Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Furkan Suresi’nin sonundaki 63-76. ayetlerde Rahman’ın has kullarının karakteristik özellikleri ele alınır ve onların faziletli hayat programları gözler önüne serilir. İslam ahlak ve medeniyetinin, düşünce ve idealinin bir özeti gibi olan bu altın vasıflardan bir-ikisini şöyle sıralayabiliriz:
1- Alçakgönüllü-yumuşak huylu olma:
Bahsettiğimiz bölümdeki ilk ayette şöyle buyrulmaktadır: “Rahman’ın has kulları, yeryüzünde alçakgönüllü olmanın örneğidirler ve ağırbaşlı, yüzleri yerde hareket ederler.. cahiller, kendini bilmezler onlara sataşınca da “selam” der geçerler.” (Furkan, 63)
Mütevazi olma, Rahman’ın has kullarının ilk vasfı olarak zikredilmiştir. Çünkü tevazu ve mahviyet hakiki kulluğun esasıdır. Hakk’ın büyüklük ve sonsuzluğu karşısında, sıfır-sonsuz nisbetlerine göre insanın kendi yerini belirlemesi, sonra da bu düşünce ve bu tesbiti benliğine mal etmesi ve halk arasındaki durumunu da bu anlayış açısından değerlendirmesi gerçek tevazudur. İşte hakikî kulluk şuurunun yakalanması bu ölçüdeki bir tevazu anlayışına bağlıdır. Bu sebeple Rahman’ın has kulları para, servet, evlad, güzellik vb. dünyanın cazibedar güzellikleriyle gurura, fahirlenmeye girmedikleri gibi, yaptıkları ibadetleri, hizmetleri, zahidlik hallerini de bir gurur vesilesi haline getirmezler.
Çünkü onlar iyi bilmektedirler ki, Allah’ın (cc) onların yaptığı ibadetlere ihtiyacı yoktur. Allah (cc) onlardan yüzü yerde olmayı, benlikten sıyrılmayı, iddiadan uzak bulunmayı istemektedir. O’na ibadet ederken, başını yere koyup “kul oldum, kul oldum” diye haykırırken, bu sıfırlama halini bir üstünlük vesilesi sayma, diğer insanlara tepeden bakma, onları küçümseme kazanma kuşağında kaybetme değil de ya nedir? Öyleyse Rahman’ın o has kulları, maddi-manevi hangi durumda, hangi konumda bulunurlarsa bulunsunlar her zaman yüzü yerde, alçakgönüllü ve insanlardan bir insan olma anlayışı içindedirler.
Bu kullar birbirlerine karşı böyle şefkatli ve mahviyet içinde oldukları gibi, kaba-saba, kendini bilmez cahillere karşı da sulh ve sükunun temsilcileri olarak yumuşak huylulukla muamele eder, sertliğe sertlikle karşılık vermez, gönüllere girme adına sevgi dolu iklimlerinde o cahillerin kin, nefret ve düşmanlıklarını eritmeye çalışırlar. Bilhassa irşad ve tebliğ vazifesinde bulunan Rahman’ın kulları için cahillerin bu çirkin, kaba-saba tavırlarına karşı tahammül etme, onların seviyesine düşüp aynı üslubu kullanmama, o kendini bilmezlerin incitici, yaralayıcı söz ve davranışlarına karşı “selametle” deyip yoluna, hizmetine devam etme ayrı bir önem arzeder.
2- Gece ibadeti
Rahman’ın has kullarının gündüzleri bu şekilde olduğu gibi geceleri de şöyledir: “Geceyi Rabbilerine secde ve kıyam ile, ibadetle geçirirler.” (Furkan/64) Ayet-i kerime o güzide kulların gece hayatlarını anlatırken “geceleyin secde ederler, kıyamda bulunurlar” demiyor. “Geceyi secde ve kıyamla geçirirler” diyor. Yani onlar sanki bütün yatışlarını, kalkışlarını Allah için ayarlamış, ibadet eksenli bir gece hayatı tanzim etmiş, hayat programlarını buna göre belirlemişlerdir. Ayetteki bu ince nükteyi anlatabilmek için bir başka ayeti misal olarak verelim. Mü’minun Suresi’nde hakiki ve kamil müminler tarif edilirken, surenin dördüncü ayetinde şöyle buyurulur: “Onlar zekat vermek için sürekli çalışıp dururlar.” Görüldüğü gibi ayet-i kerime, gerçek müminlerin portresini çizerken, onların çalışıp çabalamalarını, kazançlarını zekat verme gayesine bağlıyor. Yani o kurtuluşa ermiş hakiki müminler sadece mükellef oldukları zekat miktarı ölçüsünde zekatlarını verip bir köşeye çekilmezler. Onlar adeta zekat için yaşar, ihtiyaçları olmasa, daha çok kar elde etme arzuları bulunmasa da, sırf daha çok verebilmek için dur-durak bilmeden sürekli çalışıp dururlar. İşte o seçkin kullar da bu şekilde gecelerini ibadet eksenli bir tanzime tabi tutar ve böylece karanlık geceleri cennet gündüzleri gibi apaydınlık hale getirirler.
3- Kötü akıbetten Allah’a sığınma
Kulluk sırrına ermiş bu nadide kullar, gündüzleri hizmetle, koşturma ile, gecelerini namazla, evrad u ezkarla geçirdikleri halde yapıp ettikleri hizmet ve ibadetlere güvenmez, kesinlikle onlara bel bağlamaz, aksine kalpleri tir tir titrer halde Cenab-ı Hakk’a şöyle yalvarırlar: “Ey Ulu Rabbimiz! Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Zira onun azabı tahammülü zor, ömür tüketen bir derttir. Ne kötü bir varış yeri, ne fena bir yerleşim yeridir orası!” (Furkan/65-66) Onların bu duaları, amel ve ibadetlerini, cehennemden korunma konusunda kendileri için bir garanti saymadıklarını ve ancak Allah’ın lütf u ihsanı sayesinde cehennem azabından kurtulabileceklerine inandıklarını göstermektedir.
4- İktisad
O kulların harcamalarındaki dengeli tavır dördüncü vasıf olarak ifade ediliyor. İlgili ayet-i kerimede şöyle buyuruluyor:“Rahman’ın o sevgili kulları, harcamalarında ne israf eder, ne de eli sıkı davranırlar; bu ikisinin arasında bir denge tuttururlar.” (Furkan/67) İsraf, nimete karşı bir nankörlük, bir vurdumduymazlık, onu önemsememe, küçümseme halini ifade eder ve neticede insanı Mün’im’e yani nimetlerini üzerimizden sağnak sağnak yağdıran Zat’a karşı saygısızlığa götürür. Hem israfa giren, her an, zillete, manen dilenciliğe, sefalete düşme ihtimalleriyle karşı karşı bulunmaktadır. Har vurup harman savuran, ölçüsüz, dengesiz bir şekilde harcamalarda bulunan müsrif kişiyi Kur’an-ı Kerim “şeytanların kardeşleri” olarak tasvif etmektedir. İlgili ayetlerde şöyle buyrulur: “Yakınlarına, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver, sakın saçıp savurma! Çünkü savurganlar şeytanların kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.” (İsra/26-27) Cimrilik de, insanı cehenneme sürükleyen kötü bir haslettir. Allah Rasulü (sas) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: “Cimri Allah’tan uzaktır, cennetten uzaktır, insanlardan uzaktır. Cehenneme yakındır.” (Tirmizî, Birr, 40)
İşte Rahman’ın has kulları, infakta bulunurken, harcama yaparken, ne eli sıkı davranıp cimriliğe girer, ne de bir kuruş dahi olsa boş yere harcamada bulunur. Cömertlik ve civanmertlikle, iktisat ve kanaatle hayatlarını bereket ve huzur içinde devam ettirirler.
Rabbim hepimizi bu özelliklere sahip kendisine yakın kıldığı o has ve sevgili kullarından eylesin. Amin!