DENİZLİ’nin Acıpayam İlçesi'ne bağlı Dodurgalar Beldesi’nde Alaca Tülümüs’ü, kimliği belirsiz kişiler tarafından iş makineleriyle acımasızca tahrip edilerek soyuldu.
Hayır, okuduklarınız bir şaka değil. 2000 yılında I. Derece arkeolojik sit alanı olarak koruma altına alınan (?) MÖ. I. yüzyıla ait tümülüs, iş makineleriyle parçalanarak tahrip edildi. Tümülüsün ön oda duvarını tamamen parçalayan defineciler ön odadan asıl mezar odasına girerek klineleri kırdılar ve mezarları tahrip ettiler.
KENDİ EVİNİ SOYAN KİŞİLERE NE AD VERİLİR?
Defineciler tarafından yapılan bu tarih katliamı bir Türkiye gerçeğine dönerken, neredeyse ülkemizde her gün yaşanan sıradan bir olay haline geldi. Peki, ama Neden?
Bir kültür mirasını, bu ülkenin bir değerini, iş makinesi ile pervasızca tahrip eden bu zihniyet nasıl oluşuyor? Hiç kimseden, hatta ve hatta güvenlik güçlerinden korkusu olmayan bu kişiler kim? Nasıl oluyor da bir toplumun bir ülkenin ve hatta bir uygarlığın parçası olmayı başaramıyorlar? Bu korkunç olay başka bir ülkede olabilir mi? Mesela bir parçası olmak için uzun yıllardır çaba sarf ettiğimiz Avrupa Birliği ülkelerinde bu olay gerçekleşebilir mi? Sorumlu bir vatandaşın görevi nedir? Bu topraklarda ev sahibi olarak, evimizi korumak bizlerin görevi değil mi?
Haberi aldıktan sonra Denizli Müze Müdürü Hasan Hüseyin Baysal ile görüşerek konunun detaylarını öğrenmek istedik. Aldığımız bilgilere göre tümülüs yolun 500 metre yakınında bir nokta. Yolun sadece 500 metre yakınında bulunan bir noktayı bile koruyamıyorsak, çok ama çok acil radikal kararlar almalıyız demektir. Yasalardan ve güvenlik güçlerinden korkmayan bu kişilere sert yaptırımlar uygulayacak yeni kararlar alınmalı. Bu ülkede misafir gibi yaşayan, vatandaşlık bilinci oturmamış utanmazlar yüzünden her geçen gün kültürel mirasımızın bir parçasını daha kaybediyoruz.
Denizli Müzesi tarafından başlatılan kurtarma kazılarında, herhangi bir taşınır kültür varlığı izine rastlanmaması da, kaçakçıların işlerini ne kadar iyi yaptıklarını gösteriyor.
Hayır, okuduklarınız bir şaka değil. 2000 yılında I. Derece arkeolojik sit alanı olarak koruma altına alınan (?) MÖ. I. yüzyıla ait tümülüs, iş makineleriyle parçalanarak tahrip edildi. Tümülüsün ön oda duvarını tamamen parçalayan defineciler ön odadan asıl mezar odasına girerek klineleri kırdılar ve mezarları tahrip ettiler.
KENDİ EVİNİ SOYAN KİŞİLERE NE AD VERİLİR?
Defineciler tarafından yapılan bu tarih katliamı bir Türkiye gerçeğine dönerken, neredeyse ülkemizde her gün yaşanan sıradan bir olay haline geldi. Peki, ama Neden?
Bir kültür mirasını, bu ülkenin bir değerini, iş makinesi ile pervasızca tahrip eden bu zihniyet nasıl oluşuyor? Hiç kimseden, hatta ve hatta güvenlik güçlerinden korkusu olmayan bu kişiler kim? Nasıl oluyor da bir toplumun bir ülkenin ve hatta bir uygarlığın parçası olmayı başaramıyorlar? Bu korkunç olay başka bir ülkede olabilir mi? Mesela bir parçası olmak için uzun yıllardır çaba sarf ettiğimiz Avrupa Birliği ülkelerinde bu olay gerçekleşebilir mi? Sorumlu bir vatandaşın görevi nedir? Bu topraklarda ev sahibi olarak, evimizi korumak bizlerin görevi değil mi?
Haberi aldıktan sonra Denizli Müze Müdürü Hasan Hüseyin Baysal ile görüşerek konunun detaylarını öğrenmek istedik. Aldığımız bilgilere göre tümülüs yolun 500 metre yakınında bir nokta. Yolun sadece 500 metre yakınında bulunan bir noktayı bile koruyamıyorsak, çok ama çok acil radikal kararlar almalıyız demektir. Yasalardan ve güvenlik güçlerinden korkmayan bu kişilere sert yaptırımlar uygulayacak yeni kararlar alınmalı. Bu ülkede misafir gibi yaşayan, vatandaşlık bilinci oturmamış utanmazlar yüzünden her geçen gün kültürel mirasımızın bir parçasını daha kaybediyoruz.
Denizli Müzesi tarafından başlatılan kurtarma kazılarında, herhangi bir taşınır kültür varlığı izine rastlanmaması da, kaçakçıların işlerini ne kadar iyi yaptıklarını gösteriyor.