Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur:
"İlim öğrenmek kadın erkek her müslümana farzdır. | (İbn Mâce, Suyûti)
Acaba öğrenilmesi farz ve gerekli olan ilim, yani bilgi hangisidir?
İslâm alimleri, her müslümanın her şeyden önce gerekli akait bilgisini, yani iman esaslarını öğrenmesi gerektiğini söylemişlerdir. Bunlar kısaca şöyledir:
Allah Tealâ mukaddes zatı ile vardır. Diğer her şey ise O'nun var etmesi ile vardır. Allah Tealâ zâtında, sıfatlarında ve işlerinde tektir. Hiçbir şeyin ne var olmakta ne de başka bir hususta aslen O'nunla hiçbir surette ortaklığı yoktur. Allah Tealâ'nın sıfatları ve fiilleri, zâtı gibi benzerlikten ve kavranmaktan uzak olup, yaradılmış varlıkların sıfat ve fiilleri ile arasında bir benzerlik kesinlikle söz konusu değildir.
Bir müminin ilk bilmesi ve inanması gereken husus Rabbiyle ilgili bu hakikatlerdir. Bununla birlikte Hz. Muhammed Mustafa s.a.v.'in O'nun kulu ve elçisi olduğunu, O'nun Allah Tealâ'dan getirdiklerinde ve ahiret alemine ait kendi diliyle ifade ettiği hususlarda doğru sözlü olduğunu bilip inanmaktır.
"Kelime-i Şehadet" dediğimiz iman cümlesinin bu açlımını böylece bilmek, anlamak ve ikrar etmek gerekir.
İman esasları, geleneğimizde "Amentü" olarak öğretilen altı husustan ibarettir ve nelere ne şekilde inandığımızı belirler. O halde bunları öğrenmek, anlamak ilk vazifelerimiz arasında yer alır.
Akaid ilminin delilleri doğrudan Kur'an-ı Kerim'de ve Sünnet-i Seniyye'de bulunur. Alimlerimiz bunları kitaplarda gerek özet olarak gerekse bütün ayrıntılarıyla anlatmıştır. Biz bu hususlarda iki büyük akaid imamı olan İmam Maturidî rh.a. veya İmam Eş'arî rh.a'e bağlı bulunuyoruz. Bu bağlılık bizi zamana ve kişiye göre değişen anlatımlarla savrulmaktan muhafaza ediyor. Bu bakımdan itkadî mezhebe bağlılık son derece önemlidir.
Öğrenilmesi farz olan bilgiler hususunda, iman esaslarından sonra uygulamaya yönelik temel bilgiler gelir. Buna kısaca ilm-i hal (halin, durumun bilgisi) diyoruz. Kısaca ilmihal bilgisi, kişinin dinî vazife ve sorumluluklarını bilmekten ibarettir. Yani farzlar, vacipler ile haram, mekruh ve mübah şeylerin neler olduğu...
Şöyle bir örnek verebiliriz: Yeni müslüman olmuş bir kişi ilk namaz vakti girdiğinde taharet ve namazla ilgili şartları ve rükûnları bilmekle sorumludur. Sonra, yemek yiyeceği zaman neleri yemenin haram ve helal olduğunu, çarşıya çıkacağı zaman alışverişte helal haram ölçülerini bilmelidir. Aynı şekilde ticaretle uğraşmayan birine bu konuyla ilgili hükümleri, bekâr
birine evlilikte helal ve haramları bilmek zorunlu değirdir.
Akaid ve ilmihalden sonra üçüncü husus, kişinin iç dünyasıyla alakalı bazı hususlardır. Bunlar arasında gizli şirk, ihlâs, riya, sabır, tevekkül, şükür gibi konular yer alır.
Bu hususlar tasavvufun konuları arasında yer alır ve alimlerimiz tarafından "batını fıkıh" diye adIandırı11r.Takdir edilir ki hakiki manada kulluk için sadece görünür ameller yetmez, iç dünyamızın, nefsimizin de buna eşlik etmesi gerekir. Esasen görünür kulluğu güzel ve devamlı kılan, tezkiye ve terbiye olmuş bir iç dünyadır. O halde lazım olan batınî fıkıh mevzularının bilinmesi de zorunludur.