S.A.
Herkese merhaba.
“Elimizdeki Çubukları Harekete Geçiren Şey Nedir” sorusuna ilmi cevaplar bulabilmek açısından, günümüz ilminin geliştirdiği cihazları da inceleme fırsatım oldu. Geliştirilen cihazların kullanım amaçları ve faydaları bellidir. İnkâr edilemez.
Ancak, bir de bu tür cihazları imal ettiğini iddia edenler vardır ki, ilmim bunların karşısında biçare kalmış, İşin içinden çıkamamıştım.
Fakat öyle bir şey oldu ki. Nerede ise işi çözdüm gibi ve bunu da sizlerle paylaşmak istedim.
Geçen akşam alem-i misal de bu düşünceler ile gezinirken, bir kişiye denk geldim. Kah oturuyor, kah kalkıyor, kah geziniyor ve şöyle düşünüyordu:
_ Yeter artık. Sabah altı, akşam sekiz. Çalış. Çalış. Nereye kadar? Benim bir şekilde çok para kazanmam lazım. Ama nasıl?????
Dikkat ettim adam bu düşünceler içerisindeyken, etrafında sürekli dönen bir üçayaklı (halk arasında üç harfli diye de tanınır) şöyle diyordu;
_ Evet haklısın. Senin gibi bir adamın çok parası olması lazım. Sen boş ver helali haramı. Seni benim “ uluyan manitu’m” ile görüştüreyim. Sana bir ilim öğretir ve onun sayesinde çok para kazanırsın.
Tamahkâr kişi, hiç düşünmeden tamam dedi ve sordu;
__Ne yapmam lazım.?
Üçayaklı kulağına fısıldadı;
_ Şimdi bir ateş yak ve etrafında başla raks etmeye. Raks ederken de, Hangada, hungada, munganda, tunganda” de.
Tamahkâr kişi hemen kulağına fısıldananı yapmaya başladı. 5 dk. 10. Yarım saat geçti fakat ne bir gelen var, ne de bir emare var. Tam ümitsizliğe kapılacakken, üçayaklı tekrar fısıldadı;
_ Bu böyle olmaz. Güzel raks edemiyorsun. Al oradan neft’i sür bir tarafına.
Adam söylenileni yapınca başlıyor bir güzel raks etmeye. Sesi de daha bir gür çıkıyor.
Hangada, hungada, munganda, tukanda.
Bir müddet sonra göklerden, taaa uzaklardan bir ses gelmeye başlıyor;
_ Ben bu gezegenin tanrısı “Uluyan Manitu”
_ Kulum üçayaklı bana isteklerini iletti. Eğer sende benim kulum olmayı kabul edersen, sana bir ilim öğretirim ve çok para kazanabilirsin.
Tamahkâr kişi, çok zengin olma ümidi ile hemen kabul etti. Uluyan manitu şöyle nida etti;
_ Şimdi git bir okulun önünden geç. Geç ki, ilim sahibi olasın ve fizik denen ilme öyle bir taş at. At ki, Kırk tane akıllı çıkaramasın.
Tamahkâr kişi, söylenenleri hemen yapıyor ve göklerden gelen mesajın yönlendirmesi ile bir cihaz geliştiriyor ve bunu her platform da satmaya çalışıyor.
Ben bu olup bitenleri seyrederken, üçayaklı beni fark etti. Tam bana musallat olacaktı ki, uluyan manitu;
_ Ona bulaşma. Değince, benden uzaklaştı.
Ben bu tür şeylerle her gün karşılaştığım için önemsemedim. Ta ki dün akşama kadar.
Dün akşam yine alem-i misal de gezinirken, aynı adam etrafına topladığı kişilere yaptığı cihazı övmekte. Öyle bir cihaz yapmış ki, atomu oluşturan 3 bileşenden birisi olan elektronların sayısından yola çıkarak altın olup olmadığını anlıyor ve bunu da şöyle izah ediyor;
_ “ cihazın o kırmızı prot ve siyah prot kabloları devresel ve direk olarak hafızaya bağlıdır hafıza dediğim ise bir nevi manyetik sayaçtır. “
Bir de savunması var ki, bilinen bütün fizik kurallarını alt üst ediyor.;
“içine elektron hareketliliği olmayan tek madde ALTINDIR arkadaşlar”
Bu bilgileri nereden öğrendin diye soranlara da;
_” “””Kardeşim 1 ben kitaplardan sağdan soldan okuyarak bilgi edinmem ben ben kendi araştırmalarıma bakarım.” Diyor.
Uzun uzadıya bir düşündüm. Fizik diyor ki;
….. Bir çok yalıtgan malzemede (cam, tahta, plastik ve hava gibi) elektronlar atoma sıkıca bağlanmışlardır. Bu malzemelerde elektronlar hareket etmezler.
İletken malzemelerde (altın, gümüş, bakır, alüminyum vb.) elektronlar atomdan ayrılıp hareket edebilirler. Bunlara serbest elektronlar denir.
……Oluşum öylesine komplekstir ki en küçük bir aksaklık oluşmaz.
Çekirdeğin çevresinde akıl almaz bir hızla dönen elektronlar, birbirleriyle bir kez bile çarpışmazlar. Bu yüksek hız elektronları atom çekirdeğini çevreleyen negatif elektrik yüklü bir bulutsu görünümünü verir.
…… Elektronlar ise eksi elektrik yüklü olduklarından normalde protonlar (çekirdek) tarafından çekilip yutulmaları gerekir ama
elektronların çekirdek etrafında saniyede bin km gibi olağanüstü bir hızla dönmelerinin oluşturduğu merkez kaç kuvveti atom çekirdeklerine düşmelerine engel olur. …. …. ….
Bir de uluyan manitu ne demiş ti?;
_Fiziğe öyle bir taş at ki, kırk akıllı çıkaramasın.
Ben bunları düşünürken, önümde bir makam belirdi.
_Bu nedir? Diye sordum.
Dediler ki;
_
Sağlıklı düşünemiyorsun. Otur bu makama. Seni öyle bir yere götüreceğiz ki, her şeyi orada çözeceksin. Dediler.
_Vay.Vay.Vay. Ben neymişim de haberim yokmuş. Davete icap gerekir dedik ve gittik.
Elime bir kitap tutuşturdular. Bir yerinde şöyle yazıyordu.
_Aptallar ve cahiller ile sakın tartışma. Onlar seni önce kendi seviyelerine çekerler. Sonra da seni tecrübeleri ile yenerler.
_Aptal ve cahillerin yanında kitap gibi sessiz ol.
Ben bunları okuyunca sevindim.
_Oh dedim. Sıyırdım. Ne hali varsa görsün.
Kimseye bir şey anlatmak zorunda değilsin.
Ben sevinirken, kitabın başka bir yerinde de şöyle yazıyordu;
_Hak’kı bildiği halde susanın, manitu’dan farkı yoktur.
Tam o anda uluyan manitu karşımda belirdi.. Başladı ulumaya;
_ Seni geçen akşam konuşmalarımızı dinlerken gördüm. İstersen gel, sende benim kulum ol. Seni de çok zengin yapayım. Diye uludu.
_ Bunun bir sahtekarlık olduğunu sen de ben de çok iyi biliyoruz. Niçin böyle bir yola tevessül ediyorsun?
_ Baksana onun etrafında ki insanlara. Ondan ne farkı var? Onlarda çalışmadan fazla bir emek sarf etmeden, hemen cicik zengin olmak istiyorlar…. …… ….
_ Peki. Nasıl olur da beni onlarla bir tutup, bana böyle bir teklif de bulunabiliyorsun?
_ Çok basit. Doğruları bildiğin halde susuyorsun. Dedi.
Hadi gel, çık işin içinden. Nasıl çıkacaksın??
Bir aklı evvel kuyuya taş atmış. Akıllı da değilim ki onu çıkarabileyim.
Ya o kuyuyu gözden çıkaracağız. Ya da o taşı çıkaracağız. Başka yolu yok. Ama nasıl?
Oturduğum makam beni aldı alem-i misal de gezdirmeye başladı. Bunu çok iyi değerlendir dedim kendi kendime ve çok iyi müşahede ettim.
Çözüm çok ama çok basitmiş yaaa.
…… …… ……. ……..
Nihayete ermenin verdiği coşku ile ben de başladım raks etmeye. Bir yandan da tutturdum bir türkü.;
Hangada, hungada, munganda, tunganda.
Döndük, geldik gerçek aleme ve bu yazıyı kaleme aldık.
Bakalım uluyan manitu ve avaneleri ne yapacaklar? Bulaşacaklarını zannetmem ama yine de uyarayım. Bulaşmasalar kendileri için daha iyi olur.
……. …….. ………..
Yazılarımı takip edenler bilirler ki; önemli noktalarda kaynaksız kelam etmem. Her ne kadar “bebelere” masalmış gibi anlatılsa da, gerçeklerden yola çıkılmış, ancak azıcık abartılmıştır.
Sağlıcakla kalın
ALLAH a emanet olun.
Anahtar kelimeler: Alem-i misal ve elektron
Önemli not : gıral ustam. Bu yazının hazırlanmasında ki kullandığım formülü ilk kez denedim. Yan etkileri varmı? yokmu ? bilmediğim için paylaşamayacağım haberiniz olsun.
KAYNAKLAR : …..çağ…..kitabı yıl:….. ay:…. Fasikül:….. sayfa:…..