HİÇ DÜŞÜNMEZMİSİNİZ? HİÇ AKIL ETMEZMİSİNİZ?
Her hangi bir konu da;
Ben düşündüm, akıl ettim. Buldum. Hükmüm budur.
Diye kelam edersek; o zaman bunu en iyi şekilde ifade etmemiz ve ispat etmemiz gerekir.
Konuyu biraz genelleyelim ve sıfırdan ele alalım;
İlim 2 türlüdür.;
Akli ilim,
Nakli ilim.
Akli ilim: Matematik, fizik, kimya, felsefe, coğrafya vb.
Nakli ilim: kısaca dini hükümler.
Düşünme ve akıl etmeyi her iki ilim yoluyla bir irdeleyelim bakalım, ne ne imiş?
1. Akli ilim: felsefi olarak;
Düşünce ve düşünmek nedir?
Düşünme; yüklem, yani iş, eylem, oluştur.
Düşünce ise; nesne, yani öznenin yaptığı iş, eylemden etkilenen öğedir. Kısaca düşünce, düşünme eylemlerinin sonunda ortaya çıkan, başkaları için de varlık bulan üründür.
Sistematik ifadeyle;
Düşünme; kişinin kendi içerisinde bir faaliyet iken,
Düşünce; ise düşünmenin başka bilinçlere ulaşmış halidir.
Başka bir görüşe göre ise;
Düşünmek: bir yargıya varmak ereğiyle bilgileri incelemek, karşılaştırmak ve aradaki bağlantılardan yararlanarak
düşünce üretmek, zihinsel yetiler oluşturmak anlamlarına gelmektedir.
Düşünme; her türden
akıl yürütmenin yanı sıra, sezme veya düş kurma şeklinde de tezahür edebilmektedir.
Düşünme; sistematik ya da rastlantısal olarak fikir üretimi ile sonuçlanan zihinsel bir süreçtir.
(alıntıdır)
Aristoteles’e göre ise düşünme; insanı hayvandan ayıran belirgin bir özelliktir.
Peki. Çeşitleri ve biçimleri nelermiş? ;
Düşünme Çeşitleri Nelerdir? Düşünme Biçimleri
Yansıtıcı Düşünme, Eleştirel Düşünme, Yaratıcı Düşünme, Analitik Düşünme, Metabilişsel düşünme, Tümdengelimsel Düşünme, Tüme varımsal Düşünme, Analojik Düşünme, Yakınsak Düşünme, Iraksak Düşünme, Lateral Düşünme, Dönüşümsel Düşünme, Hipotetik Düşünme, Bütünleştirmeci (Kombinasyonel) Düşünme, Global Düşünme, Omnipotent Düşünme, Refleksif Düşünme, İkonik Düşünme v.b.
Bu felsefecilerin işi gücü yok muymuş ta neleri düşünmüşler!!!!
Diye aklımızdan geçebilir. Ama unutmayalım ki bu onların işi. Onlar kendilerine göre bir yol tutmuşlar, harita çizmişler, düzen oturtmuşlar. Kendi zekâlarına göre insanlara, insanlığa önder olmaya çalışıyorlar. Maalesef ki, onların yolundan bilerek veya bilmeyerek giden birçok insan ve topluluklar var.
Düşünme ve düşünce üzerine yukarıda ki yazılardan dişe dokunan birkaç kelamı alalım.;
“Düşünme; sistematik ya da rastlantısal olarak "fikir üretimi" ile sonuçlanan zihinsel bir süreçtir.”
Ne diyor;
“fikir üretimi” ile sonuçlanması gerekiyormuş. Bizlerde diyoruz ki;
İlim sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.
O zaman ilim öğreneceğiz ki, fikrimiz olsun. İlim öğrenmeden düşünmek, fikir üretmek; bize ve çevremize bir fayda getirmediği gibi, madara da edebilir.
“Düşünme; her türden akıl yürütmenin yanı sıra, sezme veya düş kurma şeklinde de tezahür edebilmektedir”
Burada da akılı öne sürüyor. Akıl yürüt diyor.
Ama bizler “akıl etmek” ile, “Akıl ile hüküm çıkartmayı” birbirine karıştırıyoruz.
Bu karıştırma da en çok
“dini” konularda olmaktadır maalesef. Kendi aklımızla çıkardığımız hükümlerle kendimizi ateşe attığımız gibi, başkalarını da peşimizden sürüklüyoruz.
2. Nakli ilim; (İslam dinine göre)
Bir örnek verelim
;(alıntıdır)
Sual:
"Kur’an-ı kerimde, birçok yerde (Akıl etmez misiniz) ifadesi geçmektedir. Bid’at ehli ile felsefeciler, bu âyetleri istismar edip, (Allah akıl edin, düşünün, derken, bizi düşünmekten, akıl etmekten, akılla Kur’anı anlamaktan, dini hükümler çıkarmaktan bizi kimse alıkoyamaz) diyorlar.Bu âyetlerde, akıl edin de dini hüküm mü çıkarın deniyor?
Cevap;
(Ey kavmim, buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ücretim beni yaratana aittir. Akıl etmez misiniz?) [Hud 51]
Resulullah(s.a.v)efendimiz, dini bildirirken ücret istemiyor, makam ve padişahlık istemiyor. Benim bu işte dünyalık bir menfaatim yok. Ben sırf Allah rızası için yapıyorum. Bu kadarını da akıl etmiyor musunuz, düşünmüyor musunuz diyor.
Akıl etmek, akıl ile hüküm çıkarmak demek değildir.
(Geceyi gündüzü, Güneş’i, Ay’ı sizin istifadenize vermiştir. Yıldızlar da Onun emrine boyun eğmiştir. Bunlarda, akıl edenler için dersler vardır.) [Nahl 12]
Gecenin gündüzün gelişinde, ayın güneşin insanlara sağladığı faydalarda, yıldızların Allah’ın emri ile var oldukları, hareket ettikleri konusunda akıl eden, düşünebilen kimseler için alınacak ibret dersleri vardır deniyor.
Yoksa aklını kullan da dini hüküm çıkar denmiyor.
(Kur’anı öğüt almak için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mu?) [Kamer 17]
(Akıl edesiniz diye Kur’anı Arapça okunan bir Kitap kıldık.) [Zuhruf 2-3]
Kur’an-ı kerimi herhangi bir dil ile değil, en geniş, en açık, en ahenkli olan Arapça olarak indirdik. Eğer iyi düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini görür, müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz. Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin dilinizle indi. Edebiyatçıların, şairlerin sözlerine benzemediğini gördünüz. Bunun insan sözü olmadığını, İlahi bir kelam olduğunu düşünürseniz, anlarsınız.
Demek ki âyetteki anlamak, bunun ilahi kelam olduğunu anlamaktır. Yoksa ahkamını anlamak değildir. Eğer öyle olsaydı, (Ey Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıkla) buyurulmazdı. (Nahl 44)
Bazıları da;
(insanın namazda okuduğunu anlaması gerekir, onun için Kur’anın tercümesini okumalı) diyorlar. Böyle demek, ibadetlerin ne demek olduğunu bilmemektir. Çünkü, namazı, insanın kendisi tertip etmedi. Her ibadetin nasıl yapılacağını Allahü teâlâ Resulüne bildirdi. O da, bunları öğrendiği gibi Eshabına bildirdi. Din imamlarımız bunların hepsini Eshab-ı kiramdan öğrenerek bildiriyorlar ki: Namazda okunacak Kur’anın, Allah kelamı olması gerekir. Tercümeleri Allah kelamı olmaz. Namaz dışında her Müslüman, kendi dili ile de, dua edebilir. (Fetava-i fıkhiyye)
Akli ilim ile nakli ilimin görüşleri böyle.
Şimdi bizim burada ne düşünmemiz gerekiyor? Akli ilime mi yoksa nakli ilime mi göre hüküm vereceğiz?
Yoksa nakli ilmi eğip bükerek akli ilme mi uyduracağız?
Hayır. Akli ilim her zaman gerçekçidir. Yanılmaz mı diyeceğiz.
Yoksa yarım yamalak bilgilerimizle ahkâm mı keseceğiz?
Konuya başlarken ne demiştik?: “
Her hangi bir konu da; Ben düşündüm, akıl ettim. Buldum. Hükmüm budur. Diye kelam edersek; o zaman bunu en iyi şekilde ifade etmemiz ve ispat etmemiz gerekir.”
O zaman ilmimiz var ise; bunu en iyi, en kolay ve anlaşılır dil ile ifade etmeliyiz ki, ilmimiz hem kendimize hem de başkalarına fayda sağlasın.
Ama asla ve asla din istismarcılığı yapmayalım. Hem akli ilmi hem de nakli ilmi bilen birileri çıkar da, bizi madara eder. Daha da üstelersek hem saygınlığımızı kaybeder hem de bir daha yazdığımız veya söylediklerimiz hiç kaile alınmaz. Bilesiniz.