- Katılım
- 11 Ağustos 2012
- Mesajlar
- 2,733
- Beğeni
- 430
- Puanları
- 83
Keldâni, Med ve Pers ittifakı
Assurluların bu ezici güçleri, Assurbanipalin M.Ö. 626 yılındaki ölümünden sonra pek uzun sürmez. Assurun korkunç idaresi altında inleyen uluslar, intikam hırsıyla silaha sarılırlar. Bunların başında iskitler, Keldâniler, Med ve Persler bulunur.
M.Ö. 614 yılında Med Kralı Keyaxares (saltanatı M.Ö. 635-584), Babilli Nabupolassar ile birleşerek, imparatorluğun eski başkenti Kalhuyu zapt ve tahrip eder. Bundan iki yıl sonra da, yine aynı iki kral bir kısım göçebe iskitlinin de desteğiyle imparatorluğun başkenti Ninovaya saldırırlar. Üç aylık bir kuşatmadan sonra, kenti ele geçirerek son kral Sin-şar-işkun'u (saltanatı M.Ö. 623-612) öldürürler. imparatorluk ülkesi Medler ve Keldâniler arasında paylaşılır. Bu büyük yıkım ve kuşatmadan kurtulan Assur ordularının bir bölümü, Harrana gelip burayı Assurun yeni başkenti yaparak son Assur prensi Assuruballiti de kral ilan ederler. Ancak, bu yeni Assur Devleti iki yıl gibi kısa bir süre sonra, Medlerle ortaklaşa hareket eden Babil Kralı tarafından tarih sahnesinden silinir. Bu arada Harrandaki Tanrı Sin Tapınağı da Harranı ele geçiren istilacı Medler tarafından tamamen yakılıp yıkılır.
Nabukadnezzar tahta geçtiği zaman, Keldani etkisi Sinear ile Elamın Susa mıntıkasına ve Kuzey Suriyeye ulaşmıştı. Assur kenti Medlerin, Harran da Medlere tabi Umman-Mandaların elinde bulunuyordu.
Medler'in Bölgedeki Kısa Hakimiyeti
Med Kralı Keyaksaresin, Batı Anadoludaki Lidya Krallığı ile Anadoluyu paylaşma pazarlığına oturacak kadar güç kazandığı görülür. Böylece batı sınırlarını güvence altına alan Medler, doğuya yönelerek zayıf bir durumda olan Urartu Krallığını da kısa sürede çökertirler. Ancak sadece yağmacılık ekonomisine dayanan Med üstünlüğü maalesef uzun ömürlü olamaz. Bu arada Harran bölgesinin Keldani Krallığının eline geçtiğini görüyoruz.
Harranlı bir rahibenin oğlu olduğu sanılan son Keldani Kralı Nabunaid (saltanatı M.Ö. 556-""İletişim Bilgisi Vermek Yasak""), Pers Kralı Kyros (saltanatı M.Ö. 559-""İletişim Bilgisi Vermek Yasak"") ile Medlere karşı birleşir ve üç yıl sonra Medleri yener.
Keldâniler 'in Bölgedeki Kısa Hakimiyeti
Nabunaid muhtemelen M.Ö.550 yılında bir fırsatını bulup 54 yıldan beridir harabe halinde bulunan Harrandaki Tanrı Sin Tapınağını yeniden restore ettirir (Bu restorasyon büyük çaplı olup ancak beş yılda tamamlanabilmiştir) ve tapınak son şekliyle islâm dönemine kadar ulaşır.
M.Ö. 540 yılında başlayan Pers saldırıları, bir yıl sonra Kral Kyrosun Babile girmesiyle sonuçlanır ve Keldâniler (Yeni Babil) Krallığı da artık tarihe karışmış olur.
Persler'in Bölgedeki Hakimiyeti
Kaynaklara göre, Urfa ve Harran bu dönemde Babil ve Suriye Satraplığına bağlanmış ve Satrap Gobryasın idaresine verilmiştir.
Bu dönemde bölgemizin dili olan Arâmi dili ve yazısı, Yakın Doğu ve Anadolunun tümüne sahip olan Pers imparatorluğunun resmi dili ve yazısı olarak kabul edilmiştir.
Pers Kralı I.Darius (saltanatı M.Ö. 522-486) döneminde bölgemiz Babilonya Satraplığı içine alınmıştır.
Persler, Fırat ile Dicle nehirleri arasındaki geniş ve bereketli toprakları ekip biçerek bölgedeki ziraati canlandırırlar. işlenen bu arazileri de savaşlarda üstün başarı gösteren subaylara dağıtırlar. Bu asker-soylular aynı zamanda yörenin yeni yöneticileri olurlar. Persler din önderlerine de toprak bağışlayıp ayrıcalıklar tanıyarak, bunların kendilerinden yana tutum almalarını sağlarlar, ancak kıyılardaki eski koloni kentlerine söz geçiremeyen merkezi Pers yönetimi, bu kentlerde biriken ticaret gelirlerinden yoksun kalınca, imparatorluk ekonomik bunalım içine düşer. Bu fırsatı değerlendiren Makedonya Krallığı, iskender önderliğinde Anadoluya girer. Pers orduları önce M.Ö. 334te, ardından da M.Ö. 332de Hatayın issos (Dörtyol) yakınlarında yenilince Urfa'yı da içine alan Güneydoğu Anadolu bölgesi Makedonyalıların eline geçer.
Makedonyalılar Urfa Bölgesinde
Bu dönemde Urfa bölgesinin Osrhoene adıyla çağrıldığını, bölgemiz ve Mezopotamyanın Yunan kültürüyle tanıştığını görüyoruz. Birçok Makedonyalı ve Yunan asıllı ahali ve tüccar bölgeye yerleşir ve bu arada Harran Mygdonia adını alarak buradaki tanrılara Yunanca isimler verilir. Böylece Doğu ve Yunan kültürleri arasında meydana gelen kaynaşma sonucu Hellenizm kültürü bölgeye hakim olur. Bu kültürde yine Arâmi dili ve kültürünün önemli bir etkisi görülür. ileride görüleceği gibi, Urfa zamanla Hıristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri haline gelirken, Harran putperest ve Hellenizm kültürünün en büyük merkezlerinden biri olmaya devam edecek ve bundan dolayı kilise babaları tarafından Putperest Kenti anlamına gelen Hellenopolis adını alacaktır.
Yunan kültürünü benimseyen bölgemiz ahalisi Arâmiler, bu kültürü daha sonra Araplara aktarma görevini de üstleneceklerdir.
İskender, Güneybatı Asyaya doğru fetihlerini sürdürürken Güneydoğu Anadoluyu generallerine bırakır. M.Ö. 13 Haziran 323 yılında beklenmedik bir zamanda, bilinmeyen bir sebepten dolayı, genç yaşta ölmesi üzerine, generaller arasında imparatorluğu paylaşma savaşları başlar. Savaşların bitiminde yapılan antlaşmada satraplıkların değil de, bölgelerin bölünmesine karar verilir. Yukarı Asya satraplıklarının bir bölümüyle Babylonyaya sahip olan General Seleukos Nikator (Galip) M.Ö. 306 yılında krallığını ilan eder.
Seleukoslar'ın Bölgemizdeki Faaliyetleri
I.Seleukos Nikator, 5 yıl önce yapmış olduğu savaşlar neticesinde topraklarını biraz olsun genişletmiş ve bu esnada Harrana da uğramıştı. Seleukos Nikator bu başarılı faaliyetleriyle Pers imparatorluğunun kalıntıları üzerine yükselecek olan yeni bir devletin temelini atmış oluyor ve. başkentini de Babilonyadan Dicle kıyısında kurduğu Seleukeia kentine taşıyordu.
Urfa, bu dönemde Arâmiler tarafından Urhay olarak çağrılıyordu. M.Ö. 302 yılında I.Seleukos Nikator tarafından eski bir yerleşim alanının kalıntıları üzerine yeniden kurulan Urfa, Suları bol anlamına gelen Edessa ismini alır. Edessa o dönemde Makedonyanın başkentinin adı idi; ancak Urfanın o dönemde sulak oluşu ve yeşilliğinin bolluğundan dolayı Edessaya benzediği için bu isim verilir.
Bu tarihlerde Mezopotamyada Edessadan başka birçok askeri koloniler ve kentler kurulur. Bunlardan birkaçı Osrhoene (civarıyla birlikte Urfa bölgesi) bölgesinde bulunuyordu. Kurulmuş olan bu kentlerden Karrai (Harran), Makedonopolis (Birecik), Nikephorion (Rakka) ve Anthemusia (Suruç) bölgemiz için oldukça önemli idiler.
Seleukos Kralı II.Antiokhos Teos, M.Ö. 261 yılında tahta geçtiğinde doğudaki eyâletler merkezden ayrılmış, buralarda Parth ve Baktriyan krallıkları kurulmuştu.
III.Suriye Savaşı olarak anılan savaşlar esnasında, Mısır Firavunu Ptolemaios Evergetes Seleukos ordusunu yenerek Fıratı aşar, Mezopotamyaya girerek kuzeye doğru ilerler. M.Ö. 245 yılında Urfa bölgesini de ele geçirir. Seleukos Kralı Kallinikos, ancak kuzey komşusu Pontus Kralı ile anlaşarak Antakya ve Urfa yörelerini geri alabilir. Bu olaydan sonra Seleukosların Akdeniz kıyılarındaki üstünlükleri de sona erer.
M.Ö. 140 yılında Zagros Dağları civarında yapılan Parthlar ve Seleukoslar çarpışması sonucunda Seleukoslar iran ve Mezopotamya'yı kaybederler ve başkentlerini Antakya'ya taşırlar.
Bu dönemde Urfa'daki Balıklıgöl, Seluk Gölü ve daha sonra Seleukos Gölü olarak bilinir.
indirmek için tıkla:
Assurluların bu ezici güçleri, Assurbanipalin M.Ö. 626 yılındaki ölümünden sonra pek uzun sürmez. Assurun korkunç idaresi altında inleyen uluslar, intikam hırsıyla silaha sarılırlar. Bunların başında iskitler, Keldâniler, Med ve Persler bulunur.
M.Ö. 614 yılında Med Kralı Keyaxares (saltanatı M.Ö. 635-584), Babilli Nabupolassar ile birleşerek, imparatorluğun eski başkenti Kalhuyu zapt ve tahrip eder. Bundan iki yıl sonra da, yine aynı iki kral bir kısım göçebe iskitlinin de desteğiyle imparatorluğun başkenti Ninovaya saldırırlar. Üç aylık bir kuşatmadan sonra, kenti ele geçirerek son kral Sin-şar-işkun'u (saltanatı M.Ö. 623-612) öldürürler. imparatorluk ülkesi Medler ve Keldâniler arasında paylaşılır. Bu büyük yıkım ve kuşatmadan kurtulan Assur ordularının bir bölümü, Harrana gelip burayı Assurun yeni başkenti yaparak son Assur prensi Assuruballiti de kral ilan ederler. Ancak, bu yeni Assur Devleti iki yıl gibi kısa bir süre sonra, Medlerle ortaklaşa hareket eden Babil Kralı tarafından tarih sahnesinden silinir. Bu arada Harrandaki Tanrı Sin Tapınağı da Harranı ele geçiren istilacı Medler tarafından tamamen yakılıp yıkılır.
Nabukadnezzar tahta geçtiği zaman, Keldani etkisi Sinear ile Elamın Susa mıntıkasına ve Kuzey Suriyeye ulaşmıştı. Assur kenti Medlerin, Harran da Medlere tabi Umman-Mandaların elinde bulunuyordu.
Medler'in Bölgedeki Kısa Hakimiyeti
Med Kralı Keyaksaresin, Batı Anadoludaki Lidya Krallığı ile Anadoluyu paylaşma pazarlığına oturacak kadar güç kazandığı görülür. Böylece batı sınırlarını güvence altına alan Medler, doğuya yönelerek zayıf bir durumda olan Urartu Krallığını da kısa sürede çökertirler. Ancak sadece yağmacılık ekonomisine dayanan Med üstünlüğü maalesef uzun ömürlü olamaz. Bu arada Harran bölgesinin Keldani Krallığının eline geçtiğini görüyoruz.
Harranlı bir rahibenin oğlu olduğu sanılan son Keldani Kralı Nabunaid (saltanatı M.Ö. 556-""İletişim Bilgisi Vermek Yasak""), Pers Kralı Kyros (saltanatı M.Ö. 559-""İletişim Bilgisi Vermek Yasak"") ile Medlere karşı birleşir ve üç yıl sonra Medleri yener.
Keldâniler 'in Bölgedeki Kısa Hakimiyeti
Nabunaid muhtemelen M.Ö.550 yılında bir fırsatını bulup 54 yıldan beridir harabe halinde bulunan Harrandaki Tanrı Sin Tapınağını yeniden restore ettirir (Bu restorasyon büyük çaplı olup ancak beş yılda tamamlanabilmiştir) ve tapınak son şekliyle islâm dönemine kadar ulaşır.
M.Ö. 540 yılında başlayan Pers saldırıları, bir yıl sonra Kral Kyrosun Babile girmesiyle sonuçlanır ve Keldâniler (Yeni Babil) Krallığı da artık tarihe karışmış olur.
Persler'in Bölgedeki Hakimiyeti
Kaynaklara göre, Urfa ve Harran bu dönemde Babil ve Suriye Satraplığına bağlanmış ve Satrap Gobryasın idaresine verilmiştir.
Bu dönemde bölgemizin dili olan Arâmi dili ve yazısı, Yakın Doğu ve Anadolunun tümüne sahip olan Pers imparatorluğunun resmi dili ve yazısı olarak kabul edilmiştir.
Pers Kralı I.Darius (saltanatı M.Ö. 522-486) döneminde bölgemiz Babilonya Satraplığı içine alınmıştır.
Persler, Fırat ile Dicle nehirleri arasındaki geniş ve bereketli toprakları ekip biçerek bölgedeki ziraati canlandırırlar. işlenen bu arazileri de savaşlarda üstün başarı gösteren subaylara dağıtırlar. Bu asker-soylular aynı zamanda yörenin yeni yöneticileri olurlar. Persler din önderlerine de toprak bağışlayıp ayrıcalıklar tanıyarak, bunların kendilerinden yana tutum almalarını sağlarlar, ancak kıyılardaki eski koloni kentlerine söz geçiremeyen merkezi Pers yönetimi, bu kentlerde biriken ticaret gelirlerinden yoksun kalınca, imparatorluk ekonomik bunalım içine düşer. Bu fırsatı değerlendiren Makedonya Krallığı, iskender önderliğinde Anadoluya girer. Pers orduları önce M.Ö. 334te, ardından da M.Ö. 332de Hatayın issos (Dörtyol) yakınlarında yenilince Urfa'yı da içine alan Güneydoğu Anadolu bölgesi Makedonyalıların eline geçer.
Makedonyalılar Urfa Bölgesinde
Bu dönemde Urfa bölgesinin Osrhoene adıyla çağrıldığını, bölgemiz ve Mezopotamyanın Yunan kültürüyle tanıştığını görüyoruz. Birçok Makedonyalı ve Yunan asıllı ahali ve tüccar bölgeye yerleşir ve bu arada Harran Mygdonia adını alarak buradaki tanrılara Yunanca isimler verilir. Böylece Doğu ve Yunan kültürleri arasında meydana gelen kaynaşma sonucu Hellenizm kültürü bölgeye hakim olur. Bu kültürde yine Arâmi dili ve kültürünün önemli bir etkisi görülür. ileride görüleceği gibi, Urfa zamanla Hıristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri haline gelirken, Harran putperest ve Hellenizm kültürünün en büyük merkezlerinden biri olmaya devam edecek ve bundan dolayı kilise babaları tarafından Putperest Kenti anlamına gelen Hellenopolis adını alacaktır.
Yunan kültürünü benimseyen bölgemiz ahalisi Arâmiler, bu kültürü daha sonra Araplara aktarma görevini de üstleneceklerdir.
İskender, Güneybatı Asyaya doğru fetihlerini sürdürürken Güneydoğu Anadoluyu generallerine bırakır. M.Ö. 13 Haziran 323 yılında beklenmedik bir zamanda, bilinmeyen bir sebepten dolayı, genç yaşta ölmesi üzerine, generaller arasında imparatorluğu paylaşma savaşları başlar. Savaşların bitiminde yapılan antlaşmada satraplıkların değil de, bölgelerin bölünmesine karar verilir. Yukarı Asya satraplıklarının bir bölümüyle Babylonyaya sahip olan General Seleukos Nikator (Galip) M.Ö. 306 yılında krallığını ilan eder.
Seleukoslar'ın Bölgemizdeki Faaliyetleri
I.Seleukos Nikator, 5 yıl önce yapmış olduğu savaşlar neticesinde topraklarını biraz olsun genişletmiş ve bu esnada Harrana da uğramıştı. Seleukos Nikator bu başarılı faaliyetleriyle Pers imparatorluğunun kalıntıları üzerine yükselecek olan yeni bir devletin temelini atmış oluyor ve. başkentini de Babilonyadan Dicle kıyısında kurduğu Seleukeia kentine taşıyordu.
Urfa, bu dönemde Arâmiler tarafından Urhay olarak çağrılıyordu. M.Ö. 302 yılında I.Seleukos Nikator tarafından eski bir yerleşim alanının kalıntıları üzerine yeniden kurulan Urfa, Suları bol anlamına gelen Edessa ismini alır. Edessa o dönemde Makedonyanın başkentinin adı idi; ancak Urfanın o dönemde sulak oluşu ve yeşilliğinin bolluğundan dolayı Edessaya benzediği için bu isim verilir.
Bu tarihlerde Mezopotamyada Edessadan başka birçok askeri koloniler ve kentler kurulur. Bunlardan birkaçı Osrhoene (civarıyla birlikte Urfa bölgesi) bölgesinde bulunuyordu. Kurulmuş olan bu kentlerden Karrai (Harran), Makedonopolis (Birecik), Nikephorion (Rakka) ve Anthemusia (Suruç) bölgemiz için oldukça önemli idiler.
Seleukos Kralı II.Antiokhos Teos, M.Ö. 261 yılında tahta geçtiğinde doğudaki eyâletler merkezden ayrılmış, buralarda Parth ve Baktriyan krallıkları kurulmuştu.
III.Suriye Savaşı olarak anılan savaşlar esnasında, Mısır Firavunu Ptolemaios Evergetes Seleukos ordusunu yenerek Fıratı aşar, Mezopotamyaya girerek kuzeye doğru ilerler. M.Ö. 245 yılında Urfa bölgesini de ele geçirir. Seleukos Kralı Kallinikos, ancak kuzey komşusu Pontus Kralı ile anlaşarak Antakya ve Urfa yörelerini geri alabilir. Bu olaydan sonra Seleukosların Akdeniz kıyılarındaki üstünlükleri de sona erer.
M.Ö. 140 yılında Zagros Dağları civarında yapılan Parthlar ve Seleukoslar çarpışması sonucunda Seleukoslar iran ve Mezopotamya'yı kaybederler ve başkentlerini Antakya'ya taşırlar.
Bu dönemde Urfa'daki Balıklıgöl, Seluk Gölü ve daha sonra Seleukos Gölü olarak bilinir.
indirmek için tıkla:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.