Sekîne | Define işaretleri ve anlamları

Sekîne

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,774
Beğeni
22,182
Puanları
113
Konum
Erzincan
Sekîne

9511dsc_0049.jpg


Sekîne; sükûn kökünden, vakâr, ciddiyet, mehâbet, ünsiyet; ruhta dalgaların dinmesi ve sâkinleşme mânalarına gelir ki, hafiflik, huzursuzluk, kararsızlık ve telâşın zıddıdır. Sekîne, tasavvuf erbâbınca; gaybî vâridatla kalbin oturaklaşması ve onun sürekli bir dikkat ve temkin içinde öteleri kollaması ve üns esintileri soluklaması hâlidir.

-İsrailoğulları’nın sekînesi, -Kur’ân-ı Kerim’de işaret edildiği üzere- hep, “Tâbût” (sandık) içinde götürülüyordu. (Bkz. Bakara, 2/248). Ancak, sekîneye vesile bu tâbûtun içinde ne olduğu da tam bilinmemektedir. Bazıları onun içinde, Hazreti Yusuf’tan kalma hatıralar, Hazreti Mûsâ ve Hazreti Harun’un manevî mirasından bir bakiyye, başka peygamberlerden kalma değerli eşyalar, peygamberlerin resimleri veya Tevrat parçalarının bulunduğunu söylemekte ise de, anladığımız kadarıyla, tâbût içinde bulunan objeler birer perde idi; asıl o mahfaza derûnunda İsrailoğulları’na moral kaynağı olacak “sekîne” vardı.

-Kur’ân ve Sünnet’te zikredilen sekîne; Cenâb-ı Hakk’ın insanlara gönderdiği ukbâ buudlu ve metafizik âlemle alâkalı, indiği kimselerin kalblerine kût ve kuvvet, iradelerine fer veren melekûtî bir nesne ve bir tecellîdir. Yerinde hak dostları tarafından istenmiş, yerinde talepsiz, ama “hâl”e lütfedilmiş öyle sırlı bir teveccühtür ki, onun atmosferine girenler oldukları yerden nâmütenâhîliği duyarlar. Bu arada bazıları sekîneye, meleklerin inmesi, bazıları ruhanî varlıkların gelmesi demişlerdir. Ne var ki, ister melekler, isterse melekler haricindeki ruhanî varlıklar olsun, sekîne indiği yere o durumun gereklerine göre iner.. iner ve öyle bir atmosfer meydana getirir ki, artık orada bir doymuşluk ve itminan hâsıl olur. Hem öyle bir hâsıl olur ki, her tarafa ölüm yağsa, ihtimal sekîneye eren kılını bile kıpırdatmaz.

-Sekîne metafizik bir hâdise olduğundan dolayı onu fiziğin kâide ve prensipleriyle izâh etmek mümkün değildir. O; Uhud Savaşı’na katılan insanlar üzerine de inmişti. Önce orada küçük bir sarsıntı yaşanmış ve akabinde muvakkat bir hezimet vuku bulmuştu. Hazreti Hamza başta olmak üzere pek çok yiğit şehit olmuş, yetmişe yakın insan ukbâya göç etmişti. Bütün bunlardan sonra Allah, sekîne ile onların imdadına yetişince, hepsi yeniden aslanlar gibi kükremiş; ertesi gün yaralı olanlar dahil herkes yeni bir seferberlik demiş ve yürüyemeyecek derecede mecruh olanları sırtlarında, omuzlarında taşıyarak düşmanı takibe koyulmuşlardı.

-Sekîne, her kavimde değişik şekillerde tecelli edebilir. Bu, biraz da Cenâb-ı Hakk’ın lütfunun bir buudu olarak, tecelligâhın liyâkat ve istidadına göre zuhur eder. Meselâ, Bedir’de nâzil olan sekîne, meleklerin savaş meydanında, mücehhez askerler şeklinde görünmeleriyle tecelli etmişti; zira o makam öyle olmasını gerektiriyordu.

-Üseyd b. Hudayr (radıyallahu anh) bir gece Kur’ân okurken, atı şaha kalkar. Çocuğunu ezecek korkusuyla Hazreti Üseyd okumayı kesince at sakinleşir, başlayınca tekrar şaha kalkar. Bu arada başının üstünde buluta benzer bir şey belirir. Mes’ele Peygamber Efendimiz’e intikal ettirilince onun “sekine” olduğunu ifade buyururlar.

-Hicret esnasında Allah Rasûlü’nün yolu Sevr’e uğramıştı. Kendisini takibe koyulan Mekke müşrikleri bir aralık gölgeleri içeriye düşecek ve tehditleri Sevr’in duvarlarına çarpıp yankılanacak kadar yaklaşmışlardı. Arada bir metrelik mesafe ya vardı ya da yoktu ve Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh) telaş içindeydi. Çünkü o esnada Allah Rasûlü’nün, kendisine emanet olduğunu düşünüyor ve O’nun adına endişe ediyordu. Hâlbuki Allah Rasûlü’nün dudaklarındaki tebessümde en küçük bir değişiklik yoktu. O itminan ve emniyet insanı, dostunu teselli ederek, “Tasalanma! Allah bizimle beraberdir.” diyor ve ekliyordu: “İki kişi hakkındaki zannın nedir ki, onların üçüncüsü Allah’tır.” İşte oraya da sekine nazil oluyordu; zaten Efendimiz her zamanki gibi sekine üstü itminanla dolu bulunuyordu.

-Hendek muharebesinde şartlar çok şiddetliydi. Hendek kazılırken İnsanlığın İftihar Tablosu Efendimiz ashabıyla beraber çalışıyor; hatta onların kuvve-i mâneviyelerini takviye için

اَللّٰهُمَّ لاَ عَيْشَ إِلاَّ عَيْشُ اْلآخِرَةِ فَاغْفِرْ لِلْأَنْصَارِ وَالْمُهَاجِرَةِ

“Allahım, ahiret hayatından başka hayat yok. Sen ensar ve muhacirîne mağfiret eyle.” duasını tekrar tekrar seslendiriyor ve sahabe O’nun bu sözleriyle coşuyor:

اَللّٰهُمَّ لَوْلاَ أَنْتَ مَا اهْتَدَيْنَا وَلاَ تَصَدَّقْـنَا وَلاَ صَلَّيْنَا

فَأَنْزِلَنْ سَكِينَةً عَلَيْنَا وَثَبِّتِ اْلأَقْدَامَ إِنْ لاَقَيْنَا

“Allahım, Sen nasip etmeseydin biz hidayete eremezdik, namaz kılamaz, zekât veremezdik. Sen üzerimize sekîneni indir ve düşmanla karşılaşırsak bizim ayaklarımızı kaydırma.” diyerek mukabele ediyorlardı. Onlar, günlerce muhasaranın demir pençesinde kıvrandıkları hâlde dimdik ayakta kalmasını bilmiş ve nihayet farklı şekilde tecelli eden sekine ve ilahi inayet ile düşmanı püskürtmüşlerdi.

-Sekine’nin gelmesinin en önemli referansı sağlam imandır. Hem Bedir’de hem de Uhud’da böyle bir itminan, böyle bir teminat-ı ilâhiye ve böyle bir sekîne-i rahmâniyenin vâki olması, onun, dine o ölçüde sahip çıkıldığı, gönüllerin o heyecanla hakikî mihraplarına yöneldiği ve sadakatin ilâhî teveccühle buluştuğu her durumda herkes için söz konusu olduğunu gösterir. Değişik mecmualardaki duaların okunması sayesinde Cenâb-ı Hak ile irtibat ve salât ü selam getirmek suretiyle Peygamber Efendimiz’le münasebet “sekine”nin çok önemli iki vesilesidir. Bu itibarla da inananların, ülkemizin ve adanmış ruhların başındaki onca bela karşısında biz de sekine talebiyle Cenâb-ı Hakk’a teveccüh edebilir, salat-ı tefrîciye gibi dualar okuyabiliriz.
 

HÜDAİ

Kullanıcı
Katılım
25 Temmuz 2012
Mesajlar
519
Beğeni
21
Puanları
18
Cevap: Sekîne

Eline emeğine sağlık Lacivert ustam bu sandık ALLAH dostlarına ferahlık düşmanlarına
Ateş demektir
 
Üst