Kenzü’l-Arş duâsı:
"Kenzü’l-Arş duâsı", başta peygamberler hakkı ve hürmeti için, büyük meleklerin hakkı ve hürmeti için, “Bismillahirrahmanirrahim” hakkı ve hürmeti için ve Fatiha Sûresinden başlayıp Kur’ân’ın Sûre-i Celîlelerinin tamamının ilk âyetlerini zikrederek, sûrelerin hakkı ve hürmeti için, Kur’ân’daki kelime ve hecâ harflerinin hakkı ve hürmeti için, peygamberlerden, büyük meleklere ve büyük zatlara kadar bütün muhterem zatların hakkı ve hürmeti için, insanoğlunun ve melâikenin muhtelif hâl ve sıfatları esnasında zikrettikleri Allah’ın isimleri hakkı ve hürmeti için Allah’tan af, bağışlanma, mağfiret ve çok geniş bir çerçeve içinde ihtiyaçlarımızın karşılanmasını isteyen geniş, faziletli ve tesirli bir duadır.
Hazret-i Ali (ra) tarafından tertip edildiği ve Ehl-i beyt tarikiyle rivayet edildiği tahmin edilen ve aslı Kur’ân’dan alınmış bulunan bu duâ, "Mecmuâtü’l-Ahzab"da geçiyor. Ne kadar sıklıkla okuduğunu bilmesek de, bu duâyı bir hususî vird olarak kabul ettiğini bildiğimiz Bedîüzzaman Hazretleri, Rumuzât-ı Semâniye risâlesi olan Yirmi Dokuzuncu Mektûb’un Sekizinci Kısmının İkinci ve Üçüncü remizlerinde bu duadan bahsetmektedir. Üstad Hazretleri bu remizleri,“Kenzü’l-Arş Duasının Feyzinden Gelen Bir Nükte-i Kur’âniye”, “Kenzü’l-Arş’ın Birinci Nükte-i Kur’âniyesi”, “Kenzü’l-Arş Duâsının Feyzinden Gelen Üçüncü Nükte-i İcâziye” başlıkları ile işlemektedir.
Duânın başlangıç kısmı Allah’ın Erhamü’r-Râhimîn, Hannân, Mennan, Bedîü’s-Semâvâti ve’l-Arz, Zü’l-Celâli Ve’l-İkram isimlerine ve Allah’ın Kerîm zatını zikre tahsis edilmiş. Bu yüce isimlerin şefaatiyle özrümüzün kabulünü, ihtiyaçlarımızın giderilmesini, isteklerimizin verilmesini, günahlarımızın bağışlanmasını istiyoruz ve nitekim günahları Erhamü’r-Râhimîn olan Allah’tan başka hiç kimsenin bağışlayamayacağını dile getiriyoruz.
Duâda daha sonra aynı dilek ve isteklerimizi Hazret-i Âdem (as) ve Havva, Hazret-i Nuh (as), Hazret-i Musa (as), Hazret-i İsa (as), Hazret-i Muhammed (asm) hürmetine, Cebrail (as), Mikâil (as), İsrafil (as), Azrail (as) hürmetine, Bismillahirrahmânirrahîm ve Elhamdülillahi Rabbi’l-Âlemin hürmetine, Elif lâm mim ile başlayan Bakara Sûresi, Elif lâm mim ile başlayan Al-i İmran Sûresi hürmetine, Nisa Sûresi, Mâide Sûresi, En’âm Sûresi, Elif lâm mîm sâd ile başlayan A’râf Sûresi, Enfâl Sûresi, Tevbe Sûresi, Elif lâm râ ile başlayan Yûnus Sûresi, Elif lâm râ ile başlayan Hûd Sûresi, Elif lâm râ ile başlayan Yûsuf Sûresi, Elif lâm mîm râ ile başlayan Ra’d Sûresi, Elif lâm râ ile başlayan İbrâhîm Sûresi, Elif lâm râ ile başlayan Hicr Sûresi, Nahl Sûresi, İsrâ Sûresi, Kehf Sûresi, Kâf hâ yâ ayn sâd ile başlayan Meryem Sûresi, Tâhâ Sûresi hürmetine ve devam ederek sıra ile Kur’ân’ın yüz on dört sûresinin her birisinin ilk âyetlerini zikri içine alarak, bu sûrelerin ve âyetlerinin şefaatleriyle Cenâb-ı Hakk’tan af ve bağışlanma talebini içeriyor.
Sûrelerin ardından Peygamber Efendimiz (asm)’e nâzil olunan Kur’ân’ın yirmi dokuz harfinin her birisini isim isim zikrederek, bu harflerin hürmetine af, mağfiret ve ihtiyaçlarımızla ilgili isteklerimizi Allah’a arz eden duâ metni, daha sonra yüz yirmi dört bin peygamber hürmetine, insanlığın atası Hazret-i Âdem ve Havva hürmetine, dört büyük meleklerin hürmetine, Kerrûbîn ve Hamele-i Arş melekleri hürmetine, yedi kat gökyüzü ile yedi kat yeryüzü ve bu mülklerde bulunan melekler hürmetine bağışlanma dileğini içeriyor.
Ardından Allah’ın isimlerini farklı bir açıdan ele alan duâ metni, bu isimlerin hepsiyle bağışlanma ve af talebini dile getiriyor. Burada göze çarpan bir orijinallik şudur: Burada Allah’ın isimlerine isim isim yer vermekten ziyade, bu yüce isimleri kendilerine sığınılma halleri ile ele alıyor. Ardından peygamberlere ve vahye tâbi olan ve istikamet üzere bulunan muhterem zatların hürmetine istek ve dileklerimizi Cenâb-ı Hakk'a arz ediyor.
Kur’ân’dan ve hadislerden alınan bu duâ metnini, sıkıntılı hallerimizde, günahlarımızdan af ve bağışlanma istediğimiz ve ihtiyaçlarımızın giderilmesini şiddetle arzuladığımız her an, Allah’ın merhametine ve şefkatine sığınmak için okuyabiliriz.
Kardeşim: Havas ilmi ile ilgili bir takım uygulamaların yapıldığı bir gerçek, sonucun müsbet veya menfi olması konumuz dışında kalsın.
Benim acizane ifade etmek istediğim husus, kuran iklimini teneffüs etmiş, peygamber s.a.v. efendimizi kendine rehber edinen mümin kardeşlerimizin, bu tarz eylemler içinde bulunmaları, dünyevi ihtiyaç ve menfeatleri uğruna mukaddes kitabımızı alet etmek, şurada şu varmı! burada bu varmı! gibi, geliş ve indiriliş maksadına uymayan, fal bakan, gayb den haber veren, bir takım dini geçim kaynağı yapan üfürükçülerin seviyesine inmeleri yanlıştır, ve büyük günahlardandır...
Bazı insanlar da: “Fala inanmıyoruz ama eğlence olsun diye açtırıyoruz” diyorlar. Bu düşünce doğru değildir. İslam Dinine göre hangi şekilde olursa olsun, fal baktırmak ve falcının söylediklerine inanmak yasaktır.Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:“Ey inananlar! şarap, kumar, putlar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun ki felaha erişesiniz.” Konuyla ilgili olarak Allah Elçisi Peygamberimiz (s.a.v)'de şöyle söylemiştir:“Kuşun ötmesini, uçmasını uğursuzluk kabul etmek, ufak taşlar (nohut, bakla, fasulye, iskanbil kağıdı, kahve telvesi vs.) ile fal açmak, kum üzerine hatlar çizmek, bunlardan geleceğe dair hükümler çıkarmak sihir ve kehanet çeşidindendir.” Bu ilâhî emirlerden açıkça anlaşılıyor ki, fal yasak bir davranış olup haram kılınmıştır. Haram olan her davranışın şakası helal olmaz. Bu bakımdan eğlence için dahi olsa, falcıların dediklerine ve fala inanmak câiz değildir. Falcılar bir takım şekil ve sembollere dayanarak geleceği gördüklerini ve gaybı bildiklerini iddia ederler. Bu iddialar yalandır. Söylediklerinden binde biri rast gelse dahi bu onların gaybı bildiklerine delil olamaz. Çünkü gaybı Allah'tan başka kimse bilemez...