Modern İnsanlar Hangi Kıtaya Ne Zaman Ulaştı?

nik

USTA
Super Moderatör
Katılım
16 Şubat 2016
Mesajlar
861
Beğeni
2,919
Puanları
93
[

Modern İnsanlar Hangi Kıtaya Ne Zaman Ulaştı?​

Günümüzde modern insanlar, Antarktika hariç tüm kıtalarda kalıcı olarak yaşıyor. Ancak bu her zaman böyle değildi.


Çoğu bilim insanı, insanların Avustralya’ya en az 50.000 yıl önce ulaştığını düşünüyor. C: Pixabay

Türümüz Homo sapiens, en az 300.000 yıl önce Afrika’da ortaya çıktıktan sonra, zamanla dünyanın her yerine göç etti. Ve modern bilim araştırmalarda, zaman içinde Homo sapiens’in dünya çapındaki yayılımı hakkındaki fikirler değişti.

Peki, modern insanlar yedi kıtanın her birine ne zaman ulaştı?

Afrika’dan Çıkış

Günümüzde kabul gören “Afrika’dan Çıkış” (Out of Africa) hipotezleri, Homo sapiens’in Afrika’da evrimleştiğini ve diğer kıtalara yayıldığını öne sürer. Bu süreçte Homo sapiens, zaman zaman diğer Homo türleriyle (homininlerle) çiftleşti veya onları yerinden etti.

Daha önce bazı bilim insanları, “çok bölgeli evrim” (multiregional) hipotezini öne sürerek Homo sapiens’in yalnızca Afrika’da değil, Avrupa ve Asya gibi farklı bölgelerde de bağımsız olarak evrimleşmiş olabileceğini iddia etmişti. Ancak bu hipotez artık büyük ölçüde reddediliyor.

(İlgili: Thule Kar Gözlükleri Ne İşe Yarıyordu?)

“İnsan evriminde çok bölgeli evrim modeli (candelabra) için hiçbir destek yok. Tüm kanıtlar Homo sapiens’in Afrika’dan çıktığını ve oradan yayıldığını gösteriyor.” diyor Brisbane’deki Griffith Üniversitesi’nden Paleontolog Michael Petraglia.

Son araştırmalara göre Homo sapiens, Afrika’daki daha eski hominin türlerinden yaklaşık 300.000 yıl önce evrimleşti ve ilk göç dalgası yaklaşık 200.000 yıl önce gerçekleşti.

Asya’ya Yayılım

Türümüz, Afrika’dan ilk olarak Doğu Akdeniz bölgesine yayıldı. Sina Yarımadası üzerinden, bugünkü Mısır, Ürdün ve İsrail civarına ulaştılar. Günümüzde çöl olan bu bölgenin o dönemde çok daha yeşil olduğu düşünülüyor.


Sibirya. C: Pixabay

Bir diğer teoriye göre modern insanlar, Kızıldeniz’in güneyindeki bir kara köprüsünü kullanarak Arap Yarımadası’na geçti. Ancak 2006 yılında yapılan bir çalışma, bu kara köprüsünün aslında hiç var olmadığını ortaya koydu. Buna rağmen araştırmacılar, Bab el Mandeb Boğazı’nın her zaman sadece birkaç kilometre genişliğinde olduğunu ve insanların basit sallar veya teknelerle karşıya geçmiş olabileceğini düşünüyor.

Doğu Akdeniz’e ulaştıktan sonra Homo sapiens hızla Asya’ya yayıldı. Petraglia’ya göre, erken dönem Homo sapiens grupları 100.000 yıl önce Asya kıyılarına yerleşti ve daha sonra iç bölgelere doğru ilerledi. 54.000 ila 44.000 yıl önce ise bu gruplardan bazıları Denisovalılar ile çiftleşti. Günümüzde Asya’daki birçok insanın DNA’sında Denisovalı genlerinin bulunması bu etkileşimi kanıtlıyor.

Avrupa’ya Yayılım

Avrupa’daki en eski Homo sapiens fosili, Yunanistan’ın Apidima Mağarası’nda bulundu ve 210.000 yıl öncesine tarihlendirildi. Ancak Martin Richards’a göre (Huddersfield Üniversitesi), bu fosil erken bir göç dalgasına ait olabilir ve Avrupa’daki buzullaşmalar nedeniyle bu grup ya yok olmuş ya da geri çekilmiş olabilir.

Bilim insanları Homo sapiens’in Avrupa’ya kalıcı olarak 50.000 ila 60.000 yıl önce geldiğini düşünüyor. Bu süreçte modern insanlar, Avrupa’daki Neandertallerle çiftleşti ve sonunda onların yerini aldı.

Okyanusya’ya Yayılım

Mitokondriyal DNA analizleri, Homo sapiens’in Güneydoğu Asya’ya 60.000 yıl önce ulaştığını gösteriyor. Bu bölgede yaşayan ilk gruplar, daha sonra günümüz Güneydoğu Asya ve Avustralya’sını kapsayan Sunda ve Sahul bölgelerine yayıldı. O dönemde bu kara parçaları, günümüzden farklı olarak büyük ölçüde birleşik haldeydi.

Arkeolojik bulgular, modern insanların Yeni Gine bölgesine 50.000 yıl önce ulaştığını ortaya koyuyor. Ardından Lapita yayılımı adı verilen göç dalgasıyla 3.000 yıl önce Pasifik Adaları’na yayıldılar. Daha sonra 1.500 yıl önce Polinezya yayılımı ile birçok uzak adaya yerleştiler.


Uroslar, Bolivya ve Peru’da yaşayan bir yerli grup C: Pixabay

Kuzey Amerika’ya Yayılım

Eskiden bilim insanları, ilk Kuzey Amerikalıların yaklaşık 13.000 yıl önce Sibirya’dan geldiğini düşünüyordu. Bu gruplar, Beringia adlı kara köprüsünü kullanarak Alaska’ya ulaşmış ve buradan tüm kıtaya yayılmıştı. Ancak son keşifler, Kuzey Amerika’daki insan varlığının çok daha eskiye dayandığını gösteriyor.

Yeni Meksika’daki fosil ayak izleri, modern insanların Kuzey Amerika’ya en az 23.000 yıl önce ulaştığını ortaya koydu. Bu yeni kanıtlar, erken göç yollarının yalnızca Beringia kara köprüsü ile sınırlı olmadığını, insanların Pasifik kıyısı boyunca da göç ettiğini düşündürüyor.

Güney Amerika’ya Yayılım

Arkeolojik ve genetik bulgular, modern insanların Kuzey Amerika’dan Orta Amerika yoluyla Güney Amerika’ya yayıldığını gösteriyor. Bu kıtada bulunan fosiller ve arkeolojik eserler, Homo sapiens’in bölgeye yaklaşık 15.000 yıl önce ulaştığını düşündürüyor.

Güney Amerika’daki en iyi bilinen erken yerleşim alanlarından biri olan Monte Verde II (günümüz Şili’sinin güneyinde), yaklaşık 14.550 yıl öncesine tarihlendiriliyor. Ancak bazı bilim insanları, Güney Amerika’ya ilk insan göçünün daha erken bir tarihte gerçekleşmiş olabileceğini öne sürüyor ve bu konudaki tartışmalar devam ediyor.

Antarktika’ya Yayılım

Günümüzde Antarktika’da kalıcı olarak yaşayan bir insan topluluğu bulunmasa da, insanlar zamanla bu kıtaya da ulaşmayı başardı.

Geleneksel tarihlere göre, Antarktika’ya ayak basan ilk kişi, 1821 yılında buraya ulaştığını iddia eden Amerikalı fok avcısı ve kâşif John Davis olarak kabul edilir. Ancak bu iddia tartışmalı. Bazı kaynaklar, Norveçli iş adamı Henrik Bull veya Norveçli kaşif Carsten Borchgrevink’in 1895 yılında Antarktika’ya ayak basan ilk kişiler olabileceğini öne sürüyor.

Buna ek olarak, erken dönem Māori halkının Yeni Zelanda’dan Antarktika’ya kadar seyahat etmiş olabileceği fikri de gündeme geldi. Ancak bu hipotez, tarihçiler ve bilim insanları tarafından büyük ölçüde reddediliyor.
 

Ekli dosyalar

  • humanreach1-768x512.jpg
    humanreach1-768x512.jpg
    73.2 KB · Görüntüleme: 2
  • humanreach3-768x512.jpg
    humanreach3-768x512.jpg
    63.7 KB · Görüntüleme: 1
  • humanreach2-768x796.jpg
    humanreach2-768x796.jpg
    97.1 KB · Görüntüleme: 1
Son düzenleme:

nik

USTA
Super Moderatör
Katılım
16 Şubat 2016
Mesajlar
861
Beğeni
2,919
Puanları
93
Üzüm Hasadının Tasvir Edildiği Freskler Bulundu

Sant'Antonio Abate kasabasında 1974 yılında keşfedilen arkeolojik bir mücevher olan Villa Cuomo, sırlarını açığa çıkarmaya devam ediyor. Pompeii'nin güneydoğusundaki Via Casa Salese üzerinde yer alan bu antik kırsal kompleks, MS 79 yılında Pompeii ve Herculaneum'u yok eden felaket patlaması sırasında üç metre lapilli altında kalmıştır.

Bölgedeki diğer Roma villalarından farklı olarak bu kırsal konut, Roma tarım dünyasındaki üretken işlevini vurgulayan, sıvasız tuğla sütunlara sahip bir avlu etrafında düzenlenmiş hizmet odalarıyla karakterize edilir.

Yakın zamanda arkeologlar Villa Cuomo'da Dionysos/Bacchus kültüyle bağlantılı üzüm hasadı sahnelerini tasvir eden duvar resimleri bulmuşlardır. Bu resimler dönemin tarım tekniklerini belgelemekte ve şarabın sosyal ve dini yaşamdaki önemini yansıtmaktadır. Arkeoloji ekibinden bir sözcü, üzüm hasadının sadece bir iş gücü değil, Dionysos’a adanmış bir bolluk ve topluluk ritüeli olduğunu söyledi.

Bu değerli fresklerin korunmasını sağlamak amacıyla, Restorasyon ve Konservasyon uzmanı Dr. Davide Melica yönetiminde teşhis çalışmaları başlatılmıştır. Bu incelemeler, non-invaziv teknikleri ve fresklerden alınan küçük örneklerin laboratuvar analizlerini içermektedir.

Yapılan ilk çalışma, resimsel katmanları oluşturan kimyasal elementlerin tanımlanmasına olanak tanıyan bir teknik olan X-ışını floresan (XRF) spektrofotometrisidir. Elde edilen sonuçlar, kullanılan boyama tekniğinin belirlenmesinde ve bu sanat eserlerinin restorasyonu ve korunması için en iyi yöntemin tanımlanmasında kilit rol oynayacaktır.

Bu analizler, antik Romalılar tarafından kullanılan pigment ve malzemelerin bileşiminin daha iyi anlaşılmasını sağlayacak ve dönemin sanatsal uygulamaları hakkında değerli bilgiler sunacaktır.
Villa Cuomo'daki restorasyon ve iyileştirme çalışmaları, Napoli metropolitan alanındaki tarihi mirasın korunmasında önemli bir ilerlemeyi temsil etmektedir. Soprintendenza ABAP'ın çabaları ve ilgili uzmanların özverili çalışmaları sayesinde bu arkeolojik alan şimdiki ve gelecek nesiller tarafından takdir edilecektir.

Bir belediye temsilcisi, bu alanın sadece geçmişi sergilemekle kalmayacağını, aynı zamanda kırsal köklerimiz ve bunların günümüzdeki geçerliliği üzerine düşünmeye davet edeceğini vurguladı.

Yetkililer bu keşfin bölge mirasının yeniden değerlendirilmesindeki önemini vurguladılar. Soprintendenza ABAP'ın çalışmalarına dikkat çeken bir yetkili, “Bölgemizin geleceği, kökenlerimizin değerinin farkına varılmasıyla inşa edilecektir” dedi. Bu resimler sadece sanat değil; bize toprak, inanç ve kültürün birbirinden ayrılamaz olduğunu hatırlatan bir kimlik mesajıdır.

Kaynak: LBV Magazine Cultural Independiente.
 

Ekli dosyalar

  • 61e2d84e42b066067960d2cff4ea2e97.jpg
    61e2d84e42b066067960d2cff4ea2e97.jpg
    139.2 KB · Görüntüleme: 1
  • 1a8103e1335385fd5c0d2ff052e1ed19.jpg
    1a8103e1335385fd5c0d2ff052e1ed19.jpg
    211 KB · Görüntüleme: 1
  • 1200X826-4bf6faaaab539e98a80ae9a3ac4b3c26.png
    1200X826-4bf6faaaab539e98a80ae9a3ac4b3c26.png
    1.6 MB · Görüntüleme: 2

nik

USTA
Super Moderatör
Katılım
16 Şubat 2016
Mesajlar
861
Beğeni
2,919
Puanları
93
İtalyan kasabasındaki kazılar, Roma'nın çöküş dönemine dair bilinenlere meydan okuyor


İtalya'daki 10 yıllık arkeolojik araştırma, Interamna Lirenas'ın Roma'nın çöküşüne yüzlerce yıl direndiğini ortaya koydu. Tiyatrodan nehir limanına kadar uzanan yapılar, kentin sanılandan çok daha uzun süre geliştiğini gösteriyor.


Roman Urbanism in Italy'de yakın zamanda yayımlanan 10 yıllık araştırma, antik imparatorluğun çöküşünün zaman çizelgesini yeniden yazıyor.

Arkeologlar Interamna Lirenas kentinin çeşitli bölgelerinde bugüne kadar, aralarında çatılı bir tiyatro, nehir limanı, pazar yerleri ve depoların da bulunduğu çok sayıda antik bina ve yapıyı ortaya çıkardı. Bunların çoğu, daha önce düşünülenden yüzlerce yıl daha uzun süre ayakta kalmış ve gelişmiş gibi görünüyor.

Bulgular, kentin geri kalmış bir Antik Roma bölgesi olduğu yönündeki önceki düşünceleri altüst ediyor ve yaklaşık bin yıl boyunca karşılaştığı zorluklara uyum sağlayarak gelişen bir kasaba olduğunu gösteriyor.

Bilim insanları, kentin büyüklüğünün daha önce düşünüldüğü gibi MÖ 2. yüzyılın sonlarında veya 1. yüzyılın başlarında zirveye ulaşmadığını, MS 3. yüzyılın sonlarına kadar düşüşle mücadele etmeyi başardığını söylüyor.

Kentin cumhuriyet döneminin ortalarından imparatorluk döneminin başlarına kadar istikrarlı bir şekilde büyüdüğüne dair "net kanıtlar" olduğunu ve "MS 3. yüzyılın sonlarına kadar ne daralma ne gerileme belirtisi görüldüğünü" belirtiyorlar.

Cambridge Üniversitesi'nden arkeolog Alessandro Launaro, "900 yıl boyunca önüne çıkan her zorluğa uyum sağlamış, gelişmiş bir kasaba bulduk" diyerek bulguların geniş çaplı etkileri olduğunu ekliyor.

Kasabanın son arkeolojik kazılarda keşfedilen en çarpıcı özelliklerinden biri, Roma döneminde "yoğun bir yerleşime" ev sahipliği yaptığının kanıtıydı.

Kazılar sırasında ortaya çıkan bir yazı, kentin MÖ 46'da Jül Sezar tarafından ziyaret edilmiş olabileceğini de gösteriyor.

Artık araştırmacıların elinde, kentin yapılaşmış alanının "çok çeşitli" özel ve kamu binalarıyla "dolu olduğuna" dair kanıtlar var.

Şehirde ortaya çıkarılan yaklaşık 45 metreye 26 metre boyutlarındaki çatılı bir antik tiyatronun 1500 ziyaretçiyi ağırlayabilecek kadar büyük olabileceğini söylüyorlar.

Kentin yaşamı boyunca tiyatronun tümüyle kullanıldığı tespit edildi.

Ayrıca birkaç avlu binası ve "çok daha büyük oranda" konut birimi ortaya çıkaran araştırmacılar, bunun "daha yüksek nüfus yoğunluğuna ve genel olarak daha da büyük bir nüfusa" işaret ettiğini belirtiyor.

Son kanıtlar Interamna'nın nehir bağlantısı aracılığıyla yakındaki pazarlara doğrudan bir bağlantı görevi gördüğüne işaret ederken, buradaki limanın faaliyetlerinin MÖ 1. yüzyıl ila MS 4. yüzyılda zirve yaptığı düşünülüyor.

Dr. Launaro şöyle diyor:

Interamna muhtemelen birçok kişiye çeşitli fırsatlar sunuyordu, bu da nüfus seviyelerini ve uzun süre boyunca yoğun bir şekilde yerleşilmesini açıklayabilir.

Bilim insanları artık genel olarak kentin Roma İtalyası düşüşe geçtiği dönemden sonra da kullanılmaya ve bakım görmeye devam ettiğine inanıyor.
 

Ekli dosyalar

  • Screenshot_20250312-070409_Gallery.jpg
    Screenshot_20250312-070409_Gallery.jpg
    129.9 KB · Görüntüleme: 2
Üst Alt