Kim Bu Insanlar? (çubukların Dili Ve Birbirlerine Üstünlüğü) | Sayfa 2 | Define işaretleri ve anlamları

Kim Bu Insanlar? (çubukların Dili Ve Birbirlerine Üstünlüğü)

mecnun37

Kullanıcı
Katılım
23 Nisan 2017
Mesajlar
2
Beğeni
2
Puanları
3
Yaş
43
Konum
ankara
ALLAH’ ın dilediği insana lütuf ettiği bir meziyet, “arama-bulma”
(5)
Çubukların dili ve birbirlerine üstünlüğü


İlk yazdığım makalemde ve diğer yazılarımda, “çeşitli cisimler kullanarak su-maden-mineral ve boşluk arama-bulma” meziyetinin varlığı, bu meziyete sahip kişilerin kimler olduğu, hangi cisimleri nasıl kullandıkları ve pratikteki uygulamaları hakkında edindiğim ve edinilmiş tecrübeleri aktarmaya çalıştım. Her yazımda da “elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir? Sorusuna cevap aradım.
Bu yazımda ise, “çatal ve (L) tipi çubukların tutuş şekli, dili ve birbirlerine üstünlüğü var mıdır?” sorusuna yanıt bulmak ve bizatihi uyguladığım farklı bir yöntemi dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
Akla gelebilecek ilk olumsuzluğu eleyerek başlayalım.” Neden sendeki tepki de, bir başkasının değil?” hemen cevaplayalım. “ Bu meziyet kişiye has bir özelliktir” şöyle bir örnek verelim; Elimde metal çubuklar var. Suyu bulduğunda; Bendeki tepkisi içeriye doğru kapanırlar. Ama bir başkasında çubuklar dışarı doğru açılır. Boşluk veya yeraltındaki farklı bir katmana denk geldiğimde; çubuklar dışarı doğru açılır. Aynı kişi de ise içeri doğru kapanır. Diğer yazılarımda bunları sıkça işlediğim için üzerinde durmuyorum.
Öncelikle, bildiğiz ama birçoğumuzun önemsemediği bir şey var. Çubukların tutuş şekli ve yerden yüksekliği. Kimisi omuz hizasında, kimisi göğüs hizasında, kimisi de belinin hizasında, kimisi ise, iki elini birbirine değdirerek arama yapar.



Not: resimler alıntı ve görsel amaçlıdır.

Alışık olduğumuzun dışındaki yükseklik ve tutuş şeklini; genelde bu işte usta olduğunu söyleyenler uyguluyorlar. Uygulama alanları ise; İstenmeyen minerali elemekte, bazı madenlerin tespitinde, yön bulmada ve bunun gibi birkaç şeyde uyguluyorlarmış. Tutuş şeklinin bendeki yansımasına az sonra değineceğim de; Çok sık kullandığım sözü yine kullanayım. “ Bu meziyet kişiye has bir özelliktir” Bu uygulamaların hiçbirisini göz ardı etmeden, bizatihi uygulayarak kendinize en uygun tutuş şeklini ve yüksekliğini belirleyin. Tecrübe kolay kazanılmıyor. Bol bol pratiğe devam.
Alışık olmadığımız diğer bir uygulama ise; iki elini birbirine değdirerek de arama-bulma çalışması yapanlar da vardır. Sakın ha sakın bunlar bu işi bilmiyorlar demeyin. Gayet de iyi sonuçlar alıyorlar. Bu uygulama ile bazılarınca bize empoze edilmeye çalışılan “sağ el pozitif - sol el negatif” öğretisine ters düşmektedir. (+ -) birbirine temas ettiğinde “kısa devre” olması lazım derler enerji ilmiyle uğraşanlar. Doğrudur.Ama biz ne diyoruz?; “hiçbir söylemi göz ardı etmeyin.” Hadi gelin bir inceleyelim.
Madem kısa devre oluyor. Bunun Çubuklardaki yansıması nasıl? Bu yansıma bize ne kazandırır?
Ben bu kısa devre olayını pratikte uyguluyorum.
Türkçesi; Aramaya bel hizasında, iki elim birbirinden 40-50 cm. uzaklıkta normal bir tutuş ile başlıyorum. Daha sonra her hangi bir çekim aldığımda, konumumu bozmadan iki elimi birbirine değdiriyorum.

Aşağıdaki görseller daha iyi ifade etmeme yardımcı olur inşallah.

Elimde sadece pirinç çubuk varken;
örneğin, bakıra böyle bir tepki böyle verir iken;

İki elimi birbirine değdirdiğimde ise; böyle bir tepki vermektedirler.


Eğer elimde pirinç çubuk ve bir parça alüminyum var (sağ elimde)iken;
Bakır’a böyle bir tepki verirken,


İki elimi birbirine değdirdiğimde ise; böyle bir tepki vermektedirler.

Not. Resimler alıntı ve görsel amaçlıdır.
Normal bir arama-bulma çalışması yaparken, ellerim genelde bel hizasında ve birbirlerinden 40-50 cm uzaklıktadır. Herhangi bir çekim veya tepki aldığımda önceki tecrübelerime dayanarak, onun ne olabileceği hakkında yorum yaparım. Daha sonra ise; bulunduğum konumu hiç bozmadan iki elimin parmakları birbirine değecek şekilde yapıştırırım ve nasıl bir şekil aldığını gözlemler, ne olabileceği hakkında yorum yaparım.
Şekiller ile ifade etmeye çalışayım;







(Bu kadar örnek yeterlidir herhalde.)
Önemli Not : “Bu tepki veya çekimler; yerüstündeki veya yerin az altındaki maden veya minerale aldığım tepkilerdir.”

Böyle bir uygulama bize ne kazandırır? Ne kaybettirir? Kararı size bırakıyorum. Eğer benim yaptığım gibi bu tür bir uygulama yapanlar var ise;(şimdiye kadar rastlamadım) edindiği tecrübelere göre “getirisi-götürüsü” nelerdir? Paylaşılırsa memnun oluruz.
Dikkat ettiği iseniz; elimde herhangi bir maden olmadansadece “ALTIN”a, her çubuk aynı tepkiyi vermiştir. (bakır-pirinç-demir vb. çubuklar.)Bunun nedeni ne olabilir? Altının yapısal özelliğinden mi kaynaklanıyor acaba? Yorumsuz.
Elime herhangi bir maden aldığım da ise “ALTIN” a; Bakır çubuğun tepkisi farklı, pirinç çubuğun tepkisi veya diğer çubukların tepkisi farklı oluyor. Sebebi ne olabilir acaba? Yorumsuz.
Hafiften bir toparlayıp devam edelim. Eğer böyle bir meziyetiniz var ise, elinize hangi çubuğu alırsanız alın, çekim veya tepki alırsınız. Sadece tepkinin şekli farklı olur.
Efendim. “Falanca çubuk taaa 500 metreden falancayı çekiyor. Bu çubuğun üstüne çubuk tanımam” Veya; “falanca çubuk normalde 30-40 metreden çekerken, bir şey ilave ettim. Taaa 500 metreden çekiyor.” Diyenler de vardır. Ben böyle bir çalışma yapmadığım için “Doğrudur, yanlıştır” diye bir görüş beyan edemem. Bu farklı bir tartışma konusudur. Konumuz sadece ana başlıkları içerdiği için gereksiz tartışma açmayalım. Ama yukarıda değindiğimiz konular hakkında her türlü “ilimsel” izaha açığım. Aydınlatacaklara da şimdiden şükranlarımı sunarım.
“Ortak bir geliştirebilir miyiz?” “Ortak paydalarımız nelerdir?” En önemlisi de “Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir?” sorularına cevap bulmak için yaptığım çalışmalarımda; Şarlatan dan …… Dolandırıcısına varana kadar çok çeşitli insanlarla karşılaştım, izledim, görüştüm. Bunların içerisinde en acınacak olanları ise; bu meziyete sahip olup ve gerçekten de hakkını veren, amma velakin; kendini diğer insanlardan çok çok üstün görüp, özel güçlerle donatıldığını “zan” eden, ve buna gerçekten inananlardır. Bu insanlar laf anlamıyorlar, nasihati asla duymak istemiyorlar. Biraz üstlerine gittin mi, en büyük düşmanı sensin. Konuyu dağıtmamak için bu kadar yeterli. Anlayan anladı ne demek istediğimi. ALLAH (C.C) yardımcıları olsun.
Bu meziyete sahip ama nasıl kullanacağını hiç bilmeyenler veya çok az bilen arkadaşlar, yukarıda şekillerle anlatmaya çalıştığım konulara çok dikkat etmelidirler. Evet, çubuk bir tepki verir ama bu tepkinin neye dalalet ettiğini bol bol pratik yaparak bulacaklardır. Her daim dediğimi tekrarlayalımBu meziyet kişiye has bir özelliktirbu özelliğini kendin bulacaksın. Nasıl mı? Hadi biraz pratik yapalım;
Önce sağ eline (L) şeklin de bakır bir çubuk al. Omuz hizasında tut. Demir’e nasıl bir tepki verdiğine bak.
Sonra göğüs hizasında tut. Demir’e nasıl bir tepki verdiğine bak.
Daha sonra bel hizasında tut. Demir’e nasıl bir tepki verdiğine bak.
Tepki veya çekim alamadın mı?
O zaman sol eline çubuğu al ve yukardaki işlemleri yap.
Tepki veya çekim alamadın mı?
O zaman her iki eline bakır çubuk al ve yukarıdaki işlemleri bir daha yap.
Tepki veya çekim alamadın mı?
Bir de iki elini birbirine değdirerek yukarıdaki işlemleri bir daha yap.
Tepki veya çekim alamadın mı? Olabilir. Belki meziyetinin özelliğinden dolayı Demir’e tepki veya çekim almayabilirsin. O zaman Bakıra - altına veya gümüşe ve vb. ne, çekim veya tepki alabilecek misin, onları dene. Olmadı mı?
O zaman sağ eline aradığın madeni al. Yukarıda anlatılanları en baştan bir daha dene. Olmadı mı?
O zaman sol eline aradığın madeni al ve yukarıdaki işlemleri en baştan dene. Olmadı mı?
O zaman her iki eline bakır çubuk al ve sağ eline aradığın madeni al. Yukarıdaki işlemleri yap. Olmadı mı?
O zaman aradığın madeni sol eline al ve yukarıdaki işlemleri yap. Olmadı mı?
Bakır kullanarak bu işlemlerin hiç birinden çekim veya tepki alamıyorsan, pirinç çubukları dene. Olmadı mı? Gümüş çubukları dene. Olmadı mı? Basit bir tel ile dene. Bildiğin bütün madenlerden yapılmış olanları dene. Dene dene dene. Olmadı mı?
O zaman teknolojiden yardım al. Uzmanlığım değil ama bildiğimizi söyleyelim. Al küçük bir 12 V. luk akü. Sağ ele (+) sol ele (-) gelecek şekilde birer kablo ile çubuklara bağla. Önce çıplak el ile yukardaki yöntemleri en baştan bir daha dene. Olmadı mı?
O zaman sağ ele aradığın madeni al. Olmadı mı?
O zaman sol eline aradığın madeni al. Yine mi olmadı?
O zaman sağ ele (-) sol ele (+) gelecek şekilde yukarıda yazılanları en baştan dene.(bu konu da yayınlanmış birçok yerli ve yabancı yazılı ve görseller var. Onları inceleyebilirsiniz.) Tariflerimin dışında ulaşabildiklerin varsa onları da dene. Hiçbir söylemi göz artı etme. Ön yargılı davranma.
Yalnız; şuna bir açıklık getireyim de, mebal üstümden kalksın. Sana birileri derse ki eğer; ki bu kişileri de basitçe 2 ayıralım.
Sıradan birisi: “bu işler öyle olamaz. Çubuklara hüküm edeceksin. Onları sen yönlendireceksin”.
İlim sahibi olduğunu iddia eden kişi ; Holografik evren teorisine göre “Her şey enerjiden oluşmuştur. En yüksek enerjide düşünce enerjisidir. ……….”
Bu söylemleri uygulamadan önce bazı “ilmi, dini ve bilimsel felsefeler” hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmalısın. Konu hakkında ki görüşümü ise ; “ALLAH’ ın dilediği insana lütuf ettiği bir meziyet, “arama-bulma” adlı makalemde kaleme aldım. Okumanızı tavsiye ederim. Yeteri kadar bilgi sahibi olduktan sonra ister uygula, istersen uygulama. (Ben uyardım. Görevimi yaptım. İnşallah mebal de üstümden kalkar.)
Ne varsa denedim olmadı”. Diyorsan yapacak bir şey yok kardeşim. Ama “bu çubuklar elimde oynuyor” diyorsan; o zaman çubukların dilini çözmeye başla. Hangi çubukla; yerüstündeki cisim veya madene nasıl bir tepki veya çekim aldığını (çubuklar içerimi kapanıyor, dışarımı açılıyor? Çarpı mı yapıyor? Birisi sabit diğeri sola veya sağa mı dönüyor vb.) raptu zapt altına al. Yani önce kağıda sonra aklına kazı.
“yaaa kardeş. Amma meraklımış sın insanları yokuşa sürmeye. Altın için şu çubuğu, gümüş için şu çubuğu, su için şu çubuğu kullan. Desen. Ne olacak” diye düşünenler olabilir. Hoş görürüz. Kızmayız. Aksine gururumuz okşanır, Diyeceğim ama fakirin gururu olmaz. Hele ilim fakiri, fakirlerin en fakiridir. Keşke o kadar kolay olsa. Olsa da söylesek. Teknolojinin her imkanı kullanıldığı, “ar-ge” için onca para ve emek harcandığı halde müspet ilmin çözemediğini, benden beklemeyin. Konu hakkında ulaşabildiğim her kaynağı; “bu çok saçma, bu doğru” demeden en ufak ayrıntısına kadar inceledim. Herkes, kendine en uygun olanı bulmuş ve onu övmekte. Bu da hiç bilmeyenler ile az bilenlerin kafasını karıştırmakta. Yine bir tekrar yapalım. “ bu meziyet kişiye has bir özelliktir” ve “hiçbir söylemi göz ardı etmeyin” kendinize en uygun olanı bulmaya çalışın. Sözlerimin daha iyi anlaşılabilmesi için kendimden örnek vereyim.
Sağ el pozitif (+) sol el negatif (-) deniyor. Enerji ilmi ile uğraşanlar da diyor ki; (+) (-) birbirine değince kısa devre yapar. Peki kabulümdür. Öyleyse; “bu çubuklara da yansır mı?” Dedim. Uyguladım. Yansıyormuş. Nasıl diye sorma. Yazıyı baştan bir daha oku.
Amma velakin; bu yansıma neden kaynaklanıyor? Benim biyoenerjimden mi? Yoksa maddenin yaydığı ışınım dan mı? Yoksa her ikisinin birbirini tamamlaması mı? Neden ????????
Konu yine dönüp dolaşıp “ Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir?” sorusuna. Hayr olsun bakalım.
Sıkılmadınız ise devam edelim.
Nasıl bir uygulama yaptığını anlattın da, bunlara etki eden faktörler var mı? Mesela: “iklim ve hava şartları” nın çubuklara yansıması var mıdır? Derseniz; Bende ki etkisi çok büyük. Soğuk havalar da üşüyorum. Sıcak havalar da bunalıyorum. Yağışlı havalar da çamur deryasına dönüyorum. Başlıyorum söylenmeye; “ Ne işin var senin bu havalar da, git evine, uzat ayaklarını, bak keyfine” bu da çubuklara mı yansıyor veya ben mi yanlış yorumluyorum, bilemiyorum.
Ama Sen ; “ Ben soğuk havalarda sırtıma battaniye alırım”, sıcak havalarda,” ohhh kemiklerim ısındı” yağmurlu havalarda, “en sevdiğim şey yağmurda gezinmektir” dersen; o zaman iklim ve hava şartlarının seni ve elindeki çubukları etkiler mi? Bilmem. Bildiğim bir şey var ise; insanoğlu alıştığının dışındaki şartlardan az veya çok etkilenir. Bu meziyetimiz biyoenerjimizden kaynaklanıyorsa; bunun da elimizdeki çubuklara da yansıması lazım. Eğer maddenin yaydığı ışınımdan (Radyo dalgaları) ise; kötü hava koşullarından da etkilemesi lazım. Mı??? Eğer her ikisinin ortaklığı ile bu meziyet oluşuyor ise; İster gez. İstersen evinde otur veya uygun ortamı bekle. Karar sizin. Bunların hepsi benim cevap aradığım sorular ile örtüşüyor. “ Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir? Bakalım hangi babayiğit elini taşın altına koyacak ve bize müspet ilmin ışında öncülük yapacak.?
Eksik kalmaması açısından şuna da değinelim; “ Günün hangi periyodunda arama yapmalıyız?” Eskiden olsa şöyle derdim ; “eşref saatin hangisi ise o zaman arama yap” Ama biraz araştırınca, bu konuda farklı görüşler olduğunu gözlemledim. Bazı ustalar yeraltındaki madenden yayılan enerjinin, sabah saatlerinde dik olarak yeryüzüne çıktığını, sonraları ise yön değiştirdiğini söylerler. Çekim aldığınız noktayı teyit etmek için hem sabah, hem akşamüstü bakılması gerektiğini söylerler. Bazı ustalarda istenmeyen minerali eleyebilmek için; sadece gece veya sadece gündüz aranması gerektiğini söylerler. Bu söylemler edinilmiş tecrübelerdir. Sakın göz ardı etmeyin. Birisinin meziyetinin özelliğinden dolayı gece çok daha iyi çekim alabilir. Diğeri ise gündüz. Uygulayın. Ben uyguladım. Sonuç ; Genelde yerüstü veya yerin az altındaki maden ve mineral üzerinde çalışma yaptığımdan, derinde olanlar için bir şey söyleyemem. Ancak, bu görüşleri sadece sabah veya akşamüstü değil günün her saatinde denedim. Yerin üstü veya az altında olanlarda çekim hep aynı nokta. Eğer elimizdeki çubukları harekete geçiren şey maden ve mineralden yayılan enerji ise; yeraltındaki maden veya mineraller için, bu görüşler ne derece doğrudur, bilemem.
Bir de şu konuya değinip lafımızı tamamlayalım. “Eski gömü ile yeni Gömü, Çubuklara Nasıl Yansır?” Ben çalışmalarımı yerin üstünde veya çok az derinde olanlar üzerinde yaptığım için “eski gömü veya yeni gömü” gibi tartışmalara girmek istemiyorum. Çok farklı görüşler olduğu için bu tür konuların ayrı bir başlık halinde incelenmesinden yanayım. Sadece şunu söyleyebilirim. Mineralin dışında ki; Demir-bakır vb. gibi madenlerde yer üstünde aldığım çekim şekli ile belli bir derinlikteki aldığım çekim şekli ben de değişmiyor. Sizde değişir mi? Bilmem. Sıkıntı şura da; kimileri belli bir derinliği geçtikten sonra bu çekimi alamazsın diyor. Kimileri olduğundan daha çokmuş hissi verir diyor. Kimileri tam nokta atışı yapamazsın diyor. Kimileri ………. .
Çatal çubukların dili hakkında ise; “Kim bu insanlar?(su bulucular)” başlıklı yazımda kaleme aldığım için okuyucumuzu sıkmamak babında değinmeyeceğim.
Yayınlamış olduğum yazılarımı takip edenler cevap aradığım soruyu artık ezberlediler. “ Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir? Önceliğimin akademik çalışmalar olduğunu belirtmiştim. Günümüz ilmi bu meziyetimiz karşısında acizdir. Çok az da olsa kimi ilim adamları bu acizliği kabul ederler. Büyük bir çoğunluğu ise; bizleri “kahin ve kehanet” ile itham etseler de öyle olmadığımızı söyleyebilirim. (istisnalar hariç) Ön yargılı olup, bu tür söylemlerde bulunan ilim adamlarının acizliklerini yüzlerine vurup, hadlerini bilmelerini sağlamaya çalışırım. Bilim adamlarına ise saygım sonsuzdur.
Konunun içeriğinden uzaklaşıyoruz ama şu kavramlara da bir açıklık getirip lafımızı nokta yalım.
İlim : Kainatta olup biten olayları tasvir ve izah yoluyla ifade edilmesidir. İlmin sınırları bellidir. Kendine göre kanunları vardır. Kanunlarına uygun olmayan her hangi bir şeyi, aksi ispat edilene kadar kabul etmez.
Bilim : Gerçeklerden yola çıkılarak yapılan deney, araştırma ve gözlemlerdir. Bu tür çalışmalara da Bilimsel Çalışma denir. (Bu kadar yeterli uzatmayalım ki Birileri hoplamasın)
Şimdiye kadar yayınlamış olduğum tüm yazılar, bu meziyetimiz hakkında hiçbir bilgisi olmayanlar ile çok az bilenlere hitap etmektedir. Sıkılmadığınızı umarım. Konuları bütünleyerek, süsleyip püsleyerek, farklı bir üslup ile ve farklı amaçlarla da dile getirebilirdim. Ancak; Felsefem bellidir. “ Halka hizmet, Hak’ ka hizmet dir” Bir kişi bile “ ALLAH (c.c) RAZI OLSUN” dese, benim için yeterlidir.
Dip Not: yayınlamış olduğum yazılarımı, farklı sitelerde veya farklı platformlarda; kaynak göstermek şartı ile alıntı yapabilirsiniz. (Kaynak; www.definemekani.com)

ÖNEMLİ NOT : Bu yazının “ilimsel” bir içeriği yoktur. Tamamen kendi tecrübelerim, derlemelerim ve gözlemlerimi içerir. Hiçbir kişi, kurum ve kuruluşa da ithamda bulunulmamıştır.

BORNOVALI
 

mecnun37

Kullanıcı
Katılım
23 Nisan 2017
Mesajlar
2
Beğeni
2
Puanları
3
Yaş
43
Konum
ankara
emeğine sağlık allah razı olsun farklı bir açıdan konuya yaklaşmışsınız anlaya bilene cok düşündürücü fikir verici, ben cok begendım, faydalı oldu
 

sessizce 1

Kullanıcı
Katılım
25 Mayıs 2018
Mesajlar
4
Beğeni
2
Puanları
1
Yaş
55
ALLAH’ ın dilediği insana lütuf ettiği bir meziyet, “arama-bulma”
(5)
Çubukların dili ve birbirlerine üstünlüğü


İlk yazdığım makalemde ve diğer yazılarımda, “çeşitli cisimler kullanarak su-maden-mineral ve boşluk arama-bulma” meziyetinin varlığı, bu meziyete sahip kişilerin kimler olduğu, hangi cisimleri nasıl kullandıkları ve pratikteki uygulamaları hakkında edindiğim ve edinilmiş tecrübeleri aktarmaya çalıştım. Her yazımda da “elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir? Sorusuna cevap aradım.
Bu yazımda ise, “çatal ve (L) tipi çubukların tutuş şekli, dili ve birbirlerine üstünlüğü var mıdır?” sorusuna yanıt bulmak ve bizatihi uyguladığım farklı bir yöntemi dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
Akla gelebilecek ilk olumsuzluğu eleyerek başlayalım.” Neden sendeki tepki de, bir başkasının değil?” hemen cevaplayalım. “ Bu meziyet kişiye has bir özelliktir” şöyle bir örnek verelim; Elimde metal çubuklar var. Suyu bulduğunda; Bendeki tepkisi içeriye doğru kapanırlar. Ama bir başkasında çubuklar dışarı doğru açılır. Boşluk veya yeraltındaki farklı bir katmana denk geldiğimde; çubuklar dışarı doğru açılır. Aynı kişi de ise içeri doğru kapanır. Diğer yazılarımda bunları sıkça işlediğim için üzerinde durmuyorum.
Öncelikle, bildiğiz ama birçoğumuzun önemsemediği bir şey var. Çubukların tutuş şekli ve yerden yüksekliği. Kimisi omuz hizasında, kimisi göğüs hizasında, kimisi de belinin hizasında, kimisi ise, iki elini birbirine değdirerek arama yapar.



Not: resimler alıntı ve görsel amaçlıdır.

Alışık olduğumuzun dışındaki yükseklik ve tutuş şeklini; genelde bu işte usta olduğunu söyleyenler uyguluyorlar. Uygulama alanları ise; İstenmeyen minerali elemekte, bazı madenlerin tespitinde, yön bulmada ve bunun gibi birkaç şeyde uyguluyorlarmış. Tutuş şeklinin bendeki yansımasına az sonra değineceğim de; Çok sık kullandığım sözü yine kullanayım. “ Bu meziyet kişiye has bir özelliktir” Bu uygulamaların hiçbirisini göz ardı etmeden, bizatihi uygulayarak kendinize en uygun tutuş şeklini ve yüksekliğini belirleyin. Tecrübe kolay kazanılmıyor. Bol bol pratiğe devam.
Alışık olmadığımız diğer bir uygulama ise; iki elini birbirine değdirerek de arama-bulma çalışması yapanlar da vardır. Sakın ha sakın bunlar bu işi bilmiyorlar demeyin. Gayet de iyi sonuçlar alıyorlar. Bu uygulama ile bazılarınca bize empoze edilmeye çalışılan “sağ el pozitif - sol el negatif” öğretisine ters düşmektedir. (+ -) birbirine temas ettiğinde “kısa devre” olması lazım derler enerji ilmiyle uğraşanlar. Doğrudur.Ama biz ne diyoruz?; “hiçbir söylemi göz ardı etmeyin.” Hadi gelin bir inceleyelim.
Madem kısa devre oluyor. Bunun Çubuklardaki yansıması nasıl? Bu yansıma bize ne kazandırır?
Ben bu kısa devre olayını pratikte uyguluyorum.
Türkçesi; Aramaya bel hizasında, iki elim birbirinden 40-50 cm. uzaklıkta normal bir tutuş ile başlıyorum. Daha sonra her hangi bir çekim aldığımda, konumumu bozmadan iki elimi birbirine değdiriyorum.

Aşağıdaki görseller daha iyi ifade etmeme yardımcı olur inşallah.

Elimde sadece pirinç çubuk varken;
örneğin, bakıra böyle bir tepki böyle verir iken;

İki elimi birbirine değdirdiğimde ise; böyle bir tepki vermektedirler.


Eğer elimde pirinç çubuk ve bir parça alüminyum var (sağ elimde)iken;
Bakır’a böyle bir tepki verirken,


İki elimi birbirine değdirdiğimde ise; böyle bir tepki vermektedirler.

Not. Resimler alıntı ve görsel amaçlıdır.
Normal bir arama-bulma çalışması yaparken, ellerim genelde bel hizasında ve birbirlerinden 40-50 cm uzaklıktadır. Herhangi bir çekim veya tepki aldığımda önceki tecrübelerime dayanarak, onun ne olabileceği hakkında yorum yaparım. Daha sonra ise; bulunduğum konumu hiç bozmadan iki elimin parmakları birbirine değecek şekilde yapıştırırım ve nasıl bir şekil aldığını gözlemler, ne olabileceği hakkında yorum yaparım.
Şekiller ile ifade etmeye çalışayım;







(Bu kadar örnek yeterlidir herhalde.)
Önemli Not : “Bu tepki veya çekimler; yerüstündeki veya yerin az altındaki maden veya minerale aldığım tepkilerdir.”

Böyle bir uygulama bize ne kazandırır? Ne kaybettirir? Kararı size bırakıyorum. Eğer benim yaptığım gibi bu tür bir uygulama yapanlar var ise;(şimdiye kadar rastlamadım) edindiği tecrübelere göre “getirisi-götürüsü” nelerdir? Paylaşılırsa memnun oluruz.
Dikkat ettiği iseniz; elimde herhangi bir maden olmadansadece “ALTIN”a, her çubuk aynı tepkiyi vermiştir. (bakır-pirinç-demir vb. çubuklar.)Bunun nedeni ne olabilir? Altının yapısal özelliğinden mi kaynaklanıyor acaba? Yorumsuz.
Elime herhangi bir maden aldığım da ise “ALTIN” a; Bakır çubuğun tepkisi farklı, pirinç çubuğun tepkisi veya diğer çubukların tepkisi farklı oluyor. Sebebi ne olabilir acaba? Yorumsuz.
Hafiften bir toparlayıp devam edelim. Eğer böyle bir meziyetiniz var ise, elinize hangi çubuğu alırsanız alın, çekim veya tepki alırsınız. Sadece tepkinin şekli farklı olur.
Efendim. “Falanca çubuk taaa 500 metreden falancayı çekiyor. Bu çubuğun üstüne çubuk tanımam” Veya; “falanca çubuk normalde 30-40 metreden çekerken, bir şey ilave ettim. Taaa 500 metreden çekiyor.” Diyenler de vardır. Ben böyle bir çalışma yapmadığım için “Doğrudur, yanlıştır” diye bir görüş beyan edemem. Bu farklı bir tartışma konusudur. Konumuz sadece ana başlıkları içerdiği için gereksiz tartışma açmayalım. Ama yukarıda değindiğimiz konular hakkında her türlü “ilimsel” izaha açığım. Aydınlatacaklara da şimdiden şükranlarımı sunarım.
“Ortak bir geliştirebilir miyiz?” “Ortak paydalarımız nelerdir?” En önemlisi de “Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir?” sorularına cevap bulmak için yaptığım çalışmalarımda; Şarlatan dan …… Dolandırıcısına varana kadar çok çeşitli insanlarla karşılaştım, izledim, görüştüm. Bunların içerisinde en acınacak olanları ise; bu meziyete sahip olup ve gerçekten de hakkını veren, amma velakin; kendini diğer insanlardan çok çok üstün görüp, özel güçlerle donatıldığını “zan” eden, ve buna gerçekten inananlardır. Bu insanlar laf anlamıyorlar, nasihati asla duymak istemiyorlar. Biraz üstlerine gittin mi, en büyük düşmanı sensin. Konuyu dağıtmamak için bu kadar yeterli. Anlayan anladı ne demek istediğimi. ALLAH (C.C) yardımcıları olsun.
Bu meziyete sahip ama nasıl kullanacağını hiç bilmeyenler veya çok az bilen arkadaşlar, yukarıda şekillerle anlatmaya çalıştığım konulara çok dikkat etmelidirler. Evet, çubuk bir tepki verir ama bu tepkinin neye dalalet ettiğini bol bol pratik yaparak bulacaklardır. Her daim dediğimi tekrarlayalımBu meziyet kişiye has bir özelliktirbu özelliğini kendin bulacaksın. Nasıl mı? Hadi biraz pratik yapalım;
Önce sağ eline (L) şeklin de bakır bir çubuk al. Omuz hizasında tut. Demir’e nasıl bir tepki verdiğine bak.
Sonra göğüs hizasında tut. Demir’e nasıl bir tepki verdiğine bak.
Daha sonra bel hizasında tut. Demir’e nasıl bir tepki verdiğine bak.
Tepki veya çekim alamadın mı?
O zaman sol eline çubuğu al ve yukardaki işlemleri yap.
Tepki veya çekim alamadın mı?
O zaman her iki eline bakır çubuk al ve yukarıdaki işlemleri bir daha yap.
Tepki veya çekim alamadın mı?
Bir de iki elini birbirine değdirerek yukarıdaki işlemleri bir daha yap.
Tepki veya çekim alamadın mı? Olabilir. Belki meziyetinin özelliğinden dolayı Demir’e tepki veya çekim almayabilirsin. O zaman Bakıra - altına veya gümüşe ve vb. ne, çekim veya tepki alabilecek misin, onları dene. Olmadı mı?
O zaman sağ eline aradığın madeni al. Yukarıda anlatılanları en baştan bir daha dene. Olmadı mı?
O zaman sol eline aradığın madeni al ve yukarıdaki işlemleri en baştan dene. Olmadı mı?
O zaman her iki eline bakır çubuk al ve sağ eline aradığın madeni al. Yukarıdaki işlemleri yap. Olmadı mı?
O zaman aradığın madeni sol eline al ve yukarıdaki işlemleri yap. Olmadı mı?
Bakır kullanarak bu işlemlerin hiç birinden çekim veya tepki alamıyorsan, pirinç çubukları dene. Olmadı mı? Gümüş çubukları dene. Olmadı mı? Basit bir tel ile dene. Bildiğin bütün madenlerden yapılmış olanları dene. Dene dene dene. Olmadı mı?
O zaman teknolojiden yardım al. Uzmanlığım değil ama bildiğimizi söyleyelim. Al küçük bir 12 V. luk akü. Sağ ele (+) sol ele (-) gelecek şekilde birer kablo ile çubuklara bağla. Önce çıplak el ile yukardaki yöntemleri en baştan bir daha dene. Olmadı mı?
O zaman sağ ele aradığın madeni al. Olmadı mı?
O zaman sol eline aradığın madeni al. Yine mi olmadı?
O zaman sağ ele (-) sol ele (+) gelecek şekilde yukarıda yazılanları en baştan dene.(bu konu da yayınlanmış birçok yerli ve yabancı yazılı ve görseller var. Onları inceleyebilirsiniz.) Tariflerimin dışında ulaşabildiklerin varsa onları da dene. Hiçbir söylemi göz artı etme. Ön yargılı davranma.
Yalnız; şuna bir açıklık getireyim de, mebal üstümden kalksın. Sana birileri derse ki eğer; ki bu kişileri de basitçe 2 ayıralım.
Sıradan birisi: “bu işler öyle olamaz. Çubuklara hüküm edeceksin. Onları sen yönlendireceksin”.
İlim sahibi olduğunu iddia eden kişi ; Holografik evren teorisine göre “Her şey enerjiden oluşmuştur. En yüksek enerjide düşünce enerjisidir. ……….”
Bu söylemleri uygulamadan önce bazı “ilmi, dini ve bilimsel felsefeler” hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmalısın. Konu hakkında ki görüşümü ise ; “ALLAH’ ın dilediği insana lütuf ettiği bir meziyet, “arama-bulma” adlı makalemde kaleme aldım. Okumanızı tavsiye ederim. Yeteri kadar bilgi sahibi olduktan sonra ister uygula, istersen uygulama. (Ben uyardım. Görevimi yaptım. İnşallah mebal de üstümden kalkar.)
Ne varsa denedim olmadı”. Diyorsan yapacak bir şey yok kardeşim. Ama “bu çubuklar elimde oynuyor” diyorsan; o zaman çubukların dilini çözmeye başla. Hangi çubukla; yerüstündeki cisim veya madene nasıl bir tepki veya çekim aldığını (çubuklar içerimi kapanıyor, dışarımı açılıyor? Çarpı mı yapıyor? Birisi sabit diğeri sola veya sağa mı dönüyor vb.) raptu zapt altına al. Yani önce kağıda sonra aklına kazı.
“yaaa kardeş. Amma meraklımış sın insanları yokuşa sürmeye. Altın için şu çubuğu, gümüş için şu çubuğu, su için şu çubuğu kullan. Desen. Ne olacak” diye düşünenler olabilir. Hoş görürüz. Kızmayız. Aksine gururumuz okşanır, Diyeceğim ama fakirin gururu olmaz. Hele ilim fakiri, fakirlerin en fakiridir. Keşke o kadar kolay olsa. Olsa da söylesek. Teknolojinin her imkanı kullanıldığı, “ar-ge” için onca para ve emek harcandığı halde müspet ilmin çözemediğini, benden beklemeyin. Konu hakkında ulaşabildiğim her kaynağı; “bu çok saçma, bu doğru” demeden en ufak ayrıntısına kadar inceledim. Herkes, kendine en uygun olanı bulmuş ve onu övmekte. Bu da hiç bilmeyenler ile az bilenlerin kafasını karıştırmakta. Yine bir tekrar yapalım. “ bu meziyet kişiye has bir özelliktir” ve “hiçbir söylemi göz ardı etmeyin” kendinize en uygun olanı bulmaya çalışın. Sözlerimin daha iyi anlaşılabilmesi için kendimden örnek vereyim.
Sağ el pozitif (+) sol el negatif (-) deniyor. Enerji ilmi ile uğraşanlar da diyor ki; (+) (-) birbirine değince kısa devre yapar. Peki kabulümdür. Öyleyse; “bu çubuklara da yansır mı?” Dedim. Uyguladım. Yansıyormuş. Nasıl diye sorma. Yazıyı baştan bir daha oku.
Amma velakin; bu yansıma neden kaynaklanıyor? Benim biyoenerjimden mi? Yoksa maddenin yaydığı ışınım dan mı? Yoksa her ikisinin birbirini tamamlaması mı? Neden ????????
Konu yine dönüp dolaşıp “ Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir?” sorusuna. Hayr olsun bakalım.
Sıkılmadınız ise devam edelim.
Nasıl bir uygulama yaptığını anlattın da, bunlara etki eden faktörler var mı? Mesela: “iklim ve hava şartları” nın çubuklara yansıması var mıdır? Derseniz; Bende ki etkisi çok büyük. Soğuk havalar da üşüyorum. Sıcak havalar da bunalıyorum. Yağışlı havalar da çamur deryasına dönüyorum. Başlıyorum söylenmeye; “ Ne işin var senin bu havalar da, git evine, uzat ayaklarını, bak keyfine” bu da çubuklara mı yansıyor veya ben mi yanlış yorumluyorum, bilemiyorum.
Ama Sen ; “ Ben soğuk havalarda sırtıma battaniye alırım”, sıcak havalarda,” ohhh kemiklerim ısındı” yağmurlu havalarda, “en sevdiğim şey yağmurda gezinmektir” dersen; o zaman iklim ve hava şartlarının seni ve elindeki çubukları etkiler mi? Bilmem. Bildiğim bir şey var ise; insanoğlu alıştığının dışındaki şartlardan az veya çok etkilenir. Bu meziyetimiz biyoenerjimizden kaynaklanıyorsa; bunun da elimizdeki çubuklara da yansıması lazım. Eğer maddenin yaydığı ışınımdan (Radyo dalgaları) ise; kötü hava koşullarından da etkilemesi lazım. Mı??? Eğer her ikisinin ortaklığı ile bu meziyet oluşuyor ise; İster gez. İstersen evinde otur veya uygun ortamı bekle. Karar sizin. Bunların hepsi benim cevap aradığım sorular ile örtüşüyor. “ Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir? Bakalım hangi babayiğit elini taşın altına koyacak ve bize müspet ilmin ışında öncülük yapacak.?
Eksik kalmaması açısından şuna da değinelim; “ Günün hangi periyodunda arama yapmalıyız?” Eskiden olsa şöyle derdim ; “eşref saatin hangisi ise o zaman arama yap” Ama biraz araştırınca, bu konuda farklı görüşler olduğunu gözlemledim. Bazı ustalar yeraltındaki madenden yayılan enerjinin, sabah saatlerinde dik olarak yeryüzüne çıktığını, sonraları ise yön değiştirdiğini söylerler. Çekim aldığınız noktayı teyit etmek için hem sabah, hem akşamüstü bakılması gerektiğini söylerler. Bazı ustalarda istenmeyen minerali eleyebilmek için; sadece gece veya sadece gündüz aranması gerektiğini söylerler. Bu söylemler edinilmiş tecrübelerdir. Sakın göz ardı etmeyin. Birisinin meziyetinin özelliğinden dolayı gece çok daha iyi çekim alabilir. Diğeri ise gündüz. Uygulayın. Ben uyguladım. Sonuç ; Genelde yerüstü veya yerin az altındaki maden ve mineral üzerinde çalışma yaptığımdan, derinde olanlar için bir şey söyleyemem. Ancak, bu görüşleri sadece sabah veya akşamüstü değil günün her saatinde denedim. Yerin üstü veya az altında olanlarda çekim hep aynı nokta. Eğer elimizdeki çubukları harekete geçiren şey maden ve mineralden yayılan enerji ise; yeraltındaki maden veya mineraller için, bu görüşler ne derece doğrudur, bilemem.
Bir de şu konuya değinip lafımızı tamamlayalım. “Eski gömü ile yeni Gömü, Çubuklara Nasıl Yansır?” Ben çalışmalarımı yerin üstünde veya çok az derinde olanlar üzerinde yaptığım için “eski gömü veya yeni gömü” gibi tartışmalara girmek istemiyorum. Çok farklı görüşler olduğu için bu tür konuların ayrı bir başlık halinde incelenmesinden yanayım. Sadece şunu söyleyebilirim. Mineralin dışında ki; Demir-bakır vb. gibi madenlerde yer üstünde aldığım çekim şekli ile belli bir derinlikteki aldığım çekim şekli ben de değişmiyor. Sizde değişir mi? Bilmem. Sıkıntı şura da; kimileri belli bir derinliği geçtikten sonra bu çekimi alamazsın diyor. Kimileri olduğundan daha çokmuş hissi verir diyor. Kimileri tam nokta atışı yapamazsın diyor. Kimileri ………. .
Çatal çubukların dili hakkında ise; “Kim bu insanlar?(su bulucular)” başlıklı yazımda kaleme aldığım için okuyucumuzu sıkmamak babında değinmeyeceğim.
Yayınlamış olduğum yazılarımı takip edenler cevap aradığım soruyu artık ezberlediler. “ Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir? Önceliğimin akademik çalışmalar olduğunu belirtmiştim. Günümüz ilmi bu meziyetimiz karşısında acizdir. Çok az da olsa kimi ilim adamları bu acizliği kabul ederler. Büyük bir çoğunluğu ise; bizleri “kahin ve kehanet” ile itham etseler de öyle olmadığımızı söyleyebilirim. (istisnalar hariç) Ön yargılı olup, bu tür söylemlerde bulunan ilim adamlarının acizliklerini yüzlerine vurup, hadlerini bilmelerini sağlamaya çalışırım. Bilim adamlarına ise saygım sonsuzdur.
Konunun içeriğinden uzaklaşıyoruz ama şu kavramlara da bir açıklık getirip lafımızı nokta yalım.
İlim : Kainatta olup biten olayları tasvir ve izah yoluyla ifade edilmesidir. İlmin sınırları bellidir. Kendine göre kanunları vardır. Kanunlarına uygun olmayan her hangi bir şeyi, aksi ispat edilene kadar kabul etmez.
Bilim : Gerçeklerden yola çıkılarak yapılan deney, araştırma ve gözlemlerdir. Bu tür çalışmalara da Bilimsel Çalışma denir. (Bu kadar yeterli uzatmayalım ki Birileri hoplamasın)
Şimdiye kadar yayınlamış olduğum tüm yazılar, bu meziyetimiz hakkında hiçbir bilgisi olmayanlar ile çok az bilenlere hitap etmektedir. Sıkılmadığınızı umarım. Konuları bütünleyerek, süsleyip püsleyerek, farklı bir üslup ile ve farklı amaçlarla da dile getirebilirdim. Ancak; Felsefem bellidir. “ Halka hizmet, Hak’ ka hizmet dir” Bir kişi bile “ ALLAH (c.c) RAZI OLSUN” dese, benim için yeterlidir.
Dip Not: yayınlamış olduğum yazılarımı, farklı sitelerde veya farklı platformlarda; kaynak göstermek şartı ile alıntı yapabilirsiniz. (Kaynak; www.definemekani.com)

ÖNEMLİ NOT : Bu yazının “ilimsel” bir içeriği yoktur. Tamamen kendi tecrübelerim, derlemelerim ve gözlemlerimi içerir. Hiçbir kişi, kurum ve kuruluşa da ithamda bulunulmamıştır.

BORNOVALI
ALLAH’ ın dilediği insana lütuf ettiği bir meziyet, “arama-bulma”
(5)
Çubukların dili ve birbirlerine üstünlüğü


İlk yazdığım makalemde ve diğer yazılarımda, “çeşitli cisimler kullanarak su-maden-mineral ve boşluk arama-bulma” meziyetinin varlığı, bu meziyete sahip kişilerin kimler olduğu, hangi cisimleri nasıl kullandıkları ve pratikteki uygulamaları hakkında edindiğim ve edinilmiş tecrübeleri aktarmaya çalıştım. Her yazımda da “elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir? Sorusuna cevap aradım.
Bu yazımda ise, “çatal ve (L) tipi çubukların tutuş şekli, dili ve birbirlerine üstünlüğü var mıdır?” sorusuna yanıt bulmak ve bizatihi uyguladığım farklı bir yöntemi dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
Akla gelebilecek ilk olumsuzluğu eleyerek başlayalım.” Neden sendeki tepki de, bir başkasının değil?” hemen cevaplayalım. “ Bu meziyet kişiye has bir özelliktir” şöyle bir örnek verelim; Elimde metal çubuklar var. Suyu bulduğunda; Bendeki tepkisi içeriye doğru kapanırlar. Ama bir başkasında çubuklar dışarı doğru açılır. Boşluk veya yeraltındaki farklı bir katmana denk geldiğimde; çubuklar dışarı doğru açılır. Aynı kişi de ise içeri doğru kapanır. Diğer yazılarımda bunları sıkça işlediğim için üzerinde durmuyorum.
Öncelikle, bildiğiz ama birçoğumuzun önemsemediği bir şey var. Çubukların tutuş şekli ve yerden yüksekliği. Kimisi omuz hizasında, kimisi göğüs hizasında, kimisi de belinin hizasında, kimisi ise, iki elini birbirine değdirerek arama yapar.



Not: resimler alıntı ve görsel amaçlıdır.

Alışık olduğumuzun dışındaki yükseklik ve tutuş şeklini; genelde bu işte usta olduğunu söyleyenler uyguluyorlar. Uygulama alanları ise; İstenmeyen minerali elemekte, bazı madenlerin tespitinde, yön bulmada ve bunun gibi birkaç şeyde uyguluyorlarmış. Tutuş şeklinin bendeki yansımasına az sonra değineceğim de; Çok sık kullandığım sözü yine kullanayım. “ Bu meziyet kişiye has bir özelliktir” Bu uygulamaların hiçbirisini göz ardı etmeden, bizatihi uygulayarak kendinize en uygun tutuş şeklini ve yüksekliğini belirleyin. Tecrübe kolay kazanılmıyor. Bol bol pratiğe devam.
Alışık olmadığımız diğer bir uygulama ise; iki elini birbirine değdirerek de arama-bulma çalışması yapanlar da vardır. Sakın ha sakın bunlar bu işi bilmiyorlar demeyin. Gayet de iyi sonuçlar alıyorlar. Bu uygulama ile bazılarınca bize empoze edilmeye çalışılan “sağ el pozitif - sol el negatif” öğretisine ters düşmektedir. (+ -) birbirine temas ettiğinde “kısa devre” olması lazım derler enerji ilmiyle uğraşanlar. Doğrudur.Ama biz ne diyoruz?; “hiçbir söylemi göz ardı etmeyin.” Hadi gelin bir inceleyelim.
Madem kısa devre oluyor. Bunun Çubuklardaki yansıması nasıl? Bu yansıma bize ne kazandırır?
Ben bu kısa devre olayını pratikte uyguluyorum.
Türkçesi; Aramaya bel hizasında, iki elim birbirinden 40-50 cm. uzaklıkta normal bir tutuş ile başlıyorum. Daha sonra her hangi bir çekim aldığımda, konumumu bozmadan iki elimi birbirine değdiriyorum.

Aşağıdaki görseller daha iyi ifade etmeme yardımcı olur inşallah.

Elimde sadece pirinç çubuk varken;
örneğin, bakıra böyle bir tepki böyle verir iken;

İki elimi birbirine değdirdiğimde ise; böyle bir tepki vermektedirler.


Eğer elimde pirinç çubuk ve bir parça alüminyum var (sağ elimde)iken;
Bakır’a böyle bir tepki verirken,


İki elimi birbirine değdirdiğimde ise; böyle bir tepki vermektedirler.

Not. Resimler alıntı ve görsel amaçlıdır.
Normal bir arama-bulma çalışması yaparken, ellerim genelde bel hizasında ve birbirlerinden 40-50 cm uzaklıktadır. Herhangi bir çekim veya tepki aldığımda önceki tecrübelerime dayanarak, onun ne olabileceği hakkında yorum yaparım. Daha sonra ise; bulunduğum konumu hiç bozmadan iki elimin parmakları birbirine değecek şekilde yapıştırırım ve nasıl bir şekil aldığını gözlemler, ne olabileceği hakkında yorum yaparım.
Şekiller ile ifade etmeye çalışayım;







(Bu kadar örnek yeterlidir herhalde.)
Önemli Not : “Bu tepki veya çekimler; yerüstündeki veya yerin az altındaki maden veya minerale aldığım tepkilerdir.”

Böyle bir uygulama bize ne kazandırır? Ne kaybettirir? Kararı size bırakıyorum. Eğer benim yaptığım gibi bu tür bir uygulama yapanlar var ise;(şimdiye kadar rastlamadım) edindiği tecrübelere göre “getirisi-götürüsü” nelerdir? Paylaşılırsa memnun oluruz.
Dikkat ettiği iseniz; elimde herhangi bir maden olmadansadece “ALTIN”a, her çubuk aynı tepkiyi vermiştir. (bakır-pirinç-demir vb. çubuklar.)Bunun nedeni ne olabilir? Altının yapısal özelliğinden mi kaynaklanıyor acaba? Yorumsuz.
Elime herhangi bir maden aldığım da ise “ALTIN” a; Bakır çubuğun tepkisi farklı, pirinç çubuğun tepkisi veya diğer çubukların tepkisi farklı oluyor. Sebebi ne olabilir acaba? Yorumsuz.
Hafiften bir toparlayıp devam edelim. Eğer böyle bir meziyetiniz var ise, elinize hangi çubuğu alırsanız alın, çekim veya tepki alırsınız. Sadece tepkinin şekli farklı olur.
Efendim. “Falanca çubuk taaa 500 metreden falancayı çekiyor. Bu çubuğun üstüne çubuk tanımam” Veya; “falanca çubuk normalde 30-40 metreden çekerken, bir şey ilave ettim. Taaa 500 metreden çekiyor.” Diyenler de vardır. Ben böyle bir çalışma yapmadığım için “Doğrudur, yanlıştır” diye bir görüş beyan edemem. Bu farklı bir tartışma konusudur. Konumuz sadece ana başlıkları içerdiği için gereksiz tartışma açmayalım. Ama yukarıda değindiğimiz konular hakkında her türlü “ilimsel” izaha açığım. Aydınlatacaklara da şimdiden şükranlarımı sunarım.
“Ortak bir geliştirebilir miyiz?” “Ortak paydalarımız nelerdir?” En önemlisi de “Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir?” sorularına cevap bulmak için yaptığım çalışmalarımda; Şarlatan dan …… Dolandırıcısına varana kadar çok çeşitli insanlarla karşılaştım, izledim, görüştüm. Bunların içerisinde en acınacak olanları ise; bu meziyete sahip olup ve gerçekten de hakkını veren, amma velakin; kendini diğer insanlardan çok çok üstün görüp, özel güçlerle donatıldığını “zan” eden, ve buna gerçekten inananlardır. Bu insanlar laf anlamıyorlar, nasihati asla duymak istemiyorlar. Biraz üstlerine gittin mi, en büyük düşmanı sensin. Konuyu dağıtmamak için bu kadar yeterli. Anlayan anladı ne demek istediğimi. ALLAH (C.C) yardımcıları olsun.
Bu meziyete sahip ama nasıl kullanacağını hiç bilmeyenler veya çok az bilen arkadaşlar, yukarıda şekillerle anlatmaya çalıştığım konulara çok dikkat etmelidirler. Evet, çubuk bir tepki verir ama bu tepkinin neye dalalet ettiğini bol bol pratik yaparak bulacaklardır. Her daim dediğimi tekrarlayalımBu meziyet kişiye has bir özelliktirbu özelliğini kendin bulacaksın. Nasıl mı? Hadi biraz pratik yapalım;
Önce sağ eline (L) şeklin de bakır bir çubuk al. Omuz hizasında tut. Demir’e nasıl bir tepki verdiğine bak.
Sonra göğüs hizasında tut. Demir’e nasıl bir tepki verdiğine bak.
Daha sonra bel hizasında tut. Demir’e nasıl bir tepki verdiğine bak.
Tepki veya çekim alamadın mı?
O zaman sol eline çubuğu al ve yukardaki işlemleri yap.
Tepki veya çekim alamadın mı?
O zaman her iki eline bakır çubuk al ve yukarıdaki işlemleri bir daha yap.
Tepki veya çekim alamadın mı?
Bir de iki elini birbirine değdirerek yukarıdaki işlemleri bir daha yap.
Tepki veya çekim alamadın mı? Olabilir. Belki meziyetinin özelliğinden dolayı Demir’e tepki veya çekim almayabilirsin. O zaman Bakıra - altına veya gümüşe ve vb. ne, çekim veya tepki alabilecek misin, onları dene. Olmadı mı?
O zaman sağ eline aradığın madeni al. Yukarıda anlatılanları en baştan bir daha dene. Olmadı mı?
O zaman sol eline aradığın madeni al ve yukarıdaki işlemleri en baştan dene. Olmadı mı?
O zaman her iki eline bakır çubuk al ve sağ eline aradığın madeni al. Yukarıdaki işlemleri yap. Olmadı mı?
O zaman aradığın madeni sol eline al ve yukarıdaki işlemleri yap. Olmadı mı?
Bakır kullanarak bu işlemlerin hiç birinden çekim veya tepki alamıyorsan, pirinç çubukları dene. Olmadı mı? Gümüş çubukları dene. Olmadı mı? Basit bir tel ile dene. Bildiğin bütün madenlerden yapılmış olanları dene. Dene dene dene. Olmadı mı?
O zaman teknolojiden yardım al. Uzmanlığım değil ama bildiğimizi söyleyelim. Al küçük bir 12 V. luk akü. Sağ ele (+) sol ele (-) gelecek şekilde birer kablo ile çubuklara bağla. Önce çıplak el ile yukardaki yöntemleri en baştan bir daha dene. Olmadı mı?
O zaman sağ ele aradığın madeni al. Olmadı mı?
O zaman sol eline aradığın madeni al. Yine mi olmadı?
O zaman sağ ele (-) sol ele (+) gelecek şekilde yukarıda yazılanları en baştan dene.(bu konu da yayınlanmış birçok yerli ve yabancı yazılı ve görseller var. Onları inceleyebilirsiniz.) Tariflerimin dışında ulaşabildiklerin varsa onları da dene. Hiçbir söylemi göz artı etme. Ön yargılı davranma.
Yalnız; şuna bir açıklık getireyim de, mebal üstümden kalksın. Sana birileri derse ki eğer; ki bu kişileri de basitçe 2 ayıralım.
Sıradan birisi: “bu işler öyle olamaz. Çubuklara hüküm edeceksin. Onları sen yönlendireceksin”.
İlim sahibi olduğunu iddia eden kişi ; Holografik evren teorisine göre “Her şey enerjiden oluşmuştur. En yüksek enerjide düşünce enerjisidir. ……….”
Bu söylemleri uygulamadan önce bazı “ilmi, dini ve bilimsel felsefeler” hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmalısın. Konu hakkında ki görüşümü ise ; “ALLAH’ ın dilediği insana lütuf ettiği bir meziyet, “arama-bulma” adlı makalemde kaleme aldım. Okumanızı tavsiye ederim. Yeteri kadar bilgi sahibi olduktan sonra ister uygula, istersen uygulama. (Ben uyardım. Görevimi yaptım. İnşallah mebal de üstümden kalkar.)
Ne varsa denedim olmadı”. Diyorsan yapacak bir şey yok kardeşim. Ama “bu çubuklar elimde oynuyor” diyorsan; o zaman çubukların dilini çözmeye başla. Hangi çubukla; yerüstündeki cisim veya madene nasıl bir tepki veya çekim aldığını (çubuklar içerimi kapanıyor, dışarımı açılıyor? Çarpı mı yapıyor? Birisi sabit diğeri sola veya sağa mı dönüyor vb.) raptu zapt altına al. Yani önce kağıda sonra aklına kazı.
“yaaa kardeş. Amma meraklımış sın insanları yokuşa sürmeye. Altın için şu çubuğu, gümüş için şu çubuğu, su için şu çubuğu kullan. Desen. Ne olacak” diye düşünenler olabilir. Hoş görürüz. Kızmayız. Aksine gururumuz okşanır, Diyeceğim ama fakirin gururu olmaz. Hele ilim fakiri, fakirlerin en fakiridir. Keşke o kadar kolay olsa. Olsa da söylesek. Teknolojinin her imkanı kullanıldığı, “ar-ge” için onca para ve emek harcandığı halde müspet ilmin çözemediğini, benden beklemeyin. Konu hakkında ulaşabildiğim her kaynağı; “bu çok saçma, bu doğru” demeden en ufak ayrıntısına kadar inceledim. Herkes, kendine en uygun olanı bulmuş ve onu övmekte. Bu da hiç bilmeyenler ile az bilenlerin kafasını karıştırmakta. Yine bir tekrar yapalım. “ bu meziyet kişiye has bir özelliktir” ve “hiçbir söylemi göz ardı etmeyin” kendinize en uygun olanı bulmaya çalışın. Sözlerimin daha iyi anlaşılabilmesi için kendimden örnek vereyim.
Sağ el pozitif (+) sol el negatif (-) deniyor. Enerji ilmi ile uğraşanlar da diyor ki; (+) (-) birbirine değince kısa devre yapar. Peki kabulümdür. Öyleyse; “bu çubuklara da yansır mı?” Dedim. Uyguladım. Yansıyormuş. Nasıl diye sorma. Yazıyı baştan bir daha oku.
Amma velakin; bu yansıma neden kaynaklanıyor? Benim biyoenerjimden mi? Yoksa maddenin yaydığı ışınım dan mı? Yoksa her ikisinin birbirini tamamlaması mı? Neden ????????
Konu yine dönüp dolaşıp “ Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir?” sorusuna. Hayr olsun bakalım.
Sıkılmadınız ise devam edelim.
Nasıl bir uygulama yaptığını anlattın da, bunlara etki eden faktörler var mı? Mesela: “iklim ve hava şartları” nın çubuklara yansıması var mıdır? Derseniz; Bende ki etkisi çok büyük. Soğuk havalar da üşüyorum. Sıcak havalar da bunalıyorum. Yağışlı havalar da çamur deryasına dönüyorum. Başlıyorum söylenmeye; “ Ne işin var senin bu havalar da, git evine, uzat ayaklarını, bak keyfine” bu da çubuklara mı yansıyor veya ben mi yanlış yorumluyorum, bilemiyorum.
Ama Sen ; “ Ben soğuk havalarda sırtıma battaniye alırım”, sıcak havalarda,” ohhh kemiklerim ısındı” yağmurlu havalarda, “en sevdiğim şey yağmurda gezinmektir” dersen; o zaman iklim ve hava şartlarının seni ve elindeki çubukları etkiler mi? Bilmem. Bildiğim bir şey var ise; insanoğlu alıştığının dışındaki şartlardan az veya çok etkilenir. Bu meziyetimiz biyoenerjimizden kaynaklanıyorsa; bunun da elimizdeki çubuklara da yansıması lazım. Eğer maddenin yaydığı ışınımdan (Radyo dalgaları) ise; kötü hava koşullarından da etkilemesi lazım. Mı??? Eğer her ikisinin ortaklığı ile bu meziyet oluşuyor ise; İster gez. İstersen evinde otur veya uygun ortamı bekle. Karar sizin. Bunların hepsi benim cevap aradığım sorular ile örtüşüyor. “ Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir? Bakalım hangi babayiğit elini taşın altına koyacak ve bize müspet ilmin ışında öncülük yapacak.?
Eksik kalmaması açısından şuna da değinelim; “ Günün hangi periyodunda arama yapmalıyız?” Eskiden olsa şöyle derdim ; “eşref saatin hangisi ise o zaman arama yap” Ama biraz araştırınca, bu konuda farklı görüşler olduğunu gözlemledim. Bazı ustalar yeraltındaki madenden yayılan enerjinin, sabah saatlerinde dik olarak yeryüzüne çıktığını, sonraları ise yön değiştirdiğini söylerler. Çekim aldığınız noktayı teyit etmek için hem sabah, hem akşamüstü bakılması gerektiğini söylerler. Bazı ustalarda istenmeyen minerali eleyebilmek için; sadece gece veya sadece gündüz aranması gerektiğini söylerler. Bu söylemler edinilmiş tecrübelerdir. Sakın göz ardı etmeyin. Birisinin meziyetinin özelliğinden dolayı gece çok daha iyi çekim alabilir. Diğeri ise gündüz. Uygulayın. Ben uyguladım. Sonuç ; Genelde yerüstü veya yerin az altındaki maden ve mineral üzerinde çalışma yaptığımdan, derinde olanlar için bir şey söyleyemem. Ancak, bu görüşleri sadece sabah veya akşamüstü değil günün her saatinde denedim. Yerin üstü veya az altında olanlarda çekim hep aynı nokta. Eğer elimizdeki çubukları harekete geçiren şey maden ve mineralden yayılan enerji ise; yeraltındaki maden veya mineraller için, bu görüşler ne derece doğrudur, bilemem.
Bir de şu konuya değinip lafımızı tamamlayalım. “Eski gömü ile yeni Gömü, Çubuklara Nasıl Yansır?” Ben çalışmalarımı yerin üstünde veya çok az derinde olanlar üzerinde yaptığım için “eski gömü veya yeni gömü” gibi tartışmalara girmek istemiyorum. Çok farklı görüşler olduğu için bu tür konuların ayrı bir başlık halinde incelenmesinden yanayım. Sadece şunu söyleyebilirim. Mineralin dışında ki; Demir-bakır vb. gibi madenlerde yer üstünde aldığım çekim şekli ile belli bir derinlikteki aldığım çekim şekli ben de değişmiyor. Sizde değişir mi? Bilmem. Sıkıntı şura da; kimileri belli bir derinliği geçtikten sonra bu çekimi alamazsın diyor. Kimileri olduğundan daha çokmuş hissi verir diyor. Kimileri tam nokta atışı yapamazsın diyor. Kimileri ………. .
Çatal çubukların dili hakkında ise; “Kim bu insanlar?(su bulucular)” başlıklı yazımda kaleme aldığım için okuyucumuzu sıkmamak babında değinmeyeceğim.
Yayınlamış olduğum yazılarımı takip edenler cevap aradığım soruyu artık ezberlediler. “ Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir? Önceliğimin akademik çalışmalar olduğunu belirtmiştim. Günümüz ilmi bu meziyetimiz karşısında acizdir. Çok az da olsa kimi ilim adamları bu acizliği kabul ederler. Büyük bir çoğunluğu ise; bizleri “kahin ve kehanet” ile itham etseler de öyle olmadığımızı söyleyebilirim. (istisnalar hariç) Ön yargılı olup, bu tür söylemlerde bulunan ilim adamlarının acizliklerini yüzlerine vurup, hadlerini bilmelerini sağlamaya çalışırım. Bilim adamlarına ise saygım sonsuzdur.
Konunun içeriğinden uzaklaşıyoruz ama şu kavramlara da bir açıklık getirip lafımızı nokta yalım.
İlim : Kainatta olup biten olayları tasvir ve izah yoluyla ifade edilmesidir. İlmin sınırları bellidir. Kendine göre kanunları vardır. Kanunlarına uygun olmayan her hangi bir şeyi, aksi ispat edilene kadar kabul etmez.
Bilim : Gerçeklerden yola çıkılarak yapılan deney, araştırma ve gözlemlerdir. Bu tür çalışmalara da Bilimsel Çalışma denir. (Bu kadar yeterli uzatmayalım ki Birileri hoplamasın)
Şimdiye kadar yayınlamış olduğum tüm yazılar, bu meziyetimiz hakkında hiçbir bilgisi olmayanlar ile çok az bilenlere hitap etmektedir. Sıkılmadığınızı umarım. Konuları bütünleyerek, süsleyip püsleyerek, farklı bir üslup ile ve farklı amaçlarla da dile getirebilirdim. Ancak; Felsefem bellidir. “ Halka hizmet, Hak’ ka hizmet dir” Bir kişi bile “ ALLAH (c.c) RAZI OLSUN” dese, benim için yeterlidir.
Dip Not: yayınlamış olduğum yazılarımı, farklı sitelerde veya farklı platformlarda; kaynak göstermek şartı ile alıntı yapabilirsiniz. (Kaynak; www.definemekani.com)

ÖNEMLİ NOT : Bu yazının “ilimsel” bir içeriği yoktur. Tamamen kendi tecrübelerim, derlemelerim ve gözlemlerimi içerir. Hiçbir kişi, kurum ve kuruluşa da ithamda bulunulmamıştır.

BORNOVALI
 

sessizce 1

Kullanıcı
Katılım
25 Mayıs 2018
Mesajlar
4
Beğeni
2
Puanları
1
Yaş
55
böyle bir emek ve bilgilere şapka çıkartılır gercekten bravo . birde arkadaşlar bu bilgilerı para verseniz bile kimse size söylemez iyi okuyun arkadaşı tebrik ediyorm. benim tecrübemde şöyle belki doğru değildir ama bilgi amaçlı bu sarı kızı sabah ezanı okunurken birde akşam güneşi tam tepelerden akıp batarken arayın
 
Üst