Kim Bu Insanlar (maden Ve Mineral Arayıcıları) | Sayfa 3 | Define işaretleri ve anlamları

Kim Bu Insanlar (maden Ve Mineral Arayıcıları)

bornovalı

USTA
Super Moderatör
Katılım
20 Ekim 2014
Mesajlar
396
Beğeni
1,576
Puanları
93
S.A.
Herkese merhaba
Bir insanın eğitim düzeyi, sosyal konumu veya diğer meziyetleri, o kişinin iddialarına delil değildir. Bahsettiği konuda uzmanlık edinmiş kişinin sözlerine başkasından daha fazla ağırlık vermemiz doğaldır, ama bu uzman yine de iddialarına ispat getirmekle yükümlüdür. İddia sahibinin söylediklerine delil aramadan inanmak “bir bilen safsatası” olarak bilinir; kaçınılması gerekir”(alıntıdır)
Yukarıdaki sözler, aşağıda yazacaklarım için önümde çok büyük bir engeldir. Uzmanı olduğunuz konuda bile iddialarımızı ispatlamak zorundaysak, mesleğimiz dışındaki bir konuda, acaba nasıl hareket etmeliyiz ? Ensemizde boza pişirmek için, hatamızı, açığımızı kollayanlara karşın bir şeyler karalayamayacak mıyız? “ilim sahibi olmadan fikir sahibi olmaya” bende karşıyım. Peki ne yapmalıyız? Dersek; “Durum tespiti”ne devam diyeceğim. Biz gerçeklerden yola çıkalım, durum tespiti yapalım, gereken soruları soralım, konunun uzmanları cevaplasın.
Yazılarımı takip edenlerin artık ezberlediği soruyu sorarak başlayalım. “ Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey nedir?” Konu içerisinde de işlemiştik ama kısa bir özet yapalım.
1. Maddenin yaydığı enerji veya ışınım,
2. Biyoenerjimiz,
3. Maddenin yaydığı enerji veya ışınım ile biyoenerjimizin birlikteliği.
1. maddenin yaydığı enerji veya ışınım hakkında biraz daha geniş bir söyleşi ve durum tespiti yapalım.
“Aşağıda yazılanlar, konu hakkında ansiklopedik bilgiler içermektedir. Çok kısa almama rağmen bazı kişilere sıkıcı gelebilir. İlgilenen arkadaşlar okur, isteyenler de atlayabilir.”
Kara cisim ışıması;
Evren'deki her cisim ya da parçacık, enerjisine ya da diğer deyişle sıcaklığına bağlı olarak belirli frekansta elektromanyetik ışık (foton) salar.

Herhangi bir cismin sıcaklığına bağlı olarak salınan elektromanyetik ışımadır. Elektromanyetik ışınma, oluşma tarzına göre iki gruba ayrılır. Isıl (termal) yansıma ve termal olmayan yansıma. Termal yansımaya kara cisim ışıması (yansıması) da denilmektedir.
Siyah cisim ışıması:
0 kelvin (-273,15 C) sıcaklığın üzerindeki bütün cisimler ortama ısı yayarlar. Her cisim mutlak sıfırın üstündeki her sıcaklıkta ışıma yapar, fakat bu ışımanın şiddet ve frekans dağılımı cismin detaylı yapısına bağlıdır. Işımanın anlaşılabilmesi için ışıma yapan cismin özelliklerinin belirlenmesi gerekir.
Isıl ışınım:
Sıcaklığı mutlak sıfırdan büyük olan maddelerin elektromanyetik dalga yaymasıdır. Isıl enerjiyi, elektromanyetik enerjiye çevirmeyi temsil eder. Isıl enerji, maddedeki moleküllerin ve atomların rastgele hareketindeki kinetik enerjisinden meydana gelir. Mutlak sıfırdan büyük olan tüm maddeler birbiriyle etkileşim içinde olan ve kinetik enerjisi olan parçacıklardan oluşur. Elektromanyetik ışınımın dalga boyu dağılımını sıcaklık belirler.
Sıcaklığı – 273 ºC üzerinde olan tüm maddeler infrared ışını yayarlar. Örneğin insan vücudunun sıcaklığı ortalama 36 ºC olup, 10 mikrometre dalga boyunda infrared ışını yaymaktadır.(kızıl ötesi)
Elektromanyetik Dalga Çeşitleri:
Radyo dalgaları -Televizyon dalgaları :
Ses ve görüntünün iletildiği dalgalar.
Mikrodalgalar: Mikrodalgalar uzun mesafeli bilgi aktarımında kullanılabilen elektromanyetik dalgalardır. Mikrodalgalar yağmur, kar, sis ve kirli havanın içinden geçebilir. Bu yüzden iletişimde kullanılırlar.
Görülebilir ışık dalgaları : Dalga boyu 400 nm ile 700 nm arasında olan elektromanyetik dalgalar görülebilir ışık dalgalarıdır. Görülebilir ışık dalgaları, elektromanyetik spektrumunun çok küçük bir bölümünü oluşturur. Güneşten Dünyaya ulaşan enerjinin bir kısmı görünür ışık olarak gelir. İnsan gözü ışığı farklı renklerde algılar.
Ultra-viole ışınları: Güneş kaynaklı olan ultraviole ışınlarının dalga boyları 60 nm ile 400 nm arasındadır. Ultraviole ışınlarının canlılar üzerinde hem yararlı hem de zararlı etkileri vardır. Kemik gelişimi için çok önemli olan D vitamininin vücutta kullanılabilir hâle gelmesi için vücudun Güneşten gelen ultraviole ışınlara ihtiyacı vardır. Vücut bu ışınlara fazla maruz kaldığında ise yanıklara, kırışıklıklara ve ilerleyen safhalarda cilt kanserine neden olabilir.
X ışınları : Dalga boyu 0,001 nm ile 60 nm arasında olan elektromanyetik dalgalar X ışını olarak adlandırılır. Elektronların metal hedeflere çarptırılması sonucu metaller X ışını yayar. X ışınları birçok maddeden geçebilir. Maddeler X ışınlarını farklı miktarlarda soğurur.
Gamma ışınları: Gama ışınları, diğer elektromanyetik ışınlar arasında, en yüksek frekansa ve en düşük dalga boyuna sahiptirler. Taşıdıkları enerji (erke) düzeyi nedeniyle yaşayan hücrelere önemli zarar verirler. Gama ve x ışınlarının, alfa ve beta parçacıklarına göre madde içine nüfuz etme kabiliyetleri çok daha fazla, iyonlaşmaya sebep olma etkileri ise çok daha azdır. İyonize etme gücünün daha düşük olması, onun kalın cisimlerden kolayca geçmesini sağlar. Gamma ışını, birkaç santimetre kalınlığındaki kurşun tuğlalarla ve sadece belli bir kısmı durdurulabilir.
Kızılötesi dalgalar: dalga boyları 700 nm (nanometre = metrenin 1 milyarda biri) ile 1 mm arasında olan elektromanyetik dalgalardır. Tüm sıcak cisimlerin yaydığı gözle görülemeyen elektromanyetik dalgalardır. Bitkiler, hayvanlar, eşyalar ve vücudumuz kızılötesi ışınlar yayar. Maddedeki her bir bileşiğin titreşimleri bir spektrum meydana getirir. Her bileşiğin kendine has parmak izi gibi bir kızılötesi spektrumu vardır.
Elektromanyetik ışımaların ortak özellikleri şunlardır;

Birbirine dik elektrik ve manyetik alandan oluşurlar.
Boşlukta düz bir doğrultuda yayılırlar.
Hızları ışık hızına (2,99792458 × 108 m/s) eşittir.
Geçtikleri ortama; frekanslarıyla doğru orantılı, dalga boylarıyla ters orantılı olmak üzere enerji aktarırlar.
Enerjileri; maddeyi geçerken, yutulma ve saçılma nedeniyle azalır, boşlukta ise uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak azalır.

Yukarıda anlatılanları kısaca bir özetleyelim.
“Evren'deki her cisim ya da parçacık, enerjisine ya da diğer deyişle sıcaklığına bağlı olarak belirli frekansta elektromanyetik ışık (foton) salar.”
“0 kelvin (-273,15 C) sıcaklığın üzerindeki bütün cisimler ortama ısı yayarlar. Her cisim mutlak sıfırın üstündeki her sıcaklıkta ışıma yapar, fakat bu ışımanın şiddet ve frekans dağılımı cismin detaylı yapısına bağlıdır.”
“Elektromanyetik ışınımın dalga boyu dağılımını sıcaklık belirler.”
“Bitkiler, hayvanlar, eşyalar ve vücudumuz kızılötesi ışınlar yayar.
Her bileşiğin kendine has parmak izi gibi bir kızılötesi spektrumu vardır.”
Boşlukta düz bir doğrultuda yayılırlar.
Enerjileri; maddeyi geçerken, yutulma ve saçılma nedeniyle azalır, boşlukta ise uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak azalır.”

Buraya kadar kimsenin bir itirazı olacağını sanmıyorum. İlimsel olarak bazı şeyler ispatlanmış. Bu tanımları baz alarak devam edersek; bu ansiklopedik tanımların içerisinde “Kızılötesi elektromanyetik dalgalar” oldukça dikkatimi çekti. Hele o iki cümle bizim meziyetimizle doğrudan bağlantılı olabilir mi acaba? “Bitkiler, hayvanlar, eşyalar ve vücudumuz kızılötesi ışınlar yayar.”…..“Her bileşiğin kendine has parmak izi gibi bir kızılötesi spektrumu vardır.”
Kızılötesi ışınımları hariç tutalım, Diğer Elektromanyetik Dalgaların tespiti için özel alet ve ekipmanlar gerektirdiğinden bunları elsek, Acaba elimizdeki çubukları harekete geçiren şey “bu kızılötesi ışınımlar olabilir mi?.
Ayrıca, bu elektromanyetik ışınımların “boşluk haricinde” açısal değerlerini gösteren (45 derecede veya 270 derece veya dik bir açı ile yayılır) bir bulguya rastlamadım. Mesleğimizde fizikçi olmadığı için, neyi, nerede, nasıl? Araştırmamız gerektiğini de bilmiyor olabilirim. Konunun uzmanı kişiler bize delilleri ile beraber aydınlatıcı bilgiler verirlerse seviniriz.
kızılötesi ışınımları baz alarak devam edelim.
a)
.“Boşlukta düz bir doğrultuda yayılırlar”
b).“Enerjileri; maddeyi geçerken, yutulma ve saçılma nedeniyle azalır”
a).“Boşlukta düz bir doğrultuda yayılırlar” bu ansiklopedik bir bilgi. İtirazımız yok. Yerüstünde veya çok az altında olan cisimlerin noktasal olarak tespiti, bütün çubukçuların buluştuğu ortak nokta diyebilirim.
Aşağıdaki resim daha iyi anlatır sanırım.

Ancak; Boşluktan kasıt nedir? Uzay boşluğumu? Yoksa her hangi bir şeyin içinde olmamak mı? Uzay boşluğunu eleyelim devam edelim.
Herhangi bir şeyin içerisinde değil. Dünya da, yeryüzünde, toprak üstünde.
Şimdi bir görüşe göre; “herhangi bir cisimden çıkan ışınım, yerden 1.80 cm- 2.00cm.yükselir ve dünyanın manyetik alanından etkilenerek kuzeye doğru yönelir” deniliyor. Araştırmalarım sonucu şu ifadelerle karşılaştım;
"Manyetik alanda hareket eden yüklü bir parçacık, manyetik alan tarafından uygulanan kuvvete maruz kalır. Hareket etmeyen, durağan yüklü parçacığa ise manyetik alan tarafından hiçbir kuvvet etki etmez. Bunun nedeni ancak hareketli yüklerin manyetik alan yaratabilmesidir. Bir manyetik alanla etkileşmenin yolu benzer şekilde bir manyetik alana sahip olmaktır.
Ne anladın diye sorarsanız; hareket etmeyen durağan bir cisim manyetik alan oluşturmaz ve dolayısıyla dünyanın manyetik alanı ile etkinleşmez ve kuzeye doğru yönelmesi söz konusu değildir.
Hadi; “Atomların merkezinde bir çekirdek ve onun yörüngesinde dönen farklı sayıda elektronlar bulunmaktadır. Kararlı yani durağan halde bir atomda bu elektronlar düzenli halde döner. Ancak çeşitli dış etkilerle bu düzen bozulduğunda elektron üst yörüngeye geçer ve doğasını korumak için tekrar mevcut seviyesine iner ve bu iki enerji seviyesi arasındaki fark kadar enerji ortaya çıkar. İşte bu durumda bir foton enerjisi oluşur” du diyelim.
Türkçesi, biz hareketsiz gibi durduğunu zannettiğimiz cisim aslında hareketli. Kendine göre bir manyetik alan oluşturdu ve dünyanın manyetik alanına kapıldı ve kuzeye doğru yöneldi.
O zaman manyetik alan ile tepkileşmeyen maddeler için ne söyleyeceğiz. Altın, bakır, gümüş, cam, tahta, su, hava, plastik, tebeşir, kağıt, alüminyum, mika gibi maddelerin ışınımı, dünyanın manyetik alanından etkilenmemesi gerekir. Dolayısıyla kuzeye doğru da yönelmez. Mi? Yoksa biz okuduklarımızı yanlış mı yorumluyoruz? Hadi bakalım fizikçiler bu konularda bizleri aydınlatın. Aydınlatın ki gerçekleri öğrenelim.
Gelelim uzaktan algılamaya ve şu soruya da cevap arayalım.
Herhangi bir şeyin içerisinde olmayan, her hangi bir cisimin elektromanyetik dalgası boşlukta düz bir doğrultuda yayılıyorsa, elimizdeki çubukları ona yönelten şey nedir? (
Fizikçilerin işi zor….. Daha cevaplanacak çok soru var.)

Devam edelim.
b). “Enerjileri; maddeyi geçerken, yutulma ve saçılma nedeniyle azalır”
Şimdiye kadar işlediğimiz konu yerüstünde veya yerin çok az altında olan cisimlerdi. Ancak, gelin hep beraber yer altını yani derinliği bir irdeleyelim.
Mutlak sıfırın üstündeki her cisim ışıma yaptığına göre;
Yeryüzüne yakın olan cisimler, sıcaklıktan en çok etkilenecek olanlardır. Toprak ısısına bağlı olarak o da ısınacak veya soğuyacaktır. Bu da yaydığı elektromanyetik ışınımı direk etkilemesi lazım. Mı?
Derine indikçe toprağın farklı katmanları ile temas edecektir. Hele bu katman ağır ve killi bir tabaka veya mermer veya granit ise etkilenmemesi kaçınılmazdır. Cismin yaydığı ışınımı ya emecek veya yansıtacaktır. Işınım en kolay yoldan yer yüzüne ulaşacak veya hiç ulaşmayabilecektir.
Aşağıdaki görseller daha iyi ifade etmeme yardımcı olur inşallah.


Buradan şöyle bir sonuç çıkarabilir miyiz?
Bu yayılma ve yutulma sonucu, aradığımız cismin yerini noktasal olarak tam tespit edemeyiz veya hiç edemeyebiliriz. Ne dersiniz???

Benim yaptığım çalışmalar yerüstünde veya yerin çok az altında olanlar olduğu için, bu konuda benim tecrübem yok denecek kadar azdır. O yüzden bu konuda çalışma yapanların görüşlerine ağırlık vereceğim.
Birkaç ustamız özellikle, ağzı hava almayacak şekilde kapalı olan ve yerin birkaç metre altında küp içerisinde olan sarıkızı tespit etmenin neredeyse imkansız olduğunu savunurlar. Şöyle olabilir mi acaba? “küpler kil mineralinden yapılır ve sonra çeşitli evrelerden geçer. Kimyasal yapısından ötürü de Sarıkızın yaydığı ışınımı yuttuğu için de küpün dışından bunu tespit etmemize bizim meziyetimiz kifayetsiz kalmakta”. Ne dersiniz?
“İlim sahibi olmadan fikir sahibi olmak”
nedir diye sorarsanız eğer, yukarıdaki anlatımları örnek gösterebiliriz. Mesleğimiz fizikçi olmadığı için ansiklopedik bilgileri kaynak olarak kullandım. Bu kaynakların doğruluğunu sorgulamak benim işim değil. Değil diyorsun ama yönlendirme yapıyorsun derseniz, evet bu bilgilerden yola çıkarak, bu meziyetimizi ilim ile bağdaştırmaya çalışıyorum. Yanlış anlaşılmasın sadece durum tespiti yapıyorum. Soru soruyorum. Gerçekleri öğrenmeye çalışıyorum. Konunun uzmanları sadece laf ebeliği yaptıkları için iş bizim gibilere düşüyor.
Toparlayalım;
Mutlak sıfırın üstündeki her cisim ışıma yapar. Bu ışımanın şiddeti ve frekansı; cismin fiziki, kimyasal yapısı ve sıcaklıkla doğrudan ilişkilidir.
Boşlukta; dik bir doğrultuda yayılır.
Her hangi bir şeyin içerisinde olduğun da ise; bulunduğu ortamın nevisine göre ya ışıması ortamdan geçer gider, ya emilir veya saçılır.
En önemlisi ise bu ışıma; “boşluk hariç” her yöne doğrudur. Mu acaba????
Eğer bunlar doğru ise o zaman alt başlıklar oluşturulur ve bu doğrultuda inceleyebiliriz. (mesela: aranılan cismin detaylı yapısı ve bulunduğu ortam ile etkileşimi gibi)
Konunun uzmanları bu sorulara cevap verirlerse; yolun 1/3 kısmını geçmiş olacağız gibi geliyor bana. Siz ne dersiniz?
Meziyetimizle doğrudan bağlantılı olabilecek ikinci cümle ise; “Her bileşiğin kendine has parmak izi gibi bir kızılötesi spektrumu vardır.” Ancak konumuzu dağıtmamak için şimdilik bu konuya girmeyeceğim.Gerek duyulursa “çubukların dili ve birbirine üstünlüğü” başlıklı yazımın içerisinde irdeleyebiliriz.
Şimdilik benden bu kadar. Merak ettiğimiz, cevap aradığımız sorulara, konunun uzmanları delilleri ile beraber açıklık getirirlerse minnettar oluruz.
Sağlıcakla kalın
ALLAH a emanet olun.
ÖNEMLİ NOT: Bu yazı, aşağıdaki kaynakları baz olarak aldığım makalelerden derlenmiştir.

Kaynaklar:


S. Blundell, K. Blundell (2006). Concepts in Modern Physics. Oxford University Press. s. 247.
R. Bowling Barnes (24 May 1963). "Thermography of the Human Body Infrared-radiant energy provides new concepts and instrumentation for medical diagnosis". Science 140 (3569): 870–877. Bibcode 1963Sci...140..870B. DOI:10.1126/science.140.3569.870. PMID 13969373
"

KUANTUM FİZİĞİ-1, 2. BASKI, KUANTUM FİZİĞİNE GİRİŞ.
KUANTUM FİZİĞİ 1, PROF. DR. GÖKHAN BUDAK




 

ikizceli

çalışmalarınızı yasal yapınız.
Vip Üye
Katılım
11 Eylül 2013
Mesajlar
7,166
Beğeni
25,688
Puanları
113
Yaş
67
Konum
ORDU- SAMSUN-ANKARA
bornavalı ustam,büyük bir emek ve özverili bir çalışmanın paylaşımı dersem,kimse abartılı bulMASIN LÜTFEN.
emeğinize ve gönlünüze sağlık.bu konunun , bilimsel olarak izahı zor ancak uygulama ile açıklanabileceği bir kaç detaya açıklık getirmişsiniz.
sanki gönlümden geçenleri ama açıklamakta zorlandığım tespitlerimi kaleme almış gibisiniz.
bir çok tespitlerimde,içerde ki bir madenin ,oksidi veya enerjisinin dışına yayıldığına şahit olmadım.
sadece oda dolgulu değilde boş olduğu zaman odanın içine bir miktar ,az da olsa yayıldığını bunu da ancak bu durumu anlayabilecek tecrübeye erişebilerin anlayabileceğini söyleyebilirim.
sadece bir konumda yazmıştım . insanlar bilimsel açıklamaları bazı tecrübelere tercih edebilir düşüncesiyle polomik doğabilir düşüncesiyle cesaret edememiştim.
enerjinin maddeyi yutumu olarak kaleme aldığınız konuda ,anlattığınız gibi olduğunu yine kendi tecrübelerimle söylemek isterim.
maden olan bir yerden ,maden çıkarılmış olsa bile belli bir süre geçinceye kadar yine var gibi verir.
ya da belli bir derinlikte olduğunu düşünelim. olduğu derinliğe nüfuz etmeyen bir cihaz ,üstteki birikimi alır veya üzeri açıldığında üstteki birikim dışarı atıldığında ,ana noktaya erişemediği için algılamayı keser. ayni cihazın alabilmesi için yavaş yayımı olan bir madende bir zaman ister. anlatabildimmi bilmiyorum.
sağlıcakla kardeşim ALLAH a emanet olunuz.
 

ersan

Admin
Katılım
31 Mayıs 2013
Mesajlar
7,021
Beğeni
13,236
Puanları
113
Konum
Bulgaristan ,Silistre,kasabasindan
bornovalı--ustam bilmem hic denedin varmi benim cok defalarca basima geldi bir olay ve actim da var buyle noktalar ama acemi bir cubukcu arkadas buyle yer mineral deyik gecer sindiki basetecem olay acaeb neden olabilir bir turlu aklim ermiyor sen bakalim ne deyecen.
cekim aldim yer cubuklarlan tam isabet olarak aliyorun noktayi ve makine tutuyorum olay bitiyor 2 sefer cubuk cektimi artik cubuk ayni yeri gurmuyor bu neden olabilir bilemiyorum ama hedef altinda actimiz da ver ve renkli metal ciksardimiz var.
2--ci olay yine ayni cekim aliyoruz makine tutuyorum ve sislen ne derinlikte oldunu baktimi ve sisi cikardimi 2--ve 3 dake sonra yeniden cubuklan bakildinda artik ordada cubuk cekimi bitiyor hic bir cekim kalmiyor ama burdaki basetim hareketler sade ve sade mineral olaylarinda olan bir olay ama bir yerileride aciyoruz alta renkli metali buliyoruz .
sence bu neden olabilir adi bana artik sorun deyil cubuklan oyuncak geliyor ama sitemizdeki ustalarimiz ve arkadaslarimiz da bir buyle olay baslarina gelirse bir urenik denesinler.
 

bornovalı

USTA
Super Moderatör
Katılım
20 Ekim 2014
Mesajlar
396
Beğeni
1,576
Puanları
93
S.A
Herkese merhaba
“sanki gönlümden geçenleri ama açıklamakta zorlandığım tespitlerimi kaleme almış gibisiniz.”
“insanlar bilimsel açıklamaları bazı tecrübelere tercih edebilir düşüncesiyle polomik doğabilir düşüncesiyle cesaret edememiştim.”

Sevgili ikizceli ustam, Ben de bu yazıları kaleme almadan önce uzun uzun düşünmüştüm. Bir tarafta edinilmiş tecrübeler, bir tarafta müspet ilim, bir taraftan içimizdeki şarlatanlar, en acısı da, bu meziyete sahip insanlara yakıştırılan “kahin, kehanet” yaftası. Bunların hangisine doyurucu cevapları vereceksin? Verdiğin bu cevapların kaynağı ne olacak? İlmi mi baz alacaksın? Bilimsel çalışmaları mı, Dini mi, yoksa edinilmiş tecrübelerimi??? Bunlar bütünü oluşturuyor, ayıramazsın. Peki o zaman sen bu konularda yeteri bilgiye sahip misin ki kalem oynatmaya kalkışıyorsun? Diye defalarca sordum kendime.
Dini ilk etapta eledim. Din ve inançları istismar edenlere gereken cevapları veririm. Gerekirse ayağımın altında paspas ta yapabilirim. Ama ya diğerleri; ilimi, bilimsel çalışmaları ve edinilmiş tecrübeleri bir araya nasıl getirip ortak bir dil oluşturabiliriz? Nasıl bir yol izlemeliyim? Bunlar beni çok düşündürdü. Ama Ya ALLAH Ya BİSMİLLAH deyip aldık kalemi elimize.
Mesleğimiz icabı akademik bilgilere bir çok insandan çok daha çabuk ve kolay erişebilme şansım var. Merak ettiğim konularda erişebildiğim ilmi ve yapılmış bilimsel çalışmaları inceledim. Meziyetimizle bağlantılı gördüğüm şeylerin izahı için “polemiğe” girmeden doğru soruları sormaya başladım. Biz doğru soruları sorduk ama gelen cevaplar maalesef yeterince doyurucu olmamakta. Bilmiyorum veya aralarındaki bağlantıyı kuramadım dese hiçbir sorun yok. Normal karşılardık. Ama cevap veremedin diye içlenip, karalamaya kalkarsan, birileri de seni sorgular. İlericiliğini, yerin dibine sokmasını, Aydıncı lığını da karanlığa çevirmesini bilir.
Sevgili ikizceli ustam. Ne siz ne de sitemizin diğer değerli üyeleri bu sözleri üstünüze alınmayanız. Yazılarımı hakaret olmadığı müddetçe en ağır şekilde bile eleştirebilirsiniz. Eyvallah derim. Bilirim ki bu eleştiriler doğruyu bulmak içindir. Bizler birbirimizin emsaliyiz. “Bir şeyin değeri emsali ile anlaşılır”Bu meziyet kişiye has bir özellik” olduğu içinuygulamalar arasındaki fark ile aldığımız çekim veya tepkinin farklı olması birbirimizden üstün olduğumuz manasına gelmez. Ancak tecrübe her zaman emsallerin bir adım önündedir. Dolayısıyla bizi ancak emsalimiz değerlendirebilir, bilgi ve tecrübesi kadar bizi anlar ve ona göre layık bulduğu yere koyar. Amma velakin emsalimizin dışındakilerin, bizi baş tacı etmesi ile yerin dibine sokması benim için hiçbir anlam ifade etmez. etmemeli de. Güzel bir ata sözümüz vardır; “it ürür kervan yürür” biz bildiğimiz doğruları ve tecrübeleri paylaşalım. Onlar ürüsün. Kuru gürültüleri sadece başımızı ağrıtır. Çok ağrıtırlarsa eğer, elimize değneği alır gereğini yaparız.
Hadi yine size malzeme çıktı. Son cümleyi cımbızlayın ve kullanın. Bundan sonra siz gidin emsallerinizle geyik muhabbeti yapın. Ama şunu bilin ki o değneği gerektiğinde kullanmasını çok iyi bilirim.
Yukarıda yazılanlar konu başlığı ve içeriği ile direk bağlantılı gibi gözükmeye bilir. Kendi platformlarında bizleri şarlatan, üfürükçü gibi lanse edenler, bize söz hakkın tanıma medeni cesareti gösteremedikleri için gereken cevapları buradan vermek zorunda kalıyorum. Her ustamızın da böyle yaptığına eminim.
Sevgili ikizceli ustam. Dediğiniz gibi bu meziyetimizin ilim ile olan bağlantısı henüz kurulamadığı için baz alabileceğimiz şeylerin başında tecrübe gelmektedir. Yazılarımdan da anlaşılacağı üzere, ilk başlayanlar ile acemilere, hangi tür çubuk kullanması, çubuğun tutuş şeklinden, derinlik tahminlerinde, istenmeyen mineralin tespitinde nasıl hareket edilmesi gerektiğini edinilmiş tecrübeleri bizzat deneyerek, kendilerine en uygun olanı bulmasını tavsiye ederim. Edindiğim tecrübelerimin bir kısmını yazılarımın içerisine serpiştirerek paylaştım. Ancak edindiğim tecrübe ile ilmin kuralları arasında birbirlerine tamamen zıt olan şeyler var. Fizikçiler ile aramızda tartışma yaratan asıl şeyler de bunlardır. Bir öyle yazıyorsun, bir böyle yazıyorsun. Hangisi doğru kardeşim? Dedirtmemek için, şu an da bunları paylaşmayı uygun bulmuyorum. Oyunu kurallarına göre oynayalım. Yani önce ilmin ışığında yol alalım. Fizik, kimya ve insan anatomisi ilgili ilimsel bilgilerin, bu meziyetimize olan bağlantısını kurmaya çalışalım.
İyi güzel hoş da, nereden ve nasıl başlayacağız? Derseniz; işte asıl sorun orada başlıyor. Ana başlık açıp, bu başlığa uygun tecrübelerin sonuçlarını mı? Yoksa tecrübelerden yola çıkarak ana başlık mı oluşturacağız?
Bir ustamız demiş ya “ Bornovalı ustamızın işi çok zorrrr” evet bu zorluğun farkındaydım. Ama siz değerli ustalarımızın yardımları ile bunu hafifletebileceğimizi ve paylaşabileceğimizi düşünüyorum. İkizceli ustam bazı şeyleri göze alarak ilk adımı attı. Aliömer ustam doğru sorularla konuya giriş yaptı. Ersan ustam gibi pratikte tecrübesi olan diğer ustalarımızda konuya katkıda bulunursa bir şeyleri başarabileceğimiz kanaatindeyim. Vaktim çok kısıtlı olduğu için ersan ustamın sorusuna en kısa zaman içerisinde cevap vereceğim inşallah.

Sağlıcakla kalın
ALLAH a emanet olun.
 

bornovalı

USTA
Super Moderatör
Katılım
20 Ekim 2014
Mesajlar
396
Beğeni
1,576
Puanları
93
bornovalı--ustam sen turkiyenin neresindensin imkanin varmi buraya bulgaristana kadar gelme imkanin ikimizin cok birbirimize verecek ve ikimizden urenecek cubuk hareketleri var.
S.A.
Merhaba ersan ustam
İzmir-Bornova da ikamet etmekteyim. Şu an hayırlı bir işin telaşesi içerisinde olduğum için, kısa veya uzun vadeli bir plan yapamıyorum. Yeni mezun ettiğimiz Razgrad lı bir öğr. mizin ailesi de ısrarla davet etmelerine karşın, telaşeli işimiz davete icabı geciktirmektedir. İnşallah ALLAH (cc) nasip ederse önce Razgrad da sonra size uğrar bir çayınızı kahvenizi içerim.
Sorduğunuz sorulara gelirsek; sizin konu hakkındaki tecrübeniz, bizi sukuta sevk ediyor. Kaldı kı 2. sorunuzu daha siz sormadan ikizceli ustam yukarıdaki yazısında bazı şeyleri noktasal olarak vurgulamış. Yılların tecrübesini bir kaç satırla özetlemiş. İtiraz edecek olanlar sağlam delillerle konuşmaları gerekecek. Olsa olsa ancak ilaveler olabilir. Mesela; yer altında biriken gazlar; çubuklara maden tepkisini verdirebilir. sizin yaptığınız gibi toprağı şişleyerek biriken gazın boşalması sağlanır. Bir müddet sonra tekrar bakıldığında çubuklar tepki vermeyebilir.
Ancak; belirttiğiniz gibi; önce çekim aldım, şişledim, çekimi kesti. Ama ben o noktayı kazdım ve bir şeyler buldum. Diyorsunuz ve sebebini merak ediyorsunuz. İkizceli ustan buna da açıklık getirmiş : "ya da belli bir derinlikte olduğunu düşünelim. olduğu derinliğe nüfuz etmeyen bir cihaz ,üstteki birikimi alır veya üzeri açıldığında üstteki birikim dışarı atıldığında ,ana noktaya erişemediği için algılamayı keser. ayni cihazın alabilmesi için yavaş yayımı olan bir madende bir zaman ister. anlatabildimmi bilmiyorum". Çok açık ve net. İlave edebileceğim şu an için bir şey yok.
Peki böyle bir durum ile karşılaştık. Yani bir yerde çekim aldık, şişledik veya toprağı biraz eşeledik. tekrar baktık çekim yok. Ne yapmamız lazım? Burada gaz birikimi var mış veya mineral miş deyip arkamızı dönüp gidecekmiyiz yoksa sizin yaptığınız gibi ya nasip değip kazma kürek mi sallayacağız????
İşte burada siz değerli ustaların tecrübeleri büyük önem arz etmekte.Sizler bilgilerinizi paylaşacaksınız ki bizler ona göre hareket edeceğiz. Sen ne düşünüyorsun derseniz? Biz durumun daha detaylı incelenmesinden yanayız. Mesela; önce orada gaz oluşturabilecek neler olabilir? Organik kalıntılardan çıkan metan gazı mı? veya başka bir gaz yapısı mı? Hadi diyelim Metan gazı. O zaman bu gazın yapısını bilmemiz gerekir. Kokusu. rengi var mı? Veya bunu tespit edebilen bir cihaz var mı? Toprak yapısı Nasıl? Bu gazı içeride hapsedebilecek yapıda mı? Yoksa geçirgen bir yapısı mı var? Kısacası bu böyle uzayıp gider. Bu konu farklı bir başlık altında incelenmesi çok daha iyi olur kaatindeyim.
İlk sorunuza gelirsek; renkli metalden kast nedir? onu anlayamadım. Altın veya başka bir şey ise, bu konuda yukarıda açıklamalar yapıldı. Yok Elmas, yakut, zümrüt gibi madenlerse konu değişir. İş döner dolaşır minerale gelir. Çubuklar bu tür madenleri mineral gibi algılamamıza neden olabilir. Deyip noktayı koyalım. Çünkü elimizdeki çubukların minerale tepkisini (Çubukların almış olduğu şekil, tutuş şekli vb.)açmış olduğum "çubukların dili ve birbirlerine üstünlüğü" konu içerisinde değerlendirilmesi daha iyi olur kanaatindeyim. Sorunuzu o konu içerisinde sorarsanız, konunun eksik kalan yönlerini de tamamlamaya çalışırız.
Hadi bakalım ustalar. Aliömer ustamız gibi "doğru sorular" İkizceli ve ersan ustalarımız gibi tecrübelerimizi, fikirlerimizi açık yüreklilikle paylaşalım. Ya doğruyu bulacağız yada; paslı çivi, teneke toplayıp hurdacılığa devam edeceğiz veya temiz havada kazma kürek sallayarak spor yapmaya devam edeceğiz. Hurdacılık; akmasa da damlatıyor kardeşim. Temiz hava da spor dan iyisi var mı ya!!!!!! diyorsanız söyleyecek başka söz kalmıyor. Boş ver hurdacılığı, sporun fazlası zarardır diyenlerle yola devam ederiz.
Sağlıcakla kalın
ALLAH a emanet olun
http://www.definemekani.com/forum/konular/kim-bu-insanlar-çubukların-dili-ve-birbirlerine-Üstünlüğü.19881/
 
Son düzenleme:

aliömer

Kullanıcı
Katılım
2 Haziran 2014
Mesajlar
447
Beğeni
1,647
Puanları
93
Yaş
47
Bornovalı ustam çalışmalarınız neticesinde kazandığınız tecrübeleri yine bilimsel kaynaklardan edindiğiniz bilgileri pekiştirip biz çubuk kullanıcılarının cevap aradığı bir çok soruya cevap niteliğindeki makalelerinizi büyük bir özen ve dikkatle okuyorum. Bu işe gönül vermiş arkadaşların bu işin gerçeğini bilmeden iki telle arazide metal tespiti yapmanın o kadarda kolay olmadığını bilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Zira sizin makalelerinizi okuyan benim ne demek istediğimi anlayacaktır. İkizceli ustamında ve sizinde belirttiğiniz önemli konulara ilaveten bende karınca kararınca ilave yapmak istiyorum. Toprağa direk temas eden yada herhangi bir metal kap içinde olan yada hayvan derisine gizlenmiş olan veyahut çömlek gibi bir kap içine koyulup ve toprakta gizlenen sarı kız diye biz definecilerin tabir ettiği metalin tespit etmek sanıldığı kadar çokta kolay değildir günümüz teknolojisi dahi toprağın içine farklı bir kap içine gizlenmiş altını tespit edemez. 20 cm toprağın altında metal bir kap içine gizlenmiş olan altını bütün cihazlar demir türü bir metal diye es geçecektir. Ama iyi bir çubuk kullanıcısı böyle bir yere denk gelirse. En azından altın diye almasada çubukların tepkisinden yarı değerli metal diye algılayabilecektir. Sebebine gelirsek teknolojik cihazlar yerin altına sinyal gönderirken altını değilde altını kafesleyen metale sinyal verecektir Oysaki çubuk burada ne demire nede altına tepki verecektir ikisine ortak bir tepki verecektir yani yarı değerli. Bunun asıl cevabı sizin makaleninizde geçmektedir işinlar dalgalar kızıl ötesi vs. Diğer bir husus sizin ve İkizceli ustamında belirtiği ve Ersan ustanın örnekleme yaptığı bir duruma değinmek istiyorum sinyalin gömülmesi. Bunu aşmanın mümkün olduğunu düşünüyorum çubukla birlikte kullanılacak yapay sensör vb algılayıcalarla metalin yaydığı manyetik alanı değilde direk metalin kendisini yakalayacak bir yöntemin mümkün olabileceğini düşünüyorum hata İkizceli ustamla böyle bir çalışma yürütüğümüzü ve şahsen arazide bu yöntemle olumlu sonuçlarda aldığımı söylemek isterim
 

bornovalı

USTA
Super Moderatör
Katılım
20 Ekim 2014
Mesajlar
396
Beğeni
1,576
Puanları
93
S.A.
Merhaba Aliömer kardeşim. Bazı bilgileri derleyip toparlayabilmek ve en önemlisi herkesin anlayabileceği bir tarzda ve her hangi bir yanlış anlaşılmaya yol açmayacak şekilde kağıda dökmek zaman alıcı bir iş. Yoğun iş temposundan fırsat buldukça bir şeyler karalamaya çalışıyorum. Gecikmeli yazdığımdan ötürü kusuruma bakmayın.
Kısa bir özet yapalım; “Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey” in; maddenin yaydığı ışınım olduğunu kabul ettik ve bazı ansiklopedik bilgilerle pekiştirerek bunun üzerine bir şeyler inşa etmeye çalışıyoruz. Devam edelim.
Günümüz ilmi bu ışınımları sınıflandırmış, faydalarını ve zararlarını belirlemiş ve çeşitli cihazlar geliştirerek insanlığın hizmetine sunmuştur. Örnek vermek gerekirse; yediğimiz her hangi bir gıdanın içerisindeki C vitamininin tespiti için spektro fotometre denilen bir cihaz kullanılmaktadır. Cihaz 518 nm’e dalga boyuna ayarlanır ve ışığın kırılma prensibinden yola çıkılarak, ne kadar vitamin c olduğu belirlenir. Nitrit için 520 nm. Krolofil A – 663 nm dalga boyunda, Krolofil B – 645 nm dalga boyunda okunur (“Görünür ışığın dalga boyu 380 nm ile 760 nm arasındadır. Bu aralık elektromanyetik tayfta, kızılötesi ile morötesi arasına denk gelir. Görünür ışığın dalga boyu kızılötesinden kısa, morötesinden uzundur. ” ) X ışınlarından yola çıkılarak röntgen cihazları geliştirilmiştir. Bunları çoğaltmak mümkündür. Ancak bizi ilgilendiren yani “elimizdeki çubukları harekete geçiren şey in hangi elektromanyetik ışınımın olduğudur. Ansiklopedik bilgilere dayanarak bu ışınımın kızıl ötesi olabileceği kanaati oluştu bende. Tamamen yanılmışta olabilirim. Anca şurası kesindir ki; Bu elektromanyetik ışınımın boşlukta olmadığı müddetçe bulunduğu ortamdan etkilendiği kesindir. Işınımları ya emilir veya saçılır. Bulunduğu ortamdan çok az etkilenen veya hiç etkilenmeyen maddelerde vardır. Bunlara “radyoaktif maddeler” denir. Bu maddelerde günümüz dahilinde bilinmekte ve zararlarından nasıl korunulacağı…….vb.
Işınımları bulunduğu ortam tarafından emiliyorsa eğer; Acaba bu emilmeden dolayı bulunduğu ortamı etkiliyor mu? Veya nasıl etkiler? Bu etkilenme bizim elimizdeki çubuklara yansır mı? Yansırsa nasıl bir tepki verir?
Örnekle anlatmaya çalışalım: yer üstünde veya yerin çok az altındaki altına olan bendeki tepkisi; elimdeki pirinç çubuklar sağ elimdeki düz, sol elimdeki çubuk ise, sağa doğru döner.


Biraz genişletelim. Yerüstünde ama diyelim ki ağzı kapalı bakır bir kapın içerisindeki altına elimizdeki çubuklar nasıl bir tepki verir? Veya boşluktaki gibi aynı tepkiyi verecek mi?


Biraz daha genişletelim. Yerin altında belli bir derinlikteki taş lahittin içerisine konulmuş deri tulumun içindeki altına elimizdeki çubuklar nasıl bir tepki verir? Veya boşluktaki gibi aynı tepkiyi verecek mi?

Hadi bakalım. Şimdi bu sorulara nasıl cevap vereceğiz? ”Ne gerek var böyle şeylerle uğraşmaya. Al bir zartaryus çubuğu, bak keyfine. Bu çubuk Direk altını bulur. Ya da sana n.ci baba’nın okunmuş, üflenmiş çubuklarından alalım, şıp diye bulur” Değip umut tacirliğimi yapacağız? Yoksa ilmin ışığında, edinilmiş tecrübelerden mi yola çıkacağız?
Önce ilim gelir dersek; O zaman şu cümle büyük önem kazanıyor. “Her bileşiğin kendine has parmak izi gibi bir kızılötesi spektrumu vardır."
Bu cümle neyi anlatıyor dersek; “herhangi bir şeyin içerisinde olmayan bir maddenin yaydığı elektromanyetik ışınımın, elimizdeki çubuklara verdirttiği şekil” derim. mesela ben de; elim boş iken demire çubuklar çarpı yaparken, altına sağdaki dik, soldaki çubuk ise sağa döner.
(burada bir parantez açalım. Niye hep sendeki tepki? diye merak edenler olabilir. Bu meziyet kişiye has bir özellik olduğu için, tepkiler kişiden kişiye değişir. Önemli olan tepkinin şekli değil, o tepkiyi veya çekimi alıp alamamaktır.. Bu da bize şunu gösterir. Elimizdeki çubukları harekete geçiren şey, sadece cismin yaydığı ışınım değildir. Değip şimdilik nokta koyalım.)
Ancak; sağ elime demir veya altın aldığım zaman bu tepki veya çekimi alamamaktayım. Ama bir başkası eline demir veya altını aldığı zaman çekim veya tepki alabilmektedir. Bunları yazılarımın içerisinde işlediğim için kısa keseceğim.

Buraya kadar hiçbir çubukçunun itirazı olacağını zannetmiyorum. Hepimizin birleştiği nokta; yerin üstündeki veya az altındaki maddeye aldığımız çekim. Çubuklara yansıması farklı olsa da, tepkinin şekline göre ve edinilmiş tecrübelerin ışığında çok az yanılırız.
Gelelim diğer sorulara. Herhangi bir şeyin içerisinde veya yerin belli bir derinliğindeki maddeye çekim alıp alamayacağımız veya bunun çubuklara yansımasına.
İlim diyor ki; “Her bileşiğin kendine has parmak izi gibi bir kızılötesi spektrumu vardır.” Eyvallah. İlim karşısında boynumuz kıldan incedir.
O zaman bu ışınımlar birbirini nasıl etkiler? Birbirleri ile karışınca farklı bir ışınım mı ortaya çıkar? Veya birisi baskın gelir, diğerini emer mi? Veya yansıtır, dağıtır, saçar mı? Bu soruların cevapları çubuklara nasıl yansır?
Ben de sizler gibi bu soruların cevaplarını arıyorum. İnsaflı ilim sahiplerinden cevap bekliyorum. Fizikçi diyor ki, kimyacı ile görüş. Kimyacı diyor ki; ben cisimlerin bileşiğini ve birbirleri ile tepkimesini söylerim de, elektromanyetik tayf’ ından, yaydığı veya yaymadığı manyetik alanından anlamam. Fizikçi ile görüş. Bu konuda da yapılmış bilimsel çalışma olmadığı için de kimse üstüne alınmıyor. Adamlar zaten bize” kahin-kehanet” yaftasını yapıştırmışlar. Niye böyle gereksiz şeylerle uğraşsınlar ki? Peh. Peh. Peh,
Hepten de olumsuz olmayalım. Bu konularda yapılmış ve ispatlanmış bir çok çalışma var. Zaten biz de bu çalışmalardan yola çıkarak bir şeyler karalıyoruz. “Mutlak sıfırın üstündeki her cisim ışıma yapar. Bu ışımanın şiddeti ve frekansı; cismin fiziki, kimyasal yapısı ve sıcaklıkla doğrudan ilişkilidir.”
“Enerjileri; maddeyi geçerken, yutulma ve saçılma nedeniyle azalır” “Her bileşiğin kendine has parmak izi gibi bir kızılötesi spektrumu vardır.”

İlimden bize fayda yoksa, ne yapmamız gerekiyor dersek; O zaman kendimizi geliştireceğiz demektir. Bizatihi uygulayarak sonuçları değerlendireceğiz. Evet BİZATİHİ. “bu meziyet kişiye has bir özellik” olduğu için bir başkasının aldığı çekim veya tepki size uymayabilir. Ortak noktamız; her hangi bir şeye tepki veya çekim almamız olduğuna göre, “buna çekim aldım veya alamadım” sözlerini değerlendirip zamandan kazanabiliriz. Ama sen; ben hepsini tek tek deneyeceğim” diyorsan, sözümüz yok. En azından bizler senin tecrübelerinden faydalanır, ALLAH razı olsun deriz.
Hep diyorsun ya; bendeki tepkisi, yansıması şöyle böyle. O zaman edindiğin tecrübeleri paylaş” derseniz; benim çalışmalarım genelde yerüstündeki veya yerin az altındakiler olduğu her daim belirtmiştim. Yaptığım uygulamaların sonuçlarını da kısaca “çubukları dili ve birbirlerine üstünlüğü” yazımda paylaşmıştım. Her hangi bir şeyin içerisinde veya yerin belli bir derinliğinde olanlar için de elbette çalışmalarım var. Ama bizatihi uygulayarak teyit etmediğim bir şeyi söylemek insanları yanıltmak olur. Kaldı ki benim çalışmalarımın boyutları biraz farklıdır. Elde ettiğim sonuçlar, doğru diye bildiğimiz bazı şeylere ters düşmektedir. Belki ben uygulamalarda hata yaptım. Bilemiyorum. Tekrar tekrar gözden geçirmem gerekir.
Evet. İlim sahibi olmadan fikir ancak bu kadar üretebilir. Şimdiye kadar kurguladığımız konu; “elimizdeki çubukları harekete geçiren şeyin” maddenin yaydığı ışınım olduğu varsayılmış ve bu ana başlıktan yola çıkılarak alt başlıklar oluşturmaya çalışılmıştır. Ana başlık ve alt başlıklar oluştuğuna göre diğer soruya geçebiliriz.

Eğer elimizdeki çubukları harekete geçiren şey maddenim yaydığı ışınım ise; O zaman niye her insanda bu çubuklar çalışmıyor?
Bu sorunun cevaplarını yazdığım yazıların içerisine (gelen hatlarını) serpiştirerek paylaşmıştım ama gerekirse noktasal olarak da ele alabiliriz.
sinyalin gömülmesi. Bunu aşmanın mümkün olduğunu düşünüyorum çubukla birlikte kullanılacak yapay sensör vb algılayıcalarla metalin yaydığı manyetik alanı değilde direk metalin kendisini yakalayacak bir yöntemin mümkün olabileceğini düşünüyorum hata İkizceli ustamla böyle bir çalışma yürütüğümüzü ve şahsen arazide bu yöntemle olumlu sonuçlarda aldığımı söylemek isterim”
Sevgili aliömer ve ikizceli ustam. Yaptığınız çalışmalardan duyduğum memnuniyeti kelimelerle anlatamam. Sadece ALLAH (cc) bileğinize güç kuvvet, vücudunuza sağlık, sıhhat ve zihin açıklığı versin (amin) derim. Başarınız sadece sizlerin değil Türk milletinin başarısı olacaktır. Çorbada bizimde tuzumuz olsun misali, çalışmalarınıza nasıl bir katkı sağlayabilirim bilmiyorum, ama üzerimize düşen bir şey var ise; evvel ALLAH ın izni ile elimizden geleni yapacağımızı bilmenizi isterim.
Sağlıcakla kalın
ALLAH a emanet olun.
 

Abdullah313

Kullanıcı
Katılım
18 Mart 2016
Mesajlar
533
Beğeni
1,329
Puanları
93
Yaş
54
İkizceli ustayla yaptığınız ve arazide olumlu sonuçlar aldığınızı söylediğiniz çalışmalardan bahseder misiniz? Manyetik alandan kurtulup, sadece maddenin yakalanması buradaki herkesi yakından ilgilendirir ve heyecanlandırır şüphesiz. Lütfen test aşaması bile olsa "olumlu olan sonuçları" paylaşmanızı ümit ediyoruz. Sonuçta hepimiz birşeylere cevap ve kanıtlanmış usüller arıyoruz. Nasıl bir çalışma yaptığınızı bilebilirsek, belki hep beraber, diğer kombinasyonları deneyerek daha hızlı yol alabilir, bir usül-yöntem geliştirebiliriz. Birlikten kuvvet doğacağı aşikârdır. Sevgi ve saygılar.

Lenovo P1a42 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
Üst