-Cenâb-ı Hak, şöyle buyuruyor:
اَلَّذِينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَلَا يَنْقُضُونَ الْمِيثَاقَ وَالَّذِينَ يَصِلُونَ مَۤا أَمَرَ اللّٰهُ بِهِۤ أَنْ يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُۤوءَ الْحِسَابِ
O akıl sahipleri (ulül-elbâb), Allah'ın ahdini yerine getirenler ve verdikleri sözü bozmayanlardır. Onlar Rabbin tarafından sana gönderilenin hak ve gerçek olduğunu bilip, Allahın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözetirler. Rabbileri olan Allahtan çekinirler ve pek çetin, kötü bir hesaptan endişe ederler. (Rad sûresi, 13/20-21) (24:43)
-Sıla, kavuşmak, ulaşmak, akrabayı ziyaret etmek, müminlerle görüşmek ve alâkayı devam ettirmek manâlarına gelmektedir. Sıla, Türkçemizde de çok kullanılan, özellikle dâussıla terkibiyle vatan hasretini ve memleket özlemini ifade için edebiyatın hemen her türünde sıkça rastlanan bir kelimedir. Dâussıla tabiri, günümüzde de pek çok insanın hasret ve hicranının unvanıdır. Anne-babanızdan, dost ve akrabanızdan uzaksanız; vatan toprağını, öz kültürünüzü, kendi kültür ortamınızı, camilerinizi, minarelerinizi ve ezanlarınızı özlüyorsanız; hatta bazen mahyalarınızın, temcid ve tehlillerinizin hayali gözlerinizi yaşartıyorsa ve bin âh ile Keşke bir kere daha o iklimin havasını solusam; bir kere daha öz değerlerimle buluşsam diyorsanız bunların herbirine karşı sizin içinizde de bir sıla derdi var demektir. Fakat, bunların hepsinin ötesinde, bir mümin önce Rabbine karşı sıla duygusuyla dopdolu olmalıdır. (26:42)
-Visâl ismindeki sevdiğine kavuşma arzusuyla yola çıkan bir genç, bu vesileyle hidayete erdikten sonra onunla evlenme imkanı da bulunca, ona şöyle seslenmiştir:
يَا وِصَال! كُنْتِ وَسِيلَةً لِلاِتِّصَال، فَلاَ تَكُونِي سَبَبًا لِلاِنْفِصَال
Ey Visâl, vesile oldun asıl matluba ermeye! Şimdi araya girip ayrılığa sebebiyet verme!.. (27:03)
-Allahın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözetirler. beyanı çok şümullüdür. Öyle ki, -merhum Hamdi Yazırın ifadesiyle- peygamberlerin, onların mirasçıları olan âlimlerin, hısım akrabanın, komşunun ve bütün müminlerin; hatta zimmet ehli olan gayr-i Müslimlerin, topyekün insanların; dahası kedi, tavuk, keçi ve koyun gibi evcil hayvanlardan böceklere ve karıncalara kadar bütün canlıların, bitkilerin ve cansızların hukukuna, hâsılı her türlü hakka riayeti ihtiva eder. Bütün yaratılmışların haklarına saygı göstermek ve riayet etmek hep bu ifadenin içinde dahildir. Aslında yaratılmışların hakkına riayet etmek Yaratanın hakkına riayet etmek demektir. (30:25)
-Sıla-i rahim meselesinde gözetilmesi gereken öncelikler vardır. Yolunuzu hasretle gözleyen ve Ne olur kavuşabilsem diyen insanlara karşı sıla ayrı bir kıymete ulaşır. Dolayısıyla hiç kimseye karşı sıla, anne-babaya karşı olan sılanın yerini tutamaz. Sonra bizim kıstaslarımız içinde nine ve dedeye karşı, daha sonra amca ve halaya, dayı ve teyzeye karşı sıla gelir. Aslında, sıla-i rahimdeki sıralamada da Kuran-ı Kerim esas olmalı ve kendilerine karşı iyilik yapılması gerekenler Kuranda hangi sırayla anlatılmışsa, o sıra ölçü kabul edilmelidir. Değişik ayetlerde iyilik yapma ve ihsanda bulunma meselesi anlatılırken bir tertibe riayet edilmiştir. Meselâ; bir ayet-i kerimede mealen Yalnız Allaha ibadet edip Ona hiçbir şeyi şerik yapmayın. Anneye, babaya, akrabalara, yetimlere, fakirlere, (evi yakın olan veya akrabadan olan) yakın komşulara, (evi uzak olan veya akrabadan olmayan ya da Müslüman olmayan) uzak komşulara, yol arkadaşına, garip ve yolculara, ellerinizin altındakilere (köle, cariye, hizmetçi, işçi) güzel muamele edin. Bilin ki Allah kendini beğenen ve övünüp duran kimseleri sevmez (Nisa sûresi, 4/36) buyurulmaktadır. Dolayısıyla, iyilik ve ihsanda bulunurken de bu sıralama gözetilmeli; kimin sıla hakkı daha büyükse ona daha çok önem verilmelidir. (32:30)
-İman ve Kuran hizmetini bazı hakları ihmal etmek için bir mazeret olarak kullanmak da şeytanın oyunudur. Bir sürü hukuku çiğneyip de hizmet kisvesi altına sığınmanın arkasında şeytanî mülahazalar vardır. Hizmet, anne-babanın haklarına riâyet etmeye ya da akraba hukukunu gözetmeye asla mani değildir. (34:10)
-Sıla-yı rahim; tatlı sözlü, güler yüzlü olmaktan selâmlaşmaya, hal-hatır sormaktan insanlar hakkında iyi dileklerde bulunmaya, ziyâretlerine gitmekten ihtiyaçlarını görmeye, dertlerini paylaşmaktan malî yardımda bulunmaya kadar pek çok iyilik ve ihsanı ihtiva eder. İletişim vasıtalarının geliştiği ve yaygınlaştığı günümüzde İnternet üzerinden görüşüp konuşma, e-mail aracılığıyla içten duygu ve düşünceleri arz etme, mektup yazma ya da telefonlar sayesinde görüntülü görüntüsüz hasret giderme gibi hususlar da sıla-yı rahim vazifesini yerine getirmiş olmak için önemli vesilelerdir. (35:19)
-Sıla-yı rahim, aynı zamanda gönüllerimizin ilhamlarını başka sinelere boşaltabilmemiz için de çok mühim bir vesiledir. Maddî iyilik ve ihsanda anne-babanın ve yakın-akrabanın öncelik hakkı bulunduğu ve öncelikle onları görüp gözetmek gerektiği gibi, tebliğ ve irşatta da hak önce onlarındır. Bu açıdan müminler, hak ve hakikati başkalarına anlattıkları aynı anda aile, akraba ve komşularına da anlatmanın yollarını aramalıdırlar. Kalblerin Allahla buluşması mevzuunda ilk defa yakınlarıyla Allah arasındaki engelleri bertaraf etme gayretiyle işe başlamalı, evvela onların gönüllerini Allahla buluşturmaya çalışmalı; sonra komşularından başlamak üzere bu vazife alanını daha da genişletmelidirler. Evet, böyle bir gaye için sıla-yı rahim çok güzel bir vasıtadır. (37:17)
-Rasûl-ü Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor:
أَفْضَلُ الْفَضَائِلِ أَنْ تَصِلَ مَنْ قَطَعَكَ وَتُعْطِيَ مَنْ مَنَعَكَ وَتَصْفَحَ عَمَّنْ شَتَمَكَ (وَتَعْفُو عَمَّنْ ظَلَمَك)
Faziletlerin en üstünü; aranızdaki akrabalık ve dostluk bağlarını koparanı senin arayıp sorman, seni mahrum bırakana senin ihsanda bulunman, sana sövüp sayana, çirkin sözler söyleyene müsamahalı davranman ve (bir rivayette de) zulmüne maruz kaldığın insanı bağışlamandır. Demek ki, fazilet ehli kimseler, anne-babaya, nine ve dedeye, daha sonra amca ve halaya, dayı ve teyzeye karşı sıla ile emrolunduklarını bilmenin ötesinde kendisiyle bağlarını koparanlarla bile irtibatlarını devam ettirmenin yollarını ararlar.
اَلَّذِينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَلَا يَنْقُضُونَ الْمِيثَاقَ وَالَّذِينَ يَصِلُونَ مَۤا أَمَرَ اللّٰهُ بِهِۤ أَنْ يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُۤوءَ الْحِسَابِ
O akıl sahipleri (ulül-elbâb), Allah'ın ahdini yerine getirenler ve verdikleri sözü bozmayanlardır. Onlar Rabbin tarafından sana gönderilenin hak ve gerçek olduğunu bilip, Allahın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözetirler. Rabbileri olan Allahtan çekinirler ve pek çetin, kötü bir hesaptan endişe ederler. (Rad sûresi, 13/20-21) (24:43)
-Sıla, kavuşmak, ulaşmak, akrabayı ziyaret etmek, müminlerle görüşmek ve alâkayı devam ettirmek manâlarına gelmektedir. Sıla, Türkçemizde de çok kullanılan, özellikle dâussıla terkibiyle vatan hasretini ve memleket özlemini ifade için edebiyatın hemen her türünde sıkça rastlanan bir kelimedir. Dâussıla tabiri, günümüzde de pek çok insanın hasret ve hicranının unvanıdır. Anne-babanızdan, dost ve akrabanızdan uzaksanız; vatan toprağını, öz kültürünüzü, kendi kültür ortamınızı, camilerinizi, minarelerinizi ve ezanlarınızı özlüyorsanız; hatta bazen mahyalarınızın, temcid ve tehlillerinizin hayali gözlerinizi yaşartıyorsa ve bin âh ile Keşke bir kere daha o iklimin havasını solusam; bir kere daha öz değerlerimle buluşsam diyorsanız bunların herbirine karşı sizin içinizde de bir sıla derdi var demektir. Fakat, bunların hepsinin ötesinde, bir mümin önce Rabbine karşı sıla duygusuyla dopdolu olmalıdır. (26:42)
-Visâl ismindeki sevdiğine kavuşma arzusuyla yola çıkan bir genç, bu vesileyle hidayete erdikten sonra onunla evlenme imkanı da bulunca, ona şöyle seslenmiştir:
يَا وِصَال! كُنْتِ وَسِيلَةً لِلاِتِّصَال، فَلاَ تَكُونِي سَبَبًا لِلاِنْفِصَال
Ey Visâl, vesile oldun asıl matluba ermeye! Şimdi araya girip ayrılığa sebebiyet verme!.. (27:03)
-Allahın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözetirler. beyanı çok şümullüdür. Öyle ki, -merhum Hamdi Yazırın ifadesiyle- peygamberlerin, onların mirasçıları olan âlimlerin, hısım akrabanın, komşunun ve bütün müminlerin; hatta zimmet ehli olan gayr-i Müslimlerin, topyekün insanların; dahası kedi, tavuk, keçi ve koyun gibi evcil hayvanlardan böceklere ve karıncalara kadar bütün canlıların, bitkilerin ve cansızların hukukuna, hâsılı her türlü hakka riayeti ihtiva eder. Bütün yaratılmışların haklarına saygı göstermek ve riayet etmek hep bu ifadenin içinde dahildir. Aslında yaratılmışların hakkına riayet etmek Yaratanın hakkına riayet etmek demektir. (30:25)
-Sıla-i rahim meselesinde gözetilmesi gereken öncelikler vardır. Yolunuzu hasretle gözleyen ve Ne olur kavuşabilsem diyen insanlara karşı sıla ayrı bir kıymete ulaşır. Dolayısıyla hiç kimseye karşı sıla, anne-babaya karşı olan sılanın yerini tutamaz. Sonra bizim kıstaslarımız içinde nine ve dedeye karşı, daha sonra amca ve halaya, dayı ve teyzeye karşı sıla gelir. Aslında, sıla-i rahimdeki sıralamada da Kuran-ı Kerim esas olmalı ve kendilerine karşı iyilik yapılması gerekenler Kuranda hangi sırayla anlatılmışsa, o sıra ölçü kabul edilmelidir. Değişik ayetlerde iyilik yapma ve ihsanda bulunma meselesi anlatılırken bir tertibe riayet edilmiştir. Meselâ; bir ayet-i kerimede mealen Yalnız Allaha ibadet edip Ona hiçbir şeyi şerik yapmayın. Anneye, babaya, akrabalara, yetimlere, fakirlere, (evi yakın olan veya akrabadan olan) yakın komşulara, (evi uzak olan veya akrabadan olmayan ya da Müslüman olmayan) uzak komşulara, yol arkadaşına, garip ve yolculara, ellerinizin altındakilere (köle, cariye, hizmetçi, işçi) güzel muamele edin. Bilin ki Allah kendini beğenen ve övünüp duran kimseleri sevmez (Nisa sûresi, 4/36) buyurulmaktadır. Dolayısıyla, iyilik ve ihsanda bulunurken de bu sıralama gözetilmeli; kimin sıla hakkı daha büyükse ona daha çok önem verilmelidir. (32:30)
-İman ve Kuran hizmetini bazı hakları ihmal etmek için bir mazeret olarak kullanmak da şeytanın oyunudur. Bir sürü hukuku çiğneyip de hizmet kisvesi altına sığınmanın arkasında şeytanî mülahazalar vardır. Hizmet, anne-babanın haklarına riâyet etmeye ya da akraba hukukunu gözetmeye asla mani değildir. (34:10)
-Sıla-yı rahim; tatlı sözlü, güler yüzlü olmaktan selâmlaşmaya, hal-hatır sormaktan insanlar hakkında iyi dileklerde bulunmaya, ziyâretlerine gitmekten ihtiyaçlarını görmeye, dertlerini paylaşmaktan malî yardımda bulunmaya kadar pek çok iyilik ve ihsanı ihtiva eder. İletişim vasıtalarının geliştiği ve yaygınlaştığı günümüzde İnternet üzerinden görüşüp konuşma, e-mail aracılığıyla içten duygu ve düşünceleri arz etme, mektup yazma ya da telefonlar sayesinde görüntülü görüntüsüz hasret giderme gibi hususlar da sıla-yı rahim vazifesini yerine getirmiş olmak için önemli vesilelerdir. (35:19)
-Sıla-yı rahim, aynı zamanda gönüllerimizin ilhamlarını başka sinelere boşaltabilmemiz için de çok mühim bir vesiledir. Maddî iyilik ve ihsanda anne-babanın ve yakın-akrabanın öncelik hakkı bulunduğu ve öncelikle onları görüp gözetmek gerektiği gibi, tebliğ ve irşatta da hak önce onlarındır. Bu açıdan müminler, hak ve hakikati başkalarına anlattıkları aynı anda aile, akraba ve komşularına da anlatmanın yollarını aramalıdırlar. Kalblerin Allahla buluşması mevzuunda ilk defa yakınlarıyla Allah arasındaki engelleri bertaraf etme gayretiyle işe başlamalı, evvela onların gönüllerini Allahla buluşturmaya çalışmalı; sonra komşularından başlamak üzere bu vazife alanını daha da genişletmelidirler. Evet, böyle bir gaye için sıla-yı rahim çok güzel bir vasıtadır. (37:17)
-Rasûl-ü Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor:
أَفْضَلُ الْفَضَائِلِ أَنْ تَصِلَ مَنْ قَطَعَكَ وَتُعْطِيَ مَنْ مَنَعَكَ وَتَصْفَحَ عَمَّنْ شَتَمَكَ (وَتَعْفُو عَمَّنْ ظَلَمَك)
Faziletlerin en üstünü; aranızdaki akrabalık ve dostluk bağlarını koparanı senin arayıp sorman, seni mahrum bırakana senin ihsanda bulunman, sana sövüp sayana, çirkin sözler söyleyene müsamahalı davranman ve (bir rivayette de) zulmüne maruz kaldığın insanı bağışlamandır. Demek ki, fazilet ehli kimseler, anne-babaya, nine ve dedeye, daha sonra amca ve halaya, dayı ve teyzeye karşı sıla ile emrolunduklarını bilmenin ötesinde kendisiyle bağlarını koparanlarla bile irtibatlarını devam ettirmenin yollarını ararlar.