Kaya Taş Falcısından Fal Örnekleri Beğenirsiniz Umarım.........2 | Sayfa 55 | Define işaretleri ve anlamları

cantar

Kullanıcı
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
2yv7ac8.jpg


6iwdc1.jpg


2qi8ard.jpg


105trms.jpg


YAĞMUR OLUKLU KAYA..ALTI %99.9 KAYA İÇİ ODA MEZAR
2nvcojr.jpg


2iixvfm.jpg

ANIT AĞACI
 

cantar

Kullanıcı
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
EĞER SİZLERE SUNDUĞUM GÖRSEL ÖRNEKLERİ DİKKATE ALIRSANIZ BAŞARILI OLAMAMA ŞANSINIZ KISMETSİZLİK DIŞINDA % 99,9 DUR..
HİÇBİR İŞARETİN EMANETİ 50 M SAĞI 50 M SOLU 50 M ÖNÜ 50 M ARKASI DIŞINDA DEĞİLDİR.
SUDA SUYUN ALTINDA MEZARLIKTA İBADET YERLERİNDE KAYBOLMAYACAK İŞARET OLABİLECEK DOĞAL OLSUN İSTER İNSAN ELİNDEN GEÇMİŞ OLAN HER YERDE EĞER VARSA MUHAKKAK EMANETİ VARDIR.
BU YER ŞEKİLLENDİRİLMİŞ BİR ARAZİ YAPISI BİR KAYALIK ALAN BİR TEPE BİR AĞAÇ BİR ŞELALE BŞR MEZARLIK ALANI BİR İBADETHANENİN BAHÇESİ KENDİ İÇERİSİ TAVANI TABANI DUVARI DUVARININ ARKASI TABANIN ALTINDAKİ ODANIN ALTINDA BAŞKA ODALAR ODADAKİ MEZAR ALTINDA BAŞKA MEZARLAR DUVARLAR ARKASINDA BAŞKA ODALAR TAVANDA ODA VE ODALAR LAHİT OLAN YERDE BAŞKA LAHİTLER LAHİT ALTINDA BAŞKA LAHİTLER OLABİLİR ÖRNEKLERİ GÖRÜLMÜŞTÜR....
BİR YERDE BİR MEZAR VARSA BAŞKA MEZARLARINDA OLMA İHTİMALİ % 99,9 DUR.
HER MEZARDA BİR MEZAR HEDİYESİ OLACAK DİYE KAİDE YOKTUR KİMİNDE SERAMİK PİŞMİŞ TOPRAKTAN MEZAR HEDİYELERİ OLABİLECEĞİ GİBİ BİR VEYA BİRDEN FAZLA CAM BONCUKLAR GÜMÜŞ ALTIN BRONZ MALZEMELERDEN MÜTEŞEKKİL MEZAR HEDİYELERİ OLABİLİR.....
İŞARETLERİN HANGİSİNİN NE İFADE ETTİĞİNİ NERELERE BAKILMASI GEREKTİĞİNİ ALENİ PAYLAŞIYORUM SAKLAMIYORUM BİLGİ PAYLAŞTIKÇA ÇOĞALIR....

DEFİNECİ

DEFİNECİ : Önceden saklanılmış hazineleri bulmaya
çalışan insandır.
Bu işin başarılması için mutlaka bir eğitim alması
gerekir, eğitimsiz defineci yarardan çok zarar verecektir.
Bilinçsiz
defineci neyi nerede ve nasıl arayacağını bilmez.
Eğitimsiz bir
defineci, aynı zamanda iflah olmaz bir hastalığın bir umut sevdasının
aşığıdır.
Definecinin eğitim alacak bir kurumu yoktur.
Bu
itibarla kulaktan kulağa dolaşan rivayetlere göre hareket etmektedir.
Bu
nedenle dedektör satıcılarının, medyumların, cincilerin ekmek teknesi
halindedirler.

Önemli:
Yoğun teknoloji ve bilginin
kullanıldığı çağımızda , muhtelif hurafelerle varsayımlarla yola çıkmak
sahaya araziye çıkmak akıl kârı değildir.
definecinin ve Arkeoloğ'un
ana kaynağı arazidir.

Definecinin sorunlarının başında eğitim
sorunu gelmektedir.
Bu soruna devletimizin el atması şu an
itibariyle mümkün gözükmemektedir.
O zaman bu sorunu nasıl aşacağız.

Gelişmiş teknoloji sayesinde yazarak, yazdıklarını,tecrübelerini
paylaşarak klasik anlayışta , yapıda kurtulabilir.
Yardımlaşarak
eğitim sorununu hal edebilirler.

1- Özü Sözü doğru olmalıdır.
2- Tecrübelerini paylaşmalı işini bir görev saymalı
3- Çözemediği
izleri korumalı , kırmamalıdır bozmamalıdır.
4- Yasal sınırları
aşmamalı, kaçak kazı kesinlikle yapmamalıdır.
5- Tarihi bilgisi üst
seviyede olmal,araştırma yapacağı bölgenin önceki yaşam şeklini
yaşantısını araştırmalıdır.
6- Bu alanda kullanacağı teknolojiyi iyi
tanımlamalı kullanacağı alet edevatların kullanımını iyi bir şekilde
kullanımını öğrenmelidir..
7- Nefsine düşkün tamahkâr aç gözlü
olmamalıdır.
8- Defineciliği asla bir geçim kaynağı olarak görmemeli
buna umut bağlıyarak evini yaşam şeklini ihmal etmemelidir. Bir hobi
şeklinde yapmalıdır.
9- Tarihi izleri doğayı korumalı zarar verenlere
mani olmalıdır.
10- Defineci bir arkeolog kadar bilgili ve becerikli
olmalı kazı şekillerini ne şekilde ve nereden işe başlanması
gerektiğini iyi bilmelidir.
11- Yapacağı işleri bir plan proje
dahilinde yapmalıdır.
12- Her bulduğu veriyi kayıt etmeli, sonrada
sakin sağlıklı bir zihin açıklığında kendince yorumlamalıdır.
13-
Hurafelerle varsayımlarla safsatalarla yola çıkmamalı Mutlaka yüzeysel
bulgularla mantıklı bir şekilde işe araştırmaya başlamalı.

saygılarımla..
BENİM PRENSİBİM BU AŞAĞIDA YAZILI OLANLAR...
_________________
Bende 1 Para Vardı.
Sendede 1 Para.
Paraları Değiştirdik.
Paramız Artmadı Senin 1 Paran,Benimde hala 1 Param Var.
Bende 1 Bilgi Vardı.
Sendede 1 Bilgi Bilgileri Değiştirdik.
Bak Şimdi Seninde 2 bilgin.
Benimde 2 bilgim oldu...

---***İŞTE BİZ BUNA PAYLAŞIM DİYORUZ***---

(HAYATA DAİR CEVAPLARI TAM ÖĞRENMİŞTİK Kİ SORULARI YENİ SORULARLA DEĞİŞTİRDİLER)...
 

cantar

Kullanıcı
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
HERŞEYDEN ÖNCE RESMİ PROSEDÜRE UYMAK ŞARTTIR RESMİ MERCİLERDEN GEREKLİ BİLGİ VE İZİNLER ALINMALIDIR...

1- Size gelen define haberinin doğruluğunu araştırmalısınız...

2- Bahsi geçen konuyu doğru teşhis etmeli, definedenmi bahsediliyor yoksa başka branşmı bu önemli...

3- Define bilgi bulgu ve belge gerektirir, anlatılan rivayetleri ise yaşlı
yöre halkından dinleyerek konunun gerçeğe yakınlığını bahsettiğimiz veriler ışığında itibara almalıyız göz
önünde bulundurmalıyız...

4- Elinizde arazi hakkındaki resmi kayıtlar yöre insanının bilgileri ve
defineye dair bilgi bulgu va belgeleri tamamladıktan sonra doğru yerde
ve doğru zamanda olmalıyız...
Resmi kayıttan kasıt aranması yasak olan
yerlerin bilgisidir .
Sit alanları şahıs arazileri gibi,doğru zaman ise
gündüz olacak hava şartları müsait olacak yanımızda gerekli alet edevat mevcut
olacak...

5- Define aramaya gideceğiniz insanlar mutlak güvenilir olacak daha önce
hiç tanışmadığınız kişilerle yola çıkmayınız çünki definecilik spor
olduğu gibi aynı zamanda dayanışmada ister fedakarlık ve özveride ister
dağda başınıza gelen bir kaza olabilir veya arama esnasında bir bulguya
sinyale rastlayabilirsiniz yanınızdaki kişinin güvenirliliği burada çok
önemlidir...

6- Gideceğiniz yola ve yapacağınız masrafa dikkat etmelisiniz
proğramınızı baştan doğru yaparak çalışmalarınızın yarım kalmamasına
özen göstermelisiniz iş planında kaç günlük iş varsa ona göre hazırlık
yapılmalıdır...

7- Define arayacağınız mevkiiye geldiğinizde orada önce kamp vaziyeti
alarak hertürlü ihtiyacınızı görebileceğiniz ortamı sağlamak,defineci
rahat olursa o derece başarılı olacaktır,gerekli hazırlık yapılmadan
gidilirse bıkkınlık ve bezginlik getirir çekilen zahmet ve masrafta boşa
gider...

8- Arazinin doğal yapısıyla farklılık arzeden detaylar hesaba katılarak
yol su ana kaya ve belirgin varlıklar göz önünde bulundurularak harita
varsa pusulayada bakılarak harita doğru yönde tutularak bahsettiğim
belirginlikler baz alınarak tesbit yapılmalı alanı böylece
daraltmalıyız...

9- Eğer işaretle gidilmişse işaretin manasını önceden bilerek gidilmeli
ve mevkiye gelindiğinde işaretin diline göre arama yapacağimız alanı
daraltmalıyız ancak unutmamak gerekirki işaretler tek olmaz...

10- Elimizde aradığımız definenin cinsine göre cihaz bulundurmalıyız alan
tarama ve nokta tesbit edebileceğimiz cihazlarımız olmalı...

11- Tesbitimizi yaptıktan sonra çalışmamız gereken arazi yapısına uygun
malina, kazma, kürek, ısbatula, fırça, pürmüz, yanıcı madde, eldiven,
halat, makara, ışıldak, maske, uygun ayakkabı, yedek giysi, çekiç murç
keski, çelik şiş, elarabası, balta, kanca, tırpan, orak, kovalar,
bidonlar, cep telefonu, bıçak, kerpeten, v.s bunların hepsini değil
tabiiki çalışma şekline göre alet götürmeliyiz...

12- Hedefe doğru varırken tuzaklıysa daha dikkat edecek ve can güvenliğini ön planda tutmalıyız kendimize dikkat etmeliyiz...

13- Defineye ulaşınca acele etmeden sakin bir kafayla önce bir
duracaksın istişare ederek malzemeye çıplak elle tutmadan odaysa odayı
havalandırmadan açılan malzemenin içindeki havayı solumadan hareket
edeceksin bunlara dikkat etmeli, bir çok defineci bu konulara dikkat
etmediğinden bunu ya hayatıyla ya sakat kalarak sağlığıyla ödemiştir
unutmayalım en büyük nimet maddi olarak sağlığımızdır...

14- Son olarak aradığınız yerdeki tarihi varlıklara değer vererek onlara
zarar vermemek için titiz çalışma yapmalısnız eğer zarar verirseniz
bunun hem kanunen cezası farklıdır hemde kırılan parçalar değerini
kaybedecektir...

15- Bilinçli, araştırmacı ve yukarıda anlatılan detaylara riayet eden definecilerin başarılı olmaları umulur...
 

cantar

Kullanıcı
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
Geçmiş Antik Dönem toplumlarında sık sık yapılan savaşlar,ani baskınlar, çete ve eşkıya soygunlarına karşı insanlar ellerindeki muhtelif değerleri korumak amacıyla saklama gizleme ihtiyacı duymuşlardır, hatta günümüz insanlarının dahi kısmen uyguladıkları alışkanlıklardır.
Gömü işleri ve düzenekler genelde bu işleri iyi bilen taş ustaları tarafından , sert cisimlere şekil vermekte usta insanlar (heykel tıraşlar) sanaatkarlar tarafından yapılırdı.

Bir gömüye neden işaretleme düzeneğine ihtiyaç duyuldu?
Bu sorunun cevabındaki genel mantık şöyledir.
Gömü başta güvenlik nedeni ile yapılırdı, gömen insan ihtiyaç duyduğu an gelip kolay bulacak, kolay kazacak ve gömü yerini kendisinde başka kimseler bilmeyecek, kendisi almadan ölürse gömüyü kendi neslinden dininde ırkında biri gelip bulsun alsın gibi mantığı düşüncesi yatmaktadır.
Gömerken saklarken bile düşünülen yapılan emniyet tedbirleri kendisi için ve saklama gereği duyduğu şeyler için bir güvenlik başkaları için bazen öldürücü derecelerde olabilmesi söz konusudur.

Ülkemizde hemen hemen her bölgede kayalar üzerine yontulmuş değişik şekillerde figürler,izler, çizgiler, yazılar ve canlılara ait resimlere rastlamak mümkündür.
Bu şekilde geçmiş medeniyetlerin bıraktıkları bu izlerin ne anlama geldiği merak edilmiş yıllarca araştırılmış, tartışılmış bazıları hakkında bir takım kanaatlere varılmıştır.
Bu medeniyet izlerinin hepsi define yada gömü gibi anlamak yorumlamak yanlıştır.
Bunların bir çoğu define değildir.
Bizi ilgilendiren konu bunlardan hangileri direkt olarak gömüyü gösterir olanıdır.
Unutmayalım ki gömüyü yapan insan kendisinden başka birinin bu gömüyü alma imkanı olmasın, kendi açısında rahat ve kolay olsun, işaret dediğimiz bu tür düzeneklerin yapım mantığı budur.
O zaman bu işaretler nasıl çözülecek? sorumuza aşağıda kısaca cevap vermeye çalışacağız.

Öncelikle aşağıdaki konulara dikkat edelim!

1- İşaretin bulunduğu bölge yaşamaya elverişli ve yaşanmış olduğuna dair kalıntı ve izler olması,
2- İşaretin yapıldığı kaya iri yerli sabit olması,
3- İşaretin oyma yada kabartma olması,
4- İşaretin derin kalın biçimde yapılmış olması,
5- Aynı alan içerisinde manalı bir bağlantı ile birden fazla olması,
6- İşlendiği kayanın bir çok afetlere karşı dayanıklı sağlam olması
7- İşaret yapılan kaya su yatakları kenarında olmamalı (kimse su kenarlarına gömü saklamaz)

Bu niteliği taşıyan işaretler gömü olma ihtimali yüksektir.
Bu özellikleri taşımayan figür üzerinde durup uğraşmayalım.

İşaret çözümünde öncelikle tarihi bilgimizi yoğunlaştırmak, işaretin bulunduğu bölgenin tarihini öğrenmek, yapılan figürün özelliklerini bilmek(örneğin bir yılan yılanın özellikleri birer ip ucudur) işaretin bulunduğu doğal coğrafyasına aykırı, çukur ,tümsek ,işaretli kaya gibi unsurları değerlendirmek, En önemlisi arkeolojik metotlara baş vurarak çözüm yollarını aramakla sonuca varılır.

Ne yazıkki bu güne kadar yürürlükteki mevcut yasalar ve mevzuatlarla kaçak kazı ve tarihi eser kaçakçılıgının önüne geçilememektedir.
Bununda temelinde ne yazıkki bu kanunları yönetmelikleri hazırlıyanların dar ve küçük düşünceli beyinlerinde üretildikleri tamamen bir CEHALET cahillik yatmaktadır.

Kaçak kazıyı yapan insanlar, bu yasal olmayan kazılara kendilerince bahaneler kılıflar bularak kendilerini kandırmaktadırlar.
Definecilik kimileri için bu benim için hobi,macera,
kimi yasal kazıya milyarları nerden bulayım,zaten ekonomik krizdeyim param olsa bu işi neden yapayım,
kimileride yasal olarak bulsam bile devlet elimizden alır vermez gibi yanlışlar içindedirler.


İŞTE bu insanlar gözü kara insanlardır.
Gecenin bir yarısında koyu karanlıkta dağ, tepe, bayır demeden kazı yapan HAPİSHANE'yi ve AİLE'sinin gelecegini hiç dikkate almadan risk'e atan insanlardır.

Bir arap atasözü derki ( küllü cehülün ) yani her CAHİL CESURDUR.
Bu işi yasal yollarla yapan arkadaşlar bu sözü üzerinize almayın CESARET CEHALETTEN KAYNAKLANINCA KAÇAK KAZILARINDA ÖNÜNE GEÇİLEMİYOR.

Benim bir büyüğümde demişti bir zamanlar yiğenim cesurlar aptal olur aptallarda erken ölür yapacağın işlerde iyice düşünmeden araştırmadan senden daha iyi bilenlere danışmadan bir işe yönelme atılım yapma bilmediğin daha önce hiç çalışma şeklini görmediğin işlere yönelme tevasül etme hem kendini rezil edersin aileni yakın çevrenide üzersin perişan edersin.
Bu söylediklerinin doğruluk derecesindeki yaşadığım süre içerisinde yakın çevremde gördüm yaşadım

İŞTE KAÇAK KAZININ BAZI RİSKLERİ :

1-Yasalar önünde zor durumadüşer, dogrudan yada dolaylı olarak ilişkide oldugu kişileri düştüğü zor duruma ortak eder.
DÜŞTÜĞÜ PİSLİĞE BATAĞA ONLARIDA ÇEKER.

2-Çocuklarının İSTİKBALİNİ KAMU HİZMETİ AÇISINDAN RİSKE ATAR.


3-Polis kayıtlarına bir defa ismi girdikten sonra HER TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞINDA FAİL ARANIRKEN İSMİ GÜNDEME GELİR.

4-Defineyi bulsa bile ekip elemanlar, yada sonradan muhatap olacakları ile kendisine karşı güç kullanabileceğini, hayati tehlike veya en azından eli boş bırakılma riski ile her an yüz yüze kalacaktır. RESMİ KAZIDA İSE BU TEHLİKELER OLMIYACAKTIR.

5-Sivil vaziyetteki Mali polis, İstihbarat elemanları Jandarma ile kolluk kuvvetleri ile belki bilmeden muhabbet ve pazarlık yapacaktır.

6-Alıcısını bulsa bile malın gerçek değerini değil % 10 ile %15 belki vereceklerdir.
HALBUKİ DEVLETTEN YASAL YOLLA CIKARTILAN MALIN %50'ni NET ALACAKTIR, KESİNTİDE BULUNMAMAKTADIR.....!!!!!!!!

7-ÜLKESİNİ, TOPRAĞINI, İNSANINI, TARİHİNİ VE KÜLTÜRÜNÜ SEVEN HİÇ BİR İNSAN YASAL OLMAYAN YOLLARA BAŞ VURMAZ VE BU RİSKLERE GİRMEZ. KENDİNİ BİLEN HİÇ BİR İNSAN ÇOCUKLARININ AİLESİNİN GELECEĞİNE GÖLGE DÜŞÜRMEZ, İPOTEK KOYMAZ....!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Lütfen bilinçsizce kazı yapmayalım.
Sit alanlarina zarar vermeyelim sit alanlarında araştırma yapmıyalım yapanlara engel olalım.
Eğer bir şeyler çıkacağına inanıyorsanız en yakın müzeye başvurun.
Böylece hem çıkacak olan eşyanın maddi karşılığını tam anlamıyla alacaksınız hem de bir tarihi yaşatacaksınız.
 

cantar

Kullanıcı
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
İnsanlar tarih boyunca çeşitli sebeplerle sahip oldukları toprakları
bırakarak başka topraklara göç etmişlerdir ve sahip oldukları değerli
eşyalarını bıraktıkları evlerinin içine veya güvenli olduğuna
inandıkları yerlere gömerek daha sonraki zamanlarda geri dönerek bunları
geri almayı ummaktadırlar biz bunlara define (gömü)demekteyiz .Normalde
bu tip olayların azlığı mantıklı gelsede yakın tarihe kadar savaşlar ve
felaketlerle boğuşan dünyamızda toprak insanlar için koruyucu ve
kollayıcı olmaktadır .Nedeni ise belirsizlik,yollardaki hırsızlık vs...

TARİHİ ESERLER VE ESKİ GÖMÜLER

Eskiden
insanlar bu kadar hızlı ve güvenli yolculuk şartlarına sahip değillerdi
dolayısı ile acil olarak terkedilecek yerleşim yerlerinde ihtiyaca
yönelik eşyalar hemen taşınırken birikimlerinide toprağın gizli kucağına
emanet ederlerdi bir gün geri dönerek çıkartmak üzere.Fakat saklanan
değerli eşyalar zamanla unutularak yada yeri bulunamayarak toprağın
altında çok uzun süre kaldıklarında tarihi eser değeride
kazanmaktadırlar .

DEFİNECİLİK

Tarihin en eski dördüncü
mesleğidir.İngilizler buna MEDLORK Türklerde "DEFİNECİ"yani gömü arayan
demektedirler.İngilterede bu işkolu daha çok derekenarlarında bizde ise
dağların tepelerinde icra edilmektedir.Sebeplerine gelince yaşadığımız
coğrafyada köklü göçler,savaşlar,doğal felaketler hiç eksik olmamıştır
hiç birşey olmasa elli senede bir savaş çıkarak insanları göçe
zorlamıştır.(UMARIM YAKINDA SAVAŞ ÇIKMAZ)

NEDEN DAĞLARDA

Dağlarda
genellikle keçiler ve define avcılarının dışında kimse dolaşmaz yani
insanların pek sıklıkla dolaşmadıkları bu yerlere eskilerin birşeyler
gömmüş olmaları ihtimali ve gömülenin çıkarılmamış olma ihtimali
kuvvetlidir.

MÜJDE

Nişana varılacak yolu anlatan semboller ,tepe,höyük,çeşme ve mezar türü eski yapılardır

NİŞAN VE NİŞANCILIK

Gömünün
yerini belli etmek için dikilen taş veya kaya gibi kalıcı yerlere
kazınan işaretlerdir .Bazı durumlarda Harita mevcutsa yerine oturtmak
için yine nişancıya iş düşer

İSTİŞARE

Bir gömü veya definenin yerini bulmak için rüyaya yatmak manasındadır.(nasıl yapıldığını merak edenler mail göndersin)

MÜHÜR VE TILSIMLAR

Mühürler
genel olarak hazinenin kime ait olduğunu hatırlatan küçük işaretlerdir
fakat bazı durumlarda sonderece tehlikelidirler.Sıkı sıkıya kapatılmış
bir küpün içindeki sayısız mantar ,vürüs ve en bilinen koruna yöntemi
siyanürün dışarı sızmasını önleyebilir.Bu yüzden çok sayıda defineci
kardeşimiz telef olmuştur.Bir mühürü kırmanın en iyi yolu bu işten
anlayan bir arkadaşla temasa geçmektir.TILSIM'a gelince tılsım tam
olarak defineyi korumak için büyücü ve cinci hocalar tarafından yapılan
cin bağlamalarıdır.Cinlerden bir grubu defineye bekci olarak
bırakmasıdır.Tılsımlar genellikle definecilerin korkulu rüyasıdır bir
tılsımın bilmeyen birkişi tarafından hafifce çatlatılmasından doğan
çarpılmalar veya senelerce süren cin çarpmaları en bilinen hadiselerdir
.Kaldıki hiç tılsımı olmadığı halde cinlerin sahiplendikleri sayısız
hazine ve eşyayla karşılaşan deneyimli insanlar bile
etkilenmektedir.Böyle bir durumla karşılaşan arkadaşlara mail yoluyla
yardım edebilirim

GEREKLİ ALET EDEVAT

Bir defineciye en
gerekli şey gidilecek yerden emin olunmasıdır.Bunun yanısıra
pusula,matara,sağlam yürüyüş ayakkabısı,uyku tulumu,çadır,sırt
çantası,ayrıntılı bölge haritası,portatif tahkim edevatı (yoksa kısa
saplı kürek ,kazma)konserve yiyecek(tuzsuz ve fazla susatmayan
cinsten)ilk yardım çantası,el feneri,radyo vs...

ALINACAK TEDBİRLER

Gidilecek
yer hakkında ayrıntılı bilgi toplanmalı ve bir kaç gün kalınacaksa
bölgedeki jandarmadan kamp izni alınmalıdır.Bölge yerleşim yerinden çok
uzak ve yürüyecek takatiniz yoksa geri dönün o bölgede bir eşşek
kiralamak bütün yerleşim birimine ben define aramaya gidiyorum demektir.

SAHTE HARİTALARA DİKKAT

Günümüzde
kahve ve barlarda bol miktarda define haritası çirit atmakta onlarca
definecinin hayal kırıklığıyla evlerine geri dönmesine sebep
olmaktadır.SİZ siz olun sakın bu tip haritalara inanarak kilometrelerce
yolu tepmeyin öncelikle haritaların doğruluğundan emin olmalısınız.

İYİ BİR EXPER VE KATOLOG TAKİBİ

Sahip
olmanız gereken en önemli şey sağlam bir exper ve
katologlardır.Sebebine gelince tarihi esere sahip objelerin yasal yoldan
alınıp satılması üzerinize tescili yoksa mumkün değildir.Bu sebepten
size rehberlik edecek güvenilir ve deneyimli bir antikacı tanıdığınız
yoksa bu işe girişmeyin.
 

cantar

Kullanıcı
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
GİZLİ VE KUTSAL SEMBOLLER
Gizli Semboller

Semboller

İnisiyeler tarih boyunca gizli bilgileri aktarmak için sembollere baş
vurmuşlardır. Bu şekilde semboller efsanelere, kutsal metinle ve
menkıbelere işlenmiştir. Onların anlamını bilenler, onları deşifre
ederek gizli anlamlarına kavuşmuşlardır. Ayrıca, harfleri sayılara,
sayıları harflere çeviren çeşitli şifreler, çeşitli kavramları ifade
eden geometrik şekiller, piktogramlar ve ideogramlar geliştirilmiş, her
nesneye ve canlıya çeşitli mecazi anlamlar verilmiştir.

Semboller basit veya karmaşık şekillerden meydana gelebilir. Bunlar,
sayı, harf, geometrik bir şekil, doğadaki bir canlı, eşya veya bunların
birleşimlerinden oluşabilir. Hepsinin üzerinde bir düşünce gücü yüklüdür
ve kesinlikle rastlantısal özellikler taşımazlar. Semboller ilgisizlere
fazla bir şey ifade etmezler. Fakat, anlayanlara ifade ettikleri
manalar çok derindir.

Semboller, farklı tecrübe düzeylerine ulaşmamızı sağlarlar; ki onlar
olmadan bunlar sonsuza dek bizlere kapalı kalırlardı; çünkü onların
bilincine bile varamazdık. Sembollerin temel işlevi, farklı şekillerde
ulaşılamaz hakikatlerin düzeyine varmaya ve hiç düşünülmemiş bakış
açılarını insanların anlayışına sunmayı sağlar. Sembol her zaman beşeri
varoluşu yükümlülük altına sokar ve aynı zamanda anlık gerçeği
patlatarak bir anlam yükler.

Sembolizm, bir düşüncenin veya olayın sayılar ve şekillerle
anlatılmasıdır. Bir açıdan kullandığımız harfler ve rakamlardan tutun,
etrafımızda gördüğümüz geometrik şekillerde, doğanın yarattıklarında ve
oluşlarda dahi sembolizmi görebiliriz. Fakat bizler genellikle bunları
taşıdıkları anlamlardan çok, karşımızdakilere bildiklerimizi aktarmak
için kullanırız. Oysa her harfin, rakamın, geometrik şeklin taşıdıkları
anlamlar ve enerjiler vardır. Sembolizmin en önemli yanı, bir sembole
yüklenen anlamın yıllarca değerini kaybetmeden korunabilmesidir. Fakat
bunun bir kötü yanı da aynı sembole gerçek anlamından veya daha doğrusu
esas kullanım amacından farklı anlamlar yüklenerek kullanılmasıdır. Bu
nedenle semboller ile uğraşırken dikkatli olmak ve gerçeği araştırmak
gerekebilir. Fakat sembollerin gerçek anlamları ne kadar saptırılmaya
çalışılırsa çalışılsın mutlaka birileri tarafından hep doğru olarak
bilinir ve korunur.

Semboller içimizdeki mevcut olan ve ancak sezebildiğimiz hakikatleri
somutlaştırabilmemizi sağlar. Gerçekten de sembol insanın içinde
hissedip de tam olarak tanımlayamadığı için dile getiremediğinin
dışarıya yansımasıdır. Semboller dış dünya ile aramızdaki ilmi aşan
hakikatleri, örtülü ince bağları kavramamıza yardımcı olur, ezoterizme
nüfus etmemizi sağlar. (Bunu da belirtmekte yarar vardır: Sembolizm
doğal olarak ezoteriktir, fakat ezoterizm her zaman sembolik değildir.)

Sembolizm başlangıcı çok eski çağlara uzanmaktadır. Bir takım
kavramların başkalarınca da anlaşılabilir olmalarını sağlamak maksadıyla
kelimeler, işaretler, sayılar, jestler, yazılar, bazı hareketler ve
özel ritüeller bu maksatla hep kullanılmışlardır.

Sırların evrensel dili olan sembolizm; gizleyerek açıklar, açıklayarak
gizler. İnsanlar binlerce yıldır, bir düşünceyi izah etmek için birçok
yollar denemişlerdir. Bir düşüncenin anlamını, kademeli şekilde
insanların anlayışlarına ve olgunluklarına göre birtakım kalıplar içine
koyup sunmuşlardır. Özellikle ezoterik, gizli tutulması gereken birçok
bilgi sembollerle anlatılmıştır. Yani doğrudan doğruya bir düşünce, bir
bilgi izah edilmemiş, üstü adeta örtülerek bohçalandıktan sonra
aktarılmıştır. Sembolizmin bilimsel metotlarla işi yoktur. Bilim cevap
arar, sembolizm ise soruları arar. Yani sembolizmde sorular önemlidir.
Sirius, İki Sütun ve Üç Piramit - Peter F Christiansen

Evren, bir matematik ve geometri düzeni içinde hareket eder. Astronomi,
fizik ve bilim dallarıyla ilgilenenler evrenin mükemmel bir ritmik düzen
içinde hareket ettiğini, yaşadığını gayet iyi bilirler. Tanrının
varlığını bu mükemmel düzen içinde görmek mümkündür. Çünkü O’nun
varlığına inanmayan bilim adamları bile, en son teknolojiyi kullanarak
elde ettikleri bulgularda, evrenleri yaratan yüce bir gücün varlığını
hissetmeye başlamışlardır. Bu güce kimileri Allah, kimileri God,
kimileri Dieu, kimileri Evrensel Zeka, kimileri ise başka adlar
verebilir. Ama bu mükemmel matematik ve geometrik düzeni kuran güce ne
denirse densin varlığı inkar edilemez. Masonlukta bu yaratıcı güce
‘Evrenin Ulu Mimarı veya Geometri Üstad-ı’ denilmektedir. Masonlar
evrenleri yaratan ve mükemmel bir şekilde işleten enerjiyi tanımlamak
için bazen sembolleri kullanırlar. Bunu, çok daha eski yıllarda yapan
bir takım kadim uygarlıkların varlığından da söz edebiliriz.

Semboller bilimi, değişik realite planları arasındaki, görünmez alemle
görünür alem arasındaki benzeşime dayanmaktadır. Sembolizme göre, yüksek
düzenin realitesi, daha aşağı seviyedeki bir düzenin realitesi, daha
aşağı seviyedeki bir düzenin realitesi ile temsil edilir. Ama bunun
tersi olamaz, bir sembol daima, en azından bir üst anlamı ifade etmek
için mevcuttur, varlık sebebi budur. Tüm evren tam bir ahenk halindedir
ve “Yukarıdaki aşağıdakine, aşağıdaki de yukarıdakine benzer”
Dolayısıyla beş duyumuzla algılayabildiklerimizin tümü, aslında görünmez
alemin bir sembolü durumundadır. İnisiyeler bu gerçeği gayet iyi
kavramışlar ve bir takım ökült prensipleri, yasaları, beş duyunun
algılayabileceği bir şekilde ifade etme yöntemini kullanırken de, her
varlığın realitesine hitap edebilecek hüneri göstermişlerdir. O işareti,
o resmi, o tiyatro oyununu, o şiiri, o edebi eseri, o halk masalını vs.
Herkes kendine göre yorumlayacak ve bir anlam çıkaracaktır.

Semboller, sonsuzluğa yönelmemiz hususunda bize sevgiyle yardım ederler.
Zira, sonsuzdan geliyoruz ve şu dünyadaki yolculuğumuzu sonsuzluğa
doğru yapıyoruz. Ve işte semboller, zamanın ölçüsüzlüğünde yolumuzu
kaybetmemize mani olan yol gösterici levhaları, koruyucuları temsil
ederler.

GİZLİ VE KUTSAL SEMBOLLER

12 Bin Yıldır Kalp Sembolü Çiziliyor, Biliyor musunuz?
Dünyanın her yerinde ders sıralarının, duvarların, bankların, ağaçların
üstüne milyonlarca kalp işareti kazındı. Hepsinin içinden iki ucunda iki
baş harf olan bir ok geçiyor. Aslında insanoğlu, tam 12 bin yıldır aşık
olup sağa sola kalp resimleri çizip duruyor. İlk kez Güney Fransa'da
mağara duvarlarına çizilen kalp resmi, günümüzde de 'en temiz duyguları'
ifade etmeye devam ediyor. Kalp sembolünün ayrılmaz parçası olan ok da
Ortaçağ'da ortaya çıkmış.

Kalp Sağlığı Vakfı Başkanı olan Prof. Dr. Tayyar Sarıoğlu'nun (52)
yaptığı araştırmaya göre, kalp resmi, hemen her çağda ve dünyanın her
yerinde aşkın sembolü. Aşkını duvarlara kazıyan ilk romantikler,
Fransa'nın güneyinde yaşamış olan Cro-Magnonlar. Son buzul çağından önce
(M.Ö. 10000-8000) yaşamış olan ve avcılıkla geçinen bu mağara adamları,
kalbin, hayatın ve canlılığın devamını sağlayan en önemli organ
olduğunu keşfettiler. Cro-Magnonlardan kalan mağara resimlerinde
günümüzdekine çok benzer kalp figürleri görülüyor.
En eski bulgulardan biri de Kuzey Afrika'da M.Ö. 700'de kurulan Cyrene
şehir devletinin hikayesinde saklı. Günümüzde Libya sınırları içinde
kalan Cyrene, burada yetişen çok değerli 'Silphium' bitkisi sebebiyle o
dönemin en önemli ticaret merkezi haline gelmişti. Çünkü Silphium,
erkekler için çok güçlü bir afrodizyak etki gösterirken, kadınlar doğum
kontrolü için kullanıyordu. Silphium bitkisi o kadar değerliydi ki,
Cyrene paraları üzerinde resmedilmişti. Bu bir kalp şekliydi ve kalp ile
sevgi arasındaki ilişkinin en önemli örneğini oluşturdu.

Eski Mısır'da kalp, ruhun ve vicdanın merkezi olarak kabul edildi.
Ölümden sonra bütün organlar vücuttan çıkarılırken, sadece kalp yerinde
bırakıldı. Çünkü ölümden sonra kalbin, adalet tanrısı Maat'ın huzurunda
hesap verdiğine inanılıyordu. Eski Yunanlılar ruhun kalbin içinde
yerleştiğine inanıyordu. Kalbin kan pompalama fonksiyonun farkında olan
Hipokrat ve Aristo, kalbin aynı zamanda duygu ve düşünce yeteneklerinin
de merkezi olduğunu düşünüyordu. Şarap ve zevk tanrısı Dionisos'un
başında yapraklardan oluşan kalp şeklinde bir çelenkle tasvir edildiği
bir anfora , Yunanlılar'ın kalp, zevk ve mutluluk arasında kurdukları
ilişkiyi ortaya koyuyor.

Bugün bildiğimiz simetrik kalp sembolü ise Ortaçağ'da popüler olmaya
başladı. 13. yüzyılda, kadınların güven ve inancını kazanmış İsveç Kralı
Magnus Ladulas'ın kolunun üzerinde bir kalp işareti yer alırdı.
1400'lerden kalma 'Kalbin Sunuluşu' isimli Fransız duvar halısında,
erkeklerin, aşık oldukları kadınlara bağlılıkları kalplerini sunarken
tasvir edildi. Yine o dönemden beri kullanılan iskambil kartlarında
kırmızı kalp en değerli kağıt grubu oldu.

İŞARET NASIL YAPILDI?

Girit Kültürü ile başlayan ve Bizanssın yıkılışı ile son bulan, sert
çisimler muhtelif semboller, heykeller yazı yazan EPİGRAFİ denilen bir
bilim dalı vardı.
Osmanlı’da bu bilim dalı NAKKAŞÇILIK, askeri birimler içinde LAĞIMCILAR
şeklinde gelişerek devam etti.Osmanlı tarihi eserlerden görülen eşsiz
güzellikte ki taş yontmalar şekkiler yazılar desenler Nakkaşçılıkla
uğraşan ustaların zanaatıdır.Savaşlarda lağımcılar kullanılırdı,
Lağımcılar kale yakınlarından tüneller açarak savaşan askerlerin gizlice
kale içine girmesini sağlarlardı.
Sert cisimlerle uğraşanlar çırak, kalfa ve usta şeklinde bir eğitim alırlardı.

Dünya coğrafyasında bir çok çeşitli, yapıya sahip kaya mevcuttur. Her
kaya yapısı işlemeye elverişli değildir.Hangi kayanın daha kolay, nasıl
işleneceği konusunda pratikten eğitim verilirdi. Çünkü yapılacak olan
eser yıllarca yaşayacak kadar sağlam olacaktır. Eğitim alan insan
kayanın yapısından iyi anlar. Eğitimsiz sırada insan bu tür işleri
yapamayacağı açık olarak görülmektedir.
Günümüze ulaşan lahit, kaya mezarları,sütün başlıkları heykeller ve sair
eserlerin hepsi EPİGRAFİ bilim dalında yetişen insanlara aittir.
Definecilerin, işaret dedikleri muhtelif sembollerde epigrafi ustalarına
ait bir düzeneklerdir. Epigrafi de çırak, kalfa ve usta şeklinde
yapılan eğitim düzeni bir standardı da beraberinden getirmiştir.
Define ile ilgili şifreleme düzeneği yapılacağı, coğrafya koşulları,
kayanın sağlamlığı doğa olaylarına (deprem,su,sel,don,kar güneş,rüzgar…
gibi) dayanıklı olanları seçilmek zorundadır.
Bu tür seçenekler bize gömünün, coğrafyanın hangi bölgesine, o alanda
bulunan hangi cins kayaya yapılacağına dair ip uçları vermektedir. Su ve
sel olabilecek yerlere, yerinde kolay kaldırılabilen kayalara, ekim
dikime elverişli alanlar gömü gömmeye uygun alanlar değildir
Unutmayınız ki defineler için şifreleme düzenekleri yapılması için nasıl
bir ustaya ihtiyaç varsa. Ayni şekilde bu işaretlerin çözümü içinde
belli bir seviyede eğitime ihtiyaç vardır.Yapılan iş ne kadar bilimsel
ise çözümü de bir o kadar bilimsel olmak zorundadır. Bu itibarla
definecilikle uğraşan insanlar tüm çalışmalarını bilimsel kaynağa
dayandırmak zorundadır.

Eski uygarlıklarda nümeroloji

Nümeroloji Okültizm’in bir dalı olup, evrenin sayısal bir kurgu
içerdiğini, evrendeki hiçbir şeyin rastlantıya dayanmadığını, her şeyin
sayısal bir düzen içinde meydana geldiğini varsayar ve sayılarla ilgili
çeşitli analitik ve sentetik çalışmalarla, evrendeki ve olaylardaki
gizli yasa ve ilkeleri keşfetmeyi amaçlar.

Eski Mısır ve Yunan'da Nümeroloji

Nümeroloji bilgilerinin gelecek veya gizli şeyler hakkında bilgi
edinmeye yönelik olarak kullanılmasıyla ilgili alana ise aritmansi adı
verilir. Eski Yunan ve Kalde’de uygulanan aritmansi ya da aritomansi
“sayılar bilimi” denilen nümerolojinin öncüsü olarak görülür.
Nümeroloji’nin Batı’daki gelişimi, esas olarak, “sayılar bilimi ilâhî
güçler bilimi demektir” diyen Pisagor’la başlamıştır. Pisagor’a göre,
evren sayılar üzerine kurulmuş bir sistem olup, evrendeki ahenk
sayıların bir uyumudur. Fakat sayılar bilimine Yunanlılar’dan çok daha
önce Mısır’da önem verildiği bilinmektedir. Nitekim esin kaynağı eski
Mısır bilgeliği olan inisiye Pisagor’un nümeroloji ile ilgili sözlerini
eski Mısır bilgeliğini yansıtan Hermetika’da bulmaktayız: “Mükemmel
işleyen evren, sayıların gücüyle düzenlenmiştir.” Sayıların seslerle
ilişkilendirilmesi de, tarihçilere göre yine eski Mısır’da başlamıştır.

Eski Mısır’ın İsis misterleri inisiyeleri 22 sayısına çok önem
verirlerdi. Yirmiiki sayısını kutsal saydıklarından ezoterik anlamını
çok gizli tutmuşlarsa da, dinsel işlemlerde bu sayıyı kullandıkları
bilinmektedir. Mısır’ın 22 sırrı, hermetik bilgeliğin Mısır’dan
Avrupa’ya geçişiyle Okültizm’de 22 arkan ya da anahtar biçimine
dönüşmüştür. Fakat Avrupa’da Okültizm’in ortaya çıkışından çok önce,
Mısır’ı ziyaret eden Pisagor bu sayının önemini öğrenmiş bulunuyordu.
Nitekim Pisagor matematikteki ünlü “pi” sayısını 22’yi 7’ye bölerek
bulmuştur. Bu sayının daha sonra Dante’nin İlâhî Komedya eserinde
kullanmış olduğu görülür. 22 gibi 11 ve 33 de nümerolojide “üstad
sayılar” olarak kabul edilir.Tradisyonlarda en çok sözü edilen sayılar
1, 2, 3, 4, 5, 7, 12, 22, 40 ve 50’dir.


İbraniler'de Nümeroloji

Fakat harflere nümerik değerler verilerek harflerle sayıların
ilişkilendirilmesi alanında en yoğun çalışmaları kabalistlerin yapmış
oldukları bilinmektedir. İbrani alfabesini kutsal alfabe olarak gören
kabalistlere göre İbrani alfabesinin 22 harften oluşması bir rastlantı
değildir. Fenike alfabesi gibi, bu alfabenin de 22 harften oluşmasında
eski Mısır'ın hermetik etkisi olduğu sanılmaktadır.

Kabalistler 22 sayı ve harfi 3+7+12 biçiminde üç grupta ele alırlar.
Bunlardan 3 temel harf semavi alemi, evrensel kökeni, başlangıcı temsil
eder. Sonraki 7 "düalite harfi" "bilinçle idrak edilebilir âlem"in, yani
aracı âlemin karşılığıdır. Kalan 12 harf ise duyularla algılanabilir
âlemin karşılığıdır. Sayılarla ilgili kabalistik çalışmalar gematria,
temurah ve notarikon adları altında üç ayrı uzmanlık alanı oluştururlar.


Araplar'da Nümeroloji

Aslında, Kabalistlerin 3+7+12 biçimindeki üç gruplu sistemi Yahudiler'e
özgü değildir, eski Mısır, Fenike ve eski Etyopya'nın hiyeratik alfabe
harflerinde ve Arap alfabesi harflerinde de uygulanmaktaydı. (Arap
alfabesi de çok önceleri İbrani alfabesi harflerine denk düşen 22
harften oluşmaktaydı.) Harflere nümerik değerler vererek yapılan
çalışmalar, İslam nümerolojisinde ebced hesabı ve cifr ilmi adıyla
bilinir. "Allah" sözcüğünün ebced hesabındaki sayısal değeri 66’dır.

DEFİNE GÖMÜ NOKTALARI

Define arayıcıları için çok önemli bir konuyu burada açmaya
çalışacağız.Ancak burada vereceğimiz bilgilerin bir kanunu,ya da
mutlakiyet ifade eden bir yönü bulunmamaktadır.Bununla beraber define
gömülerinin nirengi noktalarıyla ilgili olarak hata payı çok az olan
bazı bilgi ve tecrübeleri aktarmış olacağız.

Bu işle uğraşanların ve bizim de sıkça ifade ettiğimiz gibi banka ve
başka bir koruma yolunun bulunmadığı dönemlerdeki insanlar para ve
kıymetli eşyalarını,ancak kendilerinin belirleyebildiği en gizemli
noktalara saklıyorlardı.Bu noktalar arazinin muhtelif yerleri
olabileceği gibi evler,kiliseler ve çeşitli doğa yapıları
olabiliyordu.Bunların dışında elbette her para gömücüsünün kendine has
belirlenmiş yerleri de olabilir.Bizim burada yapacağımız;para ve
kıymetli eşyaların nerelere konulabileceğinin mantığı üzerinde
durmaktadır.

Öncelikle şunu ifade edelim:

1.Gömüyü yapan kişi malzemesini gömmeden önce mutlaka iyi bir düşünce
sürecinden geçecek,kendi yaşadığı bölgelerin içinde kendisine en uygun
ve akla en yatkın yeri bulmaya çalışacaktır.Ancak akla yatkın olması
kendi açısından önemlidir.Bu nokta başkası tarafından akla ve mantığa
uygun olmamalıdır.Gömüyü yapan kişi en kalabalık bir yeri seçip ordaki
gelen geçen insanlara da fark ettirmeden malzemeye bekçilik
yaptırabilir.

2. Seçtiği gizli gömü alanı kendisinin sık sık ziyaretle kontrol
edebileceği bir mekan olmalıdır.(b madde eşkıya ve muharipler için
geçerli değildir).Özellikle ev ve bahçe gömüsü yapan insanlar oturup
yattıkları odalardan ya da pencerelerden rahatça gözleyebilecekleri
alanları seçerler.

3.Gömü yapan kişi ya da kişiler daha sonra tekrar geleceklerini
düşündüklerinden dolayı da;gömü alanın çevresinde kendilerine uygun
belirli yerleri nirengi noktası olarak alırlar.Bu madde arazi ve orman
gömüsü yapanlar için daha önemlidir.

4.En son olarak;gömü yapan kişi;gömü alanı çevresinde bir takım
işaretler koyacak ve onlarla yerin bulunmasını
sağlayacaktır.Definecileri esasen en çok ilgilendiren meselede
burasıdır.Ancak bu yönü işin aynı zamanda en zor olan kısmıdır.Zira
gömücün bıraktığı işaretin çözülebilmesi için öncellikle bu işin bir
kuralının bulunmadığı bilinmelidir.Burada mantıklar zorlanacak,edinilen
tecrübelerden yola çıkılarak bir sonuca varılmaya çalışacaktır.Bir
de;gömücü kişinin sosyal yapısı,eğitim durumu,yaşadığı devir ve dine
bakış açısı iyi bilinecektir.Sadece bunlarla bitmeyip bir de
Grek,Roma,Frig,Bizans ve yerine göre Osmanlı alfabe ve rakam
sistemlerinin bilinmesi kaçınılmaz olmaktadır.Son olarak da ;belki bir
miktar tarih bilgisi definecinin en önemli malzemesi olmaktadır.Çünkü
biz Hz.İsa'nın henüz doğumu 2.000 sene olmasına rağmen 3.000 yıllık
İncil'den bahseden tarih uzmanlarını!Çok gördüğümüz için bu meselenin ne
kadar önem taşıdığını da çok iyi biliyoruz.

Malzemeyi gömen kişinin yer sorununu çözmesi ile ilgili olarak bu kadar
bilgi verdikten sonra,gömü mekanları üzerinde de bir miktar duralım:En
az işaretlerin kendisi kadar, o işaretlerin bırakılacağı mekanlar da
önemlidir.Bazen de hiçbir işaret bırakılmadan geçmiş anlayışlar
doğrultusunda bazı gömülerin yapıldığını biliyoruz.

O halde;Anadolu'daki gömülerin sıklıkla nerelere gömüldüğünü,yapılan
gömülerde hangi noktaların daha çok nirengi olarak seçildiğini görmeye
çalışalım.Şurası asla unutulmamalıdır ki gömü yapan insanlar kendilerine
gömü mahallerini belirlerken asla değişmeyecek olan ya da yakın
zamanlarda yerinden oynamayacak olan yer ve mekanları ya da onlara yakın
bölgeleri tercih ederler.Bu yerleri kısaca inceleyelin:


&. Araziler: Arazileri kendi şartları içinde çok iyi
değerlendirebilen eski insanlar,kendi yaşadıkları devirlerdeki nüfus
yoğunluğunu ve yol geçiş güzergahlarını göz önünde tutarak en az dikkat
çekecek yerleri seçmişlerdir.Arazi gömülerinin çoğunda yerlerdeki sabit
küçük kaya parçalarında ok,kama,cezve,nal,niş,sofra taşı,zincir,el ve
ayak resmi ile hayvan figürlerinin işlendiği küçük taş parçalarıdır.

Yukarıda saydığımız ve benzeri olan işaretler genellikle kayalıklar
üzerinde değil;yerdeki sabit küçük kayalara ve taşlara işlenirler.

Burada dikkat edilecek bir husus arazi işaretlerinin kesinlikle bir tek
olmayacağıdır.Hatta Ermeni toplumu mensuplarının kendi iç anlayışları
doğrultusunda en az iki ya da üç işaret bırakmadan define gömmediklerini
herkes bilir.Bu işaretlerin bir tanesi yön bir diğeri mesafe bildirmek
zorundadır.Bazen hem yönü hem de mesafeyi tek kalemde bildiren işaretler
de bulunabilir.Ol,yay,tek ayak vb. işaretler bunlardandır.Murçlu
kayalar ise mutlak mesafeyi ve yönü sayarak bulmayı gerektiren
motiflerdir.

Bu işaretlerin bir kısmı ters yönler için aldatmaca olarak da
kullanılır. Ok işareti olarak verilen motifin bazı çeşitleri bunlardan
biridir. Diğer bir kısım işaretler de bulunduğu taşın altını kazmayı
ifade eder;cezve,değirmen taşı,musalla taşı,sofra taşı,yapraklı çiçek
bunlardan bir kaçıdır.

Çizilen motifin gösterdiği yönde gidilerek adım ya da metre hesabıyla
gömüsü yapılanlar ise gömücü kişilerin mantığını ve kullandıkları
uzunluk ölçülerini bilmeyi gerektiren işaretlerdir.Bunlar da bir kısım
oklar,kasatura,baş halkalı zincir,tek ayak, tek el,tabanca ya da tüfek
vb. işaretler bunların bir kaçıdır.Osmanlı döneminde azınlıkların
kullandıkları arşın ölçülerinin bilinmesi gibi bazı bilgiler burada
önemlidir.Yine Roma ve Bizans gibi uygarlıkların bıraktıkları işaret ve
semboller de bilinmezse malzemenin yerini bulmak mümkün olmayacaktır.

Arazi ve kayalık alanlarda bırakılan bir kısım işaretler sadece müjdesi
verebilir. Asıl arayı bulmak da yine ikili-üçlü işaretlerin iyi
tanınmasını gerektirir.

Yer taşlarına bırakılan önemli işaretlerden biri de parçalı motiflerdir.

Bunlar topal ayı,tek göz,noksan yapraklı çiçek,çolak papaz gibi
işaretlerdir.Bu motiflerin kopuk ve noksan olan parçalarının bulunması
gerekir.Malzeme kopuk parçanın yine altında değildir.Yakınında
aranacaktır.Bununla ilgili bilgi kendi bölümünde verilmiştir.

Yer taşlarına çizilen haç veya yemin ifade eden istavrozlar ise bazen mezara,bazen de tapınağa nişan olarak bırakılmıştır.

Arazilerde tek ağaçlar ve ikili üçlü sıralı ya da geometrik şekilli olan
ağaç grupları da önemlidir.Definecilerin sıkça bildikleri gibi çatal
çamlar,eski ardıçlar,ahlat grupları aldatan yerler değildir.

&. Ormanlar: Gömülerin sıkça yapıldığı alanlardan biri de
ormanlardır.Orman gömülerinde sık ekilen grup ağaçlar yerine yol kenarı
fakat belirli yetişkinlikte olan ağaçların yakınları tercih
sebebidir.Ormanlar da yine dönemeç noktalar ya da bakıldığında bir köy
veya ağılı görecek noktalar önemlidir.Eski orman da defineciler
tarafından iyice bilinmesi çok mühimdir.

Orman içlerinde pek çok yerlerde kilise ,tapınak yerleri ile mağaralar
mevcuttur.Bugün bu yerler bozulmuş tahrip edilmiş olabilir.O zaman
buraların eski halini göz önüne alarak araştırma,inceleme yapmak
gerekir.Yani eskiden orman alanı iken bugün çıplak arazi olarak görünen
yerler olabildiği gibi tam tersi de olabilir.Hıristiyanlık öğretisi için
de inziva ve riyazet vardır.Dolayısıyla bir kısım kiliselerle
tapınakların orman içlerine yapılmış olması sıkça rastlanan durumlardır.

Papaz ve rahipler buralara çekilerek ibadette bulunurlardı.

Yine aynı şekilde bazı manastırların gözlerden uzak ve tabiat ortamları
içine yapıldığını sıkça görürüz.Trabzon'daki Sümela Manastırı bunların
en güzel örneğidir.


3.Kilise ve tapınaklar:Gerek inançları ve gerekse eski devirlerdeki
güvenilirliği nedeniyle gömücü insanların tercih mekanlarından birisi de
kiliseler ve tapınaklardır.Genel itibariyle kilise kapı girişleri ve
yakın çevreleri halktan olan insanların en fazla rağbet ettikleri
yerlerdir.Fakat kiliselerdeki papaz ve rahiplerin kendilerine ait has
odaları asıl para mekanlarıdır.Zira halkın ve idarecilerin verdikleri
paraları papazlar kiliselerin mihrap altındaki ya da kilise ile ev
arasındaki kullandıkları dehliz içindeki özel yapılı ve güveli
odalarında saklarlardı.


Dışarıdan ya da sonradan gelen devirlerin insanlarının bu mekanlarda
sıkça tercih ettikleri asıl saklama noktaları kiliselerin
avlularıdır.Fakat günümüzde bu tür gömüler yok denecek kadar
azdır.Bunlar ya soygunla alınmış, ya da avlular kaybolduğu için bugün
bulunamaz hale gelmişlerdir.Mağara tipi kiliselerin ise ön
cepheleri,yani bakıldığı zaman görülüp tarassut edilebilecek yakın
çevreleridir.


4. Dere Ve Nehir Kenarları: Yer değiştirmesi ve kaybolması kolay kolay
mümkün olmayan bu tip yerler,define gömücüleri için vazgeçmez
mekanlardan birisidir.Ancak burada bir hususa dikkat etmek
lazımdır;derelerin yatak kenarları bu işlem için kesinlikle uygun
değildir.Bir sel ya da akıntının felaket olacağını bilen eski insanlar
daha ziyade nehir kenarlarındaki sert kayalık alanları seçerler,böyle
gömüleri de mutlaka metal,metal, ya da kalın pişmiş küpler içine
koyarlardı.Nehirlerin dönüş noktaları ve nehirler üzerindeki eski
köprülerin yakınları araştırılmaya değer mekanlardır.

5. Köprü Ayakları : Köprü civarları gömü ileri için önemli olduğu kadar
köprülerin ayakları da çok ilginç saklama mekanlarıdır.Özellikle taşı
yapı köprülerin pek çoğunda ayak kısımlarını işaret eden bir takım
motifler ve figürler görürüz.Bunlar bazen bizim gözümüzde süsleme ve
tezhip sanatı gibi görülebilir ama aslında bir takım saklanmış eşyanın
ifadesidirler.Hepsi için bir genelleşme yapmak mümkün değildir;ancak bu
iddiamız pek çok yerde doğrulandığı için rahatlıkla ortaya
koyabiliyoruz.Bu tür köprü ayaklarında haç,çiçek,çember,papatya ve güneş
resimleri görülebilir.Genel işaretleri bunlardır.İstisna olanlar da
vardır.


6. Pınar Ve Çeşme Gözeleri: Özellikle arazide gömü yapanlar için en
ideal nirengi noktalardan biride çeşmelerin gözelerdir.Bunları
bulabilmek insanı uğraştırabilir.Çünkü pek çoğunun yeri
kaybolmuştur.Ancak pınar ve çeşmelerin kendileri de önemli
noktalarıdır.Bunların üst kısımları 7-11-40 adım gibi ölçülerle saklama
noktası olarak kullanılmıştır.Bir de çeşme ve pınar gömülerinde 4 yönden
birisi baz alınır ve imkan varsa çeşme üzerine bu işlenir.Dikkatli bir
bakıcı tahrip olmamış böyle bir çeşme kaidesinde bu işareti
yakalayabilir.Bazı defime uzmanlarının ifadelerine göre çeşme
gömüleri,suyun aktığı yönde değil;tam arka istikametinde olmalıdır.Ancak
çok sağlıklı bir bilgimizi ortaya koyalım:Çeşme ile yakın mesafedeki
bir tepeyi üçgen alan gömücü,malzemesini çeşme ile tepeye üçgen gelecek
şekilde koymuştu.


Çeşme ile tepe zirvesi 10 adım idi ve üçgen noktasındaki para da tam 110 adım da sabit gibi görünen bir kayanın altında idi.

Çeşmelerin yapı durumu müsait ise işlenmiş taşarının içine ya da
kaidesinin dibine gömüldüğünü anlatan kişiler de vardır.Balık,yılan ve
kaplumbağa ve baston gibi değişik motifler buraların genel
işaretleridir.


Paraların ve eşyaların çeşme/pınar yakınlarına gömülmesinin sebebi
buraların bir nirengi noktası olması kadar aynı zamanda eski bir
düşüncenin mirası olan anlayıştır.O da çeşmelerin kendisinin değil ama
onun derinlerden gelen gözesinin suyu sakladığı gibi paraların da burada
saklanacağına olan inançtır.


7 .Yol Ayrım Noktaları (makas yerler): B nokta da çalışma yapacak
kişilerin tarih içindeki eski yol haritalarını ele geçirmek ya da
rivayetlerle bunları öğrenmek zorunlulukları vardır.

İşaretlerde ağzı açık makas ve bazen de kerpeten dört yol ağzını,kırık
makas ise üç yol ağzını ifade eder.(Kırk makas bazen iki su yolunun
birleştiği noktayı da verebilir.)Bu tür yerler define gömecek insanlar
tarafından çokça kullanılmıştır.Gömücü kişi,nişanını
makas,kerpeten,çapraz kılıç,iğne/iplik gibi motiflerle bu yerlere
bırakır.

8.Değirmen içi Ve Çevreleri: Arkeolojik buluntulara göre insanoğlu
buğdayı 6-8 bin seneden beri bilmekte ve kullanmaktadır.Buğdayın genel
işleme yeri ise değirmenlerdir.Bu sistemin kullanıldığı ilk tarihleri
bilemiyoruz ama şurası bir gerçek ki: ilk değirmenim yapıldığı günden bu
güne kadar da insanoğlunun en vazgeçilmez uğrak noktalarından birisi
buralar olmuştur.

Değirmenlere su taşıyan ark kenarları,değirmen yükleme yapılan sırt
cepheleri,değirmen çarkının döndüğü istikametin uzak noktaları bu
anlamda saklama yerlerinden birisidir.

Bizim aldığımız bir bilgiye göre değirmen sahibi kişi,kendi emanetini
değirmenin porto(çift)kapısının sağ kanadının tam arkasına
koymuştur.Görüldüğü gibi her insanın kendine göre bir gömü mantığı
vardır.Bunların tamamına akıl sır erdirmek mümkün değildir...
 
Son düzenleme:

cantar

Kullanıcı
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
YUKARIDAKİ FOTOGRAFLARIN OLDUĞU YERDE MUAZZAM BİR YAŞAM OLMUŞ BU YAŞAYANLARIN AKIBETLERİNDE KENDİLERİNE AİT OLAN ŞEYLER ÖLDÜKLERİ ZAMAN BİR SONRAKİ EBEDİ HAYATLARINDA KULLANILMAK MAKSADI İLE MEZARLARI İÇERİSİNEVYİYECEKLER GÜNLÜK KULLANDIKLARI KENDİLERİNE AİT EŞYALARI HAYVANLARINI HATTA VE HATTA EŞLERİNİ VE HİZMETKARLARINI HİZMETÇİLERİNİDE BİRLİKTE MEZARLARINA KOYDURMUŞLARDIR...
 

cantar

Kullanıcı
Katılım
27 Ağustos 2012
Mesajlar
8,795
Beğeni
11,115
Puanları
113
NASIL BİZ GÜNÜMÜZDE BİLİMİ MATEMATİK ASTRONOMİ VE HARİTACILIK BİLGİLERİNİ KULLANIYORSAK ESKİ İNSANLAR DA AYNI BİZİM GİBİ BİLİM MATEMATİK ASTRONOMİ VE HARİTACILIK BİLGİLERİNİ YAPMIŞ OLDUKLARI HER İŞTE KULLANIYORLARDI.
BU BİLGİLERİ KULLANDIKLARI ONLARDAN GÜNÜMÜZE KADAR KALAN İZLERİNDEN ÖĞRENİYORUZ...
BU İZLER BİZE ONLARIN GÜNCEL HAYATLARINDAKİ YAŞAM ŞEKİLLERİNİ DAVRANIŞLARINI AİLE VE TOPLUM İLİŞKİLERİ HAKKINDA BİLGİLERİ İÇEREN ZAMAN KAYITLARI OLARAK GÜNÜMÜZDE ÇÖZÜME VE BİZLEREBİLGİ NOTLARI OLARAK ÖNÜMÜZE ÇIKIYOR.
BAZI KİŞİLER BU GERÇEĞE KARŞI İTİRAZ EDECEKLERDİR.
O ZAMANDA YAŞAYAN SIRADAN İNSANLAR TARAFINDAN KENDİLERİNDEN SONRAKİLERİN KENDİLERİNEAİT OLAN KIYMETLİ ŞEYLERİN KOLAYCA BULAMAYACAKLARI BİR KODLAMA TEKNİĞİNİ ORTAYA KOYDULAR..KENDİLERİNE AİT VEYA ÇEVRELERİNDE BULUNAN İNSANLARA AİT MEZARLARI KIYMETLİ EŞYALARINI SAVAŞLARDA KAZANDIKLARI ELE GEÇİRDİKLERİ GANİMETLERİ KENDİLERİ ZAMANINDA YAŞAYAN VE DAHA SONRAKİ ZAMANLARDA YAŞAYACAK OLAN İNSANLARDAN SAKLAMAK İÇİN VE DAHA SONRA KENDİLERİNİN AYNI BÖLGEDE SAKLADIKLARI BU VARİYETLERİN KENDİLERİ TARAFINDAN VEYA YAKINLARI TARAFINDAN KOLAYCA BULUNUP ALINABİLMELERİNİ SAĞLAMAK MAKSADI İLE BU KODLAMALARI KENDİ YAKINLARINA ÖĞRETMİŞLERDİR.
BU KODLAMALARIN NE OLDUĞUNU BİLMEYENLERİN BU ARAŞTIRMALARI YAPMALARININ SAMANLIKTA İĞNE ARAMAK SÖZÜNE EŞ DEĞERDİR..
 
Üst Alt