- Katılım
- 2 Haziran 2016
- Mesajlar
- 408
- Beğeni
- 993
- Puanları
- 93
- Yaş
- 38
Dinimiz İslamiyetin elbette her konuda hükmü olduğu gibi bu konuda da hükmü mevcutdur...
Cesedin kıymeti ve cesede zarar vermeye gelince; Allah canlı bir bedene ne değer verdiyse, cansız bir bedene de aynı değeri vermiştir. Nasıl ki, yaşayan bir kimse için bedene zarar vermek ve onun insani vasıflarını çiğnemek yasaklandıysa, ölü kimsenin cesedi için de yasaklanmıştır.
Mü’minlerin annesi Aişe(r.anha) Peygamber(s.a.v.)’in şöyle dediğini rivayet etti: “Ölü bir kimsenin kemiğinin kırılması, yaşıyorken kırılması gibidir” [İmam Ahmed, Ebu Davud ve İbn Hibban rivayet ettiler]
Yine İmam Ahmed, Amir İbn Hazm el-Ensari(r.a.)’den kendisini bir mezarın üzerinde otururken gören Allah Rasulü(s.a.v.)’in şöyle dediğini rivayet etti: Mezar sahibine zarar vermeyin!
İmam Muslim ve İmam Ahmed de Ebu Hureyre(r.a.)’den Allah Rasulü(s.a.v.)’in şöyle dediğini rivayet ettiler: Kişi için mangal kömürü yanan bir yerin üzerine oturması ve kendini yakması, bir mezar üzerine oturmasından daha iyidir.
Bu hadisler açık bir biçimde gösteriyor ki, canlı bedenin değeri neyse, cesedin değeri de odur.
Burada aynı zamanda, bir cesede zarar vermenin ve cesedin değerini çiğnemenin (bu değere önem vermemenin), canlı bedene zarar vermek ve değerini çiğnemek ile aynı şey olduğunu görmekteyiz. Bundan dolayı; yaşayan bir kimsenin karnının yarılmasına, boğazının kesilmesine ve gözlerinin çıkarılmasına izin verilmediği gibi, cansız bir cesede de bunları yapmaya izin yoktur.
Diğer taraftan hayatta olan bir kimseye sövme, dövme veya yaralama yoluyla zarar vermeye izin verilmediği gibi bir cesede de benzer şeyleri yapmaya izin yoktur. Ancak canlı bir bedene kırma, kesme veya yaralama yoluyla zarar vermek ile benzer şeyleri cesede yapmak arasında bir farklılık vardır. O da bu tür zararlar canlı bir kimseye karşı yapıldığında diyet gerektirmesi ama ceset için bu diyetin (zarar vermek yasaklandığı halde) gerekmemesidir. Bu böyledir. Çünkü Peygamber(s.a.v.), mezar kazarken bir cesedin kemiğini kıran adamı diyet ile sorumlu tutmadı (diyet ödemesini emretmedi). O(s.a.v.), ona sadece kemiği saklamasını / gömmesini emretti.
O(s.a.v.) ona dedi ki; Ölünün kemiğini kırmak, canlının kemiğini kırmak gibidir ve her ikisi de günahtır.
İhtiyacı olan bir kimseye, ölü bir kimseden gözlerinin çıkarılması, vücudunun kesilerek akciğer, karaciğer, kalp ve böbrek gibi bir organının verilmesi, cesede zarar vermek, vücut yapısını bozmaktır ki İslam bunu Haram kılmıştır.
İmam Buhari, Abdullah İbn Zaid el-Ensari(r.a.)’in şöyle dediğini rivayet etti: Allah’ın Rasulü(s.a.v.), yağmalamayı ve (cesedin) biçimini bozmayı yasakladı.
İmam Ahmed, İbn Mace ve Nesai, Saffan b. Assal(r.a.)’in kendisini bir sefere gönderirken Allah Rasulü(s.a.v.)’in şöyle dediğini rivayet etti:Allah’ın rızası için ve Allah’ın adıyla git! Allah’a iman etmeyen (kafirlerle) savaş! (cesetlere) Zarar verme, ihanet etme ve çocukları öldürme!
Ölüyü yaralama ve cesedin kıymeti ile ilgili hükümlerin açıklanmasıyla, net bir şekilde ortaya çıkmıştır ki; ölü bir kimsenin vücudunu keserek açmak ve organlarından birini alıp başka birisine vermek, kesin olarak yasaklanmıştır. Bunu yapmak, cesedin kıymetini çiğnemek olarak düşünülür. Bu onu yaralamak ve biçimini bozmaktır. Cesedin kıymetini çiğnemek, ona zarar vermek ve onun biçimini bozmak ise, Şeri’at tarafından kesin olarak Haram kılınmıştır.
yukarıdaki gibi tıpkı organ naklide aynıdır....
bizlere düşen müslüman mezarlık olan yerde ve müslüman mezarı bildiğimiz yeri kesinlikle açmamalıyız....
antik dönem dediğimiz milletlerin mezarlıklarına gelince, bu insanlar eşyalarıyla gömüldüklerinden dolayı sadece eşyaları alınmalı ve kemikleri karşımıza çıktığında en ufak bir saygısızlık yaapmadan bir kenara gömmeliyir....O kemikleri ulu orta bırakmamalıyız...hele kırmak parçalamak gibi amellerde kesinlikle bulunmamalıyız....
saygılarımla.
Cesedin kıymeti ve cesede zarar vermeye gelince; Allah canlı bir bedene ne değer verdiyse, cansız bir bedene de aynı değeri vermiştir. Nasıl ki, yaşayan bir kimse için bedene zarar vermek ve onun insani vasıflarını çiğnemek yasaklandıysa, ölü kimsenin cesedi için de yasaklanmıştır.
Mü’minlerin annesi Aişe(r.anha) Peygamber(s.a.v.)’in şöyle dediğini rivayet etti: “Ölü bir kimsenin kemiğinin kırılması, yaşıyorken kırılması gibidir” [İmam Ahmed, Ebu Davud ve İbn Hibban rivayet ettiler]
Yine İmam Ahmed, Amir İbn Hazm el-Ensari(r.a.)’den kendisini bir mezarın üzerinde otururken gören Allah Rasulü(s.a.v.)’in şöyle dediğini rivayet etti: Mezar sahibine zarar vermeyin!
İmam Muslim ve İmam Ahmed de Ebu Hureyre(r.a.)’den Allah Rasulü(s.a.v.)’in şöyle dediğini rivayet ettiler: Kişi için mangal kömürü yanan bir yerin üzerine oturması ve kendini yakması, bir mezar üzerine oturmasından daha iyidir.
Bu hadisler açık bir biçimde gösteriyor ki, canlı bedenin değeri neyse, cesedin değeri de odur.
Burada aynı zamanda, bir cesede zarar vermenin ve cesedin değerini çiğnemenin (bu değere önem vermemenin), canlı bedene zarar vermek ve değerini çiğnemek ile aynı şey olduğunu görmekteyiz. Bundan dolayı; yaşayan bir kimsenin karnının yarılmasına, boğazının kesilmesine ve gözlerinin çıkarılmasına izin verilmediği gibi, cansız bir cesede de bunları yapmaya izin yoktur.
Diğer taraftan hayatta olan bir kimseye sövme, dövme veya yaralama yoluyla zarar vermeye izin verilmediği gibi bir cesede de benzer şeyleri yapmaya izin yoktur. Ancak canlı bir bedene kırma, kesme veya yaralama yoluyla zarar vermek ile benzer şeyleri cesede yapmak arasında bir farklılık vardır. O da bu tür zararlar canlı bir kimseye karşı yapıldığında diyet gerektirmesi ama ceset için bu diyetin (zarar vermek yasaklandığı halde) gerekmemesidir. Bu böyledir. Çünkü Peygamber(s.a.v.), mezar kazarken bir cesedin kemiğini kıran adamı diyet ile sorumlu tutmadı (diyet ödemesini emretmedi). O(s.a.v.), ona sadece kemiği saklamasını / gömmesini emretti.
O(s.a.v.) ona dedi ki; Ölünün kemiğini kırmak, canlının kemiğini kırmak gibidir ve her ikisi de günahtır.
İhtiyacı olan bir kimseye, ölü bir kimseden gözlerinin çıkarılması, vücudunun kesilerek akciğer, karaciğer, kalp ve böbrek gibi bir organının verilmesi, cesede zarar vermek, vücut yapısını bozmaktır ki İslam bunu Haram kılmıştır.
İmam Buhari, Abdullah İbn Zaid el-Ensari(r.a.)’in şöyle dediğini rivayet etti: Allah’ın Rasulü(s.a.v.), yağmalamayı ve (cesedin) biçimini bozmayı yasakladı.
İmam Ahmed, İbn Mace ve Nesai, Saffan b. Assal(r.a.)’in kendisini bir sefere gönderirken Allah Rasulü(s.a.v.)’in şöyle dediğini rivayet etti:Allah’ın rızası için ve Allah’ın adıyla git! Allah’a iman etmeyen (kafirlerle) savaş! (cesetlere) Zarar verme, ihanet etme ve çocukları öldürme!
Ölüyü yaralama ve cesedin kıymeti ile ilgili hükümlerin açıklanmasıyla, net bir şekilde ortaya çıkmıştır ki; ölü bir kimsenin vücudunu keserek açmak ve organlarından birini alıp başka birisine vermek, kesin olarak yasaklanmıştır. Bunu yapmak, cesedin kıymetini çiğnemek olarak düşünülür. Bu onu yaralamak ve biçimini bozmaktır. Cesedin kıymetini çiğnemek, ona zarar vermek ve onun biçimini bozmak ise, Şeri’at tarafından kesin olarak Haram kılınmıştır.
yukarıdaki gibi tıpkı organ naklide aynıdır....
bizlere düşen müslüman mezarlık olan yerde ve müslüman mezarı bildiğimiz yeri kesinlikle açmamalıyız....
antik dönem dediğimiz milletlerin mezarlıklarına gelince, bu insanlar eşyalarıyla gömüldüklerinden dolayı sadece eşyaları alınmalı ve kemikleri karşımıza çıktığında en ufak bir saygısızlık yaapmadan bir kenara gömmeliyir....O kemikleri ulu orta bırakmamalıyız...hele kırmak parçalamak gibi amellerde kesinlikle bulunmamalıyız....
saygılarımla.