Âhirete Bakan Göz ve Güzel Görmenin Ölçüsü
07 Ocak 2013. | BAMTELI
Sol Göz Dünyaya, Sağ Göz Âhirete Bakar!..
-Her göz açıp kapamada nazar âkıbete çevrilirse, yol boyu meşakkatler de zevke dönüşür. En yüksek tepeler aşılırken, Nasıl olsa önümüzde Firdevs var!. Nasıl olsa önümüzde Rıdvan var!.. denilirse, meşakkatli ve ızdıraplı yollar zevk ve lezzet güzergâhına dönüşür. Ne ki, bu şuur ancak iman, marifet ve muhabbette derinleşmeyle elde edilebilir.
-İnsan bir gözüyle dünyaya bakarken diğer gözüyle de sürekli âhirete nazar etmelidir. Sadullah Ağabey, Kızımı gelin edemedim.. oğlumu everemedim. diye diye ölen ve ruhunu teslim ettikten sonra sol gözü bir türlü kapanmayan bir hastasının halini yorumlarken demişti ki: Sol göz dünyaya, sağ göz âhirete bakar. Tûl-i emel ile, dünyada daha yapacak işleri olduğunu düşünerek öldüğünden sol gözü açık gitti.
-Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde;
مَا ليوَمَا لِلدُّنْيَا مَا أَنَا فيِ الدُّنْيَا إِلاَّ كَرَاكِبٍ اِسْتَظَلَّ تَحْتَ شَجَرَةٍ ثُمَّ رَاحَ فَتَرَكَهَا
Benim dünya ile ne alâkam olabilir? Ben dünyada bir yolcu gibiyim ki o, bir ağacın altında muvakkaten gölgelenir, sonra da yürür yoluna gider ve orasını terk eder. buyurur.
-Dünyaya ve içindekilere ibret nazarıyla bakmak esastır. Nitekim, Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, mezarlarda cahiliyeye ait bazı âdetlerin devam ettirildiğini görünce, müminleri kabristanlara gitmekten men etmişti. Fakat daha sonra bu yasağı kaldırmış ve Ben size kabir ziyaretini yasaklamıştım; fakat artık onları ziyaret edebilirsiniz. Çünkü kabir ziyareti, dünya bağını kırar, ahireti hatırlatır. buyurarak, kabir ziyaretine teşvik etmişti. Çünkü insanları tûl-i emelden kurtaracak en müessir nasihat, kabirlerde saklıdır.
-Mezar taşlarına nakşedilen ibretli sözlerden birinde şöyle denir:
Çeşm-i ibretle nazar kıl dünya bir misafirhanedir,
Bir mukim âdem bulunmaz ne acib kâşanedir,
Bir kefendir âkıbet sermayesi şâh u geda,
Bes, buna mağrur olan Mecnun değil de ya nedir? (09:49)
-Alvarlı Efe Hazretleri der ki Zâir olun kabristanı / Nice yüzbin emvat yatir / Müminlerin nuristanı / İman ile merdan yatir. M. Akif ise şöyle söyler: Bakma kabristanın ancak saha-i medhuşuna / Dur da bir müddet kulak ver nale-i hamuşuna.
-Bir Hak Dostu şöyle seslenir: Ey günah yüküyle düşe kalka yürüyen insan, Cenâb-ı Hakkın rahmetinden ümidini kesme, O (çok şefkatli ve merhametli) raûf mu raûf! / Zinhar azıksız da yola çıkma, çünkü yol çok korkunç, mahûf mu mahûf!.
-Bir savaş sonrası Nebiler Serveri (aleyhissalatü vesselam) bir kadının yana yakıla kendi yavrusunu aradığını gördü. Kadın yakaladığı her çocuğu sinesine basıyor, kokluyor sonra bırakıyordu. Nihayet kendi yavrusunu buldu, bağrına bastı. Doyma bilmeden onu öpüyor, kokluyor, tekrar bağrına basıyordu. Allah Rasûlü, bu manzara karşısında iyice doldu. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak parmağıyla yanındakilere bu kadını gösterdi ve Şu kadını görüyor musunuz? dedi. Sahâbe cevap verdi, Evet Ya Rasûlallah! Allah Rasûlü tekrar, Bu kadın şu kucağındaki çocuğunu cehenneme atar mı? diye sordu. Sahâbe Hayır ya Rasûlallah! karşılığını verdi. İşte bunun üzerine İki Cihan Serveri şu hikmet dolu sözü söyledi: Allah o kadından daha merhametli ve şefkatlidir.
-Allah yolunda infak edilen servet, insanı Cennete taşıyacak vesilelerdendir. Bu açıdan sol gözle dünyaya bakılmalıdır ama sağ gözle de mutlaka âhirete nâzır olmalıdır.
-Kurân-ı Kerim, pek çok âyetinde dünyaya talip olanları, ahiret nimetlerini isteyenleri ve hem dünya hem de ahiretteki hayır ve bereketten istifade yolları arayanları anlatıyor. Ezcümle şöyle buyuruyor:
فَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ أُولَـئِكَ لَهُمْ نَصِيبٌ مِمَّا كَسَبُواْ وَاللّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ
Bazı kimseler Ey Yüce Rabbimiz, bize vereceğini bu dünyada ver! derler. Bunların ahirette nasipleri yoktur. Bazıları da, Ey bizim Kerim Rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik ve güzellik ver, ahirette de iyilik ve güzellikler ver ve bizi cehennem ateşinden koru! derler. İşte bunlar kazandıkları şeylerin hayır ve bereketini fazlasıyla bulurlar. Allah, hesabı çok çabuk görür (Bakara, 2/200-202)
-Hazreti Mevlânâ, söz sultanlığı, zamanı aşmışlığı ve baş döndüren derinlikleriyle değil, kulluğuyla övünür, kulluğuyla coşar ve şöyle haykırır:
مَنْ بَنْدَه شُدَمْ بَنْدَه شُدَمْ بَنْدَه شُدَمْ مَنْ بَنْدَه بَخِدْمَتِ تُوسَرْ اَفْكَنْدَه شُدَمْ
هَرْ بَنْدَه كِه آزَادْ شَوَدْ شَادْ شَـوَدْ مَنْ شَـادْ اَزْ آنَمْ كِه تُرَا بَنْدَه شُـدَمْ
Kul oldum, kul oldum, kul oldum! Ben Sana hizmette iki büklüm oldum. Kullar âzad olunca şâd olur; ben Sana kul olduğumdan dolayı şâd oldum.
07 Ocak 2013. | BAMTELI
Sol Göz Dünyaya, Sağ Göz Âhirete Bakar!..
-Her göz açıp kapamada nazar âkıbete çevrilirse, yol boyu meşakkatler de zevke dönüşür. En yüksek tepeler aşılırken, Nasıl olsa önümüzde Firdevs var!. Nasıl olsa önümüzde Rıdvan var!.. denilirse, meşakkatli ve ızdıraplı yollar zevk ve lezzet güzergâhına dönüşür. Ne ki, bu şuur ancak iman, marifet ve muhabbette derinleşmeyle elde edilebilir.
-İnsan bir gözüyle dünyaya bakarken diğer gözüyle de sürekli âhirete nazar etmelidir. Sadullah Ağabey, Kızımı gelin edemedim.. oğlumu everemedim. diye diye ölen ve ruhunu teslim ettikten sonra sol gözü bir türlü kapanmayan bir hastasının halini yorumlarken demişti ki: Sol göz dünyaya, sağ göz âhirete bakar. Tûl-i emel ile, dünyada daha yapacak işleri olduğunu düşünerek öldüğünden sol gözü açık gitti.
-Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde;
مَا ليوَمَا لِلدُّنْيَا مَا أَنَا فيِ الدُّنْيَا إِلاَّ كَرَاكِبٍ اِسْتَظَلَّ تَحْتَ شَجَرَةٍ ثُمَّ رَاحَ فَتَرَكَهَا
Benim dünya ile ne alâkam olabilir? Ben dünyada bir yolcu gibiyim ki o, bir ağacın altında muvakkaten gölgelenir, sonra da yürür yoluna gider ve orasını terk eder. buyurur.
-Dünyaya ve içindekilere ibret nazarıyla bakmak esastır. Nitekim, Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, mezarlarda cahiliyeye ait bazı âdetlerin devam ettirildiğini görünce, müminleri kabristanlara gitmekten men etmişti. Fakat daha sonra bu yasağı kaldırmış ve Ben size kabir ziyaretini yasaklamıştım; fakat artık onları ziyaret edebilirsiniz. Çünkü kabir ziyareti, dünya bağını kırar, ahireti hatırlatır. buyurarak, kabir ziyaretine teşvik etmişti. Çünkü insanları tûl-i emelden kurtaracak en müessir nasihat, kabirlerde saklıdır.
-Mezar taşlarına nakşedilen ibretli sözlerden birinde şöyle denir:
Çeşm-i ibretle nazar kıl dünya bir misafirhanedir,
Bir mukim âdem bulunmaz ne acib kâşanedir,
Bir kefendir âkıbet sermayesi şâh u geda,
Bes, buna mağrur olan Mecnun değil de ya nedir? (09:49)
-Alvarlı Efe Hazretleri der ki Zâir olun kabristanı / Nice yüzbin emvat yatir / Müminlerin nuristanı / İman ile merdan yatir. M. Akif ise şöyle söyler: Bakma kabristanın ancak saha-i medhuşuna / Dur da bir müddet kulak ver nale-i hamuşuna.
-Bir Hak Dostu şöyle seslenir: Ey günah yüküyle düşe kalka yürüyen insan, Cenâb-ı Hakkın rahmetinden ümidini kesme, O (çok şefkatli ve merhametli) raûf mu raûf! / Zinhar azıksız da yola çıkma, çünkü yol çok korkunç, mahûf mu mahûf!.
-Bir savaş sonrası Nebiler Serveri (aleyhissalatü vesselam) bir kadının yana yakıla kendi yavrusunu aradığını gördü. Kadın yakaladığı her çocuğu sinesine basıyor, kokluyor sonra bırakıyordu. Nihayet kendi yavrusunu buldu, bağrına bastı. Doyma bilmeden onu öpüyor, kokluyor, tekrar bağrına basıyordu. Allah Rasûlü, bu manzara karşısında iyice doldu. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak parmağıyla yanındakilere bu kadını gösterdi ve Şu kadını görüyor musunuz? dedi. Sahâbe cevap verdi, Evet Ya Rasûlallah! Allah Rasûlü tekrar, Bu kadın şu kucağındaki çocuğunu cehenneme atar mı? diye sordu. Sahâbe Hayır ya Rasûlallah! karşılığını verdi. İşte bunun üzerine İki Cihan Serveri şu hikmet dolu sözü söyledi: Allah o kadından daha merhametli ve şefkatlidir.
-Allah yolunda infak edilen servet, insanı Cennete taşıyacak vesilelerdendir. Bu açıdan sol gözle dünyaya bakılmalıdır ama sağ gözle de mutlaka âhirete nâzır olmalıdır.
-Kurân-ı Kerim, pek çok âyetinde dünyaya talip olanları, ahiret nimetlerini isteyenleri ve hem dünya hem de ahiretteki hayır ve bereketten istifade yolları arayanları anlatıyor. Ezcümle şöyle buyuruyor:
فَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ أُولَـئِكَ لَهُمْ نَصِيبٌ مِمَّا كَسَبُواْ وَاللّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ
Bazı kimseler Ey Yüce Rabbimiz, bize vereceğini bu dünyada ver! derler. Bunların ahirette nasipleri yoktur. Bazıları da, Ey bizim Kerim Rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik ve güzellik ver, ahirette de iyilik ve güzellikler ver ve bizi cehennem ateşinden koru! derler. İşte bunlar kazandıkları şeylerin hayır ve bereketini fazlasıyla bulurlar. Allah, hesabı çok çabuk görür (Bakara, 2/200-202)
-Hazreti Mevlânâ, söz sultanlığı, zamanı aşmışlığı ve baş döndüren derinlikleriyle değil, kulluğuyla övünür, kulluğuyla coşar ve şöyle haykırır:
مَنْ بَنْدَه شُدَمْ بَنْدَه شُدَمْ بَنْدَه شُدَمْ مَنْ بَنْدَه بَخِدْمَتِ تُوسَرْ اَفْكَنْدَه شُدَمْ
هَرْ بَنْدَه كِه آزَادْ شَوَدْ شَادْ شَـوَدْ مَنْ شَـادْ اَزْ آنَمْ كِه تُرَا بَنْدَه شُـدَمْ
Kul oldum, kul oldum, kul oldum! Ben Sana hizmette iki büklüm oldum. Kullar âzad olunca şâd olur; ben Sana kul olduğumdan dolayı şâd oldum.