''En güzel isimler ALLAH cc. ındır'' | Sayfa 5 | Define işaretleri ve anlamları

''En güzel isimler ALLAH cc. ındır''

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
8,186
Beğeni
23,348
Puanları
113
Konum
Erzincan
Er- Rahman



RAHMAN: Bütün mahlukatına sayısız nimetler ve rızıklar veren, onların ihtiyaçlarını gören ve yarattıkları hakkında hayır ve rahmet dileyen manasındadır.

Şu âleme baktığımızda gözümüzle görüyoruz ki birisi var, yeryüzünü bir sofra yapmış, o sofrayı en leziz yiyecekler ile doldurmuş ve o sofraya bütün canlıları davet etmiş. Şimdi gelin hayalen bu sofralarda gezelim:

İşte hayvanatın sofrası! Bakın, her hayvana layık olduğu ve ihtiyaç duyduğu rızık veriliyor.

1. İşte balıklar! Onları besleyen ne de güzel besliyor, rızıkları ağızlarına kadar konuluyor. Kim onları böyle zahmetsizce besleyen?

2. İşte denizlerin dipleri! Karanlık, ıssız, acı bir su, kum ve çaresiz mahluklar! Ancak hiçbirinin rızkı unutulmuyor, hiçbiri aç bırakılmıyor ve ihtiyaçları mükemmel bir şekilde karşılanıyor. Kim onları böyle merhametle besleyip denizin dibini onlara Rahmanîbir sofra yapan? Ve o sofradan istifade edebilmeleri için gerekli cihazları onlara takan?

3. İşte böcekler! Küçücük, zayıf ve âcizler! Ama ne kadar da kolay besleniyorlar. Muhtaçlar. Güçleri yok. Kimi elsiz, kimi gözsüz, kimi ayaksız. Ancak ihtiyaçları ve rızıkları ellerinin yetişmediği yerlerden ne de mükemmel veriliyor. Kim, bu âcizlere merhamet edip ihtiyaçlarını gören?

4. İşte âciz ve merhamete muhtaç yavrular!Rızıkları umulmadık ve ellerinin yetişmediği bir yerden, münasip bir vakitte ve ihtiyaç nispetinde onlara veriliyor. Yardımlarına koşuluyor. Hâlbuki ihtiyaçlarının yüzde birini karşılamaya kendi güçleri yetmez. Demek onların ihtiyacını bilen, onları merhamet ve şefkatle besleyen perde arkasında birisi var. Kim bu zat? Cevabı Kur’an versin:

“Yeryüzünde rızkı Allah’a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onların karar kıldıkları yerleri de emaneten durdukları yerleri de bilir. Onların hepsi apaçık bir kitaptadır.” (Hud, 11/6)

Ve Rahman’ın o sofrasından istifade eden diğer muhtaçlar! Şimdi de Rahman’ın sofrasında misafir olan bitkiler taifesine bakalım! Hayvanlara kıyasla daha âciz ve daha fakir! Ama âcizliklerine binaenRahman olan Allah onları daha zahmetsiz besliyor. Rızıkları ayaklarına gönderiliyor. Bazen oluyor sıcaktan ve susuzluktan feryat eden o bitkilere bir bulut ordusu ile imdat ediliyor. Güneş başlarında lamba ve soba, toprak altlarında mineraller ile dolu bir mahzen. Ciğerleri hükmünde olan yaprakları ile havayı teneffüs ediyorlar.

Kim, bu bitkilerin feryadını işitip cansız mahlukatın elleriyle onlara yardım eden?

Ve şimdi bu Rahmanî sofranın en şerefli misafirine geldik! Sofranın kurulmasının sebebi, yeryüzünün halifesi ve Rahman olan Allah’ın has muhatabı olaninsan! Bakalım şerefine sofraların kurulduğu insan için Allah neler hazırlamış ve Rahman isminin tecellisini o sofralarda nasıl göstermiş!

Acaba Rahman olan Allah’ımız, rahmetinin bu kadar süslü meyveleriyle kendini bize sevdirmek istese. Mukabilinde insan ibadetle kendini O’na sevdirmese. Hem bu kadar türlü türlü nimetlerle muhabbet ve rahmetini gösterse. Mukabilinde insan şükür ve hamd ile ona hürmet etmezse bu insan, insan ismine layık mıdır?

Hâlbuki bütün bu nimetlerin veriliş sebebiniRabbimiz kitabında şöyle beyan etmiştir:
“Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların hoş ve temiz olanlarından yiyin ve Allah’a şükredin! Eğer yalnız O’na kulluk ediyorsanız.” (Bakara,
 

demirkıran

Kullanıcı
Katılım
13 Mart 2014
Mesajlar
538
Beğeni
752
Puanları
73
Konum
Adana
ustam şu samet ismi gunumuzde pek çok insanlarda ad olarak kulanılmaktadır gunahmış çunku anlamı ''o kımseye muhtaç değil herkez ona muhtaç'' bu samet ismini koymayınız bu yuzden ha olurda içinde samet geçsin derlersenız
abdul samet vs ama yalnız kulanılmasın lutfen dığer arkadaşlarımızıda uyaralım
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
8,186
Beğeni
23,348
Puanları
113
Konum
Erzincan
ustam şu samet ismi gunumuzde pek çok insanlarda ad olarak kulanılmaktadır gunahmış çunku anlamı ''o kımseye muhtaç değil herkez ona muhtaç'' bu samet ismini koymayınız bu yuzden ha olurda içinde samet geçsin derlersenız
abdul samet vs ama yalnız kulanılmasın lutfen dığer arkadaşlarımızıda uyaralım
teşekkür ederim kardeşim bu konunun içinde değilde ayrı bir konu açarak isimler konusunu işleriz inşAllah
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
8,186
Beğeni
23,348
Puanları
113
Konum
Erzincan
Er-Râfi



Er-Râfi: Yükselten ve aşağıdan yukarıya çıkaran manalarına gelir.

Cenab-ı Hak Râfi’dir. Dilediğini nasıl aşağılara indiriyor ve zelil ediyorsa, dilediğini de yükseltir ve aziz eder. Bir padişahı köle yapabileceği gibi, bir köleyi de sultanlık tahtına oturtabilir.

Cenab-ı Mevla, bu ism-i şerifiyle müminlerin cennetteki derecelerini yükseltir. Onları hem dünyada hem de ahirette kendisine yakın eder. Hâfid ismi ile zalimleri alçalttığı gibi, Râfi ismi ile de müminleri ve salihleri yükseltir, onları yüce makamlara ulaştırır.

Devletler de bu ismin tecellisi ile büyür ve diğer devletlere üstünlük kazanır. İşte bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu da bu isme ayna olarak yükselmiş ve diğer devletlere hâkim olmuştur. Daha sonra da İsm-i Hâfid'in tecellisiyle yukarıdan aşağıya indirilmiştir.

Asr-ı saadet ve ondan sonra gelen Hülefa-i Raşidin devri de bu isme mazhar olmuş ve o asrın Müslümanları bütün din ve devletlere üstün gelerek galip olmuştur. İşte bu da İsm-i Râfi’nin bir tecellisidir.

Devletlerde tecelli eden Râfi ismi, devlet yöneticilerinde de tecelli etmiş ve bir kısmı bu ismin tecellisine mazhar olarak yıllarca ülkelerini yönetmiştir. Demek sultanlar ve devlet resileri, bu ismin tecellisi ile o makamlara oturmuşlardır. Tabi bir vakit sonra bu isim yerini El-Hâfid ismine bırakmış ve iş başında olan devlet reisleri makamlarından alaşağı edilmişlerdir.

Şimdi de bu ism-i şerifin âlemdeki diğer bazı tecellilerini görelim:

Semanın yükseltilmesi, kuşların uçması, ağaçların yükselmesi, bir uçağın havalanması, gemilerin denizde batmaması ve suyun üzerinde yüzmesi, bir yöneticinin makam ve mevki kazanması, başarısız bir öğrencinin başarıyı yakalaması, fakir bir kimsenin zengin olması, bir hastanın iyileşip sağlığına kavuşması, zayıf bir kişinin güçlü ve kuvvetli bir hale gelmesi gibi bütün yükselmeler ve aşağıdan yukarıya çıkmalarda Râfi ismi tecelli eder.

Bu isim manevi olarak da şöyle tecelli eder:

Meleklerin semaya yükselmeleri, bir kâfirin Müslüman olması, namaz kılmayan birisinin namaza başlaması, ruhların bedenden ayrılıp gökyüzüne yükselmesi, bir kulun işlemiş olduğu salih ameller sebebiyle manevi mertebelerde yükselmesi ve kişinin esfel-i safilinden ahsen-i takvim sırrına yükselmesi gibi birçok hadisedeRâfi ismi tecelli eder. Peygamber Efendimiz (sav)’in en büyük mucizelerinden biri olan Miraç hadisesi de bu ismin tecellisi ile olmuştur. Rabbimiz bizleri de Râfiisminin bu manevi tecellilerine mazhar eylesin!

Bu isim dünyada tecelli ettiği gibi ahirette de tecelli edecek ve Müslüman olarak ölenler cennete girerek orada yükseleceklerdir. İşte bu, Er-Râfi isminin belki de en büyük tecellisidir!

Bu ismin tecellisi karşısında kula düşen vazifeler ise şunlardır:

1. Eğer kendisi Er-Râfi ismine mazhar olarak yükseltilmiş ise, evvela bunun sebebinin kendi yeteneği değil, Allah’ın rahmeti olduğunu bilmeli ve kendisini yükselten Cenab-ı Mevla’ya hamd ve şükür ederek, oradan düşmesine sebep olacak amellerden son derece kaçınmalıdır. Sözün özü Karun gibi olmamalı ve“Ben bunu kendi katımdaki bir ilim ile kazandım.”diyerek nimeti kendisine isnad etmemelidir.

2. Bilmelidir ki, bu dünya bir imtihan dünyasıdır. İmtihan ise bazen sabırla ve bazen de şükürle olmaktadır. Onun yükselmesi de şükürle bir imtihandır. Kişi bunu bilmeli, gurur ve övünmek yerine şükrü kendisine ayrılmaz bir refik yapmalıdır.

3. Er-Râfi isminin tecellisiyle yükselen kavimlere, aziz olan sultanlara, makam, mevki, şan ve şöhret verilmiş insanlara gıpta ve hased etmemelidir. Onlara verilen bu nimetlerin sadece imtihan için verildiğini düşünerek, o nimetlerin kendisine verilmesini, imtihanı kaybetmek endişesinden dolayı talep etmemelidir. Gıpta edeceği tek şey, uhrevi ameller ve Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazandıracak ameller olmalıdır.

 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
8,186
Beğeni
23,348
Puanları
113
Konum
Erzincan
Er-Rahim



Rahim: Yarattıklarına merhamet eden, acıyan ve şefkat gösteren manasındadır.

Allah Rahim’dir; rahmetiyle bütün âlemleri kuşatmıştır.
  • Merhametiyle şu âlemi yoktan icat etmiş,
  • Her bir varlığa kendine mahsus bir elbise giydirmiş,
  • Her birini farklı şekillerde terbiye etmiş,
  • Vazifelerini öğretmiş,
  • Hayatını devam ettirebilmesi için lazım olan cihazlarla teçhiz etmiş,
  • Maddi ve manevi bütün ihtiyaçlarını şefkatle karşılamıştır.
Şimdi o rahmet denizinden birkaç damlayı hep beraber görelim!

Büyük bir ateş görseniz, bir hortumdan çıkan su ile söndürülüyor. Lakin hortumu tutan eli görmeseniz, ateşi söndürmek fiilini hortumun kendisine verebilir misiniz? Elbette, hayır! Çünkü ateşi söndürmek için failinde hayat, ilim, kudret gibi sıfatların bulunması gerekir. Hayatı olmayan, ateşi bilmeyen, hortumu tutamayan ateşi söndüremez. Hepsinden önemlisi, söndürmek merhametin neticesidir; rahmeti olmayan bu fiile fail olamaz. Ve bütün insanlar bir araya gelse o ateşi bu hortumun kendisinin söndürdüğüne bizi inandıramaz.

Acaba yeryüzünün ateşini söndürmek, yaşamak ateşinin hararetini dindirmek için, hortum hükmündeki bulutlardan suyu damla damla kim indiriyor?

Elbette, cansız, şuursuz bulutlar bu merhameti ve şefkati hissettiren fiile fail olamaz. O hâlde bulut hortumunu tutan el kim? Kur’an bu sorumuza cevap versin:

“İnsanlar ümitlerini kestikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan O’dur. Övülmeye layık olan gerçek dost O’dur.” (Şura,42/28)

İşte yağan her bir damla Rahim isminin bir tecellisidir. Ve rahmetin başka tecellileri!

Zehirli bir böceğin karnında şifalı ve en tatlı bir balı bizim için pişirmek ve o böceğin eliyle bize ikram etmek elbette, o böceğin işi olamaz. Demek balı yapan böcek değil, Allah’ın rahmetidir.

Ve bahar mevsiminde cennet hurileri tarzında bütün ağaçlara en güzel elbiseleri giydirip çiçek ve meyvelerle süslendirip onların elleri hükmünde olan kuru dallarıyla lezzetleri farklı, renkleri farklı, kokuları farklı, şekilleri farklı meyvelerle bizi beslemek, elbette rahmetin bir tecellisidir. Yoksa o kuru ağaçlar bizi tanımaz ve bize merhamet etmez.

Ve elsiz bir böceğin eliyle bize ipek gibi yumuşak bir elbiseyi bize giydirmek rahmetin neticesidir. Yoksa o elsiz böcek yemyeşil dut yaprağını yiyip bembeyaz bir ipeği bizim için çıkartamaz.

Ya inek, deve, koyun ve keçi gibi hayvanlara ne demeli! Onlara yemyeşil otu yedirip kan ve fışkıları arasından bembeyaz, besleyici bir sütü çıkarmak ve o hayvanı bir süt fabrikası yapmak elbette, rahmetin işidir.

Ve o koca Güneş’i Dünyamız’a soba ve lamba yapmak, Ay’ı kandil ve takvim yapıp yıldızlarla semanın yüzünü süslendirmek elbette, rahmetin bir tecellisidir.

Şimdi rahmetin insandaki cüzi bir tecellisine bakalım:

- Acaba gözümüz olmasaydı ne yapardık? Kapkaranlık bir âlem!

- Ya kulaklarımız olmasaydı? Sessiz bir âlem!

- Ya dilimiz olmasa ve ona tat alma duygusu verilmeseydi? Konuşmanın ve lezzetin olmadığı bir âlem!

- Ya burnumuz olmasaydı? Kokunun olmadığı bir âlem!

Elbette, böyle bir âlemde yaşamak ne kadar zor olurdu. Acaba el, ayak, parmak gibi maddi; akıl, korku, şefkat ve muhabbet gibi manevi hediyeler olmasaydı ne yapardık? Demek her bir azanın takılışında rahmetin bir tecellisi görünüyor.

İnsanları böyle maddi ve manevi aza ve duygularla süsleyen Allah, hayvanlara da bu âlemden istifade edebilmeleri için lazım olan cihazları takmıştır. Kuşa kanat takıp uçmayı, balığa yüzgeç verip yüzmeyi öğretmiş ve her canlıya rahmetiyle muamele edip hayatının devamı için gerekli olan vücudu ve azaları vermiş. İşte Allah’ın rahmeti her şeyi böyle kuşatmış.

Cenab-ı Hak, rahmetinin eserleriyle kendisini bizeRahim ismiyle tanıttırmak istiyor.

İşte! İnsanın vazifeleri:
  • Bahsettiğimiz ve bahsedemediğimiz rahmetin aynalarında Rahim ismini görmek.
  • O isim ile Allah’ı zikir ve tefekkür etmek.
  • Nimetlerine karşı şükür ve hamd etmek.
  • Ve rahmetin bir cilvesini kalbine yerleştirip mahlukata Allah hesabına şefkat göstermektir.
İnsan bu vazifeyi gördükçe insan-ı kâmil ismine layık olacak ve ahiret âleminde de ebedî saadete nail olmakla Allah’ın rahmetine mazhar olacaktır.
 
Üst Alt