ÖLÜ GÖMME GELENEKLERİ VE MEZAR ÇEŞİTLERİ
İnsanlar ölüme iki sekilde tepki veriyor:
1- Ölümü kabullenme (Gilgamis'a Utnapistim'in hayatın sürekli olmadigini söylemesi)
2- Ölüme direnme
Ölünün zararli oldugunu düsünenler ölüyü daha derine gömmüsler ,bunu Babil mitosunda İstar'da yeralti dünyasinin kapilari açilmadiginda bekçiyi kapilari kirip ölüleri salmakla tehdit ettiginde görürüz. Ölü yasama ortak edilmek istendiginde ise sekilerin altina gömülüyordu. Ölüden kurtulma ya hijyenik nedenlerle ölüyü gömme kaygisi yada bir gelenek her zaman kültürden kültüre degisen törenlere neden olmustur.
Cesetlere iki türlü gömü uygulaniyor.
1- Yakarak (kremasyon ) gömme: Amaç cesedin yakilmasidir ,ceset ya odun üzerine konularak ya da tezekle yakilmis ve en yüksek ortalama 1000oc 'ye ulasabilmistir. Kremasyonda odunun cinsi, havanin durumu önemlidir, bu islem 7-10 saat arasinda yapilabilmektedir. Kemik çok yüksek isida erimeye basladigindan genelde kafatasi kemigi, uzun kemikler, disler, gögüs kafesine ait kemikler bozulmadan kalabiliyor. Yanmis kemigin yanmamis kemikten daha iyi korundugu kazilarla ortaya çikiyor. Bunun nedeni atesin konserve görevi görmesidir. Yakilan ceset gömüldügü yere göre de renk degistirmektedir. Örnegin ,toprakta Arsenik fazlaysa siyah, tahta parçalariyla gömüldüyse gri-kahverengi renkte oluyor. Asil renk veren olay yanma derecedidir.
I - 200-250 derece 'de kemikler sarimtirak beyaz veya fildisi .
II - 300-400 derece'de kemikler kahverengi ve koyu kahverengi siyah.
III - 550 derece'de kemikler gri, gri-mavi.
IV- 650-700 derece'de kemikler süt beyaz ve tebesir rengi .
V- 800-950 derece'de kemikler mat beyaz renge döner.
VI - 1000-1600 derece'de kemikler erimeye baslar.
Prehistorik (arkaik) dönemde isi IV. ve V. kademede gerçeklesiyor. Genelde kemiklerin sogumasi beklenmez ,kum , yag , su , sarap ile sogutulur,su kemiklerin parçalanmasina sebep olur.
2- Yakmadan (Inhumasyon) Gömme: Vücut hangi sekillerde konursa konsun cesette tahribe rastlanmiyor.Anadolu'da genellikle gömüler yerlesim içine yada yerlesim disina genellikle hoker tarzinda gömülmüslerdir.
Ölülerin yerlestirildigi mezarlar Anadolu'da 6'ya ayrilmistir.
1- Basit toprak mezarlar: Ölüler Dorsal(düz) veya hoker tarzda konulmustur. Genel olarak cesedin sigabilecegi kadar yer açilarak topragin sikistirilmasi bazende küçük taslarla bir zemin olusturulmasi sonucunda ceset buraya gömülmüstür. Çogunlukla Orta Çag mezarlarinda mezarin üzeri plaka tasla kapatilmistir.
2-Kaya araligi mezarligi: Dogal kaya oyuklari veya kaya araliklarindan yararlinir. Ana kayayi düzeltme gibi bir kaygi yoktur.
3-Küp mezarlar: Anadolu'da çok rastlanmaktadir. Neolitik döneme kadar geçmisi dayanir. Yakilmadiginda cesede uygun bir küp bulunuyor, yakildiginda daha küçük küpler kullaniliyor. Küplerin agzi genelde tasla yada kiremitle kapatilir.
4- Sandik mezarlar: Tastan , kerpiçten , agaçtan yapilmakta dikdötgen veya kare tercih edilmektedir. Genelde dört tarafi tasla çevrelenmekte üzeri bazen kapatilir bazen kapatilmaz , amaç sandik seklini olusturmaktir. Sal taslariyla kapatilmaktadir. Bir ya da daha fazla gömü hoker tarzda gömülmektedir.
5- Oda mezarlar : Tas ,kerpiç, ana kayaya açilan odalardan yapilan mezarlardir. Genelde ön girisleri vardir , ev seklindedir. Üzerleri ya sal taslari veya ahsap ,dallarla kapatilmakta, yüzeyden görülmemektedir.
6- Kuyu mezarlar: Derinlikleri 2m'yi bulmaktadir, mezarin girisi üsttedir ve sal taslariyla kapatilmaktadir.
Kalkolitik dönem ölü gömme gelenegi
Anadolu'da bu dönemi üç ayri cografi bölümde inceleyebiliriz.
1- Ege'den baslayan iç Anadolu göller bölgesini içine alan Bati, Kuzeybati ve Güneybati Anadolu'da , Bati Anadolu Bölümü.
2- Tuz Gölü civarinda Firat'i sinir alacak sekilde Kuzey, Orta ve Güney Anadolu bölümü .
3- Firat'in dogu kesimini kapsayan Dogu Anadolu bölümü.
Bati Anadolu Bölümü:
Özellikle Ege kiyilarinda Kalkolitik döneme ait herhangi bir mezar veya mezarlik alanina rastlanilmamis. İç kesimlere girdigimizde Kuzeybati Anadolu'da görülür.
Fikirtepe: İstanbul Kadiköy'de yer alir. 140 X 70 boyutlarinda bir höyük yerlesmesidir. 1960 yillarda Kurt Bittel kazmistir. Bu kazilar sirasinda Fikirtepe I ve II. katlarda Intramural basit toprak mezarlar ortaya çikarilmistir. Mezarlar hoker tarzindadir. Ölülerin yaninda kase türünde kaplara rastlanilmistir.
Pendik: Büyükçe bir höyüktür, 170 X 180 m. boyutlarindadir. 2 m. lik bir depozite sahiptir. 1981 yilinda İstanbul Arkeoloji müzesi denetiminde Kurt Bittel çalismistir. Burda bir takim mezarlar ortaya çikarilmistir. I nolu açmada 3 çukur barinak bulunmus. Bu barinaklarda A adi verilen 80 cm derinliginde 5.5 m çapinda yuvarlak bir barinak vardir. Bu yapinin ikinci evresine denk gelen evrede taban altinda Hoker tarzinda insan iskeleti bulunmustur. Herhangi bir ölü hediyesi yoktur. Kuzey güney yönünde hoker tarzinda sol yanina yatirilmistir.
B barinaginin 3 .kullanim evresinde yine taban altinda insan iskeletleri bulunmus. Ancak A yapisindaki iskeletten farkli yöne bakmaktadir.
Ilipinar: Bursa ilinin Orhangazi ilçesinin sinirlarinda İznik gölünün 1.5 km batisinda yer alir. Burda 5m yüksekliginde neolitik çagdan bizans dönemine kadar bir depozit vardir. Kazilari Hollanda Arkeoloji enstitüsü müdürü Jacop Rodenberg yürütmüstür. Höyükteki IV. yapi kati geç kalkolitik döneme tarihlendirilir.
Bu dönemde IV. yapi katinda geç kalkolitik çaga ait Extramural bir mezarlik tabakasi bulunmustur. Burasi sadece mezarlik alani olarak kullanilmistir. 1987-89 yillarinda 20'den fazla mezar geç kalkolitik çaga aittir. İnamasyon teknikte hoker tarzinda gömülmüs, bazi mezarlarda birden fazla ceset bulunmustur. Bir mezarda yüz yüze bakan iki ceset gömülmüs bu iskeletlerin yaninda tunç balta ,bakir biçak, siyah perdahli bir kap konmustur. Kaplar iskeletlerin bas ve ayak kisimlarina birakilmis. Diger mezarlarda ölülerin yaninda tunç baltalar, biçaklar, biz ve çesitli kaplar birakilmis. Kaplar içinse formlar omurgali kaseler, testiler, bir yada iki kulplu çanak çömlekler. Kalkolitik dönem Extramural ölü gömme geleneginin tek örnegini Ilipinar olusturur.
Beycesultan: Denizli ili çivril ilçesi yakinlarinda, hemen hemen B.Menderes'in kaynagina yakindir. 1954-59 yillarinda Seton Lloyd ve James Mellaart tarafindan kazisi yapilmistir. Höyükte 40 tabaka vardir, ilk 20 tabaka kalkolitik döneme aittir (XL - XX). Özellikle geç kalkolitik evre Beycesultan'da yogun olarak yasanmistir. Bu döneme ait çok az sayida bulunan mezarlardan yola çikarak Extramural bir gömü gelenegi oldugunu söyleyebiliriz. XXIX. katta yapi disinda bir küp içinde çocuk iskeleti bulunmus. Ayrica XXVIII. katta ise bir yapinin tabani altinda, basit toprak mezar içinde bir çocuk iskeleti daha bulunmus. İskelet Kuzeydogu Güneybati yönünde hoker tarzinda gömülmüs. Herhangi bir ölü hediyesi yoktur.
Kuruçay: 1978-88 yilarinda Refik Duru baskanliginda kazilar yürütülmüstür. Erken Kalkolitik çaga tarihlenen bir takim mezarlar bulunmustur. Mezarlar XXI. kat yerlesmesinin güneybati bos alaninda ortaya çikarilmistir. Toplam 3 adet mezar kalkolitik döneme aittir. Bu 3 mezarin ikisinde yetiskin ötekinde çocuk iskeletine rastlanilmistir. Bu mezarlarin iki tanesinde iskeletin üzerinde birer tasin bulunmasi ilginçtir. İskeletler hoker tarzinda gömülmüslerdir, ancak belirli bir yön birliginde gömülmemislerdir. Gömülerle birlikte herhangi bir esya bulunmamis, sadece tek bir çömlek bir mezarda ortaya çikarilmis. Kuruçay'da Extramural bir gömünün oldugu düsünülerek höyük çevresinde sondajlar yapilmis ama bu sondajlar hiç bir sonuç vermemis.
Hacilar: Burdur'un 26 km. güneybatisinda yer alir. Oldukça büyük bir höyüktür yaklasik 135m. çapinda 5m. yüksekligindedir. 1957-60 yillarinda James Mellaart tarafindan kazisi yapilmistir. Burda yapilan kazilarda kalkolitik çaga ait yapilarin tabanlari altinda 20 tane mezar ortaya çikarilmistir. Bu 20 mezardan 22 adet iskelet tespit edilmis . Ölüler Hacilar'da mekanlarin tabanlari altina topraga açilan oval sekilli çukurlara yatirilmistir. Hacilar II a döneminde ölüler genelde evlerin tabanlari altina gömülürken ,Hacilar IV-VI tabakalar arasinda daha çok avlu tabanlari altina gömülmüslerdir. Hacilar II a evresindeki mezarlar etrafi surla çevrili kentin kuzeydogu kösesindeki ,tapinak olarak adlandirilan yapinin tabani altinda 3 mezar ortaya çikarilmis. Bu 3 mezarin herbirinde de 1 kadin 1 çocuk seklinde gömü yapilmis. Genelde Hacilar'da ortaya çikan gömülerin yaninda çok az sayida boyali çanak çömlek mermer bir kap , boncuklar ve kemik igne bulunmus. Hacilarda sadece 22 adet gümüsün olmasi extramural bir mezarligin olabilecegi düsünülmüstür.
İç Anadolu Bölgesi:
Büyük Güllücek: Çorum ili sinirlari içinde Alacahöyügün 15 km kuzeyinde yer alir. H.Zübeyr Kosay tarafindan 1947 yilinda kazilara baslanmistir. Burda yapilan (1949) kazilarda bir odanin tabani altinda Kalkolitik döneme tarihlenen bir mezar bulunmustur. Hoker tarzinda 30 yasinda bir erkege aittir ,kafatasinin yaninda tunçtan bir mizrak ucu ele geçmistir.
Alacahöyük: Çorum 50 km güneybatisinda yer alir. H.Zübeyr Kosay tarafindan 1935-83 yillarinda kazisi yapilmistir. Burdaki kalkolitik mezarlar Alacahöyügün 12. yapi katindan hoker tarzinda bir çocuk mezari bulunmustur. Basit toprak mezardir. İskeletin bileginde bir tane bilezik ve küpe bulunmus .12.yapi katindan ayrica tas sandik mezar ortaya çikarilmis. Tabani kerpiç ile olusturulmustur. Bu mezarda 2 gömü var biri eriskin erkek digeri çocuk iskelitidir. Her iki iskelette oldukça tahrip olmus durumdadir.
Alisar: Bogazköy'ün 85 km güneydogusunda 520X350m boyutlarinda oldukça büyük bir höyüktür. H.von der Osten tarafindan 1927-32 yillarinda kazisi yapilmistir. Kalkolitik çaga tarihlenen 13. yapi katinda iki tane tas sandik mezar ortaya çikarilmis. İskeletler Alacahöyükte oldugu gibi iri bir kerpiç dösemenin üstüne konmus. Tas sandik mezarlardan biri evin içinde digeri disinda yer alir. Ev içinde yer alan sandik mezar bir çocuga ait 0.70X0.30m. boyutlarindadir. Evdisinda yer alan sandik mezar bir kadina ait 1.10X0.70m boyutlarindadir. Evin içine gömülen çocuk mezarinda cesetin dokuma türünde bir kumasa sarilarak hayvan türü bir derinin üzerine yatirildigi tespit edilmis. Kadin iskeletinin yaninda bir adet kap bulunmus, ayni alanda üçüncü mezarda yine sandik türünde ancak ahsap sandik mezardir. Bu mezar kalin mese kütüklerinden yapilmis, alti ve üstüde kütükler ile kapatilmisdir. Bütün ölüler hoker tarzinda ve ölünün basi batiya çevrilmistir.
Köskhöyük: Nigde ili bahçeli kasabasinda yer alan bu höyüktede erken kalkolitik çaga tarihlenen tabakada intramural mezar ortaya çikarilmis 40 iskelet tespit edilmis. Kazilari 1983-89 yillarinda Ugur Silistreli yapmaktadir. 1983 yilinda II. kat tabani altinda 8 adet basit toprak mezar ortaya çikarilmis. Bunlardan 5 adeti çocuk mezari 1984 yilinda III. kat tabani altinda 13 adet mezar bulunmus . 8 tanesi çocuklara aittir. Ölü hediyeleri pismis toprak kaplar,tas ve deniz hayvan kabuklari ,boncuklar,kemik igneler,hançer ve baltalar sayilabilir. 1988 yilindaki kazilarda II.katta evlerin tabanlari altinda ikisi küp mezar türünde 17 mezar bulunmus. Bu mezarlarin hepsi bebek ve çocuklara aittir. Ölü hediyesi olarak çesitli yiyecek kaplari ,obsidyen aletler ve tas kolye taneleri bulunmus. II. kat tabani altinda ölülerle birlikte bir figürin parçasi bulunmustur. Bu figürin oturan bir tanriça heykelcigi hafif çekik gözlü , dolgun yanakli ellerini gögsüne koymus ve basinda bir baslik yer almaktadir. Bu heykelcigin yanisira bu mezarda yiyecek ve yemek için kasik,tas idol ,mühür ve kolye taneleri bulunmustur. 1989 yilinda yapilan kazilarda II. kat tabani altinda üstüste duran bebek mezarlarina rastlanmistir. Bu iskeletlerin yaninda küçük mama kaplari ,meyvelikler ,çesitli formda kaplar bulunmustur. Baska bir mezarda ise bir boncuk ,mama kabi ve kemikten bir figürin bulunmustur. III. katta bir kafatasi bulunmus, bu kafatasi oldukça tahrip olan bir tabanin üzerinde ele geçmistir. Kafatasinin kil yada bir alçi ile kaplandigi ,gözlerinde siyah boncuklar ile belirlendigi saptanmis. Kafatasi ile ayni seviyede kabartma seklinde inek figürini ile süslü vazo parçasi bulunmustur.
Kuzey, Orta ve Güney Anadolu bölümü .
Tarsus (Gözlükule): Tarsus'un Güneybatisinda 300X25 boyutlarindadir. Höyük üzerinde Kalkolitik dönem mezarlar ele geçmis. Basit toprak ,küp mezar türünde türünde mezarlar bulunmus. 7 tane basit toprak mezar 7. ve 8. açmalarda bulunmus. 5 tane küp mezar daha bulunmus. Ölüler hoker tarzinda intramuraldir.
Mersin(Yümüktepe): XXIV-XII katlarda odalarin içinde taban altinda basit toprak mezarlar bulunmus.279,271,241,231,222,221 ve 223 nolu odalarda basit toprak mezarlar bulunmus. Bütün iskeletler hoker tarzinda orta kalkolitige tarihlenen XIX. tabakadaki 234 nolu odadaki mezar digerlerinden farklidir. Burada kemiklerden bazilarinin yanik oldugu saptanmis,bu yanik kemik yiginin yaninda bir takim kaplar bulunmus. Kemiklerin neden atildigina dair bilgi yoktur.
Gedikli(Karahöyük): Gaziantep'in İslahiye ilçesinde , 23km kuzeydogusunda yer alir. A sondaji III j katinda döseme altinda küp çömlek mezar bulunmus. Çömlek mezarin içinde çocuk iskeleti bulunmus ve çömlegin agzi kapatilmistir.III k evresinde ele geçen 3 iskelet basit toprak mezar türünde, inhumasyon gömü tarzinda gömülmüstür.
İskeletlerin yanlarinda buluntu yoktur.
Tell Kurdu: Amuk ovasinda yer alan bu höyük 1932-36 yillarinda Braidwood ve Me Ewan tarafindan bulunmustur. Kalkolitige tarihlenen I.nolu açmada hoker tarzinda Dogu-bati yönünde uzanmis bir mezar bulunmustur.
Tabara el Akrad : 1932-36 yilinda kazisi yapilmistir. A açmasinda iki tane mezar bulunmus. C duvarinin altinda yer almaktadir.İskeletlerden biri VII. tabakaya aittir. Dogu-bati yönünde hoker tarzinda gömülmüstür. Diger iskelet IV tabakada bulunmus sadece kafatasi ve koluna ait kemikler bulunmustur.
Elazig - Malatya bölgesi
Degirmentepe: Aslantepe'nin altinda Firat'in batisinda yer alir. Ufuk Esin kazisini yapmis. Yerlesim alani içinde kalkolitik mezarlar bulunmus. Yapilan kazilarda E2-2 'de hoker tarzinda gömülmüs bebek iskeleti ,16 J ve 15 k açmasinda, DO ve BD mekanlarinin altinda içinde bebek iskeleti bulunan çömlekler ortaya çikarilmistir.
Aslantepe: Geç kalkolitik döneme tarihlenen VII. katta 8 tane hoker tarzi gömü bulunmus. Tabanlarin altinda ve hoker tarzinda dogubati yönlü olarak ölü hediyesi ile gömülmüstür.
Korucutepe: Firat'in dogusunda yer alir. Altinova adi verilen bölgede kalmaktaydi. Kalkolitik döneme tarihlenen B evresi içinde basit toprak küp ve tas sandik mezar bulunmustur. Basit toprak mezar JR nr.1 olarak adlandirilir. Küp mezar KR nr.1 olarak ,tas sandik mezarlar J-L olarak adlandirilmis. Basit toprak mezar kuzeydogu,güneybati yönünde yerlestirilmistir.
Norsuntepe : Altinova bölgesinde yer alir ,1972 yilindaki çalismalarda J 18 alaninda iskeletler bulunmus ,bir tanesi çömlek içinde çocuk iskeletidir. Ayni alanda 1973 yilinda J18b alaninda 4 iskelet daha bulunmus (1972'de 3 tane mezar bulunmus) . 1973'de bulunanlar VII. tabakaya ait taban altinda ele geçmistir. Ayni alanda bulunan iskeletlerin hepsi hoker tarzda kaplar içinde ortaya çikarildi. Sepet içinde bir iskelet bulunmustur.
Mezarlar geç kalkolitik çaga tarihlenmistir.
Tepecik: Altinova bölgesinde yer alir. İçinde bebek iskeletinin bulundugu kerpiç sandik mezar bulunmustur. Bebek hoker tarzinda boynunda boncuk gerdanlik ile gömülmüstür. Tepecik kazisinin bati alaninda geç kalkolitige tarihlenen III A yapisinin yenilenme evresinde bulunmustur.
Kurbanhöyük: Urfa ilinin sinirlari içinde yer alir. 180X120 m. boyutlarindadir. Erken kalkolitik döneme tarihlenen 8.katta basit toprak mezar bulunmustur. Bu mezar 40 yaslarinda düz gömülmüs bir iskelettir.
Çavi tarlasi: Urfa ili sinirlari içinde Siverek ilçesi Nisibin-Azikli köyünün 500 m yakininda yer almaktadir. Erken kalkolitik döneme tarihlenen 18 mezar açilmistir. 3 ve 9 nolu olanlar yetiskinlere digerleri çocuklara aittir. Genelde hoker tarzinda gömülmüstür. 9 nolu mezardaki iskeletin yaninda tas balta ,obsidyen aletler ve keramikten yapilmis nesne, ölünün omuzunun üstünde bulunmustur. Diger mezarlardan ikisinde küp bulunmus. Küçük tas yada keramik parçalariyla bütün mezarlarin etrafi dösenmistir.
Tilkitepe: Van kalesi yakinlarinda yer almaktadir. Burada çesitli tabakalarda kalkolitik dönem mezarlari bulunmustur. Burada Reilly'nin yaptigi kazilarda III. kültür katinda (halaf çagi kati)mezarlar bulunmustur. Kalkolitik döneme ait 17 iskelet bulunmus,bunlarin 16 tanesi küllü ,killi ve kumlu karisik bir çukur içinde yer almakta,iskeletler çukurlara hoker tarzda dogu-bati yönlü gömülmüstür. İskeletlerin bazilarinin yaninda asi boyasi bulunmus. Inhumasyon gömü iskeletlerinin bazilarinda tek gömü varken 3 mezarda 2ser gömü elde edilmistir. 16 iskeletin üzerindeki yanik izleri kremasyonu düsündürmüs ama felaket sonucuda olabilecegi düsünülmüstür.
Ele geçen mezarlardan birçok uygulamanin neolitik çag ölü gömme geleneginin devami oldugu saptanmis. Neolitige göre yerlesim alanlari artmis,bu nedenle mezar sayisinda da artis olmustur. Tek bir örnek Ilipinar'da extramural gömü tarzidir. Intramural gömü tarzinda çogunlukla çocuk mezarlarina rastlanilmistir. Kalkolitik dönemde mezarlara tekli gömülerin yaninda çiftli mezarlar var ve genelde basit toprak mezarlar görülmüs ancak sandik ve küp mezarlarda da bir artis söz konusudur. Küp mezarlara genelde çocuk iskeletleri koyulmustur. Ilipinar,Beycesultan,Köskhöyük, Tarsus , Mersin , Gedikli , Degirmentepe , Korucutepe ve Norsuntepe'de bebek veya çocuk iskeletleri küplere gömülmüstür.
B.Güllücek ,Alisar , Korucutepe'de sandik mezar tipi gömüler tespitedilmis.Ölüye özgü mekanlar olusturulmaya baslanmistir. Ölülerin yaninda neolitik dönemde de gördügümüz süs esyalari ve kaplar iskeletlerin yanina birakilmis. Kaplarin ortaya çiktigi yerler Fikirtepe, Kuruçay ,Hacilar , Ilipinar , Köskhöyük , Mersin , Aslantepe ve Çavi tarlasi.
Köskhöyükten anlasildigi kadariyla çocuklarin yanina daha küçük boyutlu kaplar konulmus. Köskhöyük'te elde edilen sivali kafatasi Çayönü ölü gömme kültürü ile ilgilidir. Kalkolitik dönem mezarlarinda Kuruçay'da iki çocuk mezarina birakilan asik kemikleri öteki dünya inancini yansitir.
Elazig-Malatya bölgesininde bir farklilik söz konusu degildir.
Kalkolitik dönemde Tilkitepe ve Mersin Yümüktepe'de ortaya çikan buluntulardan kremasyon olayinin gerçeklestigini anlariz. Ancak bunun bilinçli olup olmadigi belli degildir. Burada belki neolitik çagda gördügümüz en erken yakarak gömü gelenegi ilkel olarak görülmekteydi.
BATI ANADOLU ÖLÜ GÖMME GELENEKLERİ:
27 adet mezarlığın , 20'si Extramural , 7'si İntramural mezarlık alanıdır. Batı Anadolu'nun batısında yani Ege denizi kıyılarında , mezarlık alanlarının oldukça azaldığını görürüz. Burada en önemlisi Iasos'dur.
İç batı Anadolu'da mezarlık alanlarında ise büyük bir artış vardır. Bunun nedeni burada batı Anadolu'ya nazaran E.T.Ç ait kazıların daha çok yapılmış olması söylenebilir.
Balıkesir civarındaki tüm mezarlık alanlarının yerleşim alanı tespit edilememiş , sadece Ova bayındır mezarlık alanının yanında yerleşim alanı tespit edilmiştir.
Demircihöyük Sarıket mezarlık alanı oldukça büyük bir mezarlık alanıdır.
Kusara mezarlık alanında ,yerleşim alanı içinde çoğunluğu çocuk ve bebek gömüleri olan , fazla özen gösterilerek yapılmamış olan bir mezarlık alanı mevcuttur. E.T.Ç oldukça azalma görülen intramural gömü tarzına Beycesultan'da aynı şekilde çoğunluğunu çocuk ve bebek gömülerinin oluşturduğu mezarlara rastlanılmıştır.
Anlaşıldığı kadarıyla bu dönemde çoğunlukla çocukların İntramural şekilde küp içine gömüldüklerini , yetişkinlerin ise Extramural bir şekilde gömüldükleri anlaşılır.
Bütün mezarlık alanlarında çoğunlukla tekli gömüler bulunmasına karşın Yortan , Kusura , Iasos , Burhaniye , Kuruçay , Pekmeztepe , Harmanören , Karataş Semahöyükteki bazı mezarlara birden fazla gömünün yapıldığı saptanmıştır.
Ölü gömme türleri içinde küp mezarlara daha yaygın bir şekilde kullanım gördüğü anlaşılmaktadır. Küplerin (Pithos) boyutları 0.20 cm. ile 2.15 cm. arasındadır. Küplerin dibi toprak içine gelecek şekilde , hafif 450 bir eğimle toprak içine gömülürler , iskelet , küpün içine hoker tarzda ayaklar dipte , baş ağızda olacak şekilde , çeşitli kaplar ve ölü hediyesi bırakılarak konur. Toprak içinde kalan küpün ağızı büyük sal taşları ile kapatılır ve ya bu sal taşının bir ucu dışırada bırakılır yada yüzey toprak yada taş yığılarak işaretlenir. Bunu nereden çıkarıyoruz ; Burada birçok küp mezarda ikincil gömülere rastlanması dolasıyla , ilk gömü yapıldığı zaman mezarın yerinin belli edilmiş olması gerektiğinden dolayı. Bu ikincil gömülerde ilk gömüye ait ölü hediyeleri ve iskeletler aynen korunarak bir kenara itilmiş ve ikincil gömüler bu yeni kazanılan alana gömülmüştür. Büyük bir ihtimallede bu birinci veikinci gömüler arasında bir kan bağının olabileceği düşünülmektedir.
Küplerin doğrultuları genellikle doğu-batı doğrultusunda , ağızları genellikle doğuya bakar vaziyette gömülmüşlerdir. Bunun güneşin doğuşu ile ilgili olarak gömülmüş ve yeniden ikinci bir yaşama kavuşma isteği olduğu düşünülmektedir.
Bir takım mezarlar tüm bu genellemelere bir istisna oluştururlar. Örneğin Kusura'daki mezarlarda küplerin ağzı batıya bakmaktadır. Bu sapmanında güneşin doğuşu yönü ile ilgili mevsimsel değişikliklerin yol açtığı düşünülmektedir.
Kadın gömülerinde genellikle takılar , bilezik , gerdanlıklar bırakılmıştır. Erkek gömülerde ise ok ucu ,mızrak ucu ve silahlar bırakılmıştır. Her iki cinsde de ortak olarak Testi veya çanak çömlekler hemen ölünün baş hizasına gelecek şekilde bırakılır. Bunların ölü gömme gelenekleri açısından bir önemi olması gerekir. Bu kapların içinde sıvı veya katı yiyeceklerin olması gerekir. Buda ölünün ikinci bir yaşamı ile ile ilişkili olmalıdır. Mezarlarda çeşitli heykelcikler bulunmuş , bu heykelcikler büyük bir olasılıkla bir tanrı gibi ölünün diğer yaşamında ona yardımcı olması için konulmuş olabilir.
Pithos gömülerin tercih edilmesine karşın , ondan sonra Taş Sandık mezarlar önemli yer tutar.
Taş sandık mezarlar ; Karahöyük , Yatağan , Ahlatlıtepecik , Kusura , Dorak , Demircihöyük Sarıket , Iasos'da yer almaktadır.
E.T.Ç bu tür mezar geleneğinin yaygınlaşmaya başladığı görülür. Hanaytepe'de ise kerpiçten bir Taş Sandık mezar bulunmuştur. Burada Taş Sandık mezarların amacı izole edilmiş küçük bir mekan hazırlamaktır olmalıdır.
E.T.Ç 'da basit toprak mezarlarda vardır. Küp ve Taş Sandık mezarların yanında bu tip mezarlarada rastlanılmaktadır. Bu mezar tiplerinin farklılaşmasının nedeni ölü gömme geleneği ile mi , yoksa sosyal tabakalanmadan mı kaynaklandığı belli değildir. Basit toprak mezarların çok iyi bir teknik özelliği olmadığı ve aceleci bir tarzda yapıldığı için sadece bu tip mezarların daha alt tabakaya ait insanların gömü tarzı olabileceğini söyleyebiliriz.
E.T.Ç I dönemine Kusara mezarlığı tarihlenmiş , E.T.Ç II dönemine Yortan , Babaköy , Demircihöyük Sarıket, Ahlatlıtepecik , Harmanören mezarları tarihlenmiştir.
Demircihöyük Sarıket'te belki bir ölü gömme geleneği ile ilgili kurban töreni yapıldığı düşünülmektedir. Bu da burada bulunan sığır iskeletlerinden kaynaklanarak.
Buradan başka Batı Anadolu'da ölü ritüelleri ile ilgili buluntu verecek başka bir yerleşme yeri yoktur.
Karadeniz bölgesinde Dündartepe , Tekeköy , Kaledoruğu , Horoztepe , İkiztepe ve Maşathöyükte E.T.Ç ait mezarlar kazılmıştır.
DÜNDARTEPE: Bir adet basit toprak mezar bulunmuştur.
TEKEKÖY : Extarmural tarzda , 3.90 m. kalınlığındaki bir tabaka içinden bir mezarlık alanı ele geçmiştir. 7 X 11 m. alanda toplam 17 mezar ortaya çıkarılmıştır. Bu mezarların 16 adeti basit toprak mezardır.
Ölüler çoğunlukla sırt üstü olarak yatırılmıştır. Mezarlarda çocuklara ve yetişkinlere ait iskeletler bulunmuştur.
Ölü hediyesi olarak ; kase, fincan , bıçak ve kama bulunmuştur.
Hoker tarzda yatırılan iskeletlerin, seyrek dokunmuş bir kumaş ile sarıldığı tespit edilmiştir. Ölüler özel olarak hazırlanmış (sıkıştırılmış ) bir zemin üzerine yatırılmıştır.
çiftli gömülerede rastlanılmaktadır.
KALEDORUĞU : Extarmural türdedir. Tekeköy'e göre daha düzenli bir mezarlıktır. Mezarlar çoğunlukla toprak içine yerleştirilmesine karşın 12 adet mezar anakaya üzerine gömülmüş. Mezarlar kuzeybatı-güneydoğu yönünde ve hoker tarzda gömülmüşlerdir.
HOROZTEPE : A , C , F açmalarında E.T.Ç gömülerine rastlanılmıştır. Alacahöyük mezarlarına benzemesine karşın tekniği hakkında pek fazla bilgimiz yoktur. Kemikler çoğunlukla ezilmiş ve dağılmış durumdadır. C ve F açmalarında mezarların tahrip edildiği ve eşyaların soyulduğu anlaşılmıştır.
Ölü hediyeleri arasında çocuğunu emziren anne heykelciği ünik bir eserdir. Sistrum , güneş kurslaarı , çift yüzlü baltalar , ok ve mızrak uçları , pişmiş toprak ve özellikle tunçtan yapılmış kap kacak önemli eserlerdir. Bu eserlerin mezara ezilip bükülerek özellikle koyulduğu tespit edilmiştir.
İKİZTEPE : Samsun ilinin Bafra ilçesinin 7 km kuzeybatısında yer alır. Temelde iki tepeden oluşur. İkiztepe I höyüğü kazı çalışmalarının yoğunlaştığı höyüktür. Extramural bir mezarlık alanıdır. Kazılara B.Alkım başlamış Ö.Bilgi devam etmektedir. 1987 yılına kadar 599 adet mezar bulunmuştur. 1974 yılı kazı raporlarında Önder Bilgi E.T.Ç III ait mezarların extramural olduğunu söylüyordu ama son kazı raporlarında buranın intramural bir mezarlık olduğunu ve yerleşmenin ise E.T.Ç I ile çağdaş olduğunu iddaa etmiştir.
Mezarlar genelde kuzeybatı-güneydoğu yada doğu-batı doğrultularında gömülmüşlerdir. Mezarlarda çok sayıda tunç eserler ele geçmiştir. Tunçtan silahların ve süs eşyalarının , ölülerin yanına çok miktarda bırakılması bakımından oldukça önemlidir. Tunç eserler arsenik-bakır alaşımı ile yapılmıştır.
MAŞATHÖYÜK: İç Anadolu ile Karadeniz bölgesi arasında önemli bir geçiş yolu üzerinde Tokat'ın Zile ilçesinde yer alır.
E.T.Ç ait basit toprak ve küp mezarlar ortaya çıkarılmış. Ölüler hoker tarzda gömülmüşler. Küp mezarların ağızları doğuya gelecek şekilde yerleştirilmiştir. Ölülerin yanlarına herhangi bir silah dışında her türlü süs eşyası bırakılmıştır.
Maşathöyük mezarları evlerin tabanları altında intramural olarak bulunmuştur.
KARADENİZ BÖLGESİ ÖLÜ GÖMME GELENEĞİ
Karadeniz bölgesi , İkiztepe, Dündartepe ve Tekeköy yerleşmeleri İç Anadolu bölgesindeki yerleşmelerdeki ölü gömme geleneklerinden çok önemli farklılıklar gösterir.
Maşathöyük dışında çoğunlukla basit toprak mezarlar kullanılmıştır. Tüm mezarlarda çoğunlukla hoker tarzı gömüler yapılış ancak dorsal gömülerede rastlanılmaktadır.
İkiztepe , Tekeköy ve Horoztepe mezarlıkları yerleşim alanı dışında , diğerleri yerleşim alanı içinde gömülmüşlerdir.
Ölü gömme törenleri hakkında pek fazla bilgimiz yoktur.
GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ :
GEDİKLİ KARAHÖYÜK: Gaziantep ilinin İslahiye ilçesinde yer alır. Kazısı 1964-72 yıllarında U.Bahadır Alkım tarafından yapılmıştır. Burada yerleşim alanı içinde çeşitli türde gömülere rastlanılmış. Genelde basit toprak mezarlar evlerin tabanları altına açılan çukurlara yerleştirilmiştir. Ölülerin yanına (özellikle baş kısmına) kaplar bırakılmıştır.
Bir başka mezar türüde Gedikli C sondajında elde edilen ,taştan inşaa edilmiş oda mezarlardır. İrili ufaklı taşlar ,çamur harcı ile örülmüş duvarlar ile yağılan odalardan oluşur. Giriş doğuya bakar , tabanlar çakıl taşları ile döşenmiştir ve bunun üzerine gömü bırakılmıştır. Kase , çömlek , Fincan ve çanaklar önemli buluntuları arasında yer alır. Bu oda mezarların bir kısmı dromoslu olarak yapılmıştır. Boyut olarak oldukça büyüktürler (M1 3.90 /3.60 X 1.75 / 1.20 ile M4 1.50 X 3.00 m. boyutlarında olup yükseklikleri 2.30 m. dir).
Gedikli C sondajında ayrıca , inhumasyon türde mezarların yanında , kremasyon türünde mezarlara rastlanılmıştır. Ölüler daha çok Urne'ler içinde ölünü külleri konularak gömülmüş.
1971 yılına kadar burada 271 adet kremasyon yapılmış çömlek bulunmuştur. Aynı alanda 2 adet krematoryum (ölü yakma yeri) tespit edilmiştir. Gedikli bu kremasyon ölü gömme türü ile ünik bir yerleşmedir.
Krematoryum'da ölüler yakıldıktan sonra , kemikler bir beze sarılıp bağlanmış ve birer tunç iğne ile tutturulup Urne'nin dibine düzenli olarak bezle yerleştirilmiştir. Bu bezlerin üzerine Fincanlar , şişeler , konulmuş ve urnenin ağzı başka bir kap parçası ile ters olarak kapatılmıştır.
Urne olarak kullanılan kaplar daha çok yuvarlak , küre biçimli , günlük kullanılan kapların özelliğindedir. Gövdelerinin altında veya yanlarında bir delik yer almaktadır. Bu deliğin gömü geleneği ile ilgili olması gerekir.
Bu mezarların yanında çukurlar içinde hayvan gömülerine rastlanılmıştır. Bu çukurlara B. Alkım önce "kutsal hayvan mezarları " demiş , sonra "Adak çukurları " olarak adlandırmış , en son incelemelerinde ise " Kurban çukurları " adını vermiştir. Burada bulunan 5 çukurun içinde hayvan iskeleti ile fincanlar , kilden insan va hayvan figürlerinden oluşan toplu bulgular , mezarlarla ilişkilidir.
Mezarlar çoğunlukla mezarların tümü E.T.Ç III dönemine tarihlendirilmiştir.
TİLMEN HÖYÜK: Gaziantep ili İslahiye ilçesindedir. Burda B.Alkım tarafından 1958-1972 yıllarında yapılan kazılarda 2 sandık 1 oda mezar(4.15 X 2.20) bulunmuştur. Bu mezarlar yerleşim alanı içinde tespit edilmiştir.
Oda mezar hemen Tilmenhöyük sarayının altında ortaya çıkarılmıştır.
TELL JUDEİDEH ve TELL TAYİNAT: E.T.Ç ait çoğunlukla basit toprak mezarlar bulunmuştur. Tell Judeideh'de ayrıca küp mezar bulunmuştur.
OYLUM HÖYÜK: Gaziantep'in 50 km güneyinde Kilis ilçesi sınırları içinde yer alır. Kazısı Engin Özgen tarafından müze adına yapılmaktadır. Yapılan kazılarda Kalkolitikten , Demir çağa kadar tabakalar saptanmıştır. Tepenin kazılması için ilk dikkati çeken özelliği , köylülerin buradan toprak çekerken , bir takım mezarların ortaya çıkması sonucunda burada bir kurtarma kazısı yapılmıştır. Yapılan kazıda tepenin kuzeydoğu eteğinde büyükçe bir oda mezar bulunmuş ve kazılar burada yoğunlaştırılmıştır.
Oylum höyük'te ayrıca E.T.Ç ait basit toprak mezarlar ve çocuk gömülerinin yapıldığı küp mezarlar bulunmuştur.
Basit toprak mezarlarda hoker tarzda ölüler gömülmüş ve ölülerin etrafına çeşitli formlarda kaplar bırakılmıştır. Tunçtan elbise iğneleri , toka , bilezik , yüzükler konulmuştur.
Oylum höyük daha çok extramural bir mezarlık alanı olarak görülmektedir.
Küp mezarlar genel olarak doğu-batı yönlü olarak yerleştirilmiş , ağız kısmı doğuya bakmaktadır. Küplerin etrafı ya koruma yada belirleme amacıyla etrafı taşlar ile çevrelenmiştir.
Oda mezarlarda birden fazla gömü yapılmış ve birçok kere bu mezarlar kullanılmıştır. Tahrip edilen oda mezarların birinde yaklaşık olarak 120 adet kap bulunmuştur. Suriye tipi kapların , sivri dipli kadehler , meyvelikler bulunmuştur.
Bütün mezarlarda ölülerin yanında mutlaka yanına kap konulmuş. Buda Ölü gömme geleneğinde ziyafeti vurgulayan bir töreni vurgulamaktadır.
KARGAMIŞ: Suriye-Türkiye sınırına yakın bir yerleşmedir. Burada bulunan 21 adet küp mezar önceleri Kalkolitik olarak değerlendirilmiştir ama daha sonra yapılan araştırmalar ışığında bu mezarların E.T.Ç ölü gömme gelenekleri ile ilintili olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca yerleşim alanı içinde Taş sandık mezarlara rastlanılmıştır.
PULUR(SAKYOL): Elazığ-Malatya bölgesinde yer alır. Kazısı H.Z. Koşay tarafından 1968-71 yıllarında yapılmıştır.
Burada küp ve basit toprak mezarlar intramural şekilde yapıların tabanları altında bulunmuş.
HALİL İBRAHİM ŞAH: Yapıların içinde basit toprak ve küp mezarlar bulunmuştur.
PAĞNİK ÖRENİ: Küp mezarlar yapıların tabanları altında tespit edilmiştir.
NORŞUNTEPE: E.T.Ç katlarında yapıların içinde basit toprak mezarlar bulunmuştur.
ARSLANTEPE: Yerleşim alanı içinde geniş çukurlarda tekli yada ikili hoker tarzı gömülere rastlanılmıştır.
TEPECİK : Yerleşim alanı içinde ınhumasyon türde sandık mezarlar bulunmuştur.
HASSEKHÖYÜK: Daha çok yerleşim alanı dışında , E.T.Ç tarihlenen küp ve sandık mezarlar bulunmuştur.
GRİTİLLE: Yerleşim alanı alanı içinde ,Basit toprak ve sandık mezarlar ortaya çıkarılmıştır.
LİDARHÖYÜK: İntramural türde sandık mezar ortaya çıkarılmıştır.
SUYATAĞI: Şemsiyetepe yakınında , keban gölünün sularının çekildiği bir sırada rastlantı eseri bazı mezarlar ortaya çıkmıştır. M.Darga'nın burada yaptığı araştırmalarda sandık mezarlar tespit edilmiş ve mezarların içinde ETR kapları bulunmuştur.
KÖŞKERBABA: Malatya ilindedir. E.T.Ç ait ıntramural tarzda bir adet büyük bir pithos mezar bulunmuştur. Pithosun ağzı büyük bir sal taşı ile kapatılmıştır.
Bu höyükte E.T.Ç ait bir tapınakta yer almaktadır.
TİTRİŞHÖYÜK: Yerleşim alanı içinde sandık mezarlar bulunmuştur. E.T.Ç ait ve O.T.Ç ait oda mezarlarda bulunmuştur.
GİRNEVAZ: Kazısı H.Erkanal tarafından yapılmıştır. E.T.Ç ait extramural bir mezarlık alanı bulunmuştur. Genelde inhumasyon türde taş ve sandık mezarlar yer almaktadır. Mezarların içinde çok miktarda ç.ç. ve süs eşyaları bulunmuştur. Burada kapların içinde tahıllar ele geçmiştir.
DOĞU ANADOLU BÖLGESİ
TİLKİTEPE: Van bölgesinde yer alan bir yerleşme yeridir. Kazısı 1937 yılında E.B. Reilly, 1939 yılında Kirsopp Lake tarafından yapılmıştır. İntramural tarzda basit toprak ve küp mezar gömüler bulunmuştur. Bir adet küp mezar E.T.Ç II dönemine tarihlenmiştir. Çoğunlukla ınhumasyon gömüler vardır.
ERNİS: Van bölgesi içinde yer alır. Extramural bir mezarlık alanıdır. Inhumasyon gömüler vardır. Çoğunlukla taş sandık mezarlardır.
SÜTAY: Van bölgesinde Ağlatlı Sütay yaylasında Extarmural bir mezarlık alanıdır , Sütay yaylasındaki yuvanlı mezarlığındaki taş sandık mezarlarda E.T.R II-III ç.ç bulunmuştur.
DOĞU ANADOLU O.T.Ç ÖLÜ GÖMME GELENEĞİ
SUTAY: Ahlatın kuzeydoğusunda yer alır. Burada O.T.Ç ve G.T.Ç mezarlar ortaya çıkarılmıştır. Burası 3 ayrı tepeden oluşur. Batıdaki tepe O.T.Ç ,doğudaki tepe G.T.Ç ve güneydeki tepe E.T.Ç'ye tarihlenir.
SULUÇAM: Doğu Beyazıt'da Nurettin köyü yakınlarında yer alır. Bu mezarlar konglemera şeklindeki toprağa oyularak yapılmıştır. Kuyu şeklinde açılan dromosdan ,oval bir kapı odası ile ana oda açılmıştır. Odalarda bir yada iki ölü konulmuş , II.bin boyalı kapları ve silah konulmuş dromosunun önü düzenli taşlar ile çevrilmiş ve dromosun önünde büyük baş hayvanlara ait kemikler bulunmuş. Dromosun kapısı düzgün plaka taş ile kapatılmıştır.
MALAZGİRT-NURETTİN KÖYÜ: Burda 3 adet yüksek kurgan tespit edilmiştir. Özellikle birinde köylüler kaçak kazı yapmışlar ve içinde boyalı kaplar bulunmuş.
SULUÇAM: Kurgan türü oda mezarlar bulunmuş. Burada da 2.bin boyalı ç.ç ele geçmiştir.
O.T.Ç mezarlarının çoğu inhumasyon türdedir. Ama yakarak gömü geleneğide artmaktadır. Yakarak gömünün görüldüğü yerler; Demircihöyük Sarıket , Troia , Beşikkoy , Karahöyük , Ilıca , Osmankayası , Bağlarbaşı kayasında ve Acemhöyük'te (çok sayıda 2.bine tarihlenen küp mezar bulunmuş) rastlanılmıştır.
Bu dönemde en çok extramural tarzda küp mezarlara rastlanılmaktadır. Basit toprak mezarlar ise yine yaygın bir biçimde kullanım görmektedir.
E.T.Ç ÖLÜ GÖMME GELENEKLERİ
Tunç çağ mezarlarının Kalkolitik mezarlara göre sayıca çok arttığı gözlenmektedir. 78 adet E.T.Ç ait mezarlık alanı ortaya çıkarılmış. Bunun nedeni E.T.Ç ait yapılan kazıların , Kalkolitik dönem kazılarına göre daha fazla olması olabilir.
E.T.Ç çoğunlukla intramural gömüler vardır. 44 adet intramural mezarlık alanına karşın 34 adet extramural mezarlık alanı vardır.
E.T.Ç dikkati çeken bir başka özellikte iki yer dışında % 90 oranda ınhumasyon türde ölü gömme şekli kullanımıştır. Bu iki yerde ise (Troia , Gedikli ) yakarak gömme görülmüştür.
Küp mezarlar : Mezar tiplarinde ise Anadolu'da E.T.Ç halkının çoğunlukla küpleri tercih ettiğini anlamaktayız. Cesetler bu dönemde pithoslara gömülmüştür , bu da daha kalıcı ve orda yaşayan halkın barınma özelliklerine bağlı , nitelikli olarak pithoslara gömüldüğü düşünülmektedir. Ölü hediyeleri arasında günlük kapların yanı sıra ,özel törenler için kaplarda konulmuş. Cesetler küp içine hoker tarzda yerleştirilmiş ve ölü hediyesi bırakılmış. Küplerin genelde ağız'ı doğuya gelecek şekilde dipleri ise batıta bakar şekilde toprak içerisine hafif yatık biçimde gömülmüşlerdir. Küplerin ağzı plaka veya daha küçük taşlar ile kapatılmıştır. Bunun amacı mezar soygunlarını önlemek ve ölülerin içeriden çıkıp dünyaya dönmesini engellemek düşüncesi ile konulmuş olabilir. Küpler içinde özellikle bir kısmında ,birden fazla ölü gömülmesi, küplerin yerinin önüne konulan ve yüzeyden görülebilecek taş veya bir toprak yığını ile yerinin belirlendiği düşünülmektedir. Bazen bir pithos'da 6 adet iskelete bile rastlanılmıştır.
Oda mezarlar : Küp mezarlar yanında sandık mezarlarda kullanılmıştır. 30 ayrı merkezde sandık mezar geleneğine rastlanılmıştır. genel olarak Taş sandık mezarlar plaka taşlardan yapılmış ve üzeri düz sal taşları ile kapatılmıştır. Taş sandık mezarların benzerlerine bazen kerpiçten yapılmış şekliyle rastlanılmıştır. Taş sandık mezarlara genelde tek gömü yapılmıştır ancak ikili veya üçlü gömülerede rastlanılmaktadır.
Oda mezarlar genelde yaygın olmasada 9 ayrı merkezde tespit edilmiştir. Taştan örülen duvarların üstü ahşap ile örtülmüştür. En önemli olanı Alacahöyük'tür. Ölü gömme törenleri ile ilişkili olarak Alacahöyük Oda mezarları bize çok iyi bilgi vermektedir. Alacahöyük'te ölü gömme geleneği il ilgili bir tören düzenlendiği ve bıurada bir kurban törenin yapıldığı anlaşılmaktadır. Kurban edilen hayvanın eti dışarıda yenilmiş ve kalan kafatasları ve sırt kemikleri belli bir düzende mezara yerleştirilmiştir.
Ölü gömme geleneğinde , yemek ile ilgili Girnevaz'da da ele geçen kapların içindeki yemek atıklarından yola çıkılarak burada da bir ölü yemeğinden söz edilmektedir. Burada da kurban töreninden sonra bir takım yiyeceklerin mezara bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Gedikli'de bulunan mezarlarda ve çevresinde E.T.Ç ölü gömme geleneği konusunda ,Alacahöyükten sonra en önemli bilgi edindiğimiz merkezlerden birisidir. Gedikli'de hem kremasyon , hem inhumasyon mezarların yanında bir takım çukurlar ve bu çukurların içinde hayvan iskeletleri , fincan türünde kaplar ve pişmiş toprak figürinler ve eşyalardan oluşan bir buluntu grubu ortaya çıkarılmış. Bu çukurlardan Gedikli'de 5 adet tespit edilmiştir. Kazıcısı B. Alkım bunları kutsal hayvan mezarları veya adak çukurları olarak adlandırmış ama daha sonra bunların Dini Tören Çukurları olduğu anlaşılmıştır. Kurban hayvanları ayakları bağlanmış vaziyette , kafası kesilmiş tam bir vaziyette bulunmuş , yanına ters kapatılmış fincanlar konulmuş. Figürinler ve kaplar burada oldukça düzgün bir vaziyette ölü törenini gösterecek vaziyette bulunmuştur. Fincanların dışında bulunan kaplar kaba yapımlıdır. Çukurlarda düzenli ele geçen eserlerin buluntu şekli , olasılıkla Alacahöyük mezarlarında gördüğümüz ölü yemeği olayını temsil etmiş olmalıdır. Buda Anadolu'da ölü yemeğinin nedenli önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Gedikli dışında bu tür buluntu çukurlarına , Karadeniz'in kuzeyinde kalan alanlarda rastlanmıştır. Andranova ve Yamna kültürlerinde yeraltı ve ölüm kültü ile ilişkili ritüellerin olduğu bilinmekte. Rusya'da yer alan Kuibyshev'de Sezzhee mezarlığında , hayvan kemikleri ,çömlekler , küçük heykelcikler , deniz kabukları buradaki kutsal hayvan çukurlarında ele geçmiştir.
Chelyabinsk'te Sintashta mezarlığında kurban edilmiş hayvanlara ait iskeletler bulunmuş. Bunlar çoğunlukla at iskeletleridir.
Odessa yakınında Usatavo mezarlığında kurganların çevresinde kurban çukurları tespit edilmiştir. Kurban çukurlarının içinde koyun kemiklerinin yanısıra kaplar ve figürinler bir kısmı dağınık olarak bulunmuştur.
Gruntovsky II mezarlığında 2 adet kurban çukuru tespit edilmiş. Bu çukurlarda çeşitli kaplar ve 4 adet kil figürin bulunmuş. Ayrıca burda çok miktarda insan kemikleride bulunmuş.
Tripolye-Cucuteni kültür topluluğuna ait mezar topluluklarında da bu tür gömü topluluklarına rastlanılmaktadır.
Nedeia'da ise küçük kurban çukurları saptanmıştır. Bu kurban çukurları Tripolye-Cucuteni B1 evresine tarihlenmiş. Ayrıca burda içi içe geçmiş çömlekler ve ağzı bir başka çanak ile kapatılmış kaplar bulunmuş. Nedeia'nın yayınını János Makkay yapmıştır.
Basit toprak mezarlar: 78 mezar içinde 33 basit toprak mezar vardır. Bunu salt bir fakir bir gömü tarzı olarak görmemek gerekir. Bu tür mezarlarda ölülerin yanında çok zengin çok zengin eserler bulunmuştur(İkiztepe , Horoztepe ).
Basit toprak mezarlarda genelde hoker tarzının benimsenmesine karşın ,İkiztepe'de dorsal şeklinde gömü tarzı kullanılmıştır.
E.T.Ç ölü gömme törenleri hakkında daha sonraki dönemlere ait olan Hitit metinlerinden daha detaylı olarak ip uçları vermektedir. Hitit dönemindeki bazı textlerde , ölü için yapılan bir takım kurban törenlerinden bahsedilmektedir. Bir metinde ekmeklerin bir altar üzerinde pişirildiği ve koyun kurban edildiği anlatılmaktadır. Birbaşka metinde fırında kurban edilip pişirilen kurbandan bahsedilmektedir. Boğazköy'den çıkartılan bir Hurrice metinde Salaşu ritüelinde bir kurban çukuruna bağlı bir dinsel anlatım söz konusudur. Ayrıca tanrı Nerik'i sakinleştirmek için kurban törenlerine ait kurban çukurlarından bahsedilmektedir. Hattuşa'daki bir ritüel tasvirinde 9 adet kurban çukurundan bahsedilmektedir. Kuş , Koyun , ekmek , küçük heykelcikler bırakıldığı anlatılmıştır. Bir başka metinde Katapa şeklinde söylenen bir kült yerinde kral ve kraliçenin yaşamını sürdürmesi için bir çukur açıldığı anlatılmış.
Malli ritüelinde 3 erkek 2 kadın figürini , kaplar , hayvan figürleri , 2 küçük kapak , 3 küçük kap , çukurun içine bırakıldığı anlatılmış. İnsan betimlemeleri , kötü tılsımlı kişileri temsil ediyormuş. Bir kadın yüzeyini sıvayarak düzleştirmiş ve hayvan buraya kurban edilmiş. Mantalliya törenlerinde öldürülen insanların ruhlarını yatıştıran küçük heykelciklerin yapılmasını anlatan bir anlatım söz konusu.
Hitit metinlerinde kötülüklerden korunmak bereket yada ölüler için çeşitli kurbanların yapıldığı kültler söz konusu.
Eski çagda Ölü Kültü ve Ölü Gömme Adetleri
Eskiçagda insanlar dogada korktukları, anlam veremedikleri, önleyemedikleri varlık ve olayların tanrılar tarafından yapıldıgına inanırlar. Dag tepeleri, pınarlar, gök, ay, yıldızlar gibi gökyüzü cisimleri, fırtına, simsek gibi doga olayları tanrıların bir göstergesi olarak algılanır. Böylelikle eskiçag insanları kendilerine bir kült yaratarak, bir nesneye veya bir varlıga tapma, sıgınma ihtiyacı duyarlar. O yüzden sıgındıkları varlıklara karsı kendilerini sorumlu hissederler, onlara tapınmak için mekanlar olustururlar, dinsel törenlerini aksatmamak ve yer yüzünü bereketli kılmak için bazı görevler üstlenirler. Bu görevlerden bir kısmı da ölümle ilgili alanlardır
42.
Ölü kültü ile ilgili törenlerin kökeni eskiçagda ölüm anlayısına baglıdır. İnsanlar ölülerden korkar ve onlara saygı duyarlar. Gerekli olan kurbanlar, sunumlar yapılmazsa, ölü ruhları yeraltından çıkarak, insanlar arasında huzursuz bir sekilde dolasıp onlara zarar verebildigine inanılır. Böylece, eskiçagda mezar mimarisini ve kentlerin yerlesim düzenlerini etkileyen ölü kültü olusur. Ölüye gösterilen saygı, onun için bir mezar yapılması, gömme sırasında uygulanan törenlerle ya da düsünsel çerçeve ile sınırlı kalamaz. Ölen kisi günümüzde nasıl çesitli sekillerde anılıyorsa, ölüme ve ölümden sonraki yasama inanan eskiçag insanı için de aynı durum söz konusudur.
Cenaze töreni bittikten sonra bazı seremoniler yapılmaktadır. Bunlar, ölünün mezarı basında hediyelerin sunulması, kurbanların kesilmesi, çesitli sıvı libasyonlarının yapılması seklindedir. Yapılan bu uygulamalar ölüye olan sorumlulukların yerine getirilmesidir. Ayrıca belirlenen günlerde, ölen kisinin anılması da ölü kültünü olusturan temel ögelerdir
43.
Mezopotamya’da Sümer, Assur, Babil metinleri öbür dünya ve yeraltı hakkında bilgiler içermektedir. Bu inanıslara göre ölülerin bedenlerinin mezarlarda kaldıgı ve ruhlarının da yeraltı dünyasını geçtigi düsünülmektedir. Bu metinlerden anlasıldıgı üzere yeryüzü, yeraltı nehri ve yeraltı olmak üzere belirli kademeler bulunmaktadır44.
Yerden yeraltına geçislerin, mezarlar ve su yolları ile olduguna inanılır. Mezopotamya toplumları ve Hititler ruhun ölümsüzlügüne inanırlar benzer ölüm anlayıslarında ortak özellik gösterirler
45.
Eski Mısır’da da ruhun ölümsüzlügüne inanılır. Ancak Mezopotamya toplumlarının aksine, diger dünyanın bildikleri gibi bir düzene sahip oldugunu düsünürler. Bu yüzden de ölülerini mumyalayarak, bedeni bu dünyanın kosullarına uygun olarak hazırlarlar. Mısır’da ölen kisinin bir mahkemede yargılandıgı düsünülür ve bu yargı sonucunda beraat etmeyen ölüler için açlık ve susuzluk, mezarından dısarı çıkamama gibi cezalar verilir
46.
Kült, yüce ve kutsal olana tapma, belli kural ve yöntemlerle yapılan gelenekselligi ile günümüze kadar gelen bir deyimdir. Ölü kültü, ölülerin ruhlarına olumlu etki saglayan islemlerin ve alıskanlıkların tümünü içermektedir.
Ölü kültünün amacı atalara tapma, ölen ataların yasayanlara yardımlarını saglama, anılarını yasatma, onlara yemek ve bunun yanında içki sunma, kurban kesme, yontularını, maskelerini yapma, adlarına ve anılarına taslar dikme, dinsel törenler düzenlemedir. Ancak ölü kültünün devamlılıgı ölenlerin yasayanların hafızasında yasatıldıgı sürece devam eder47.
Ölü kültü konusunda Eski Mısır ve Mezopotamya’da oldugu gibi Küçük Asia’da da çesitli yazılı kaynaklar bulunmaktadır. Hitit devlet arsivi ölü kültü ile ilgili törenlerden bahseder
48. Bu tabletlerde, kral ve kraliçenin cenazesinin ikinci gününü anlatan metin söyle devam eder: “…İkinci günde, gün agarırken kadınlar kemikleri toplamak için atesin yakılmıs oldugu yere giderler; atesi on testi bira, on testi sarap, ve on testi walhi
49.ile söndürürler. Gümüs bir kupa yarım mina ve yirmi sekel agırlıgında eritilmis yagla doldurulur. Kemikleri gümüs masalarla toplar ve gümüs kupadaki yagın içine koyarlar. Daha sonra onları yagdan çıkarır ve altında “degerli bir giysi”. Kemiklerin toplanması bittikten sonra, “degerli giysi” içinde keten bezle birlikte kemikleri toparlar ve bir sandalye üzerine koyarlar. Ancak kemikler bir kadına ait ise, bir tabure üstüne konur. Cenazenin yakılmıs oldugu atesin etrafına on iki somun ekmek ve onların üstüne don yagından yapılmıs yaglı ekmek koyarlar. Ates, zaten bira ve sarapla söndürülmüstür. Üzerinde kemikler bulunan sandalyenin önüne bir masa koyar ve sıcak somunlar, ... somunlar ve tatlı somunlar ikram ederler.
Asçılar ve sofra görevlileri ilk fırsatta tabakları sererler ve yemek biter bitmez geri toplarlar. Kemikleri toplamaya gelenlerin hepsine yemek sunarlar…”
50.
Hitit ölü gömme adetleri Küçük Asia kültüründen gelmektedir. Toplumların farklı kültür yapıları, bazı zamanlarda ortak paydada buluşmaktadır.
Özellikle Illias’da Patroklos’un cenaze töreni Hitit cenaze törenleriyle ortak özellikler tasımaktadır. Bu törenler Illias’da söyle anlatılır:
“…Aralarında Atreus’un oglu oldugu halde bir araya toplanarak büyük bir kalabalık olusturdular ve çıkardıkları gürültüyle onu (Akhilleos) uyandırdılar; Achil kalkıp oturdu ve onlara söyle dedi: “Sen, Atreus’un oglu ve siz Akha’nın aziz konukları, önce alev renkli sarapla, yanan atesi söndürün, ne kadar yayılmıs olursa olsun ve sonra, Menoitius’un oglu, Patroklos’un kemiklerini toplayalım, onun kemiklerini diger kemiklerden ayıklayalım; onun kemiklerini seçmek kolay olacaktır zira, digerlerininki, birbirine karısmıs olan insan ve at kemikler, kenarda yanarken o, atesin ortasında uzanmaktaydı.
Daha sonra, ben, kendim, Hades’te saklanıncaya kadar, kemikler iki kat yaga sarılmıs altın bir kap içinde dursun. Ancak çok büyük bir mezar yapılmasın, sadece onun için münasip bir tane olsun. Ben gittikten sonra, kürekli kemiklerle geride kalan Akhalılar, ona büyük bir mezar yapar.” Böyle konustu Akhilleos ve onlar Peleus’un tez canlı ogluna kulak verdiler. Önce alevler renkli sarapla odun yıgının etrafını saran atesi söndürdüler, öyle ki hayli derin bir kül tabakası olusmustu. Kibar arkadasları, Patroklos’un kemiklerini aglayarak, altın bir kupa içine topladılar ve iki kat yaglı bezle sardılar. Kupayı yumusak keten bezle sardıktan sonra bir kulübe içine yerlestirdiler. Daha sonra mezarın yerini tespit ettiler ve mezarı odun yıgının bulundugu yerin yakınında bir yere yaptılar ve toprak yıgarak mezarı yaptıklarında, geri dönmek üzere dagıldılar.
Dagılmadan önce, Achilleus gemisinden ganimetler getirdi. Legenler, kazanlar, üçayaklı sehpalar, atlar ve katırlar, güçlü kuvvetli öküzler ve güzel kemerli kadınlar ve gri renkli demirler getirdi…”.
Hititlerin ve Illias’ın ölü gömme ritüelleri su noktalarda ortaktır51:
1) Cenaze yakılır.2) Ates içeceklerin dökülmesiyle söndürülür.
3) Kemikler, yag veya don yagına batırılır ya da bununla kaplanır.
4) Kemikler keten bezi ve iyi bir giysiyle sarılır.
5) Tas bir odaya yerlestirilir.
6) Şölen yapılır.
Protogeometrik Dönem baslangıcında Attika’da ölü gömme geleneginde farklılasma görülür. Bu inhumasyondan kremasyona geçis anlamını tasır.
Kerameikos’ta bulunan protogeometrik vazolar basta amphoralar olmak üzere birçok kremasyon kaplarından olusur. Geometrik Dönem sonunda ise, kremasyondan inhumasyona geçis gözlemlenir. Dipylon vazoları inhumasyon gömüleri için hazırlanan kaplardır ve bu bakımdan kremasyon için yapılan protogeometrik vazolardan ayrılır. Yunanlılarda ölü kültü sadece yazıtlarda degil seramik üzerindeki betimlemelerde de görülmektedir. Dipylon vazoları üzerindeki ekphora ve prothesis sahneleri bunun erken örnekleridir. Beyaz lekythoslarda da bu sahneler görülür ve Yunan dünyasının ölüme karsı bakıs açısını yansıtır. Atina’da .Ö. 487-480 yılları arası Solon tarafından lüks mezar yasagı getirilir. Beyaz lekythoslar, mezar yerini belirtmek için stellerin yerine kullanılır52. Bu tip kapların üzerinde ölüm ikonografisini ve ölü kültünü anlatan sahneler bulunmaktadır. Bu tip mezar dikitleri Attika’ya özgü olup bazı Atina kolonilerinde de görülür53. Köklü bir mezar inancına sahip olan Yunanlılar, insan vücudunun “soma” (svμa) ve ruh “psykhe”den (yuch) olustugunu düsünürler54. Bu inanç geregince, ölümler sonrasında belli bir düzeni içeren törenler düzenlenir. Bu törenler dört asamalı olup, “soma”nın hazırlanması, “prothesis”, “ekphora”, “soma”nın mezara konusu diye bölümlere ayrılır. “Soma”nın hazırlanması ilk asamadır. Bu bölümde ölünün gözleri kapanıp çenesi baglanır ve ölü yakılmadan önce yıkanır.
Böylelikle kötü ruh kovulur. Yıkama islemini yapan yaslı kadınlardır. Yıkanan ölü daha sonra, kokulu yaglarla ovulur ve parfümlenir55. İkinci asama olarak da prothesis (sergileme) bölümü yer alır. Bu asamada ölü evin içinde sergilenir.
Ölümden bir gün sonra yapılan bu asama, zorunluluk arz eder. Hatta ülke dısında ölen bir kisinin bile cenazesi evine getirilir, kemikleri olsa dahi sergilenir. Sergileme sekli, sadece bası açık sekilde kefene sarılarak yapılır56.
Solon öncesi, aristokratların prothesis süreci, halktan farklıdır. Ölen kisi aristokrat kesimden oldugunda, yakınları yas tutmayı abartır ve kendilerine zarar verir.
Solon bu türden yıpratıcı ve vahsi görüntülere yasaklama getirir. Ölünün yanında, mezarı basında agıt yakıldıgı görülmektedir. Belki de mezar yerindeki bazı mekânlar bu agıtların söylendigi yerler olabilir57.
Üçüncü aşama ise ekphora (cenazenin mezara götürülüsü) bölümüdür.
Prothesis’in ertesi günü sabahı ölü yatagı ile birlikte görevliler ya da akrabaları tarafından elle veya araba ile götürülür.
Bu cenaze alayının önünde libasyon kabını tasıyan bir kadın yer alır ve onu kadınlar ve erkekler izler. Cenazeye katılacaklar da Solon yasaları ile belirlenir. Sadece kadınlar için gelen bu kısıtlama ölünün üçüncü dereceden akrabaları veya yaslı kadınlardır58.
Attika gelenegine göre kisi eceli ile ölmemis ise cenaze alayının önünde mızrak tasınır. Bu mızrak yakınları tarafından mezar yerine saplanır. Bu öfkenin ve kini belli eden bir semboldür. Savasta ölen halk kesiminden biri ise kemikleri toplanır. Prothesis ve libasyonları yapılır, on adet lahdin içine konulur. Öylece mezar yerine götürülür. Ancak cesedi bulunamayan biri ise on birinci lahit hazırlanır. Bos olan lahit ise onları temsil eder59.
Cenaze törenin son asaması olan gömme islemini yasa geregi ölünün yakınları tarafından yapılır. Mezar yeri hazır olan törende mezar yerini yaptırma erkek evlatlara ait bir görevdir.
Ebeveynlerinin mezarlarını yaptırmayanlara çok büyük cezalar getirilir. Hatta demos’tan atılmaya kadar gidebilir. Ebeveynleri ne olursa olsun mezar yeri mutlaka yapılmalıdır.
Ölünün gömülme yeri de nasıl bir sekilde öldügüne baglıdır. Örnegin yıldırım çarpmasından ölürse olay yerine, Atina’da intihar edenlerin de elleri kesilip ayrı yerlere gömülür. Mezarı hak etmeyenler sadece katiller, vatan hainleridir. Bunların cesetleri sehrin dısına gömülür60.
Mezar kültüne özgü kurallar arasında, aile mezarına bir yabancının gömülme yasagı da vardır. Bunu yapan kisi lanetlenmekte ve bir tapınaga veya sehre ceza ödemekle hükümlüdür61.
Gömme islemi tamamlandıktan sonra sunu islemine geçilir. Sunu, kanlı ya da kansız yapılır. Bir baska tören, deyisle kurban kesmek ya da meyve, çörek gibi seyler bırakmak biçiminde gerçeklesir. Mezarlar üzerine ya da mezar mekânlarına konulan kap formları seramikler üzerinde betimlenir. Bunlar;
lekythos, hydria, oinokhoe, phiale, lekane, pyksis, alabastron, aryballos ve pithos’dur62. Mezar yerleri yapılırken sunu yapma gelenegi düsünülerek yapılır.
Bu yüzden mezar mimarisi ölü kültüne baglı olarak gelisebilir. Kaya mezarları içine yapılan nisler, islikler ya da oyuklar hep aynı amaç içindir63.
Romalılarda cenaze törenleri, Yunan (Atinalıların) Klasik dönem ölü geleneginden ayrılır. Romalılar, törenlere agıt yakarak baslar, Bu agıtta ölünün ismi zikredilir. Ölünün tabuta ve katafalka konulmasında çesitli hazırlıklar yapılır.
Önce ölü yıkanır, merhemlenir bazı durumlarda bozulmasını engellemek için mumyalanır. Daha sonra ölü giydirilir ve süslenir ardından yakınları tarafından ziyaret edilir64.
Roma’da ölünün topraga verilmesi (inhumasyon) ve yakılması (kremasyon) adetleri bütün dönemlerde aynı zamanda uygulanır, fakat bu yöntemlerden birinin digerine belli bazı dönemlerde agır bastıgı olur. Örnegin, Cumhuriyet döneminde yakma yönteminin agır bastıgı zaman dilimi içinde, Cornelius’lar, ölüyü lahit içinde gömme yolunu seçerler. Bu sadece yazılı kaynaklar ile degil, aynı zamanda arkeolojik olarak kanıtlanır.
Anadolu’da Kremasyon - Ceset Yakma - Gelenegi Ceset yakma gelenegi ilk defa Neolitik dönemde Orta Avrupa’da görülür.
Daha sonra Güney Rusya’da tespit edilen yakma gelenegi buradan da güneye dogru yayıldıgı düsünülür65. Anadolu’da ilk olarak ölü yakma gelenegi Aksaray’daki Asıklı Höyük’te ortaya çıkarılır ve günümüzden yaklasık 9 bin yıl öncesine tarihlenir. Asıklı Höyük’teki avcı toplum evlerinin altlarına yakınlarını gömerler. Evlerin altından çıkan kemiklerin çogunlugunda yanık izleri tespit edilir
66. Anadolu’da düzenli olarak ceset yakma gelenegi 2. binde Troia IV’de67 ile Hitit dönemlerinde ayrıca Panaztepe, Besiktepe, Müskebi kazılarında da görülmektedir. Bu merkezlerde yapılan kazılarda yanık insan kemikleriyle kremasyon kapları ele geçer
68.
Batı Anadolu’daki yakma geleneginin kökeni olarak Orta Anadolu oldugu önerilmektedir.Gedikli’de yapılan kazılarda M.Ö. 22.-20. yüzyıllara yakma gömünün bulunması bu düsünceye bir kanıt olarak gösterilir
69. Kremasyon geleneginin Anadolu’da görülmesinin bir sebebi de yakma islemiyle ruhların kötülüklerden arınacagı ve huzura kavusacagı düsüncesidir. Troia ve Besiktepe mezarlıklarında bir yasından küçük bebeklerin yakılmadıgı görülmektedir. Bu uygulamanın amacı, bebeklerin ruhlarının ve vücutlarının daha kirlenmedigi inancı ile alakalıdır.
Hititlerde de ölü yakma gelenegi kullanılır. Hattusa yakınlarındaki Osmankaya’da ait elli dört adet kremasyon mezarının tespit edilmesi, Ankara- Haymana yakınlarındaki Ilıca’da 131 adet urne mezar bulunması Hititlerin de bu uygulamayı sıklıkla kullandıgını gösterir. Ayrıca arkeolojik verilerin dısında yukarıda anlatılan yazılı belgeler de yakma geleneginin Hititler tarafından kullanıldıgı kanıtlamaktadır70 Urartuların da .Ö. 1. binde kremasyon gömü yaptıkları bilinmektedir.
Malaklu’da yapılan kazılarda çıkan malzeme bu düsünceyi kanıtlamaktadır. Bir Urartu yerlesimi olan Karagündüz K5’de, kül kaplarının kaya oyuklarına ya da dogrudan topraga bırakıldıgı da görülmektedir. Urartulara ait 11. – 10. yüzyıllara tarihlenen oda mezarlarda, yakma islemi gerçeklestirildikten sonra kremasyon kaplarına sıgmayan kemiklerin taslar ile küçük parçalara ayrılır, kaplara yerlestirildikten sonra tas kapaklarla kapatılır71.
Yunanlılarda da kremasyon geleneginin oldugu bilinmektedir. Yukarıda anlatılan Patraklos’un cenaze töreni bu uygulamanın bir kanıtı niteligindedir.
Romalılarda da Kremasyon tipi gömü kullanılmaktadır. Romalıların kremasyon törenlerinde ölü, bir odun yıgını üzerinde yakılır, yakma sırasında agıtlar okunur.
Daha sonra kemiklerden arta kalan, süt ve sarapla sulanır ve bir küp içinde gömülür. Ölen kisinin topraga verilmesinden dolayı, mezarın basında yemek yenir. Bu ritüel dokuz gün sonra mezarın basında tekrarlanır. Bu gömü sekli maddi durumu iyi olanlar için geçerlidir. Bu islemleri yapmak masraflı oldugundan dolayı durumu iyi olmayanların cesetleri öylece topragın içine atılabilir. Ancak ölü gömme Romalılar için çok önemlidir. Bu yüzden birçok gömüt dernegi kurulur. Hep bu çabalar onurlu bir sekilde gömülmek içindir
72.
Kremasyon, ister saglıga uygun nedenlerden olsun isterse de yurtlarından uzaklarda ölen kisilerin kemiklerini geri getirme kolaylıg