Mısır’ın Unutulmuş Hazineleri | Define işaretleri ve anlamları

Mısır’ın Unutulmuş Hazineleri

KOTYORA

Kullanıcı
Katılım
21 Eylül 2011
Mesajlar
180
Beğeni
25
Puanları
16
konu4_b.jpg
Yazı: Zahi Hawass
Fotoğraflar: Kenneth Garrett


Kahire’deki Mısır Müzesinin yüzüncü yıl sergisine bu özel bakışta, yıllardır karanlık depolarda kalmış ya da kalabalık galerilerde dikkatten kaçmış tarihi eserlerin, bu büyük gösteriye nasıl hazırlandığı anlatılıyor.



konu4_mercek2_b.jpg



Keşfedilip Kaybedilenler
Küratörler sergide nelerin yer alacağı konusunda karar vermeye çalışırken, müzedeki on binlerce eserin depolandığı, devasa ve neredeyse hiç girilmeyen, bir labirenti andıran derinliklerinden çıkan boylu boyunca uzanmış bir aslanla iki sfenks, olası adaylar olarak belirmişti. Soldaki sfenks bu labirentte onlarca yıldır sırasını bekliyormuş. Mısır Eski Eserler Üst Kurulu genel sekreteri Zahi Hawass “Kariyerime ilk başladığım sıralardaki kazılarda Afrodit’in en şaheser heykellerini ortaya çıkarmıştım,” diyor. Onlar da bodrum katındaki kutuların arasında bir yerde – ama onları ben bile bulamıyorum!”


konu4_mercek3_b.jpg



Oyuncak Bebekler
Sonraki yaşamda işlerini sihirli bir şekilde gerçekleştirmek üzere yapılan taş hizmetkarlar – bir kasap, bir fırıncı, bir değirmenci ve bir de biracı – merhumla eşinin birlikte olan heykelinin yanında, mezar odalarından birine yerleştirilmiş. Ölü adamın kim olduğunu açıklayan çiftli heykelin tabanındaki çiviyazıları “Altı teknenin müfettişi, kralın yakından tanıdığı,”olduğunu belirtiyor. 1962’de Gize’de bir asiller mezarında yapılan kazılarda çıkan tüm bu eserler, geçen yaz sergi küratörleri onları kurtarana dek oradaki bir depoda kilit altında beklemişler.


konu4_mercek4_b.jpg



Üçü Bir Yerde
Luksor’dan gelen ve aradan geçen 2700 yıla rağmen şaşırtıcı derecede iyi durumda olan bu boyanmış ahşap heykelcik, geç hanedanlık dönemindeki bir kültün tapındığı Ptah, Sokar ve Osiris’ten oluşan ilahi teslisi simgeliyor. On sekizinci yüzyılda inşa edilmiş ve sonraki dört asır boyunca tekrar tekrar kullanılmış bir mezardan çıkan heykelcik büyük olasılıkla 25. hanedan döneminde, antik başkent Tebli memurlardan biriyle gömülmüştü. Önünden uzanan sarı bantta bir yazı olması gerektiği halde yok, neden olmadığı ise bilinmiyor.

konu4_mercek5_b.jpg



Kral Tutankhamun’un Hazinesi
Bir başına da değerli olan fildişinden bu küçük mücevher kutusunun ön panelindeki kulpun altında Kral Tutankhamun’un adı yazıyor. Britanyalı arkeolog Howard Carter 1922’de Kral Tutankhamun’un mezarını keşfettiğinde kutu boştu – büyük olasılıkla yıllar önce soyulmuştu – ancak kapağındaki mürekkeple yazılmış satır, kutunun bir zamanlar genç hükümdarın yüzüklerinden bazılarını barındırdığını anlatıyor.

konu4_mercek6_b.jpg



Kraliyet İhtişamı
Kral Tutankhamun, muhteşem incelikle işlenmiş 200’den fazla mücevher ile gömülmüştü. Burada gördüğünüz altından ve yarı değerli taşlarla kaplı iki bilezik gibi, pek çoğu doğan güneşi ve kralın sonraki yaşamda yeniden can bulmasını simgeleyen kutsal skrabeyi taşıyor.

Bunu Biliyor muydunuz?
Çağrı, Nil Deltası’ndaki tarihi bir mezarlıktan geliyordu: “Hella hap, sali-Allah.” Bir düzine işçi, Kahire’deki Mısır Müzesi’nde gerçekleşecek yüzyılı anma sergisinde yer alacak sekiz tonluk granit lahdi kaldırabilmek için tanrılarından güç ve cesaret niyaz ediyorlardı.
İşçilerin çabaları birkaç ay önce gerçekleşmiş; ancak 3000 yıl önce lahit kumdan tepeciğinin üstüne çekile çekile getirildiğinde manzara aşağı yukarı aynıymış; farklı olan tek şey o zamanlar tanrılara yapılan çağrı ya Ra’ya, ya Horus’a, ya da firavunun kendisine yapılmış olurdu.
İÖ 1000 civarında güçlü bir rahip, Delta’nın 950 kilometre uzağındaki Asvan taş ocaklarından granit bir lahdin evine nakledilmesi siparişini vermişti. Lahit, sonraki yaşamın zorluklarıyla mücadele ederken mumyasının dinlenme yeri olacaktı. Mezar resimlerine bakılacak olursa, Asvan taş ocağı işçileri ağır yükü çekeleyerek nehrin aşağı kısımlarına doğru yapacağı yolculuk için bir barçaya yüklemiş, yolculuklarını kolaylaştıracak Nil taşkınlarını beklemişti.
Günümüzde ise işçiler lahdi Kahire’ye nehir yoluyla nakletmiş olmasalar da, bu ağır yükü milim milim oynatıp düz kasalı bir kamyona yüklemek için aynı sayılardan, iplerden ve insan gücünden faydalanmış, kaydırabilmek içi aynı eski Mısırlıların yaptığı gibi devasa kalaslar ve ahşap kaydıraçlar kullanmışlar.

 
Üst