Farklı Bakış Açıları Zenginliğimiz Olabilir mi? | Sayfa 14 | Define işaretleri ve anlamları

Farklı Bakış Açıları Zenginliğimiz Olabilir mi?

El-Ensari

Kullanıcı
Katılım
27 Mart 2021
Mesajlar
949
Beğeni
2,662
Puanları
93
Öncelikle cumhuriyet altınını çıkar ve minimum 60 cm ye göm. 2 ayak boyu mesafe olsun.
40 cm bazı gerçekleri görmene engel olur.
1 ayak boyu ortalama 30 cmdir. 2 ayak boyu olsun ki, hemen goremesen de, bir gün fark edersin. Çok yavaş hareket etsen o derinlikte yeterli ama sen biraz daha derinliği arttır.

Gömülen nesnenin uzun süre toprak altinda kalmasını gerektirecek bir durum yok. Normalde 30 dk oksijensiz toprak altinda kalması her halükarda yeterlidir. Yani aklına bir şey takılmasın.

Boşluk icin muhakkak test alanı zaten çok gerekli. Ben 40x65 cm lik, yaklaşık 100 litrelik bir bidon gömdüm. 10-20 litrelik bidonlar ile olmaz. Minimum 100 litrelik ve dikdörtgen formda olursa daha iyi olur. Uzun tarafından yürüyüşlerde daha güzel gerçekleri görürsün. Bidonu minimum 1 metre derinliğe gömmelisin. Yatay gömersin. Üzerinde 50-60 cm toprak olması kâfi.
1 metrelik çukur kazıp, bidonu yatay koyduktan sonra,4 köşesine 110-120 cm çubuk-sopa v.b. dikersin sonra toprakla kapatırsın. Çukur kapandıktan sonra sopalarin bir miktar ucu açıkta kalıp, bosluk sinirlari net belli olup kaybolmasın.
Bidonun ebatları ve derinlik cm cinsinden bir yerde kayıtlı olsun.
İçine, altın, gümüş, bakır, kurşun koyarsın. Altının hacmi örneğin yine 7 gr civari olacak ise, değişik yönlerden yaklasma mesafesi minimum 10 metre olacak şekilde boslugu konumlandirmalisin. İçine koyduğun metallerin net gramajlarini hassas terazi ile tartıp öyle koymalısın. Onlarda not edilmeli.

Sinyal alma mesafesi normal şartlarda şaşırtıcı derece yüksek metrajlarda olabilir. Bunun bir sınırı yok. Ortama göre elbette değişiklik gösterebilir. Ancak her sey ayniyken, bugün 50 m den yarin 20 metreden sinyali yakalayabildim olmaz. Bu kadar fark edemez. Duruş, yüzünün hedefe pozisyonu, hedefe olan mesafen, hangi hale içinde olduğun bir çok şeyi etkiler. Hem tepkiyi,hem seni alıp götürdüğü yeri, hem de götürüş şeklini değiştirebilir. Değişmeyen,değişmemesi gereken şeyleri, çalışmalarının sonuna doğru fark etmeye başlarsın.

Vermis oldugun örneğe göre, 3. halede yani hacim disinda sinyali yakaliyorsun. Ilk yakaladiginda altın isaretini verdirdigini beyan etmişsin. Sonrasinda hedefe yaklaştığını, 2. hale olan hacim halesi başlangıcında tekrar sert şekilde altın isaretini almışsın. Bu ikisi arasında herhalde cubuklar düzleniyor. Çok ta önemli değil. Sonrasinda cubuklari bozup hacim halesinde tekrar cubuk kurup hedefe gidiyorsun vs vs..

Üzerinde kapanıyor dediğin durumun, noktalama olarak düşünuyorsun ama aslında hiç alakası yok. Noktalama yapamıyorsun.
Gercek arazi de olsan, hedefe doğru tekrar yürümeye başlama ihtimalin bile çok zayıf. Velev ki yürüdün zaten üzerine cikamazsin. Velev ki çıktın uzerinde kapanma şeklinde tepki alamazsin. Seninki zoraki derinlik halesine verdiğin tepkiden başkası değil.

Tavsiye istiyorsan;
Öncelikle plastik kundaklardan kurtulmalisin.
Çıplak el ile temas etmeden hiçbir stabil ve sürdürülebilir bir sonuca ulaşamazsın.
Zaten sinyal yakalama mesafenin bu kadar degisken olmasının ana nedeni plastik kundak kullanman. Bu cubuk eline eldivende giysen de çalışır ama çalışması gerektiği gibi çalışmaz.

Çıplak el ile kullanmaya başla. Her halede cubuk kur. Tepkilerini izle. Aklına gelen her teknigi dene.
Binlerce teknigi denesen de, mevcut koşullarda balığı kavak ağacına çıkartsan da, noktalamaması gerektiğini aklının bir köşesine not et.
Bunu not edersen, problemleri okumaya başlarsın. Tüm problemleri ezbere almadan, daha ilk tepkisinde o tepkiyi neden yaptığını, hangi halede olduğunu, bir sonraki tepkisinin ne olacağını adın gibi bilip idrak etmeden çözüm bulamazsın.
Onlarca defa kendi tezlerini yine kendin ayaklar altına alıp çiğnemeden de bir arpa boyu yol gidemezsin.

Her şeyin başı, doğru hazırlanmış bir test sahası.
Asıl görev sorunları tüm çıplaklığıyla görebilmek.
Tanışmak. Haşır neşir olmak. İliklerine kadar tüm derinliğiyle idrak edebilmek.
Bu süreç en zoru.

Sorunlar derinlemesine "içsel" olarak idrak edildiğinde, çözüm arayışı çok daha kolay.

Not: Bosluk alanı ile, bosluksuz alandaki altının hacim halesi üst üste gelmesin. Sana karmaşa yarattirir.
O durumlar, veya hacim halesinde başka bir cins metalin olması çok daha ileri düzeylik gerektirir ki senin teşhis sürecini uzatır.
Not2(calisma konusu): Diyamanyetik bir metali,başka bir diyamanyetik metal cubuk saplayarak çalışmaya destek vermenin nasil bir amacı olabilir?

Rast gelsin..
Eyvallah Ustam, teşekkür ederim.
Son sorduğunuz soru ile başlayayım.
Sanırım toprağa bakır çubuk saplamayı kasdettiniz.
Bildiğiniz gibi Altın gibi bakırda diyamanyetik bir metaldir, yerin manyetik gücüne zayıf bir tepkime veriyor.
bakır ile altın arasında direk bir etkileşim olmayacaksa da,
Bakırın ısı ve yüksek iletkenliğinden dolayı , altının gömülü olduğu alanda ki Ametaller, topraktaki diğer elementler ile bir reaksiyona girip, parazit sinyalleri azaltabileceğini
düşünüyorum. Doğrusunu isterseniz bu güne kadar bakır çubuğu bu amaçla kullandığım halde kayda değer bir ilerleme saglayamadim.
Ancak eğer sizde doğru bulursanız denemek istediğim farklı hususlar var.
1-Mesela sinyal aldığımız yerde, halelerin dışında, toprağa diamanyetik bir metal saplamak yerine, Ferromanyetik metal ve malzeme kullanılarak bir manyetik alan oluşturup, olumlu, olumsuz etkilerini analiz etmek.
Oluşturulan yeni manyetik alanın etkisine göre diamanyetik metalin elektronlarında ve enerji seviyelerinde bir değişiklik olmasını bekliyorum , ve buna bağlı olarak orbitalleri ve dalga boylarında da bir değişim olacağını düşünüyorum.
Ya da işler daha da karmaşık bir hale de gelebilir, çünkü topraktaki diğer elementler de var...
2- Aynalama yapmak: Işık, farklı frekanslardaki elektromanyetik dalgaların bir bileşimidir. Aynadan yansıyan ışık da bu frekansları içerir. Bu frekanslar, metaldeki elektronların enerji seviyeleri arasındaki geçişlerle etkileşime girerek, absorpsiyon veya emisyon, (yani yayma -yutma )olaylarına neden olabilir. bu hususta da fazla bilgim yok ama araştırıyorum, mesela yine söz konusu alanda, halelerin hemen dışında, sinyale doğru bir ayna sabit bir şekilde tutulsa,
elektronların hareketlerinde ve enerji seviyelerinde değişikliklere neden olabilir , bu durumda yansıma dediğimiz şeye nasıl bir etkisi olur, mesela yansımayı ters yöne aktarabilir mi?
Ustam, kullandığım terimleri ve üslubu ukalalik saymayin lütfen,
Söylediğiniz gibi, bu terimleri kullanarak dersime biraz çalıştığımı ifade etmek istedim.
Başka nasıl bir yol ve yöntem ile çalışmamı istersiniz ? İyice kavradiklarimi test sahasında birer birer uygulayıp analiz etmek istiyorum.
* İlk fırsatta köye gidip altını en az 80 cm derine gömeceğim.
Ancak söylediğiniz ebatlarda bir boşluk oluşturmak kepçe olmadan zor olacak, imkan bulduğum da yapacağım inşaallah, hatta 100 lt lik bidon yerine, duvarları da örüp, üstünü ağaç, tahta ve çadır ile kapatıp, toprak ile doldurmayı düşünüyorum.
Fakat kafama takılan bir şey var,
Daha önce anlattığınız Metallerin baskınlığı konusu...
Odanın bir köşesine Altın, bir köşesine gümüş, bir köşesine kurşun, bir köşesine de bakır veya demir şeklinde metalleri koyarsam, bu durumda altın hepsine baskın gelmez mi?
Yapılan testlerde hepsinde altının tepkilerini almaz miyim?
Ve son olarak Ustam, böyle bir odayı sonradan tekrar açıp kapama zor olacağı için, altın ve gümüş ten başka tam olarak neleri yerlestirmemi istersiniz, elimde arazide bulduğum küp parçaları da var.
Mesela bunların birbiriyle temaslı - temassız olması nasıl olur?
...
Tekrar teşekkür ederim, hayırlı geceler Ustam.
 

_Trakyalı_

Vip Üye
Katılım
29 Mayıs 2024
Mesajlar
312
Beğeni
1,126
Puanları
93
Eyvallah Ustam, teşekkür ederim.
Son sorduğunuz soru ile başlayayım.
Sanırım toprağa bakır çubuk saplamayı kasdettiniz.
Bildiğiniz gibi Altın gibi bakırda diyamanyetik bir metaldir, yerin manyetik gücüne zayıf bir tepkime veriyor.
bakır ile altın arasında direk bir etkileşim olmayacaksa da,
Bakırın ısı ve yüksek iletkenliğinden dolayı , altının gömülü olduğu alanda ki Ametaller, topraktaki diğer elementler ile bir reaksiyona girip, parazit sinyalleri azaltabileceğini
düşünüyorum. Doğrusunu isterseniz bu güne kadar bakır çubuğu bu amaçla kullandığım halde kayda değer bir ilerleme saglayamadim.
Ancak eğer sizde doğru bulursanız denemek istediğim farklı hususlar var.
1-Mesela sinyal aldığımız yerde, halelerin dışında, toprağa diamanyetik bir metal saplamak yerine, Ferromanyetik metal ve malzeme kullanılarak bir manyetik alan oluşturup, olumlu, olumsuz etkilerini analiz etmek.
Oluşturulan yeni manyetik alanın etkisine göre diamanyetik metalin elektronlarında ve enerji seviyelerinde bir değişiklik olmasını bekliyorum , ve buna bağlı olarak orbitalleri ve dalga boylarında da bir değişim olacağını düşünüyorum.
Ya da işler daha da karmaşık bir hale de gelebilir, çünkü topraktaki diğer elementler de var...
2- Aynalama yapmak: Işık, farklı frekanslardaki elektromanyetik dalgaların bir bileşimidir. Aynadan yansıyan ışık da bu frekansları içerir. Bu frekanslar, metaldeki elektronların enerji seviyeleri arasındaki geçişlerle etkileşime girerek, absorpsiyon veya emisyon, (yani yayma -yutma )olaylarına neden olabilir. bu hususta da fazla bilgim yok ama araştırıyorum, mesela yine söz konusu alanda, halelerin hemen dışında, sinyale doğru bir ayna sabit bir şekilde tutulsa,
elektronların hareketlerinde ve enerji seviyelerinde değişikliklere neden olabilir , bu durumda yansıma dediğimiz şeye nasıl bir etkisi olur, mesela yansımayı ters yöne aktarabilir mi?
Ustam, kullandığım terimleri ve üslubu ukalalik saymayin lütfen,
Söylediğiniz gibi, bu terimleri kullanarak dersime biraz çalıştığımı ifade etmek istedim.
Başka nasıl bir yol ve yöntem ile çalışmamı istersiniz ? İyice kavradiklarimi test sahasında birer birer uygulayıp analiz etmek istiyorum.
* İlk fırsatta köye gidip altını en az 80 cm derine gömeceğim.
Ancak söylediğiniz ebatlarda bir boşluk oluşturmak kepçe olmadan zor olacak, imkan bulduğum da yapacağım inşaallah, hatta 100 lt lik bidon yerine, duvarları da örüp, üstünü ağaç, tahta ve çadır ile kapatıp, toprak ile doldurmayı düşünüyorum.
Fakat kafama takılan bir şey var,
Daha önce anlattığınız Metallerin baskınlığı konusu...
Odanın bir köşesine Altın, bir köşesine gümüş, bir köşesine kurşun, bir köşesine de bakır veya demir şeklinde metalleri koyarsam, bu durumda altın hepsine baskın gelmez mi?
Yapılan testlerde hepsinde altının tepkilerini almaz miyim?
Ve son olarak Ustam, böyle bir odayı sonradan tekrar açıp kapama zor olacağı için, altın ve gümüş ten başka tam olarak neleri yerlestirmemi istersiniz, elimde arazide bulduğum küp parçaları da var.
Mesela bunların birbiriyle temaslı - temassız olması nasıl olur?
...
Tekrar teşekkür ederim, hayırlı geceler Ustam.

Bosluk içine koyduklarını köşelere v.b. yerlere yerleştirmeye gerek yok. Temaslı, temassız hic farketmez.
14 ayar bakır karıştırılmış altin ile 24 ayar saf altinin farkli tepkime verdiğini hic görmedim.
Altin baskin geleceği için diğerlerinin sinyalini alabilmen mümkün değil.
Saglayacagi fayda ise, diğer metallerin de gücünü bilesim olarak kullanacak. Gerçek bir boşlukta olması beklenen metallerin bulunması benim için kafi. Istedigini koyabilirsin.
Ancak tek tek yerlerini tespit edemezsin.
Aslında bunun bir yolu var. Ancak o yola girdiğinde odayı tespit edemiyorsun.

Teknik terimlerle anlatmaya çalışmak her zaman iyidir. Ancak neredeyse hepsinin birbirine girip karıştığını görebiliyorum. Bunun ana sebebi, arazideki aldigin tepkimelerin karşılığını fizik terimleriyle eşleştirememiş olmaktan ileri geliyor.

Bakır çubuk olayına gelince, diyamanyetikler, manyetik alanı itme üzerine kurulmuş dünyaları var. Bir hedef var. Ve en güçlüsü. En büyük itici güç. Sonra başka bir itici güç kullanıyorsun?
Ve bu kullandigin guclerin elektronlar üzerinde etkileşimleri ile kurguluyorsun.

Bir asker,başka bir askere selam vermek için elini kaldıracak, ve bu elini kaldırma hareketinde sende onu farkedeceksin. El hareketlerinden ziyade, nefes alış verişinden yakalamalisin.
Hedefin nefes alış verişi de yaydığı emd'dir.
Toprakta milyonlarca asker var ve senin yaptığın şeyin zaten o anda milyonlarca yapılmışı var.

Benim testlerimde ben hic faydasını görmedim. Aksine büyük zararını gördüm. Dertsiz başıma dert almak gibi oldu bile diyebilirim.

Aklındaki seçeneklerin hepsini denemelisin. Ne kadar çok şey denersen o kadar çok tecrübe edinirsin. Her yanlış, yeni ve doğru bir olgunun habercisidir. Yanlışların toplamı gün olur, mükemmel doğruya yol olur.

Ara sıra molalarda düşün;
Oksijenli alan, oksijensiz alan.
Topragin altı, toprağın üstü.
Hedef nerede, sen neredesin?

Önünde uzun bir yol var.
Rast gelsin.
 

El-Ensari

Kullanıcı
Katılım
27 Mart 2021
Mesajlar
949
Beğeni
2,662
Puanları
93
Bosluk içine koyduklarını köşelere v.b. yerlere yerleştirmeye gerek yok. Temaslı, temassız hic farketmez.
14 ayar bakır karıştırılmış altin ile 24 ayar saf altinin farkli tepkime verdiğini hic görmedim.
Altin baskin geleceği için diğerlerinin sinyalini alabilmen mümkün değil.
Saglayacagi fayda ise, diğer metallerin de gücünü bilesim olarak kullanacak. Gerçek bir boşlukta olması beklenen metallerin bulunması benim için kafi. Istedigini koyabilirsin.
Ancak tek tek yerlerini tespit edemezsin.
Aslında bunun bir yolu var. Ancak o yola girdiğinde odayı tespit edemiyorsun.

Teknik terimlerle anlatmaya çalışmak her zaman iyidir. Ancak neredeyse hepsinin birbirine girip karıştığını görebiliyorum. Bunun ana sebebi, arazideki aldigin tepkimelerin karşılığını fizik terimleriyle eşleştirememiş olmaktan ileri geliyor.

Bakır çubuk olayına gelince, diyamanyetikler, manyetik alanı itme üzerine kurulmuş dünyaları var. Bir hedef var. Ve en güçlüsü. En büyük itici güç. Sonra başka bir itici güç kullanıyorsun?
Ve bu kullandigin guclerin elektronlar üzerinde etkileşimleri ile kurguluyorsun.

Bir asker,başka bir askere selam vermek için elini kaldıracak, ve bu elini kaldırma hareketinde sende onu farkedeceksin. El hareketlerinden ziyade, nefes alış verişinden yakalamalisin.
Hedefin nefes alış verişi de yaydığı emd'dir.
Toprakta milyonlarca asker var ve senin yaptığın şeyin zaten o anda milyonlarca yapılmışı var.

Benim testlerimde ben hic faydasını görmedim. Aksine büyük zararını gördüm. Dertsiz başıma dert almak gibi oldu bile diyebilirim.

Aklındaki seçeneklerin hepsini denemelisin. Ne kadar çok şey denersen o kadar çok tecrübe edinirsin. Her yanlış, yeni ve doğru bir olgunun habercisidir. Yanlışların toplamı gün olur, mükemmel doğruya yol olur.

Ara sıra molalarda düşün;
Oksijenli alan, oksijensiz alan.
Topragin altı, toprağın üstü.
Hedef nerede, sen neredesin?

Önünde uzun bir yol var.
Rast gelsin.
Teşekkür ederim Ustam,
Son paragrafın kafiyesiz ama,
bilmeceli bir şiir gibi olmuş.
Bende naçizane cevap vereyim;

O kadar uzun bir yola koydun ki bizi
Musa gibi yarmak lazım kızıl Denizi
Bismillah diyerek kaldırıp Çubukları
Çözeceğiz bir gün bütün esrarengizi

Duvar gibi yükselse bile Dalga boyları
İster Diya,ister Ferro metallerin soyları
Elbet bir gün dile gelir EMD nin huyları
Boşluk ta bile olsa buluruz be Ustam.
Hâlelerine girip nazlı Orbitallerin
Hatırını ,hallerini sorarız be Ustam.

Hayırlı geceler
 

El-Ensari

Kullanıcı
Katılım
27 Mart 2021
Mesajlar
949
Beğeni
2,662
Puanları
93
Merhaba Ustam,
Tavsiyeniz üzere 316L çubuklarının plastik kundaklarini metal ile değiştireceğim.
Çubuklar ile aynı cinsten kundak bulamadım, farklı bir metal olur mu, mesela Demir yada Alüminyum gibi? Ne tavsiye edersiniz?
Ayrıca müsaadenizle bir iki sorum var.
Google deki farklı kaynaklardan defaatle ilgili konuları çalıştığım halde
Çubukların Test sahasında ki hareketleri ile, bunun karşılığı olan Fizik terimleri arasında tam bir bağlantı kuramiyorum, yani anlamlandiramiyorum.
**1.** Yerdeki metalin veya boşluğun halelerinden uzakta iken, Elimizdeki Çubuklar aslında neyi algılıyor, Sinyal dediğimiz şey tam olarak nedir??
2*** Halelere yaklaştığımızda ve girdiğimizde Çubukların tepki verdiği veya çubuklara çarpan şey tam olarak nedir, ve bunun uzaktan alınan Sinyal ile farkı nedir, Hale dediğiniz ,yerdeki boşluğun veya metalin elektromanyetik dalgaları mıdır,
Yoksa çubukları çekip iten, çubuklara çeşitli hareketler yaptıran, çubuklara çarpan elektronların kendisi midir?
3***Elimizdeki Çubuklar da bir manyetik alan oluşturup, elektromanyetik dalgalar yayıyor mu,
Eğer Yayıyor ise ferromanyetik çubuklar neden daha verimli olamıyor., manyetizmasindan dolayı olması gerekmez miydi?.
Teşekkür ederim, hayırlı Akşamlar
 

_Trakyalı_

Vip Üye
Katılım
29 Mayıs 2024
Mesajlar
312
Beğeni
1,126
Puanları
93
Merhaba Ustam,
Tavsiyeniz üzere 316L çubuklarının plastik kundaklarini metal ile değiştireceğim.
Çubuklar ile aynı cinsten kundak bulamadım, farklı bir metal olur mu, mesela Demir yada Alüminyum gibi? Ne tavsiye edersiniz?

*Aynı cins ve/veya paramanyetik metallerden kundak ile testler yapabilirsin.

Ayrıca müsaadenizle bir iki sorum var.
Google deki farklı kaynaklardan defaatle ilgili konuları çalıştığım halde
Çubukların Test sahasında ki hareketleri ile, bunun karşılığı olan Fizik terimleri arasında tam bir bağlantı kuramiyorum, yani anlamlandiramiyorum.
**1.** Yerdeki metalin veya boşluğun halelerinden uzakta iken, Elimizdeki Çubuklar aslında neyi algılıyor, Sinyal dediğimiz şey tam olarak nedir??

*Bu konunun açılmasının ana nedeni bu sordugun soru zaten. Ve uzun uzun açıklaması da yazılmış durumda.

2*** Halelere yaklaştığımızda ve girdiğimizde Çubukların tepki verdiği veya çubuklara çarpan şey tam olarak nedir, ve bunun uzaktan alınan Sinyal ile farkı nedir, Hale dediğiniz ,yerdeki boşluğun veya metalin elektromanyetik dalgaları mıdır,
Yoksa çubukları çekip iten, çubuklara çeşitli hareketler yaptıran, çubuklara çarpan elektronların kendisi midir?

*Hacim halesi elektronların eseri,derinlik halesi dünyanın manyetik alanının eseri,cubuklara çarpan bir şey yok. Ayakların haleye girdiğinde tepki alıyorsun.

3***Elimizdeki Çubuklar da bir manyetik alan oluşturup, elektromanyetik dalgalar yayıyor mu,
Eğer Yayıyor ise ferromanyetik çubuklar neden daha verimli olamıyor., manyetizmasindan dolayı olması gerekmez miydi?.

*Her sey manyetik alan yayıyor. Kac kiloysan tüm cüssen ile sende manyetik alan yayiyorsun. Elindeki çubuğu dusunuyorsun da kendini niye es geçiyorsun?
316L nin içinde ferromanyetik yok mu?

* Sana lazım olan tüm bilgiler şu an bu konuda yazılı durumda.
Yapman gereken şey, arazide bol test yapıp, bol bol okuman. Bu bilgileri birden hazmedemezsin. Kimse hazmedemez. Aydınlanma istiyorsan zamana bırakmalısın.

Teşekkür ederim, hayırlı Akşamlar
 

El-Ensari

Kullanıcı
Katılım
27 Mart 2021
Mesajlar
949
Beğeni
2,662
Puanları
93
Eyvallah Ustam,
"Hacim halesi elektronların eseri,derinlik halesi dünyanın manyetik alanının eseri,cubuklara çarpan bir şey yok. Ayakların haleye girdiğinde tepki alıyorsun.."
Bu bilgi için de ayrıca teşekkür ederim,
İşte arastirmalarim da bu tür Bilgi bulamıyorum, yada ben bilmiyorum .
En iyisi ben bütün yazdıklarını bir daha altını çizerek okuyayım.
Saygılar.
 

Kader25

Hedef Roma
Admin
Katılım
13 Nisan 2016
Mesajlar
4,934
Beğeni
17,456
Puanları
113
Yaş
55
Konum
Dünya küçük bir köy
Bunu teyit eden tarihi bir hadise var.
Aranan mezar koyunların üzerine basmadığını yer ögrenilince bulunuyor.
Teferruati aşağıdaki yazıda:

YAVUZ SULTAN SELİM in gördügü rüya ve 277 Yıl Sonra Mezarı Bulunan İbni Arabinin Ölümü
Alıntıdır....


İbni Arabinin ölümü , İbni Arabinin idamı, İbni Arabi’nin türbesi nerededir gibi sorulara yaşanmış bir olay . ”Sin Şın’a girince Mim’in kabri bulunur” İşte İbni Arabinin ölümü ve yüzyıllar sonra Yavuz Sultan Selim’in İbni Arabinin mezarını bulması.

İbni Arabinin Ölümü
Yavuz Sultan Selim doğmadan önce 277 yıl öncesine gidelim. Şam’da yaşayan büyük bir alim var, adı “Muhyiddin ibni Arabi.” O zamanın en büyük alimlerinden. Fakat halk tarafından bir çok kez iftiraya mağruz kalıyor canına kast etmek istiyorlar. Zaten bulunduğu çevredeki insanlarda paraya pula çok düşkün insanlar.


En son Muhyiddin ibni Arabi dayanamıyor ve o topluma karşı gadaplanıyor, “Sizin taptıklarınız benim ayaklarımın altında” diyor. Ve 3 kere yere ayağını vuruyor. Halk yanlış anlıyor, Allah’ı (haşa) ayaklar altına aldığını düşünüp idamına karar veriyorlar.

Şimdi buraya dikkat edin “Muhyiddin ibni Arabi orada bu sözü söylüyor,” ‘Sin Şına girince Mim’in kabri ortaya çıkar” diyor. Çünkü halk idam edip kabri saklıyorlar üstünü çöp ile kaplıyorlar.

İbni Arabinin ölümü üzerinden tam 277 yıl geçiyor ve Yavuz Sultan Selim Han dünyaya geliyor.
Hepinizin bildiği gibi Yavuz Sultan Selim Han çoğu seferini doğuya yapmıştır. Yavuz büyüyor ve cihangir oluyor nihayetinde saltanatının başına oturuyor.


Rüyasında, Muhyiddin ibni Arabinin onu çağırdığını görüyor, hocasından fetvayı alıyor ve Sivastan 60.000 kişilik ordusunu alıp Sina çölüne doğru yola çıkıyorlar. Rüyasında Muhyiddin ibni Arabi ona çöl hakkında bilgiler veriyor , ”Suyunuzu deve derisine doldurun, ağzını sıkıca bağlayın”diye çeşitli tarifler veriyor.

Ve Yavuz Sultan Selim Han hazırlığını yapıp Sina Çölü’ne varıyor. Yıllardır yağmayan yağmur ona denk geliyor şansına. Sivas’ tan aldığı 60.000 ordusuyla Sina çölünü aşıyor ve bir kişinin burnu dahi kanamıyor. Bilim daha izah edememiş çöl nasıl aşıldı?

Oradaki seferleri hepsi galibiyetle neticeleniyor. Kutsal emanetleri, Halifeliği teslim alıyor. Aldığı emanetler bugün İstanbul’da Topkapı Sarayı’nda. Yavuz Sultan Selim Şam’ı da fethediyor. Ve araştırmaya başlıyor, aramaya başlıyor Muhyiddin Hazretlerinin kabrini.

Sin Şın’a Girince Mim’in Kabri Bulunur.
Soruyor soruşturuyor fakat kimse bilmiyor. En son bir çoban “Padişahım yerini bende bilmiyorum fakat koyunlarım şu bölgeye asla basmıyorlar etrafında hep daireler çiziyorlar” diyor. Ve Yavuz Sultan Selim heyecana kapılıyor, Kazın! Emrini veriyor.

Askerler kazınca taptaze Muhyiddin Hazretlerinin bedenini çıkarıyorlar. Yavuz Sultan Selim Han oraya muazzam bir türbe yaptırıyor defnini yapıyor. Daha sonra soruşturuyor neden infaz ettiklerini, halk olayı anlatıyor. Yavuz Sultan Selim: ”Beni İbni Arabi Hazretlerinin ayağını vurduğu yere götürürün” diyor. Oraya varınca oraya da kazı emrini veriyor ve açtıklarında bakıyorlar ki 1 küp dolusu Altın!

Şimdi başta “Sin Şına geldiği zaman Mim’in kabri ortaya çıkacaktır” demiştim.
Sin =>Selim– Şın =>Şam Mim => Muhyiddin demek.
” Selim Şama gelince kabrim ortaya çıkacaktır ”diyor. Yavuz doğmadan 277 sene önce.

Bugün İstanbul Fatih’te Çarşambada kutsal emanetler bölümünde orada taş üzerinde yazar.
“İza dehalessinu veşşin. Zehere kabru Muhiddin. ”
 

_Trakyalı_

Vip Üye
Katılım
29 Mayıs 2024
Mesajlar
312
Beğeni
1,126
Puanları
93
Merhaba hobidaşlar,

Çubukların, arazide değerli metalin sinyalini (emd) ne kadar mesafeden alabileceği konusunda muğlak ifadeler yerine, kendim için kesinleştirdiğim metraj örnekleri vermek istiyorum.
Günün birinde birilerine belki bir faydası dokunur diye..

Arazide yaşadığım bir sorunum vardı.
X bir bölgeye girip çubuk kurduğumda, X bir yeri noktaladiktan sonra, aynı alan içerisinde farklı farklı yerlerde çubuk kursam da, çubuklar noktaladiklari yeri birakmadığından, farklı bir nokta tespitinde zorluk yaşıyordum.
Sabit durarak çubuk kurma tekniğini kullandığımdan ve bazı handikapları da bertaraf etmek istedigimden ötürü bazı durumlara katlanıyordum diyelim.
Ancak bu tekniğin de, bir taraftan çokta uygun olmadiginin farkındaydım.
Velhasıl kelâm, emd'lerin özelliklerini ile ilgili örtüşmeyen net bir bilgi vardı. Ve uzun zamandır da beni rahatsız ediyordu.

O bilgi ;
" Emd'ler yüksüz oldukları için elektrik ve manyetik alandan etkilenmezler".

Ancak, çoğul hedeflerin olduğu bir arazide, en güçlü olarak farzedilen sinyalden başka, diğer sinyallerin varlığının arka plânda kaldığı bir teknik kusurlu anlamına geliyordu.

Sorunumun genel hatlarıyla tarifini yaptığımı düşünüyorum.
Bir süredir bunun üzerine çalışıyordum ve nihayetinde " O bilgi" olarak değindiğim emd özelliğine göre olması gereken şekilde tekniği güncelledim.

İşe yarayıp yaramadığını "tam anlamıyla" anlamak için de uygun koşulları barındıran bir araziye gittim.
Doğu - Batı doğrultusunda uzanan iki tümülüsün ortasında bir yere konumlandım.

Durduğum yere göre, daha heybetli olan, doğu istikametinde ve 600 metre mesafedeydi.
Diğeri Batı istikametinde ve 400 metre mesafedeydi.

İlk önce eski tekniğimi kullandığımda, daha yakın olan 400 metre mesafedeki hedefe kilitlendi. Bu kilitlenmenin bir çok versiyonunu kullandım ve tamamında farklı bir hedefe veya istikamete meyletmedi. Yani etrafta başka hedef varsa onu yakalayamıyordum ( Ki var diğer tümülüs!)

Sonrasında güncellediğim teknik ile 600 metre mesafedekini de aynı şartlar altında ve aynı netlik ile kilitlenme sağlayabildim.
Sonrasında, hangi istikamettekine kilitlenmek istiyorsam basardim ve benim için artık standardizasyon sağlandı. Yani direksiyonu elime alabildim.

Bu direksiyonu eline alma diye tabir ettiğim durum, ilk bakışta basit bir durum gibi algı yaratabilir.
Ancak, ilk kilitlenildiği andaki sinyal ile üzerine yürüyebilinecek, atlatmadan veya hedefe varmadan önce başka yere saptirmadan, çubukcuyu hedefin tam tepesine götürerek noktalama sağlayacak olan, doğru kenetlenmenin basit bir durum olmadığını söyleyebilirim.

Ana konunun hedefe olan mesafe, ne kadar uzaktan sinyal alınabilir? olduğunu belirtmiştim.

Konuyu, neden-niçin ile bir bütün anlatıyorum ki, fazla bilgi göz çıkarmaz diye düşünüyorum.
Zaten uzun yazıları bizim insanımız pek sevmez.
Benim de işime gelir.

Tabi bu test beni tam olarak ikna etmedi.
Çünkü hedefler tümülüs ve hacimleri büyük.
Hacimleri büyük dediysem, içinde 1 kg sarı var demiyorum. Muhtemelen içlerinde birkaç yüz gram sarı vardır. Kersebleptesin içinden çıkanlar emsal teşkil ediyor benim için.

Bu arada aldigim sinyalin net sarı olduğunu belirtmekte fayda var. Sarı olan yerden, başka bir metalin sinyalini alabilmekte zaten mümkün değil.

Hacim konusuna geri gelelim. Hacimden kastım, yapının hacmi. Örneğin tümülüs icinde 3x3x3 bir odanin içinde sarı oldugunu düşünelim. Bu 27 m3 (metreküp) bir hacim yapar. Aslında odadaki 100 gram sarının varlığından ziyade, 27 m3'lük bir metâlin varlığından söz etmek gerekir.

Çoğu kez değindiğim, boşluk içinde boşluk yoktur dememin altinda yatan sebep, 10 gr bir bileziği yerin 1 metre altinda noktalamak için ne gerekiyorsa, 27 m3'lük devasa bir metâl kütlesini yerin 9 metre altında noktalamak için de aynı şeyi yapmak gerektiğidir.

Bu testte beni ikna etmedi cümlesine geri dönmek istiyorum. Konunun amacı mesafeler, ama benim orada bulunma amacım ise, aynı alan içerisinde, farklı hacim ve mesafelerdeki hedefleri, birbirine karıştırmadan , hepsini ayrı ayrı kulağından tutup noktalamak!

Buna istinaden, yanımda bulundurdugum 2,5 gr sarı test objesini, 60 metre mesafeye gömdüm. Gomdugum istikamette benim kuzey tarafimdi.
Geri gelip çubukları kurduğumda, sorunsuz şekilde o hedefinde sinyaline kilitlenip tek seferde üzerine giderek noktalayabildim.
Biraz daha zorlamak istedigimden bu defa 150 metre mesafede aynı işlemi gerçekleştirdim. Sonuc değişmedi ve yine pozitifti.

(Rulmanlı cubuk ile 150 metre boyunca hedefe kilitli giderken, eğer çubuk hedefe gerçekten kilitli değilse, muhakkak o yol boyunca ama sağa ama sola bir yerlere kafa sallar,meyleder v.s.)
Yani çubuk gerçekten hedefe kilitli olmasa, o yürüyüş esnasında milisaniyeler içinde uclar döner gider hiçbir şey yapamazsınız. Çünkü hareket halindesiniz ve sarsıntılı yürüyorsunuz. Normal yürüme modunda.

Benim için "kilit" olan bilgi, elektrik ve manyetik alandan etkilenmezler özelliğini sistemime entegre etmek oldugu hususunu özellikle vurguluyorum. Çünkü çoğul hedeflerin sinyalleri 360⁰ birbiriyle iç içe girmiş olsada, "aynı karakterdeki" en güçlü olanlar sırıtmalılar.

Çünkü bu tecrübeden sonra, yüksek gerilim direğinin ve tellerinin altında olan bir nekropolde bir tespit yapabildim. Elbette konu tamamen test amaçlı bir tarım arazisi üzerindeydi.
Derinliği 120 cm verdiğimde, şiş ile kapak taşına 95 cm de erişildi. Demek ki kapak taşının kalınlığı bir karışmış.
Bu teyit ile birlikte, yaptığım testlerin geçerliliği konusunda, kendi kendimi ikna ettigim için edindiğim tecrübeyi paylaşmak istedim.

Rast gelsin..
 
Üst Alt