Süleymaniyenin Şifreleri | Define işaretleri ve anlamları

Süleymaniyenin Şifreleri

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
NEDEN ON ŞEREFE VAR?

İstanbul'da olupta Süleymaniye camisinin ihtişamını görmeyen yoktur. Süleymaniye bir milleti temsil eden camidir.
Yaklaşık on yıldır Süleymaniye Camisi üzerine yaptığım araştırmalar da her geçen gün yeni bir bilgi beni hayrete düşürüyor.
Geçtiğimiz yıllarda yaşanan kolon taşınının değişme sırrını ilerleyen günlerde kaleme alacağım.
Bu yazımda Süleymaniye camisinin detay şifrelerini sizlerle paylaşacak ilerleyen günlerde daha derin mevzulara girerek hafzalalarınızı zorlamaya çalışacağım.

Evet Neden on şerefe, Neden Dört minare, Neden ikisi uzun, Neden ikisi kısa minarelerin.
Elbet de bunu yapan o zatı zevatın bir hesabı var. Mimar Sinan neyi hesap edip yaptı bu eseri.
İki minare 66 metre kısa olanları diğer iki minare ise 99 metre. Size neyi hatırlatır bu sayılar anlatayım hemen,
66 sayısı Ebced hesabında Muhammed kelimesine tekabül eder,
99 sayısı ise 2 kelimeye birden tekabul eder bu kelimeler Allah ve Hilal kelimeleridir.
Türklerin yüzyıllarca bayraklarında hilali seçmelerinin sebebi budur. Mimar Sinan Allah ve Muhammed lafızlarını gökyüzüne işlemiştir.
Tıpkı Rumeli Hisarına Gökyüzünden baktığınızda Muhammed Yazdığı gibi.
Osmanlı mimarisinde abide eserler, şehre hakim bir yere yapılır ve uzaktan bakılınca hemen göze çarpacak yükseklikte inşa edilirdi. Takip edilen bu usul Mimar Sinan'ın eserlerinde daha belirgin olarak karşımıza çıkar. Mimar Sinan'ın "Kalfalık eserim" dediği Süleymaniye de İstanbul'un şehre en hakim tepelerinden birisine inşa edilmiştir. Şair Yahya Kemal Beyatlı, Süleymaniye'nin inşa edildiği yerle ilgili olarak şöyle der:

"Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,
Seçmiş İstanbul'un ufkunda bu kutsî tepeyi."

18 Haziran 1550'de Şeyhülislam Ebussud Efendi'nin temele ilk taşı koyması ile başlayan inşaatın temel çalışmaları üç yıl sürmüştür. Zeminin, caminin ağırlığını taşıyabilmesi için Haliç'e kadar yirmişer metre aralıklarla büyük bentler yapılmıştır.

Büyük yapıları, depreme karşı dayanıklı olması için dilatasyonlu (Yapı mühendisliğinde; özellikle büyük kitleli yapılarda, basınç yada çekme gerilmelerinden kaynaklanan enerji birikimlerini atmak ve yapıyı rahatlatmak için yapı bloğunun; genellikle temel üzerinden başlayarak birden fazla parçaya ayrılması sonucu oluşturulan ayırma hatlarının her birine denir. ) yaparlar. Hayrete şayandır ki Mimar Sinan, Süleymaniye'yi dilatasyonsuz yapmıştır.

Peki, bu muazzam yapının depreme karşı dayanıklılığı nasıl sağlanmıştır? Bu sualin cevabı insanı hayrete düşürür. Sinan, caminin temelini, kubbesinin yerden yüksekliği kadar derin kazmıştır. İnsanı asıl hayret ettiren şey, bu derin temeli düz değil de küre şeklinde yapmış olmasıdır. Şayet çok şiddetli bir depremle karşılaşılırsa Süleymaniye'nin başına gelecek akıbet muhtemelen yıkılmadan yana yatmaktır. Rahmetli olmuş muhterem bir mimarımız Süleymaniye hakkında şöyle demektedir: "Eğer çok şiddetli bir deprem olursa Süleymaniye bir top gibi yuvarlanarak Haliç'e düşer." Sinan, deprem anında kubbenin düşmemesi için de kubbeyi demir bir halatla çevreleyerek desteklemiştir. Deprem karşısında dayanıklılığı temin eden bir diğer unsur da temelinin ızgara sistemi şeklinde olmasıdır.

Temel; içinde bir insanın rahatça yürüyebileceği yollardan oluşur. Bu yollardan caminin bütün müştemilatına su dağıtan kanallara gidilebileceği gibi caminin orta kısmına da çıkılır. Bu sistem sayesinde caminin yazın serin, kışın sıcak olması sağlanmıştır. Maalesef günümüzde, bu yolların dış avluda bulunan girişi taş kapaklarla kapatılmıştır. Caminin içine çıkan yerler de örtülmüştür. Bu muhteşem sistemin caminin klimatizasyonunun (kışın sıcak, yazın serin olmasının) yanında ses akustiğine ve hava sirkülasyonuna da katkısı vardır. Pencerelerin de hava sirkülâsyonunda önemli yeri vardır. Öyle ki camide yanan kandillerin isi, oluşan hava akımı sayesinde iç avluya açılan ana kapının üstündeki is odasında toplanmış, böylece cami kirlenmemiştir. Ayrıca toplanan bu islerden de en kaliteli çini mürekkebi imal edilmiştir.

Camide ses akustiğini sağlayan en önemli unsur, Mimar Sinan'ın kubbeye yerleştirdiği, derinliği ve eni 50 cm olan 64 tane küptür. Dış kubbe ile iç kubbe arasına bir metrelik boşluk bırakması da hem akustiğe hem de caminin klimatizasyonuna katkı sağlamıştır. Mimar Sinan, ses akustiğini ayarlarken caminin muhtelif yerlerinde nargile höpürdetmiştir. Koca Sinan'ın kadrini bilemeyen ve onu çekemeyen bazı kimseler bunu padişaha, "Sinan camide zevk u sefa peşinde" diyerek şikayet bile etmişlerdir. Sinan'ın, akustiği sağlamak için Süleymaniye'de uyguladığı tekniklerin aynısını Ankara Kocatepe camiinde uygulamışlar, fakat başarılı olamamışlardır. Bu da gösteriyor ki aradan 400 yıl da geçse, teknik ve bilimde göz kamaştırıcı değişiklikler de olsa yine de Sinan'a yaklaşabilen bir mimar çıkmamıştır.

Ayasofya'da kubbe tonozlarla desteklenirken Süleymaniye'de yarım kubbelerle desteklenmiştir. Bu tarz, camiye ayrı bir zarafet kazandırmıştır. Ayasofya ve birçok büyük yapıtta kubbe dikey olarak yükselirken Süleymaniye'de yerden derece derece yükselir. Çeyrek kubbeler, yarım kubbeler ve nihayet büyük kubbe... Bütün bu kubbeler arasındaki tenasüp insana bedii bir zevk verir. Ayrıca bu durum tasavvuftaki "Kesrette vahdet, vahdette kesret vardır" sözünün mimariye aksetmiş halidir. Bütün kubbeler vahide yani ana kubbeye kapanır ve oradan tekrar derece derece diğer yarım ve çeyrek kubbelere döner.

Camide, temsillerin de önemli bir yeri vardır. Mesela dört tane minare Kanuni'nin İstanbul'un fethinden sonraki 4. padişah oluşunu, on tane şerefe de Osmanlı'nın 10. padişahı oluşunu temsil eder. Kubbe Peygamber Efendimizi temsil eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) nasıl Allah'tan aldığı emirleri, Allah'ın sözlerini insanlara ulaştırmışsa kubbe de mihrapta okunan Kuran'ı (Allah(c.c)'ın sözlerini) toplayıp yankı yoluyla insanlara ulaştırır. Camideki dört ana sütun dört halifeyi temsil eder. (Hz. Ebubekir(ra), Hz. Ömer(ra), Hz Osman(ra), Hz. Ali(ra),) Bu sütunların birisi Baalbek'ten, Saba Melikesi Belkıs'ın sarayının harabelerinden, bir diğeri de Mısır-İskenderiye'den getirilirken diğer sütunlarda İstanbul'daki Kıztaşı semtinden ve saraydan getirilmiştir. Camideki yeşil mermerler Arabistan'dan, beyaz mermerler de Marmara Adası'ndan temin edilmiştir. Kapılar abanozdandır. Avlu revakları somaki, granit ve mermerdendir.

Her biri küçük bir cami büyüklüğündeki fil ayakları da, ahenk ve zarafetin tamamlayıcı unsurlarıdır. Caminin iç alanı Afrika'dan getirilen 300 devekuşu yumurtasıyla süslenmiştir. Örümceklerin camide ağ yapamayıp caminin temiz kalmasının sırrı da bu devekuşu yumurtalarıdır.
Alıntı
 
Üst