Bakara Sûresi Hakkında...

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
8,186
Beğeni
23,348
Puanları
113
Konum
Erzincan

Bakara Sûresi Hakkında​

Bakara sûresi 286 ayettir. Medine’de on senelik bir müddet içinde peyderpey nâzil olmuştur. Mushaf tertîbine göre 2, nüzûl sırasına göre 87. sûredir. İsmini, 67 ile 71. âyetler arasında bahsedilen, İsrâiloğulları’nın sığır kurban etmeleri kıssasından almıştır. Sûreye, içinde Âyetü’l-Kürsî bulunduğundan اَلْكُرْسِيُّ (Kürsî), Kur’ân’ın zirvesi olduğu için سَنَامُ الْقُرْاٰنِ (Senâmu’l-Kur’ân), hidâyet nûrunun parlaklığı sebebiyle de اَلزَّهْرٰي (Zehrâ) ismi verilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’in en uzun sûresidir. Bu hâliyle sûre, Kur’ân’ın geniş bir özeti mâhiyetindedir.
Resûlullah (s.a.s.):
“Bu sûre, neredeyse dînin tamamını ihtivâ eder” buyurmuştur. (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân 2/2876
وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَاد۪ي عَنّ۪ي فَاِنّ۪ي قَر۪يبٌۜ اُج۪يبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِۙ فَلْيَسْتَج۪يبُوا ل۪ي وَلْيُؤْمِنُوا ب۪ي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ ﴿١٨٦﴾
186: Rasûlüm! Kullarım sana beni sorarlarsa, şüphesiz ben onlara çok yakınım. Bana dua edenin duasına icâbet ederim. Öyleyse onlar da benim dâvetime uysunlar ve bana iman etsinler. Böyle yaparlarsa, en doğru yolu bulmuş olurlar.

TEFSİR:​

Âyetin iniş sebebi hakkında şöyle bir rivayet vardır: Bir bedevî Resûlullah (s.a.s.)’e: “Eğer Rabbimiz bize yakın ise O’na içten sessizce yalvaralım. Yok eğer uzak ise O’na yüksek sesle nidâ edelim” deyince Allah Teâlâ, kullarına yakın olduğunu ve onların dualarına çok sür’atli bir şekilde icâbet ettiğini belirtmek üzere bu âyeti indirdi. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, II, 215)
Hayber’i fethe giderken ashâb-ı kirâm bulundukları bir vâdîdeلَا إِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ أَللّٰهُ أَكْبَرُ أَللّٰهُ أَكْبَرُ (Allahu ekber Allahu ekber lâ ilâhe illallah) “Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah’tan başka ilâh yoktur” şeklinde yüksek sesle tekbir getirmeye başladılar. Allah Resûlü (s.a.s.) onlara: “Kendinize acıyın. Siz, sağır olan veya çok uzakta bulunan birine değil bilakis işiten, yakın olan ve sizinle beraber bulunan birine dua ediyorsunuz” şeklinde ikazda bulundu. (Buhârî, Megâzî 38; Müslim, Zikir 44)
Diğer âyet-i kerîmelerde, Allah Teâlâ’nın kullarına olan yakınlığı şöyle haber verilir:
“Gerçek şu ki, insanı biz yarattık ve nefsinin ona neler fısıldadığını da çok iyi biliyoruz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kāf 50/16)
“İyi bilin ki Allah kişiyle kalbinin arasına girer.” (Enfâl 8/24)
Allah’ın kula yakınlığı, mekan itibariyle değil, ilim ve ihata itibariyledir. O, yarattığı kullarının her halini en iyi şekilde bilmektedir. Burada en mühim husus, kulun bu gerçeğin farkında olması, bu yakınlığı şuur halinde yaşaması ve ruhunun derinliklerinde bunu hissetmesidir. Kulun bu yakınlığı hissetmesinin önündeki en büyük engel; dünya sevgisi, yeme, içme ve diğer dünyevi meşgalelerdir. Şartlarına riâyetle tutulan oruçlar, gönülden taşan dualar ve ihlasla yapılan diğer ibâdetler, bu nevi engellerin aşılmasına ve ilâhî yakınlığın hissedilmesine vesile olacaktır. Bu sebeple Cenâb-ı Hak, kullarını duaya, emirlerine uymaya ve kendine inanmaya davet etmektedir. Zira kulun Rabbiyle, eşyayla ve kendini ilgilendiren her hususla arasındaki ilişkileri düzenlemede en doğru olanı keşfetmesinin yolu da budur.
Âyet-i kerîmede Rabbimiz, yapılan dualara hemen icâbet edeceği müjdesini vermektedir. Bu müjde, samimi olarak yapılan bütün dualar için geçerlidir. Kulun her “Yâ Rabbi” niyazına Allah “Buyur kulum” diye mukabelede bulunmaktadır. Kulun istediği şeyi ise, onun hayrına olacak şekilde en münasip vakitte ve durumda yerine getirir. Dolayısıyla zaman zaman duanın akabinde sabretmek gerekebilir. Bu hususta Allah Resûlü (s.a.s.) şu uyarıda bulunmaktadır:
“Acele etmedikçe her birinizin duası kabul edilir. Acele etmesi ise: «Dua ettim, fakat duam kabul olunmadı» demesidir.” (Muvatta’, Kur’an 29)
“Dua eden bir kimse mutlaka şu üç durumdan biriyle karşılaşır: Ya istediği hemen verilir, ya lehine olacak şekilde ertelenir ya da günahlarına kefâret olur.” (Muvatta’, Kur’an 36)

Gelen âyet-i kerîmede ise oruçla alakalı önemli bazı hususlar açıklığa kavuşturulmaktadır:
 
Üst Alt