çorum bölgesindeki mağaralar | Define işaretleri ve anlamları

çorum bölgesindeki mağaralar

cantar

Vip Üye
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
Kapılıkaya Anıtsal Kaya Mezarı.
Çorum-Osmancık karayolunun Kırkdilim mevkiinde yolun sağında, derin vadilerin oluşturduğu engebeli bir arazi üzerinde yer almaktadır. Hellenistik Döneme tarihlenmekte olup, (M. Ö. II. yy) komutan İKEZIOS'a aittir. Çay seviyesinden yüksekliği 65 m. dir.
ara10x10.gif
kapilikaya.jpg

ara10x10.gif
Hüseyindede Eski Hitit Kült Merkezi Hüseyindede, Sungurlu ilçesi, Yörüklü Kasabası'nın yaklaşık 2.5 km güneyinde yer alan bir tepedir. Bu tepenin güney ucundaki hafif eğimli arazi; Eski Hitit Dönemi yerleşim alanlarındandır.
Hüseyindede'de bulunan önemli eserler kabartmalı vazolardır. Buradaki kült yapısında bulunan ve tümlenebilen her iki vazonun frizlerinde, müzik ve dans eşliğinde sürdürülen kült törenleri sahnelenmiştir. Hitit dini bayramlarında gerçekleştirilen dans ve müziğin önemli yer tuttuğu bu törenlerin konu zenginliği, yazılı belgelerden de bilinmektedir. Hüseyindede vazolarında, Hatti geleneğini sürdüren ve Fırtına Tanrısı'na tapınmada önemli yer tutan tasvirler bulunmaktadır. Vazolar, yazılı belgelerde anlatılan çeşitli bayram törenlerinin hikaye şeklinde tasvirine en uygun sanat eserleridir.

ara10x10.gif
Ağlı Mağrası Kalenin bulunduğu kayalarda bulunan, Paflagonyalılar ve Bizanslılar tarafından yerleşim yeri, mezar odası olarak kullanılan mağaralardan görünüm. Haç, MÖ 100-700 yılları arasında Paflagonyalılar, daha sonraları Bizanslılar tarafından yerleşim ve korunma alanı olarak kullanılan Kalenin kuzey tarafında kaya kütlesinin orta kısmında aşağıdan yüksekliği 15m bir mağara daha vardır ve halk dilinde berber odası olarak adlandırılmakta olup burasının kilise olması muhtemeldir. Mağaranın içinde kaya oyularak oturma yeri yapılmış dış tarafında ki duvarlarda ise haç işaretleri yine kaya oyularak yapılmıştır.
ara10x10.gif
Eski Ekin Mağarası Yapma mağaradır. Yanından dere geçen bu mağara yığılmış taş basamaklarından çıkınca yontulmuş bir kapıdan dar bir koridorla geniş bir odaya geçilir. Odanın içerisinde oturma yerleri ve dışarıdan ışık alması için bir de penceresi vardır.
ara10x10.gif
Gerdek Kaya Mağarası Çorum'a 12 km uzaklıkta Elmalı köyüne yakın bir yerdedir. Mağara tek bir odadan ibarettir. Dış duvarları üzerinde çok enteresan motifler vardır.
ara10x10.gif
Büyük Laçin Mağarası Laçin'e bir km uzaklıktadır. Bir odadan ibarettir.
ara10x10.gif
Mescitli Mağarası Kaya içine oyulmuştur.Köye iki kilometredir.
ara10x10.gif
Yeni Kışla Mağarası Mağaranın içerisi 8-10 m yüksekliğindedir.Köye bir kilometre uzaklıktadır.
ara10x10.gif
Molla Hasan ve Kadıderesi Mağarası Yan yana dizilmiş üç dallı bir mağaradır. Köye 1 km uzaklıktadır.
ara10x10.gif
Alköy Mağarası Cemilbey bucağına bağlı Alköy'ün yakınında yerden 4 m yükseklikte çok düzgün oyulmuş bir mağaradır.
ara10x10.gif
Sazak Mağarası Saçayak boğazına 500 m uzaklıkta bir kaya üzerindedir. Mağarada ocak yerleri ve sedirler vardır.
ara10x10.gif
Kılıçören Mağarası İçerisine, çok derin bir koridorla girilir. Bu mağarada söylentilere göre büyük bir hazinenin Bizanslılar zamanında saklandığı söylenmektedir. Mağaranın ağzı kapalıdır, az bir yeri açıktır. Kılıçören köyünün güneyindeki dağlardan birisidir.
boazkaleee.jpg
Boðazköy
bogazkale5.jpg
bogazkoy-5corm.jpg

alisar00-4.jpg
Alacahöyük
4214351-Hattusas-Bogazkale.jpg

corum9.jpg

Turkey_Hittite_Hattusas.jpg


guvercin_01.gif
guvercin_01.gif


tutun11.jpg


Çorum İli, tarihin derinliklerinden günümüze dikkate değer izler taşıyan bir bölgedir. Her tarafında en eski tarihlerden bugüne kadar gelmiş değişik medeniyetlere ait kalıntılara rastlanır. Hititler Anadolu egemenliğine bu bölgeden başlamışlardır.
Bölgede bu uygarlık kalıntıları bitişik veya üst üste bulunmaktadır. Bir Hitit höyüğü yanında bir Frig, Roma, Bizans devri mezarı veya taban mozaikleri, diğer yanda Selçuklu Kervansarayına ait yıkıntı yerleri ve onun yanında Osmanlı eserlerine rastlamak mümkündür.
Çok sayıda tarih öncesi devrin en belirgin özelliğini taşıyan tabii ve yapma mağaralar mevcuttur. Yazılı tarih öncesi ve sonrası uygarlıkların kalıntıları, yapılan kazılarla gün ışığına çıkmakta ve Çorum bölgesinin uygarlık tarihinde eski bir medeniyet merkezi olduğunu göstermektedir.

ÇORUM ADININ KÖKENİ

Çorum adının kaynakları ile ilgili muhtelif rivayetler ve bilgiler vardır.
a- Bizans Kaynaklarına Göre
Anadolu’nun Türkleşmeye başladığı 1071 Malazgirt Meydan Savaşından çok önce Türk boyları yavaş yavaş Anadolu’ya sızmaya ve yerleşmeye başlamışlardır. Bu tarihte Bizans’a bağlı olan Çorum, Nikonya (Yankoniye) adını taşımaktaydı.
b- Danişmendname’ye Göre
Melik Ahmet Danişmend çetin savaşlardan sonra Bizans’ın elinden Çorum bölgesini alır.Halk müslüman olup bağlılık gösterir. Ancak bu tutumları, Melik Ahmed’ i ve ileri gelen komutanları bir ziyafette zehirlemek istemelerinden dolayı bir tuzaktır. Bu kötü niyetlerini ve şehrin bir depremle tamamen yıkılacağını Melik Ahmet bir gece rüyasında görür. Melik Ahmet bu rüyanın verdiği endişe ile uyanırken şehir sallanmaya başlar. Askerlerini ve arkadaşlarını derhal kaleden çıkarır.
Kaledeki Bizanslılar müslümanların çekilişinden memnun kalarak kaleyi tekrar kapatarak savaş hazırlığına başlarlar ve yeniden dinlerine dönerler. Fakat deprem yeniden şiddetlenerek kale ve şehir tamamen harabeye döner. Bizanslılara bu saldırılarından dolayı, suçlu anlamına gelen “Cürümlü” adı verilir, zamanla bu “Çorumlu” olur.
c- Evliya Çelebi Seyahatnamesine Göre
Evliya Çelebi Seyahatnamesinin II.Cildi 407.sahifesinde bölgenin havasının astım hastalarına iyi gelmesi nedeniyle, Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan hasta oğlu Yakup Mirza’ yı ve yüzlerce çorluyu (bakımsız, zayıf, hastaları) buraya göndermiş ve bunlar sağlıklarına kavuşmuşlardır. Bundan dolayı şehre Çorum denilmiştir.
d- Çorum’un çevresinin dağlarla çevrili oldukça geniş bir ova olmasından dolayı (Çevrim) denildiği, halk ağzında Çorum’a dönüştüğü söylenmektedir.
e- Çorum (önceleri bazen Çorumlu) Türklerin bölgeye gelmesiyle bu adı almıştır. Çorum veya Çorumlu adının Oğuz boylarından Alayunt’lu boyunun bir oymağına ait olduğu belirtilmektedir.

İSLAM ÖNCESİ ÇORUM

Çorum bölgesi, tarihi ve kültürel açıdan günümüzden 7000 yıl öncesine kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Bölgede sırasıyla Kalkolitik (Taş), Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri, Hitit, Frig, Helenistik, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserlere rastlanmaktadır.
Paleolitik (Yontma Taş) ve Neolitik (Cilalı Taş) Devirler
Çorum bölgesinde yapılan arkeolojik kazılarda az sayıda bulunan bazı taş aletler, bu bölgede Yontma Taş (Paleolitik) ve Cilalı Taş Devrinin (Neolitik) yaşandığına ilişkin kanaat oluşturmakla beraber, bu devirlere ait yerleşmeler konusunda kesin bir sonuç elde edilememiştir.
Kalkolitik Devir (Taş Çağı) M.Ö. 5000-3000
Çorum ve çevresinde ilk yerleşim M.Ö. 5000 yıllarına, Kalkolitik dönemin 4. aşamasına rastlar. Yörede kazısı yapılan merkezlerin hemen hepsinde, Kalkolitik çağa ait kaplar ve bakırdan yapılma malzemeler bulunmuştur. Ayrıca yörede diğer maden yataklarının bulunması, teknolojik evrimi çabuklaştırmış ve bölgede zengin etnik grupların ve krallıkların ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Bu devir eserlerine Alacahöyük, Büyük Güllücek, Boğazköy, Eskiyapar ve Kuşsaray’ da rastlanmıştır. Yerleşimler bu dönemden itibaren devamlılık göstermiştir. En önemli Kalkolitik yerleşme, Alaca’nın Büyükgüllücek köyünde yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır.
Bu dönem mimarisinde Orta Anadolu için tipik 2-3-4 odalı evler, elde yapılmış siyah, gri, kırmızı renkli seramikler, bu devir için karakteristiktir. Bu dönemde damga mühür kullanımı yaygınlaşmış, idollerin (şematik insan tasvirleri) sayısı artmıştır.
Tunç Çağı (Maden Devri) M.Ö. 3000-1000
Çorum İlinin tarihinde en önemli dönem Tunç Çağıdır. Bakır ve kalayın karıştırılmasıyla elde edilen “tunç” döneme de ismini vermiştir. M.Ö. 3000-1000 yıllarına kadar süren bu dönem üçe ayrılır.
a) Eski Tunç Devri (M.Ö. 3000-2000)
Çorum ve çevresinde M.Ö. 3000 yıllarında etrafı surlarla çevrili pek çok şehir devletinin varlığı, yapılan arkeolojik kazılarla belirlenmiştir. Başlangıçta nadir eşyanın yapımında kullanılan Tunç, henüz yaygınlaşmamıştır. Eski Tunç I. evresine bazen Bakır Devri de denmektedir. Bu dönem 500 yıl kadar sürmüştür. Bu sürenin sonunda Tunç eşyalarının yapımı ve kullanımı yaygınlaşmaya ve halka mal olmaya başlar. Bu döneme de Eski Tunç II. Dönemi denir ve M.Ö. 2500-2300 yılları arasında yaşanmıştır. Alacahöyük, bu dönemin en zengin şehirlerinden biri olarak karşımıza çıkar. Eski Tunç III. Döneminde (2300-2000) Anadolu, çok sayıda şehir devletlerinden oluşan, oldukça renkli etnik bir görünüm sunan, kavimler topluluğu halindedir. Alacahöyük beldesinde yapılan kazılar sonunda elde edilen eserler, Tunç Çağı’nın III. Dönemine aittir.
Anadolu’da bu devirde zengin şehir devletleri kuran kavim Hattiler’ dir. Hattiler Anadolu’ da ismi bilinen en eski yerli kavim olarak karşımıza çıkmaktadır.
b) Orta Tunç Devri
Anadolu’da Asur Ticaret Kolonilerinin ve Eski Hitit Devletinin ortaya çıktığı dönemdir. Eski Tunç çağından yazının kullanılmaya başlanmasıyla ayrılır.
Asur Ticaret Kolonileri Çağı (M.Ö. 1950-1850)
M.Ö. II. bin yılı başlarında Anadolu zengin ve bayındır bir yerleşim yeriydi. Anadolu’nun bu durumunu bilen Mezopotamyalılar Asur Devletinin önderliğinde Anadolu’yla ticaretlerini geliştirdiler. Asurlular dokuz Anadolu kentinin yanına Pazar şehri “Karum” kurdular. Boğazköy de (Boğazkale) “Hattuş-Karum” adıyla kurulan şehir, bu ticaret merkezlerinden biriydi. Asur’ a bağlı olan bu Karumlar ticaret ve yol güvenliği için yerel yöneticilere vergi veriyorlardı.
Bu ticaret ilişkileri Anadolu’yu kültürel, ekonomik ve politik yönden etkilemiştir. M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu yazıyı tanımıştır.
Bu çağın önemli eserleri silindir ve damga, mühürler, tabletler, insan ve hayvan heykelcikleri ile hayvan biçimli içki kaplarıdır (riton). Çanak-çömlek yapımı, çarkın kullanılmasıyla büyük gelişme göstermiştir. Anadolu’da yaşamakta olan sanat, yerli gelenek ve görenekler Mezopotamya’ dan gelen etkilerle gelişmiş, yeni bir boyut kazanarak daha sonraki Hitit sanatının temelleri atılmıştır.
Hitit Çağı (M.Ö. 1650-1200)
Asur Ticaret Kolonileri dönemi, sosyal ve siyasal yeni görüşlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Yerel Prenslerle yönetilen Anadolu’da, Mezopotamya’daki gibi merkezi devlet fikri gelişmiş ve sonucunda iç mücadeleler başlamıştır. Hint-Avrupalı bir kavim olan Hititler, MÖ.3000 yıllarının sonunda küçük gruplar halinde Kafkaslar üzerinden Anadolu’ ya girerek yerli halk Hatti nüfusu ile karıştılar .
Hititler, Asurluların Anadolu’ dan çıkma zorunda kalmasıyla devlet idaresini ellerine almışlardır. Anadolu’nun yerli halkıyla kaynaşıp Hitit Devleti’ni kurmuşlardır. Bu devletin kurucusu Labarna‘dır. Başkenti ise Hattuşa’ dır. (Boğazkale)
Hitit tarihi M.Ö. 1650-1450 eski krallık ve M.Ö. 1450-1200 Hitit İmparatorluk Devri olmak üzere iki safhada incelenir. Hitit Devletinin kuruluşundan itibaren, sanattaki Mezopotamyalı unsurlar kaybolarak, Anadolu’nun yerli sanatıyla birleşmiştir. Sanatta, boyutları büyümüş anıtsal eserler ortaya çıkmıştır. Mabetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya kabartmaları ve orthostatlarla (bina cephelerinde alt sırada yer alan kabartmalı taşlar) önceki sanattan ayrılır.
Hitit Siyasi Tarihi
M.Ö. 1800 yılları, Anadolu tarihinin başlangıcı yerli Aglutinant dil grubuna ait Hattiler ve Hint Avrupalı Hititler hakkında ilk bilgilerin edinildiği dönemdir. Bu çağ, Hitit kültürünün başlangıç ve gelişme aşamalarının kaynağıdır. M.Ö 2500-2000 yılları arasında Kuzey Kapadokya ve Orta Karadeniz bölgesinde gelişmiş kültürün temsilcisi Hattiler’ di. Şehir devletleri tarafından yönetilen bu bölgenin müstahkem şehirleri, kral mezarları, hazineleri, Hatti kültürünün simgeleridir. M.Ö 2000 yılları sonlarında büyük savaşlar sonucunda çıkan yangınlarla sona eren bu çağı, Asur Ticaret Kolonileri dönemi izler. Yazılı kaynaklardan Hititlerin, Anadolu’ya M.Ö. 3. binin son yıllarında, 2. binin başında küçük gruplar halinde, girmeye başladıkları ihtimali çıkmaktadır. Hititlerin Anadolu’ya kuzey Karadeniz üzerinden veya kuzeydoğudan, Kafkaslar üzerinden geldikleri ve Kızılırmak kavisinin kuzey kesimine yerleşmiş oldukları değerlendirilmektedir.
Birbirini izleyen akınlarla Orta Anadolu içlerine yayılan Hititler, zamanla etki alanlarını genişletmişler, Hattili Prenslerin arazilerine hakim olmuşlardır.
Asur Ticaret Kolonilerinin geç evresinde (M.Ö 1800-1730) Kuşşara Kralı Pithana ve oğlu Anitta tarih sahnesine çıktılar. Onlar Hitit diline Naşili adını veren Kaniş/Neşa’yi zaptedip krallığın ilk merkezi yaptılar. M.Ö. 1700’lerde Kuşşara kralı Anitta, Hattuş Krali Pijusti’yi yenip şehrini tahrip ettiğini anlatmaktadır.

“Geceleyin yaptığım bir saldırı ile şehri aldım. Yerine yaban otu ektim. Benden sonra her kim kral olur ve Hattuş’u yeniden iskan ederse gökyüzünün Fırtına Tanrısı’nın laneti üzerinde olsun.”


Hattuşa M.Ö. 17. yy.’ ın ikinci yarısında, Hitit Kralı I. Hattuşili tarafından başkent olarak seçilir. Eski Hitit Devleti’nin kurucusu I. Hattuşili Kızılırmak kavisi içindeki çekirdek ülkede birliği sağladıktan sonra, Kuzey Suriye ve Yukarı Fırat Bölgesi’nde Hurri Ülkesine karşı yönettiği akınlarla, kendisini izleyecek Hitit Krallarına bir Dünya devleti olma amacının işaretini veriyordu. Murşili istilalara güneyde devam ederek ve Suriye’deki şehir devletlerini devreden çıkartarak, Mezopotamya ticaret yollarını kontrol altına aldı. Halep ele geçirildi ve ordu Babil’e kadar ilerleyerek Hammurabi hanedanlığına son verdi.

Ancak, Murşili’nin Hantili tarafından öldürülmesi bir karışıklık dönemi getirir. Hantili idareyi ele aldıysa da o da öldürüldü. Hantili’den sonra tahta geçen Zidanta ve I. Huzziya’da Hantili ile aynı kaderi paylaşarak öldürüldüler.
Bu dönemde Hitit devleti, Torosların güneyindeki ülkeleri, Güney ve Güneydoğu Anadolu’daki diğer bölgeleri yeniden Mitanni Krallığı’na kaptırdı.
Telipinu tahta geçince, saraydaki kan davalarını durdurmayı başardı. Önceki kralların uzak bölgelere yaptıkları seferleri durdurarak, Anadolu’yu kendi içinde tutarlı bir idari teşkilat altına almaya çalıştı. Bu amaçla eyalet sistemini kurdu. Telipinu fermanı olarak bilinen fermanı yayınlayarak, taht verasetini belli kurallara bağladı.
Geleneksel Hitit tarihi çağ ayrımına göre, Telipinu devrini “Orta Krallık” adı verilen dönem izler.
Aynı zamanda I. Tuthaliya Hititlerin amansız düşmanı Kaşkalar’ la da başetmek zorunda kalmıştır. Metinlerde Tuthaliya zamanında, Fırat’ın yukarı yatağında kalan bölgelere ve Kuzey Mezopotamya’da Hurrilere karşı yapılan askeri harekatlardan söz edilmektedir. Bu başarılarla I. Tuthaliya’nın Hatti ülkesinde krallığın gücünü yeniden sağladığı anlaşılmaktadır. Ancak I. Tuthaliya’nın hükümdarlık alanı genelde Anadolu ile sınırlı kalmıştır.
I. Şuppiluliuma tahta geçince, öncelikle Anadolu’ daki hakimiyetini sağlamlaştırmıştır. Daha sonra Suriye ve Kuzey Mezopotamya’ nin bazı bölgelerini Hitit Krallığı’ na katmıştır. Kaşka’ larla savaşmış, Ugarit Kralı II. Nigmedu ile bir anlaşma yapmıştır. Şuppiluliuma Mısır’ da Tutankhamon’ un ölümünden sonra çıkan çatışmaları fırsat bilmiş, Kargamış’ ı alarak Mitanni Krallığı’ na son vermiştir.
II.Murşili’nin, Anadolu’nun kuzeyindeki ve batısındaki seferleri, Hitit çekirdek ülkesinde vebanın hüküm sürdüğü ve giderek artan Asur etkisiyle Suriye’de huzursuzlukların yaşandığı bir döneme rastlamıştır.
Babası Murşili’nin ardından fazla zorluk çekmeden tahta geçen11. Muvattalli, yirmi yıldan fazla ’’Büyük Kral’’ olarak hüküm sürmüştür. O’ nun küçük kardeşi Hattuşili, askeri birliklerin başı, saray memuru, kuzey sınırının sürekli huzursuz bölgelerinde ve Hattuşa’da Vali olarak Hükümdara birçok alanda hizmet vermiştir. Bu dönemde Muvattalli sarayını, tanrı ve atalarının heykelleri ile birlikte Hattuşa’dan Tarhuntaşşa’ya taşımıştır. Muvattalli zamanında Orta Suriye’deki Amurru bölgesi nedeniyle, Hititler’in anlaşmazlığa düştüğü ülke Mısır’dı. Bu anlaşmazlık Kadeş Savaşı’ na yol açtı. (M.Ö. 1274)
Günümüzde Mısır’ daki Abydos, Luksor, Abu Simbel’in duvarları ve Ramsesseum’un pylonlarının üzerindeki kabartmalarda, Yakındoğu’nun geçmişindeki en ünlü savaşlardan biri olan Kadeş Savaşı’nın tasviri görülmektedir. Kabartmalara II.Ramses’in Hitit Kralı II. Muvattalli’yi yenerek elde ettiği zaferin kutlandığı hiyeroglif metinler eşik etmektedir. Firavun çok iyi hazırlanarak savaş alanında bizzat bulunmasına rağmen, savaşın asıl galibi Hititler olmuştur. Amurru yeniden Hitit yönetimi altına girmiş, ayrılıkçı yerel kral Benteşina ise Anadolu’ya sürülmüş, Kadeş Kalesi Hitit denetiminde kalmıştır.
Büyük Kral II. Muvattalli öldüğünde, eski bir kurala uyulmuş ve imparatorluğun en güçlü adamı olan kardeşi Hattuşili yerine, oğlu III. Murşili/Urhi-Teşup tahta geçmiştir. O, başkenti Tarhuntaşşa’dan, yeniden Hattuşa’ya taşımıştır.
Bölgede II. Muvattalli döneminden ve Kadeş Savaşı’ ndan bu yana II. Ramses hüküm sürmekteydi. Hattuşili Asur ve Babil Hükümdarları ile olduğu gibi, II. Ramses ile de hükümdarlar arasındaki olağan ilişkilerini sürdürmüştür. I. Şuppiluliuma’ dan beri süregelen savaş durumunu sona erdirmiş ve Mısır ile barış antlaşmasını imzalamıştır. Antlaşma Hattuşa’ da ortaya çıkarılan ve günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan kil tabletten anlaşılmaktadır. Akadca yazılmıştır. Ayrıca Mısır-Karnak Ramesseum’ da da Mısır hiyeroglifi ile kaleme alınmış kopyaları görülmektedir. II. Ramses ile yapılan barış antlaşması, Hattuşili’ nin hükümdarlık döneminde ulaştığı bir zirvedir. Bu başarı kendisinin rakipleri Asur ve Babil ile Ege’ deki rakibi Ahhiyava karşısındaki konumunu güçlendirmiştir.
Kurallara uygun olmaksızın tahta çıkmış olmasına rağmen, III.Hattuşili önemli politik başarılar ve uluslararası takdir kazanmıştı; ancak Hattuşa’da tahtına çıkacak kişi ile ilgili düzenlemeyi yapmak da kendisi için önemliydi. Önceden seçilen varisten vazgeçilmiş ve yerine Prens IV. Tuthaliya seçilmişti. Tuthaliya tahta çıktıktan sonra, Tarhuntaşşa Kralı Kurunta ile antlaşma yapmış ve Tarhuntaşşa ülkesinin sınırları yeniden çizilmiştir. II. Muvattali’nin oğlu olarak hanedandan gelen Krala, imparatorluk hiyerarşisi içinde Karkamış Kralı ile aynı düzeyde yer verilmiştir.
Hitit İmparatorluğu’nun bilinen son hükümdarı IV. Tuthaliya’ nın oğlu II. Şuppiluliuma, başgösteren yiyecek sıkıntısıyla daha da gerginleşen duruma rağmen bazı askeri başarılar elde etmiştir. Hattuşa’da bugün Güneykale olarak adlandırılan kesimdeki bir yazıtta, II. Şuppiluliuma’ nın askeri birliklerinin Orta ve Güneybatı Anadolu’da başarıyla savaştığından, Tarhuntaşşa’ da da hükümdarın yeniden otorite kurduğundan söz edilir. Çivi yazılı belgeler de, Kargamış Kralı ve doğrudan Büyük Kral tarafından denetlenen Alaşiya (Kıbrıs) ülkesiyle antlaşma yapıldığı belirtilir.
Hitit İmparatorluğu’nun M.Ö. 1200’den kısa bir süre sonra yıkılma nedeni halen tam olarak anlaşılamamıştır. İmparatorluğun yıkılmasına çeşitli etkenlerin neden olduğu değerlendirilmektedir. Son büyük kralın hüküm sürdüğü dönemde, halk içinde huzursuzluklar ve Hitit aristokrasisinde giderek artan çatışmalar başgöstermiştir. Hitit Devletinin ayakta olduğu son yıllara tarihlenen yazılı kaynaklar, sefalet içinde olduğu belirtilen Anadolu’ya Suriye ve Mısır’dan büyük miktarlarda tahıl sevk edildiğini kanıtlamaktadır. Aynı zamanda Anadolu’daki huzursuzluklar ve Suriye üzerindeki Hitit etkisinin azalması da Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasında neden ya da sonuç olarak değerlendirilmektedir.
Hitit Dili
Arkeolojik araştırmalarda Hitit yerleşimlerinde bulunan yazılı belgeler, Anadolu’da aynı dönemde (M.Ö. 1800’ lü yıllarda) Hint-Avrupa dillerinin en eskisi Hititçe’den başka, yine aynı dil grubuna ait Luvi ve Pala dillerinin, ayrıca Hurrice, Hattice ve Akadca’ nın yazı dili olarak kullanıldığını göstermektedir. Çivi yazısı ile yazılan bu dillerde her işaret bir heceyi simgeler. Hititlerin kullandığı bir başka yazı türü de Luvi dilinde yazılan ve hiyeroglif denen resim yazısıdır. Hititlerin kullandığı ve Mısır hiyeroglifinden tamamen farklı olan bu hiyeroglifte, heceler hatta kelimeler tek bir işaretle temsil edilebiliyordu. Hiyeroglif daha çok mühürlerde ve kaya anıtları gibi büyük yazıtlarda tercih edilmekteydi. Hititlerde okur yazarlık yalnızca çok küçük bir gruba ait bir beceri olarak kabul edilirdi. Çivi yazısını kralların da (LUGAL.GAL) okuyamadıkları, aldıkları mektupların sonunda yer alan ve yazıcıya hitap ettiği anlaşılan “sesli oku” ibaresinden anlaşılır.
Hitit Dini
Hitit dini çok tanrılı bir dindir; panteonun (tanrılar ailesi) içinde binlerce tanrı ve tanrıça vardır ve bunların pek çoğu diğer kavimlerin dinlerinden alınmıştır.
Hititler’ de tanrılar tıpkı insanlar gibidir. Fiziki şekilleri insan gibi olduğu kadar, ruhen de onlarla aynı olup, insanlar gibi yerler, içerler, kendilerine iyi bakıldığı sürece insanlara iyilik ederler; ancak ihmal edildikleri zaman hemen intikam almaya, insanları en acımasız yöntemlerle cezalandırmaya hazırdırlar. Bir Hitit metni insanlarla tanrıları birbirleriyle kıyaslamakta ve tanrı- insan ilişkilerini bey - hizmetçi ilişkilerine benzetmektedir.
Hitit devletinin panteonu Anadolu ve Suriye şehirlerinin çeşitli yerel panteonlarının zamanla bir araya getirilip birleştirilmesinden oluşmuştur.
Hitit devletinin başlangıcından itibaren baş tanrı, fırtına tanrısıdır (Teşup). Kozmik dönemi (kainatı) sağlayan, krallığı ve ülkenin düzenini koruyan fırtına tanrısıdır. Kral, efendisi adına ülkeyi yönetir.
Hitit İmparatorluğu’nun Yapısı
Siyasal yapısı itibariyle Hitit Devleti, Kral ve üyeleri kraliyet ailesinden gelen kişilerden oluşan politik bir kurumdu. Yönetimin politik organı Panku’dur (İmparatorluk Meclisi). Herhangi bir politik sorun olduğunda Panku Kral tarafından toplantıya çağırılmaktaydı.
Hitit Kraliyet ailesi, dışarıya karşı kapalı bir topluluk değildi. Krallık kalıtsaldı, ancak, Kral olabilecek birinci ve ikinci dereceden erkek olmaması durumunda, birinci dereceden bir prensesin eşi de Kral olabilirdi. Kral tarafından belirtilen veliahdın Panku’nun onayını aldıktan sonra bağlılık yemini etmesi gerekiyordu. Krallık yanında, kurumsallaşmış bir Kraliçelik de vardı. Kraliçenin politik hayatta önemli görevler üstlendiği III. Hattuşili’nin eşi Puduhepa’nın icraatlarından anlaşılmaktadır. Ancak Hitit devlet yapısında Kral, mutlak güçtü.
Kadeş Savaşı ve Barış Antlaşması
M.Ö. 1274 tarihinde II. Ramses ile Muvattalli arasında Kadeş önünde büyük bir meydan savaşı yapılmış ve Kadeş Barış Antlaşması ile sonuçlanmıştır. Bu antlaşmaya bağlı olarak II. Ramses savaştan önce aldığı yerleri boşaltmış, Kadeş Şehri Hititlere kalmıştır.
Kadeş Barış Antlaşması sırasında orduda çıkan bir isyanda, Muvattalli öldürülmüştür. Antlaşma, onun yerine geçen III. Hattuşili tarafından imzalanmıştır. (M.Ö.1269) Bu antlaşma dünya tarihinde eşitlik ilkesine dayanan en eski antlaşmadır. Antlaşma çivi yazısıyla gümüş plakalar üzerine Akadca olarak yazılmıştır. Ayrıca Kralın mührünün yanında Kraliçenin mührü de vardır.
Bu antlaşmanın gümüş levhalara kazınmış olan asıl metinleri kayıptır. Mısır’da tapınakların duvarlarına kazınan antlaşmanın bir nüshası da, Boğazköy (Boğazkale) kazılarında kil tablet olarak bulunmuş olup Istanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Kadeş antlaşmasının Hattuşa’da bulunan çivi yazılı tabletinin büyütülmüş kopyası New York’ta Birleşmiş Milletler Binasında asılıdır.
Frig Çağı
Hitit Devleti’nin yıkılışından sonra, Anadolu’da 300 yıllık bir karanlık devir yaşanmıştır. M.Ö. 800 yıllarında Asur kaynaklarında “Muşki” olarak geçen Frigler, merkezi Gordion olmak üzere Kızılırmak yayı içindeki bölgede bir devlet kurarak tarih sahnesine çıkmışlardır. Frigler’ in Çorum bölgesindeki yerleşme merkezleri Pazarlı, Boğazkale, Alacahöyük ve Eskiyapar’dır. Bu çağın önemli bir özelliği de, demirin uygarlığa girmesi ve “Demir Çağına“ Frigler’ le başlanmasıdır. M.Ö. 7. yy.’ ın ilk yarısında Kimmerler tarafından yıkılan Frigler; kültür ve sanattaki etkinliklerini M.Ö. 330’da Büyük İskender’in Anadolu’yu ele geçirmesine kadar devam etmişlerdir.
Frig Sonrası
Kimmerlerin Frig devletini yıkmasından sonra Çorum bölgesi İran’da bir devlet kuran Med’lerin, daha sonra da Pers’lerin hakimiyetinde kalmıştır. M.Ö. 276’da Galatlar, Çorum ve çevresinde Hitit ve Frigler’ den sonra en çok iz bırakan devlettir. Roma İmparatoru Julius Cesar zamanında bölge, Romalıların eline geçmiş ve M.S. 395’te Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra Çorum ve civarı Bizans İmparatorluğu’nun yönetimine geçmiştir. Bu devirde Çorum’un adını Yankoniye olarak görmekteyiz.

Çorum Bölgesine Oğuz Boylarının Yerleşmesi ve Türk Egemenliğine Geçiş

Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah’ ın Danişmend Beyi olan Ahmet Gazi, Amasya’yı aldıktan sonra Çorum’u da (Nikonya) almak için Çavlı Beyi görevlendirdi. Çavlı Bey, emirlerinden Karatekin ve Serkes Ahmet Gazi ile Çorum’a yürüdü ancak, Çorum Tekfuru (yönetici) Nastura’ya Kastamonu’dan yardım geldiği için Çavlı Bey başarılı olamadı. Bunun üzerine Melik Ahmet Gazi 30.000 kişilik askeriyle Çorum’a geldi. Beraberinde Komutanlarından İltekin Gazi’de bulunmaktaydı.
Kastamonu’dan Çorum’a yardım için gelen Bizans kuvvetleri bozguna uğratılarak şehir kuşatıldı. Melik Ahmet Gazi Nastura’ya, elçisi Yahya’yı şehri teslim etmesi için gönderdi. Nastur bu teklifi reddetti. Bir haftalık kuşatmadan sonra Nikonya (Çorum) Şehri 1075 yılında alındı.
Melik Ahmet Gazi Oğuzlar’ ın Alayunt’lu boyundan Çorumlu oymağının başı bulunan İlyas Beyi Çorum’a yönetici olarak bırakmış, İltekin Gazi ile Osmancık’ı almak üzere Çorum’ dan ayrılmıştır. Çankırı yöresinin fethi için Çavlı ve Karatekin Beyleri görevlendirdi. Osmancık alındıktan sonra burasını Alayunt boyundan Osman Bey’e verdi. Osmancık adını bu beyden almıştır.
Kısa zamanda Orta Anadolu’yu Bizans’ın elinden alan Danişmend Beyliği, Çorum ve çevresini Türk boylarına açarak Anadolu’nun Türkleşmesine katkıda bulunmuştur. Bu bölgede Oğuz Türkleri yerleştikleri yerlere boylarının ve oymaklarının adlarını vermişlerdir. Köy, mahalle, dere, tepe, dağ ve ova gibi bazı yer isimleri Oğuz boylarının adlarını taşımaktadır. Bayat, Büget, Kayı, Kınık, Salur, Avşar, Bayındır, Karakeçili, Karaevli, Dodurga verilen boy ve oymak adlarından bazılarıdır.
Anadolu'nun Türkleşmesinde Oğuz Boylarına mensup Türkmenler'in büyük rolü olmuştur. Bu çerçevede Karadeniz Bölgesi'ne de çok sayıda Oğuz Boylarına mensup Türkmenlerin yerleştiği görülmektedir. Bu Türk boyları bölgenin hem fetihlerle, hem de iskanlarla Türkleşmesini sağlamışlardır. Prof. Dr. Faruk SÜMER'in araştırmalarından yapılan tespitlere göre; XVI. Yüzyılda, Amasya, Canik (Samsun), Çorum, Karahisar-i Şarki, Kastamonu, Kengiri (Çankırı), Sivas ve Trabzon sancaklarındaki yer adları incelendiğinde, Yirmidört Oğuz Boyunun 21’i yerleşmiştir. Bunlar; Kayı, Bayad, Kara-Evlu, Yazır, Döğer, Todurga, Afşar, Kızık, Beğ-Dili, Karkın, Bayındır, Çavundur, Çepni, Salur, Eymür, Ala-Yundlu, Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva ve Kınık boylarıdır. Bölgede bu boylara ait 268 yer adı bulunmaktadır.
Kıyı şeridi başta olmak üzere, Karadeniz Bölgesi'nin Türkleşmesinde özellikle ÇEPNİLER önemli roller oynamışlardır.
Anadolu'nun fethinden sonra bölgeye yerleşen Türklerin Çorum bölgesini yurt ve otlak olarak kullandıkları kayıtlardan anlaşılmaktadır.
Bölgede en çok köy ve yer adı bırakanlar Bayat, Eymir, Kargın, Yapar ve Çavuldur boylarıdır.

Danişmend Beyliği Zamanında Çorum

Danişmend Ahmet Gazi tarafından Bizans’tan alınan Çorum, Danişmend Beyliği’nin Sivas koluna bağlıydı. Sonradan merkezleri Niksar olmuştur. 1174 yılına kadar bağımsız olan Danişmend Beyliği, Anadolu Selçuklu Sultanı II.Kılıç Arslan tarafından yıkılarak toprakları Anadolu Selçuklu Devletine katılmıştır.
Danişmendliler zamanında Anadolu’nun büyük bir kısmı Anadolu Selçukluları tarafından ele geçirilmiştir. Ancak Haçlı ordularının Ankara’ya yürümesi üzerine, Ankara Emiri olan Fetih Han Çorum Sancağına çekilmek zorunda kalmıştır.

Anadolu Selçukluları Zamanında Çorum

Çorum’un Anadolu Selçuklu Devleti’nin yönetimine katılması I.Kılıç Arslan zamanında olmuştur. Haçlılarla Çorum yakınlarında savaş yapılırken Çorum Beyi olan Obruna’nın Kılıç Arslan’a sığınmış olduğu ve şimdiki kalenin I.Kılıç Arslan tarafından yaptırıldığı değerlendirilmektedir.
Çorum’un I. Kılıç Arslan tarafından alınması Danişmendliler ile aralarının açılmasına neden olmuştur.
I.Kılıç Arslan’dan sonra Anadolu Selçukluları zamanında Çorum giderek gelişmiş olup, 1200 yılına ait bir tutanakta Camii Kebir (Ulu Camii) Pazar Camii, Abdi bey Camii Defterdar Camii, Burhan Kethüda Camii ayrıca Süleyman ağa Kütüphanesi’nin bulunduğu görülmektedir.
II.Gıyasettin Keyhüsrev döneminde (1237-1245) Çorum yönetim bakımından serleşkerlik (Bölge Komutanlığı) şekline dönüşmüştür.
Bu zamanda Baba İshak ismindeki bir dervişin, Türkmenler arasında taraftar toplayarak ayaklanması güçlükle bastırıldı. Baba İshak’ ın en yakın müridlerinden olan Baba İlyas Çorum’daki Türkmen beylerinden olup, Baba İshak’ın öldürülmesinden sonra Amasya’ ya geçerek şeyhliğine devam etmiş, yerine oğlu Aşık Paşa (Aşık Ali) geçmiş, daha sonra Aşık Ali’nin oğlu Elvan Çelebi şeyhliklerini sürdürmüşlerdir.
Moğollar ile Anadolu Selçukluları arasında, 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşında, Anadolu Selçuklu Devletinin yenilmesi sonucu, Anadolu’da yeni bir karışıklık dönemi başlamıştır. Bu durum Çorum’u da etkilemiştir. Karahisar Temürliye sahip olan “Hüsamettin” bu karışıklıkta Çorum ve Osmancık’a da egemen olmuştur. 1276 yılında Kunduz bey’in oğlu Emir Celalettin’in Çorum’daki Moğolları yenerek Çorum ve Amasya’yı almıştır.

Osmanlılar Dönemine Kadar Çorum

İlhanlı Devletine 1308’ de bağlanan Çorum’da, Moğolların Anadolu yöneticisi olan Timurtaşın Mısır’a kaçması üzerine Eretna Bey egemenlik sağlamıştır. Eretna Bey’in ölümünden sonra yedi yaşındaki oğlu Mehmet Beyliğe getirilirken Kadı Burhanettin buna vasi olmuştur. Kadı Burhanettin Hükümdarlığını ilan ederek Şahgeldi Paşayı yenmiş, Çorum’u almış daha sonra Osmancık’ı da ele geçirmiştir. Kadı Burhanettin Osmanlılara karşı Karamanoğulları ve Kastamonu Emirleriyle üçlü anlaşma yapmıştır.
Anadolu’da Türk siyasi birliğini kurmak isteğiyle hareket eden Yıldırım Beyazıt, önce Kastamonu Emiri Süleymanı yenerek Kadı Burhanettin’den Osmancık’ın teslimini istedi. Bugünkü Kırkdilim yöresinde yapılan savaşı Kadı Burhanettin kazandı (1392). Bir süre sonra Yıldırım Beyazıt kendisine taraftar beylerin yardımlarıyla Çorum, İskilip ve Osmancık’ı ele geçirdi. Kadı Burhanettin Sivas’a çekilmek zorunda kaldı.
Osmanlı İdaresinde Çorum
Ankara Savaşı sonucunda (1402) Yıldırım Beyazıt’ın kurmuş olduğu siyasi birlik bozulmuştur. Timur himayesinde Amasya’da egemenliğini yürüten Çelebi Sultan Mehmet zamanında Çorum, yine Osmanlı yönetiminde kalmıştır. Bu durum Cumhuriyet yönetimine kadar devam etmiştir. Çelebi Sultan Mehmet Çorum’da Subaşılık (Komutanlık) kurduğu gibi sık sık Çorum’u rahatsız eden Köpekoğlu Sülü ve kardeşi Hüseyin’i öldürtmüş, ayrıca Babaiye tarikatı taraftarlarıyla uğraşmıştır.
Osmanlı birliğini sağlayan Çelebi Mehmet, oğlu II.Murat’ı Amasya’ya Vali yapmıştır. II.Murat’ın Lalası Biçer oğlu Hamza Bey’in Çorum’a hizmetleri olmuştur. XVI. yy.’ dan itibaren Çorum bölgesi Karayazıcı gibi Celalilerin ayaklandığı bir yer haline gelmiştir.

Milli Mücadele Döneminde Çorum

Çorum’da Milli Mücadele hareketi üç bölüm halinde açıklanabilir.
19 Mayıs 1919’ dan Önce Çorum
İttihat ve Terakki Partisinin kökü olan Vatan ve Hürriyet Cemiyetinin kurulmasında Çorum’lu Doktor Mustafa Cantekin’in büyük rolü olmuştur. Çorum’da İttihat ve Terakki Partisinin kurulmasında Edebiyat öğretmeni Münüf Kemal, Yüzbaşı Selahattin öncülük etmişlerdir.
I.Dünya Savaşından önce meydana gelen genel karışıklık Çorum’da da görülmüş Hürriyet ve İtilafçılar Avukat Kamil ve Avukat Sabit öncülüğünde faaliyete geçmişlerdir. Bu zamanda İttihat ve Terakki Partisi dağılmıştır.
19 Mayıs 1919’dan 23 Nisan 1920’ye Kadar Geçen Olaylar
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığı sırada ülkenin içinde bulunduğu karışık ortam Çorum’da da yaşanmaktaydı. Bu zamanda Çorum Ankara’ya bağlı bir sancaktır. Bu sancağın yönetiminde Ankara Valisi olan Muhiddin Paşa’ya bağlı Samih Fethi bulunmaktaydı. Padişah taraftarı olan bu kişiler Milli Mücadele hareketine cephe almışlardı. Atatürk, Ali Fuat Cebesoy’u görüşmek üzere Havza’ ya davet etti. Ali Fuat Cebesoy, Sungurlu - Çorum - Merzifon yolunu uygun görerek 16-17 Haziran’ da Çorum’a gelmiş ve burada misafir olmuştur. Onu takip ederek Çorum’a gelen Ankara Valisi Muhiddin Paşa, Muhtasarrıf Samih Fethiyle görüşerek Ali Fuat Cebesoy’u tutuklamak istemiş ancak başarılı olamamıştır.
Atatürk Erzurum Kongresini yaptıktan sonra, kongre yapmak üzere Sivas’a geldiği sırada, Çorum’da bulunan Samih Fethi bir takım engellemeler yapmak istemişse de başarı gösterememiştir. Çorum Sancağından Sivas Kongresine katılmak üzere, Mehmet Tevfik Efendiyle Çorum Lisesi Fransızc a Öğretmeni olan Dursun Bey temsilci olarak gönderilmiştir.
Cumhuriyetin İlanına Kadar Çorum’da Geçen Olayların Ana Hatları
Gazi Mustafa Kemal’ in her sancaktan beş kişi seçilmesine dair genelgesine uyularak Çorum’dan seçilen beş kişi, ilk T.B.M.M.’ ni kurmak üzere Ankara’ya gönderildiler. Bu sırada Çorum’a Mutasarrıf Vekili olarak Haymana Kaymakamı Cemal Bey atanmış ve Çorum’a gelişinden bir gün sonra Ankara’da T.B.M.M. açılmıştır.
Milli Mücadele hareketinin başlangıcı ve en zor zamanında Çorum bir taraftan Çapanoğullarının, öte yandan Pontusçuların tehdidi altında bulunuyordu. Çorum halkının Milli Mücadele hareketine bağlılığı sayesinde, Çapanoğulları isyanı daha fazla genişlemeden söndürülmüştür.
Çorum Milli Mücadelede en çok şehit veren illerden olup, merkez ve ilçelerinden İstiklal Savaşına katılan 1510 kişi İstiklal Madalyası ile onurlandırılmıştır.


GENEL BİLGİLER

Karadeniz Bölgesinin İç Anadolu’ya açılan kapısı olan Çorum İli , Anadolu kültür mozaiği içerisinde eşsiz bir konuma sahiptir.
Günümüzden 7 bin yıl öncesine ait kültürel verilere rastlanan Çorum’da, ilk organize devleti kuran Hititlerin ilk başkenti Hattuşa bulunmaktadır.
Hattuşa Anadolu’nun kalbinde, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış ülkemizdeki 9 değerden biridir. Hitit uygarlığı en az Mısır Uygarlığı kadar eski ve zengin bir uygarlıktır. Hititlerle Mısırlılar arasında yapılan Kadeş Antlaşması metin tabletleri Boğazköy’de bulunmuştur.
Hititlerin diğer önemli kült (dini) merkezlerinden sayılan, arkeolojide Arinna olarak bilinen Alacahöyük Ören Yeri; 13 Kral Mezarı , Hatti Tunç Güneş Kursu ve Sfenksli Kapıları ile görülmeye değer tarihi bir yerdir. Ulu Önder Büyük Atatürk’ün bizzat direktifleriyle ilk milli kazılarımızın başlangıç noktası olması ile de önem arzeder.
Ortaköy İlçesindeki Şapinuva ören yeri de büyük bir Hitit kenti olup, hala sürmekte olan kazı çalışmalarında bol miktarda yazılı belge ortaya çıkarılmıştır.
Ayrıca, 1990 yılında başlatılan ve kongre dili Türkçe olan “Hititoloji Kongresi” her üç yılda bir düzenlenmekte olup, 6 yılda bir de Çorum’da gerçekleştirilmektedir. Bu kongreye dünyanın bir çok yerinden bilim adamı katılmaktadır.
Hitit uygarlığının yanısıra, her biri sanat şaheseri olan Selçuklu ve Osmanlı Dönemine ait; cami, köprü ve kalelerle süslü Çorum, yayları ve İncesu Kanyonu gibi doğal güzellikleri ile de görülmeye değer bir yerdir.
Meşhur leblebisi, Osmancık ve Kargı’da üretilen kaliteli pirinçleri dünyaca tanınmaktadır.

İLÇELER

Çorum (merkez), Alaca, Bayat, Boğazkale, Dodurga, İskilip, Kargı, Laçin, Mecitözü, Oğuzlar, Ortaköy, Osmancık, Sungurlu, Uğurludağ.

Müzeler

Çorum Müzesi
İl merkezinde Endüstri Meslek Lisesi yanında yer almaktadır. Hicri 1332 yılına tarihlenen bina, yapıldığı bugünden bu yana hastane ve okul olarak kullanılmıştır. 1989 yılından itibaren Çorum Müzesi olarak kullanılmak üzere restorasyonuna başlanmış ve halen restore işlemi devam etmektedir. Müzede Geç Kalkolotik (M.Ö. 4500) dönemden itibaren kronolojik olarak Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri Çağı, Eski Hitit, Hitit İmparatorluk, Firig, Helenistik, Roma ve Bizans Dönemi eserlerinin sergileneceği arkeolojik salon ile Çorum yöresine ait Etnoğrafik eserlerin sergileneceği Etnoğrafik salonu açma çalışmaları devam etmektedir.
Alacahöyük Müzesi
Alaca İlçesi, Alacahöyük beldesinde yer almaktadır. Çorum Müze Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet veren müzede ; Alacahöyük kazılarında elde edilen Kalkolotik, Eski Tunç Çağı, Hitit ve Frig Dönemine ait eserler ile yöreden derlenen Etnoğrafik eserler sergilenmektedir.Çorum’a 45 km. uzaklıktadır. Alacahöyük’te ilk yerel müze 1940 yılında teşhire açılmış, 1982 yılında ise yeni binasına taşınmıştır. İki katlı olan müzenin üst katında Hamit Zübeyr Koşay ve Remzi Oğuz Arık salonları bulunmaktadır. Kazı başkanlarının isimlerinin verildiği bu salonlarda Alacahöyük ve Pazarlı kazısında elde edilen eserler sergilenmektedir.
Boğazköy Müzesi
Çorum’a 84 km. uzaklıktaki Boğazkale ilçesinde yer almaktadır. Çorum Müze Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet veren müzede Boğazköy-Hattuşa kazılarında açığa çıkartılan eserler ile çevreden elde edilen eserler sergilenmektedir.
12 Eylül 1966 yılında açılan Müze, Boğazköy (Hattuşaş) kazılarında açığa çıkan ve çevreden müzeye gelen eserlerin depo ve sergilemesinin yapıldığı mahalli bir müze konumdadır.
Hitit Dönemine ait eserlerin ağırlıklı olduğu müzede ; Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Roma ve Bizans dönemlerine ait eserler de sergilenmektedir.
Örenyerleri
Alacahöyük Örenyeri Çorum’un 45 km güneyinde, Alaca İlçesinin 17 km kuzeybatısında yer almakta olup, Boğazköy’e 34, Ankara’ya ise 210 km uzaklıktaki Alacahöyük Köyü yerleşim alanı içerisindedir. Höyük, bilim alemine ilk kez 1835 yılında W.C.HAMİLTON tarafından tanıtılmış olup, bu yıllardan itibaren Orta Anadolu’yu ziyaret eden bilginlerin uğrak yeri olmuştur.
Eski Tunç ve Hitit Çağında çok önemli bir kült ve sanat merkezi olan Alacahöyük’te 4 uygarlık çağı bulunmaktadır. Geç Kalkolotik çağını Eski Tunç, Hitit, Frig, Roma ve Bizans dönemleri takip eder. Örenyerinde Hitit İmparatorluk dönemine ait Sfenksli Kapı, şehrin batısındaki Poternli Kapı ve mimari eserler ile Hatti uygarlığının aydınlanmasına çok katkıları olan Alacahöyük Eski Tunç Çağı haneden mezarları ile yerel müzesi, Boğazköy ve Yazılıkaya’yı ziyaret edenler için aynı gün gezilebilecek önemli bir örenyeridir.
Hitit İmparatorluk dönemine tarihlenen kalker temel üzerine andezit bloklarla inşa edilmiş iki kule arasında yer alan Sfenksli Kapı’nın genişliği 10 metredir. O, bir yolla bağlandığı büyük mabedin anıtsal geçididir. Dış girişin iki yanındaki büyük söğe bloklarının dış yüzleri Sfenks protomları ile süslüdür. Kulelerin dış ve iç yüzlerinde yer alan kabartmalar Fırtına Tanrısı onuruna kutlanan bir kült festivalini yansıtmaktadır.
Alacahöyük kazıları , Orta Anadolu’nun kuzey bölgesinin kesintisiz stratiğrafisini veren tek merkez olması ve özellikle 13 kral mezarı ile eski Tunç dönemine, monimental mimari kalıntılarıyla Hitit dönemine ışık tutması açısından dünya arkeoloji literatüründe önemli bir yere sahiptir.
Boğazköy Örenyeri Boğazköy ( Hattuşa ) Örenyeri , Çorum ilinin 82 km güneybatısında yer almakta olup, Ankara’ya uzaklığı ise 208 km’dir. Hitit devletinin eski çekirdek bölgesinin merkezinde bulunan Boğazköy ( Hattusa ) örenyeri Budaközü Çayı vadisinin güney ucunda , ovadan 300 m. Yükseklikteki sayısız kaya kütleleri ve dağ yamaçlarının bölünmesiyle çevrili olarak kuzey ve batıda derin yamaçlarla sınırlandırılmıştır. Şehir kuzeye doğru açık olup, kuzey kısmı dışında diğer kısımları surla çevrilidir. Arkeolojik kazılarda gün ışığına çıkarılarak restore edilen ve artık bir açık hava müzesi niteliğinde ziyaret edilebilen kalıntılar, Boğazköy Tarihi Milli Parkı’nın da odak noktasını oluşturmaktadır. Hattuşa 1986 yılında, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınmıştır. Ayrıca burada bulunan çivi yazılı tablet arşivleri de 2001 yılından itibaren UNESCO’nun “Dünya Belleği Listesinde” yer almaktadır.
Hattuşa’nın keşfi 1834 yılında Fransız mimar Charles Texier tarafından gezilmiş ve dünyaya tanıtılmıştır. Bu buluş aslında yalnızca Hattuşa’nın keşfi değil , tamamen unutulmuş olan Hititlerin keşfi olarak da tanımlanabilir. 1893-94’de Ernest Chantre’nin birkaç sondaj yapmasına ve ilk çivi yazılı tabletleri yayınlamasına kadarki dönemde pek çok bilim adamı ve gezgin Hattuşa’yı ziyaret eder. Muze-i Humayun müdürü Osman HAmdi Bey, 1906’da müzesi adına Makridi’nin sorumluluğunda Boğazköy kazılarını başlatmış, zamanın çivi yazısı uzmanı Assiriyolog Hugo Winckler’i de kazı heyetine alarak , burasının Hitit Başkenti Hattuşa olduğunu tespit etmişlerdir. 1931-1939 yılları arasında ve 2.Dünya savaşı nedeniyle verilen aradan sonra 1952’de yeniden başlatılan kazılar kesintisiz olarak Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından sürdürülmektedir.
Antik Kapadokya bölgesinin kuzey sınırına yakın bir yerde bulunan ve arkeolojik kazılarla gün ışığına çıkartılıp restore edilen ve açık hava müzesi niteliğindeki ziyaret edilebilen Hititlerin başkenti Hattuşa-Boğazköy’deki kalıntılar, Boğazköy Tarihi Milli Park’ın temelini oluşturmaktadır. Yüz yıldır sürdürülen kazı ve araştırmalar Hattuşa-Boğazköy çevresindeki en erken yerleşmenin Kalkolotik çağda (M.Ö. 6000) olduğunu ortaya koymuştur. Eski Tunç Çağı’nda da sürekli yerleşmenin görüldüğü Hattuşa’da bu dönemi Asur Ticaret Koloni devri izler. Yazılı belgelere göre M.Ö. 2. binin başlarında Kuşar’lı Anitta Hattuşa Kralı Pijusti’yi yenip şehri tahrip eder ve şehri lanetler. Anitta’nın lanetine rağmen şehir M.Ö. 1600/1650 yıllarında Hitit Kralı 1. Hattuşili tarafından başkent olarak seçilir. Hititlerin M.Ö.1200’de şehri çeşitli nedenlerle terk etmesiyle burada Erken Demir Çağı (Karanlık Çağ) başlar. Bu dönemi M.Ö. 9.yüzyılda Frig Çağı daha sonra Helenistik, Galat ve Roma/Bizans çağları takip eder.
Boğazkale Yazılıkaya Boğazkale, Hattuşa’nın 1.5 km. kuzeydoğusunda yer almaktadır. Hattuşa’nın en büyük ve etkileyici olan kutsal mekanı, şehrin biraz dışında yer alan, yüksek kayalar arasına saklanmış Yazılıkaya tapınağıdır. Özellikle ilkbahardaki yeni yıl kutlamalarında kullanıldığı sanılan bu Açıkhava tapınağında, ülkenin önemli Tanrı ve tanrıçaları alay halinde kayalara kabartma olarak işlenmiştir.
Yazılıkaya Açıkhava tapınağında tabii kayalığa yapılmış olan, A odası olarak adlandırılan büyük galeri ile, B odası olarak adlandırılan küçük galeri yer almaktadır. Büyük galeri’nin (A Odası) batı duvarı Tanrı kabartmalarıyla, doğu duvarı ise tanrıça kabartmalarıyla bezelidir. Ayrı bir girişi bulunan Küçük Galeriyi ( B Odası ) girişin iki yanında bulunan aslan başlı , insan gövdeli cinler korumaktadır. B odasının batı duvarında sağa doğru ilerleyen 12 tanrı, doğu duvarında ise Kılıç Tanrısı ile Tanrı Şarruma ve himayesindeki Kral IV.Tudhalia yer almaktadır.
Ortaköy Şapinuva Çorum’un 53 km güneydoğusunda yer alan Ortaköy ilçesinin , 3 km güneyindedir. Ortaköy Hitit şehri ,Yeşilırmak Nehrinin üzerinde bulunduğu ve Kelkit’ten başlayan Koyulhisar-Reşadiye-Niksar üzerinden Amasya’ya doğru gelişen vadinin hemen sonunda yer almaktadır.Şehir derince bir vadinin kuzey yamaçlarındaki bir plato üzerine kurulmuştur.
1990 yılında Prof. Dr.Aygül Süel ve Dr.Mustafa Süel başkanlığında kazı çalışmaları başlatılmıştır.1994 yılında Ortaköy’ün Hitit Çağı’ndaki adının Şapinuwa olduğu tesbit edilmiştir. Bu önemli Hitit şehri Hitit Devleti’nin başkentlerinden biridir.
Yapılan çalışmalarda monumental yapılar günışığına çıkarılmıştır.Bu binalarda şu ana kadar sayıları dört bini aşan Hitit çivi yazılı tablet arşivleri ele geçirilmiştir. Bunların çoğunu Hititçe metinler oluşturur. İçerik olarak birbirleriyle ilişkileri, paleografileri ve buluntu durumlarına göre, Ortaköy –Şapinuva tabletlerinin büyük bir kısmının aynı döneme ait oldukları, Boğazköy ve Maşat Höyük belgeleri ile olan ilişkileri nedeniyle de bu tabletlerin Orta Hitit döneminin sonlarına tarihlendiği açıklanmıştır.
Eskipazar Örenyeri
Alaca ilçesinin 5 Km Batısında,Alaca-Sungurlu yolu üzerindeki höyük,Boğazköy’ün 25 Km Kuzeydoğusunda, Alacahöyük’ün ise 20 Km Güneydoğusunda yer almaktadır. Yapılan çalışmalar sonucunda Höyükte kesintisiz bir iskanın varlığı tespit edilmiş olup,Höyükte eski Tunç, Hitit, Frig, Roma ve iki safhalı Helenistik döneme rastlanmıştır.
Höyükün Kuzeydoğu ve Batı kesimlerinde Hitit İmparatorluk çağı şehir surunun temelleri bulunmuş,dikdörtgen planlı,avluları taş döşeli binalar Boğazköy ve Alacahöyükteki binalardan farksız olarak ,Hitit üslubunda inşaa edilmişlerdir.Höyükün Güneydoğu kesiminde geniş bir alana yayılan eski Hitit dönemi mahallesinin yanmış evlerinden çok sayıda toprak eserler elde edilmiştir.Yine bu alanlarda bulunan kabartmalı kült vazoları burasının dini bir merkez olduğu görüşünü kuvvetlendirmiştir.Höyükte Hitit tabakaları altında yer alan eski Tunç çağı tabakalarında yapılan çalışmalarda ,bir evin tabanı altında altın ve gümüş objelerden oluşan bir defineye rastlanılmıştır.Gümüş vazolar,Suriye şişesi,gümüş merasim baltası ,değişik tiplerde altın iğne,boncuk,küpe ve bileziklerden oluşan define,bir taraftan Alacahöyük,Kültepe,diğer taraftan Truva ,Poliochni ve Kuzey Suriye-Mezopotamya buluntularıyla benzer olup bu buluntular Ankara Medeniyetler Müzesinde sergilenmektedir.
Yörüklü (Hüseyindede Tepesi)
İlimiz Sungurlu ilçesi,Yörüklü kasabası Hüseyindede tepesi olarak adlandırılan mevkiide bulunmaktadır.Yapılan çalışmalar sonucunda Eski Hitit dönemine ait iki ayrı kabartmalı vazo parçalarına yine aynı döneme ait olan tek mekanlı bir odada rastlanmıştır.Elde edilen parçaların restorasyon çalışmaları sonucunda birisinin inandık vazosu tipinde olduğu,diğerinin ise daha küçük ve boyun üzerinde tek filiz halinde Hitit dini törenlerini anlatan bir tasvir bantının olduğu tespit edilmiştir.Bu tasvir bantı üzerindeki en önemli sahneyi ise boğa üzerinde takla atan bir akrobat oluşturmaktadır.İnandık vazosu tipinde olan ve üzerinde 4 tasvir bantı olan büyük vazonun ağız kenarında küçük bir tekne ve başları içe bakan dört boğa başı yer almaktadır.Tasvir bantlarında konular yine Hitit dini törenlerini anlatmaktadır.Bu kabartmalı vazoların yanı sıra yapılan çalışmalarda Eski Hitit dönemine ait olan (formlarını daha önceden bilinen) Matara biçimli kap ve yuvarlak ağızlı yüksek boyunlu testiler de elde edilmiştir. 1998 yılındaki çalışmalarda ise teraslama tekniğinde yapıldığı ortaya çıkan Eski Hitit Dönemine ait mimari takip edilmiş olup, ileri ki dönemlerde kazı çalışmalarına devam edilecektir.
Laçin Kapılıkaya Anıtsal Kaya Mezarı
Çorum’un yaklaşık 27 km. kuzeyinde, Kırkdilim mevkiinde oldukça sarp, kayalık ve akarsu tarafından yarılmış derin vadilerin oluşturduğu engebeli arazi üzerinde, kuzeye doğru uzanan bir kaya blokunun burun kısmının kuzey-batı köşesinde yer almaktadır.
Komutan İKEZİOS’a ait hellenistik dönem kaya mezarı olup, M.Ö. II.yüzyıla tarihlenmektedir. Çay seviyesinden 65 m. Yükseklikteki kaya mezarının yamuk biçimli bir podyum zemini vardır.Bu podyumdan 8 basamaklı merdivenle ikinci platformda, oradan da 12 basamaklı merdivenle mezar önündeki podyuma geçilmektedir.
Mezar odasının kapısı üzerinde “İKEZİOS”yazısı okunmaktadır. Mezar odası kareplanlı olup, girişin sağ ve solunda niş şeklinde oyulmuş ölü şekilleri vardır.
İskilip Kaya Mezarı
İskilip merkezinde bulunan Osmanlı dönemine ait 100 m yükseklikteki tabi bir kaya üzerine inşa edilmiş, kalenin güney ve güneydoğu eteğinde Roma dönemine ait kaya mezarları bulunmaktadır. Güneydoğusunda bulunan kaya mezarının iki sütunlu dikdörtgen bir girişi vardır.Yuvarlak sütun gövdeleri yukarı doğru inmektedir. Başlıklarda bulunan bilezikler üzerinde oturmuş birer aslan bulunmaktadır. Sütun başlıkları üzerindeki üçgen alınlık içerisinde ise yatar durumda karşılıklı kanatlı iki aslan figürü bulunmaktadır. Kabartmalardan birinin elinde kılıç, diğerinin elinde kadeh mevcuttur. Mezar odası içerisinde iki adet ölü sekisi bulunmaktadır.

Kuleler ve Kaleler

Saat Kulesi: l894 yılında Çorum’lu Beşiktaş Muhafızı Yedi Sekiz Hasan Paşa tarafından yaptırılmış olup, yüksekliği 27.5 m.dir. İlimizin tarihi bir simgesidir.
Çorum Kalesi: Selçuklu mimari özelliği taşıyan Çorum Kalesinde halen iskan mevcuttur. Şehrin güneyinde yüksek bir tepe üzerinde kurulmuştur. Kare planlı olup, 80×80 ebatındadır. Yüksekliği 7.35 m. Duvarların genişliği 2.40 metredir. Kalenin kapısı kuzeyde olup, 2.70×3.30 m. Ölçüsündedir. Kalenin içerisinde büyük bir mescit bulunmaktadır. Kalenin kitabesi olmadığı için kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Danişmend veya Selçuklu Dönemine tarihlenen kalede düzgün kesme taş, moloz taş, Roma ve Bizans dönemine ait devşirme taşlar kullanılmıştır.
İskilip Kalesi: Yüz metre yükseklikte, üç tarafı kayalık üzerine inşaa edilmiştir. Güneye bakan bir kapısı, kale içinde sol tarafta bir zindan odası vardır. Dört tarafında burçlar bulunmaktadır.
Osmancık Kalesi: Yüksek bir tepe üzerine kurulmuş olan kalenin surlarının uzunluğu 250 m. Yüksekliği 30 m.dir İlk defa kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte Roma Devrinde yapılmış olduğu sanılmaktadır. Kaleden Kızılırmağa gizli yollar mevcuttur. Kale duvarı örgülerinde Horasan harcı kullanılmıştır. Kale içinde kayalar oyularak yapılmış bir hamam harabesi mevcuttur. Kalenin ön kısmında bir kitabe, gözlemci yeri, kapısı ve burçlardan kalıntılar bulunmaktadır.
Sungurlu Saat Kulesi: l892 yılında kaymakam Edip Bey tarafından yaptırılmıştır. İnşaat malzemesi olarak kesme taş kullanılan saat kulesi, kaide ve saç örgü kısmı dahil sekiz kısımdır. Saat çelik halat ve 50 kğ.lık kovalar vasıtasıyla çalışmaktadır

Tarihi Çorum Evleri

Çorum’un eski evleri Türk toplumunun geleneksel yapısı ile bütünleşmiştir.Sözkonusu evlere; Çorum’un Çepni, Karakeçili, Devane gibi eski mahalleleri ile İskilip, Sungurlu ve Kargı’da rastlanılmaktadır.

NE YENİR?

Leblebisi ile ünlü olan Çorum, yöresel yemekler bakımından oldukça zengindir.
İlin özgün yemekleri arasında Mayalı , (Saç Mayalısı, Tava Mayalısı) , Yanıç , Cızlak , Kömbe, Oğmaç, Hingal, Haşhaşlı Çörek, Borhani (Hamurlu, Yumurtalı, Mantarlı) Helise, Çullama, Madımak, Tirit , İskilip Dolması , Keşkek, Kara Çuval Helvası, Hedik, Teltel, Has Baklava sayılabilir.

NE ALINIR?

Çorum ilinden alınabilecek şeylerin başında, şehrin sembollerinden olan , Çorum leblebisi ve bakır hediyelik eşya gelmektedir.
Ayrıca, İskilip’te ağaç oyma işleri, Alaca Büyük Camili Köyünde kilim, Ortaköy İlçesi Karahacip beldesinde kilim, heybe, patik, çorap ve el örgü ürünlerini bulmak mümkündür.
Osmancık ve Kargı’da üretilen pirinçler de, farklı lezzetleriyle mutlaka tadılması önerilen ürünlerdendir.

YAPMADAN DÖNME

Alaca höyük, Bogazkale Müze ve Ören yerlerini ziyaret etmeden
Kargı ve Abdullah Yaylalarını, Osmancık Başpınar ve Karaca Yaylalarını, İskilip Elmabeli ve Bayat Kurtçaçimeni Yaylalarını gezmeden,
Ortaköy İncesu Kanyonuna gitmeden,
Bakır El Sanatlarını görmeden,
Çorum Mantısı, Keşkek ve İskilip Dolması, Gül burma ve Has Baklavasını tatmadan,
Çorum Leblebisi almadan,
…Dönmeyin



 

cantar

Vip Üye
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
Cevap: çorum bölgesindeki mağaralar

Çorum-Laçin-Osmancık Yolu Kırkdilim Geçişi için yapılan yol çalışmalarında büyük miktarda bir variyetin kepçe ile yapılan yol çalışmasında açılan yola saçıldığını ve bunun 7 ton kadar bir meblağ olduğunun yörenin insanlarınca anlatıldığını biliyormusunuz konuda bahis edilen bizans hazinesi olabileceğini düşünüyorum tabii bizlerle olan kardeşlerimizden konunun doğruluk derecesini araştırmaları yerinde olur diye düşünüyorum.
 

KANAS_USTA

Admin
Katılım
11 Kasım 2012
Mesajlar
1,962
Beğeni
3,360
Puanları
113
Cevap: çorum bölgesindeki mağaralar

memleketınızı çok güzel tanıtmışsınız tebrıkler teşekkürler.
 

ceritli06

Kullanıcı
Katılım
26 Kasım 2012
Mesajlar
11
Beğeni
4
Puanları
3
Cevap: çorum bölgesindeki mağaralar

cantar usta elinize saglık :rolleyes: ...
 
Üst