadığımız bir uygulama şekliyle bu meziyete sahip olabilirsin.
Yukarıda da anlatıldığı üzere bu meziyetin 2 ana farklı uygulaması vardır.
1. Elimizde sadece çubuklar olacak şekilde arama-bulma yapmak
2. Elimize çubuklar ile beraber aradığımız madeni veya başka bir madeni alarak arama-bulma yapmak.
“Bu meziyet kişiye has bir özelliktir. Önce kendini bir tanı. Çıplak elle mi aradığını buluyorsun? Yoksa aradığın madeni veya başka bir madeni mi eline alıp aradığını buluyorsun? Yoksa “boş ver sen diğerlerini. Beni dinle. Eline hiçbir şey alma. Veya Al bir zartoryus çubuğu veya eline şunu al aradığını şıp diye bulursun veya sor çubuklara sana yerini göstersin” diyenlerin yönlendirmesi ile mi hareket ediyorsun? Aman ha! Bana sorma. Sen kendini benden daha iyi bilirsin.
Eğer bu meziyet bende de var diyor ve kendinden emin sen, aynı meziyete sahip ustaların neler yaptıklarını, nasıl ve niçin yaptıklarını öğrenmeye bak. Bizatihi arazide uygula. Genişlet. Daralt. Yap artık bir şeyler. Her şeyi devletten bekleme. Kendini öyle bir geliştir ki devlet sen ol. Bizler de senden faydalanalım.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Bir şair çok güzel bir tespit de bulunmuş. "Sormaz ki bilsin. Sorsa bilirdi. Bilmez ki sorsun. Bilse sorardı'' (“Bazı insanlar vardır, sırf gururundan kimseye bir şey sormazlar. Gurur yapmayıp sormuş olsa bilmiş olacaktı. Eğer ki alçak gönüllülüğün olduğunu, bilgi öğrenirken gurur yapılmayacağını bilmiş olsaydı sorardı.) Bilgi öğrenirken gurur olmaz. Sormaktan imtina etme. Eğer ki sorduğun kişi; kibir ve ukalalık yaparsa, ona de ki Sorulan soruya cevap vermek ilim ister" Kibrin bulaştığı ilim ise, zehirli gıda gibidir. İlk an da açlığımı giderse de, sonu afettir. Benim buna ihtiyacım yok, de.
Hiçbir dünya menfaati beklentisi olmadan, bildiklerini, tecrübelerini tüm samimiyetiyle paylaşan ustalarımızın kıymetlerini iyi bilelim. Onların beklentisi olan “ALLAH razı olsun” sözünü dilimizden düşürmeyelim.
Yönlendirmeden beri olmak üzere verdiğim örnek şahsıma münhasırdır. Her insanın fıtratı farklı farklı olduğu üzere, kişi fıtratına uygun olan yöntemi uygulaması daha iyi netice verebilir. Mi? Psikolog olmadığım için bilemem. Bilenler yardımcı olurlar inşallah.
Uzun yazdık. Vaktinizi aldık. Hakkınızı helal edin.
Sağlıcakla kalın
ALLAH a emanet olun.
Önemli Not: bu yazı da, hiçbir kimseye, hiçbir zümreye ve hiçbir inanca itham da bulunulmamıştır. Sadece örnekleme yapılmıştır.
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,767
Beğeni
22,134
Puanları
113
Konum
Erzincan
Eline sağlık hocam ALLAH cc. razı olsun, amellerimizin rıza-i ilahiye uygun olması duasıyla inşAllah...
 

Mirkut

Vip Üye
Katılım
3 Nisan 2016
Mesajlar
1,948
Beğeni
5,404
Puanları
113
Emeginize saglik ustamm bilmedigimiz okadar cok sey varki sizin gibi uatalarimizin sayesinde ogreniyiyoruz. ALLAH teala sizden razi olsun. Amin
 
Üst