Islam’da Davet Metodu

BoZKurT

"R@m@z@n"
Forum Düzeni
Katılım
22 Mart 2012
Mesajlar
9,504
Beğeni
16,966
Puanları
113
Konum
İstanbul
Biraz uzundur lakin faydalıdır.
kendi görüşüne zıt olan kişiyi katletmek yerine islama kazandırmak manasında faydalıdır.

Davet Metodu Üç Kısma Ayrılır:

1) Islah Edenler:

Istılahçılar; bunlar toplumda gariplerdir. Bunlar mü’mindirler. İnsanları hakka davet ederler. Allah’a bütün kalpleriyle inanırlar. Takva sahipleridir, Salih amel işlerler. Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“O kitap (Kur’an) takva sahipleri için yol göstericidir. Onlar ki gaybe inanıp namazlarını kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah rızası) için harcarlar.

Yine onlar gerek sana indirilen ve gerekse senden önce indirilen şeylere inandıkları gibi ahiret hayatı hakkında asla şüphe beslemezler. İşte onlar Rabblerinden bir hidayet üzere olanlardır ve onlar kurtuluşa erenlerin ta kedileridir.”

Bakara 2, 3, 4, 5

2) Fasidler:

Yani fesatlık çıkaranlar, kâfirlerdir. Fasid kelimesi kokuşmuşlara denir. Onlar inkârlarını gizlemezler, müşriktirler. Allah(Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Kâfirlere gelince onları uyarsan da uyarmasan da kendileri için birdir, onlar inanmazlar. Allah onların kalpleri ile kulaklarını mühürlemiştir ve gözleri de perdelidir, onları büyük bir azap beklemektedir.”

Bakara 6, 7

3) Ashabu’l-Yemin:

Kendileri fasid değil ama fesat çıkarılmasına itiraz etmiyorlar. Bazen sağa, bazen sola giderler. Münafıktırlar. Kendilerine bir şey anlatılmadığını yani hüccet ikame edilmediğini iddia ederek Allah’tan özür dileyeceklerdir. Allah’ı kandıracaklarını zannetmektedirler. Oysaki Allah kalplerde olanı bilir. Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“İnsanlardan kimi de vardır ki; “Allah’a ve ahiret gününe inandık” derler. Oysa inanmamışlardır. Böylece Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar, hâlbuki sadece kendilerini aldatırlar, ama farkında değillerdir. Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalanladıkarı şey sebebiyle onlara da elim bir azap vardır.”

Bakara 8, 9, 10

Nebilerin Görevleri
1) Cennet ehline cenneti, cehennem ehline cehennemi gösterirler.

2) Hüccet ikame etmek.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Allah’ın benimle gönderdiği ilim bereketli yağmur gibidir.”

Buhari 79/238, Müslim 2282/15

Davetteki Metod
1) İnsanların Aksamı:

Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Onlara, deniz kenarında bulunan şehir (halkı) nın halini sor; Hani Cumartesi gününün hürmetini ihlal edip haddi aşmışlardı; Cumartesi tatil yaptıkları gün balıklar onlara akın akın gelirler. Cumartesi tatili yapmadıkları gün ise, onlara hiç balık gelmezdi. İşte biz, yoldan çıkmış olmaları dolayısıyla onları böyle imtihan ediyorduk.

İçlerinden bir topluluk: Allah’ın kendilerini helak edeceği yahut şiddetli bir azap ile cezalandıracağı bir kavme niçin öğüt veriyorsunuz? demişti de, onlar: Rabbımıza mazeret olmak üzere. Belki sakınırlar demişlerdi. Kendilerilerine hatırlatılanları onlar unutunca, kötülükten men edenleri kurtarmış, zulmedenleri ise işledikleri fısk yüzünden şiddetli bir azap ile yakalamıştık.”

A’raf 163, 164, 165

Ebu Musa (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Aziz ve Celil olan Allah’ın benim vasıtamla gönderdiği hidayet ve ilim yağmura benzer. Bir toprağa düşer ki onun bir kısmı güzel bir taifedir. Suyu kabul eder de çayır ve bol ot bitirir. Bir kısım da kurak olur, suyu tutar da yüce Allah onunla halkı faidelendirir. Ondan hem kendileri içerler, hem de hayvanlarını suvarıp güderler.

Bu yağmur diğer bir nevi toprağa daha isabet eder ki o düz ve kayıptır. Ne suyu tutar ne de çayır bitirir. Allah’ın dinini anlayıp da Allah’ın benimle gönderdiği hidayet ve ilimden faydalanan ve bunu bilip başkasına bildiren kimse ile (bunu duyduğu vakit kibirinden) başını bile kaldırmayan ve Allah’ın benimle gönderilen hidayetini kabul etmeyen kimse işte böyledir’ buyurdu.”

Buhari 79/238, Müslim 2282/15

İlim hem tebliğden, hem amelden öncedir. Günahlara istiğfar ilimle olur. Emri bi’l-maruf, iyiliği emretmek demektir. Nehy’i-anil münker, yani kötülükten, münkerden nehyetmek, sakındırmaktır. Bu konuda Asr suresinde Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Asra yemin olsun ki insan hüsrandadır. Ancak iman edip salih amel işleyenler ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.”

Asr 1, 2, 3

2) Davetçinin Davet Edeceği Şeyi Bilmesi Gerekir:
Burada iki kaide vardır:

1) Kaide:

Zarar verecek şeyler, faide verecek şeyleri celp etmekten öncedir.

2) Kaide:

Bir meselede faideler birbirine taarruz etse veya güzellik ya da çirkinlik bir meselede taarruz etse bunlardan hangisi şer’i şerife daha uygunsa o tercih edilir. Meseleyi açıklayalım; bir kadının Daru’l-Harb’te kalması caiz değildir. İman eden kadının fitneye ve küfre düşmemesi için Daru’l-İslam’a hicret etmesi gerekir.

Bir günlük ve bir gecelik yola bir kadının tek başına gitmesi caiz değildir. Bu kadın mahremi olmadan yola çıkamaz. Tirmizi’de ki hadise göre bu haramdır. Birinde yola çıkmak haram, birinde gitmek. Maslahat ve Mazarrat sıkıntıya sokar.

3) Daveti Kimler Yapabilir?
Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“İsrail oğullarından küfredenlerden, Davut ve Meryem’in oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdi. Bu isyan etmeleri ve haddi aşmaları yüzündendi. İşledikleri kötülüklerden birbirlerini menetmezlerdi. İşlemiş oldukları bu şeyler ne kadar da kötü idi.”

Maide 78, 79

Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülükten nehyeden, bir topluluk oluşsun. İşte asıl kurtuluşa erenler bunlardır.”

Âl-i İmran 104

Davet Metodu İle İlgili Hadisler
Tarık ibni Şihab şöyle dedi:

“Bayram günü namazdan önce hutbeye başlayanların ilki Mervan’dır. Hemen ona biri kalktı ve:

−‘Namaz hutbeden öncedir’ dedi.

Mervan:

−‘Burada namazın öne geçirilmesi terk olunmuştur’ dedi.

Bunun üzerine Ebu Said (Radiyallahu Anh):

−‘Bu şahsa gelince, işte o, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den işittiğini yerine getirmiştir.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Sizden herkim bir münker görürse onu eliyle değiştirsin. Eğer eliyle değiştirmeye gücü yetmezse diliyle, ona da gücü yetmeyen kalbiyle. Ve işte bu imanın en zayıf olanıdır’ buyurdu.”

Müslim 49/78

Ka’b İbni Ucre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Bir gün Abdurrahman ibni Ummi’l-Hakem oturduğu yerde hutbe irad ederken Kab mescide girmiş ve:

−‘Hele şuna bakın! Allah (Azze ve Celle) Kitabında: “Onlar bir ticaret yahut bir eğlence gördükleri zaman ona yönelip dağıldılar, seni de ayakta bıraktılar…” buyurmuş iken o oturduğu yerden hutbe irad ediyor!’ demiştir.”

Müslim 864/39

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Allah’ın menettiği sınırları üzerinde duran kimse ile o sınırların içine düşen kimselerin benzeri, bir gemi halkının benzeri gibidir. Onlar gemi üzerinde kur’a attılar. Bazısına geminin üstü düştü, bazısına da geminin altı anbar kısmı isabet etti. Geminin alt kısmında bulunanlar sudan almak istedikleri zaman yukarıdakilerin üzerine uğruyorlardı.

Bunlar kendi kendilerine. Biz nasibimiz olan anbarda bir delik açsak ezalanmamış ve üstümüzdekilere eza vermemiş oluruz, dediler. Şimdi yüksek tabaka sahipleri bu aşağı seviyedeki insanları bu dilekleriyle baş başa bıraksalardı, hepsi helak olurlardı. Fakat onların cinayet işleyecek ellerini tutsalardı hem kendileri kurtulur, hem de mücrimleri toptan kurtarırlardı.”

Buhari 2308

4) Davette Hırslı Olmak, Şevklenmek ve Gayret Göstermek:
Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun; onlar, doğru yolda olan kimselerdir.”

Yasin 21

Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Onlara demişlerdi ki: Ey kavmimiz! Biz Musa’dan sonra, Muhammed’e indirilen, kendilerinden öncekileri doğrulayan, hakka ve dosdoğru yola hidayet eden bir kitap dinledik.”

Ahkaf 30

Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Nihayet karıncalar vadisine geldikleri zaman, bir karınca şöyle demişti: “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve askerleri farkına varmadan sizi ezmesin.”

Neml 18

Neml 18’de belirtildiği gibi, Süleyman (Aleyhisselam) o kadar hırslı biriydi ki karıncalar dahi onu gördükleri zaman hemen kaçışırlardı. Mesela; Allah yolunda cihad eden bir mücahid şehit olurken cennetteki makamını görmeden şehid düşmez. Cihad konusunda olsun, ilim konusunda olsun en büyük mücahid ve en büyük âlim Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’dir.

5) Davetin Adabı:
Davet adabında dikkat edilmesi gereken beş şey vardır.

1) Bilmediğimiz şeyleri söylemiyeceğiz.

Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Bilmediğin şeyin ardına düşme; zira kulak, göz ve kalp, bunların hepsi de, ondan sorguya çekilecektir.

İsra 36

2) Davet esnasında yumuşak bir uslup kullanmamız gerekir.

Allah (Azze ve Celle) yumuşaklığı emrediyor. Örneğin; İbrahim’in davetindeki yumuşaklığı. Musa ve Harun’a Allah-u Teâlâ’nın, o azgınlar azgını, kâfirlerin başı, ilahlık iddiasında bulunan Firavun’a yumuşaklıkla tebliğ etmesini tavsiye ediyor.

Allah-u Teâlâ, insan rıfk ile yani yumuşaklık ile davet ederse mükâfatını verecektir. Üstelik dinimiz hayvanlara bile yumuşak davranmamızı emrediyor. Müslüman tatlı dilli olmalıdır. Bu konuda bir atasözü vardır:

“Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkarır.” Bu konuda Allah-u Teâlâ mü’min kullarına şöyle buyuruyor:

“Allah’ın bir rahmeti dolayısıyladır ki, sen onlara karşı yumuşak davrandın; eğer kaba, katı kalpli olsaydın, elbette etrafından dağılır giderlerdi. Bu itibarla onları bağışla ve onlar için Allah’tan mağfiret dile; işlerinde de onlara danış. Bir şeye azmettiğin zaman da, Allah’a güven, Allah, şüphesiz (kendisine) güvenenleri sever.

Âl-i İmran 159

Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Firavun’a gidin; çünkü o azmıştır. O’na yumuşak söz söyleyin; belki öğüt alır yahut korkar.”

Tâ-Hâ 43, 44

Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Yumuşak huyluluk, her hangi bir şeyde bulunursa onu muhakkak ziynetlendirip güzelleştirir. Sökülüp koparıldığı her hangi bir şeyi de muhakkak çirkinleştirip kötüleştirir’ buyurdu.”

Müslim 2594/78

Başka bir hadiste Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Ya Aişe! Şüphesiz ki Allah Rafik’dır kullarına karşı lütufkârdır. Rıfkı sözde, işte nazikliği, yumuşak huyluluğu sever. Şiddete sertlik ve kabalığa karşı vermediği hatta ondan başkalarına da vermediği şeyleri rıfka verir’ buyurdu.”

Müslim 2593/77

Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Rabbinin yoluna, hikmetle ve güzel öğütle davet et. Onlar’a en güzel bir şekilde münakaşa et. Şüphesiz ki kendi yolundan sapanları en iyi bilen Rabbindir; doğru yolda olanları da en iyi o bilir.”

Nahl 125

3) Davet esnasında sabırlı olmak gerekiyor.

Sabretmekle alakalı olan ayetlere geçmeden önce Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in davet döneminde başına gelen eza ve cefalara karşı ne kadar sabırlı olduğunu bilmemiz şarttır. Bir gün Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namaz kılarken Ukbe bin Ebi Muayt Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e saldırmış ve üzerindeki ridası ile boğmaya çalışmış, başını yarmış ve sakalını yolmuştur.

İbni Hişam 1/ 209, Taberi Tarih 2/ 333

Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve ashabı Kâbe’de Ömer (Radiyallahu Anh)’ın Müslüman oluşuna kadar alenen namaz kılmamışlardır. Ömer(Radiyallahu Anh), Hicr’de namazı bitirinceye kadar Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i beklemek zorunda kalmıştır.

Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kavminden görmüş olduğu bütün bu zulüm karşısında nübüvvet görevini ifade etmekte daha çok gayret etme azmi ve şevki kırılmamıştır. Çünkü O’nun davetinde yardımcı olan bizzat Allah (Azze ve Celle)’dir. Allah’ın Rasulü eza ve cefaya sabırla mukabele ediyor, kavmine sabrı tavsiye ediyordu.

Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Sabret. Sabrın ancak Allah’ın yardımıyladır. Onlara üzülme, başvurdukları oyunlardan da endişeli olma.”

Nahl 127

Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Ey oğulcuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten menet, başına gelene de sabret. Bunlar azmedilmesi gereken işlerdendir.

Ahkaf 35, Bakara 45, 153, Âl-i İmran 16, 17, 200, Tâ-Hâ 130, Lokman 17

4) Davet esnasında karşıdakini nefret ettirmemek gerekiyor.

İslam ile henüz tanışmamış ve İslam’a susamış insanlar vardır. O insanlara karşı olan tavırlarımız, hareketlerimiz çok önemlidir. Her an onları İslam’dan soğutabiliriz, o yüzden çok dikkatli olmalıyız.

Ebu Mesud el-Ensari (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gelip:

−Falanca bize namaz kıldırırken o kadar uzatıyor ki, sabah namazına gitmekten adeta geri kalıyorum, dedi. Rasulullah(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i hiçbir mevzuda o günkü kadar sinirli görmedim.

Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘Ey insanlar! İçinizde bazı kimselerde cemaati nefret ettirme hasleti vardır. Her hanginiz insanlara imam olursa namazı hafif tutsun. Çünkü arkasındaki cemaatte yaşlı olanı, zayıf olanı ve iş güç sahibi olanı vardır’ buyurdu.”

Müslim 466/182

Enes ibni Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Ben namazı uzatmak niyetiyle namaza girerim de geriden bir çocuğun ağlamasını duyunca, annesinin çocuğa karşı hüznü ve kalbinin onunla şiddetle meşguliyetinden dolayı namazı hafifletirim’ buyurdu.”

Müslim 192

5) Güzel bir uslub ile mücadele etmek gerekiyor

Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir işi yaptı da müteakiben o iş hususunda ruhsat verdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bu ruhsat vermesi haberi sahabilerinden bir takım insanlara ulaştı. O kimseler bu işi kerih gördüler ve onu yapmaktan uzaklaştılar. Onların bu hali de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ulaştı.

Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kalkıp bir hutbe irad edip:

‘Bir takım kimselerin hali nedir ki hakkında ruhsat verdiğim bir şey benim tarafımdan onlara ulaşıyor da onlar bu işi kerih görüp onu kabul etmekten uzaklaşıyorlar! Allah’a yemin ederim ki ben Allah’ı onların hepsinden muhakkak daha iyi bilenim. Ve ona karşı olan saygı ve korku bakımından da onların hepsinden daha şiddetliyimdir’ buyurdu.”

Müslim 2356/127

6) Davet Yolları:
Buda dille, elle ve mal ile davet, İslam’ın tamamını oluşturur.

1) Dil ile olursa nasihat ve vaaz şeklinde davet yapılabilir. Nasihat ile vaaz arasındaki fark:

Nasihat: Örneğin; bir insana davet yapılırken karşılıklı oturulup konuşulur. O kişiye İslami davet açık ve net yani ayrıntılı olarak anlatılır. Allah ve Rasulü için nasihat edilir. Çünkü Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Zayıflara, hastalara ve infak edecek bir şey bulamayanlara, Allah ve Rasulü için nasihat etmeleri şartıyla (savaşa çıkmamalarında) bir mahzur yoktur. Zira iyilik edenleri muaheze etmek için hiçbir yol mevcut değildir. Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.”

Tevbe 91

Yine nasihat hakkında Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Bu itibarla onlardan uzak dur. Sen (onların davranışları yüzünden elbette) kötülenecek değilsin.”

Zariyat 54

Bu ayetin tefsirinde Mevdudi şöyle diyor:

“Bu ayetle dini tebliğ etmenin çok iyi anlaşılması gereken bir kaidesi anlatılmaktadır. Hak ve hakikate çağıran biri, ne zaman ki birine akla yatkın deliller göstererek, davetini açık açık ortaya sererse, onun şüphelerine, itirazlarına ve delillerine cevap da verirse, hak ve hakikatı açıklamak için üzerine düşen görevleri yerine getirmiş, vazifesini yapmış olur. Bundan sonra hala o şahıs, yanlış inanç ve düşüncesinde ısrar ederse, onun hiçbir vebali, hakka çağıran üzerine düşmez.”

Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Sen yine de nasihat et; zira nasihat, mü’minlere fayda verir.”

Zariyat 55

Yine bu ayetin tefsirinde Mevdudi şöyle diyor:

“Bu ayette davetin ikinci kaidesi açıklanmaktadır. Hakka davetin asıl amacı, kendilerine ulaştırıldığında ona değer verip onu kabul edecek vasıftaki temiz fıtratlara iman nimetini götürmektir. Ancak davetçinin binlerce insan içinde bu temiz fıtratlı insanları tanıyabilmesi mümkün olmadığından, toplumda mevcut temiz fıtratlı insanlara iman nimetinin ulaşabilmesi için o sürekli kendi tebliğ ve davet çalışmasını sürdürür.

Çünkü bu tip insanlar iman edecek yetenektedirler. İşte davetin asıl amacı bu insanları toplayıp bir araya getirmekdir. Davetçi insanların davete kulak verip vermeyeceklerini, iman edip etmeyeceklerini yaptığı bu çalışmalardan anlayabilir. Bu insanlara sürekli nasihat edilmelidir.”

Vaaz: İnsanlara tebliğ şekillerinden biri de, bir tek kişiye değil de bir topluluğa, cemaate karşı hitap ederek yapılan konuşmadır. Buna vaaz denir. Örneğin; Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) son davetini Veda Haccın da çok büyük bir topluluğa hitaben vaaz ederek yapmıştır.

Şuan günümüz Türkiyesinde de camilerde vaaz verilerek güya İslama davet ediliyor. Fakat verdikleri vaazlar da insanlara İslam’dan değil havadan, sudan bahsetmekteler. İnsanların asıl istedikleri İslamı hakkıyla anlatmamaktadırlar. Zaten anlattıklarının çoğu yanlış fikirlerdir. Ve insanlara bu yanlış fikirleri empoze etmektedirler. Bu konuda çok güzel bir söz vardır.

Camiler dopdolu, Ama bomboşlar,

Konuşan bel’am, Uyan Müslüman!

Dille davet hatırlatma şeklinde de olur.

Ayrıca inzar ederek de olur.

İnzar: Cehennemi anlatarak korkutmak ve cenneti anlatarak da sevindirmektir.

2) Elle davet buna cihadın kıtal kısmı girer.

Kıtal: Vuruşmak, savaş anlamına gelir.

Ayrıca fasıklara had uygulamakda buna girer. Mektup yazarak İslam’a davetde yapılır. Mesela; Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Rum Kralı Hıraklıyus’a mektup yazdırarak islam’a davet etmesi.

3) Mal ile davet. Buna hem Müslümanlar hem de gayri Müslimler girer. Bunlara hediyeler vererek davetler yapılır. Zaten mal ile davete en güzel örnek hediyeleşmektir. Ve hediyeleşmek sünnettir. İslam’a sempati duyanlara ve “Ben Müslümanım” deyip daha öteye gitmeyenlere veya gidemeyenlere kitap vermek.

Onlara mali yardım yaparak da İslam’a sempati duymalarına vesile olabiliriz. Tabi ki hidayet Allah’tandır. Örneğin; Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Ebu Süfyan’ın İslam’a yeni girdiği sıralarda 100 deve vererek ona yardım etmesi vb. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hareketi müşriklere, kâfirlere yapmıyordu. İslam’a yeni girenlere yardım yapıyordu.

7) Emri Bi’l-Maruf ve Nehyi Ani’l-Münker’de Ne Zaman Sukut Edilir?
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gün insanlar içine çıkmış oturuyordu.

O sırada bir zat geldi ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:

−Ya Rasulallah! İman nedir? dedi.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘Allah’a, meleklerine, Kitabına, Allah’a kavuşmaya, Nebilerine inanman ve keza son dirilmeye iman etmendir’ buyurdu.

O adam:

−İslam nedir? dedi.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘İslam, Allah’a ibadet etmen ve Allah’a hiçbir şeyi ortak yapmaman, yazılmış olan namazı kılman, farz kılınmış olan zekâtı vermen ve Ramazanda da oruç tutmandır’ buyurdu.

Yine o adam:

−Ya Rasulallah! İhsan nedir? dedi.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘Allah’a sanki onu görüyorsun gibi ibadet etmendir. Şüphe yok ki sen her ne kadar onu görmüyorsan da o Seni muhakkak görür’ buyurdu.

Tekrar o adam:

−Ya Rasulullah! Kıyamet ne zamandır? dedi.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘Bu meselede sorulan, sorandan daha âlim değildir’ dedi ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti:

−‘Lakin onun alametlerini sana haber vereceğim. Cariye efendisini doğurduğu zaman işte bu olay onun alametlerindendir. Çıplaklar, yalın ayaklılar insanların reisi oldukları zaman, işte bu da onun alametlerindendir. Kuzu ve oğlak çobanları yüksek bina kurmakta birbirleriyle yarışa çıktıkları zaman işte bu da onun alametlerindendir. Kıyamet vakti Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği beş şeyin içindedir’ buyurdu ve sonra:

“O Saatin ilmi şüphesiz Allah’ın nezdindendir. Yağmuru O indirir, rahimlerde olanı O bilir, hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez, hiçbir kimse hangi yerde öleceğini bilmez, şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, her şeyden haberdardır.” Lokman 34. ayetini tilavet etti.”

Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

−Sonra o şahıs dönüp gitti.

Müteakiben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘O adamı bana geri çeviriniz’ diye emretti. Bunun üzerine sahabiler onu geri getirmek için aramaya başladılar fakat göremediler.

Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘İşte bu, Cibril’dir. İnsanlara dinlerini öğretmek için geldi’ buyurdu.”

Müslim 9/5

Davet esnasında maslahat gözetmek gerekir.

Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana:

−‘Senin kavmin küfür devrine yakın olmasaydı, muhakkak ki Kâbe’yi bozar ve O’nu İbrahim’in temeli üzerine kurardım. Çünkü Kureyş Kâbe’yi bina ettiği sırada biraz kısalttı ve ben muhakkak Kâbe’ye bir de arka kapı yapardım’ buyurdu.”

Müslim 1333/398

Aişe (Radıyallahu Anha) şöyle dedi:

“Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:

−İsmail Hicri’nin duvarından sorup bu duvar Beyt’ten midir? dedim.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘Evet, duvar Beyt’tendir’ buyurdu.

Ben yine:

−Kureyş için ne mani vardı ki duvarı yani Hicr’i Beyt’in içine katmadılar? dedim.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘Kavmin olan Kureyş’in bu Hicr’i Kâbe’ye girmeye ve Kâbe içine katmaya bütçeleri kısa gelip yetmedi’ buyurdu.

Ben yine:

−Kâbe’nin kapısı neden bu kadar yüksektir? diye sordum.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘Senin kavminin dilediklerini Kâbe’ye girdirmeleri, dilediklerini de girmekten men etmeleri için böyle yaptılar. Eğer kavmin cahiliyet devrine yakın olmasaydı, Hicr’in duvarını Beyt’e katmak ve Beyt’in kapısını yer seviyesine indirmek isterdim. Fakat duvarı Beyt’e girdirmem ve Kâbe kapısını yer seviyesine indirmemden ötürü, onların gönüllerinin kırılmasından endişe ederim’ buyurdu.”

Buhari1499

Burada Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onların bu yanlış davranışları karşısında sükût etmiş onların kalplerini kırmak istememiştir. Marufu emrettiğimiz kişide bu hareketimiz daha büyük münkerlere sebep oluyorsa artık o bırakılmalıdır.
 

benzernick

Kullanıcı
Katılım
11 Mart 2016
Mesajlar
80
Beğeni
137
Puanları
33
Konum
istanbul
üstad güzel bir konuya değinmişin rabbim bereketlendirir inşallah,tabi yeni insan kazanmak kadar kazanılanıda elde tutmak gerek ki hedefe varılsın,bu manada resulullahın ahlakını örnek almalıyız .uhud savaşında okçular görev yerini terk edip neticesinde Müslümanların dağılıp yenilmesiyle sonuçlanan savaştan sonra Allah cc onlra yumuşak davranmasını onlarla müşavere etmesin emr etmiş,şayet sen onlara sert ve katı davrasaydın onlar etrafından dağılır giderlerdi ayetini indimiştiri,bu kunuyla alakalı onlarca örnek var hepsini sayacak değilim,lakin şunu söylemek isterimki bugün Müslümanları bir arada tutacak mekanizmaları kalmamıştır.müslümanlar birbirlerine gönül bağıyla bağlıdırlar bu gönül bağları da eften püften sebeplerle kırılınca birbirimize karşı hasım kesiliyoruz kimin eli güçlüyse karşısındakini imha etmeye çalışıyor,durumumuz ortada paramparça olmuşuz her parça kendi halinden menmun ,totele baktığımızda hadisteki ifadeyle suyun önünde giden çer çöp,memleketlerimiz yağmalanıyor ırızlr çiğneniyor dünyada akan en ucuz kan müslümanların kanı olmuş,durumumuz buyken,ben buraya kayıt olurken yazmada yeni okumada eskiyimdemiştim bunuda serbest kürsüye göndericeğime sizin isminizde bir üyeye göndermişim,görüyorumki sanal ortam farklı at izi it izine karışmış.neyin nerden geliceğini kestiremiyorsun,insanı ister istemez etkileyen üzen hadiseler yaşanıyor,kendi adıma konuşayım benim yaşantıma ve ibadetlerime etki ediyor,anladımki bu işle rbize göre değil ,eski yaşantıma dönücem,benim canlı kanlı kibar nazik edepli terbiyeli saygı değer kardeşlerim var buraya vericeğim emeği onlara veririm oturur bir ayet bir hadis anlatırım,mimiklerini yüzlerini görürüm bu vesileyle Allah cc dinine bir kişi kazandırmanın mutluluğunu yaşarım,toprarlarsak sanal alemde islami davet çok çetrefilli iş islami davetin resulullah dönemindeki gibi ancak bir cemaatsel çalışmayla olacağı kanatindeyim,bir insan ancak cemaat terbiyesi ve eğitimiyle şurlanır. burda da güzel abiyler güzel kardeşler tanıdım,kendilerine saygı ve selamlarımı iletiyorum,yazı yazmıycam lakin ara sıra bu değerli abi, ve kardeşleri takip etmek isterim.selametle kalın
 
Son düzenleme:
Üst