Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Rahman ve Rahim Allahın adıyla Allahım! Senden isterim;.. Her şeyi kaplayan rahmetinden: Onunla her şeyi kahrettiğin kuvvetinden; önünde her şeyin boyun eğdiği ve önünde her şeyin zelîl olduğu ve kendisiyle her şeyi alt üst ettiğin kurtulunmaz ceberûtundan; ve karşısında hiçbir şeyin duramadığı izzetinden; ve her şeyi çevreleyen azâmetinden; ve her şeyin üzerinde (hakim olan) saltanatından; ve her şey yok olduktan sonra da bâkî kalan vechinden; her şeyi ihâtâ eden ilminden; ve.. her şeyi aydınlatan vechinin nurundan;.. (isterim!..). Ya Nur! Ya Kudüs! Ya Evvelel-evvelîn! Ve Ya Ahirel-ahirin! (olan) Allahım! İsmet perdesini yırtan günahlarımı affet!.. Allahım! Bedbahtlıkların işine sebep olan günahlarımı mağfiret et!.. Allahım nimetleri değiştiren günahlarımı mağfiret et!.. Allahım! Duaların kabülünü engelleyen günahlarımı affet!.. Allahım! Belalar getiren günahlarımı affet!.. Allahım! İşlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün hataları affet! (Hepsini bağışla!)!.. Allahım! Senin zikrinle sana yaklaşırım ve senin zâtınla senden şefaat diliyorum; ve cömertliğinden beni kendine yaklaştırmanı diliyorum; ve bana şükrünü öğretmeni ve zikrini ilham etmeni (diliyorum )!.. Allahım! Ben Senden huzu, hâl-i tezellül, hûşu ve bana müsâmaha etmeni ve merhamette bulunmanı, bana verdiğine (beni) razı kılmanı ve kanaatkâr etmeni ve her durumda mütevâzi kılmanı istek(ler) olarak istiyorum!.. Allahım! Senden, ihtiyacı şiddetli olan ve hâcetini zorluklar anında kapına getiren ve senin katında istediğinde rağbeti olan kimsenin istedikleri(ni ve onun gibi) istiyorum!.. Allahım Senden, sultanlığın Azimdir (uludur) ve mekânın Yücedir ve tedbirin de hâfidir. Ve emrin zahirdir; kahrın ğaibdir; kudretin ise yaptırıcıdır. Ve Senin hükümranlığından kaçmak imkansızdır!.. Allahım!.. Senden başka günahlarımı bağışlayıcı, suçlarımı setr edici ve kötü amel(ler)imi iyiye çevirici (hiçbir güç, asla) bulamam! Senden başka asla ilâh yoktur, ancak sen varsın! Tesbih de sana, hamd de Sanadır! Kendime zulm ettim ve câhilliğimden dolayı itâât etmedim! Beni eskiden beri unutmadığından ve bana olan lütfundan dolayı kalbim rahat etti!.. Allahım! Sen benim Mevlâmsın, her kötülüğümü örtersin; başıma gelen her ağır belayı hafifletir, azaltırsın! Ne (çok) günah belalarından beni korur ve ne (kadar) çirkin işleri benden giderirsin! Lâyık olmadığım halde, ne güzel övgüler yağdırdın üzerime!.. Allahım! Belâm büyük, kötü halim haddi aşmış ve amelim de elimi kısaltmıştır. Zincirlerim beni çökertti, emelimin uzunluğu beni her faydadan alıkoydu; dünya gururuyla, nefsim de cinayetleriyle ve kayıtsızlığıyla beni (büsbütün) aldattı!.. Ya Seyidim! Senin İzzetinden; kötü amelimin ve işlerimin, dualarımın sana ulaşmasına engel olmamasını dilerim! Sakladığım, ama senin bildiğin gizliliklerimle beni rezil etme! Ve gizlice işlediğim kötü amellerimden, günahlarımdan, devam eden aşırılılarımdan, cahilliğimden, şehvetlerimin çokluğundan ve gafletimden dolayı beni cezalandırmada acele etme!.. Allahım! İzzetin (hakkı) için bana karşı her durumda acıyıp, bağışlayıcı; ve her işimde yardımcı ve kolaylaştırıcı ol!.. Ya İlahi! Ya Rabbi! Kötü halimi düzeltmesini ve işlerimi isteyeceğim senden başka benim kimim var?.. Ya İlahi! Ve Ya Mevlâ! Benim için hüküm koydun, ama ben nefsime uydum; düşmanımın süslü vesveselerinden (ihtiraslarından) ona sarılmadım; hevâm beni bu işte aldattı ve buna kaza da yardım etti! İşte, bu gibi sebeplerle koyduğun bazı (İlâhî) sınırları aştım ve birtakım emirlerine karşı geldim!.. Bununla beraber, bütün durumlarda sana hamdetmek üzerime borçtur. Senin kazanla bana her ne ki gelirse, onlara karşı (itiraz edecek) benim için hiçbir hüccet yoktur. (Çünkü) vereceğin hükmü ve belayı ben hak ettim! (İşte) bu kadar günahımdan ve aşırılıklarımdan sonra, sana geldim Ya İlâhî!.. (Allahım!) Özür dilerim, pişmanım, perişanım, müstakilim (kopuk durumdayım); beni yarlığanmış kıl! Sana dönüyorum, kendi günahımı ikrar ve itiraf ediyorum!.. Ve yaptığım günahlarda (Rahmetinden başka) sığınacak bir yer bulamıyorum. Zorluklarda (her zaman) sana sığınmak istiyorum ve özrümün kabulü için af diliyorum ve benin sonsuz rahmetine dahîl et! (diyorum!)!.. Allahım! Zorluklarımda bana Rahmet et ve özrümü kabul et! Ve beni zorluklardan kurtar!.. Ya Rabbi! Bedenim zayıf ve derisi ince olduğundan dolayı; ve kemiklerimde ince (zayıf-güçsüz) olduğu için bana rahmet et! Ey Beni ilk başta yaratan ve rızk, iyilik, terbiyet ve zikrini edâ eden! (Allahım!) Şimdi beni, ilk baştaki kerâmetin (ikramın) ve geçmiş iyiliğin (bağışın) (hürmeti) için affet!.. (Senin Afv-ü Mağfiretin sonsuzdur!)!! Ya İlahi! Ya Seyidim! Ve Ya Rabbim! Senin Tevhidine kâi olduktan (ve vahdaniyetine inandıktan) sonra, beni nâr ile azab edici olarak seni görür müyüm? (Haşa); daha sonra, senin (ilâhî) marifetinden kalbim üzerine intâvâ geliyor! (Yüreğim kat kat, büklüm büklüm olup burkuluyor!) Ve senin zikrinden dolayı da lisanım açılıyor! Ve zamirim (içim derinden derine) senin muhabbetine (sevgine) inanıyor! Ve yaptığım itiraf(lar)ım ve dua(ları)m doğrulandıktan sonra, senin Rububiyyetin için Huzu ediyorum! (Ya İlahî!) Sen, kendi gözettiğini mahvetmezsin! Böyle bir muamele, senden çok uzaktır! Sen, her şeyden büyüksün; ve yaklaştırdığını uzaklaştırmaz ve koruduğunu da asla kovmazsın!.. Sen, kifayet ettiğin ve rahmet ettiğin kimseyi asla belaya düşürmezsin!.. Eyvah! Ya Seyidim! Ve Ya İlahî! Keşke bilseydim ki acaba senin azametinin kapısında sana secde edene ateşi musallat eder misin? Ve senin tevhidini konuşan sadık dillerin dediklerini ve sana şükür(ler)le (edilen) medihleri (hiç) kabul etmez misin? (Sen ki; Rahman ve Rahimsin, nasıl kabul etmezsin?) (Allahım!) Kalpler; kesin, tahkik etmiş olarak senin (tek) ilah olduğunu itiraf ediyorlar! Ve zamirlerinde (kalplerin derinliklerinde) senin ilmin ile sana (olan sonsuz muhabbetten dolayı) huşu çığlıkları yükseliyor!.. (Ve Ya İlahi!) Sana ibadet için azalar senin emrinde çalışır; ve (kişi kendi günahına) işaret ederek, ancak senden af bekliyor!.. (İlâhî) Senin bu kadar afv-ü mağfiret edici olduğunu (maalesef) zannetmemiştik. Ve bu kadar (geniş ve sonsuz) fazlından habersizdik! (ki, bu hususlarda cahil kalmıştık!) Ya Kerim! Ya Rabbi! Sen, benim dünya belalarından ve onun ukubatından gelecek olan (bela)lara karşı zayıflığımı ve direncimin azlığını biliyorsun! Görünmez belalar, ehli (ve layık) olana oradan gelir! Gerçi bu (dünyevî) belâ kötüdür (Ama, yine de) etrafı azdır; (Onun için de, ne de olsa) Ona tahammül etmek kolaydır; (Çünkü) süresi gayet kısadır! Fakat, ahiretteki belalara ve orada vuku bulacak fenalıklara (ve kötü akibete) nasıl tahammül edebilirim? Zira; o öyle bir beladır ki, müddeti çok uzundur ve etrafı da daimîdir. (O belalar) ehil olanlardan asla hafifletilmez; onlara ancak senin ğazabın, intikamın ve hışmın vardır. Ve bu (azabları)na gökler ve yer (dahi) dayanamaz. Ya Seyidim! Bu nasıl olur benim için? Ben ki; senin kudretsiz, zelil, küçümsenecek ve nimetine muhtaç bir kulunum! (ve biçare kölenim!) Ya İlahî! Ve Ya Rabbi! Ve Ya Seyidim! Ve Ey Yüce Mevlam! (bilemiyorum, acaba) hangi işimden dolayı (nefsimi) sana şikâyet edeyim? Ve Onun hangisinden dolayı (daha fazla) korkayım? Ve hangisinin elîm ve şiddetli azabından dolayı ağlayıp sızlayayım? Acaba belanın uzunluğuna ve müddetinin çokluğuna mı? (daha çok ağlayım sızlayayım?) (Ya Rabbi!) Eğer, beni düşmanlarınla beraber ukubatın (mahalli olan Nâr)a döndürsen (o zaman) benimle bela ehlinin arasını cemetmiş olursun! Ve (böylece) kendi sevdiklerinle ve dostlarınla (dolayısıyla rahmetinle) benim aramı ayırmış olursun! (Ki, belanın ve musibetin en büyüğü de işte budur!) Beni bağışla, Ya Seyidim! Ve Ya Mevlam! Ve Ya Rabbim! (Diyeyim ki) senin azabına sabrettim Ama, senin (ve dostlarının) ayrılığına (asla) sabredemem Bağışla beni (Ya İlahî!) Farzedeyim ki, senin ateşinin sıcaklığına dayandım Peki, senin nazarından ve kerametinden ayrı kalmağa sabredebilir miyim? Senin affını reca ettiğim (ve umduğum) halde, ateşi mesken olarak seçebilir miyim?.. Ya Seyidim! Ve Ya Mevlâm! İzzet ve hürmetin için gerçekten yemin ediyorum ki; eğer konuşmama izin verirsen, senin kapına doğru her an (büyük ümidlerle) coşarım! Aynen; Cehennem ehli olanlardan, ümid-var olanların coştuğu gibi Ve sana feryad edenlerin feryadı gibi kapında feryad ederim!.. (Tüm varlığını) kaybedenlerin ağlaması gibi kapında (feryad-ü figan ederek) ağlarım! Ey Müminlerin velisi! Sen neredesin? Diye, seni çağırıyorum! Ey ariflerin emellerinin gayesi! Ey feryad edenlerin feryadına yetişen!.. Ey sadık olan kalblerinin sevgilisi. Ve Ey Alemin İlahı! (olan Allahım) Sen, kendini görüyor musun? (Ki) sen sübhansın! (her türlü eksikliklerden münezzehsin!) Ya İlahî! Hamdolsun sana ki, ondaki muhalefetten dolayı (Cehennemde) hapis olan, bir müslümanın sesini duyuyorsun! (Ki, o müslüman) günahı karşılığında azabın tadını tadıyor! Ve cürmü ile cinayetinden dolayı (Cehennem hapishanesinin) tabakaları arasında hapistir. Affolunacağı emelini taşıyarak senin kapına, rahmet için koşmaktadır! Ve o, seni ehl-i tevhidin dili ile çağırıyor; ve sana, senin Rububiyyetin ile tevessül ediyor! Ya Mevlam! (Bu asî, ama nâdim olan) o (müslüman) nasıl azabda bâkî kalabilir? O, senin affedeceğinden emindir, ümitlidir. Hem senin rahmetini ve faziletini arzuladığı halde, ateş onu nasıl yakabilir? (Sen, ona izin verir misin? ) (Ya İlahî ve Ya Rabbî!) Ateşin harareti onu nasıl da yakıyor! Ve sen yananın sesini duyuyorsun ve yerini de görüyorsun! O ateşin zefiri (nefesi ve ısısı) nasıl da onu bürüyerek kaplıyor! Ve sen, onun zayıflığını biliyorsun; (o aciz ve zaif kulun) ateş katları (ve tabakaları) arasında nasıl durabilir? Ve sen onun sıdkını (nâdim ve tâib olduğunu) biliyorsun; o halde, ateşin sıcaklığı ona nasıl zarar verebilir? Ve o, sana Ey onun Rabbi! (benim Rabbim!) diye nida etmektedir! Serbest olduğu zaman, onda senin fazlının (nice) izleri olduğu halde, Onu nasıl olur da ateşe terk edebilirsin? Hayır, asla sen bunları yapmazsın! (Çünkü) senin fazlın maruftur! Muvahhidine ihsanın ve iyiliğin ne güzel bir tutumdur! Kesinlikle inanıyorum ki, sen böyle (afv-ü mağfiret sahibi)sin! Seni inkar edenlere ise elbette azab edersin! Sana karşı inad edenleri, her zaman soğuk ateşe atmak için öncelikle sakladın! Hiç kimseye orada, sığınacak veya duracak hiçbir yer yoktur!.. (İşte, Cehennem bu derece kötü ve dehşetli bir yerdir ) (İlâhî! Ya Rabbi ) senin isimlerin mukaddestir, lâkin! Sen ki; cinden ve insden kâfir olanların hepsini Cehenneme doldurmaya kasem etmişsin! Ve o muânnid (kafir)leriorada tutmaktasın! Ve sen onlara, sonsuz ve sürekli nimetlerinin ve ikramlarının vesilesiyle senâ edilmenin yüceliğini (anlatıp) söyledin! (Ki, nankörlük edip küfre sapmayalar, diye! ) Hiç (sana iman ve itaat üzere bulunup da) iman eden kimse, (senin emirlerine karşı isyan içerisinde bulunarak) fasık kimse gibi olur mu? Bunlar, elbette musâvî olamazlar! İlahi! Ve (ya) seyidim! Senin takdir ettiğin (iyilikler)i, senin yüce kudretin ise (senden) taleb ediyorum! Ve (bu), senin mutlak-kesin kazân ve hükmün iledir! (ki ben ona muhtâcım) Yarattığını ğalibiyete ulaştıran (ve her nevi murâdına erdiren) sensin! (Lütf-u Kereminle) beni bu gece ve bu sââdete affet! Her türlü cürüm ki, ben, o cürümleri işlemişim ve her türlü günâh ve hata ki, ben, onlara bulaşmışım! Gizlice yaptığım her çirkin iş, işlediğim ve gizlediğim câhillik! (ki, onları) ya apaçık yapmışım veya gizlemiş açığa vurmuşum! Bütün bu günâhların (yazılıp) isbâtlanmasını da kirâmen kâtibin (denen melekler)e emretmişsin! (bu iş için) sorumluluk verip vekil kıldıkların, yaptıklarımı (kütüklere) yazıp saklamaktadır. Ve onları, uzuvlarımın amelleriyle beraber benim üzerime şâhid olarak tuttun! Onlardan başka, ayrıca sen de, üzerime mürâkib (denetleyici ve gözetleyici) olarak, yaptıklarımın tümüne mutlak bir şahidsin! Ve onlara gizli olan günâhlarımı sonsuz rahmetinle gizledin; ve fazlınla onları setr ettin! (kapattın)! (İlahi!) (Günahlarımı afv-ü setr ettiğin gibi) gönderdiğin bütün hayırlarla da yolumu daha fazla iyiliğe yönelt!.. (Allahım!) sen, ya ihsânını faziletli kıldın; veya iyiliği yaydıkça yaydın; yahut da, rızkı genişlettikçe genişlettin! (Sen bunların tümünü de yaptın!) (Ya Rabbi!) sen, hem her günâhı bağışlayansın; hem de her hatayı (örtüp) setr edensin! (Onun için; günâhlarımızı affet; hatalarımızı da dâima setr et! Bizi, dünya ve ahrette perişân edip rezil etme! ) Ya Rabbim! Ya Rabbim! Ya Rabbim!.. (ya) Seyidim! ve (ya) Mevlâm! Ve ey benim mâlikim! Ey nâsiyemi (perçemimi) elinde tutan (Allahım!)! Ey zorluklar-zararlar içerisinde olduğumu ve miskinliğimi bilen, Alim olan (Allahım!)!.. Ey fâkirliğimden ve içerisinde bulunduğum bütün güçlüklerimden haberdâr (habir) olan! (Allahım!)! Ya Rabbi! Ya Rabbi! Ya Rabbi! Senin hakkın ve kudsîyetinin hürmetine senden (bütün hâcâtımı) diliyorum! Sıfatının ve isimlerinin büyüklüğü hürmetine, gece ve gündüzün bütün vakitlerinde seni (lâyıkı veçhiyle) zikretmeme yardım et! Senin ilahî hizmetinde olayım ki, bütün amellerim huzurunda kabul olunsun! Amellerimin ve (zikr) virdlerimin tümü, yalnız senin içindir! Ve bu (kulluk) hâlim, senin ilâhî hizmetinde dâimi olacaktır! (Böyle olabilmem için, dâima senin İlâhî yardımına ve Rahmetine muhtâcım!..). Ya Seyidim! Ey güven (ve yardım) kaynağı olan! Ey ahvâlimi şikâyet ettiğim (yegâne merci) olan! (Allahım! Her sıkışık durumumda ancak sana koşarım! ) Ya Rabbi! Ya Rabbi! Ya Rabbi! Uzuzvlarımın sana hizmeti için kuvvet ver! Elimle ve ayaklarımla, kapına geldiğimde onlara (güç ve) şiddet ver! Bana ciddiyet ver ki, (huzur-u ilâhiyetten de) dâimâ senin haşyetinde bulunayım; ve hizmetinde, devamlı olarak fasılasız bulunayım!.. Tâ ki; senin İlâhi haşmetinin huzurunda önde sâf bağlayanlardan ve bütün isteyenlerle birlikte, koşarak geleyim ve senin yakınlığına iştiyâk duyan müştaklarınla beraber olayım!.. Ve; muhlisîlerin etrâfına sana yakın olayım! ve iykân ehlinin, (imanlarına yakîn sahibi olanların) korktuğu gibi senden korkayım ve müminlerle beraber, senin civârında toplanayım!!! Ey Allahım! Bana kötülük edene kötülük ver! Ve bana tuzak kurana da sen tuzak kur! (Onun tuzağını başına geçirip boşa çıkar!)! Ve beni, huzurunda nâsibi güzel olan kullarından kıl! Ve yine beni, kapına en yakınlardan ve huzuruna en yakın olanlardan kıl!! Senin fazlın olmadan hiç kimse bu sââdete erişemez! (İlâhî!) Bu sââdeti sen bana lutfeyle! Mecdinle-Kereminle, sen bu fazileti bana nasib eyle! Ve; rahmetinle beni muhafaza et! ve lisânımı senin zikrine hâzır kıl! (İlâhî! Ya Rabbî!) Benim (aciz) kalbim, senin muhabbetinin ağırlığını kaldıramaz! Bana, icâbet etmenle (İlâhi Bu âcizi) minnettâ et! (nankör etme!) ve hatalarımı da affet! Ve zelle(leri)mi de mağfiret et!.. (Allahım!) şüphesiz sen, kullarına ibâdet etmelerini kazâ ettin! (hükmettin!) ve sana duâda bulunmalarını emir buyurdun! Ve yapılacak duâlara icâbet edeceğini de garanti ettin!.. (duâ edin ki, kabul edeyim!; dedin! ) Ya Rabbî! (senin bu vadinden cesâret alarak; büyük bir ümidle) yüzümü senin yönüne doğru çevirdim; ve bana yardım etmen için elimi senin tarafına uzattım! İzzetin hakkı için, benim duâmı kabul etmen ve isteklerime kavuşturman hususunda (lütfunla) ve fazlınla beni recasız (ve ümitsiz) bırakma! Ve cinden ve insden olan bütün düşmanlarımdan beni koru! (Ve) ey rızâsı çabuk olan (Allahım!.)! Benim duâdan başka hiçbir yardımcım yoktur! (Onun için beni) affet! Sen dilediğin her şeyi yapabilirsin! Ey ismi her derde derman olan; ey ismi her hastaya şifâ olan! (Yüce Allahım!)! Yalnız sana kul olmak (bizim için) yeterlidir! Silâhı ağlamak ve sermâyesi ümid olanlara rahmet et! Ey nimetleri tamamlayan! Ey zahmetleri defeden! Ey korkanların ışığı, ey öğretmensiz alim! (olan Allahım!)! (Habibin) Muhammede ve onun (temiz) evlâdına salât (-ü selâm) et; ve bana da, sana yakışan-yaraşan (Rahmet, afv-ü mağfiret, lütuf ve fazlın)la muâmele yap! Allah-u Tealanın (sonsuz rahmeti ve) sâlâvâtı (şânı yüce) Resulüne ve Onun pâk evlâdından olan imamlara olsun!. ve onlara (yine) selâm olsun; çok (çok) selâm olsun!!! (Amin )!