ÇUBUK ve ÇUBUKÇULAR ÜZERİNE KADİM ve İLMİ BİLGİLER, BİLİMSEL ÇALIŞMALAR, HURAFELER ve İNANÇ ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ

bornovalı

USTA
Super Moderatör
Katılım
20 Ekim 2014
Mesajlar
422
Beğeni
1,735
Puanları
93




ÇUBUK ve ÇUBUKÇULAR ÜZERİNE

KADİM ve İLMİ BİLGİLER, BİLİMSEL ÇALIŞMALAR,

HURAFELER ve İNANÇ ÜZERİNE

BİR SÖYLEŞİ



Konumuza girmeden önce yukarıda verilen tanımların ne olduğunu hatırlayalım;

Kadim bilgiler; dediğimizde başlangıcı olmayan, eski, ezeli bir süreçten bahsediyoruz. Yani uzunca bir yoldan gelmiş, toplumların ihtiyaçları ile yoğrulmuş, hep hizmet etmiş, modern çağların başında değersizleştirilip daha çok karanlığa gönderilmiş ama yine de günümüzde tekrardan kullanılmaya başlanmış bilgiler. Çünkü bu bilgiler evrenseldir ve insanı temel alırlar, günceldir ve yüzyıllardır değişmeyen ihtiyaçlarımıza cevap vermeye çalışırlar.(alıntıdır)

Kısaca kadim bilgiler: Geçmişte, günümüzde ve gelecek de de değişmeyen bilgilerdir.

İlim: Evrenin ve olayların bir bölümünü deneye ve gerçeklere dayanarak inceleyen ve bunlara ait yasaları çıkarmaya çalışan düzenli bilgi. (alıntıdır)

Kısaca ilmi bilgiler; Yapılan çalışmalar sonucu gerçekliği ispatlanmış ve bir düzen içeren bilgilerdir.

Bilimsel bilgi: Sıklıkla birbirine karıştırılsa da bilimsel bilgi, felsefi bilgiden farklıdır. Örneğin felsefi bilgi kavramsalken, bilimsel bilginin pratik bir geçerliliği vardır. Felsefe doğru - yanlış kavramları üzerine yoğunlaşırken, bilim bir olgunun gerçekliğiyle ilgilenir.

Bilimsel açıklama
: planlı ve tekrarlı deney, gözlem ve ölçüm ile oluşan veriye dayanır. Veri, istatistik ve şüphecilik ile değerlendirilir. Sunum aşamasında hata payı ve varsayımları ile beraber ifade edilir.(alıntıdır)

Kısaca Bilimsel Bilgi: Her hangi bir olay üzerinde yapılan deney, gözlemlerin vb. gibi çalışmaların gerçekliğini araştırır.

Hurafe: “akla ve gerçeğe aykırı düşen aldatıcı söz” demektir.(alıntıdır)

Kısaca hurafe: Akli ve Nakli ilimlerde karşılığı bulunmayan söz veya davranış ve uygulamalar.

Bunları aklımızın bir köşesinde tutalım ve konumuza girelim;

Daha önce hiç görmediğimiz veya duymadığımız yeni bilgileri veya uzmanı olduğumuz konu da ortaya çıkan yeni bilgilere verdiğimiz ilk tepkiye etki eden “karar mekanizmasına” etmenleri yukarıda kısaca açıkladık. Evet. Sıralaması değişse de yeni öğrendiğimiz bilgileri bu tanımlar içerisinde değerlendirdiğimiz bir gerçek. Daha iyi anlaşılması açısından örnek verilmek gerekirse;

  • Eğer yeterli kültüre ve yeterli bilgiye sahip isek; ya hemen kabul ederiz ya da anında ret ederiz.
  • Eğer yeterli kültüre sahip ancak yeterli bilgiye sahip değil isek; kuşku ile bakarız. Önce doğru mu? Yanlış mı? Onu araştırırız.
  • Eğer yeterli kültüre ve bilgiye sahip değil isek; ya anında körü körüne kabul ederiz veya anında körü körüne ret ederiz.
  • Eğer bu öğrendiklerimiz inancımıza uygun ise; hiç sorgusuz, sualsiz kabul ederiz.
  • Eğer bu öğrendiklerimiz inancımıza uygun değil ise; sorgusuz, sualsiz ret ederiz.
Biraz daha açalım;
Konusunda otorite olmuş bir insanı laf ebeliği ile kandıramazsınız. Bu insanlar kabul veya ret sebebini, iki – üç cümleyle açıklarlar. Ancak toplumun büyük bir çoğunluğunu ilgilendiriyor ise, kabul veya ret gerekçesini yazıya döker, toplumu bilgilendirirler. Gereksiz tartışmalara girmezler.​
  • Farklı bir konu da otorite olmuş bir kişinin kuşku ile bakması son derece normaldir. Olayı felsefi yönden yani doğru mu – yanlış mı? diye araştırması gerekir. Çünkü ağzında çıkacak sözler onun var olan otoritesini sarsabilir. Gerçeği araştırma işini, konusunda otorite olmuş kişilere bırakır.
  • Hiçbir konu da otorite olamamış insanların, konuyu kabullenmesi veya ret etmesi hiçbir önem arz etmez. Ancak gelin görün ki bu insanların sesi çok ama çok fazla çıkar. Kendi kabullendi ise; ret görüşte kinleri acımasızca eleştirir veya tam tersi savunur. Bu insanlar bırakın gerçeği, doğru veya yanlışın ne olduğunu bile bilmezler.
  • Her hangi bir konu da ister otorite olsun veya olmasın insan bir şeye inanıyor ise ve bu inandığı ilime, bilime tamamen zıt düşse bile bu insanı ikna edemezsiniz. Doğruyu-yanlışı ve gerçeği anlatamazsınız. Ilımlı olanları seni dinler, diğerleri seni konuşturmaz bile.
  • Eğer bir insan hiçbir şeye inanmıyor ise; bunun getirisini, götürüsünü okuyucuya bırakmak en iyisi.
Yukarıda vasıfları verilen kişilerin hangisinden faydalanabiliriz veya hangileri daha tehlikelidir? diye bir soru gelebilir aklımıza. Bizler sosyolog olmadığımız için vereceğimiz her cevap doğru bile olsa yanıltıcı olur. Bizler ancak tespitlerimizi dile getiririz. Gerisi uzmanların işi.

Bir tespitimizi daha dile getirelim ve asli konumuza geçelim;

Herkes zeki olmak zorunda değildir. Ancak herkes akıllı olmak zorundadır. Zeki insanlar atomu parçalar ondan atom bombasını yapar. Akıllı insan ise, atomdan çıkan enerjiyi elektriğe dönüştürür, insanlığın faydasına sunar. Kısaca zeka şeytanidir. Akıl rahmanidir. Eğer aklını kullanmaz isen, zeki insanların oyununa gelirsin. Misal; camiden çıkan birisi, dinine sövenlerle beraber, hırsızlık yapmış veya uyuşturucu satıcısı ya da vatan haini birisi için sokaklarda tam tam dansı yaparak hak aradığını zanneder, oraya buraya sürüklenir, iyi bir şey yapmış gibi övünür bir de. Aklını kullan. Aklını.
Kişi hem zeki hem de akıllı ise; hürmette kusur etme.

Bu satırları yazarken bir öğrencimiz sordu; akıl nedir? Diye. Tanımlayalım;

AKIL: Doğruyu-yanlışı, iyiyi-kötüyü, güzeli-çirkini … …., ayırabilmedir. Fakat neye göre yanlış, neye göre doğru? Neye göre iyi, neye göre kötü?

Her şeyin bir mesnedi vardır. Bunların cevabını önceki yazılarımda bulabilirsiniz. Konumuzu dağıtmayalım.

Buraya kadar anlattıklarımızı asli konumuz içinde değerlendirelim ve her zaman yaptığımız gibi ancak bu sefer soru-cevap şeklinde örnekleyelim;

Soru: Bu meziyet herkes de vardır. Mı? Sorusu aşağıda kinlerin hangisine uygundur?

a) Kadim bilgi b) ilmi ve bilimsel çalışmaların sonucu c) Hurafe d) İnancının getirisi

Soru: Bu meziyet inancımızın bir getirisidir. Mi? Sorusu aşağıda kinlerin hangisine uygundur?

a) Kadim bilgi b) ilmi ve bilimsel çalışmaların sonucu c) Hurafe d) İnancının getirisi

Soru: Bu meziyete sadece O (Rh) kan grubuna mahsustur. Mu? Sorusu aşağıda kinlerin hangisine uygundur?

a) Kadim bilgi b) ilmi ve bilimsel çalışmaların sonucu c) Hurafe d) İnancının getirisi

Soru: bu meziyet sadece bakır çubuklarla sergilenir. Mi? Sorusu aşağıda kinlerin hangisine uygundur?

a) Kadim bilgi b) ilmi ve bilimsel çalışmaların sonucu c) Hurafe d) İnancının getirisi

Soru: bu meziyetin en büyük etkeni, Elektro manyetik dalgadır. Mı? Sorusu aşağıda kinlerin hangisine uygundur?

a) Kadim bilgi b) ilmi ve bilimsel çalışmaların sonucu c) Hurafe d) İnancının getirisi

Konumuzun anlaşılabilmesi için bu kadar soru yeterlidir herhalde. Soruların cevabından ziyade burada bizim sorulara bakış açımız önem arz etmektedir. Bu veya farklı şeylerle karşılaştığımızda hangi kriterlere göre değerlendiriyoruz? Veya hangi kriterlere göre değerlendirmeliyiz? Asıl önem arz eden budur.

Arkamıza yaslanalım ve gerçeklerle yüzleşelim.;

Biz neyi ne kadar biliyoruz? Ki ya destekliyoruz veya ret ediyoruz?

Kimlerin tezgahına geliyoruz da, bilmeden kimlerin ceplerini dolduruyoruz? Veya ona bir paye yakıştırıyoruz?

Kimlerin (sapık) inançlarının yayılmasına vesile oluyoruz?

Ya biz yani konu üzerinde yazı yazanlar! Yeni bir bilgiyi veya kadim leşmiş bir bilgiyi ret ediyoruz veya can hıraş savunuyoruz? Bu cesareti, bu cür'eti nereden alıyoruz?

Yine örneklerle açıklayalım;

Birisi çıkıyor; en iyi çubuk bakır olandır diyor. Bir diğeri en iyisi zartanyum çubuktur diyor ve birbirlerini kıyasıya eleştiriyorlar.

Birisi çıkıyor diyor ki; arama yaparken mutlaka çıplak elle arama yapacaksın. Bir diğeri diyor ki; neyi arıyor isen onu eline alacaksın. Yoksa bulamazsın. Diyor ve diğer görüşleri acımasızca eleştiriyor. .(sitemizin müstesna üyeleri hariç)

Bu kişilerin yaptıkları uygulamalara baktığınızda doğru çıkıyor. Yani ikisi de haklı.

O zaman Sorun nerede?

…………………… …………………………. .

Sorun Otoritenin Olmaması. Ya da Herkesin Otoriteliğe Soyunması.

Eğer otorite olsaydı; “Bu meziyet kişiye has bir özelliktir” der ve hiçbir itiraza uğramazdı.

Otorite olmadığı için de maalesef bazı kesimlerce bırakın kabullenmesini, cahil-cühela olarak adlandırılıyoruz.


Bizlere bu sıfatları yakıştıran insanlara kızmadan önce kendimize bir bakalım. Biz nerede yanlış yapıyoruz? ki bizlere böyle bir sıfat yapıştırabiliyorlar?

Şimdi bazı kesimler hemen otoriteyi tek adamlık olarak algılayabilirler. Bu yanlıştır.

Fizikte ….. kanunu, matematik de …. Kanunu diye adlandırılanlar da otorite idiler. Bu kişiler ben otoriteyim diye ortaya çıkmadılar. Sözleri, uygulamaları yetkin kişilerce onaylanmış, kabul görmüş, bunlar temel alınarak geliştirilmiş, sonraları ise bilim-ilim diye adlandırılmıştır.

Sorunun ne olduğunda hem fikir isek, çözüm arayalım biraz da;

Öncelikle gençlere hitap edelim. Çünkü bu söyleşiyi kaleme alırken bir öğrencimizin sorduğu soru, söyleşimizin tüm formatın değişmesine yol açtı. Akıl nedir? Sorusuna; -kaynaklara bak. Oradan oku dediğimiz de;

-Ben sıkılırım. O kadar araştıramam. Sen söyleyiver. Dedi.

İşte. Şimdiki gençliğin sorunu burada. Okumadan, araştırmadan her söylenene veya ilk duyduğuna inanıyor yada güvendiği birisinin görüşlerini savunuyor ve ona göre cephe alıyor. Nasıl bu kadar net konuşabiliyorsunuz derseniz, son yirmi beş yıldır bunları yetiştiren hocaları yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu yetiştirdiklerimiz yeri geliyor özel bir işletmenin önemli mevkilerinde görev alıyor, kimileri toplumu yönlendiriyor kimi ise devletin önemli mevkilerinde görev alıp verdiği kararlarla milletin kaderi ile oynayabiliyor. Bizler ancak bir konu da yani mesleği olacağı konuda yetiştirebiliyoruz. Sosyal hayatına müdahale edemiyoruz. Bizim görevimiz değil. Ancak konu dışı sohbetlerde bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz. Onu da ya ayıp olmasın diye dinliyorlar ya da yağcılık babında dinliyormuş gibi yapıyorlar.

Bu satırları okuyan genç kardeşlerime tavsiyemi yukarıda yazdık ama net yazmak gerekirse; konu çubuk olur ve ya başka bir şey olur fark etmez ilk duyduğuna inanma. Konu hakkında ulaşabildiğin tüm yazıları, görselleri sabır ile oku, gözlemle. Sonra akıl süzgecinden geçir. Ama sakın ha sakın İLİM SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLMA!

Gelelim konu hakkında bizim gibi yazıp çizenlere;

Hangi sıfatla bir şeyi kaleme aldığımızda sanki otoriteymiş gibi davranıyoruz? Bu kadar net ve kesin konuşuyoruz? Velev ki savunduğumuz şeyler doğru. Bir tek doğru, bizim doğrumuz mu ki, diğerlerini acımasızca eleştiriyoruz? Kaç tane doğru var ki? Diye sorma. Önceki yazılarımda bu konuya değinmiştik ancak okuma zahmetine girmezsiniz diye bir daha değinelim;

Toplam da 10 ulaşacağız. Sen 5+5=10 dersin. Ben 5+3+1+1=10 derim. Bunların hangisi yanlış? İkisi de doğru. Birisi kısa yol, diğeri biraz daha uzun bir yol. Bu ise; işin felsefe kısmıdır. Gerçeklik ve otorite bir tık daha ileridir.

Otorite’nin ne olduğunun daha iyi anlaşılabilmesi için yine bir örnek verelim;

  • Hasan ağa iyi birisi ama Hüseyin ağa yaramaz.
  • Neden?
  • Hasan ağa ve bazı insanlar hayvanları ile beraber gelip, şu karşı dükkandan alış-veriş yapıyorlar ancak hayvanlarını bağlayacak yerleri yoktu. Hasan ağa insanlar hayvanlarını bağlasınlar diye yolun kıyısına bir kazık çaktı. İnsanlar ne güzel hayvanlarını bağlıyorlardı ama Hüseyin ağa geldi o kazığı söktü.
  • Hüseyin ağa! Neden söktün kazığı?
  • Birkaç kişi gelip hayvanlarını o kazığa bağlıyorlar ve bırakıp gidiyorlar ama o hayvan yola çıkıyor yolu kapatıyor. Hatta hatta bazıları insanları ısırmaya kalkıyor. İnsanlara eziyet verdiği için çıkardım o kazığı.
Karşıdan bakınca ikisi de doğru yapmış. Birisi insanlara faydası olsun diye kazık çakmış, diğeri o kazık yüzünden insanlar eziyet çekiyor diye düşünüp sökmüş. Hadi bakalım. Hangisi haklı? Bunun kararını kim verecek?

İşte. Otorite burada gerekli. Otorite şuna karar vermesi lazım. İnsanlara faydalı olan mı? Yoksa insanlara eziyeti vereni kaldırmak mı? Yukarıda söylediğimiz gibi “her şeyin bir mesnedi vardır” otorite verdiği kararı mesnetleri ile beraber açıklayacak. Bu kararı da ancak emsalleri değerlendirebilir.

Sakın ha bu sorunun cevabını bizden beklemeyin. Bizlerin tespiti doğru bile olsa hata yapmış oluruz. Çünkü bu konu da otorite değiliz. İnsanı (bu konuda) otorite yapan alt yapıya sahip değiliz.


Diyelim ki her hangi bir konu da otoriteyiz. Bu bizi diğer kişilerden üstün yapmaz. Sadece o dalda söz sahibi yapar. Tabi ki doğru mu-yanlış mı? diye araştıracaksın. Ama yanlışı bulduğunda da karşındakini ezme. Üslubunca anlat. Yol gösterici ol. Eğer biz yazı yazman gerekirse de; kesin ifadeler kullanma.
-Bu olabilir mi? de. Ben böyle yaptım. Sizde durum ne? De. İmkanı olan arkadaşlar bunu tekrarlayıp teyit edebilirler mi? de. Kısaca kendine yakışanı yap. Yap ki, senin değerin ortaya çıksın. Bu değer ortaya çıktığında da sakın ha sakın kibirlenme. Yoksa birileri çıkıp senin otoriteni öyle bir sallar ki, bir daha eline kalem alamazsın. Eğer otorite olarak kabul görülürsen de, o zaman doğru mu-yanlış mı, iyi mi-kötü mü? diye felsefe yapma. Gerçekleri araştır. Gerçekleri araştırırsan ilmi genişletirsin. Bizlere yeni yeni ufuklar açarsın. En önemlisi de bizleri bir araya getirirsin. Cahil-cühela ıkla itham edilmemizin önüne geçebilirsin.

Toparlayalım değil mi?;

Şimdiye kadar yaptığımız söyleşilerde hiç bu kadar yalın ifadeler kullanmadığımı hatırlamıyorum. Beni buna iten sebepleri tahmin ettiğinizi umuyorum. Öncelikli amacımız birlik ve beraberliğin sağlanması, bu meziyetimizi tek bir ağızdan ifade edip, hak edilen yere gelmemizdir. Daha sonra konu üzerine gerçek bir araştırma yapacak kişilere temel oluşturmaktır.

En doğrusunu, en güzelini ALLAH(c.c) bilir ama belki bu son söyleşimiz olabilir. Bilemeyiz. Bizler artık gelebildiğimiz noktaya geldik. Bundan sonrası yeni, yeni şeyler öğrenmekten ziyade bildiklerimizi unutmamak olacaktır. Yeni neslin önünü açmak, onlara yol göstermek faydalı işlerinde yardım etmek hepimizin asli görevi olması dileklerimle….



BORNOVALI

Önemli NOT:
Bu söyleşi, (bütünüyle beraber) durum tespitinden ibaret olup, çözüm önerilerinde yönlendirilme yapılmıştır.

Ayrıca hiçbir şahsa veya zümreye itham edilmemiştir. Verilen örnekler de afaki olup, referans olarak gösterilmesi uygun değildir.

birbirlerini kıyasıya eleştiri, can hıraş savunma gibi” benzetmeler, konunun önemine binaen abartılmış olup, istisnaların dışında, genelleme yapmak uygun değildir.










 

_Trakyalı_

Vip Üye
Katılım
29 Mayıs 2024
Mesajlar
266
Beğeni
944
Puanları
93
Elinize sağlık ustam.
Yazı dizilerinizi her zaman takip ederim.
Allah uzun ömürler versin.

Genel olarak yazilarinizda sürecin içerik detayından çok, olması gereken işleyiş aşama tanımları üzerinde duruyorsunuz.
Mesleki disiplin ve süreç yönetimi konusundaki felsefenizdeki baskınlığınızı her yazinizda hissedebiliyorum.

Bu yanınızdaki tümevarım da, üzerinde durarak eksikliğini belirttiğiniz "otorite" nin tanımını da müsaadenizle ben yapayım.

Otorite: Yaptırma, yasak etme,emretme, itaat ettirme hakkı veya gücü, yetke, sulta,velayet. (TDK, 2014)

* Bir şeyi yaptirma ya da engelleme gücünü elinde bulunduran kişi veya kurum olarakta tanımlanıyor.

Otoritenin karşıt kavramını da "özgürlük" olarak değerlendirenler var. Tanıma bakıldığında da karşıladığı gözüküyor. Ki buna şahsi olarak bende katılıyorum.

" Hangi sıfatla bir şeyi kaleme aldığımızda sanki otoriteymiş gibi davranıyoruz? Bu kadar net ve kesin konuşuyoruz? Velev ki savunduğumuz şeyler doğru. Bir tek doğru, bizim doğrumuz mu ki, diğerlerini acımasızca eleştiriyoruz? Kaç tane doğru var ki? "

Aslında bende dahil olmak üzere, yazıp çizen insanların otoriteymis gibi davranmadigini düşünüyorum. Bilakis özgürce davranıyorlar.

Kendi tecrübe ettiklerini yazıya döküyorlar. Ama doğru ama yanlış. Ama art niyetli, ama içten.

Düşüncelerin yazıya dökülmesi de münazaraları beraberinde getirmesi gerekiyor. İşlenen konunun hem derinlere inebilmesi, hem de orneklerin cogaltilarak daha açık seçik ve belirginlestirilebilmesi için yapıcı elestirilerin şart olduğunu düşünüyorum.

Zira başımızda bir otorite olsa, her ağzımızı açtığımızda icazet var mı diye göz göze gelmemiz gerekebilirdi. Bu da özgür olmayan veya sinirlandirilmis özgür bir alan içinde top koşturmaya çalışmak ile eşdeğer olabilirdi.
Ya da arazide v.b. deneysel tecrübelerde elde edilen her bilgiyi teyit ettirmeye muhtaç olarak otoritenin kapısını çalma durumumuz oluşabilirdi.

Sizin yazılarınızı genelde kimse eleştirmedigi ve ayrica sitede renksiz vakitler gecirmemeniz için bende ciziktirmek istedim :)

" Toplam da 10 ulaşacağız. Sen 5+5=10 dersin. Ben 5+3+1+1=10 derim. Bunların hangisi yanlış? İkisi de doğru. "

İki şeritli gidiş/gelişli olan yolda ilerlerken, amaç A noktasından B noktasına varmak ise, sağ şeritten gitmekte doğru, sol şeritten gitmekte doğru.
A noktasından B noktasına güvenli gitmek amaç ise, o zaman sağ şeritten gitmek doğru.

Elbette her konuda onlarca doğru var.
Ancak bu doğrular sürecin işleyişi içindeki spesifik durumlara göre farklılık arz etmez mi?
Sorunun kaynağı ve ettiği hizmete göre "hop dur orda bakalım!" denilebilir mi?

Meselâ biri çıkıp dese ki ben her iki kutbu da (+) olan miknatis kullanıyorum ve süper çalışıyor. (?)

" Bizler artık gelebildiğimiz noktaya geldik. Bundan sonrası yeni, yeni şeyler öğrenmekten ziyade bildiklerimizi unutmamak olacaktır. "

Eğitim sonsuz bir devinim. Sürekli akışta olmak gerek derler ustam.

Yarın doğacak olan güneş, bugün doğan güneşin öğrettiklerini unutturabilir, değistirtebilir, güncelletebilir harmanlatabilir, her şey olabilir diye düşünüyorum. Daha nice insanlar yetiştireceksiniz.

" Bu söyleşi, (bütünüyle beraber) durum tespitinden ibaret olup, çözüm önerilerinde yönlendirilme yapılmıştır. "

Ben de fikir ayrılıklarımı affınıza sığınarak ifade ettim ustam.

Allah'a emanet olun..
 

Reedmann

Vip Üye
Katılım
19 Kasım 2022
Mesajlar
897
Beğeni
1,366
Puanları
93
Elinize sağlık ustam.
Yazı dizilerinizi her zaman takip ederim.
Allah uzun ömürler versin.

Genel olarak yazilarinizda sürecin içerik detayından çok, olması gereken işleyiş aşama tanımları üzerinde duruyorsunuz.
Mesleki disiplin ve süreç yönetimi konusundaki felsefenizdeki baskınlığınızı her yazinizda hissedebiliyorum.

Bu yanınızdaki tümevarım da, üzerinde durarak eksikliğini belirttiğiniz "otorite" nin tanımını da müsaadenizle ben yapayım.

Otorite: Yaptırma, yasak etme,emretme, itaat ettirme hakkı veya gücü, yetke, sulta,velayet. (TDK, 2014)

* Bir şeyi yaptirma ya da engelleme gücünü elinde bulunduran kişi veya kurum olarakta tanımlanıyor.

Otoritenin karşıt kavramını da "özgürlük" olarak değerlendirenler var. Tanıma bakıldığında da karşıladığı gözüküyor. Ki buna şahsi olarak bende katılıyorum.

" Hangi sıfatla bir şeyi kaleme aldığımızda sanki otoriteymiş gibi davranıyoruz? Bu kadar net ve kesin konuşuyoruz? Velev ki savunduğumuz şeyler doğru. Bir tek doğru, bizim doğrumuz mu ki, diğerlerini acımasızca eleştiriyoruz? Kaç tane doğru var ki? "

Aslında bende dahil olmak üzere, yazıp çizen insanların otoriteymis gibi davranmadigini düşünüyorum. Bilakis özgürce davranıyorlar.

Kendi tecrübe ettiklerini yazıya döküyorlar. Ama doğru ama yanlış. Ama art niyetli, ama içten.

Düşüncelerin yazıya dökülmesi de münazaraları beraberinde getirmesi gerekiyor. İşlenen konunun hem derinlere inebilmesi, hem de orneklerin cogaltilarak daha açık seçik ve belirginlestirilebilmesi için yapıcı elestirilerin şart olduğunu düşünüyorum.

Zira başımızda bir otorite olsa, her ağzımızı açtığımızda icazet var mı diye göz göze gelmemiz gerekebilirdi. Bu da özgür olmayan veya sinirlandirilmis özgür bir alan içinde top koşturmaya çalışmak ile eşdeğer olabilirdi.
Ya da arazide v.b. deneysel tecrübelerde elde edilen her bilgiyi teyit ettirmeye muhtaç olarak otoritenin kapısını çalma durumumuz oluşabilirdi.

Sizin yazılarınızı genelde kimse eleştirmedigi ve ayrica sitede renksiz vakitler gecirmemeniz için bende ciziktirmek istedim :)

" Toplam da 10 ulaşacağız. Sen 5+5=10 dersin. Ben 5+3+1+1=10 derim. Bunların hangisi yanlış? İkisi de doğru. "

İki şeritli gidiş/gelişli olan yolda ilerlerken, amaç A noktasından B noktasına varmak ise, sağ şeritten gitmekte doğru, sol şeritten gitmekte doğru.
A noktasından B noktasına güvenli gitmek amaç ise, o zaman sağ şeritten gitmek doğru.

Elbette her konuda onlarca doğru var.
Ancak bu doğrular sürecin işleyişi içindeki spesifik durumlara göre farklılık arz etmez mi?
Sorunun kaynağı ve ettiği hizmete göre "hop dur orda bakalım!" denilebilir mi?

Meselâ biri çıkıp dese ki ben her iki kutbu da (+) olan miknatis kullanıyorum ve süper çalışıyor. (?)

" Bizler artık gelebildiğimiz noktaya geldik. Bundan sonrası yeni, yeni şeyler öğrenmekten ziyade bildiklerimizi unutmamak olacaktır. "

Eğitim sonsuz bir devinim. Sürekli akışta olmak gerek derler ustam.

Yarın doğacak olan güneş, bugün doğan güneşin öğrettiklerini unutturabilir, değistirtebilir, güncelletebilir harmanlatabilir, her şey olabilir diye düşünüyorum. Daha nice insanlar yetiştireceksiniz.

" Bu söyleşi, (bütünüyle beraber) durum tespitinden ibaret olup, çözüm önerilerinde yönlendirilme yapılmıştır. "

Ben de fikir ayrılıklarımı affınıza sığınarak ifade ettim ustam.

Allah'a emanet olun..
Yarın doğacak olan güneş, bugün doğan güneşin öğrettiklerini unutturabilir, değistirtebilir, güncelletebilir harmanlatabilir, her şey olabilir diye düşünüyorum.
Bu yazınız çok hoşuma gitti 👍
 

bornovalı

USTA
Super Moderatör
Katılım
20 Ekim 2014
Mesajlar
422
Beğeni
1,735
Puanları
93
Selamun Aleyküm
Herkese merhaba

Öncelikle şunu belirtmemiz gerekir ki, Sitemiz toplumun tüm kesimlerine hitap etmektedir. Bu yüzden yazılan yazılarda; inanç, kültürel değerler gibi önem arz eden konularda herkesin azami dikkat etmesi gerekir. Herkes bu çerçevede bilgilerini, tecrübelerini paylaşabilir veya bunlardan faydalanabilir.

Yazdığımız her yazının kişiliğimizi, bilgi seviyemizi ve değer yargılarımızı ele verdiği muhakkaktır. Şurası da bir gerçektir ki, herkes aynı seviyede değildir. Mesela; mesleğinde otorite olmuş bir marangoza; Astrofizikten bahsederken onun seviyesine inip daha doğrusu onun anlayacağı ifadeler ile anlatılması en doğru olanıdır. Fakat bu çok zor bir şeydir. Kimya dalında prof. Düzeyine gelmiş bir kişinin ilkokula başlayan bir çocuğa okuma-yazmasını öğretmesi beklenemez. Bu yüzden “sen nasıl prof. oldun” denemez. Aynı Kimya prof. ne de “merkez bankasının son aldığı kararların, dış ticarete makro ve mikro yansımalarını” anlatırken nasıl bir yol izlemesi gerektiği benim uzmanlık alanıma girmez. Eğer konu hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyor ise; kendisinin de gayret göstermesi gerekir. misal;

Eğer bir kişi “otorite gerekli” diyorsa, otoritenin ne olduğunu, nasıl olması gerektiğini, otoritenin nasıl davranması gibi konularda bilgi sahibi olması gerekir. Bizler ise; hemen kabullenmek veya ret etmeden önce bu işin uzmanlarınca yani sosyologların (bu dalda otorite olmuş kişilerin) sözlerine bakmalıyız. Bakalım ne diyorlar;

Otorite nedir? ve Otoritenin ihtiyaç duyduğu nitelikler nelerdir?:

Amerikalı sosyoloji profesörü Richard Sennett "otorite" isimli kitabında otoritede bulunması gereken nitelikleri şu şekilde sıralar;

Güven, Üstün Yargılama Gücü, Disiplin Uygulama Yeteneği, Korku Uyandırma Kapasitesi.

…. …. Sennet'e göre otorite temel bir ihtiyaçtır. Evet. Otorite hepimiz için temel bir ihtiyaçtır diyebiliriz. Otoritenin olmadığı yerlerde kaos ortaya çıkar. ….. ……… …………

Kaç çeşit otorite türü vardır?:


Weber'e göre 3 çeşit otoriteden bahsetmek mümkün. Büyük ölçüde geleneklere bağlı olan Geleneksel Otorite, liderlerin olağanüstü gibi görünen özelliklerinden doğan Karizmatik Otorite, kaynağını akıl ve kurallardan alan Demokratik Otoritedir.

Otorite türleri:

Geleneksel Otorite:
Geleneklere bağlı olan ve toplumsal düzenin kolay kolay değişmediği otorite türü.
Örnek: Suudi Arabistan, Kuveyt ve Fas’ın yönetim sistemi, Britanya'nın anayasal düzeni

Karizmatik Otorite: Liderin olağanüstü gibi görünen özelliklerinden doğan otorite türü.
Örnek: Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Hitler, Mussolini, Napolyon, Lenin, Gandhi, Sezar, Fidel Castro

Demokratik (Hukuksal) Otorite: İktidarın kaynağını akıl ve kuralların meydana getirdiği otorite türü. Bu otorite hukuk kurallarına uygun olduğu sürece meşrudur.
Örnek: Çoğu demokratik ülkede görülen otorite türüdür.

Kişisel Otorite: Kişinin kendi yeterliliğine, bilgi ve becerisine dayanan otorite tipi.
Örnek: Bir doktorun sağlık konusundaki otoritesi, bir öğretmenin konusundaki otoritesi gibi.

Profesyonel Otorite: Bir kişinin ya da grubun uzmanlık alanlarından gelen otorite tipi.
Örnek: Bir avukatın hukuk konusundaki otoritesi, bir mühendisin teknik konulardaki otoritesi.

Moral Otorite: Bireyin kişisel değer ve inançlarından ve genellikle ahlaki norm ve değerlerden kaynaklanan otorite türü.
Örnek: Bir aile reisinin ailedeki otoritesi, bir din adamının dini konulardaki otoritesi.

Etki Otoritesi: Bir kişi ya da grubun diğerleri üzerinde belirgin bir etkisi varsa, bu etkiye dayalı bir otorite türü.
Örnek: Bir liderin veya ünlü bir kişinin toplum üzerindeki etkisi, bir şirketin pazar üzerindeki etkisi.

Güç Otoritesi: Bir kişi ya da grup, kazanç, statü, hizmetler veya özellikle silahlı güçler gibi başkalarına dayanacak bir tür ödül veya yaptırım sağlayabileceğine dayalı bir otorite türü.
Örnek: Bir devletin vatandaşlarına sunabileceği hizmetler ve yaptırımlar, bir patronun çalışanları üzerindeki otoritesi.

Bilgi Otoritesi: Bir kişi ya da grubun, belirli bir konuda bilgili ve yetenekli oldukları algısı üzerine dayalı otorite türü.
Örnek: Bir bilim insanının bilim çevrelerindeki otoritesi, bir yazarın edebiyat dünyasındaki otoritesi.

Yasal Otorite: Belirli bir yasal statü, rol veya pozisyona sahip olan kişi veya grupları tanımlayan otorite türü.
Örnek: Bir polis memurunun yasal otoritesi, bir devlet başkanının veya hükumetin otoritesi..(kaynak 1)(isteyenler daha fazla bilgi ve ayrıntıyı bu siteden bakabilirler.)

Otoritenin ne olduğunu, nasıl olduğunu vb. öğrendikten sonra kabul veya ret etmek hür irademize bağlıdır. Eğer karşıt görüşlerimiz varsa bunu ayrı bir yazı ile kaleme alıp, kararı okuyucuya bırakmak gerekir.

Yine, eğer birisi yazdığı yazılarda “yönlendirme yapılmıştır” diyorsa:

bizler için artık yeni yeni şeyler öğrenmekten ziyade, bildiklerimizi unutmamak ….” İfadelerini;

(amiyane tabirle) - sen daha yolun başında iken bizler o yolları unuttuk bile. Demek mi istiyorsun? Bilginle, tecrübelerinle, kibirle karşındakileri ezmek mi istiyorsun? Diyenlere karşı;

Bilinsin ki, böyle art düşünceli insanların şerrinden korunmak ve mesleği dışında yazdığı yazılar ile -toplumu istediğin gibi yönlendirme yapıyorsun gibi ithamlardan uzak kalmak içindir. Veya okuyucuyu; sadece bunlara bağlı kalma. Daha iyisini, daha güzelini vb. araştırmaya sevk etmek içindir.
Umarım meramımızı anlatabilmişizdir.

Sağlıcakla kalın,
ALLAH'a emanet olun.

Kaynak 1:
 

Necat.

Emektar
Forum Düzeni
Admin
Katılım
26 Mart 2018
Mesajlar
3,784
Beğeni
12,049
Puanları
113
Konum
Ankara
Konu altında konuyla ilgisiz mesajlar silinmiştir :)
 

oymak beyi

Kullanıcı
Katılım
30 Aralık 2020
Mesajlar
298
Beğeni
616
Puanları
93
@Kader25 ustam Bi sorum olacaktı.
Usta arazide çubukları Bi noktada kuyu tepkisi verdi. Açtım gerçekten de bi kuyu çıktı. Kuyu dediğim su kuyusu değil 1.5 metre belki biraz daha fazla Bi kuyu. İç kısım etrafı Horasan harcı ile sıva mış. Tabanına kadar temizledik taban da Horasan ile sıva mış. Tabanın tam ortasında bir karış kadar oyuk var.. Çanak... Ben bu taban da da çubuk tuttum çubuklar hala kuyu tepkisi veriyor. Anlamadığım kuyunun altında gizli olan bölme var kuyu devam ediyor bu yüzden mi kuyu tepkisi veriyor yoksa kuyunun içinde olduğum için mi kuyu tepkisi veriyor anlamadım. Nasıl anlayabilirim ustam
 

Kader25

Bildiğim kadar. Herşeyi bilmek imkansız.
Admin
Katılım
13 Nisan 2016
Mesajlar
4,684
Beğeni
16,620
Puanları
113
Konum
Dünya küçük bir köy
@Kader25 ustam Bi sorum olacaktı.
Usta arazide çubukları Bi noktada kuyu tepkisi verdi. Açtım gerçekten de bi kuyu çıktı. Kuyu dediğim su kuyusu değil 1.5 metre belki biraz daha fazla Bi kuyu. İç kısım etrafı Horasan harcı ile sıva mış. Tabanına kadar temizledik taban da Horasan ile sıva mış. Tabanın tam ortasında bir karış kadar oyuk var.. Çanak... Ben bu taban da da çubuk tuttum çubuklar hala kuyu tepkisi veriyor. Anlamadığım kuyunun altında gizli olan bölme var kuyu devam ediyor bu yüzden mi kuyu tepkisi veriyor yoksa kuyunun içinde olduğum için mi kuyu tepkisi veriyor anlamadım. Nasıl anlayabilirim ustam
Kuyunun içinde olduğundan dolayı boşluk tepkisi vermez. Hala boşluk işareti veriyorsa ya tuttuğun istikamette yanlarda yada ayağının altında boşluk vardır.

Diğer ustalarimizin da tecrübesini al bu konuda. Zira horasan sivali bir yerde tecrubem olmadı. Toprak ve kayalık alana göre söyledim. Fark eder mi bilemiyorum.
 

oymak beyi

Kullanıcı
Katılım
30 Aralık 2020
Mesajlar
298
Beğeni
616
Puanları
93
Kuyunun içinde olduğundan dolayı boşluk tepkisi vermez. Hala boşluk işareti veriyorsa ya tuttuğun istikamette yanlarda yada ayağının altında boşluk vardır.

Diğer ustalarimizin da tecrübesini al bu konuda. Zira horasan sivali bir yerde tecrubem olmadı. Toprak ve kayalık alana göre söyledim. Fark eder mi bilemiyorum.
Bu söylediğinizr şaşırdım ustam ben sona geldik diye bırakmıştım. Dört yöne de döndüm her yönde kuyu tepkisi verdi. Bir yönde verse o yöne bakardım ama her yönde verdiği için boşluk içinde olduğumdan dolayı boşluk tepkisi veriyor diye düşündüm.
 
Üst Alt