Kaya Taş Falcısından Fal Örnekleri Beğenirsiniz Umarım.........2 | Sayfa 331 | Define işaretleri ve anlamları

cantar

Vip Üye
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
klasik dönemlere ait adak çukuru. ( Bocbros )

22-a90df63fca.jpg
 
Son düzenleme:

cantar

Vip Üye
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
Bir kurban seramonisi ritüelinden...

Yu&!& O'+##ei! De#t!&%
Yunan Odeyssela Destanı...
Orda kurbanları Perimedes’le Eurylokhos tuttu, ben de çektim kalçam boyunca sivri kılıcımı, ve bir çukur kazdım.eni boyu bir arşın, çukurun üstünde sunu sundum.Tekmil ölülere önce ballı sütle sonra tatlı şarapla, sonra su ile, sonra da çukurun üstüne ak un serptim öte yandan ölülerin güçsüz başlarına yalvardım yakardım.Kurban edeceğime söz verdim.İthake’ye
döner dönmez kısır ineklerin en iyisine konağımda, en
güzel armağanlarla donanmış bir odun yığını üstünde.Bir de koç adadım.Teiresias’ın yalnız kendisine, kapkara bir koç, sürülerimde en göze çarpan, en alımlı adaklar la yakardıktan sonra ölülerin ünlü soyuna , aldım.Koyunları çukurun üstünde kestim.Kanlar aktı, tüttü kapkara ve ruhlar üşüştü Erebos’tan doğru, ölmüşlerin ruhları gelinler, delikanlılar, çok çekmiş ihtiyarlar, gönülleri yeni yaslı kızlar, körpecik ve tunç kargılar altında canlarını vermiş savaş erleri, tekmil silahları hala kan içinde.0ok kalabalıktılar, sürü sürü dolaşıp durdular.0ukurun üstünde korkunç çığlıklar ata ata, bir korku sarmıştı beni, sarı yeşil bir korku.o ara döndüm yoldaşlarıma, yüreklendirdim.onları, alın dedim, insafsız tunçla kestiğimiz şu hayvanları, yüzün derilerini ve adamakıllı yakın ve yakarın güçlü Perimades'e ve korku saçan Pershephone’ye…

Hantitassu'nun Ritüeli..
Karanlık çöker çökmez, ritüel uzmanı büyücü! Hantitassu bıçak ile kapı sürgüsünün altındaki toprağın içine çukur kazar. Sonra bir domuz yavrusu alır ve onu çukurun içine keser onun kanını aşağı doğru çukura hatessar bırakır.Sonra domuz yavrusunun ölüsünü, un, hububat, ekmek gibi sunularla birlikte çukurun içine yerleştirir ve bir somunu alır. onu böler ve onu da çukurun içine
aşağıya tanrılar için yerleştirir ve söyler.Eski tanrılar
onları beğenin. Domuzun kanını ve unu, hububatı ve ekmekler yiyin ve için. Doyuncaya kadar yiyin. Çukurun içine üç kez libasyon yapar.


LİBASYON

antik kültürlerde tanrıların şerefine içki içilmesi ve bu içkinin yere dökülmesi törenine verilen ad.Bir tür dini ritüel.
antik yunan ve roma dünyasında ağırlıklı olarak karşımıza çıkan sıvı sunulara verilen genel isim..
libasyonda ağırlıklı olarak hayvan yahut insan kanı ile şarap kullanılır..
bu sıvılar, kutsal mekanlardaki sunaklara ya da libasyon için ayrılmış bölümlerde sıklıklık 'lar aracılığı ile dökülür ve tanrılara adaklar adanır, dilekler dilenir..

Bu sunumların yapıldığı yerlerdeki Kayalara veya toprağa oyulmuş çeşitli ebatlardaki çukurlara Libasyon çukuru adı verilir.
Libasyon kavramıyla; bayram ya da dini ritüel sırasında kurban töreninin parçası olarak bir sıvının (şarap, su, kan v.b.) bir yere dökülmek suretiyle tanrılara sunulması anlaşılır.Bu eylem uluslararası literatürde Latince libare fiilinden türemiş olan ve modern Batı dillerinde de kullanılan libasyon sözcüğüyle ifade edilir. Libasyon sırasında bazen bir kap kullanılırken bazen de kaya çanakları kullanılmıştır.



 
Son düzenleme:

cantar

Vip Üye
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
upload_2020-1-2_16-35-55.png

Bir Şapel de yürütülen çalışmalar sırasında yapının çevresinde toplu gömü geleneğini yansıtan taş örgü mezar ve bireylere ait tekli gömü şeklinde olmak üzere toplam 26 mezar tespit edilmiştir . Bu mezarlara baktığımızda; bireysel mezarların mezar sınırı belirlenmeksizin direkt olarak toprağa defnedilmiş oldukları ve gömülerin tümünde Kilise/Manastır yapısında olduğu gibi, Ortodoks Hristiyan geleneğinin uygulandığı görülmektedir. Bu geleneğe göre cesetler; dorsal pozisyonda, kolları dirseklerden kırılarak karın üzerinde birleştirilmiş ve ensenin altına pişmiş topraktan tuğla ile desteklenerek baş hafif yukarı kaldırılarak doğuya, güneşin doğduğu yöne doğru kaldırılmış bir şekilde defnedilmişlerdir. Bazı iskeletler, içerisine istiridye kabukları karıştırılarak hazırlanmış harcın üzerine defnedilmiştir. Bunun yanında birçok mezarda da istiridye kabuğuna rastlanmıştır.Toplu gömülerin yapıldığı taş örgü mezarlar ise; büyük olasılıkla sonraki dönemde gömü yapılırken, önceki döneme ait çıkan iskeletlerin toplanması sonucu ortaya çıkmış olmalıdır.
Mezarların üzerine serilerek ya da harç ile karıştırılarak mezarların tabanında veya üzerinde kullanılan bu istiridye veya deniz kabukları inciyle eş değer olarak kabul edilmektedir. İnci ise Hristiyanlıkta hem Hz. İsa’nın bir simgesidir hem de kraliyet veya soyluluk göstergesi olarak bir statü belirleyicisidir.
 

cantar

Vip Üye
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
upload_2020-1-2_16-41-40.png
PİTHOS

Pithosların boyutları incelendiğinde ağız çaplarının 0.80-1.20 metre arasında değişiklik gösterdikleri görülmüştür. Derinliklerine bakıldığında ise, yoğun tahribat nedeniyle sağlıklı sonuçlar alınamamasına karşın, bazılarının yüksekliğinin yer yer 2.30 metreyi bulduğu görülmektedir.Çalışmalar sırasında yarı düzenli olarak nehir taşlarından oluşturulmuş taş sırası, bulunduğu alan bakımından oldukça önemlidir. Ortaya çıkarılan bazı pithosların çevresinin destek amaçlı olarak örüldüğü büyük moloz taşlar ile çevrilidir. Bu molozlar horasan harcı kullanılarak örülmüş ve görece sağlam bir şekilde açığa çıkarılmıştır. Bu anlamda tespit edilen moloz taş sırasının, söz konusu destek duvarlarının yapılması amacıyla bu alana yerleştirilmiş olduğu düşünülmektedir. Molozların benzer özellikler göstermesi de bu görüşü destekler niteliktedir. Ancak diğer taraftan yukarıda da bahsedildiği üzere moloz taş sırasının “yarı düzenli” bir yapıya sahip olması, güneydoğu köşesinde bir çeşit basamak sayılabilecek iki adet yükseltinin olması, molozların horasan harcı olmamasına karşın küçük kiremit parçaları ile sıkıştırılmış olması ve özellikle güneydoğu ve kuzey cephelerinin belli bir sınır verecek şekilde yerleştirilmiş olması, buranın bir yaşam alanının zemini ya da yükseltisi olabileceğine işaret etmektedir. Keza Karadeniz Bölgesi’nin mimari özellikleri incelendiğinde, bölgenin yağış alma oranının yüksek olması ve arazi şartları nedeniyle, özelikle üst yapıda ahşap malzemelerin kullanıldığı, zeminin ise yağış, sel ve toprak kayması gibi sorunlardan korunmak amacıyla örülen taş sıraları ile yükseltildiği bilinmektedir. Bu nedenle alanın kullanım amacı kesin olarak bilinmemekle beraber oldukça dikkat çekicidir. Pithosların depolama amacıyla kullanılmış oldukları göz önünde bulundurulduğunda güvenlik açısından bu alanda bir yapılaşmadan söz etmek yanlış olmayacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken iki husus vardır. İlki, eğer bir yapılaşma söz konusu ise üst yapıya ait buluntunun var olup olması ki maalesef buna dair herhangi bir buluntu ele geçmiş değildir. Ancak daha önce de bahsedildiği üzere eğer üst yapı ahşap malzeme kullanılarak yapılmış ise, aşırı yağış ve bitki örtüsü nedeniyle eriyip yok olmuş olabileceği beklenebilir. İkinci husus ise, alt yapı ve üstü yapıyı örüp ayakta kalmasını sağlayacak herhangi bir harç ya da bu hususta kullanılmış olabilecek malzemenin bulunup bulunmadığıdır. Pithosların çevresinde tespit edilmiş koruma duvarındaki horasan harcına ya da başka bir harca burada rastlanılmamıştır. Ancak molozlar arasına yerleştirilmiş olan küçük kiremit parçalarının, tıpkı sur duvarlarındaki gibi duvarları sıkılaştırıp güçlendirmek amacıyla kullanıldığını varsayarak, alt yapıya ait birleştirici bir malzemenin var olduğunu ve bunun bir anlamda alt yapıyı sağlamlaştırmak amacıyla kullanıldığı düşünülebilir. Bununla birlikte kazılar sırasında bulunan 4 adet bronz çivinin, ahşap olduğu varsayılan üst yapının birleştirici unsurlarına ait olduğu düşünülebilir. Ada’da şapel, kilise, açık hava tapınağı vb. gibi nedenler ile daha çok dini bir yapılaşma söz konusu olduğundan, sivil mimarinin de en azından din adamlarının barınma ihtiyacını karşılayacak düzeyde var olması beklenir. Bu anlamda ise söz konusu moloz taş sırasının sivil mimariye dair şimdilik tek gösterge olması oldukça önemlidir. Bir diğer önemli husus ise, moloz taş sırasının bulunduğu alanın şapel, kilise ve kule yapısı gibi dini ve stratejik yapıların oluşturduğu üçgenin neredeyse tam ortasında yer alıyor olmasıdır.

Genel anlamda bakıldığında, verilerin büyük bir bölümü mimari bir yapılaşmayı gösteriyor olsa da, yukarıda da bahsedildiği üzere molozların, pithosların çevresine yapılacak destek duvarı için bu alana yerleştirilmiş olma olasılığı da göz ardı edilmemelidir. Pithoslu alanda ele geçen önemli bulgulardan biri de üzeri kiremitler ile örtülü 2 adet tekil gömüye ait mezarlara rastlanmasıdır (Fig. 17). Buradaki mezarları Şapel de bulunan mezarlardan ayıran en önemli özellik ise, mezarların üzerindeki toprak yapısının seviyelere göre değişim göstermesidir. Toprak yapısı incelendiğinde, mezarların üzerinin sırasıyla yüzey toprağı, nehir taşı, taş-kiremit ve toprakkiremitten oluşan bir tabakalaşmaya sahip olduğu görülür. Bu tabakalaşmaya bağlı olarak özel bir gömüden söz etmek söz konusu olmasa da Şapelde bulunan mezarlara oranla burada bulunanların daha iyi korunmuş oldukları söylenebilir. Mezarların biçem özelliklerine bakıldığında; her iki mezarın da Ortodoks Hristiyan geleneğinin uygun olarak batı-doğu doğrultulu, dorsal pozisyonda ve kolları dirseklerden kırılarak göğüste birleştirilmiş bir şekilde gömüldükleri tespit edilmiştir. Mezarlardan birinin kafasının pithos içine yerleştirildiği ve kafasının alttan desteklenerek yüzünün doğuya bakacak şekilde yerleştirildiği görülmektedir. Pithos alanında yürütülen çalışmalar henüz sonuçlanmadığı için alanın tam olarak işlevi ve dönemini tespit etmek oldukça güçtür. Ele geçen sikkeler oldukça tahrip olduğu için dönem vermemektedir. Bununla birlikte alanda mezarların da bulunmuş olması, yapının en azından işlevini kaybettikten sonra bir dönem mezarlık olarak da kullanıldığını ortaya koymaktadır.
 

Ekli dosyalar

  • upload_2020-1-2_16-46-18.png
    upload_2020-1-2_16-46-18.png
    618.4 KB · Görüntüleme: 30

cantar

Vip Üye
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
Kremasyon nedir? Kremasyon gömü ne demektir, Kremasyon mezar tipi ne demektir?

Kremasyon (Cremation); cesedin yakılarak gömülmesini esas alan ölü gömme ritüelidir, Latince cremare kökünden türetilmiş terimdir.

Kremasyon gömü yönteminde ceset ateşte veya fırınlarda et ve kaslardan arınır. Kremasyon gömme biçiminde, cesedin yumuşak dokuları tamamen, kemikleri ise belirli ölçülerde boyut ve biçimlerini kaybedinceye kadar yakılmaktadır. Yakma işleminin ardından geriye kalan kemik parçacıkları ve küller bir kabın içerisine konmakta ve son olarak mezar kabı (urne) daha önceden hazırlanmış çukurun içine yerleştirilmektedir. Bazen de cesedin yakılmasından sonra geriye kalan artıklar doğrudan doğruya mezar çukurlarına bırakılmaktadır. Cesedin tamamen yanmadığı, sadece yumuşak dokularından arındırıldığı veya kemiklerin yüzeysel olarak ateşe maruz bırakıldığı durumlar için genellikle kısmi yakma ifadesi kullanılmaktadır. Ancak ceset ister tam anlamıyla küle dönüşmüş olsun ister yumuşak dokularından arındırılacak şekilde yakılsın her iki durum da yakarak gömme/kremasyon olarak değerlendirilmektedir.

Kaya oyuklarına ya da doğrudan toprağa konulduklarını bildiğimiz ölü kül ve kemiklerinin, en çok urnelere doldurulduğu bilinmektedir. Ölüler bazen eşyalarıyla birlikte yakılmakta ve urnelere doldurulmakta, tam yanmayan büyük büyük ceset parçaları da taşla parçalanmaktaydı. Bu işlemden sonra urnenin ağzı bir taş ile kapatılmaktaydı.


İlk Çağ inancında et ve kasların ruhu yaşayanların dünyasına bağladığına inanıldığı tahmin edilmektedir. Kremasyon sayesinde et ve kasların yok edilerek, ruhun serbest bırakıldığı varsayılırdı. Bu konuda bir diğer görüş ise cesetlerin kokmaması ve hastalık yaymaması için yakılmasının uygun görüldüğü yönündedir. Yeniden doğuş; kötülüklerin uzaklaştırılması; ruhun ve bedenin temizlenmesi; bedenin ve ruhun öteki dünyaya eksiksiz ulaşabilmesi; yer tasarrufu ve hijyen sağlanması; bu dünyadan öteki dünyaya geçiş aşamasında ölünün gömülmesi işleminin sorunsuz gerçekleştirilmesi ve ruhun bedene geri dönmemesi için ölünün yakılması; dünyada işlediği günahlarının cezasını çekip ölümden sonraki yaşama günahsız başlaması gibi inançların bu yönteme kaynaklık ettiği tahmin edilmektedir.

Arkeolojik bulgulara göre; kremasyon çok eskilere, paleolitik çağlara dayanan bir gelenektir. Antik çağda ise, nekropolis alanlarından elde edilen verilere göre, kremasyon gömü geleneği hem kadınlar, hem de erkekler için uygulanmıştır. Mezar tipinin seçiminde, ailenin sosyal ve ekonomik düzeyinin etkili olduğu bilinmektedir.
Avustralya'da Mungo Gölü'nde bulunan ve günümüzden yaklaşık 26 000 yıl öncesine ait kremasyon gömü, bu uygulamanın bilinen en eski örneği olarak kabul edilmektedir.

Yakındoğu'nun çeşitli bölgelerinde yapılan araştırmalar, yakarak gömme geleneğinin Epipaleolitik Çağ'a kadar uzandığını göstermiştir. Levant'ta, Kebara Mağarası ve Wadi Hammeh'in Natufyan kültür evrelerinde (yaklaşık M.Ö. 11500-9500) tespit edilen kremasyon mezarlar söz konusu coğrafyada bulunan en eski kremasyon mezarları temsil etmektedir. Yine bu bölgede Gezer, Jericho ve Ala Safat yerleşimlerinin Proto-Urban A Dönemi'ne ait yapı katlarında kremasyon geleneğinin varlığını gösteren mezarlar açığa çıkarılmıştır.
Hinduların ölü ritüellerinden biri de ki Antyeshti denilen kremasyon yani ölü yakma törenleridir. Hindular, ölünün ruhunun öteki dünyaya iyi uğurlanması amacıyla ölüleri yakmaktadır.

Kremasyon Mezar Tipi: Cesedin yakılarak gömüldüğü mezarlar için kullanılan arkeolojik terimdir.
 

cantar

Vip Üye
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
inhumasyon nedir? inhumasyon mezar ne demektir?

İnhumasyon; cesetlerin yakma ya da başka yöntemlerle etlerinden arıdırılmadan gömüldüğü mezar tiplerini ifade eden terimdir. Lantince toprağa koymak, gömmek anlamına gelen inhume sözcüğünden türetilmiştir.

En basit inhumasyon mezarı toprak veya kayada açılmış bir oyuğa yapılandır. Mezarın ve gömünün yönü inançlara göre değişebilir ama genel olarak kollar iki yanda olmak üzere boylu boyunca uzatılmış beden görülmektedir. Bedenin belli bir forma göre yatırıldığı, (cenin pozisyonu vs) gömme yöntemleri de vardır.

Anadolu ve çevresinde Neolitik Dönem'e ait evlerin tabanları altında veya sekilerin içinde açığa çıkarılan çok sayıda mezar, ölülerin toprağa açılan basit çukurlara gömüldüğünü göstermektedir.

Ölü bedenin toprakta açılan bir çukura ya da toprak altında hazırlanmış farklı şekillerdeki bir mezar veya küp içine konularak gömüldüğü (lahit vs..) gömü tipleri de inhumasyon mezar örneklerindendir.
 

cantar

Vip Üye
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
13047846_1666546833607093_3238783446999505369_o.jpg


Bu kayadaki büyük çukur Libasyon Çukuru ve çevresindeki oyuklar o dönemde yaşayan insanların oyun oynamak için açtıkları düşünülen çukurlar mış ben bu oyun için açıldığına inanmayanlardanım.Taş çok büyük ve oyuncuların etrafında ayakta veya oturarak oynayabilecekleri bir insan elinden veya doğal oluşum yok bence cevre de o aileye veya kabileye ait mezarların olduğunu düşünüyorum.Köçürme taşı Göçme Yalak taşı oyun taşı diyorlar.
 
Üst