Farklı Bakış Açıları Zenginliğimiz Olabilir mi? | Define işaretleri ve anlamları

Farklı Bakış Açıları Zenginliğimiz Olabilir mi?

_Trakyalı_

Vip Üye
Katılım
29 Mayıs 2024
Mesajlar
313
Beğeni
1,131
Puanları
93
"Bakış açınızı değiştirdiğinizde baktığınız şeylerde değişir " Max Planck

Merhaba,

L Çubuk kullanımı ile ilgili biraz yoldan çıkan "hipotez ve teori"ler ileri sürmek istiyorum.

Düşüncelerim elbette beni bağlar. Yazacaklarım karşıt görüş olarak değil de, farklı bakış açısı olarak değerlendirilmelidir.
Okuyan kişi, işine yarayan bilgi kırıntısı var ise alır veya kale almaz.

Samimiyetimle yazıyı kaleme aldigimi belirtir, hicbir şekilde art niyetli olmadığımı üstüne basarak belirtmek isterim.
Yazılarım sadece aykırı kişiliğim ile uyumludur o kadar.

L çubuklar bilindiği üzere temelde anten görevi görürler. Toprağın kendisi,içerdikleri ve insan eli ile sekillendirilmis değerli madenlerin toprakta/taşta gizlenmesi ve hepsinin bütünlüğü olusturmasiyla dev bir yayın yapan platform oluşmuş olur.

Toprak dediğimiz şey, kayaçlarin fiziksel ve kimyasal etkenler ile ayrişmasindan başka bir şey değildir. Yani kaya = toprak.
Değerli bir metâlin kaya içinde veya toprakta olması farklı şeyler değildir. Direnç olarak farklılık gösteriyor olsada, elektromanyetik dalgalar (Emd) için sorun teşkil etmezler.

Toprağın kendisi ve barindirdiklarini, yayın yapan bir platforma benzetmiştim.
L çubukları elimize alıp kurduğumuzda, antenleri belli bir açıyla yere paralel tutmuş olduğumuzdan yayını almaya hazır hale getirmiş oluyoruz. Yürüyerek veya sabit durarak her iki durumda da çubuklar sinyal alabilirler ve sinyal aldıkları istikamete uçlarını çevirirler. (Genelde)
Bu noktadan sonra kullanıcı,hedefin merkezini noktalamak adına tercihlerini gözden geçirir.

Ancak hedefi noktalamaktan önce tabiki sinyali alabilmek önemli olandır. Ve her arazi koşulunda sinyali alabilmek o kadar kolay değildir. Arazi koşullarını kategorize edebiliriz ve bunları kolaydan zora şeklinde sıralayabiliriz.

Değerli metallerin bulunmadığı alanlar en rahat koşulları sunar. Çubuklar çok rahat ve stabil hareket ederler. Sinyal almak kolaydır. Bu şartlarda en güçlü yayını yapan önceliği kazanır ve çubukları çağırır.

Bir sonrakisi test sahasıdır denilebilir.
Alana ilk adım atıldığında, hakimiyet öncesinden kullanicidadir. Nerede ne var bilir. Kullanıcı rahat, çubuklar tutuktur.
Psikolojik yönlendirmenin nötrlenmesi çok güçtür. Çubuğa, anlık destekler her zaman vuku bulur. Bir vermeyen bir verir. Bir olmayan üç olur.
Bünyede öncesinden öğrenilmiş her ne var ise o doğrultuda işler yürür. Gerçek tepkimelerin neredeyse % 20 yi geçmeyen bölümüne aşina olunur.
Yanlışlar, doğrulatılır ve ezbere alınır.

"Gelişim için ne kadar fazla çaba gösterilirse, doğru bilinenler hızlıca yanlışa döner, ortaya yeni çıkan doğrular da ileride çürüyecek yanlışa döner."

Ancak her halükarda pozitif ilerleme sağlanır.
Kullanıcı, periyodik bir döngü olarak sürekli kendi tezlerini çürütüp yeni tezler ortaya çıkarır.
Kullanıcı durursa, gelişim durur. Devam ederse de sürekli binayı yıkmak ve içinden işine yarayacak temiz bir tuğlayı almak zorunda kalır.
Hiçbir zaman doğru bir sıralamayı elde edemez. Elde ettikleri yap-bozdan parçalardır.
Elde ettiği yap boz parçaları, belirli bir sayıya ulaşmadan bütünü göremez.
Bütünü görmeye başlayıp taşlar yerine oturmaya başladığında bakış açısı tamamen değişir.

Bir sonraki zorluk birden fazla hedefin olduğu boşluklu/boşluksuz alanlardır.
Kullanıcının hedeflere olan mesafesi,hedeflere olan coğrafi yönü, hedeflerin hacimsel etki alanlari gibi birçok faktör burada etkilidir.
Bu faktörlerdeki etkileşime göre, sinyali yakalayabilme güçlük derecesi değişkenlik gösterecektir.

Ancak sinyali alınamayacak/yakalanamayacak hiçbir hedef ya da arazi yoktur. Zorlanılabilir, ama çıkış kapısı muhakkak vardır.

Çubuklar cinslerine (yapildiklari metale) göre farklı tepki gösterebilirler. Ancak kullanicilar arasındaki farklı tepkimeler tamamen alışkanlıklardan ileri gelir. Alışkanlığı yoksa, an itibariyle ayak bastığı yer,manyetik gelişmeler "minör" farklılıklar getirebilir. Hedefin farklı yönlerindeki noktalamalar zaten farklı tepkimeleri getirir. Bakırın, pirincin,alüminyumun,çeliğin v.b. tepkimeleri standarttır. Örneğin aynı çelik çubuk X kullanıcı da içe kapanıp, Y kullanıcı da dışa açılamaz. Veya X kullanıcı avucuna x metali aldığında, eline aldığı metalin sinyalini kesiyorsa, Y kullanıcı aynı şeyi yaptığında benim vücudum sinyali kesmiyor,bilakis o metali arıyor diyemez. X ve Y kullanicinin birisi kesinlikle doğru olmayan bir davranışı gerceklestiriyordur.

Örnek vermek gerekirse, test sahasında deneme yapan biri, parmağındaki gümüş yüzüğü çıkarır ve toprağın altına 4 parmak derinliğe gömer. Cebinden başka bir gümüş parçası çıkarır. Sağ avucuna alır ve cubuk kurar. Çubuklar gömülen gümüşe döner, kullanıcı yürür, üzerine gelir ve cubuk isaretini verir. Cubuklardan biri dik , bir diğeri göğüse kapanır. Kullanıcı der ki, bak noktaladım.

Bir diğer kullanıcı aynı şeyi yapar ama hiç sinyal almayi başaramaz.

Bu rol playing, çubuğa gönül vermiş, ancak ne olduğunu tam olarak anlamlandiramayan herkes için ibret verici ve ders niteliğinde okutulması gereken bir durumdur.

Sürecin büyük bölümü göz önünde cereyan etmektedir. Ancak konu tamamen "bakış açısı" ile ilgilidir. Sorulması gereken soruyu soralım. X veya Y kullanıcılarının hangisi doğruyu yakaladı? Ya da X ve Y kullanıcısını farklı kişiler olduklarından ötürü ikiside mi doğru? Çubuk işi, kişiler arasında farklı davranış biçimleri mi ortaya çıkarıyor?

Elimizdekilere bakalım.
Bir çift çubuk, toprakta bir gümüş metali, 2 adet kullanıcı.
Aynı çubukları kurdular,aynı yerde durdular,aynı metali avucunun içine aldılar.
Peki farklılık nereden ileri geliyor? Bünye mi?

Çubuğun çalışmasını sağlayan enerjiyi kullanıcıdan aldigini biliyoruz. Eğer bünyedeki enerji ya da bünyenin barındırdığı mineraller etki ediyor olsaydı neyi konuşmak zorundaydık biliyor musunuz, elektrik enerjisinin dişiliğini, erkekliğini, öfkesini, duygusallığını, azametini, merhametini falan konuşmamız gerekirdi. Ya da Almanya'daki elektrik enerjisinin cok kalitesiz olduğunu, ama İspanya'daki elektrik enerjisinin cok kaliteli olduğunu, Almanya'daki 10 kw nin 3 günde bittiği, İspanya'dakinin 5 günde bitmediği durumları konuşmalıyız. Elbette teşbih yapıyorum.

Quantum fiziği olgusu içerisinde konuştuğumuz bir olayın farklılığını kullanıcı farklılıklarını baglarsam, kendi adıma en büyük hatalardan birini yapmış olurum. Bu zamana kadar kendi kendimi çürüttüğüm o kadar çok şey oldu ki, eninde sonunda doğru tek bir kapıya çıktı.

Ornegimize geri dönersek, X kullanıcınin noktalama işareti zaten baştan gerçeği yansıtmamaktadır. Cubuklarin birinin dik, diğerinin paralel olması zaten hicbir metâlin noktalandigi anlamına gelmemektedir. Noktalanan şey, dünyanın manyetik gücünün diyamanyetik metale nüfuz etmeye çalışmasından kaynaklı, diyamanyetik metalin karakteri gereği kendisine etki eden manyetik kuvvete dik şekilde karşılık vererek itmesinden ve bu itmenin bittiği noktanın asıl noktaymis gibi göstermesinden başka bir şey değildir.

Çubuk, kendisine değdirilen şeyi kendi parçası gibi algılar ve çubuklar kurulduğunda degdirilen şeyi asla aramaz. Quantum bunu söyler. Kullanicinin X,Y,Z olması hiçbir şey ifade etmez.
X kullanıcı hem psikolojik yonlendirme yapmış hem de hedefi noktalayamamistir.
Y kullanıcısının tespiti doğrudur.

Kullanıcıların en büyük sorunlarından biri dünyanın manyetik gücüne karşı,toprağa konan metallerin manyetik siniflandirmasina göre verdigi tepkinin dışa vurumu neticesinde vuku bulan yanlış noktalamadır.

Çubukla noktaladik ama mineral çıktı denen şeyin %90'ninin fazlasından sorumlu olan konu da tam olarak budur.

Maalesef psikolojik yönlendirmeyi aşmak çok zor bir süreçtir. Doğru tepkime bulunamadığı sürece başka yerlere evrilmeye devam eder.

Bir rol playing daha yazalım.
5 metre derinlikte bir oda. Ebatları da 3x3 metre. İçinde de değerli metaller var. 20 gr sarı, 30 gr gümüş v.s.

Oda ebat ve derinlik bilgileri X ve Y kullanicisina verildi. Ama odanin tam yeri söylenmedi.

X kullanıcı çubukları kurdu ve odayı buldu. Odanın içinde çubuklar çarpı yaptı kapandı. Uzaktan yürüdü odaya girdi çubuklar kapandı. Çıkarken açıldı. Ebat aldi 3x3. Derinlik aldı 5 m. Her şey tutuyor dedi oda burada.
Y kullanıciya çubukları verdi. Y kullanicisi başka bir yerde aynı ölçülerde bir oda buldu. Ama onun çubukları odaya girdiğinde dışa açıldı. Boşlukta çubuklar hiç kapanmadı. Kapanamadı.

Senariste döndüler sordular. Hangimizin tespiti doğru? X mi Y mi? Girift bir durum.
Biz ne diyeceğiz?
X'in bünyesi boşlukta cubuklari kapatacak şekildedir. Y nin bünyesinde ise boşlukta disa açılacak şekilde dizayn edilmiştir mi diyeceğiz?

Eğer böyle dersek bize şunu sormazlar mı?
Birader, cubuklarin aldigi şey sinyal. Bu hareketleri aldıkları sinyallerin neticesinde yapıyorlar. Aynı sinyal, neden birine elma diğerine armut veriyor? Bu sinyal elma ağacı mi yoksa armut ağacı mı? Sinyal dediğimiz şey de güçlü nükleer kuvvet ile cekirdegi birarada tutan bir sey yani. Bu vatandaş şaka yapmaz. Kullanıcılardan biri nükleer kuvvete kafa mı tutuyor diye sormazlar mı?

Ben kendime buna benzer o kadar çok soru sordum ki tahmin bile edemezsiniz.
Elimizde ne var?
Bir çift cubuk, bir oda ve içinde değerli metaller. 2 adette kullanıcı.

Şu oda işini biraz irdeleyelim. Boşluk diyoruz bu oda v.b. işlere. Okunması ne kadar güzel değil mi "Boşluk ". Boşmuş yani. Beyin başta şöyle algılıyor. Boş bir yer. Topragin içinde ama ici toprak dolu olmayan yer. Boş işte.
Ama sanki bir terslik var.

Toprağın içinde...
Toprak dolu olmayan...
Ama toprağın içinde...
Bir de içinde değerli metal var..

Çocuk, Şeker kasesinin kapağını açtı ve yüzünde şaşkın bir ifadeyle dedi ki " Bu Boş ".
Babaannesi o gece içine 1 adet çikolata koydu. Ertesinde gun cocuk tekrar kasenin kapağını açtı ve dedi ki " Aaa doluymuş "

Boşluk gerçekten okunduğu gibi mi emin miyiz? Gerçekten Boş mu?
Tecrübem bana diyor ki, boşluk denen şey boş falan değil.

"Boşluk içinde boşluk yoktur"

Topragin olmadigi bir yerde gözümüz boş olarak algilasada, toprak içinde, içinde değerli metal olan bir boşluğu, boş olarak değerlendirmek fiziğe aykırı durumdur. Hem x ışınları ile uğraşacaksın, hem onlardan medet umup sinyal alacaksın, hem de nasılsa boş ya diye hafife alacaksın?
Maalesef öyle bir dünya yok. Boş denen yer tamamen enerji ile dolu. Tabiri caizse gırtlağına kadar.
Ve size aykırı bir teori.
İçinde değerli olan bir boşluğun üzerine yürüyüpte çubukları kapatamazsınız. Kapanamazlar.
Boş olmayan ama gözle bakıldığında boş olan bir şeyin üzerinde o çubuklar kapanamaz.

Hic mi kapanmaz? Kapanir ama nasıl kapanır? Bosluk içindeki değerli metalin sinyalini yakalar, üzerine gider hedefi noktalarsaniz o zaman kapanır. O da boslugu değil metali noktaladiginiz için kapanır. Ve bu noktalamayi öyle boşluğun kenarında köşesinde falan yapamazsınız. Sizi merkeze otutturur.

Senariste dönelim. X ve Y döndü sordu? Hangimiz doğru tespiti yaptık?
Senaristin diyeceği 2 ihtimal var. Ya Y kullanicisina dönüp sensin diyecek ya da her ikinizinde tespiti yanlış diyecek. Bu durum da cok farkli bir mecra.

Kabaca olaya şöyle bir baktığımızda da şöyle bir soru geliyor akla..

"Sinyal çeşitleri"...

Sinyal dediğimiz şeyi ne kadar tanıyoruz?

Nedir bu sinyal?
Ne üretiyor bunu?
Bunun fabrikası 7/24 çalışıyor mu?
Hiç durmaz mı bu meret?
Nasıl yol alıyor?
Hızlı mı yavaş mı?
Yönü var mı?
Ne kadar güçlü?
Enerjisini nereden alıyor?
Ve daha onlarca soru..

Sinyal dediğimiz şey elektromanyetik dalgalardır. İnternete emd'lerin özelliklerini sorarsanız bir çok madde şeklinde size siralama yapar. Her özelliği ile ilgili uzun sayfalar yazı yazılabilir veya her özelliği ile saatlerce münazara yapılabilir.

Kestirmeden gidersek, çok hızlıdırlar. Bir kere göz açıp kapayıncaya kadar dünyanın etrafını 7 kere dolasabilecek kadar hızlı. Yani, 200 metre ilerideki hedefin sinyali mi alınır,olmaz öyle şey çok uzak falan derseniz bu hız aklınıza gelsin. Koşullar uygunsa sizi çok şaşırtır.

Frekansları yüksektir.
Sahi nedir bu frekans işi?
Frekansli dolar bulucu cubuk bile icat etmişler.
Frekans ayarlı çubuk diyorlar meselâ.
Bak diyor bu cubuk şu metalin frekansına ayarlıdir diyor. Ya da metallerin frekans tablosunu verebilenler var. Meselâ diyorlar ki 5000 khz şu metal, 8000 khz bu metâl, 4500 khz boşluk gibi gibi..
Bildiğin frekans araligi veriyor. Yani bu frekansı tuttur, aradığını bulursun oluyor.
Ya da çubuk boy,çap v.b. değişiklikler ile uygun frekansi yakalamaya çalışan ustalarımız var. Onlar ar-ge yapıyor onları anlıyorum ve tenzih ediyorum. Ama bu işi açığa kavusturalım.

Frekans nedir onun bir tanımını yapalım.
Frekans denen şey aslında titreşim sayısıdır.
Titreşim sayısı...
Titreşim sayısı da 1 saniyede yapmış olduğu salınım.
1 saniyede...

Şimdi bu emd'lerin ortalama 1 saniyedeki toplam titreşim sayısı, o metalin frekansını verir. Bizim aradığımız metallerin de ortalama frekansı 10 üssü 18 civarı diyelim. Yani 19 basamaklı bir sayı. Yazalım mı?

1.000.000.000.000.000.000

1 saniyede, yukaridaki sayı kadar titreşiyor.
1 hz = 1 saniyedeki 1 titreşimdir.

Şimdi bu yukarıdaki sayı kadar 1 saniyede titrestigine göre, frekanslı çubuk satan ayarsız şarlatanlar hangi teknoloji ile bunu icat ediyor?

Nasreddin hocaya sormuşlar dünyanın merkezi neresi? Oldugu yerde elindeki bastonla yuvarlak çizmiş ve burası demiş. Nerden belli demişler?
Inanmazsan ölç demiş.

Gökte kac yıldız var demişler? Esegimin sırtındaki kılların sayısı kadar demiş. Nerden belli demişler, inanmazsan say demiş v.s.

Degerli metallerin frekansını, elektronik bir alete girerek, veya deneme yoluyla cozumledigini sanarak, ölçüp bicemezsiniz.

Frekans ölçümü ile bu işi çözdüm diyen kişi, parmağını şiklattiginda marsa, güneşe astral seyahat de yapabilir günde 3-5 kez.

Konumuza geri donelim. Dedigimiz gibi frekansları yüksektir. Yüksek frekans demek, Yüksek enerji demektir. Emd lerin frekansları yükseldikçe enerjileri de artar.

Frekans yükselirse dalga boyu küçülür.
Küçük dalga boyu, Yüksek frekans ve Yüksek enerjiye sahip olduklarından tabiri caizse deler geçerler. Yansıma, kirinim, girisim v.b. çok fazla meziyetleri oldugu gibi, arazi de her şeyiyle bunları perdede oynarlar.

Güçlerini nereden alıyorlar?
Titreşimlerinden..

Hiç durmazlar mı (uyumazlar mı)?
Kalbi duran insan yaşamaya devam ettiği gün onlarda durabilir.

Daha fazla uzatmadan isteyen detaylarıyla bunları internetten arastirabilir.

Bu mereti doğru yerinden ve doğru mesafesinden yakalayacak bir sisteminiz var ise başarılı olursunuz. Bir laf vardır, "küçücük boyu var türlü türlü huyu var". Tam olarak cuk diye oturur. Arazide çok fazla ayak hareketi yaptığından (karakteristik) ehlillestirmek kolay değildir.
Tanımadan, yüz göz olmadan, davranışlarını bilmeden bir çok çaba beyhude kalacaktır.

Yukaridakiler doğru bir sinyalin özellikleri.
Bir de bu sinyalin ayak oyunları dediğimiz kısımda dünyanın manyetik gücü neticesindeki durumları vuku buldugundan onlara da yalancı sinyaller diyoruz. İsmi yalancı ama varlığı gerçek!
Etki alanındaki alanda kullanabileceği farkli enerji yogunluklari olabilir ki bunlar da yalancı sinyaller kategorisine girer.
Hacim dalgası bitimi,başlangıcı, derinlik metraj mesafesi v.b. birçok faktör de yalancı sinyaller kategorisinin baş köşelerinde yer alır.

Çubuk yaptim oldu,frekans ayarladım is bitti gibi bir durum söz konusu dahi olamaz.
En iyi sistemin arkasında, süreci en iyi bilen kullanıcı olmazsa olmazlardandır.

Arazi gösteriyor ki, çubukta yalnız başına süreci aşabilecek kapasiteye sahip degil.
Destekleyen bir sisteme ihtiyaç duyuyor.
Entegre şekilde çalışabilecek, gerek görüldüğünde güncelleme/update yapabilmeye izin vermesi gerekiyor. Çünkü sürecin ucu bucağı yok. O kadar geniş bir okyanus ki tamam yol bitti deme şansımız yok. Her geçen zaman yeni bir şey öğretiyor.
Bazen eskiyi silip atıp yenisini koyuyor, bazen revize ediliyor, bazen de ilave ediliyor.

Ama bunlar ayakları yere basan ve fizik kuralları çerçevesinde yapılması gerekiyor. Ezbere,yaptım olduya,öyle uygun gördüm ile olabilecek işler değil.

Önce problemin tespiti, sonra çözüm metotları, en uygununun bulunması, denenmesi,test edilmesi ve problemin aşılması.
Sonra sıradaki diğer problem. Ayni süreç..

Sürçü lisan affola,
Rast gelsin..
 

_Trakyalı_

Vip Üye
Katılım
29 Mayıs 2024
Mesajlar
313
Beğeni
1,131
Puanları
93
Ustam eline emeğine sağlık...
Yıllardır test çalışmaları içerisindeyim,
Sana yazdığım gibi sonunda özlemini çektiğim o sinyali yakalayacağım inşallah...
Teşekkür ederim ustam.
Sevdiğim bir abim, herkes gösterdiği çabanın, emeğini alır der.
En mükafatlı şekilde hem karşılığını hem de başarının hazzı en kısa sürede sizinle olsun inşallah.
 

Kader25

Hedef Roma
Admin
Katılım
13 Nisan 2016
Mesajlar
4,937
Beğeni
17,463
Puanları
113
Yaş
55
Konum
Dünya küçük bir köy
"Bakış açınızı değiştirdiğinizde baktığınız şeylerde değişir " Max Planck

Merhaba,

L Çubuk kullanımı ile ilgili biraz yoldan çıkan "hipotez ve teori"ler ileri sürmek istiyorum.

Düşüncelerim elbette beni bağlar. Yazacaklarım karşıt görüş olarak değil de, farklı bakış açısı olarak değerlendirilmelidir.
Okuyan kişi, işine yarayan bilgi kırıntısı var ise alır veya kale almaz.

Samimiyetimle yazıyı kaleme aldigimi belirtir, hicbir şekilde art niyetli olmadığımı üstüne basarak belirtmek isterim.
Yazılarım sadece aykırı kişiliğim ile uyumludur o kadar.

L çubuklar bilindiği üzere temelde anten görevi görürler. Toprağın kendisi,içerdikleri ve insan eli ile sekillendirilmis değerli madenlerin toprakta/taşta gizlenmesi ve hepsinin bütünlüğü olusturmasiyla dev bir yayın yapan platform oluşmuş olur.

Toprak dediğimiz şey, kayaçlarin fiziksel ve kimyasal etkenler ile ayrişmasindan başka bir şey değildir. Yani kaya = toprak.
Değerli bir metâlin kaya içinde veya toprakta olması farklı şeyler değildir. Direnç olarak farklılık gösteriyor olsada, elektromanyetik dalgalar (Emd) için sorun teşkil etmezler.

Toprağın kendisi ve barindirdiklarini, yayın yapan bir platforma benzetmiştim.
L çubukları elimize alıp kurduğumuzda, antenleri belli bir açıyla yere paralel tutmuş olduğumuzdan yayını almaya hazır hale getirmiş oluyoruz. Yürüyerek veya sabit durarak her iki durumda da çubuklar sinyal alabilirler ve sinyal aldıkları istikamete uçlarını çevirirler. (Genelde)
Bu noktadan sonra kullanıcı,hedefin merkezini noktalamak adına tercihlerini gözden geçirir.

Ancak hedefi noktalamaktan önce tabiki sinyali alabilmek önemli olandır. Ve her arazi koşulunda sinyali alabilmek o kadar kolay değildir. Arazi koşullarını kategorize edebiliriz ve bunları kolaydan zora şeklinde sıralayabiliriz.

Değerli metallerin bulunmadığı alanlar en rahat koşulları sunar. Çubuklar çok rahat ve stabil hareket ederler. Sinyal almak kolaydır. Bu şartlarda en güçlü yayını yapan önceliği kazanır ve çubukları çağırır.

Bir sonrakisi test sahasıdır denilebilir.
Alana ilk adım atıldığında, hakimiyet öncesinden kullanicidadir. Nerede ne var bilir. Kullanıcı rahat, çubuklar tutuktur.
Psikolojik yönlendirmenin nötrlenmesi çok güçtür. Çubuğa, anlık destekler her zaman vuku bulur. Bir vermeyen bir verir. Bir olmayan üç olur.
Bünyede öncesinden öğrenilmiş her ne var ise o doğrultuda işler yürür. Gerçek tepkimelerin neredeyse % 20 yi geçmeyen bölümüne aşina olunur.
Yanlışlar, doğrulatılır ve ezbere alınır.

"Gelişim için ne kadar fazla çaba gösterilirse, doğru bilinenler hızlıca yanlışa döner, ortaya yeni çıkan doğrular da ileride çürüyecek yanlışa döner."

Ancak her halükarda pozitif ilerleme sağlanır.
Kullanıcı, periyodik bir döngü olarak sürekli kendi tezlerini çürütüp yeni tezler ortaya çıkarır.
Kullanıcı durursa, gelişim durur. Devam ederse de sürekli binayı yıkmak ve içinden işine yarayacak temiz bir tuğlayı almak zorunda kalır.
Hiçbir zaman doğru bir sıralamayı elde edemez. Elde ettikleri yap-bozdan parçalardır.
Elde ettiği yap boz parçaları, belirli bir sayıya ulaşmadan bütünü göremez.
Bütünü görmeye başlayıp taşlar yerine oturmaya başladığında bakış açısı tamamen değişir.

Bir sonraki zorluk birden fazla hedefin olduğu boşluklu/boşluksuz alanlardır.
Kullanıcının hedeflere olan mesafesi,hedeflere olan coğrafi yönü, hedeflerin hacimsel etki alanlari gibi birçok faktör burada etkilidir.
Bu faktörlerdeki etkileşime göre, sinyali yakalayabilme güçlük derecesi değişkenlik gösterecektir.

Ancak sinyali alınamayacak/yakalanamayacak hiçbir hedef ya da arazi yoktur. Zorlanılabilir, ama çıkış kapısı muhakkak vardır.

Çubuklar cinslerine (yapildiklari metale) göre farklı tepki gösterebilirler. Ancak kullanicilar arasındaki farklı tepkimeler tamamen alışkanlıklardan ileri gelir. Alışkanlığı yoksa, an itibariyle ayak bastığı yer,manyetik gelişmeler "minör" farklılıklar getirebilir. Hedefin farklı yönlerindeki noktalamalar zaten farklı tepkimeleri getirir. Bakırın, pirincin,alüminyumun,çeliğin v.b. tepkimeleri standarttır. Örneğin aynı çelik çubuk X kullanıcı da içe kapanıp, Y kullanıcı da dışa açılamaz. Veya X kullanıcı avucuna x metali aldığında, eline aldığı metalin sinyalini kesiyorsa, Y kullanıcı aynı şeyi yaptığında benim vücudum sinyali kesmiyor,bilakis o metali arıyor diyemez. X ve Y kullanicinin birisi kesinlikle doğru olmayan bir davranışı gerceklestiriyordur.

Örnek vermek gerekirse, test sahasında deneme yapan biri, parmağındaki gümüş yüzüğü çıkarır ve toprağın altına 4 parmak derinliğe gömer. Cebinden başka bir gümüş parçası çıkarır. Sağ avucuna alır ve cubuk kurar. Çubuklar gömülen gümüşe döner, kullanıcı yürür, üzerine gelir ve cubuk isaretini verir. Cubuklardan biri dik , bir diğeri göğüse kapanır. Kullanıcı der ki, bak noktaladım.

Bir diğer kullanıcı aynı şeyi yapar ama hiç sinyal almayi başaramaz.

Bu rol playing, çubuğa gönül vermiş, ancak ne olduğunu tam olarak anlamlandiramayan herkes için ibret verici ve ders niteliğinde okutulması gereken bir durumdur.

Sürecin büyük bölümü göz önünde cereyan etmektedir. Ancak konu tamamen "bakış açısı" ile ilgilidir. Sorulması gereken soruyu soralım. X veya Y kullanıcılarının hangisi doğruyu yakaladı? Ya da X ve Y kullanıcısını farklı kişiler olduklarından ötürü ikiside mi doğru? Çubuk işi, kişiler arasında farklı davranış biçimleri mi ortaya çıkarıyor?

Elimizdekilere bakalım.
Bir çift çubuk, toprakta bir gümüş metali, 2 adet kullanıcı.
Aynı çubukları kurdular,aynı yerde durdular,aynı metali avucunun içine aldılar.
Peki farklılık nereden ileri geliyor? Bünye mi?

Çubuğun çalışmasını sağlayan enerjiyi kullanıcıdan aldigini biliyoruz. Eğer bünyedeki enerji ya da bünyenin barındırdığı mineraller etki ediyor olsaydı neyi konuşmak zorundaydık biliyor musunuz, elektrik enerjisinin dişiliğini, erkekliğini, öfkesini, duygusallığını, azametini, merhametini falan konuşmamız gerekirdi. Ya da Almanya'daki elektrik enerjisinin cok kalitesiz olduğunu, ama İspanya'daki elektrik enerjisinin cok kaliteli olduğunu, Almanya'daki 10 kw nin 3 günde bittiği, İspanya'dakinin 5 günde bitmediği durumları konuşmalıyız. Elbette teşbih yapıyorum.

Quantum fiziği olgusu içerisinde konuştuğumuz bir olayın farklılığını kullanıcı farklılıklarını baglarsam, kendi adıma en büyük hatalardan birini yapmış olurum. Bu zamana kadar kendi kendimi çürüttüğüm o kadar çok şey oldu ki, eninde sonunda doğru tek bir kapıya çıktı.

Ornegimize geri dönersek, X kullanıcınin noktalama işareti zaten baştan gerçeği yansıtmamaktadır. Cubuklarin birinin dik, diğerinin paralel olması zaten hicbir metâlin noktalandigi anlamına gelmemektedir. Noktalanan şey, dünyanın manyetik gücünün diyamanyetik metale nüfuz etmeye çalışmasından kaynaklı, diyamanyetik metalin karakteri gereği kendisine etki eden manyetik kuvvete dik şekilde karşılık vererek itmesinden ve bu itmenin bittiği noktanın asıl noktaymis gibi göstermesinden başka bir şey değildir.

Çubuk, kendisine değdirilen şeyi kendi parçası gibi algılar ve çubuklar kurulduğunda degdirilen şeyi asla aramaz. Quantum bunu söyler. Kullanicinin X,Y,Z olması hiçbir şey ifade etmez.
X kullanıcı hem psikolojik yonlendirme yapmış hem de hedefi noktalayamamistir.
Y kullanıcısının tespiti doğrudur.

Kullanıcıların en büyük sorunlarından biri dünyanın manyetik gücüne karşı,toprağa konan metallerin manyetik siniflandirmasina göre verdigi tepkinin dışa vurumu neticesinde vuku bulan yanlış noktalamadır.

Çubukla noktaladik ama mineral çıktı denen şeyin %90'ninin fazlasından sorumlu olan konu da tam olarak budur.

Maalesef psikolojik yönlendirmeyi aşmak çok zor bir süreçtir. Doğru tepkime bulunamadığı sürece başka yerlere evrilmeye devam eder.

Bir rol playing daha yazalım.
5 metre derinlikte bir oda. Ebatları da 3x3 metre. İçinde de değerli metaller var. 20 gr sarı, 30 gr gümüş v.s.

Oda ebat ve derinlik bilgileri X ve Y kullanicisina verildi. Ama odanin tam yeri söylenmedi.

X kullanıcı çubukları kurdu ve odayı buldu. Odanın içinde çubuklar çarpı yaptı kapandı. Uzaktan yürüdü odaya girdi çubuklar kapandı. Çıkarken açıldı. Ebat aldi 3x3. Derinlik aldı 5 m. Her şey tutuyor dedi oda burada.
Y kullanıciya çubukları verdi. Y kullanicisi başka bir yerde aynı ölçülerde bir oda buldu. Ama onun çubukları odaya girdiğinde dışa açıldı. Boşlukta çubuklar hiç kapanmadı. Kapanamadı.

Senariste döndüler sordular. Hangimizin tespiti doğru? X mi Y mi? Girift bir durum.
Biz ne diyeceğiz?
X'in bünyesi boşlukta cubuklari kapatacak şekildedir. Y nin bünyesinde ise boşlukta disa açılacak şekilde dizayn edilmiştir mi diyeceğiz?

Eğer böyle dersek bize şunu sormazlar mı?
Birader, cubuklarin aldigi şey sinyal. Bu hareketleri aldıkları sinyallerin neticesinde yapıyorlar. Aynı sinyal, neden birine elma diğerine armut veriyor? Bu sinyal elma ağacı mi yoksa armut ağacı mı? Sinyal dediğimiz şey de güçlü nükleer kuvvet ile cekirdegi birarada tutan bir sey yani. Bu vatandaş şaka yapmaz. Kullanıcılardan biri nükleer kuvvete kafa mı tutuyor diye sormazlar mı?

Ben kendime buna benzer o kadar çok soru sordum ki tahmin bile edemezsiniz.
Elimizde ne var?
Bir çift cubuk, bir oda ve içinde değerli metaller. 2 adette kullanıcı.

Şu oda işini biraz irdeleyelim. Boşluk diyoruz bu oda v.b. işlere. Okunması ne kadar güzel değil mi "Boşluk ". Boşmuş yani. Beyin başta şöyle algılıyor. Boş bir yer. Topragin içinde ama ici toprak dolu olmayan yer. Boş işte.
Ama sanki bir terslik var.

Toprağın içinde...
Toprak dolu olmayan...
Ama toprağın içinde...
Bir de içinde değerli metal var..

Çocuk, Şeker kasesinin kapağını açtı ve yüzünde şaşkın bir ifadeyle dedi ki " Bu Boş ".
Babaannesi o gece içine 1 adet çikolata koydu. Ertesinde gun cocuk tekrar kasenin kapağını açtı ve dedi ki " Aaa doluymuş "

Boşluk gerçekten okunduğu gibi mi emin miyiz? Gerçekten Boş mu?
Tecrübem bana diyor ki, boşluk denen şey boş falan değil.

"Boşluk içinde boşluk yoktur"

Topragin olmadigi bir yerde gözümüz boş olarak algilasada, toprak içinde, içinde değerli metal olan bir boşluğu, boş olarak değerlendirmek fiziğe aykırı durumdur. Hem x ışınları ile uğraşacaksın, hem onlardan medet umup sinyal alacaksın, hem de nasılsa boş ya diye hafife alacaksın?
Maalesef öyle bir dünya yok. Boş denen yer tamamen enerji ile dolu. Tabiri caizse gırtlağına kadar.
Ve size aykırı bir teori.
İçinde değerli olan bir boşluğun üzerine yürüyüpte çubukları kapatamazsınız. Kapanamazlar.
Boş olmayan ama gözle bakıldığında boş olan bir şeyin üzerinde o çubuklar kapanamaz.

Hic mi kapanmaz? Kapanir ama nasıl kapanır? Bosluk içindeki değerli metalin sinyalini yakalar, üzerine gider hedefi noktalarsaniz o zaman kapanır. O da boslugu değil metali noktaladiginiz için kapanır. Ve bu noktalamayi öyle boşluğun kenarında köşesinde falan yapamazsınız. Sizi merkeze otutturur.

Senariste dönelim. X ve Y döndü sordu? Hangimiz doğru tespiti yaptık?
Senaristin diyeceği 2 ihtimal var. Ya Y kullanicisina dönüp sensin diyecek ya da her ikinizinde tespiti yanlış diyecek. Bu durum da cok farkli bir mecra.

Kabaca olaya şöyle bir baktığımızda da şöyle bir soru geliyor akla..

"Sinyal çeşitleri"...

Sinyal dediğimiz şeyi ne kadar tanıyoruz?

Nedir bu sinyal?
Ne üretiyor bunu?
Bunun fabrikası 7/24 çalışıyor mu?
Hiç durmaz mı bu meret?
Nasıl yol alıyor?
Hızlı mı yavaş mı?
Yönü var mı?
Ne kadar güçlü?
Enerjisini nereden alıyor?
Ve daha onlarca soru..

Sinyal dediğimiz şey elektromanyetik dalgalardır. İnternete emd'lerin özelliklerini sorarsanız bir çok madde şeklinde size siralama yapar. Her özelliği ile ilgili uzun sayfalar yazı yazılabilir veya her özelliği ile saatlerce münazara yapılabilir.

Kestirmeden gidersek, çok hızlıdırlar. Bir kere göz açıp kapayıncaya kadar dünyanın etrafını 7 kere dolasabilecek kadar hızlı. Yani, 200 metre ilerideki hedefin sinyali mi alınır,olmaz öyle şey çok uzak falan derseniz bu hız aklınıza gelsin. Koşullar uygunsa sizi çok şaşırtır.

Frekansları yüksektir.
Sahi nedir bu frekans işi?
Frekansli dolar bulucu cubuk bile icat etmişler.
Frekans ayarlı çubuk diyorlar meselâ.
Bak diyor bu cubuk şu metalin frekansına ayarlıdir diyor. Ya da metallerin frekans tablosunu verebilenler var. Meselâ diyorlar ki 5000 khz şu metal, 8000 khz bu metâl, 4500 khz boşluk gibi gibi..
Bildiğin frekans araligi veriyor. Yani bu frekansı tuttur, aradığını bulursun oluyor.
Ya da çubuk boy,çap v.b. değişiklikler ile uygun frekansi yakalamaya çalışan ustalarımız var. Onlar ar-ge yapıyor onları anlıyorum ve tenzih ediyorum. Ama bu işi açığa kavusturalım.

Frekans nedir onun bir tanımını yapalım.
Frekans denen şey aslında titreşim sayısıdır.
Titreşim sayısı...
Titreşim sayısı da 1 saniyede yapmış olduğu salınım.
1 saniyede...

Şimdi bu emd'lerin ortalama 1 saniyedeki toplam titreşim sayısı, o metalin frekansını verir. Bizim aradığımız metallerin de ortalama frekansı 10 üssü 18 civarı diyelim. Yani 19 basamaklı bir sayı. Yazalım mı?

1.000.000.000.000.000.000

1 saniyede, yukaridaki sayı kadar titreşiyor.
1 hz = 1 saniyedeki 1 titreşimdir.

Şimdi bu yukarıdaki sayı kadar 1 saniyede titrestigine göre, frekanslı çubuk satan ayarsız şarlatanlar hangi teknoloji ile bunu icat ediyor?

Nasreddin hocaya sormuşlar dünyanın merkezi neresi? Oldugu yerde elindeki bastonla yuvarlak çizmiş ve burası demiş. Nerden belli demişler?
Inanmazsan ölç demiş.

Gökte kac yıldız var demişler? Esegimin sırtındaki kılların sayısı kadar demiş. Nerden belli demişler, inanmazsan say demiş v.s.

Degerli metallerin frekansını, elektronik bir alete girerek, veya deneme yoluyla cozumledigini sanarak, ölçüp bicemezsiniz.

Frekans ölçümü ile bu işi çözdüm diyen kişi, parmağını şiklattiginda marsa, güneşe astral seyahat de yapabilir günde 3-5 kez.

Konumuza geri donelim. Dedigimiz gibi frekansları yüksektir. Yüksek frekans demek, Yüksek enerji demektir. Emd lerin frekansları yükseldikçe enerjileri de artar.

Frekans yükselirse dalga boyu küçülür.
Küçük dalga boyu, Yüksek frekans ve Yüksek enerjiye sahip olduklarından tabiri caizse deler geçerler. Yansıma, kirinim, girisim v.b. çok fazla meziyetleri oldugu gibi, arazi de her şeyiyle bunları perdede oynarlar.

Güçlerini nereden alıyorlar?
Titreşimlerinden..

Hiç durmazlar mı (uyumazlar mı)?
Kalbi duran insan yaşamaya devam ettiği gün onlarda durabilir.

Daha fazla uzatmadan isteyen detaylarıyla bunları internetten arastirabilir.

Bu mereti doğru yerinden ve doğru mesafesinden yakalayacak bir sisteminiz var ise başarılı olursunuz. Bir laf vardır, "küçücük boyu var türlü türlü huyu var". Tam olarak cuk diye oturur. Arazide çok fazla ayak hareketi yaptığından (karakteristik) ehlillestirmek kolay değildir.
Tanımadan, yüz göz olmadan, davranışlarını bilmeden bir çok çaba beyhude kalacaktır.

Yukaridakiler doğru bir sinyalin özellikleri.
Bir de bu sinyalin ayak oyunları dediğimiz kısımda dünyanın manyetik gücü neticesindeki durumları vuku buldugundan onlara da yalancı sinyaller diyoruz. İsmi yalancı ama varlığı gerçek!
Etki alanındaki alanda kullanabileceği farkli enerji yogunluklari olabilir ki bunlar da yalancı sinyaller kategorisine girer.
Hacim dalgası bitimi,başlangıcı, derinlik metraj mesafesi v.b. birçok faktör de yalancı sinyaller kategorisinin baş köşelerinde yer alır.

Çubuk yaptim oldu,frekans ayarladım is bitti gibi bir durum söz konusu dahi olamaz.
En iyi sistemin arkasında, süreci en iyi bilen kullanıcı olmazsa olmazlardandır.

Arazi gösteriyor ki, çubukta yalnız başına süreci aşabilecek kapasiteye sahip degil.
Destekleyen bir sisteme ihtiyaç duyuyor.
Entegre şekilde çalışabilecek, gerek görüldüğünde güncelleme/update yapabilmeye izin vermesi gerekiyor. Çünkü sürecin ucu bucağı yok. O kadar geniş bir okyanus ki tamam yol bitti deme şansımız yok. Her geçen zaman yeni bir şey öğretiyor.
Bazen eskiyi silip atıp yenisini koyuyor, bazen revize ediliyor, bazen de ilave ediliyor.

Ama bunlar ayakları yere basan ve fizik kuralları çerçevesinde yapılması gerekiyor. Ezbere,yaptım olduya,öyle uygun gördüm ile olabilecek işler değil.

Önce problemin tespiti, sonra çözüm metotları, en uygununun bulunması, denenmesi,test edilmesi ve problemin aşılması.
Sonra sıradaki diğer problem. Ayni süreç..

Sürçü lisan affola,
Rast gelsin..

Eline sağlık kardasim.
Elbette herkese emeğinin karşılığı verilir.
Bu iş de senin kadar araştıran, denemeler yapan işin peşini bırakmayan benim bildiğim 2nci bir kişi daha yok. Başarılarının devamını dilerim.

Yazını 3 kez okudum.Boş verecek şeyler olmadığını bildigim için.

Öyle şeyler var ki satır aralarında bilinen ve uygulanan şeyleri yıkıp atıyor. Misal; çubuğa hangi metali deydirirseniz o metali aramaz, gibi. Bizi bir deryaya atıyorsun hadi bakalım yüzün hangisi doğruymuş görün. Karar verin. Çubuk bu metali arıyor mu? Yoksa bu metal hariç mi arıyor?

Cubuk kullanan arkadaşlara tavsiyem şu:
Yazı uzun diye okumamazlik etmeyin. Yazı uzun diye okumayanlar zaten çubukçu olmaz. 😀
Bence yazılanlari anlamaya çalışıp sorular sormak en doğrusu olur.

Kanaatime göre ustamiz ana konulara sadece girizgah yapmış. Mesele bunları derinlestirmek olmalı. Bunun anahtarı da sorulardir diye düşünmekteyim.

Bildiklerimizi yıkan şeyleri yazanı bırakmamak lazım. Başka biriside yok zaten soracagimiz. Bu deryadan istifade etmek en akıllıca iş olur. Ben çok şeyler sordum soruyorum. Sizde sorun insallah.
 

_Trakyalı_

Vip Üye
Katılım
29 Mayıs 2024
Mesajlar
313
Beğeni
1,131
Puanları
93
Eline sağlık kardasim.
Elbette herkese emeğinin karşılığı verilir.
Bu iş de senin kadar araştıran, denemeler yapan işin peşini bırakmayan benim bildiğim 2nci bir kişi daha yok. Başarılarının devamını dilerim.

Yazını 3 kez okudum.Boş verecek şeyler olmadığını bildigim için.

Öyle şeyler var ki satır aralarında bilinen ve uygulanan şeyleri yıkıp atıyor. Misal; çubuğa hangi metali deydirirseniz o metali aramaz, gibi. Bizi bir deryaya atıyorsun hadi bakalım yüzün hangisi doğruymuş görün. Karar verin. Çubuk bu metali arıyor mu? Yoksa bu metal hariç mi arıyor?

Cubuk kullanan arkadaşlara tavsiyem şu:
Yazı uzun diye okumamazlik etmeyin. Yazı uzun diye okumayanlar zaten çubukçu olmaz. 😀
Bence yazılanlari anlamaya çalışıp sorular sormak en doğrusu olur.

Kanaatime göre ustamiz ana konulara sadece girizgah yapmış. Mesele bunları derinlestirmek olmalı. Bunun anahtarı da sorulardir diye düşünmekteyim.

Bildiklerimizi yıkan şeyleri yazanı bırakmamak lazım. Başka biriside yok zaten soracagimiz. Bu deryadan istifade etmek en akıllıca iş olur. Ben çok şeyler sordum soruyorum. Sizde sorun insallah.
Teşekkür ederim Abi.
Çubuğu bana tanıştıranda, sevdirende sensin.
İnat ettimi peşini bırakamıyorum.
Ya o beni alacak ya ben onu :)

Selamlar,saygılar Abi..
 

Kader25

Hedef Roma
Admin
Katılım
13 Nisan 2016
Mesajlar
4,937
Beğeni
17,463
Puanları
113
Yaş
55
Konum
Dünya küçük bir köy
Teşekkür ederim Abi.
Çubuğu bana tanıştıranda, sevdirende sensin.
İnat ettimi peşini bırakamıyorum.
Ya o beni alacak ya ben onu :)

Selamlar,saygılar Abi..
Biiznillah sen bu işin çoğunu bitirdin azı kaldı. Kalani da zaman içinde halledersin. Buna inancım tam. Başarılarının devamını dilerim.
 

AhdeVefa

Kullanıcı
Katılım
28 Eylül 2022
Mesajlar
368
Beğeni
997
Puanları
93
Kalemine sağlık ustam, büyük heyecanla yazınızı defalarca okudum.Sorulacak çok soru var lakin, her sorunun cevabını, çubuk kullanan kişi bulmalı doğrusu bu. Kader ustamın da değindinği gibi çubağa eline aldığın meteli bul dediğinde onu mu arıyor, yoksa o hariç başka metalleri mi arıyor. Benim tespitlerime göre de eline aldığın metali aramıyor, ona en yakın mineral yüklü alana gidiyor. Bakıyorsun mineral çıktı yada orada sarı yok. Acaba neden??? Bi ustam bana bildiğin herşeyi unut, kendini sıfırla, çubuklar metale verdiği tepkiler yazılanlar gibi değil demişti.
 

Hayalhan55

Kullanıcı
Katılım
1 Ağustos 2022
Mesajlar
59
Beğeni
99
Puanları
18
Eline ağzına sağlık hocam. Ben elime değerli aldığımda sol çubuk sabit kalıp sağ çubuk kapanırken başka biri aynı yerde aynı çubuk ve aynı değerliyi eline aldığında bendekinin tam tersi olarak sağ çubuk sabit kalıp sol çubuk kapanıyor. Buda bende çubukların çalışma prensibi gereği insanın enerjisine göre kişiden kişiye farklı olarak hareket ediyor düşüncesine yol açtı. Diğer üstadların da belirtiği üzere çubuk elimize aldığımız metali bulmuyorsa asıl aradığımızı bulabilmek için ne yapabiliriz?
 

_Trakyalı_

Vip Üye
Katılım
29 Mayıs 2024
Mesajlar
313
Beğeni
1,131
Puanları
93
Kalemine sağlık ustam, büyük heyecanla yazınızı defalarca okudum.Sorulacak çok soru var lakin, her sorunun cevabını, çubuk kullanan kişi bulmalı doğrusu bu. Kader ustamın da değindinği gibi çubağa eline aldığın meteli bul dediğinde onu mu arıyor, yoksa o hariç başka metalleri mi arıyor. Benim tespitlerime göre de eline aldığın metali aramıyor, ona en yakın mineral yüklü alana gidiyor. Bakıyorsun mineral çıktı yada orada sarı yok. Acaba neden??? Bi ustam bana bildiğin herşeyi unut, kendini sıfırla, çubuklar metale verdiği tepkiler yazılanlar gibi değil demişti.
"ona en yakın mineral yüklü alana gidiyor"

Teşekkür ederim. Mesajından kopyaladigim cümlenin analizinin iyi yapılması gerekir. Spontane olmadığını, sistemli hareket etmediğini kontrol edebilirsin.
Problemlerden birinin ipinin ucu orada.
 

Necat.

Emektar
Forum Düzeni
Admin
Katılım
26 Mart 2018
Mesajlar
3,920
Beğeni
12,563
Puanları
113
Yaş
62
Konum
Ankara
"Bakış açınızı değiştirdiğinizde baktığınız şeylerde değişir " Max Planck

Merhaba,

L Çubuk kullanımı ile ilgili biraz yoldan çıkan "hipotez ve teori"ler ileri sürmek istiyorum.

Düşüncelerim elbette beni bağlar. Yazacaklarım karşıt görüş olarak değil de, farklı bakış açısı olarak değerlendirilmelidir.
Okuyan kişi, işine yarayan bilgi kırıntısı var ise alır veya kale almaz.

Samimiyetimle yazıyı kaleme aldigimi belirtir, hicbir şekilde art niyetli olmadığımı üstüne basarak belirtmek isterim.
Yazılarım sadece aykırı kişiliğim ile uyumludur o kadar.

L çubuklar bilindiği üzere temelde anten görevi görürler. Toprağın kendisi,içerdikleri ve insan eli ile sekillendirilmis değerli madenlerin toprakta/taşta gizlenmesi ve hepsinin bütünlüğü olusturmasiyla dev bir yayın yapan platform oluşmuş olur.

Toprak dediğimiz şey, kayaçlarin fiziksel ve kimyasal etkenler ile ayrişmasindan başka bir şey değildir. Yani kaya = toprak.
Değerli bir metâlin kaya içinde veya toprakta olması farklı şeyler değildir. Direnç olarak farklılık gösteriyor olsada, elektromanyetik dalgalar (Emd) için sorun teşkil etmezler.

Toprağın kendisi ve barindirdiklarini, yayın yapan bir platforma benzetmiştim.
L çubukları elimize alıp kurduğumuzda, antenleri belli bir açıyla yere paralel tutmuş olduğumuzdan yayını almaya hazır hale getirmiş oluyoruz. Yürüyerek veya sabit durarak her iki durumda da çubuklar sinyal alabilirler ve sinyal aldıkları istikamete uçlarını çevirirler. (Genelde)
Bu noktadan sonra kullanıcı,hedefin merkezini noktalamak adına tercihlerini gözden geçirir.

Ancak hedefi noktalamaktan önce tabiki sinyali alabilmek önemli olandır. Ve her arazi koşulunda sinyali alabilmek o kadar kolay değildir. Arazi koşullarını kategorize edebiliriz ve bunları kolaydan zora şeklinde sıralayabiliriz.

Değerli metallerin bulunmadığı alanlar en rahat koşulları sunar. Çubuklar çok rahat ve stabil hareket ederler. Sinyal almak kolaydır. Bu şartlarda en güçlü yayını yapan önceliği kazanır ve çubukları çağırır.

Bir sonrakisi test sahasıdır denilebilir.
Alana ilk adım atıldığında, hakimiyet öncesinden kullanicidadir. Nerede ne var bilir. Kullanıcı rahat, çubuklar tutuktur.
Psikolojik yönlendirmenin nötrlenmesi çok güçtür. Çubuğa, anlık destekler her zaman vuku bulur. Bir vermeyen bir verir. Bir olmayan üç olur.
Bünyede öncesinden öğrenilmiş her ne var ise o doğrultuda işler yürür. Gerçek tepkimelerin neredeyse % 20 yi geçmeyen bölümüne aşina olunur.
Yanlışlar, doğrulatılır ve ezbere alınır.

"Gelişim için ne kadar fazla çaba gösterilirse, doğru bilinenler hızlıca yanlışa döner, ortaya yeni çıkan doğrular da ileride çürüyecek yanlışa döner."

Ancak her halükarda pozitif ilerleme sağlanır.
Kullanıcı, periyodik bir döngü olarak sürekli kendi tezlerini çürütüp yeni tezler ortaya çıkarır.
Kullanıcı durursa, gelişim durur. Devam ederse de sürekli binayı yıkmak ve içinden işine yarayacak temiz bir tuğlayı almak zorunda kalır.
Hiçbir zaman doğru bir sıralamayı elde edemez. Elde ettikleri yap-bozdan parçalardır.
Elde ettiği yap boz parçaları, belirli bir sayıya ulaşmadan bütünü göremez.
Bütünü görmeye başlayıp taşlar yerine oturmaya başladığında bakış açısı tamamen değişir.

Bir sonraki zorluk birden fazla hedefin olduğu boşluklu/boşluksuz alanlardır.
Kullanıcının hedeflere olan mesafesi,hedeflere olan coğrafi yönü, hedeflerin hacimsel etki alanlari gibi birçok faktör burada etkilidir.
Bu faktörlerdeki etkileşime göre, sinyali yakalayabilme güçlük derecesi değişkenlik gösterecektir.

Ancak sinyali alınamayacak/yakalanamayacak hiçbir hedef ya da arazi yoktur. Zorlanılabilir, ama çıkış kapısı muhakkak vardır.

Çubuklar cinslerine (yapildiklari metale) göre farklı tepki gösterebilirler. Ancak kullanicilar arasındaki farklı tepkimeler tamamen alışkanlıklardan ileri gelir. Alışkanlığı yoksa, an itibariyle ayak bastığı yer,manyetik gelişmeler "minör" farklılıklar getirebilir. Hedefin farklı yönlerindeki noktalamalar zaten farklı tepkimeleri getirir. Bakırın, pirincin,alüminyumun,çeliğin v.b. tepkimeleri standarttır. Örneğin aynı çelik çubuk X kullanıcı da içe kapanıp, Y kullanıcı da dışa açılamaz. Veya X kullanıcı avucuna x metali aldığında, eline aldığı metalin sinyalini kesiyorsa, Y kullanıcı aynı şeyi yaptığında benim vücudum sinyali kesmiyor,bilakis o metali arıyor diyemez. X ve Y kullanicinin birisi kesinlikle doğru olmayan bir davranışı gerceklestiriyordur.

Örnek vermek gerekirse, test sahasında deneme yapan biri, parmağındaki gümüş yüzüğü çıkarır ve toprağın altına 4 parmak derinliğe gömer. Cebinden başka bir gümüş parçası çıkarır. Sağ avucuna alır ve cubuk kurar. Çubuklar gömülen gümüşe döner, kullanıcı yürür, üzerine gelir ve cubuk isaretini verir. Cubuklardan biri dik , bir diğeri göğüse kapanır. Kullanıcı der ki, bak noktaladım.

Bir diğer kullanıcı aynı şeyi yapar ama hiç sinyal almayi başaramaz.

Bu rol playing, çubuğa gönül vermiş, ancak ne olduğunu tam olarak anlamlandiramayan herkes için ibret verici ve ders niteliğinde okutulması gereken bir durumdur.

Sürecin büyük bölümü göz önünde cereyan etmektedir. Ancak konu tamamen "bakış açısı" ile ilgilidir. Sorulması gereken soruyu soralım. X veya Y kullanıcılarının hangisi doğruyu yakaladı? Ya da X ve Y kullanıcısını farklı kişiler olduklarından ötürü ikiside mi doğru? Çubuk işi, kişiler arasında farklı davranış biçimleri mi ortaya çıkarıyor?

Elimizdekilere bakalım.
Bir çift çubuk, toprakta bir gümüş metali, 2 adet kullanıcı.
Aynı çubukları kurdular,aynı yerde durdular,aynı metali avucunun içine aldılar.
Peki farklılık nereden ileri geliyor? Bünye mi?

Çubuğun çalışmasını sağlayan enerjiyi kullanıcıdan aldigini biliyoruz. Eğer bünyedeki enerji ya da bünyenin barındırdığı mineraller etki ediyor olsaydı neyi konuşmak zorundaydık biliyor musunuz, elektrik enerjisinin dişiliğini, erkekliğini, öfkesini, duygusallığını, azametini, merhametini falan konuşmamız gerekirdi. Ya da Almanya'daki elektrik enerjisinin cok kalitesiz olduğunu, ama İspanya'daki elektrik enerjisinin cok kaliteli olduğunu, Almanya'daki 10 kw nin 3 günde bittiği, İspanya'dakinin 5 günde bitmediği durumları konuşmalıyız. Elbette teşbih yapıyorum.

Quantum fiziği olgusu içerisinde konuştuğumuz bir olayın farklılığını kullanıcı farklılıklarını baglarsam, kendi adıma en büyük hatalardan birini yapmış olurum. Bu zamana kadar kendi kendimi çürüttüğüm o kadar çok şey oldu ki, eninde sonunda doğru tek bir kapıya çıktı.

Ornegimize geri dönersek, X kullanıcınin noktalama işareti zaten baştan gerçeği yansıtmamaktadır. Cubuklarin birinin dik, diğerinin paralel olması zaten hicbir metâlin noktalandigi anlamına gelmemektedir. Noktalanan şey, dünyanın manyetik gücünün diyamanyetik metale nüfuz etmeye çalışmasından kaynaklı, diyamanyetik metalin karakteri gereği kendisine etki eden manyetik kuvvete dik şekilde karşılık vererek itmesinden ve bu itmenin bittiği noktanın asıl noktaymis gibi göstermesinden başka bir şey değildir.

Çubuk, kendisine değdirilen şeyi kendi parçası gibi algılar ve çubuklar kurulduğunda degdirilen şeyi asla aramaz. Quantum bunu söyler. Kullanicinin X,Y,Z olması hiçbir şey ifade etmez.
X kullanıcı hem psikolojik yonlendirme yapmış hem de hedefi noktalayamamistir.
Y kullanıcısının tespiti doğrudur.

Kullanıcıların en büyük sorunlarından biri dünyanın manyetik gücüne karşı,toprağa konan metallerin manyetik siniflandirmasina göre verdigi tepkinin dışa vurumu neticesinde vuku bulan yanlış noktalamadır.

Çubukla noktaladik ama mineral çıktı denen şeyin %90'ninin fazlasından sorumlu olan konu da tam olarak budur.

Maalesef psikolojik yönlendirmeyi aşmak çok zor bir süreçtir. Doğru tepkime bulunamadığı sürece başka yerlere evrilmeye devam eder.

Bir rol playing daha yazalım.
5 metre derinlikte bir oda. Ebatları da 3x3 metre. İçinde de değerli metaller var. 20 gr sarı, 30 gr gümüş v.s.

Oda ebat ve derinlik bilgileri X ve Y kullanicisina verildi. Ama odanin tam yeri söylenmedi.

X kullanıcı çubukları kurdu ve odayı buldu. Odanın içinde çubuklar çarpı yaptı kapandı. Uzaktan yürüdü odaya girdi çubuklar kapandı. Çıkarken açıldı. Ebat aldi 3x3. Derinlik aldı 5 m. Her şey tutuyor dedi oda burada.
Y kullanıciya çubukları verdi. Y kullanicisi başka bir yerde aynı ölçülerde bir oda buldu. Ama onun çubukları odaya girdiğinde dışa açıldı. Boşlukta çubuklar hiç kapanmadı. Kapanamadı.

Senariste döndüler sordular. Hangimizin tespiti doğru? X mi Y mi? Girift bir durum.
Biz ne diyeceğiz?
X'in bünyesi boşlukta cubuklari kapatacak şekildedir. Y nin bünyesinde ise boşlukta disa açılacak şekilde dizayn edilmiştir mi diyeceğiz?

Eğer böyle dersek bize şunu sormazlar mı?
Birader, cubuklarin aldigi şey sinyal. Bu hareketleri aldıkları sinyallerin neticesinde yapıyorlar. Aynı sinyal, neden birine elma diğerine armut veriyor? Bu sinyal elma ağacı mi yoksa armut ağacı mı? Sinyal dediğimiz şey de güçlü nükleer kuvvet ile cekirdegi birarada tutan bir sey yani. Bu vatandaş şaka yapmaz. Kullanıcılardan biri nükleer kuvvete kafa mı tutuyor diye sormazlar mı?

Ben kendime buna benzer o kadar çok soru sordum ki tahmin bile edemezsiniz.
Elimizde ne var?
Bir çift cubuk, bir oda ve içinde değerli metaller. 2 adette kullanıcı.

Şu oda işini biraz irdeleyelim. Boşluk diyoruz bu oda v.b. işlere. Okunması ne kadar güzel değil mi "Boşluk ". Boşmuş yani. Beyin başta şöyle algılıyor. Boş bir yer. Topragin içinde ama ici toprak dolu olmayan yer. Boş işte.
Ama sanki bir terslik var.

Toprağın içinde...
Toprak dolu olmayan...
Ama toprağın içinde...
Bir de içinde değerli metal var..

Çocuk, Şeker kasesinin kapağını açtı ve yüzünde şaşkın bir ifadeyle dedi ki " Bu Boş ".
Babaannesi o gece içine 1 adet çikolata koydu. Ertesinde gun cocuk tekrar kasenin kapağını açtı ve dedi ki " Aaa doluymuş "

Boşluk gerçekten okunduğu gibi mi emin miyiz? Gerçekten Boş mu?
Tecrübem bana diyor ki, boşluk denen şey boş falan değil.

"Boşluk içinde boşluk yoktur"

Topragin olmadigi bir yerde gözümüz boş olarak algilasada, toprak içinde, içinde değerli metal olan bir boşluğu, boş olarak değerlendirmek fiziğe aykırı durumdur. Hem x ışınları ile uğraşacaksın, hem onlardan medet umup sinyal alacaksın, hem de nasılsa boş ya diye hafife alacaksın?
Maalesef öyle bir dünya yok. Boş denen yer tamamen enerji ile dolu. Tabiri caizse gırtlağına kadar.
Ve size aykırı bir teori.
İçinde değerli olan bir boşluğun üzerine yürüyüpte çubukları kapatamazsınız. Kapanamazlar.
Boş olmayan ama gözle bakıldığında boş olan bir şeyin üzerinde o çubuklar kapanamaz.

Hic mi kapanmaz? Kapanir ama nasıl kapanır? Bosluk içindeki değerli metalin sinyalini yakalar, üzerine gider hedefi noktalarsaniz o zaman kapanır. O da boslugu değil metali noktaladiginiz için kapanır. Ve bu noktalamayi öyle boşluğun kenarında köşesinde falan yapamazsınız. Sizi merkeze otutturur.

Senariste dönelim. X ve Y döndü sordu? Hangimiz doğru tespiti yaptık?
Senaristin diyeceği 2 ihtimal var. Ya Y kullanicisina dönüp sensin diyecek ya da her ikinizinde tespiti yanlış diyecek. Bu durum da cok farkli bir mecra.

Kabaca olaya şöyle bir baktığımızda da şöyle bir soru geliyor akla..

"Sinyal çeşitleri"...

Sinyal dediğimiz şeyi ne kadar tanıyoruz?

Nedir bu sinyal?
Ne üretiyor bunu?
Bunun fabrikası 7/24 çalışıyor mu?
Hiç durmaz mı bu meret?
Nasıl yol alıyor?
Hızlı mı yavaş mı?
Yönü var mı?
Ne kadar güçlü?
Enerjisini nereden alıyor?
Ve daha onlarca soru..

Sinyal dediğimiz şey elektromanyetik dalgalardır. İnternete emd'lerin özelliklerini sorarsanız bir çok madde şeklinde size siralama yapar. Her özelliği ile ilgili uzun sayfalar yazı yazılabilir veya her özelliği ile saatlerce münazara yapılabilir.

Kestirmeden gidersek, çok hızlıdırlar. Bir kere göz açıp kapayıncaya kadar dünyanın etrafını 7 kere dolasabilecek kadar hızlı. Yani, 200 metre ilerideki hedefin sinyali mi alınır,olmaz öyle şey çok uzak falan derseniz bu hız aklınıza gelsin. Koşullar uygunsa sizi çok şaşırtır.

Frekansları yüksektir.
Sahi nedir bu frekans işi?
Frekansli dolar bulucu cubuk bile icat etmişler.
Frekans ayarlı çubuk diyorlar meselâ.
Bak diyor bu cubuk şu metalin frekansına ayarlıdir diyor. Ya da metallerin frekans tablosunu verebilenler var. Meselâ diyorlar ki 5000 khz şu metal, 8000 khz bu metâl, 4500 khz boşluk gibi gibi..
Bildiğin frekans araligi veriyor. Yani bu frekansı tuttur, aradığını bulursun oluyor.
Ya da çubuk boy,çap v.b. değişiklikler ile uygun frekansi yakalamaya çalışan ustalarımız var. Onlar ar-ge yapıyor onları anlıyorum ve tenzih ediyorum. Ama bu işi açığa kavusturalım.

Frekans nedir onun bir tanımını yapalım.
Frekans denen şey aslında titreşim sayısıdır.
Titreşim sayısı...
Titreşim sayısı da 1 saniyede yapmış olduğu salınım.
1 saniyede...

Şimdi bu emd'lerin ortalama 1 saniyedeki toplam titreşim sayısı, o metalin frekansını verir. Bizim aradığımız metallerin de ortalama frekansı 10 üssü 18 civarı diyelim. Yani 19 basamaklı bir sayı. Yazalım mı?

1.000.000.000.000.000.000

1 saniyede, yukaridaki sayı kadar titreşiyor.
1 hz = 1 saniyedeki 1 titreşimdir.

Şimdi bu yukarıdaki sayı kadar 1 saniyede titrestigine göre, frekanslı çubuk satan ayarsız şarlatanlar hangi teknoloji ile bunu icat ediyor?

Nasreddin hocaya sormuşlar dünyanın merkezi neresi? Oldugu yerde elindeki bastonla yuvarlak çizmiş ve burası demiş. Nerden belli demişler?
Inanmazsan ölç demiş.

Gökte kac yıldız var demişler? Esegimin sırtındaki kılların sayısı kadar demiş. Nerden belli demişler, inanmazsan say demiş v.s.

Degerli metallerin frekansını, elektronik bir alete girerek, veya deneme yoluyla cozumledigini sanarak, ölçüp bicemezsiniz.

Frekans ölçümü ile bu işi çözdüm diyen kişi, parmağını şiklattiginda marsa, güneşe astral seyahat de yapabilir günde 3-5 kez.

Konumuza geri donelim. Dedigimiz gibi frekansları yüksektir. Yüksek frekans demek, Yüksek enerji demektir. Emd lerin frekansları yükseldikçe enerjileri de artar.

Frekans yükselirse dalga boyu küçülür.
Küçük dalga boyu, Yüksek frekans ve Yüksek enerjiye sahip olduklarından tabiri caizse deler geçerler. Yansıma, kirinim, girisim v.b. çok fazla meziyetleri oldugu gibi, arazi de her şeyiyle bunları perdede oynarlar.

Güçlerini nereden alıyorlar?
Titreşimlerinden..

Hiç durmazlar mı (uyumazlar mı)?
Kalbi duran insan yaşamaya devam ettiği gün onlarda durabilir.

Daha fazla uzatmadan isteyen detaylarıyla bunları internetten arastirabilir.

Bu mereti doğru yerinden ve doğru mesafesinden yakalayacak bir sisteminiz var ise başarılı olursunuz. Bir laf vardır, "küçücük boyu var türlü türlü huyu var". Tam olarak cuk diye oturur. Arazide çok fazla ayak hareketi yaptığından (karakteristik) ehlillestirmek kolay değildir.
Tanımadan, yüz göz olmadan, davranışlarını bilmeden bir çok çaba beyhude kalacaktır.

Yukaridakiler doğru bir sinyalin özellikleri.
Bir de bu sinyalin ayak oyunları dediğimiz kısımda dünyanın manyetik gücü neticesindeki durumları vuku buldugundan onlara da yalancı sinyaller diyoruz. İsmi yalancı ama varlığı gerçek!
Etki alanındaki alanda kullanabileceği farkli enerji yogunluklari olabilir ki bunlar da yalancı sinyaller kategorisine girer.
Hacim dalgası bitimi,başlangıcı, derinlik metraj mesafesi v.b. birçok faktör de yalancı sinyaller kategorisinin baş köşelerinde yer alır.

Çubuk yaptim oldu,frekans ayarladım is bitti gibi bir durum söz konusu dahi olamaz.
En iyi sistemin arkasında, süreci en iyi bilen kullanıcı olmazsa olmazlardandır.

Arazi gösteriyor ki, çubukta yalnız başına süreci aşabilecek kapasiteye sahip degil.
Destekleyen bir sisteme ihtiyaç duyuyor.
Entegre şekilde çalışabilecek, gerek görüldüğünde güncelleme/update yapabilmeye izin vermesi gerekiyor. Çünkü sürecin ucu bucağı yok. O kadar geniş bir okyanus ki tamam yol bitti deme şansımız yok. Her geçen zaman yeni bir şey öğretiyor.
Bazen eskiyi silip atıp yenisini koyuyor, bazen revize ediliyor, bazen de ilave ediliyor.

Ama bunlar ayakları yere basan ve fizik kuralları çerçevesinde yapılması gerekiyor. Ezbere,yaptım olduya,öyle uygun gördüm ile olabilecek işler değil.

Önce problemin tespiti, sonra çözüm metotları, en uygununun bulunması, denenmesi,test edilmesi ve problemin aşılması.
Sonra sıradaki diğer problem. Ayni süreç..

Sürçü lisan affola,
Rast gelsin..
Harika bir yazı olmuş ustam. ellerine sağlık. Dediğin çok doğru , doğru yanlış değil içinden işimize yarayacak bilgiyi almaktır esas olan. Ben çubuğa gönül veren arkadaşların yerinde olsam önce bu yazının temel noktalarını madde madde yazarım. sonra defalarca okurum, yani bir alfabe yaparım, Yoksa bu sadece güzel bir yazı olarak kalır ve unutulur.
 
Üst Alt